GECENİN IŞIĞI

By buyazarneleryazar

15.3M 402K 134K

Genel Kurgu #1 Bir adam düşünün, hayatının tüm dönemlerini karanlık işlerle geçiren ve geçmişinin izlerini hâ... More

~TANITIM~
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44. BÖLÜM
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
47.BÖLÜM
48. BÖLÜM
Sırma-Sarp
Karakterlere Sorular
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
52. BÖLÜM
53. BÖLÜM
54. BÖLÜM
Sırma ve Sarp
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
57. BÖLÜM
58. BÖLÜM: GECE
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM
61. BÖLÜM
62. BÖLÜM
63. BÖLÜM
64. BÖLÜM
65. BÖLÜM
66. BÖLÜM
67. BÖLÜM
68. BÖLÜM
69. BÖLÜM
70. BÖLÜM
71. BÖLÜM
72. BÖLÜMDEN KESİT
72. BÖLÜM
SORU-CEVAP
73. BÖLÜM
74. BÖLÜM
Yeni Kitap
75. BÖLÜM
76. BÖLÜM
77. BÖLÜM
79. BÖLÜM
80. BÖLÜM
81. BÖLÜM
82. BÖLÜM
83. BÖLÜM
84. bölümden kesit
84. BÖLÜM
85. BÖLÜM
86. BÖLÜM
87. BÖLÜM
88. BÖLÜM
89. BÖLÜM
90. BÖLÜM
91. BÖLÜM
92. BÖLÜM
93. BÖLÜM
94. BÖLÜM
95. BÖLÜM
96. Bölümden kesit
96. BÖLÜM
97. BÖLÜM
98. BÖLÜM
99. BÖLÜM
100. BÖLÜM
101. BÖLÜM
102. BÖLÜM
103. BÖLÜM
104. BÖLÜM
105. BÖLÜM
106. BÖLÜM
107. BÖLÜM
108. BÖLÜM
109. BÖLÜM
ÖNEMLİ
110. BÖLÜM
111. BÖLÜM
112. BÖLÜM
113. BÖLÜM
114. BÖLÜM
115. BÖLÜM
116. BÖLÜM
117. BÖLÜM
118. BÖLÜM
119. BÖLÜM
120. BÖLÜM
121. BÖLÜM
8 MİLYONNN!
Kitap Tanıtma Fırsatı
122. BÖLÜM
123. BÖLÜM
124. BÖLÜM
FİNALE DOĞRU •PART-1•
FİNALE DOĞRU •PART-2•
FİNALE DOĞRU •PART-3•
BÜYÜK FİNALDEN UFAK BİR KESİT!!!
•BÜYÜK FİNAL•
•VEDA•
•GECE• Duyurusu

78. BÖLÜM

83.8K 2K 544
By buyazarneleryazar

KEYİFLİ OKUMALAR. SATIR ARASI YORUMLARINIZI BEKLİYORUM  

--

Perşembe gününün sabahında Gece beni erkenden kaldırmıştı. Akşam davet olduğu için bu sabah işe daha erken gitmiştik. Kahvaltı bile yapamamıştım. Bu yüzden tam da toplantı ortasında karnım guruldamaya başladı. Umarım kimse duymamıştır derken yanıbaşımda oturan kocam ile gözgöze geldim. Sanırım bir tek o duymuştu. Konuşmasına devam ederken sesi sertti.

"Bu işte acemi bir takımla çalışmak istemiyorum. Elimizdeki en iyi mühendisleri kullananarak bu işin üstesinden gelmeliyiz."

Tüm çalışanları ile göz teması kurmaya çalışıyordu. Buna olabildiğince dikkat ediyordu. Yalnız bir tanesi var ki neredeyse kocamı yiyecekti. Ceren... esmer Ceren.. esmer. İçimdeki ben şimdiden Ceren'in Gece ile ofiste yapmış olabilecekleri kaçamakları hayal ederken mantığım saçmalama diyordu. Eminim ki Gece bu kızı becermişti. Bir anda yan tarafımda sert bir soluk verme sesi işittim. Gece ile gözgöze gelince bana öyle bir sert baktı ki gözlerimi kaçırmıştım hemen. Sanırım düşünceme sinirlenmişti. Ama ben de haklıydım. Kadın kocama böyle bakarsa ben elbette böyle şeyler düşünürdüm. Eminim benden önce bir şeyler olmuştu aralarında.

"Öyleyse hemen başlıyoruz değil mi Gece bey?" diye yayık yayık sordu Ceren. Ağzının ortasına yapıştırıp kovuldun kaşar demek istiyordum. Ama böyle bir şeyi asla yapamazdım. Kocam Ceren'i takmayıp ayağa kalktı. Alnından öpeceğim seni Gece.

"Toplantı bitmiştir."

Ben elimde ajandam ile arkasından giderken o uzun adımlar atarak çoktan odamıza ulaşmıştı. Kapıyı arkasından kapatıp masama oturdum. Ayakta dikiliyordu. Düşüncelerim yüzünden suratına bakamadım. Gerçekten utanç verici şeyler düşünmüştüm. Kafamı çok hafif kaldırıp ona baktığımda bana ters ters baktığını gördüm. Tam ağzımı açıp kendimi savunacakken midemin bulanması ve safra tadını ağzımda hissetmem bir oldu. Elim ağzımda koşarak Gece'nin özel banyosuna girdim. Klozete eğilip boş olan midemdeki acı sıvıyı kustum. Arkamdan gelen adım seslerini duydum ve ellerini saçımda hissettim.

"Işık?" Sesi endişeliydi. Umarım bir şeyleri anlamazdı. Boşalan midemle sonunda ayağa kalkabilmiştim. Elimi yüzümü yıkayıp ona baktım.

"Sanırım kahvaltı yapmadığım için oldu."

Kendine kızar gibi bir hali vardı.

"Salak kafam. Ceketini giy kahvaltıya gidelim," deyip banyodan çıktı.

Aşağı indiğimizde Gecenin arabasını beklemeye başladık. Hava esintiliydi. Ekim ayının sonlarında normalde daha iyi olurdu hava. Ama bu ay fazla soğuk geçiyordu. Aman Tanrım! Yani ben hamileliğimin sonlarını yaz ayında geçirecektim. Temmuz ayında!. Gerçekten çok zor günler geçirecektim.

"Binmeyi düşünüyor musun?"

Arabanın içinden bana seslenen, hiçbir şeyden habersiz kocama baktım. Kim bilir duyunca ne kadar sevinecekti? Düşüncelerimi dondurup arabaya bindim. Çabucak çalıştırdı ve bir lokantanın önünde durdurdu arabayı. Kemerimi çıkarıp arabadan indim. Peşimden o da inip elimi tuttu.

"Yemeklerini çok ihmal ediyorsun. Şu haline baksana bir," deyip yukarıdan aşağı süzmeye başladı beni. Sonra şaşırmış gibi tekrar konuştu. "Aslına bakarsak toparlamış gibisin." Dikkatle süzdü beni.

"Eee... şey bazen hamur işini fazla kaçırıyorum," diye salladım. Şu son iki üç gün bir şeyleri anlama be Gece. Güzel bir sürpriz olsun istiyorum.

Cam kenarında bir masaya oturduk. Garsonun gelmesini beklemeden seslendi.

"Serpme kahvaltı hazırla."

Emir veren sesine karşılık ona sert bir bakış attım.

"Çok kabasın."

"Öyleyim."

Ceketinin cebinden telefonunu çıkarıp masaya koydu.

"Şimdi gelelim senin şu sapkın düşüncelerine." Korkuyla gözlerim açıldı.

"N-ne düşüncesi?" Paniğimin sesime yansımasına lanet ettim.

"O kızı becermedim. Eğer becerseydim işine devam edemezdi zaten."

Açıklaması beni pek şaşırtmamıştı. Çünkü anlamıştım zaten. Sadece o an kafama girmişti o düşünce. Zaten kuruntu yapacak şeyler arıyordum.

"Konuşmayalım şunu," diye konuyu kapatma girişiminde bulundum.

"Başlatan sendin. Saçma sapan şeyler düşünüp benim de beynimi yorma." Sesi sertti. Kafamı yana eğip ona sinirli gözüktüğünü düşündüğüm bakışlarımı attım. Hiç takmadı beni. Telefonunu elini alıp oyalanmaya başladı. Az sonra garson masayı kahvaltılıklar ile donatmıştı.

"Bırakacak mısın şunu?"

Başını kaldırmadan sadece gözlerinin üzerinden baktı bana. Ona olan bakışlarımı görünce telefonu bıraktı. Ben kahvaltıya başladığımda hâlâ bana bakıyordu.

"Ne?" diye sordum. Kafasını iki yana sallayıp çatal ve bıçağını eline aldı. Kahvaltının geri kalanında hiç konuşmadık. Masaya yüklü miktarda para bırakıp kalktı. Ardından ben de kalktım. Çıkışa doğru yürürken elini belime koydu. Aramıza soğukluk girmemesi adına bunu yaptığını biliyordum.

Arabaya ulaştığımızda vakit kaybetmeden çalıştırdı arabayı. Cebinden sigarasını çıkarmaya çalışırken tek eli ile direksiyonu kavrıyordu. Yardımcı olmak için ona yaklaştım. Cebinden sigarasını çıkarıp dudaklarının arasına yerleştirdim. Gözlerinin arasından baktı bana. Çakmağını da çıkarıp sigarasını yaktım. Geri çekilirken göz kırptı. Tek eliyle sigarasını tutarken diğer eli ile direksiyonu kavramıştı.

"Heyecanlı mısın bu akşam için?"

Boş bakışlar attı bana.

"Sence?" diye sordu ağzında sigara varken. Bunu yaparken gerçekten çok çekici gözükmüştü gözüme.

"Bilmem. Cevabını bilsem sorar mıydım?"

"Sıradan bir davet işte. İş adamlarının yanında kendinden 20 yaş küçük kadınlar ile katıldığı, yalandan saadetin, sahte gülüşlerin olduğu, açık arttırma ile herkesin ne kadar varlıklı olduğunu kanıtlama çabaları, falan filan işte," derken, sesi tüm bu anlattıklarından haz almadığını kanıtlar nitelikteydi.

"Umarım sıkıcı geçmez," dedim kendi kendime.

"Eğlenceli hale getirebiliriz."

Kaşlarım havalandı.

"Nasıl?"

"Düşünürüz bir şeyler."

Arabayı şirketin önünde durdurup inince peşinden indim. Güvenlik görevlisi anahtarı alıp arabayı park etmek için çalıştırdı. Biz birlikte içeri girerken ofiste bir hareketlilik olduğunu fark ettim.

"Neler oluyor?" Gece'nin sesi sert ve sorgular gibiydi. Adımlarımızı hızlandırdık. Topluluğun olduğu tarafa yürürken adımlarımı heyecan ile atıyordum. Kalabalığı yarıp bizi dahil etti Gece. Bir anda tüm gözler bize kaydı. Tüm herkes bir çiftin etrafına toplanmıştı. Bu çift bizim asansörde tartışmalarına şahit olduğumuz çiftti.

"Gece Bey."

Adam kocama gülümseyerek bakıyordu. Gece ise düz düz..

"Karım hamile."

Bunu duyduğuma çok sevinmiştim. Kadının o gün başı dönüyordu ve rengi solgundu. Belli ki hamileliğin ilk belirtileriydi bunlar. İyi ki o gün hastaneye gitmelerini tavsiye etmiştik.

"Tebrik ederim," deyip gülümsedim. Gece ise sadece bakıyordu.

Bir ben baba olamayacağım galiba.

Kafamın içinde kelimeler gelip bu cümleyi oluşturmuştu. Bu Gece'nin düşüncesi miydi? Beynime nereden girmişti?

"Hadi," dedi aksi bir sesle. Tekrar tebrik edip arkasından yürümeye başladım. Zavallı kocacığım kıskanmıştı. Biraz daha sabır sevgilim.

Asansöre binip odamıza çıkana kadar suratı sirke satıyordu. Demek ki gerçekten baba olmak istiyordu. Hem de çok fazla. Odaya girer girmez masasına oturdu ve işlerine gömüldü. Bir şey söylemedim. Ben de işlerime döndüm ve akşam katılacağımız daveti düşünerek önümdeki taslağı kontrol ettim.

--

Kesintisiz üç saat çalıştıktan sonra kafamı masamdan kaldırdım. Kocam yorulmak nedir bilmeden çalışmaya devam ediyordu. Masamdan kalkıp ona doğru gittim.

"Gece."

Başını kaldırmadan

"Söyle," dedi. Masasına yaslanıp elimi omzuna koydum.

"Yorulmadın mı hayatım?"

Parmaklarımı omzunda gezdirdim.

"Hayır. Rahatsız etme beni."

Ah!. Tanrım! Gece bana trip atıyordu. Ve bu gerçekten çok komikti. Kendimi gülmemek için zor tutuyordum.

"Ama sıkıldım ben."

Göz ucuyla olsun hiç bakmadı. Ciddi ciddi trip atacaktı bana. Aşağıdaki çifti gerçekten çok kıskanmıştı. Ve şimdi bana trip atıyordu. Bir çocuktan farkı yoktu şu an.

"Ne istiyorsun şimdi benden?" Sesini bıkkın çıkarmıştı.

"Bırak artık şu işlerini." Cilve yapıyordum ama takmıyordu bile.

"İşlerimi bırakıp ne yapayım? Boş yere içinde gidip gelirken efor sarfetmektense çalışmak daha ilgi çekici geliyor."

Obaa!. İyi geçirmişti sahiden. Demek ki gerçekten gocunmuş.

"N-ne?" Titrek sesime aldırmayıp işine devam etti.

"Maille atacağım taslakları kontrol et," diye başından savuşturdu beni. Masama yenilgi ile ilerlerken arkama dönüp baktım. Ama başını kaldırmamıştı bile. Masamın başına oturup mailimi açtım. Oha! İnsafsız. Sekiz tane taslak yollamıştı bana. İntikamını böyle alacaktı kendince. Ona uyuz bakışlar atsam da görmedi. İşime dönüp taslakları kontrol etmeye başladım.

--

2 saatin sonunda canım çıkmıştı. Resmen ırzıma geçmişti. O ise masasında elinde kahvesi ile bilgisayarından bir şeylere bakıyordu. İşlerini bitirmişti tabii. Koltuğumda aşağı kayıp bacaklarımı uzattım. Arkaya doğru gerinip kollarımı da uzattım. Oturmaktan kıçım uyuşmuştu. Kuyruk sokukumum yanıyordu. Öfkeyle baktım ona. Takmıyordu bile.

"Sen burada kalmaya meraklısın herhalde. Ben gidiyorum."

Bana olan sinirini böyle çıkarması beni incitmişti.
Ceketimi askıdan alıp üzerime geçirdim. Çantamı da alıp kapıya doğru yürüdüm. Akşama bir davet vardı. Üstelik yorgundum.

"Bekle."

Sesi sert değildi. İyi, bu yüzden bile bekleyebilirdim işte. Kapının yanında dikilip kaldım. Az sonra yanıma gelip kapıyı açtı. Önce geçmem için bekledi. Yapmacık bir şekilde dişlerimi gösterip sırıttım.

"Mesai bitmiştir."

Tüm elemanlar bunu beklermiş gibi tuttukları nefesi geri verdi. Asansöre binene kadar hiç konuşmadı. Aşağı indikçe her katta birileri bindi asansöre. Ve böylece ona daha da yaklaştım. Hâlâ küs gibiydi. Elimi arka cebine soktum. Bunu yaptığımda bana tip tip bakmıştı. İstemsizce sırıttım. Ah sevgilim... neredeyse kıyamayıp hamile olduğumu sana söyleyeceğim.

Sakın Işık!. Hemen şunu kafandan fırlatıp at.

İç sesimin verdiği emre itaat ettim. Asansör durunca elimi cebinden çıkarıp dışarı adımımı attım. Giriş kat sakindi. Çoğu çalışan mesai bittiği için hazırlanıyordu. Gece telefonundan bir numarayı aradı ve daha biz çıkmadan arabamız kapının önündeydi. Saat beşe yaklaşırken davete kısacık bir zamanda hazırlanacağımız geldi aklıma. Fazla mesai için bu günü bulmuştu Gece.

"Saat kaç?" diye sordu göz ucuyla bana bakıp.

"Beşe geliyor."

Ağzının içinde bir küfür geveledi.

"Kuaför eve gelecek bir saat içinde hazırlanabilir misin?"

"Evet de neden?" Henüz 2 saat vardı. Bir saatinde ne yapacaktık ki?

"Ufak bir işimiz var," dedi gizemli bir şekilde.

"Ne işimiz var Gece?"

Dudaklarını oynatarak kısık bir sesle sürpriz dedi ve yol boyu sorduğum hiçbir soruya cevap vermedi.

--

Arabayı daha önce yanından bile geçmeyeceğim bir sokakta park etti.

"Neden geldik buraya?"

Sorumu karşılıksız bıraktı ve başı ile işaret verip inmemi söyledi. Dediğini yaptım. Burası pek tekin bir yere benzemiyordu. Elimi tutup beni bir yere yönlendirdi. İçimdeki ses iyi şeyler olmayacağını söylese de beynimin gerilerinde bir ses endişe etmememi söylüyordu.

"Artık nereye geldiğimizi söyleyecek misin?"

Bilerek sesimi sert tutmuştum ama etkili olacağını pek sanmıyordum. Dar bir sokağa giriş yaptık. Arabayı neden geride park ettiğimiz anlaşılmıştı. Peşinden uslu uslu yürürken bana hiçbir şey söylemiyordu. Az sonra bir kapının önünde durdu. Yumruk yaptığı elini kapıya vurdu ve az sonra kapı vücudu dövmeler ve piercinglerden görünmeyen bir genç tarafından açılmıştı. Ona kaşlarımı çatarak baktım. Ama kabul kaşındaki piercing fazlasıyla yakışmıştı ona.

"Gece! Dostum!"

Kendilerine has samimi bir şekilde selamlaştılar. Bana dönüp baktı ve kaşları çatıldı.

"Işık," deyip elimi uzatacaktım ki kocam araya girdi. "Karım."

Dövmeli çocuk uzunca bir süre beni izledi.

"Demek o gün geldi ha."

Neler oluyor? Hangi gün gelmişti?

"Evet. Boş musun?"

"Senin için her zaman," deyip Gece'ye göz kırptı. Acaba gay olabilir miydi?
Gece elimden tutup beni içeri çekti. Bu atmosfer beni şimdiden sıkmıştı ve neden böyle bir yerde olduğum hakkından en ufak bir fikrim bile yoktu.

"Siz geçin şöyle ben hazırlanıp geliyorum."

Çocuk gidince başımı seri bir şekilde Geceye çevirdim.

"Bana neler olduğunu söyleyecek misin artık?" Dişlerimin arasından tıslayarak ne kadar sinirli olduğumu göstermek istedim. Bu hallerimi takmayıp konuştu.

"Görürsün birazdan."

Etraftan anladığım kadarıyla bir dövmecideydik. Peki ya benim ne işim vardı burada. Az sonra dövmeli çocuk elinde beyaz doktor eldivenleri ile içeri girdi.

"Önce sana mı yengeye mi dostum?"

Biri artık bana neler olduğunu söylemeli!

Çenesi ile beni işaret etti.

"Yengene, Demir." Yenge kısmına bilerek baskı yapmıştı. Ayrıca önce bana yapılacak olan şey de neydi? Adının Demir olduğunu öğrendiğim gence panikle baktım. Az sonra eline tabancaya benzer aleti alınca beynim yeni yeni çalışmaya başladı. Gece bana dövme yaptıracaktı. Ne!? Dövme! Bana! Tamam ben de uzun zamandır dövme yaptırmak istiyordum ama kendi istediğim bir şey olsun istiyordum. Şimdi Gece beni buraya getirmiş bana sormadan dövme yaptırıyordu.

"Hop hop! Sen şöyle uzak dur benden." Demir'e sert bir bakış atıp Geceye döndüm. Tek kaşı kalkık vaziyette beni izliyordu. Ne der gibi baktı bana.

"Ne yaptığını sanıyorsun," diye çıkıştım. Çıkışıma anlam veremeyip konuştu.

"Dövme yaptırıyoruz güzelim. Eminim hoşuna gidecektir." Bir de göz kırpıyor. Kafayı yiyeceğim.

"Ne dövmesi bu? Hem ayrıca nereden çıktı?"

"Konuşmayı kes ve uzan şuraya." Elimden tutup koltuğa oturttu beni.

"Gece... istemiyorum."

Vücudumun herhangi bir yerinde ne olduğunu bilmediğim bir şey istemiyordum. Ben, en basitinden ikimizin baş harfini bir yerime yazdırmayı ya da omzuma kelebek dövmesi yaptırmayı düşünüyordum. Ama şu an garip bir şeyler olacağını sezer gibiydim.

"Işık sana dediğimi yap."

Kahretsin ki bir yandan da çok merak ediyordum ortaya çıkacak şeyi. Ama...

"Başlıyorum abi."

Ayak bileğime doğru eğildiğinde istemsizce geri çekildim.

"Gece. Ne yapacak?"

Sesime yansıyan paniği gizleyememiştim.

"Güzelim sana zarar verecek bir şey yapmasına izin vermeyeceğimi biliyorsun. Endişelenme."

Sesi yumuşaktı. Kahretsin!. Sakinleştirdi beni bir anda. Demir, bir elinde tuttuğu şişeden diğer elindeki pamuk havluya bir şey sıktı ve ayak bileğimi sildi. Dudağımı dişlemiş olacakları bekliyordum. Canım yanacaktı, öyle böyle değil.

"Başlıyorum abi."

Başlarken bile neden ondan onay alıyor? Vücuduna dövme yapılacak kişi bendim! Ve şu an akıl sağlığımın pek yerinde olduğunu düşünmüyorum.

Gece başı ile onay verdi. Bunu yaparken bana bakmamıştı bile. Az sonra ayak bileğime değen metal ile hemen geri çektim ayağımı. Bunu yaparken refleks olarak ağzımdan ufak bir çığlık kaçtı. Demir Geceye bir şeyden onay alır gibi bakıp bileğimi tekrar tuttu.

"Gece," dedim yalvaran gözlerle. Hiç oralı olmadı.

"Gecee..." Sesimi inceltip yalvarır gibi konuştum.

"Işık!. Mızmızlanmayı bırak artık."

Neden bu kadar sakindi?

Tekrar ayak bileğime değen metal ile bu defa alışmışlık hissi geldi. Ama hiçbir alışılmışlık yoktu. Kalbim gümbürdüyordu. Aleti hareket ettirince derin bir sızı hissettim ve tutunacak bir yer aradım. Gece elini uzatıp destek olur gibi elimi sıktı. Evet bu iyi gelebilirdi. Demir elindeki tabancayı bileğimde gezdirdikçe iğne derime batıyordu ve göremesem de kanadığını hisseder gibiydim. Ayağıma bakamıyordum. Yalnızca Gece'nin gözlerini içine bakıyordum. Dişlerimi sıkıp mızmız bir çocuk gibi hareket etmemeye çalıştım ama pek mümkün değildi. Kendimi tutamıyordum. İğnenin derime her girişinde ağzımdan bir inleme kaçıveriyordu. Gece bazen ters bir bakış atıp susturuyordu beni. Gözlerimin dolduğunu hissedebilmiştim. Acı gerçekten de tarifsizdi. Sanki bir toplu iğne durmadan derime sokulup çıkarılıyormuş gibiydi. Aslına bakarsak olan da oydu zaten. Cesaret edip de aşağılara bakamıyordum. Terlediğimi biliyordum. İki göğsümün arasından aşağı süzülen ter damlasını hissedecek kadar stresteydim. Boynum bile terlemişti. Bu gerçekten korkunçtu. Ayak bileğimdeki sızı bir an için durur gibi olsa da ardından tekrar kasırga gibi devam etti. Bir süre sonra hiçbir şeyi hisseder gibi değildim. O kadar yoğundu ki sızı. Nasıl bir dövmeydi de bu denli bir acı veriyordu? Elindeki aleti biraz olsun derimden kaldırmıyordu. Durmuyordu Demir. Saniye olsun ayırmıyordu derimden aleti. Artık gözlerime yaş, vücudumda atacak ter kalmamıştı. Tırnaklarımı Gece'nin avuç içine geçirdim. Madem o bana acımamıştı ben de ona acımayacaktım. Şu aralar uzatma isteği ile dolduğum tırnaklarımı kesmiyordum ve canının yandığını da anlamıştım. Bilerek fazla fazla batırdım tırnaklarımı. Bana bakıp dudağını dişledi ve yaladı. Kahretsin! Bu yaptığımı seksi falan mı buluyordu? Tamamen azgın bir kocaya sahiptim.

"Bitti."

Ne ara başlayıp bittiğini anlamamış olmayı dilesem de her saniyesi hâlâ aklımda ve hâlâ acı doluydu. Demir ayak bileğimi güzelce silip bir sprey sıktı. Canım fazlasıyla yanmıştı. Öyle ki bileğimi hareket ettirebileceğimi sanmıyordum. Üstelik bu gece bir davet vardı. Bunu yaptırmak için bu zamanı mı bulmuştu?

Peki ya hâlâ ayak bileğime bakamıyor oluşum. İnatla bakmayacaktım da.

"Sıra bende," deyip ellerimizi ayırdı. Ne? O da mı yaptıracaktı? Ona cin görmüş gibi baktım. O ne yaptıracaktı ki?

Demir bana uyguladığı işlemlerin tümünü Geceye de uygulayıp başladı. Kocam öylesine rahattı ki sanki derisine iğne batmıyormuş da masaj yapılıyormuş gibi. Yüzünde en ufak bir kas oynamıyordu. En ufak bir ter bile dökmemişti. Kolumdaki saate baktım. Hazırlanmak için bir buçuk saatten biraz daha fazla zaman vardı. Eve gidene kadar bir saate inecekti o zaman. Alet Gecenin el bileğinin yan kısmında bir aşağı bir yukarı gezinirken kocam çok rahattı. Kolunun arkası bana dönük olmadığı için ne yaptığını göremiyordum. Ve hala ayak bileğime de bakmamıştım. Manyak gibi merak ediyordum. Ama bir şeyden emindim ki sonucundan harika bir şey çıkacaktı.

"Canın acımıyor mu?" Kulağına yaklaşıp fısıldadım.

"Az önceki kadar değil," dediğinde neredeyse ağlayacaktım. Bu adam bana kör kütük aşıktı. Bunu gözlerinden anlamamak mümkün değildi. Ve az önce söylediği... Şimdi dudaklarına yapışacaktım işte. Bazı sözleri beni o kadar etkiliyordu ki... tıpkı şu an olduğu gibi. Dudaklarına yapışma arzumu unutup yanağına masum bir öpücük kondurdum.

"Bitti abi."

Demir'in ağzından ikinci defa duyduğum bu sözcük içime tekrar su serpilmesine sebep oldu. Heyecanla dudağımı dişledim. Az sonra vücuduma kazınmış olan şeyi görecektim. İlk dövmemdi ve kocam tarafından seçilmişti. Bana sorulmamıştı bile. Ama içimde derinlerde bir ses güzel olduğunu fısıldıyordu.

"Bakabilecek misin?" diye takıldı Gece. Heyecanla gözlerimi kırpıştırdım. Karşımızdaki dev aynaya baktım. Önce, ayak bileğimdeki kelepçeye sonra Gece'nin el bileğindeki anahtara... Artık ruhen de tamamen bağlanmıştım ona. Beni kendine kelepçelemişti ve anahtarı da ondaydı. Tıpkı kalbimin anahtarının onda olduğu gibi...


DÜZENLENDİ ✔️

BÖLÜM SONU.

Herkes bu bölümde en beğendiği veya etkilendiği sahneyi buraya yazabilir mi?

Continue Reading

You'll Also Like

5K 1.9K 57
Gözlerinde gördüğüm ifade esaretim.
914K 50.4K 39
Evin ise yediği tokatın şiddetiyle yere düşmüştü. Dudağının kenarı yeni bir darbe alırkende Kazım Ağa saçlarından koparırcasına tutup Evin'i kaldırmı...
SARKAÇ By Maral Atmaca

General Fiction

1.3M 84.4K 7
"Delilerin sevdası hoyrat bir fırtına gibidir. Günün başında seni sarsan fırtına, gecenin şafağında ılık bir esintiye dönüşüp kaburgalarının arasına...
1.8M 126K 29
Onların kaderi yıllar önce yaşanmış tek bir gece sayesinde birleşti. Bir anda karşısına çıkan ve peşini bırakmayan Atmanlı aşireti genç kızın bütün s...