GECENİN IŞIĞI

By buyazarneleryazar

15.3M 402K 134K

Genel Kurgu #1 Bir adam düşünün, hayatının tüm dönemlerini karanlık işlerle geçiren ve geçmişinin izlerini hâ... More

~TANITIM~
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44. BÖLÜM
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
47.BÖLÜM
48. BÖLÜM
Sırma-Sarp
Karakterlere Sorular
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
52. BÖLÜM
53. BÖLÜM
54. BÖLÜM
Sırma ve Sarp
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
57. BÖLÜM
58. BÖLÜM: GECE
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM
61. BÖLÜM
62. BÖLÜM
63. BÖLÜM
64. BÖLÜM
65. BÖLÜM
66. BÖLÜM
67. BÖLÜM
68. BÖLÜM
69. BÖLÜM
70. BÖLÜM
71. BÖLÜM
72. BÖLÜMDEN KESİT
72. BÖLÜM
SORU-CEVAP
73. BÖLÜM
74. BÖLÜM
Yeni Kitap
76. BÖLÜM
77. BÖLÜM
78. BÖLÜM
79. BÖLÜM
80. BÖLÜM
81. BÖLÜM
82. BÖLÜM
83. BÖLÜM
84. bölümden kesit
84. BÖLÜM
85. BÖLÜM
86. BÖLÜM
87. BÖLÜM
88. BÖLÜM
89. BÖLÜM
90. BÖLÜM
91. BÖLÜM
92. BÖLÜM
93. BÖLÜM
94. BÖLÜM
95. BÖLÜM
96. Bölümden kesit
96. BÖLÜM
97. BÖLÜM
98. BÖLÜM
99. BÖLÜM
100. BÖLÜM
101. BÖLÜM
102. BÖLÜM
103. BÖLÜM
104. BÖLÜM
105. BÖLÜM
106. BÖLÜM
107. BÖLÜM
108. BÖLÜM
109. BÖLÜM
ÖNEMLİ
110. BÖLÜM
111. BÖLÜM
112. BÖLÜM
113. BÖLÜM
114. BÖLÜM
115. BÖLÜM
116. BÖLÜM
117. BÖLÜM
118. BÖLÜM
119. BÖLÜM
120. BÖLÜM
121. BÖLÜM
8 MİLYONNN!
Kitap Tanıtma Fırsatı
122. BÖLÜM
123. BÖLÜM
124. BÖLÜM
FİNALE DOĞRU •PART-1•
FİNALE DOĞRU •PART-2•
FİNALE DOĞRU •PART-3•
BÜYÜK FİNALDEN UFAK BİR KESİT!!!
•BÜYÜK FİNAL•
•VEDA•
•GECE• Duyurusu

75. BÖLÜM

96.8K 2K 113
By buyazarneleryazar

KEYİFLİ OKUMALAR

--

Öğrendiğimiz gerçekle hayat artık eski seyrindeydi. Yine işe gidiyor, işten dönüyor, uyanıp, uyuyorduk. Aynı monotonlukla devam ediyordu hayatımız. Hiçbir yenilik yoktu. Tamam kabul bu beni sıkıyordu. Aslına bakarsak son günlerde kendimi gerçekten çok sıkılmış hissediyordum. Üstüne bir de Gecenin saçma bir şekilde üzerimdeki baskısı eklenince hayat gerçekten sıkıcı gelmeye başlamıştı. Tuvalete giderken bile ona rapor vermemi istiyordu. Anlamsızca bir panik içerisindeydi. Ya da bana öyle geliyordu. Bilmiyorum. Öyle ki bazen Sinem ile buluşacağız dediğimde ben de geleceğim diyordu. Bu işte bir gariplik olsa da henüz çözememiştim. Başımın belada olmadığını düşünüyorum. Niye olsun ki?

  Hafta ortasında biriken raporlar ve toplantı analizleri ile kafayı yemek üzereydim. Öğle yemeğine bile çıkamamıştım. Şu sıralar işler öyle yoğundu ki aynı odanın içinde kocam ile gözgöze zor geliyordum. Zaten evde de manyak gibi iş yapıyorduk. Hayatımız iş güçten ibaretti.

"Işık." 

Kocamın bana seslendiğini ancak omzuma dokunduğunda anladım.

"Hım?" Başımı kaldırmadan göz kapaklarımı kaldırıp baktım ona.

"Aç değil misin?"

Başımı iki yana sallayıp konuştum.

"İşler çok yoğun. Baksana tuvalete gidecek vaktim bile yok."

Hafifçe kıvrıldı dudakları.

"Güzelim patron benim. Sakin ol," deyip bu defa genişçe sırıtmaya başladı.

"Ondan korkuyorum ya zaten," diye takıldım.

"Hadi. Kalk."

Önümdeki dosyaları toplayıp kapağını kapattı. Koltuğumun arkasına astığım deri ceketimi alıp üzerime geçirdim. Şu sıralar bu ceketi üstümden çıkarmıyordum. Sanırım yeni bir ceket almalıydım. Zira her gün üzerimde bunu gören insanlar artık giyecek başka bir şeyi yok zavallının demeye başlayacaklardı.

Gece kolunu omzuma atıp odadan çıktı. Sekreterine hiçbir açıklama yapma gereği duymadan direk asansöre ilerledik. Düğmeye bastıktan sonra yanaklarını şişirip beklemeye başladı. Şu an o kadar sevimliydi ki... dayanamayıp işaret parmağımı yanağına dokundurdum. Şişirdiği yanağı içeri çöktü ve bu bana bir çocuğun oyun oynarken aldığı zevk kadar zevk verdi. Aynı zamanda onu da gülümsetti. Nihayet asansör kata geldiğinde ikimiz de asansöre girdik. Zemin katın düğmesine bastıktan sonra asansörün duvarına yaslandı. Sağ tarafındaki demire gözüm kayınca kafamın iç güdüsel olarak sızladığını hissettim. Geçen sefer yine asansörde azmış ve kafamı o duvara çarpmama neden olmuştu. Bu gün ise diğer asansör günlerine oranla düşünceliydi. Yani gözleri üzerimde değil ve beni arzulamıyordu. Garip...

Asansör sekizinci katta durdu. İçeri bir kadın ve adam girdi. Birbirlerine ters bakışlar atıp olabildiğince uzakta durdular. Adamın telefonu çaldı. Kadın çaktırmadan gözünün ucuyla bakmaya çalışsa da telefona baktığı bariz ortadaydı. Ekranda her kimin adı yazıyorsa kaşları çatıldı. Adam meşgule attı. Aynı zamanda Gece de bana ters bir bakış attı. Sanırım onları dikkatle izlememe kızmıştı. E önümdelerdi sonuçta.

"Açsaydın ya. Çok sevgili anneciğin yine ne diyecekti acaba?"

Acaba Geceyi fark etmemişler miydi? Çünkü ne de olsa insan patronunun önünde tartışmak istemez.

"Şu imaları kes artık Hande!." Adam kadını çok fena bozmuştu. Bizim yanımızda onu azarlaması ne kadar doğruydu. Parmaklarına baktım. Yüzükleri vardı. Evliydiler büyük ihtimalle.

Asansör durunca kadın hızla dışarı adımını attı ve asansör sarsılınca ayağı takıldı. Kadın sendeledi ve adam onu düşmekten kurtardı. Kadının suratına baktığımda bembeyaz olduğunu gördüm. Gözlerini sıkıca yumdu. Gece kolumdan tutup beni yürütmek istese de kayıtsız kalamazdım.

"Hanımefendi iyi misiniz?" diye sordum. Kadın gözlerime bitkince baktı.

"Sadece başım döndü."

"İsterseniz hemen bir hekime görünün. Pek iyi gözükmüyorsunuz."

Adam karısının koluna girmiş ve sanki ona bağırdığına pişman olmuş gibi bakıyordu suratına.

"İzin alamayız ki," dedi adam. Hâlâ mı Geceyi fark etmemişlerdi. Kocama bir bakış atıp onlara izin vermesini söyler gibi baktım.

"Bu günlük izinlisiniz. Doktora gidebilirsiniz."

Karı koca aynı anda sağ tarafa bakınca Geceyi gördü. İkisi de bir anda esas duruşa geçti.

"Gece bey," deyip ceketinin önünü ilikledi adam.

"Doktora görünmenizde yarar var. Bu gün izinlisiniz," dedi ve bana başı ile işaret edip hadi dedi.

"Teşekkürler," deyip ikimize de gülümsediler.

"İyi günler," dedim ve yanlarından ayrıldım. Kocam çoktan çıkış kapısının önüne varmıştı. Yanına geldiğimi fark edince yürümeye başladı.

"Kim bilir kadının neyi var?"

"Bize ne?" dedi aksi bir sesle. Derdi neydi ki? Ona karşılık verip uzatmak istemedim.

"Yürüyecek miyiz?" diye sordum. Başını evet anlamında salladı.

"Ne oldu Gece?"

Sıkıntılı bir nefes bıraktı ağzından.

"Az önce yaptığın normal miydi sence?"

Ne yapmıştım ki?

"Ne? Nedir normal olmayan?"

"Bana onlara izin vermem gerektiğini söyledin."

"Ne var bunda? Yanlış mı yaptım?"

"Patron benim Işık. Bana emir vermene sinir oluyorum. Senin söylemene gerek yoktu. Zaten onlara izin verecektim. Düşündüğün kadar gaddar değilim."

Buna mı içerledi şimdi? Ah, ne kadar da çocuk gibi davranan bir kocam vardı.

"Ah... sevgilim," deyip koluna girdim ve başımı omzuna dayadım. "Bazen bir çocuk gibi davranıyorsun."

"Kapatalım artık şu saçma konuyu."

Omzuna yasladığım kafamı kaldırıp yürümeye devam ettim. Elini tuttum. Biz de normal çiftler gibi el ele yürüyebilirdik herhalde. Parmaklarımızı birbirine kenetlediğimizde beklediğim o halka şeklindeki ufak soğukluğu hissedemedim. Zaten yeni yeni takmaya başlamıştı yüzüğünü beyefendi. Derhal ellerimizi ayırıp ondan uzaklaştım.

"Yüzüğün nerede!?"

Küçük, suçlu bir çocuk gibi gözlerime baktı.

"Sanırım banyoda unuttum."

"Çok sorumsuzsun," deyip adımlarımı hızlandırdım. Ben bir an bile yüzüğümü çıkarmazken onun yüzük takmayı unutmasına sinir oluyordum. Yüzüğünü her yerde unutuyordu. Oturma salonunda çıkarıyordu daha sonra bulamıyordu. Mutfakta ara sıra birlikte yemek yaparken çıkarıyordu orada unutuyordu. Hatta geçen sefer arabayı kullanırken elini camdan dışarı çıkarmıştı. Yüzüğü ile oynarken yüzük bir anda parmağından çıktı ve yuvarlandı. O trafikte inip yüzüğünü aradık. Bu gerçekten sinir bozucuydu. 

Kolumdan tutup yavaşlamamı söyledi. Dinledim. Ama yüzüne bakmadım.

"Bilerek yapmadığımı biliyorsun," diye kendini savundu. Elbette öyleydi ama biraz dikkat etmeliydi.

"Bir kez daha yüzüğünü parmağında görmezsem ben de çıkarırım," diye tehdit ettim. Biraz sert baksa da daha sonra kabul etti.

  Yemek yiyeceğimiz restorana gelmiştik. Buraya sık sık geliyorduk. Her zamanki yerimiz diyebileceğim yere geçtiğimizde garson hemen yanımızda bitmişti.

"Hoşgeldiniz Gece Bey, Hanımefendi." Bizi kibarca selamladı.

"Şefin sipesyallerinden getir bize," deyip kibarca kovdu garsonu. Kararlarını çok çabuk veriyordu. Bana sormamıştı bile. Caddeye bakan taraftaydık. Yoldan gelip geçenleri görebiliyorduk.

"Sırma'yı uzun zamandır görmüyorum."

Bana onay verir gibi başını salladı.

"Ben de. Sarp ile ne alemdeler acaba?"

"Zavallı kız. Ne kadar kötü şeyler yaşadı. Üstüne bir de Sarp.." Bana günün ters bakışlarından bir kez daha attı.

"Ne varmış Sarpta?"

"Hadi ama ikimizde onun bir kızı uyuştucu bağımlısı yapıp ardından kıza tecavüz ettiğini biliyoruz."

"Sırma'yı sevdiğini düşünüyorum."

"Neyi değiştirir ki? O böyle bir insan."

Bahsettiğim kişi kocamın en yakın arkadaşıydı ve aynı işi yapıyorlardı.

"Hiçbir değişme ihtimali vermiyor musun?" Sesi alınmış gibiydi. Kahretsin! Sivri dillilik yapmıştım.

"Elbette. İnsanlar değişebilir."

"Sarpta değişti. Ona evlenme teklifi etti. Ciddi düşünüyor."

Ben de bundan korkuyorum ya zaten. Sırma daha 18'ine henüz girmişti. Sarp ise ondan epey büyüktü.

"Bu akşam onları evimize davet edelim mi?" diye bir öneride bulundum.

"Olabilir," deyip omuz silkti. Az sonra siparişimiz geldi ve ikimizde hiç konuşmadan karnımızı doyurduk.

  Gece hesabı istediğinde bu defa ondan erken davranıp cüzdanımı çıkarmıştım. Bana çatık kaşlarla baktı.

"Sonuçta yine senden çıkıyor," deyip şirin şirin gülümsedim.

Restorandan çıkıp tekrar şirkete yürümeye başladık.

"Öyleyse Sırma'yı arıyorum?" dedim sorar gibi.

"Nasıl istersen."

Telefonumu çıkarıp numarasını tuşladım.

"Işık abla," diye heyecanla açtı telefonunu.

"Nasılsın canım?"

"İyiyim. Çok iyiyim. Sen?"

Gerçekten iyi geliyordu sesi. Buna sevinmiştim.

"Ben de iyiyim canım. Gece ile sizi akşam yemeğine davet etmek istedik. Bu akşam uygun musunuz?"

"Iıı... şey... Sarpa sormam gerek."

Kısıtlamalar şimdiden başlamıştı.

"Pekala. Haber verirsin.  Görüşmek üzere canım."

"Görüşürüz abla," deyip kapattı.

Geceye bakıp "Sarpa sorması gerekmiş," dedim. Umursamaz bir ifade ile omuz silkti.

"Kabul edecektir."

Genelde tahminleri tutardı.

Beş dakika sonra telefona çaldı ve Sırma Sarpın kabul ettiğini söyledi. Kabul etmeyip ne yapacaktı ki? Sonuçta Gece en yakın arkadaşıydı.

Fatma teyzeyi arayıp akşam için bir şeyler hazırlamasını söylerken şirkete gelmiştik. Asansöre binip kata çıkarken Geceye bakıyordum. Bir haller var ama hadi hayırlısı.

--

Günün sonunda nihayet işin bittiğine sevinmiştim. Şükür ki tüm işlerimi tamamlayabilmiştim. Ertesi güne iş bırakmaktan nefret ediyordum. Eve geldiğimde ne kadar yorgun olduğumu fark ettim. Akşam Sırma ve Sarpın geleceğini hatırladığımda onların karşısında da böyle yorgun görünmek istemedim.

"Gece ben bir kaç saat kestireceğim."

Gelir gelmez yine çalışma odasına kapanmıştı. Sesimi duymuş muydu Allah bilirdi. Çalışma odasına doğru yürüyüp kapının yanından tekrar seslendim.

"Bir kaç saat uyuyacağım."

Başını kaldırmadan konuştu.

"Uyu güzelim."

Sanki ondan izin istemişim gibi olmuştu. Bu beni anlamsızca gülümsetti ve yatak odamıza döndüm çabucak. Şu ihtiyacım olan şeyi çok iyi biliyordum. Uyku...

--

Ne kadar uyuduğumu bilmiyorum ama uyandığımda gerçekten çok dinç hissediyordum kendimi. Saate baktığımda yediye geldiğini gördüm. Sırma ve Sarp neredeyse burada olacaktı. Üzerime rahat bir şeyler giyip aşağı indim. Sofra hazırdı. Fatma teyze yine mükemmel şeyler hazırlamıştı. Gece ortalıklarda yoktu. Ona bakmak için merdivenlere yönelmiştim ki zil çaldı. Hızlı adımlarla kapıya ilerleyip açtım. Boynuma dolanan kollar ve sevgi patlaması... ah bu kız gerçekten manyaktı. İkimiz de birbirimize sıkıca sarılıp özlem giderdik kapının önünde. Sanırım uzun sürmüş olacak ki Sarp boğazını temizleyip içeri geçelim artık der gibi baktı. Neden bilmiyorum ama Sarp ile aramızda en başından beri bir kopukluk vardı. Bir türlü birbirimizi benimseyememiştik. O benden en yakın arkadaşını kıskanıyormuş da bana uyuz oluyormuş gibi hissediyordum. Halbuki böyle bir şey olamayacağını çok iyi biliyordum.

Kapının önünde dikilme faslından sonra oturma salonuna geçtik. Gece bey nerede hâlâ?

"Ben Geceyi çağırıp geliyorum," deyip koltuktan kalktım. Merdivenleri koşar gibi çıkıp çalışma odasına girdim. Telefondaydı. Elini bir dakika der gibi kaldırdı. Kaşları çatık bir vaziyette sürdürdü telefon görüşmesini. Hadi ama gerçekten şu an yaptığı  sinir bozucuydu. Aşağıda misafirlerimiz bizi bekliyordu.

"Gece hadi," diye tısladım sinirle.

"Bir saniye Işık!" Sertti sesi. Ona ters bir bakış atıp odadan çıktım. Gelen onun da arkadaşıydı. Neden saygısızlık yapıyordu ki? Aşağı indiğimde tüm enerjimin sömürüldüğünü hissediyordum. Az önce oturduğum yere oturup konuştum.

"Önemli bir telefon görüşmesi var." Sarp oralı bile olmazken Sırma anlayışla başını salladı.

"Eee nasılsın Işık abla?" diye sordu gülümseyerek. Sarp gibi birine göre fazla neşeliydi Sırma. Çocuksu ve eğlenceliydi. Sarp ise... tam anlamıyla Gece gibiydi. Bir kez olsun güldüğünü hatırlamıyorum. Ah... tabii ya kafede arkadaşının kafasından kaynar kahveyi döktüğümde bıyık altından güldüğünü fark etmiştim. İlk ve son olmuştu zaten.

"İyiyim canım. Sen nasılsın? Nasıl gidiyor?"

Her şey aynı der gibi omuz silkti.

"Değişen bir şey yok." Yüzük parmağını kaldırıp gülümsedi. "Bunun dışında," diye ekledi. O bunu yaparken Sarp yine yüz ifadesini bozmamıştı. Allahım.. tüm gece somurtacak mıydı?

  Gece nihayet merdivenleri iniyordu. Yanımıza geldiğinde Sarp ayağa kalkıp elini uzattı. Erkeklere özgü bir şekilde tokalaştılar. Sırma ise direk sarıldı Geceye. Aynı şekilde karşılık verdi kocam. Sırma Geceye tapıyordu neredeyse. Ona her zaman minnettar gözlerle bakıyordu.

"Çok beklettim mi sizi?" diye sorarken yanıma rahatça yayılıp kolunu omzuma attı. Ona ters bir bakış attım. Az önce yukarıda bağırmıştı bana. Hem de yoktan yere.

Bunları aşmadınız mı artık? 

İçimdeki ses burun kıvırarak konuşuyordu. Elbette aşmıştık ama bana bağırmaya hakkı yoktu.

"Yaklaşık 15 dakika kadar," diye takıldı Sırma.

"Nasıl gidiyor?" Gayet normal bir şekilde sormuştu bu soruyu.

"Şey... iyi."

Sarp aynı der gibi omuz silkti.

"Yemeğe geçelim öyleyse."

Her zamanki patron havalarındaydı. Biz Sırma ile mutfağa girip tabakları hazırlarken onlar masaya yerleşmişti. Keşke Fatma teyze tabakları ayarlayıp gitseydi. Ama bir yandan da iyi oldu ufacık da olsa dedikodu için vakit doğdu bize.

  Yemek yerken dördümüz de sessizdik. Sanki yemek başlamadan önce bize susmamız söylenmişti. Bu kasvetli hava insanı boğuyordu.

"Eee Işık abla çocuk düşünmüyor musunuz?"

Sessizliği bir bıçak gibi kesmişti Sırma. Hem de böyle bir soru ile. Gece ile sadece birbirimize bakmıştık. Ne diyebilirdim ki?

"Hayırlısı tatlım. Henüz bir şeyler yok."

Ben bunu söylerken Gecenin gerildiğini hissettim. Bu duruma isyan eder gibiydi. Elbette ben de istiyordum anne olmayı.

"Barda işler nasıl Sarp?"

Gece de nihayet sessizliğini bozmuştu.

"Her şey aynı seyrinde. Bildiğin gibi," deyip detaya girmeden bir şeyler anlattı Sarp. Yanımızda bu tarz şeyler konuşmayı sevmeseler de ikimiz de farkındaydık işlerin nasıl ilerlediğinin. Sırma bu durum hakkında ne düşünüyordu acaba? Gerçi ona karışacak cesarete sahip değildi. Sarpın yanında tamamıyla ittaatkardı.

Yemeklerimizi yedikten sonra üstüne bir de tatlıları götürdük. Şimdi de salondaki geniş kanepelere yaslamış ne yapacağımızı düşünüyorduk. Sırma'dan film izleme önerisi çıkmıştı. Benim aklımda ise daha eğlenceli bir şey vardı.

"Tabu oynayalım!" dedim neşeyle. Beyler ilk başta mırın kırın etseler de daha sonra kabul ettiler. Eşler belliydi zaten. İlk sıra Sarp ve Sırmadaydı. Sırma anlatacaktı. Gerçekten Sarpın neler yapacağını çok merak ediyordum. Kum saatini döndürdüğümde Sırma heyecan ile anlatmaya başladı. Ben de yasaklı kelimeleri kontrol ediyordum. Kelime HOPLATMA'ydı. Gülmemek için zor tuttum kendimi. Bakalım nasıl anlatacaktı Sırma?

"Şimdi... eee... şey... hani... nasıl anlatıcam ben bunu ya?"

Sarp Sırmaya ters ters baktı ve kelimeyi geçmesini söyledi.

KUNDAK

"He... şey. Az önce ben sordum ya Işık ablaya. Nokta nokta düşünüyor musunuz diye."

"Bebek," dedi Sarp sakin bir şekilde.

"He işte o nerede uyur?"

"Beşik."

"Hayır. Başka?"

"Yatak."

"Ya hayır. Hani derler ya nokta noktadaki çocuğu terk etmiş gitmiş annesi."

"Kundak," diye bağırdı heyecanla Sarp. Sanırım adapte oluyordu yavaş yavaş.

"Evet süper."

Diğer kelimeye geçti hemen. Süreleri bitmek üzereydi.

KÖLE

"Eee eski zamanlarda halk sınırlara ayrılırdı hani? Eee şey... bir yöneticiler vardı bir de ne?"

Sarp kaşlarını çattı.

"Hadi!." dedi Sırma sabırsızca.

"Neydi lan? Eee. Köylü mü?"

"Hayır ya. Hani bunlar-"

"Bitti!. 1 tanecik bildiniz," deyip sırıttım. Ve sıra bizdeydi. Kartı elime aldığımda Sırma hemen kontrole başlamıştı bile. Ben başlar başlamaz da kum saatini döndürmüştü.

Kelime SARMAŞIK.

"Immm... hani yapraklar-"

"Sarmaşık," diye bağırdığında Sarp ve Sırma şok olmuş vaziyette Geceye bakıyordu. Ve ben de.

Ne kadar safsın. Anlasana...

Ah tabii ya. İşte şimdi daha da zevkliydi oyun.

MASKARA

"Bu yüze yapılan bir şeydir. Eee kozmet-"

"Maskara."

SARIMSAK

"Sağlığa yararlı olduğunu söylerler. Kötü koka-"

"Sarımsak."

Gece arka arkaya tüm hepsini bildiğinde Sırma'dan itiraz nidaları yükseliyordu. Süre bittiğinde 7 tane kelime bilmiştik.

"Eşleri değiştirelim. Bu ne ya!." diye itiraz etti Sırma. Sarp ona gözlerini kısıp ters bakışlar atınca tatlı tatlı sırıtmaya başladı.

"İii... şaka yapmıştım," deyip kartları Sarpa uzattı. Gece kartları kontrol edecekti. Bu görevden pek hoşlanmasa da beni kırmak istemeyip kabul etmişti. Kum saatini döndürdüğüm Sarp başlamıştı anlatmaya.

"Bazı kızlar çok nedir?" diye sordu.

"Güzel, çirkin, bakımlı." Bütün bildiklerini saymaya başladı Sırma.

"Hayır bu biraz şey... eee... basit kızları düşün."

"Kaşar," diye bağırdı Sırma.

"Harika," deyip diğer kağıda geçti Sarp.

"Diyelim ki biz evlendik. Senin abin bana ne der?"

"Ne der?"

"Sana soruyorum kızım işte!. Ne der?"

"Ay bilmiyorum geç!."

Sarp ona ateş saçan bakışlar atıp kartı değiştirdi.

"Bir dediği diğer dediğini tutmayan insanlara ne deriz?"

"Eee... ne deriz? Şey deriz. Ay bilemedim. Ne deriz ki?"

Sarp kartları sertçe masaya bıraktı.

"Oynamıyorum abi ya."

"Mızıkçılık yapmayın," dedim neşeyle. Bize göre hava hoştu.

"Hadi sıra sizde."

Gece kartları alıp anlatmaya başladı.

"Sen nesin?"

"Kadın."

"Kadın ve erkek-"

Gözümün önünde kocaman harflerle bir kelime belirdi ve bağırdım.

"Düğün."

Diğer karta geçerken pis pis sırıtıyordu.

"Yaşlı insanla-"

"Mezar."

Anlamsızca anlatacağı kelimeler beynime giriyordu ve bir anda şakıyıveriyordum.

Bize altıncıyı da bilirken Sırma ve Sarp yenilgiyi kabullenemeyip oyunu bıraktılar.

"Resmen oturup kartları ezberlemişsiniz," diye homurdandı Sırma. Bir çocuk gibiydi şu an. Zaten aramızda en küçük oydu ve tavırları gayet normaldi. Ona gülümseyerek baktım.

"Oy kuzum kıyamam. Yenilgi çok mu ağır geldi?" diye takıldım. Omuz silkti.

"Bir hile yaptınız kesin ama neyse," diye geçiştirdi.

"Kalkalım mı artık Sırma?"

"Olur."

Saat epey geç olmuştu. Yarın hepimiz işe gidecektik.

"Arayı açmayalım," dedim kapıya doğru ilerlerken.

"Bir dahakine bize bekliyoruz," deyip gülümsedi Sırma. Tamam anlamında başımı salladım.

Onlar gittikten kısa bir süre sonra biz de odamıza çıkmıştık. Takvime baktığımda Gecenin doğum gününe altı gün kaldığını gördüm. Ve ben hâlâ hiçbir şey düşünmemiştim. Bir an önce yaratıcı fikirler düşünmem gerekiyordu. Geceye asla unutamayacağı ve bayılacağı bir hediye vermeliydim.

DÜZENLENDİ ✔️

BÖLÜM SONU.

Herkes bu bölümde en beğendiği veya etkilendiği sahneyi buraya yazabilir mi?

Continue Reading

You'll Also Like

1.8M 126K 29
Onların kaderi yıllar önce yaşanmış tek bir gece sayesinde birleşti. Bir anda karşısına çıkan ve peşini bırakmayan Atmanlı aşireti genç kızın bütün s...
5K 1.9K 57
Gözlerinde gördüğüm ifade esaretim.
SARKAÇ By Maral Atmaca

General Fiction

1.2M 84.4K 7
"Delilerin sevdası hoyrat bir fırtına gibidir. Günün başında seni sarsan fırtına, gecenin şafağında ılık bir esintiye dönüşüp kaburgalarının arasına...
1.7M 109K 59
Wattpad de bu isim ile yayımlanan ilk ve tek hikayedir. Çalınma durumunda yasal yollara başvurulacaktır. Mine MUTLUÇAY, otuz yaşında arşiv memuru ke...