GECENİN IŞIĞI

By buyazarneleryazar

15.3M 402K 134K

Genel Kurgu #1 Bir adam düşünün, hayatının tüm dönemlerini karanlık işlerle geçiren ve geçmişinin izlerini hâ... More

~TANITIM~
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44. BÖLÜM
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
47.BÖLÜM
48. BÖLÜM
Sırma-Sarp
Karakterlere Sorular
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
52. BÖLÜM
53. BÖLÜM
54. BÖLÜM
Sırma ve Sarp
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
57. BÖLÜM
58. BÖLÜM: GECE
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM
61. BÖLÜM
62. BÖLÜM
63. BÖLÜM
64. BÖLÜM
65. BÖLÜM
66. BÖLÜM
67. BÖLÜM
68. BÖLÜM
69. BÖLÜM
70. BÖLÜM
71. BÖLÜM
72. BÖLÜMDEN KESİT
72. BÖLÜM
SORU-CEVAP
74. BÖLÜM
Yeni Kitap
75. BÖLÜM
76. BÖLÜM
77. BÖLÜM
78. BÖLÜM
79. BÖLÜM
80. BÖLÜM
81. BÖLÜM
82. BÖLÜM
83. BÖLÜM
84. bölümden kesit
84. BÖLÜM
85. BÖLÜM
86. BÖLÜM
87. BÖLÜM
88. BÖLÜM
89. BÖLÜM
90. BÖLÜM
91. BÖLÜM
92. BÖLÜM
93. BÖLÜM
94. BÖLÜM
95. BÖLÜM
96. Bölümden kesit
96. BÖLÜM
97. BÖLÜM
98. BÖLÜM
99. BÖLÜM
100. BÖLÜM
101. BÖLÜM
102. BÖLÜM
103. BÖLÜM
104. BÖLÜM
105. BÖLÜM
106. BÖLÜM
107. BÖLÜM
108. BÖLÜM
109. BÖLÜM
ÖNEMLİ
110. BÖLÜM
111. BÖLÜM
112. BÖLÜM
113. BÖLÜM
114. BÖLÜM
115. BÖLÜM
116. BÖLÜM
117. BÖLÜM
118. BÖLÜM
119. BÖLÜM
120. BÖLÜM
121. BÖLÜM
8 MİLYONNN!
Kitap Tanıtma Fırsatı
122. BÖLÜM
123. BÖLÜM
124. BÖLÜM
FİNALE DOĞRU •PART-1•
FİNALE DOĞRU •PART-2•
FİNALE DOĞRU •PART-3•
BÜYÜK FİNALDEN UFAK BİR KESİT!!!
•BÜYÜK FİNAL•
•VEDA•
•GECE• Duyurusu

73. BÖLÜM

90.7K 1.9K 158
By buyazarneleryazar

KEYİFLİ OKUMALAR

••

Çocukluğumdan beri hayal ettiğim bir şey varsa o da hep kendime benzeyen bir eşim olmasıydı. Gözleri benim gibi mavi, saçları benim gibi sarı olsun isterdim. Hareketleri, tavırları benim gibi olsun isterdim. Yanımda uyuyan adam bu tabirlerimin çok dışında olsa da yanyanayız işte. Hafif dalgayı koyu kahve saçları, sinirlendiğinde ateş kızılına dönen koyu kahve gözleri vardı. Upuzun kıvrık kirpiklere sahipti. Bir erkeğin sahip olabileceği en güzel kirpik olabilirdi. Burnu özenle yapılmıştı. Yaradan onu çok güzel yaratmıştı. Kemerli bir buruna sahip değildi. Diğer erkeklere oranla burnu küçük gibiydi. Dudağı ve burnunun arasındaki boşlukta sus çizgisi belirgindi. Dudakları... günahkar dudakları... tam kararında bir dolgunluktaydı. Yalnızca alt dudağı üsttekinden biraz daha dolgundu. Elmacık kemikleri çıkıktı. Sert yüz hatları vardı. Sakallarını son 3-4 gündür kesmiyordu. Benim için pek bir mahsuru yoktu aslında. Ona çok yakışıyordu. Bu tablo gibi surata daha fazla kayıtsız kalamadım. Elimi kaldırıp yanağında gezdirdim. İşaret parmağımı dudaklarına sürttüm. Muhteşem bir dolgunluktaydı. Sabahları her zamankinden dolgun oluyordu dudakları. Hele bir de akşam iş görmüşse...

Burnunu iki parmağım arasına alıp yaramaz bir çocuk gibi sıktım. Başını iki yana salladı ve homurdandı. Kirpiklerine çıktım. Kirpiklerinin kıvrıklığını parmak uçlarımda hissettim. Rahatsızca kıpırdandı. Yüzüne bir öpücük kondurdum. Dudağının kenarı çok hafif kıvrıldı. Biraz aşağılara inip dudaklarına öpücük kondurdum. Tamamıyla kıvrılan dudakları aralandı. Gözleri kapalıydı. Tekrar yaklaşıp bu defa uzun bir öpücük kondurdum. Eli belime kaydı ve beni üzerine çekti. Ben dudaklarını öperken eli sırtım boyunca inip çıkıyordu. Diğer elini kalçalarıma yerleştirdi. Gözlerini açmamamıştı. Bunu bilerek yaptığını biliyordum. Ya da anlayabilmiş miydim? Sanki kafamda bir yerlerde öyle bir ses yükseldi.

Artık dudaklarındaki hareketlerime karşılık vermeye başladı ve kalçamdaki eliyle bir yandan beni okşuyordu. Ben de ellerimi saçlarına daldırıp çekiştirmeye başladım. Buna bayılıyordum.

  Gözlerini hâlâ açmıyor oluşu acaba hâlâ uyuyor mu diye düşündürmüyor değil ama bilinci dışında benimle böyle öpüşebileceğini hiç sanmıyorum. Öpüşümüzü daha tutkulu hale getirip hareketlerini hızlandırdı. Ona ayak uyduramayan dudaklarım öylece kalakaldı. Kalçamdaki eli hareketi kesmiyordu. Diğer elini de işin içine katmıştı.
Anlaşılan sabah sabah da formundaydı.

••

"Hayatım artık uyan."

Sesim yalvarır gibiydi. 11 saattir uyuyordu. Tabi sabahki 1 saatlik kaçacağımızı saymazsak. Ben ondan sonra kalkmış banyoya girmiştim. Bugün yardımcımız izinli olduğu için aşağı inip kahvaltı bile hazırlamıştım. Ama beyefendi hâlâ uyuyordu.

"Gece kalkacak mısın? Acıktım," dediğimde tek gözü açıldı. Keyifli bir şekilde esnedi yatakta. Koca cüssesi bir an yataktan düşecek sansam da hâlâ sağlamdı.

"Günaydın güzelim." Pis pis sırıtışına hiç aldırmadım.

"Açım diyorum."

"Sabah doyurdum ya güzelim."

Ah, sen geç dalganı.

"Ben iniyorum."

Sinirle kapıya hareketlenmiştim ki seslendi.

"Dur."

Olduğum yerde kaldım. Arkamı dönmeden bekledim. Bir anda kendimi havada bulunca istemsiz bir çığlık kaçtı ağzımdan. Kafamı kaldırıp ona baktığımda sırıtıyordu.

"Siz yorulmayın efendim."

Kapıyı tek eliyle açıp beni aşağı kadar böyle indirdi. Bir an merdivenlerden yuvarlanıp öteki tarafı boylayacağımızı düşünsem de sağ salim mutfağımızdaydık. Beni yere bırakır bırakmaz çaylarımızı doldurdum. Karnımdaki boşluk her geçen saniye büyüyor ve karnıma sancılar giriyordu. Bir an önce karnımı doyurmalıydım. Çabucak masaya oturup bir dilim peynir attım ağzıma. Daha sonra ardı arkası kesilmeyen çatallar.

"Güzelim bu kadar acıktığını bilseydim hemen uyanırdım," diye takıldı.

"Saat 11 oldu. Sence de normal değil mi acıkmış olmam?"

"Ben sabahkinden sonra hafif bir doydum sanki."

Söylediğine karşılık kendime mani olamayıp gülümsedim. Öyle böyle değil. Geniş bir gülümseme. Gözlerimin üstüne düşen kahküllerimi üfledim.

"Bugün kuaföre gitmem gerek."

Yüzüme şöyle bir baktı.

"Kahküllerimi kestirmem gerek. Uzadı baksana."

"Çok güzel görünüyorsun."

Ah, gerçekten bu sabah sabah söylenecek bir yalan değildi.

"Ciddiyim ben." Sesi ciddiydi.

"Gider miyiz?"

"Gideriz güzelim," demesiyle gözlerimi kırpıştırıp tekrar yemeğime döndüm.

••

"Işık alt tarafı kuaföre gidiyoruz!"

Aşağıdan bas bas bağırıyordu. Ve sesi son bağırışında sertleşti.

"Geliyorum."

Merdivenleri koşarak indim. Kapının yanında sabırsızca bekliyordu.

"Yarım saattir seni bekliyorum güzelim."

"Küpelerimi bulamadım sevgilim o yüzden geciktim."

Cevap vermeden elimi tuttu ve bizi evden çıkardı. Bahçemiz sonbaharın eşsiz güzelliğine bürünmüştü. Yere düşen yaprakların toplanması gerekiyordu. Ve bahçemize bir düzen gerekliydi. Buraya taşındığımızdan beri bir kere bile bahçeye çıkmamıştık. Daha evimizin bahçesini tam anlamıyla bilmiyordum bile.

"Bahçeye bir yardımcı gerekiyor."

"Evet haklısın."

Arabaya bindiğimizde devam etti.

"Birini bulurum."

Kafamda bir yerlerde bir görüntü belirdi. 2 tane 4 yaşlarında çocuk. Biri kız diğeri erkek. Evimizin bahçesinde koşarak oyun oynuyor. Bu benim düşündüğüm bir şey değildi. Beynime bir yerlerden sızıvermişti.

"Bu ev bizim için fazlaca büyük aslında."

Bunu en başından beri söylüyordum ama gerçek buydu. Evi iki kişi dolduramıyorduk.

"Olsun güzelim. Bir gün illaki dolacak evimiz."

Aynı görüntü yine usulca beynime ilişti. Garip.

"10 tane çocuk yaparsak ancak dolar evimiz," deyip kıkırdadım. Bana dönüp belli belirsiz bir tebessüm etti.

"Bir gün o da olur."

Ah bir de ciddi ciddi konuşuyordu.

"Geçenki kuaför mü güzelim?"

"Evet."

Arabayı hızlandırdı. Radyoya uzanıp açtım. Çalan şarkıyı ilk kez duymuştum.

Ah, ne çok özledim seni.

Bir bilsen,

Ah, bir görsen.

Sonbaharlarım gelir o yaprak hiç düşmez.

Hepsi bitti. Hepsi bitti.

Hepsi kaybolan günlerdi.

Bir yalnız sen, bir yalnız ben. 

Bizi ne, nasıl tüketti ki?

Belki unuturuz onu.

Tüm kasımdan kalma çiçekler gibi.

Arasına koyarız şarkı yazdığımız,

Kırık hayaller saklı defterin.

Belki de saklarız onu.

Kalbimizde bir delik açar gibi. 

Belki denize ulaşır içimizdeki nehirler bir gün. 

Yine yazı bekleriz.

Şarkı bittiğinde içimde bir yerlere dokunmuştu. O kadar güzel sözleri vardı ki.

"Ne kadar güzel bir şarkıydı."

"Grubun konserine gideriz istersen."

"Hangi grup ki bu?"

"TNK."

"Garip bir isim."

"En yakın konser tarihine bakmamı ister misin güzelim?"

Bu halimle konsere gidecek kadar iyi hissedemiyordum.

"Belki daha sonra sevgilim."

Israr etmedi. Çünkü neden böyle söylediğimi biliyordu.

Arabayı kuaförün önünde durdurunca kemerimi çıkardım.

"Sen yan taraftaki kafede bekle istersen sevgilim. 15 dakikada biter işim."

"Burada bekliyorum. Çabucak git gel."

Çantamı alıp arabadan indim. Kuaförün giriş kapısından içeri şöyle bir baktım. Şükür ki sıra falan yoktu.

"Merhaba," diye seslendim.

"Hoşgeldiniz," diye karşılık verdi kadın.

"Kahküllerimi kestirecektim."

"Şöyle buyrun."

Ben gösterdiği koltuğa ilerlerken arkadan bir kadın itiraz etti.

"Ama önce beni alacaktın." Sesi aksi ve gıcıktı.

"Sizin işiniz çok uzun hanımefendi." Kuaför kibar bir şekilde konuşsa da kadın kaşlarını çatmıştı.

"Bu ne saçmalık. Önce gelen benim. İşim uzunsa başlanması gerekiyor. Şu paçoz kılıklı yüzünden kaç yıllık müşterini mi ekiyorsun?"

Paçoz?! Bana?

"Bana baksana. Kime paçoz diyorsun sen?"

"Burda senden başka paçoz göremediğime göre sana diyorum." Bir de laubali laubali konuşuyordu. En nefret ettiğim insan tipiydi bu.

"Sözlerine dikkat et istersen."

"Hanımlar gerginliğe gerek yok. Yardımcım birazdan burada olacak zaten."

"Yardımcın onun işine baksın. Seray hemen saçıma başlamanı istiyorum. Seviyesi düşükler ile daha fazla aynı mekanda kalamam."

"Eee yettin ama! Düzgün konuş dedim sana."

Kadın üzerime doğru yürüyüp sinsi sinsi fısıldadı.

"Konuşmazsam?"

Elimi kaldırıp suratında patlatmamak için zor tutuyordum kendimi.

"Senin gibiler ancak konuşurlar," demesiyle tepem attı.

"Benim gibiler kim? Kim benim gibiler ha?" Kadının kolunu tutup sıkmaya başladım. Kolunu çekmek istese de müsade etmedim.

"Çabuk kolumu bırak. Ahmak. Kolumu bırak diyorum."

"Konuştuklarına dik-"

"Işık!"

Kafam panikle sağa döndü. Gece kapının girişinde avını izleyen bir kurt gibi bize bakıyordu. Karşımdaki kadın kocamı baştan aşağı süzüp hayran hayran baktı. Buna karşılık kolunu daha da sıktım. Ahlaksız bir kadın olduğu her halinden belliydi.

"Ne yapıyorsun?" derken bize yaklaşıyordu. Karşımdaki kadın eğilip büzülmeye kendini masum göstermeye çalışıyordu.

"Ah, kolum. Kolum çok acıyor. Rica ediyorum kardeşinize söyleyin canımı çok yakıyor elini çeksin."

Kardeşinize...

Aptal kadın.

"Senin gibiler dediğin kadın benim karım! Gece Karayel'in! Senin ne haddine benim karımla böyle konuşmak?"

Elimi kadının kolundan çektim. Kadın aval aval bizi izliyordu.

"Gidelim Gece."

"Dur, bekle."

"Hayatım bırak lütfen. Kendini bilmez bir kadın işte."

Gece bana dönüp yüzüme baktı. Lütfen anlamında gözlerimi kapattım. Elimi tutup çıkışa yürümeye başladı. Son kez arkama dönüp baktım. İki kadın da şaşkın şaşkın arkamızdan bakıyordu.

Arabaya bindiğimizde hâlâ sinir küpüydü.

"Ahmak şey!"

"Böyle söyleme lütfen."

Hiçbir kadın hakkında böyle konuşmasını istemiyordum.

"Sana nasıl davrandığını gördün mü?"

"Bana paçoz dedi," deyip alayla güldüm. Hiç paçoza benziyor muydum acaba?

"Aynaya hiç bakmamış demek ki!"

"Hadi gidelim. Başka bir kuaför bulacağız mecburen."

"Ben bir yer biliyorum galiba," deyip arabayı çalıştırdı. Gece Karayel kuaför biliyor?

"İkizleri götürmüştüm birkaç kez," deyip şaşkınlığımı giderdi. Başka ne olacaktı ki? Daha önce hiçbir sevgilisini kuaföre götürdüğünü sanmıyorum. Yani olabilir tabi de. Geceden beklenecek hareketler değil bunlar.

Arabayı on dakika içerisinde kuaförün önünde durdurdu.

"Vukuatsız bir şekilde git ve gel," diye takıldı. Çabucak arabadan inip kuaföre girdim.

"Merhaba."

Arkası bana dönük olan şahıs önünü bana dönünce kadın sandığım kişinin bir adam olduğunu fark ettim.

"Hoşgeldin tatlım. Gece Karayel'in eşisin değil mi?"

Sen bunu nerden biliyorsun peki?

Gece haber vermiş olabilir mi akıllı?

Evet büyük olasılıkla öyleydi.

"Evet," deyip gülümsedim. Adam önündeki kadına kaş göz yapıp koltuktan kaldırdı. Umarım bu kadın da ters yapmazdı diye düşünürken kadının çıtı bile çıkmamıştı.

"Otur bakalım."

Adamın sesi ince ve anlamlandıramayacağım şekilde erkek sesine benzemiyordu. Hal ve tavırları da öyle.

"Ne yapıyoruz bu altın ipliklere?" Kullandığı tabir beni gülümsetti.

"Kahküllerim uzadı."

"Anlaşıldı."

Altın renginde makasını eline aldığında içimi her zamanki korku kapladı. Bu anlar hep beni korkutuyordu. Ya kötü bir şey yaparsa diye. Ama gördüğüm kadarı ile adam bu işin üstadıydı.

"Başlayalım güzellik."

Samimiydi ve bu rahatsız edici değildi. Eminim Gece de bu yüzden buraya getirmişti beni. Zira başka türlü asla bir erkek kuaföre getirmezdi beni.

Adam kahküllerimi kısaltırken aynaya bakamıyordum. Heyecan mıdır korku mudur kalbim küt küt atıyordu. Sonucun ne olacağı belliydi ama anlamsız bir heyecan vardı içimde.

"Evett... bitti. Bakabilirsin."

Geriye çekilip aynadan yüzüme baktı. Aynı anda ben de baktım. Şükür ki korkulacak bir şey yoktu. Kahküllerim gayet güzel gözüküyordu. Hatta diğerinden de iyiydi. Daha keskindi. Kesinlikle daha güzeldi.

"Muhteşem bir güzelliğine sahipsin gerçekten."

Adamın gereksiz iltifatı beni kızarttı. Mütevazı bir şekilde gülümsedim.

"Borcum nedir?"

"Ah, tatlım. Ne borcu?" Tiz ve alaylı bir sesle konuştu. "Gece beyciğim ile hallederiz biz. Merak etme sen."

İşte şimdi korkmalı mıyım bilmiyorum. Kocam için endişe etmeli miydim?

Saçmalama Işık! Gece Karayel'den bahsediyoruz.

Saçmaladım sahiden de.

"Pekala. İyi günler öyleyse," deyip koşar adımlarla kuaförden çıktım. Kocam arabanın hemen yanında dikilmiş sigarasını içiyordu. Derin bir duman çekti ciğerlerine. Yanakları içine çöktü. Nefesini dışarı verirken dudakları ahenkle kıpırdandı. Tam anlamıyla bir sanat eseri gibiydi. Gözü beni bulduğunda dikkatle baktı. Bir kusur arar gibiydi. Bulamadı. Göz kırptı ve arabaya bindi. Ardından ben de bindim ve araba hareketlendi.

"Eve geçiyoruz değil mi?" diye sordu. Başımı aşağı yukarı salladım.

"Evet."

Yarısına geldiği sigarayı camdan dışarı fırlattı.

"Güzel olmuş muyum?" diye sorduğumda kısa bir anlığına gözlerini yoldan ayırıp bana baktı.

"Aynı işte."

Elbette Geceden gerçek bir yorum beklemek ahmaklıktı.

"Güzel görünüyor muyum?" diye sordum ısrarla. Ağzından birkaç iltifat duymak güzeldi.

"Her zamanki gibisin güzelim."

"Yani beğendin?"

"Evet sevgilim. Hoş görünüyorsun."

Evet duymak istediğimiz de buydu zaten. Yolun geri kalanında susmayı tercih ettim.

••

Eve geldiğimizde ikimiz de ne yapacağımızı bilmez halde salondaki geniş koltuklara bıraktık kendimizi. Her gününü evde geçiren insanlar ne yapıyordu Allah aşkına? Mesela ben liseyi bitirdikten sonra full evdeydim. Yatıp kalkmaktan başka bir şey yaptığım yoktu. Karı koca olarak yapacağımız hiçbir şey yoktu evde. Usulca bir düşünce ilişti beynime.

Bahçeye çeki düzen verin.

Bu süper bir fikirdi. Görevliye falan gerek yoktu. Bunu biz de yapabilirdik.

"Hadi kalk bahçeyi düzenleyeceğiz," dedim bir anda. Kafasını koyduğu yastıktan milim oynattı.

"Şimdi mi?" diye sordu inanamazca.

"Evet. Hadi hadi. Zıpla!"

Oflayarak uzandığı koltuktan kalktı.

"Güzelim sen ne anlarsın bahçe işlerinden?"

Pardon?!

"Sen anlıyorsun da ben neden anlamayayım?" Ona gözlerimi kısıp uyuz bakışlar attım. Aynı şekilde karşılık verdi. Bahçeye çıktığımızda şöyle bir baktım etrafa. Neredeyse yerler tamamıyla yaprakla kaplıydı. Sanırım önce bundan başlamalıydık.

"Yaprakları temizlemekle başlasak iyi olur."

Gözlerini yüzümde uzun uzun gezdirdi.

"Hay hay efendim."

Nereye açıldığını bilmediğim bir kapıya ilerlemeye başladı. Ben de peşinden ilerledim. Bir garaj kapısı gibiydi bu. Yanındaki tuşlara bir şifre girdi ve kapı açıldı. İçerisi daha çok bir atölye havasındaydı. Bahçe malzemeleri buradaydı. Daha doğrusu ıvır zıvır ne varsa buradaydı. Gece çatala benzeyen şeyi bana uzattı. Bunun bir adı vardı. Ama neydi?

"Tırmık."

Ah doğru ya. O da daha önce görmediğim bir aleti alıp dışarı çıktı. Onu takip ettim. Daha gezmeye bile fırsat bulamadığımız bahçemizin en sonuna yürüdü. Burada çoğunlukla ağaç vardı. Sonbahar şöleni gözlerimi süslüyordu.

"Yaprakları toplamaya başla bakalım," diye komut verdi.

"Hemen başlıyorum efendim." Alayla konuşmama karşılık gözlerini kıstı ve bana çekici bakışlar attı. Ah tatlım inan hiç mi hiç sırası değil.

"Sen ne yapacaksın?" diye sordum aklımı dağıtmak için.

"Otları keseceğim güzelim," dediğinde ağzım açılmış ön iki dişim gözler önüne serilmişti.

"Bunu gerçekten yapabilecek misin?" dedim inanamazcasına.

"Yapamamam için hiçbir sebep yok. Hadi ağzın değil elin çalışsın."

Ona son bir şaşkın bakış atıp yaprakları elimdeki aletle çekiyordum. Bu ilk başta ne kadar zevkli gelse de yaklaşık on beş dakikanın ardından kollarım ağrımaya başlamıştı. Geceye baktığımda yüzünde bir maske otları kestiğini gördüm. Elindeki makine çok fazla ses çıkarıyordu. Benim bile uzaktan başım ağrımıştı. Nasıl dayanabiliyordu?

Şu bahçe temizleme işini nereden çıkardın ki sen?

İçimdeki ben elini beline koymuş bana hesap sorarken ona hak vermiyor değildim. Bu kadar yorucu olacağını tahmin etmemiştim. Şimdi çekilip bir kenara oturursam da kırk yıl Gece'nin dilinden düşmezdim. O yüzden biraz dinlendikten sonra tekrar işime dönmeye karar verdim. Öyle ki kocam hiç ara vermeden bahçenin yarısındaki otları kesmişti. Bense hâlâ olduğum yerde sayıklıyordum.

DÜZENLENDİ ✔️

BÖLÜM SONU.
BÖLÜM HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİNİZ NELER? IŞIKIN DURUMU HAKKINDA NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ?

Continue Reading

You'll Also Like

980K 54.3K 24
"Benim adım yok Narin, gölgem yok, ayak izim yok." dedi umutsuzca. "Olsun!" dedim omuz silkerek. Onun aksine umarsız çıkıyordu sesim. "Adını dilim...
1.5M 69.5K 69
Herkes onun vicdanını yitirmiş, gözü dönmüş bir adam olduğunu söyledi. Beni kullandığını, sırf güç uğruna beni harcayacağını söyledi. Kimseye inanmad...
Tutsak By .

Romance

15.5M 490K 52
"Birlikte güldüğün birine aşık olmak kolaya kaçmaktır; ben seninle ağlamaya bile aşığım." Sıradan başlayan planlı bir intikam oyunu; ne denli büyük b...
1.7M 109K 59
Wattpad de bu isim ile yayımlanan ilk ve tek hikayedir. Çalınma durumunda yasal yollara başvurulacaktır. Mine MUTLUÇAY, otuz yaşında arşiv memuru ke...