GECENİN IŞIĞI

By buyazarneleryazar

15.3M 402K 134K

Genel Kurgu #1 Bir adam düşünün, hayatının tüm dönemlerini karanlık işlerle geçiren ve geçmişinin izlerini hâ... More

~TANITIM~
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44. BÖLÜM
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
47.BÖLÜM
48. BÖLÜM
Sırma-Sarp
Karakterlere Sorular
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
52. BÖLÜM
53. BÖLÜM
54. BÖLÜM
Sırma ve Sarp
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
57. BÖLÜM
58. BÖLÜM: GECE
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM
61. BÖLÜM
62. BÖLÜM
63. BÖLÜM
64. BÖLÜM
65. BÖLÜM
66. BÖLÜM
67. BÖLÜM
68. BÖLÜM
69. BÖLÜM
70. BÖLÜM
72. BÖLÜMDEN KESİT
72. BÖLÜM
SORU-CEVAP
73. BÖLÜM
74. BÖLÜM
Yeni Kitap
75. BÖLÜM
76. BÖLÜM
77. BÖLÜM
78. BÖLÜM
79. BÖLÜM
80. BÖLÜM
81. BÖLÜM
82. BÖLÜM
83. BÖLÜM
84. bölümden kesit
84. BÖLÜM
85. BÖLÜM
86. BÖLÜM
87. BÖLÜM
88. BÖLÜM
89. BÖLÜM
90. BÖLÜM
91. BÖLÜM
92. BÖLÜM
93. BÖLÜM
94. BÖLÜM
95. BÖLÜM
96. Bölümden kesit
96. BÖLÜM
97. BÖLÜM
98. BÖLÜM
99. BÖLÜM
100. BÖLÜM
101. BÖLÜM
102. BÖLÜM
103. BÖLÜM
104. BÖLÜM
105. BÖLÜM
106. BÖLÜM
107. BÖLÜM
108. BÖLÜM
109. BÖLÜM
ÖNEMLİ
110. BÖLÜM
111. BÖLÜM
112. BÖLÜM
113. BÖLÜM
114. BÖLÜM
115. BÖLÜM
116. BÖLÜM
117. BÖLÜM
118. BÖLÜM
119. BÖLÜM
120. BÖLÜM
121. BÖLÜM
8 MİLYONNN!
Kitap Tanıtma Fırsatı
122. BÖLÜM
123. BÖLÜM
124. BÖLÜM
FİNALE DOĞRU •PART-1•
FİNALE DOĞRU •PART-2•
FİNALE DOĞRU •PART-3•
BÜYÜK FİNALDEN UFAK BİR KESİT!!!
•BÜYÜK FİNAL•
•VEDA•
•GECE• Duyurusu

71. BÖLÜM

83.8K 2K 438
By buyazarneleryazar

KEYİFLİ OKUMALAR

••

Şu zamana kadar beni tam anlamıyla perişan edem tek bir haber almıştım. Babamın kanser olduğu haberi. Bunu duyduğumda beynim ne tepki vereceğini şaşırmış vücudum tir tir titremişti. Ne olduğunu idrak edemeyip boş gözlerle karşıyı izlemiştim. İçim titremişti. Bunu ciddi ciddi hissetmiştim. Hissedebilmiştim. Sanki birisi içime bir şey koymuş da onu içimden geri alıyormuş gibi. Acımasızca hem de. Bir anda onu benden alıyor ve içimde onun boşluğunu hissediyorum. İşte, şimdi hayatımın en kötü haberini alıyorum. Ev etrafımda dönüyor. Tutunacak bir yer arıyorum. Yok. Bulamıyorum. Kapının açıldığını duyuyorum. Az sonra kilit noktam içeri giriyor. Gözüm onda. Dudaklarında beni gördüğü için beliren bir tebessüm var. Karşılık veremiyorum. Yürüyor, yanıma geliyor. Kendime gelmeye çalışıyorum. Başaramıyorum. İçime attığım her şey sanki göz yaşlarımla birlikte patlayacaktı. Kendimi zor tutuyorum. O kadar zorlama bir şekilde gülüyorum ki kemiklerim acıyor. Tüm iliklerimde acıyı hissediyorum.

"Güzelim."

Sesi kalbimi acıttı. Bacaklarım titredi.

"H-hoşgeldin."

Beynimin içini bir sürü şey ile doldurdum.

"Sen iyi misin?" diye sorup kolumu tuttu.

"İyiyim canım. Neden sordun?" Sesimin normal çıkması için kendimi zorladım. Becerdim gibi.

"Betin benzin atmış."

"Açıktım çünkü hayatım."

İçeriden annem sesleniyordu.

"Hadi yemeğe!"

Elimi tuttu. Birlikte mutfağa girdik. Bizimkiler sofraya oturmuştu.

"Hoşgeldin oğlum."

Babam Geceye karşı o kadar sıcaktı ki bu durum çok güzeldi. İkisi çok iyi anlaşıyordu.

"Hoşbuldum. Nasılsınız?"

Üçüne de bakıp gülümsedi. Ailem de aynı şekilde karşılık verdi. Bense elimdeki kaşığı tutmakta zorlanıyordum. Sanki şu an burada değildim.

"İyiyiz evladım sen nasılsın?" Annem ona bakarken gözleri ışıl ışıldı. Gece bana bakıp gülümsedi.

"İyiyim."

Ona aynı şekilde karşılık vermeye çalıştım. Gülümsemeye zorladım kendimi. Nasıl davranacaktım ben şimdi? Ne yapacaktım? Nasıl bir yol izleyecektim? Kafam allak bullaktı. Kendimi yemeğe vermeye zorladım.

••

Eve döndüğümüzde kendimi hemen odamıza atmıştım. Hiçbir şey konuşmadık. Sanki bir şey söylesem yıkılacaktım. O kadar kötüydü ki bu. Tarifi yoktu. Kanserdim. Kocam benden çocuk istiyordu. Bu nasıl olacaktı? Bu olamazdı. Bir karar vermeliydim. Bir karar vermeliydim ve bu kararı uygulamaya geçmeliydim. Ne kadar acı olsa da düşünecektim. Bir sonuca varmalıydım. Tedavi sürecinde yanımda olmasını istediğim tek kişi annemdi. Ondan başkasını istemiyordum. Zaten ondan başka kimse bana destek olamazdı. Bunu Geceye nasıl söyleyeyim ki? Ne düşünürdü? Ne hissederdi? Bana acıyacaktı. Biliyorum benden soğuyacaktı. Bu en son istediğim şeydi. Bu yüzden bitiren taraf ben olmalıydım. Ne kadar acı olsa da.

••

Verdiğim karara kendimi alıştırmam gerekiyordu.

Gerçekten çok bunalmıştım. Son günlerde yemek yediğim söylenemezdi. İşe gidip geliyordum ama yaşayan ölü gibiydim. Elbette Gece bir şeylerden şüpheleniyordu. Hastalığımı ailem dışında kimse bilsin istemiyordum. Gelecek hafta tedaviye başlayacaktım. Ural bana korkmamam gerektiğini söylemişti. Her zaman yanımda olacağını da. Göğsümü aldırmak istemiyordum. Ama bundan başka kesin çözüm yolu da yoktu. Kistlerim kötü huyluydu.

Bu süre zarfında stres ve sıkıntıdan uzak durmam gerekiyordu. Lakin ben stresin tam içimdeydim.

Bütün bunları sen istedin. Tedaviye onun desteği ile girebilirdin.

Bunun için çok geçti. Bu saatten sonra bu kararımdan vazgeçemezdim. Bu tip hastalıklarda desteğe ihtiyaç vardı. Tamam ailem her an yanımdaydı ama yetmiyordu ki. Gerçekten onsuz bir hayat geçirebileceğimi nasıl düşünmüştüm? Beceremiyordum işte. Her an vazgeçebilirdim. Ben onsuz yapamazdım. Tek ihtiyacım oydu. Ama beni böyle kabul edebilecek miydi? Baba olmak istiyordu. Ben bu durumdayken çok zordu. Onu da kendimle birlikte perişan etmemeliydim. En doğrusu buydu.

••

Aramızda elle tutulur biçimdeki gerginliği hissedebiliyordum. Her zamanki gibi bir şey değildi. Bu defa söz bendeydi. Bitirecek olan taraf bendim. Olması gereken buydu.

"Gece," deyip sustum. Bir şeyler olduğunu elbette anlayabiliyordu.

"Işık artık neler olduğunu söyleyecek misin?" Sabırsızlığı sesine yansımıştı. Nasıl söyleyecektim?

"Gece... ben." Tekrardan sustum. Bunu nasıl yapacağım ben?

"Söyle artık!" Sesi belki de uzun zamandan beri ilk kez bu kadar yüksek çıkmıştı.

"Ben bitirmek istiyorum." Derin bir nefesi ciğerlerime doldurdum. Şu an gözlerinin üzerimde olduğunu bilsem de bakamıyordum.

"Ne demek bitirmek istiyorum? Bitirmek istiyorum ne demek!" dedi dehşete kapılmışçasına.

"Duydun işte bitirmek istiyorum."

Koltuktan sinirle kalkıp salondan gezinmeye başladı. Bir şeyleri tartıyor gibiydi. İki eli de saçlarındaydı. Biraz sonra ani bir şey yapıp canımı yakmasından korkuyordum.

"Baksana, oyun falan mı oynuyoruz biz?" diye sorarken tam karşıma dikilmişti. Verecek bir cevabım yoktu. "Ayrılmak da ne demek?" derken kendini sinirle koltuğa bıraktı.

"Daha fazla zorlaştırmayalım." Zaten yeterince acı çekiyordum. Bütün her şey neden bizim başımıza geliyordu ki?

"Lan neden bitiriyorsun diyorum?!" diye haykırdı. Lanet olsun ki haklıydı. Ona verecek mantıklı bir cevabım yoktu. Hastalığımdan bahsedemezdim.

"Yalvarırım soru sorma," derken nihayet başımı kaldırıp gözlerine bakabilmiştim. Gözgöze geldik. Gözleri ateş saçıyordu.

"Durduk yere bitirmek istiyorsun. Sonra soru sorma diyorsun. Amacın ne senin?"

Söyledikleri kalbimi milyonlarca parçaya ayırıyordu. Elbette ben de istemiyordum ondan ayrılmayı. Ama hep bir yanımız eksik olacaktı. Çocuk istiyordu. Ama olmayacaktı. Bu defa daha çok üzülecektim.

"Ben... her şey için teşekkür ediyorum sana. Bana hissettiklerin, söylediklerin için... ama bu kadarmış ben yapamıyorum." Koltuktan kalkıp salonun çıkışına doğru ilerledim. Ayaklarım resmen geri adım atıyordu. Onu bu şekilde burada bırakmak istemiyordum. Deli gibi aşıkken bitirmek istemiyordum.

"Bunu neden yapıyorsun? Lanet olası kalbim bir tek senin için atarken neden gidiyorsun?!" Salonun çıkışında dikili kalmıştım. Ne dışarı çıkabiliyordum. Ne de içeri girebiliyor...

"Söyle, ne öğrendin de benden vazgeçiyorsun?" derken sesi öylesine bitkindi ki... "Kahrolası sırrımı öğrendin mi sonunda?"

Hiçbir şey diyemiyordum. Yalnızca dikilip onu dinliyordum.

"Beni ışığa alıştırdın, şimdi yeniden karanlığa esir bırakıyorsun..."

Canım yanıyordu. Hiç bu kadar kötü olmamıştım. Kendimi evden dışarı attığımda gözlerime biriken yaşları özgür bıraktım. Bunu ben istemiştim. Mecburdum. Dört bir yanı kapalı bok çukuruna düşmüştüm ve yapacak tek şey buydu. Bizim için ne kadar acı verici olsa da...

••

Bazı acılar vardır. Karşılaştırabilecek hiçbir şey bulamadığımız. O acıyı tarif edecek kelime bulmakta zorlandığımız acılar... Şu yaşıma kadar çok acı çekmiştim. Evde, okulda, çalıştığım yerlerde. Benim ailem hiçbir zaman normal olmadı. Bana her zaman sevgi gösterdiler ama hiçbir zaman sormadılar. Hiçbir zaman ne istediğimi sormadılar. İstemek eylemi benim için uzun yıllar unuttuğum bir şeydi. Okul zamanımda bir ihtiyacım olduğunda bile hiçbir şey istemiyordum onlardan. Çünkü biliyordum. Biliyordum ki istediğim şey olmayacaktı.

Büyüdüm. Geliştim. Çeşitli iş yerlerinde çalıştım. Yine yapamadım. Hayat yine tekmelerini savuruyordu bana. Daha sonra babamın hastalığını öğreniyorum. En büyük acı da bu zaten. Tattığım en büyük acı oydu. Bugüne kadar. Şimdi daha büyüğünü tadıyordum. Kanserim. Bir kocam var. Onu bırakıp gittim. En ihtiyaç duyduğum zamanımda onu yanımdan savdım. Ben yanlış bir şeyler yapıyordum. Yanımda olup bana destek olması gerekiyordu. Ama onu hayatımdan çıkarak bendim.

Annem, babam, abim ve kardeşim... Ailem. Bir haftadır birlikteydik. Gece'nin onlara aldığı evde hep birlikte yaşıyorduk. Boşanma davası falan açmamıştım. Öyle bir niyetim yoktu zaten. Tedavi bugün başlayacaktı. Kemoterapi görecektim. Saçlarıma veda etmem gerekecekti. Lanet olsun ki bu çok canımı yakıyordu.

"Oğlum hayır. Işık istemiyor görüşmek."

Dışardan gelen seslere kulak verdim. Sabah sabah neler oluyordu?

"Nermin teyze çekil lütfen."

Sesi buz gibiydi. Ve kapımıza dayanmıştı işte.

"Oğlum yapma lütfen."

"Işık! Çık dışarı."

Sesini özlemiştim. Yüzü desen burnumda tütüyordu. Dışarı çıkıp boynuna atlamak istiyordum.

"Işık diyorum!"

Artık bağırıyordu. Sinirli olduğunu sesinden anlayabilmiştim. Ayaklarıma yürü komutunu verip dışarı çıktım. Annemin onu içeri sokmamak için direnmesi ve onun perişan olmuş hali. Farklıydı. Saç sakal karışmış, vücut çökmüştü.

"Gel," dedi kısık sesle. Anneme bakıp gözlerimi açıp kapattım. Başını sallayıp içeri girdi.

"Git... lütfen git."

Bunu söylerken ona doğru yürüyor oluşum gitmesini istemediğimin bir kanıtıydı işte.

"Yalvarırım yapma," diye fısıldadı. Benim kadar perişandı.

"Git buradan dedim."

Gözlerine bakamıyordum. Hava esintiliydi. Bedenime çarpıp gidiyordu rüzgar. İçimin soğukluğu yetmiyormuş gibi bir de soğuk hava vücuduma iyi gelmiyordu.

"Bana mantıklı bir sebep söyle. Durduk yere bitiriyorsun!" Sesi yüksekti. Gözleri sert bakıyordu.

"Hiçbir şey söylemiyorum. Git artık."

Ne olursun kal... biraz daha.

Git derken tüm uzuvlarım kalmasını haykırıyordu.

"Ulan bir şey söyle! Neden bitiriyorsun? Ne duydun! Ne öğrendin!"

"Gece git artık. Canım yanıyor git!"

Kapıyı yüzüne çarpıp kapatmıştım. Kafamı kapıya yasladım ve kendime kızar gibi kafamı kapıya vurdum. Onu istiyordum. Ona ihtiyacım vardı benim. Ama beni böyle eksik görmesini istemiyordum. Bana acıyacaktı ki bu benim en son istediğim şeydi. Göz yaşlarım gözlerime akın etmeden topladım kendimi. Bunu isteyen bendim. Ağlayıp sızlamam çok saçmaydı.

Annem beni öylece dikilmiş izliyordu. Verdiğim karara saygı duysa da onaylamıyordu. Bu süre zarfından Gece'nin yanımda olmasını daha mantıklı buluyordu ama ben öyle düşünmemiştim.

"Ona bunu yapmaya hakkın yok kızım."

Annem de Gece'nin perişan hallerini görünce böyle olmuştu. Evet ben de onu böyle görmeye alışkın değildim. Gözlerindeki o "ben hiçbir zaman sarsılmam" ifadesi gitmiş yerini zavallı bir adama bırakmıştı. Bakışlarından bile belliydi ne kadar yaralı olduğu. Ama ben de öyleydim. En az onun kadar perişandım ve ne yapıyorsam ikimiz için yapıyordum.

Bu mu yani? İkiniz için doğru olan bu mu?

Bana her zaman doğruları söyleyip yüzüme vuran bir iç sesim vardı. Haklıydı. Buna bir şey diyemezdim ama ben de bir yerde haklıydım.

"Ben... böyle olsun istememiştim ki anne."

İşte şimdi tuttuğum göz yaşları kendini bırakmıştı. Artık ben de kendimi zorlamadım. İzin verdim. Özgürce ağlayıp içimi dökmeliydim. Annem yanıma gelip kollarını doladı bana. Her zaman yanımda olduğunu bilmek bana güç veriyordu.

"Geçecek kızım. Bu günler de geçecek."

••

Ondan ayrı kalmak o kadar lanet bir şey ki... Evi terk etmiştim ama bu ev de onun eviydi. Bu evi ailem için almıştı. Bu kadar koca yürekli bir adamı bırakmıştım ben. Her ne kadar kabul etmese de harika bir yüreği vardı. Ona ne zaman çok iyi bir insan olduğunu söylesem bana boş boş bakıyordu. Çocukluğunda o kadar kötü şeyler yaşamıştı ki... ve en önemlisi sevilmemişti. Ailesi tarafından sevilmeyen bir çocuk her şeyi yapardı. Çok önemliydi. Bir çocuğun sevgi ortamında büyümesi o kadar önemliydi ki neredeyse geleceği buna bağlı. Benim zavallı kocam da çocukluğunu iğrenç bir şekilde yaşamıştı. Alkolik bir annesi ve onu süreli döven bir üvey babası vardı. Gerçek babası ise... onun adını bile bilmiyordu. Zavallı bir çocuktu o. Küçücüktü ve yaşadığı hiçbir şeyi haketmemişti. Bana her zaman iyi ki hayatıma girmişsin diyordu. Ben hayatına girdiğimden beri o değişmişti. Çok değişmişti. Onu ilk gördüğüm zaman böyle değildi. Gözlerindeki ifade bile değişmişti. Beni bu kadar seven bir adamı yanımdan uzaklaştırmıştım. Kendimi ondan koparmıştım. Şu an ikimiz de perişandık. Ve bunun tek sebebi bendim. Bu yaptığımın doğru olduğunu düşünüyordum ama ne kadar yanlış olduğunu yeni yeni anlıyordum. Ama şimdi elimden hiçbir şey gelmiyordu. Daha az önce bir kez daha yüzüstü bırakmıştım onu. Artık bir daha gelmezdi. Çünkü o gururlu bir adamdı.

••

Gözlerimi açtığımda vücudumun ne kadar yorgun olduğunu yataktan kalktığımda anladım. Banyoya girip elimi yüzümü yıkadım. Aşağı indiğimde kahvaltı hazırdı. Annem beni görünce gülümsedi.

"Günaydın kızım."

Ben de zoraki bir şekilde gülümsedim.

Mutfağın sürgülü cam kapısının önüne yürüdüm. Bu mutfak benim evimin mutfağının aynısıydı. Bir aydır kendi evimde değildim. Evi bile özlemiştim. Gece'yi özlediğim kadar olmasa da evimi özlemiştim. Mutfakta yemek yapmayı, salonda film izlemeyi... hepsini çok özlemiştim.

"Sen daldın gittin yine."

Annemin sesini duyunca kafamı iki yana sallayıp düşüncelerden uzaklaştım.

"Yardıma ihtiyacın var mı?"

Başını iki yana salladı.

"Hayır kızım. Sen içeri geç istersen. Birazdan hazır olur kahvaltı."

Annem sabah abim ve babam için ayrı bir kahvaltı hazırlıyordu. Bir de Güneş okula giderken. Şimdi ise üçüncü kez kahvaltı hazırlıyordu. Bir kez olsun onu isyan ederken görmedim. Evin tüm işine tek başına koşsa da hiç dert yakınmıyordu. Ben asla onun gibi olamazdım. Tam salona doğru geçecektim ki gördüğüm şey doğru mu diye sürgülü kapıyı açtım. Gece! Bahçedeki çardaktaydı. Bacak bacak üstüne atmış ve telefonu ile ilgileniyordu. Üzerine baktığımda dünkü giysileri olduğunu fark ettim. O asla iki gün üst üste aynı şeyleri giymezdi. Dün gece burada mı kalmıştı, hem de bu soğukta?

Sanki onu izlediğimi fark etmiş gibi kafasını telefonundan kaldırdı ve bana doğru yürümeye başladı. Arkamı dönüp kaçmak istiyordum ama yapmadım. Tam önümde durdu.

"Işık."

Sesi fısıltıdan da kısıktı. Gözleri ise... kıpkırmızı.

"Git demiştim. Gece git dedim sana."

Benim de sesim çıkmıyordu. En az onun kadar kötü olduğumu biliyordum. Elini havaya kaldırdı. Yüzüme yaklaştı.

"Bana bir açıklama yap! Mantıklı bir açıklama istiyorum."

Başımı iki yana salladım.

"Git Gece! Git artık. İstemiyorum. Seni istemiyorum."

Bunu söylerken kalbim inkar ediyordu. Neredeyse yerinden çıkıp haykıracaktı. Seni seviyorum.

"Işık! Bana doğru düzgün bir açıklama bile yapmadın! Durduk yere bitirdin. Neden!"

"Göğüs kanseriyim ben! Oldu mu? Öğrendin işte. Şimdi çık git hayatımdan. Sen beni yüzüstü bırakmadan ben senden vazgeçiyorum."

Hiçbir şey söyleyemedi. Ağzı açık kaldı. Yalnızca izledi. Arkamı döndüm ve yürümeye başladım.

"N-ne dedin sen?" Fısıltısını zar zor işittim.

Arkamı dönüp haykırdım.

"Duydun işte!"

Koşarak yanıma geldi. Ensemden tutup kafamı göğsüne çekti. Başıma sayısız öpücükler kondurmaya başladı.

"Yanındayım. Işık ben senin yanındayım. Her zaman yanında olacağım."

"Bir gün beni bırakacaksın. Sana bir çocuk bile veremeyeceğim."

"Seni bırakmam ben. Bırakamam. Yanında olacağım. Nasıl böyle düşünürsün?"

"Gece... bırak beni. Hayatına devam et."

Kollarını sıkıca bedenime doladı.

"Atlatırız, bunu da atlatırız. Biz neleri atlatmadık ki?"

"Gerçekten yanımda olacak mısın?" diye sordum. Gözyaşlarım kazağına damlıyordu. Yanağımı geniş göğsüne sürttüm. O kadar özlemişim ki...

"Yolun sonuna kadar..."

••

İnsan çok mutlu olduğu zaman üzerinde bir anlam arar. Neden bu kadar mutluyum? Ben de mutluydum. Ve mutluyken benim de içimde bir ses vardı. Bu kadar mutlu olma. Bir gün çok üzüleceksin. O içimdeki ses çoğu zaman haklı çıktığı için ona kulak vermemekte kararlıydım. Çünkü sonunda yine üzülüyordum. Tıpkı şu an olduğu gibi. Hiçbir şey şu an ne kadar üzgün olduğum gerçeğini değiştiremezdi. Evet evimdeydim. Evet kocam yanımdaydı. Ama iyi değildim. Kendimi iyi hissetmiyordum. Bedenim yorgundu. Nasıl hissedeceğimi şaşırmıştım. Ona hiçbir şey söylemiyordum. O da zorlamıyordu zaten. Evimize geldiğimizden beri ikimiz de sessizdik. Ben yatak odamıza kapanmıştım. O ise çalışma odasına.

Biraz sonra odamın kapısı açılınca uyuyor numarası yapmaya devam ettim.

"Yemek hazır," diye seslendi. Duymamış gibi yaptım. Ayak sesleri yatağa doğru geldiğinin kanıtıydı. "Uyumadığını biliyorum. Hadi, yemek hazır."

Tek gözümü açıp ona baktım. Üzerinde evde giydiği eşofman altı ve beyaz tişörtü vardı.

"Aç değilim." Dudaklarımı zorlukla oynattım.

"Hadi ama Işık aç olduğunu biliyorum. Şimdi kalk yataktan."

Aç olduğumu ben de biliyordum ama hissetmiyordum. Vücudum içeriden ve dışarıdan gelen hiçbir etkiye tepki vermiyordu. Kısacası cansız gibiydim. Israrcı gözlerine daha fazla karşı çıkamadım. Yavaş hareketler ile yataktan kalktım. Yanına gittiğimde elini omzuma koydu.

"Nasıl hissediyorsun?" diye sordu yumuşacık sesiyle. Cevabım sesi kadar yumuşak değildi.

"Paramparça."

Bir şey söylemedi. Yalnızca gözlerime bakıp beni kendine çekti. Kollarını zayıf bedenime doladı. Dudaklarını başımın üzerine bastırdı.

"Ben hep yanındayım."

Yetmiyordu işte. Bir gün sıkılacaktı. Saçlarım döküldüğü zaman beni beğenmeyecekti. Çocuk isteyecekti. Olmayacaktı, benden soğuyacaktı.

"Beni bırakacaksın," dediğimde kollarını bedenime daha sıkı bir şekilde sardı.

"Unut bunu."

"Saçlarım dökülecek. Beni beğenmeyeceksin."

"Ben senin saçlarını sevmedim ki... bak, benim için atan bu kalbi sevdim," deyip avcunu göğsümün üzerine bastırdı.

"Aşkına aşığım." Gözlerine bakıp fısıldadım ve dudaklarımızı birleştirdim.

••

Bir zamanlar çok yemek yediğim için benimle dalga geçen kocam şimdi biraz daha yemem için ısrar ediyordu. Lakin olmuyordu. Midem bir türlü kabul etmiyordu.

"Bedeninin zayıflamaması gerekiyor. Beslenmene dikkat etmeliyiz."

"Tedavi bugün başlayacak."

Kaşları anlamayıp çatıldı.

"Nasıl?"

"Gittiğim doktor çocukluk arkadaşım çıktı. Tedavinin bugün başlayacağını söyledi bana."

"Burada mı tedavi göreceksin?" Sesindeki o tını küçümseme miydi?

"Ne demek istiyorsun?"

"Yurt dışına gitsek daha iyi olmaz mı?"

Ah yine o müthiş şartlarımız.
Gece çok rahat bir şekilde yurtdışında tedavi masraflarını karşılayabilirdi. Ama buna gerek yoktu.

"Bunu istediğimi sanmıyorum."

"İsteyip istememen değil mesele. Yurtdışında tedavi olanakları daha iyi."

Burada da aynı olanaklar olduğuna eminim.

"Ural bana yardımcı olacak zaten."

Kaşları çatıldı.

"Ural?" Ses tonu sorgular gibiydi.

"Dedim ya çocukluk arkadaşım diye."

"Kız sanıyordum." Sesinde aksi bir ifade vardı.

"Hey! Kendine gel. O benim arkadaşım."

Yine mi kıskançlık krizlerine girecekti?

"Ah, sahi mi? Birileri de öyle diyordu!"

Anıl'dan bahsediyordu. Zaten eline geçen her fırsatta yapıyordu bunu.

"Neden bunu tartışıyoruz ki?"

"Bak... herneyse. Madem yurt dışına gitmek istemiyorsun o halde benim istediğim hastanede tedavi göreceksin."

Reddetmeyecektim.

"Pekala, öyle olsun."

••

DÜZENLENDİ ✔️

BÖLÜM SONU

Herkes bu bölümde en beğendiği veya etkilendiği sahneyi buraya yazabilir mi?

Continue Reading

You'll Also Like

656 54 12
"Beni sen değiştirdin Eylül, geldin ve bütün düzenimi altüst ettin." ... "Yine ve yine söylüyorum güzelim beni sen değiştirdin, geldin ve benim kader...
915K 50.4K 39
Evin ise yediği tokatın şiddetiyle yere düşmüştü. Dudağının kenarı yeni bir darbe alırkende Kazım Ağa saçlarından koparırcasına tutup Evin'i kaldırmı...
1.7M 109K 59
Wattpad de bu isim ile yayımlanan ilk ve tek hikayedir. Çalınma durumunda yasal yollara başvurulacaktır. Mine MUTLUÇAY, otuz yaşında arşiv memuru ke...
2.8M 144K 16
Maça Kızı 8 serisinin devam bölümlerini içermektedir.