KEYİFLİ OKUMALAR
••
Değişim tüm gerçek öğrenmenin nihai sonucudur.
-Leo Buscaglia
••
Hatırlatma!
"Bu kadarı yeterli. Artık çöz beni," diye fısıldadı dudaklarıma.
"Hayır hayır bu kadar çabuk değil," deyip başımı salladım.
"Işık bokunu çık-"
Sesi öfkeliydi ve onu sakinleştirmem gerekiyordu. Dudaklarına kapanıp sözlerini tuttum. Ayrıldığımda daha sakindi.
"Yeni başlıyoruz hayatım."
--
(+18!)
Gözlerime sert bir şekilde baksa da devam ettim. Karnının üzerine oturdum. Erkekliği kalçalarıma vururken gözlerinde şimşekler çakıyordu. İç çamaşırımı kışkırtıcı bir şekilde çıkardım. Gözlerindeki ateş gitgide büyüyordu.
"Onu burada ister misin?" deyip arka girişime yasladım onu.
"Kahretsin! Deli gibi istiyorum. Onu istiyorum," deyip erkekliğini girişe itti. Bunu deneyebilirdim. Onu dikkatlice oraya götürdüm. Gözlerimi kapatıp dudağımı dişledim ve organını almaya zorladım. Bu mümkün gözükmüyordu. Nasıl olacaktı ki? Bir santim bile ilerlememişti.
"Ahh!" diye haykırdım. Daha ne kadar zorlayacaktım ki? Dişlerimi sıkıp biraz daha gayret ettim.
"Bunu da yapabilirsin güzelim. Ah evet! Evet yaparsın."
"Yapamıyorum," deyip üzerine yığıldım. Dudaklarımız birbirine değmek üzereydi ve gözlerimiz birbirindeydi. "Beceremedim," deyip dudağımı dişledim. Bu onu gülümsetti. "Ben becereceğim güzelim. Öyle bir becereceğim ki..." dudaklarını sertçe dişledi. Gözlerime kısık gözlerle bakıyordu. "...seni mahvedeceğim."
"Hep vaatler... hep vaatler."
"O vaatler seni mahvedece," deyip göz kırptı.
"Yeter. Çok konuştun. Ağzını da bağlamamı istemiyorsan çeneni kapat."
"Ha! Hatuna bak ya! Bize ayar çekiyor!"
"Eee kimin hatunuyuz."
Artık sinirli halleri gitmişti. Daha uysaldı.
"Sana ne yapmamı istersin hayatım?"
Dudağını dişledi.
"Yaklaş bebeğim," diye fısıldadı kısık sesle. Yüzüne yaklaştım. Dudaklarıma uzanıp, "Çöz beni," diye fısıldadıktan hemen sonra ağzını dudaklarıma kapattı. Dudaklarımı dişliyordu. İnliyordum. Dudaklarımı bir türlü kurtaramadım ondan. Ellerimi yüzüne götürüp dudaklarına bastırdım. İnliyordum. Dudaklarımı kanatacaktı. Burnunu sıktım ve nefes alamayınca mecburen ayrılmak zorunda kaldı. Dudaklarım sızlıyordu.
"Hayvansın Gece!" diye cırladım. Sırıtıyordu. Sırıtıyordu bir de!
"Hakettin," derken aldığı zevk sesinden belliydi.
Sinirle, tırnaklarımı omuzlarından itibaren tüm kollarına bastırarak aşağı indim. Kırmızı şerit biraz sonra kabaracaktı.
"Bunlar benim canımı yakmaz güzelim. Beni erekte eder," deyip göz kırptı.
"Öküzün önde gidenisin sen. Dudaklarımın haline bak."
Komidinin üzerindeki küçük aynadan dudaklarıma baktım. Kıpkırmızı ve şişlerdi
"Çok seksi gözüküyorsun bebeğim."
"Pislik."
"Şimdi ne istiyorsan yapabilirsin meleğim."
"Seni ortada şey gibi bırakmak vardı da..." sözümü kesti.
"Ney gibi?" diye sordu alayla.
"Şey gibi," deyip çenem ile daha ne kadar büyüyebilir diye düşündüğüm organını gösterdim.
"Şu elimi kolumu çözdüğünde var ya... perişan edeceğim seni."
Bunu söylerken takındığı ses tonu ilk tanıştığımız günkü gibiydi. Hastalıklı, psikopat...
Söylediklerini umursamayıp karnına oturdum. Çıplak ve hassas olan kadınlığımı sert karnına sürttüm. Gözlerini kapatıp hissin tadını çıkardı. İleri geri sallandıkça ıslandığımı biliyordum.
"Eğer karnıma gelirsen tek tek yalatırım o suları sana," demesiyle kahkahayı bastım. Bu adamın bugün derdi ne? Neden bu kadar karşı farklılıklara?
"Sizin yapmanız tercihimdir efendim," deyip gözlerine baktım. Hırsla doğrulmak için hamle yaptı. Ve başarısız.
"İliklerinde sıvı bırakmayacağım. Öyle bir getireceğim ki seni..." ve bacaklarım titredi. Gözlerimi kapatıp anın tadını çıkardım. Uzanıp dudaklarına yapıştım. Şiş dudaklarımı arzuyla öptü. Eğilip aramıza baktığımda yaptığım şeyi görebiliyordum.
Utanmış gibi yapıp başımı eğdim.
"Sen bir şeytansın."
"Gecenin Şeytanı... nasıl?"
Söylediğime hafif bir tebessüm etti.
"İşin asıl kısmına gelsen de biraz da ben bayram etsem?" dedi sorar gibi.
"Hay hay efendim."
Üzerinden kalkıp organını avuçladım. Hassas olan kadınlığımın girişine hizaladım. Ben üzerine oturamadan Gece kalçalarını itip doldurdu içimi. Zevk acı karışımı tiz bir çığlık attım. Gözleri kapalıydı ve dudaklarını dişliyordu.
"Hadi bebeğim! Şimdi sende," deyip gözlerini açtı. Üzerinde çok yavaşça yukarı kalktım. Ucu girişimin birkaç santim içerisindeydi. "Şimdi kendini hızla bırak," dediğinde saniyesinde emrine uydum. Muhteşem bir his tüm bedenimi esir aldığında ikimiz de aynı anda inlemiştik. "Tekrar," diye fısıldadı. Eli kolu bağlı olsa da emir vermekten çekinmiyordu. Az önce yaptığımı bu defa topları ile oynayarak yaptım. Organı içimde öyle bir büyüyordu ki sınırları zorlamak istiyordum. Bu defa ben tam ucundayken o kalçalarını kullanıp doldurdu içimi. Az öncekinin aynısı bu defa tüm vücudumu titretti. Aldığım hazzı karşılaştırabileceğim hiçbir kavram, hiçbir varlık yoktu.
"Şimdi ritmi artıralım sevgilim," deyip tekrar aynı pozisyona döndü. Hâlâ çok az bir kısmı içimdeydi. Aynı hareketi biraz daha hızlı yaptım. Ve yine aynı anda inledik. Bir kez daha... bir kez daha. Bu defa durmadım. İn çıklarımı daha da hızlandırdım.
"Ah kahretsin! İsa aşkına! Bu kadar erken olmasın," diye yakınıyordu. Gerçekten kocam daha önce bu kadar çabuk orgazma erişemezdi. Neden böyleydi şimdi?
"Kas sevgilim! Kendini kas!" diye emrettim. Adeta bir kaplan gibi gürledi.
"Bana emredilmesinden nefret ediyorum!" diye haykırdı. Gözlerini kapattı ve açtığında daha insansıydı. "Bunu yaparken çok seksi oluyorsun," deyip dudağını sertçe ısırdı. Ben bir şey söyleyemiyordum. Adeta ana kendimi kaptırmış gibiydim. Ellerim suratındaydı ve onu seviyordum. Sakallarını okşuyor ve yeni yeni bıraktığı bıyıklarını çekiştiriyordum.
"Bu bıyıklar çok çekici," deyip eğilip dudaklarına öpücük bıraktım. Hareketlerimi gram kesmiyordum. Aynı hızda ve tutkuda devam.
"Hoşlandın mı?" diye sordu nefesini zar zor düzenleyip.
"H-hem de nas- ah kahretsin! Geliyorum. G-geliyorum." Nefesim kesildi. O tanıdık çimdiklenme hissi geldi.
"Devam et güzelim. Kesme hareketlerini. Hayır! Kahretsin durma!"
Bacaklarımda derman kalmamıştı.
"Y-yapamıyorum," dediğimde hain bir sırıtış kondurdu dudaklarına.
"Ah senin şeytanlığında bu kadar ne yapalım," demesiyle tüm bedenim hırsa büründü.
"Ah öyle mi efendim?" diye cırladım. Ne titreyen bacaklarım ne de derman kalmamış kaslarım hiç umrumda değildi. O lafı sana yedireceğim Gece! Düşen ritmimi aynı hızla yakaladım.
"Kolay gaza geliyorsun. Güzel." Dalga geçiyordu bir de. Tırnaklarımı göğsü boyunca kaydırdım. Elim boynuna gittiğinde panikle sağa sola salladı kafasını.
"Gömlek giyiyorum. Boynuma bir şey yapma," diye uyardı. Hareketlerimi hızlandırdığımda artık söyleyecek bir şeyi kalmamıştı. Nefesim tekledi. İçimde arka arkaya seğirdi. İkimiz de büyük bir patlama ile gelecektik.
"Of of! Kahretsin! Evet bebeğim!" Üzerinde amansızca sallanıyordum. Tüm bedenim zangır zangır titremeye başladı. Boynuna eğilip vahşi bir şekilde ısırdım. Haykırdı ve ardından şiddetle gelmeye başladı. İçime akın akın geliyordu ve hemen ardından ben de gelmeye başladım. Tüm bedenim titriyordu. Sarılıp beni sakinleştirmesini istiyordum. Ah kahretsin! Bunu yapabilmesi için o kuşağı kesmem gerekiyordu. Üzerine yığıldığımda titremelerim dinmemişti. Bir anda omuzlarıma dolanan eller ile titremelerim yavaşladı. O eller beni sakinleştirdi. Kafamı kaldırıp baktığımda sırıtıyordu.
"Karım beni hiç tanımamış," deyip başını salladı.
"S-sen nasıl?" Titremelerim yeni yeni bitiyordu.
"Ah güzelim sen bilmiyor musun? Ben GECE KARAYEL'im!"
(+18 son. Rahatsız olanlar buradan devam edebilir canlarım.)
••
Bazı insanlar yalan konusunda uzmandır. Hiç öyle bir insan olmadım. Yalan söylemek hiç bana göre bir şey değildi. Hatta bir şeyler saklamayı bile beceremezdim. Şimdi ise gizli gizli içtiğim doğum kontrol haplarını Gece'nin fark etmesinden deli gibi korkuyordum. Bana sorduğunda içmiyorum demiştim. İnanmıştı. Eğer hapları görürse hiç iyi olmazdı.
Banyodan çıktığımda vücudumu bir yorgunluk basmıştı. Gece hemen ardımdan banyoya girdi. Onu bağladığım için bana kızgın olsa da küs değildi. Sadece yapmış olduğum şeyin düşüncesi onu sinirlendirmiş. Her konuda üstünlük sağlamaya bayılıyordu. Belki aşağılanmış hissediyor olabilirdi. Tabii ben onu bilemezdim. Çok farklı şeyler de düşünüyor olabilirdi. Sonuçta o Gece Karayeldi. Kördüğümle bağladığım kuşağı çözen tehlikeli kocam... Tehlikeli bir adamdı. Bu, su katılamaz bir gerçekti. Evliydik. Ama hâlâ bir parça çekiniyordum. Bazı zamanlarda ürkünç oluyordu. Korkmamak elimde değildi. Su sesi kesildi ve az sonra banyo kapısı açıldı. Mahrem yerini örtme gereği duymadan çıkmıştı.
"Bileklerim kızarmış," derken küfreder gibiydi. Gözlerine baktım. Dudaklarımı birbirine bastırıp gülmemek için zor tuttum kendimi.
"Şey..." diye geveledim. Bavuldan güç bela boxerını bulup üzerine geçirdi. Bense tembellik yapıp daha üzerimi giymemiştim. Yatağa uzanıp üzerime geldi.
"Ney?"
"Güzeldi kabul et," diye savundum kendimi.
"Ona bir şey demiyorum. İçinden beklemediğim kadar vahşi bir aslan çıktı." Kalçasını oynatıp hayalarını sürttü bana.
"Hey hey! Yeni duş aldım uzak dur benden," deyip altından çekildim. Bavulumdan giyecek bir şeyler çıkardım.
"Kahvaltı saatti geçmiştir kesin," deyip arkamı döndüm.
"Acıktın mı?"
Başımı sallayıp tişörtümü aşağı indirdim.
"Çıkalım öyleyse."
Saniyesinde yataktan kalkıp üzerini giydi. Tişört ve kot giydiği zamanlara bayılıyordum. Bambaşka biri oluyordu. Üzerini giydiğinde süzdüm onu. Hayatımda görüp görebileceğim en sert yüze sahip adam oydu. Tabii bana karşı o yüzünü kullanmayı keseli çok olmuştu. İlk zamanlar hep öyle kalacak diye çok korkuyordum. Şu anki hallerine şükrediyordum. Bana kök söktürdüğü zamanları da biliyordum.
"Çıkalım."
Düşüncelerimi dağıtan kulağımın dibindeki sesiydi. Yalnızca telefonumu alıp odadan çıktım. Asansöre yürürken aklıma şu dünkü patavatsız kadın geldi.
"O kadını nerden tanıyorsun?" diye sordum pat diye.
"Hangi?"
"Dünkü kadın Gece!"
"Eski bir tanıdık. Zar zor tanıdım zaten," diye geçiştirmek istese de ben geçiştirmeyecektim.
"Ne kadar eski hayatım?"
"4 yıl kadar eski sevgilim."
Artık asansöre ulaşmıştık. İyi. Boştu. Rahat rahat tartışabilirdik.
"Onunla yattın mı?" Kafası ışık hızıyla çevrildi bana.
"Ne!" diye kükredi.
"Onunla yattın mı dedim. Hangi kısmını anlamadın?"
Neden durduk yere olay çıkarıyorsun?
Ah, bir bilsem.
"Saçmalıyorsun."
Sürekli bana saçmalıyorsun diyordu. Lanet olası lafı kullanmaktan bıkmamıştı.
"Saçmaladığım falan yok. Cevap ver," dedim otoriter bir sesle. Bana yan yan bakıyordu. Dudakları sinirlendiği zaman aldığı şeklini aldı. Dümdüz bir çizgi.
"Vereceğim cevap neyi değiştirir?"
Güzel soru. Eğer onunla yattığını öğrenirsem o kadına özgürce hakaret edebilecektim. Gerçi bunu şu an da yapıyordum ya neyse.
"Bir şeyi değiştireceği yok!" diye tısladım.
"E o zaman?"
Tepem atmıştı. Bir soru sorduğumda ne zaman cevabını net bir şekilde duyacaktım hiç bilmiyorum. İlla lafı eveleyip geveliyordu.
"Soruma cevap ver."
"Evet," dedi. Şaşmamak gerekirdi aslında. Sonuçta o tarz kadınlardan hoşlanıyordu.
"Bu otelde mi?"
Lanet olsun. Bunu öğrenmek istemiyordum. Neden sordum?
"Evet. Amacın ne senin?" diye sordu.
"Şu an kaldığımız odada onu becerdiğini söyleme bana!"
Neredeyse haykırmıştım. Asansör sarsılarak durdu. Onu beklemeden indim. Arkamdan ağır adımlarla geliyordu.
"Derdin ne senin? Kavga etmek falan mı? Eğer kavga etmek için sebep arıyorsan kullanmayı bırakmadığın doğum kontrol haplarından bahsedelim. Ne dersin?"
Bunu nasıl anlamıştı?
"Ondan önce benden sakladığın sırdan da bahsedebiliriz," diye yapıştırdım. Lafının altında asla kalmazdım. Kaşları çatıldı.
"Ne sırrından bahsediyorsun?"
Bir de anlamamış halleri vardı. Bu halleri mest ediyordu beni.
"Sizi duydum. Benden her ne saklıyorsan öğrenmek istemiyordum ama madem konusu açıldı söyle benden ne saklıyorsun?"
Kahretsin! Ben bunu öğrenmek istemiyordum.
"Bunu burada yapma," deyip elimi tutmak için hamle yaptı. Sert bir edayla elini ittirdim.
"Benden ne saklıyorsun?"
Artık sırra tahammülüm falan kalmamıştı. Öğrenmek istemiyordum ama beni bu raddeye o getirmişti.
"Güzelim hayır. Şu an olmaz."
Otelin lobisindeydik. Kavga etmek için seçip seçebileceğimiz en yanlış yerdeydik. O kadının gözü bizim üzerimizdeydi. Elini hınçla tutup lobide sürükledim onu. Dışarı çıktığımızda savurdum elini.
"Anlat!" diye bağırdım.
"Işık!"
Tamamdır. İsmimi söyledi. İsmimi söylediği zamanlar pek hayırlı değildi.
"Gece," diye karşılık verdim.
"Bunu neden yapıyorsun?" Acı çeker gibi konuşuyordu. Şu an umurumda değilsin Gece Karayel. Benden her ne saklıyorsan artık anlatmak zorundasın.
"Söyle! Bana söylemekten bu kadar çekindiğin o sır ne!"
"Gel kahvaltımızı edelim," deyip elime uzandı. Kahvaltı diyor ya!
"Hop hop! O işi geçeceksin. Bana şu an her şeyi anlatacaksın."
Bunu yapma! En azından burada.
Beynimin içindeki ses başımı ağrıtıyordu. Sürekli aynı şeyi söylüyordu.
"Olmaz. Bunu anlatamam. Hadi gel." Elime uzandı. Hâlâ elime uzanıyor!
"Anlatacaksın. Benden her ne saklıyorsan anlatacaksın."
Sinirlenmeye başladığını koyulaşan göz renginden anlıyordum. Zaten koyu olan gözleri şimdi simsiyahtı.
"Sabrımı zorlama," diye uyardı.
"Anlatmak zorundasın. Sakladığın sırrı öğreneceğim!"
Sesim kontrolden çıkmıştı. Otelin çıkış kapısının hemen kenarındaydık. Gelen giden insanlar bizi rahatlıkla görebiliyordu.
"Hiçbir şeyi anlatmak zorunda değilim!"
Beni aynı şekilde püskürtüyordu. Kullanacağım silahı iyi biliyordum.
"Ya anlatırsın ya da biter!"
Şimdilik blöf yapıyor olsam da beni ciddiye almalıydı.
"Ne saçmalıyorsun!"
Gözlerinden ateş fışkırıyordu.
"Duydun işte."
"Seni mahvederim!" Üzerime yürüdü. Beni duvar ile arasına sıkıştırdı. "Ne demek biter? Biter ne demek!" diye kükredi. Kabul. Şu an her zamankinden de korkutucuydu.
"Benden sakladığın sır ne? Söyleyeceksin. Bitiririm."
Cesaretimin kaynağı ne bilmiyorum. İçki falan da içmemiştim.
"Delirmişsin sen!"
"Sen delirmişsin asıl. Öğrenmemden bu kadar korktuğun şey ne!"
Bu denli korktuğu şeyin ne olduğunu gerçekten merak ediyordum. Onu kolay kolay terk edecek değildim. Kovsa bile gitmeyecek kadar aşıktım ona. Ama bu sır neydi de bu kadar korkuyordu?
"İsteseydim öğrenirdin zaten! Ve bilirsin karıcım işler benim istediğim gibi ilerler," deyip yanağıma düşen saç tutamını kulağımın arkasına iliştirdi.
"Öyle mi efendim?"
"Öyle," diye fısıldadı.
"Boşanalım."
Ne dediğimi birkaç saniye sonra idrak ettim. Gerçekten söylemiş miydim bunu?
Gözü döndü. Kolumu öyle sert kavradı ki morardığına adım gibi emindim.
"Ne dedin!"
"Boşanalım." Cesaretim nerden gelmeydi bilmiyorum. Ama bu sır beni fena halde geriyordu. Ü
"Boşanalım ha?" diye kükreyip yumruğunu kafamı yasladığım duvara geçirdi. "Bu kadar kolay mı bunu söylemek?" Tekrar vurdu duvara. "Ben seni kaybetmekten korkup lanet bir sırla yaşamayı göze alırken sen boşanalım mı diyorsun?" diye haykırdı. Tüm herkes bizi izliyordu. Kahretsin! Gerçekten utanıyordum.
"Evet diyorum."
Gözü döndü. Şu an yırtıcı bir hayvan kadar korkutucuydu.
"Seni öldürürüm. Aşkını da siker seni öldürürüm! Gözümü kırpmam. Sağken sensiz yaşamaktansa seni öldürür sensiz yaşarım!"
Psikopattı. Hâlâ. Değişmemişti. Öyle sanmıştım. Tedaviye gittim demişti. Yalandı. Gece aynı Geceydi. Gözünü kırpmadan beni öldürebilirdi.
"Neden gittin yurt dışına! Ne saklıyorsun benden?"
Onun kadar olmasa da bağırıyordum. Asla onun gibi olamazdım. Benim üzerimdeki etkisi gibi olamazdı hiçbir lafım.
"Öğrenmeni isteseydim söylerdim. Şimdi... sen bu konuyu kapatıyorsun. Ve o siktiğimin haplarını kullanmayı kesiyorsun!"
"Kesmiyorum! Senin gibi birinin çocuğunu asla doğurmam."
Nevri döndü! Bunu görebiliyordum. Gözleri kapandı. Anlamaya çalıştı. Sendeledi. Ve artık eli boğazımdaydı.
"Ne diyorsun lan sen! Doğurmam ne demek! Senin gibi biri ne demek!"
Nefes alamıyordum. Soluğum kesildi. Gözlerim kocaman açılmıştı. En ufak bir ses dahi çıkaramıyordum. Sadece burnumdan kesik kesik nefesler alıp veriyordum.
"Işık seni bitiririm. Hiç acımam! Beni bırakıp gidemezsin. Sana sahip olmam bu kadar zor olmuşken beni bırakamazsın!" Sonlara doğru sesi kısıldı. Boğazımdaki elini çekti. Nefesi hızlıydı. Göğsü körük gibi inip kalkıyordu. Elini kalbine götürdü.
"G-gece." Korkuyla fısıldadım. Gözlerini kapattı. Derin bir nefes çekti içine. Vermekte zorlandı. "Gece iyi misin?"
Lanet olsun! Biz neler yaptık az önce? İkimiz de kafayı yemiştik. Boğazıma sarılan elleri kalbindeydi şimdi.
"Gece? Korkuyorum. Ne oluyor?"
Sırtını duvara yaslayıp derin nefesler alıp vermeye başladı.
"Gece," diye soludum. Az önce canıma kast eden oydu. Hâlâ endişeleniyordum. Aşıktım. Bunu değiştiremezdim.
"İyiyim," diye yanıtladı.
"Ne yaptın sen?"
Acıyla boğazıma dokundum. Beş parmağının da izinin çıktığını biliyordum.
Yanıtı geç gelmedi.
"Işık sus!"
"Seninle daha fazla kalamam," deyip yürüyecektim ki az önce boğazıma sarıldığı eli şimdi kolumdaydı.
"Hiçbir yere gidemezsin."
Beni yanına çekti.
"Uzak dur benden. Gerçekleri bana anlatana kadar görüşmeyelim. Ben İstanbul'a dönüyorum."
Bir şey diyemeden yanından ayrıldım. Benden her ne saklıyorsan çok büyük bir şeydi. Yoksa bu kadar saklamazdı. Ne yapmış olabileceğini tahmin dahi edemiyordum. Öğrendiğimde nasıl bir şok geçirecektim Allah bilir. Şimdilik bana anlatmasını beklemekten başka bir şey yapamazdım. Belki ondan uzakta olmam aklını başına getirirdi.
••
DÜZENLENDİ ✔️
BÖLÜM SONU.
Herkes bu bölümde en beğendiği veya etkilendiği sahneyi buraya yazabilir mi?