YENİ PATRONUM 2

By sarviyan

1.3M 72.5K 10.9K

TÜM KİTAP YAYINDA !! More

YP 2 / BÖLÜM / 1
YP 2 / BÖLÜM / 2
YP 2 / BÖLÜM / 3
YP 2 / BÖLÜM / 4
YP 2 / BÖLÜM / 5
YP 2 / BÖLÜM / 6
YP 2 / BÖLÜM / 7
YP 2 / BÖLÜM / 8
YP 2 / BÖLÜM / 9
YP 2 / BÖLÜM / 10
YP 2 / BÖLÜM / 11
YP 2 / BÖLÜM / 12
YP 2 / BÖLÜM / 13
YP 2 / BÖLÜM / 14
YP 2 / BÖLÜM / 15
YP 2 / BÖLÜM / 16
YP 2 / BÖLÜM 17
YP 2 / BÖLÜM / 18
YP 2 / BÖLÜM / 19
YP 2 / BÖLÜM / 20
YP 2 / BÖLÜM / 21
YP 2 / BÖLÜM / 22
YP 2 / BÖLÜM / 23
YP 2 / BÖLÜM / 24
YP 2 / BÖLÜM / 25
YP 2 / BÖLÜM / 26
YP 2 / BÖLÜM / 27
YP 2 / BÖLÜM / 28
YP 2 / BÖLÜM / 29
YP 2 / BÖLÜM / 30
YP 2 / BÖLÜM / 31
YP 2 / BÖLÜM / 32
YP 2 / BÖLÜM / 33
YP 2 / BÖLÜM / 34
YP 2 / BÖLÜM / 35
YP 2 / BÖLÜM / 36
YP 2 / BÖLÜM / 37
YP 2 / BÖLÜM / 38
YP 2 / BÖLÜM / 39
YP 2 / BÖLÜM / 40
YP 2 / BÖLÜM / 42
YP 2 / BÖLÜM / 43
YP 2 / BÖLÜM / 44
YP 2 / BÖLÜM / 45
(Sezon Final - İkinci Serinin Sonu)
3. KİTAP İSİM İSTEKLERİ - 3 ADET ÖNEMLİ DUYURU

YP 2 / BÖLÜM / 41

18.2K 1.3K 214
By sarviyan

"Antalya'dayız daha ne istiyorsun? Hep birlikteyiz, tatildeyiz, sorunlarımızdan uzakdayız..."dedi denizden çıkarken.

Şezlong da kamburumu çıkarmış öylece oturuyor ve Sibel'in kumlarla oynaması için getirdiğimiz kova ve kürekle oyalanıyordum. Düşünüyordum. Ayça'nın dediklerini.

Aras gelip yanıma oturdu ve havluyla kurulanmaya başladı.

"Sorun ne? Bebekleri yüzdürmemek istiyordun biliyorum korktun ama bak onlar anne karnındayken zaten usta birer yüzücü oluyorlar, hele de senin gibi bir karındayken..."

Söylediklerini duyuyordum ama anlamlandırma süzgecinden geçirmiyordum.

"Tamam, sana laf atmama rağmen bana cevap vermiyorsan kesinlikle bir sorun var."dedi elimde ki kürekle kovayı alarak.

Bir anda irkilip dünyaya dönmüşcesine tepki verdim.

"Ne, efendim, bir şey mi diyordun?"dedim kafamdaki geniş kahverengi hasır, kelebek şeklinde üzerinde fiyongu olan şapkamı düzeltirken.

"Evet Ayza, şu halini düzelt diyordum. Niye böylesin, neyin var?"dedi sertçe.

"Bir şeyim yok."dedim isteksizce gülerek.

Şezlongun üzerindeki ellerime sıkıca sarıldı.

"Bak buraya stres atmaya geldik, nolur biraz anın tadını çıkart."

"Haklısın ya hala olanları kafaya takıyordum. Hadi yüzelim."dedim üzerimdeki şalı çıkartarak.

"Oha, hani mayo giyecektin, bikini mi giydin sen."

"Ne, ne mayosu?"

"Yukarıda dedim ya sana mayo giy diye. Sen de kafa sallamadın mı kızım! Sen beni mi kandırmaya çalışıyorsun. Çabuk git şu üzerindekini çıkart gözüm görmesin! Çabuk dedim Ayza!"

Muhtemelen yukarıda her zamanki dalgınlığımdan duymamıştım.

"Allah'ım Yarabb'im, sen bana sabır ver. Biz hani buraya stres atmaya gelmiştik? Ben hiç bir şey anlamıyorum, böyle stres atma mı olur? Zalım."dedim şapkamın altından yine de gözüne beni kestirdiği için bütün güneş ışınlarını yollayan güneşten savunmayı çalışırken.

"Bak Ayza, ya bu üzerindeki bikiniyi hemen gidip çıkartırsın, ya da ben sana yapacağımı bilirim!"

Kollarımı birleştirip omuz silktim.

"Ulan ben seni..."deyip hızla yanıma geldi ve kız kaçıran şaban gibi beni omuzuna attı.

"Oha, Aras ne yapıyorsun? Aras insanlar bakıyor, Aras indir beni lütfen, Aras tamam giyeceğim gidip indir beni!"derken bir yandan da utancımdan büyük hasır şapkamla yüzümü kapatmaya çalışıyordum.

"O beni kızdırmadan önceydi hanımefendi!"dedi sinirle.

Allah'ım neydi günahım.

Otel kapımıza geldiğimizde korumalardan birine;

"Git 36 beden bir mayo al gel."

"Otuz sekiz."diye mırıldandım. Kendi sesimi ben bile duyamamıştım.

"Ne dedin."

Öksürerek konuştum bu sefer.

"Otuz öhöhöh sek öhöhö iz..."

"Ayza ne diyorsun bütün gün senle uğraşamam yürü!"

"Otuz sekiz diyorum canım, Allah Allah, illa bağırttıracak mısın?"

"Ne otuz sekiz mi? Kızım sen ne ara kilo aldın."

"Bir kere sen onu git ikizlerine sor."deyip Aras'ın sırtında olmam veya şu anda otel odasının kapısında dahi olan güvenliklere aldırmadan trip attım. Sizce de trip atmak için saçma bir konum değil mi?"

Gerekli talimatı verdikten sonra odaya götürüp beni yatağa attı.

"Uf, otuz sekiz beden olduğunu anlamalıydım, çok ağırlaşmışsın."dedi beni kaldırdığı omuzunu ileri geri hareket ettirmeye çalışarak.

Taş yok mu taş?

Elime geçen ilk yastığı fırlattım.

"Hain, senin çocukların yüzünden aldım o kiloyu."yatağın köşesinde oturur pozisyonundayken yanıma geldi, eğildi ve ellerini iki yanıma koyup yüzüme yaklaştı.

"Ha yani senin çocukların değil?"dedi sırıtarak.

Omuz silktim.

"Bak böyle naz yaparsan, tek çocuğum bunlar olmayacak."

"O konuda eminim zaten, o cepte."diye mırıldandım.

"Ne? Anlamadım."

"Diyorum ki Ekin bey teklifi geri çekmiş neden acaba?"

"Bilmem onu dövtükten sonra bizimle tüm bağlantıları kesmek konusunda kararlı durdu."

"Sen dövdükten sonra mı ben tehdit ettikten sonra mı acaba..."diye mırıldandım.

"Bak Ayza, bu gün çok fazla mırıldanıyorsun ve bir şeyler saklıyorsun. Benim bilmediğim ne var?"

Biraz durdum. Şimdi şu anda anlatmalı mıydım? Tabi ki de hayır, uygun bir zamanda kibar bir dille anlattırmalıydım.

Şimdi konuşmak yerine gelen mayoyu giyip Aras'ı başımdan savuşturdum ve çocuklarımla yüzmeye denize gittim.

Gerçi her biri ayrı bir korumanın kollarında yüzüyordu ama olsundu, ben onları görsemde bana yeterdi. Denizde hepsini ayrı ayrı kucağıma alıp saatlerce yüzdüm. Özellikle Sibel, hiç rahat durmuyor ben ikizlerdene birini kucağıma aldığımda Cihat'ın veya Aras'ın kollarından çıkıp bana doğru çırpınmaya çalışıyor onları kıskanıyordu.

Denizden geldikten sonra kemerde ki otelimize geçip duşumuzu aldık ve kurulandık. Çocuklar deniz yorgunluğuyla uyuya kalırken, ben Aras'la nerede ve nasıl konuşmam gerektiğini planlıyordum.

"Ayza duyuyor musun beni?"

Bir an irkildim.

"Efendim, bir şey mi dedin?"

"Bu gün çok dalgınsın ve bu hallerin hoşuma gitmiyor."dedi tehdit edercesine.

Gözlerimi devirip yatağa uzandım.

"Akşam baş başa bir yemek yiyelim iyi gelir diyordum ama belli ki bu gün her şey için hevessiz ve yorgunsun."dedi.

"Aynen."deyip kafamı salladığımda bir an durdum. Bu konuşmak için güzel fırsattı. Yatakta aniden doğruldum ve kafamın üzerinde yanan hayali edison ampulünü elimle savuşturup Aras'a döndüm.

"Yani aynen derken, iyi gelir kısmına aynen dedim. Hadi yiyelim."

Döndü ve gerçekten mi bakışlarını yolladı tşörtünü üzerine geçirirken.

"Evet, yiyelim. Hem çok acıktım, çocuklar da uyudu, korumalar da kapıda, zaten korumaların bir çoğu mama yapmayı da öğrendi."

Tıslayarak gülümsedi.

"Koskoca Aras Kılıç'ın korumalarının mama yapmayı bilmesi ayrı bir trajedi."

"Hadi, rezarvasyon yaptır, bende hazırlanayım."dedim yataktan çıkıp koşar adım banyoya giderken.

Beş dakikalık bir makyaj senfonisinin ardından banyodan çıktım. Çıktığımda ortalıklarda Aras görünmüyordu. Masanın üzerine bir not ve bir de elbise bırakmıştı.

8 DE SENİ ALMAYA GELECEĞİM

Bordo, nispeten özel tasarım gibi duran, tül ve dantel karışımı, straplez, güzel bir elbiseydi. Ayakkabıları balkondan tarafa camekan kapının önüne koymuştu. Eğilip ayakkabıları aldım ve doğruldum.

Aras, karşıda tam da balkonun önündeki yol da üzerindeki takım elbisesi ve ellerini cebine sokuşuyla ciddiyetini koruyordu.

Onu gördüğümü fark edince saat takılı olan kolunu kaldırdı ve öteki eliyle saatin üzerinde daireler çizdi.

Saat 19.12'yi gösteriyordu.

Vicdansız, böyle ağır bir elbiseye beş dakikalık makyaj gitmez. Hain erkek, söyleseydin ona göre hazırlanırdık, şimdi baştan hazırlanmam gerekecek ve bu süre yetmeyecek.

***

"Hadi ama, şu ruju sürmeliyim beş dakika bekleyemez misin?"

"Efendim, Aras bey geç kalma gibi durumları sevmez, talimat aldım gerekirse zorla götüreceğim."

Bir an aynanın karşısında duraksayıp kafamı kapıda ki korumaya çevirdim.

"Cidden Aras, bana dokunma yetkisini verdi mi sana?"dedim öğrenmek isteyen bakışlarla.

Gözlerini kaçırarak yere baktı.

"Hayır, ama kendisi bu cümleyle sizi tehdit edersem daha hızlı hazırlanacağınızı söyledi."

"Bence git söyle o patronuna..."dediğim sırada arkasında gördüm Aras'ı.

Korumaya arkadan el atıp;

"Sen çekilebilirsin artık."dedi.

Koruma aldığı komutla geri geri bir kaç adım atıp kapıyı kapatıp çıktı.

Aras giydiği siyah pantolon, krem rengi ceket, beyaz gömlek ve siyah papyonla karşımda bir eli cebinde bir eli ceketinin üzerinde öylece bana bakıyordu.

"Aras, düğünümüzde bile bu kadar özendiğini hatırlamıyorum."dedim.

O ise az önce ki söylediğim cümlenin devamını merak etmiş olacak ki;

"Ee... Ne söylesin o patronuna?"dedi biraz sinir biraz ise merakla.

Rujumun son hamlesini yapıp bitirdikten sonra kapağını kapatıp, ayağımdaki yaklaşık on bin metrelik bina büyüklüğündeki topuklularla karşısında zorla ayakta durabildim.

"Yani, sence bu kadar abartmaya gerek var mıydı?"dedim ayakkabıları göstererek.

"Düğünde bile gelinliğin altına spor ayakkabı giydin Ayza, yuh artık, biraz daha özenmen gerekecek..."dedi ve yanıma bir kaç adımda ulaşıp elini belime doladı.

"Çünkü ben seni böyle çok beğeniyorum."

Bir kaç saniyeliğine parfüm kokusu ve Aras etkisi ile ne söyleyeceğimi şaşırsam da konuşmaya karar verdim.

"Güzel, bak yanakların kızardı, artık allık sürmene gerek kalmadı. Gidebiliriz."

"Pislik."diye vurdum omuzuna."Hainsin sen."diye devam ettim.

Sağ elimden tutup yanımda bana arabaya kadar eşlik etti.

Bir kaç kilometre ötede ki kafeye vardığımızda ise kibarca gelip kapımı açtı ve elimden tuttu.

"Bu gün beni şaşırtıyorsun, karşımda hödük değil de centilmen bir erkek görmek alışık olduğum bir şey değil açıkçası."

"Şansını zorlama istersen Ayza."dedi kibar ama tehditkar bir tonla.

Restauranta girdiğimizde her ne kadar Aras beni eliyle çekiştirmeye devam etse de bir kaç saniyeliğine yerime çakılı kaldım.

Mekanı kapatmış, her masanın ve sandalyenin üzerine en az ellişer tane mum koymuştu. Kapının girişinden otelin denize kıyısı olan balkondaki bizim güllerle ve şamdanla süslenmiş masaya kadar beyaz mumlardan bir yol çizilmiş ve için tıpkı kırmızı bir halıyı andıracak derecede kırmızı güllerle bezenmişti.

Tavandan aşağı beyaz ve kırmızı renkde renkli fenerler sarkıtılmış ve içine de mum konmuştu.

Gözlerim Aras'ı buldu. Bu günün güzel geçeceğini umut ediyordu, bunu ona nasıl yapardım. Bu konuyu, o mutluluğumuz için bu kadar özenmişken nasıl burada açardım...

Gözlerim Aras'ın içten gülümseyen suratı karşısında dolmuştu.

"Gel hadi."dedi kafasıyla işmar ederek.

Adım adım yürüyordum. Masaya oturduğumuzda yemekler servis edildi şampanya açıldı ama onun yerine meyve suyu içildi.

"Neden, bari bu gün içseydim. Tadını merak ediyorum."

Kendi bardağına şampanya koyarken bana vişne suyu koyduruyordu hain erkek.

"Bari vişne suyu koydurma bende kafa yapıyor ya."dedim .

"Mızmızlanma Ayza."diye azarladı.

Önümüzdeki etleri kesmeye başladık.

"Bunun için Nusret'i buraya çağırmak zorunda kaldım."dediğinde ağzıma götürdüğüm eti öğürerek çıkardım.

"Ne oldu? Dünyanın en iyi etçisi Ayza!"diye inledi.

"Hayır ya o adam tuz atarken koluna değdiriyor tiksiniyorum ben."dedim ağzımı kırmızı mendille silerken.

Büyük bir kahkaha patlattı.

"Henüz tuzu atmamıştı."dediğinde yoldan bizim kırmızı güllü yolumuzdan gece bile taktığı gözlüklerle ve uzattığı saçlarıyla geliyordu. Arkasında kendilerine yardımcı olması için iki tane de elinde tabaklarla eleman getirtiyordu.

Yanımıza vardığında gülümseyip elini uzattı Aras'a.

"Tereyağı ister miydiniz?"

"Valla onu da koluna değireceksen ben almayayım Nusret abi."

"Ayza, ne yapıyorsun!"dedi Aras tıslayarak.

"Ne var ya, herkes haz etmek zorunda mı?"

Nusret tartışmamıza gülerken araya girdi.

"Dilerseniz, direk de koyabilirim Ayza hanım."

"Mümkünse."dedim gülümseyerek.

İşini halledip ayrıldıktan sonra Aras'a baktım.

"Cidden Nusret'i buraya getirttiğine inanamıyorum."

"E bana bir firma borçlu."dedi keyifle etini ağzına atarken.

"Ne yani onun büyümesinde sen mi yardımcı oldun?"dedin büyük bir şaşkınlıkla.

Kafasını onaylar anlamda salladıktan sonra büyük bir keyifle Nusret'e olan yardımlarından çıkıp yaklaşık benden önceki iki üç yılını anlattı ve anlatırken yüzünden gülümseme hiç eksik olmadı. Bir an anın büyüsüne kapılıp ben bile bütün sıkıntılarımı unuttum.

İkimizde tatlılarımızı yedikten sonra büyük bir sessizlik çöktü ortamıza.

"Hala canının sıkkın olduğunun farkındayım Ayza."

Bütün bu yaptıklarına rağmen artık aramızdaki bu meseleyi halletmem gerekiyordu.

"Aras, ben sana bütün gerçekleri anlatacağım, her şeyi... Senden sakladığım bir çok şeyi."dediğimde kaşları çatık bir şekilde ellerini masanın üzerinde birleştirdi.

"Lakin senin de bana anlatman koşuluyla."diye devam ettim söze.

Duyduğu cümle üzerine canı sıkıldı ve bakışlarını benden çevirip denize yöneltti.

"Ben diye söze girdim."

"Sen yokken Ekin'i araştırdım ve geçmişini buldum. Aras, Ekin'in kuzenin olduğunu en baştan beri biliyordum lakin sana söylemeyezdim. Çünkü... Ailenin iflas olayından ötesi de vardı. Biraz araştırınca Ekin'in tüm düşmanlığının sana karşı olduğunu anladım. Sadece bu şirketi ve servetini değil beni de almak istiyordu elinden."dediğimde eli çenesini sıvazlarken bir saniyeliğine durdu. Ama yüzünü bana dönmedi.

"Mert'in restaurant'ını oraya kendisi koymuş, kendisi sponsor olmuştu. Senin elinden beni almak için elinden gelen hiç bir şeyi ardına koymamıştı. Ayça'ya evleri, beni kaçırtacak cesareti ve korumaları, paraları ona Ekin'in transfer ettiğini sonradan, çok sonradan öğrendim?"

"Ne zaman?"dedi. Hala yüzü bana dönük değildi.

"Biz, ilk kavga edip çekip gittiğimizde, yani şu geçen bir kaç ay içinde... Hani hatırlıyor musun? Israrla bana nerede olduğumu sormuştun. Ben de sana açıklamadığım için kavga çıkmıştı aramızda. İşte o zaman... O zaman biz Ayça'nın evinde bir yer keşfettik. Kutularla dolu bir çatı katı."dediğimde Aras'ın rengi bir an atmıştı.

"Ne, ne buldunuz peki orada?"dedi bana dönerek. Bir an kekelemesi bütün kuşkuya hazır hücrelerimi canlandırdı.

"Bir sürü kutular, Ayça'nın birlikte olduğu, yatağına aldığı adamların hepsi, onların gbt'leri, hayatları, resimleri... Ve daha bir sürü şey."

Usulca yutkundu.

"Ve kimi bulduğuma inanamayacaksın Aras."diye devam ettiğimde rengi kızarmaya, teni terlemeye başladı.

"Ekin'i. İnanabiliyor musun? Ekin de onunla birlikte olmuş."dediğimde kravatını gevşetti ve geriye yaslanıp terleyen alnını kırmızı mendille sildi.

"Bunu sürdürürken ben kötü bir şey yaptım."dedim usulca. Artık tepki veremeyecek kadar donmuştu.

"Gece yürüyüşlerini takip ettim Aras, artık her yerim şüphe olmuştu. Ve şu an ki hallerinden de her yerim şüphe olmaya devam ediyor. O gün, ne konuştuğunuzu duydum o adamla. Ve senin o adamla ne işin olabilir, o adam ben tam Ayla'yı tehdit ederken kafama ağır bir darbe indirip beni bayıltmıştı."deyince gözleri faltaşı gibi açıldı.

"Ne, ne ne? O adam sana zarar mı verdi?"

"Sadece bunla kalsa iyi aileme de veriyor... Baksana sen onunla iş birliği kurup beni hiçe saydın. Her neyse, bunun üzerine aldığın not kağıdını almak için eve girdiğimde şans eseri barıştık. Ama gece Ekin'le gizlice konuşmalar, senin onun anlaşmasını imzalamaya karar vermen, üstelik bensiz bunu yapman, notun üzerinde yazan HER GEÇEN GÜN BİRAZ DAHA yazısı ve Osman amirin bana bana Ayça sürekli yiyor ve kilo alıyor demesi üzerine senaryolar birbirini tamamlamaya başladı. Ama hala elimde eksik bir bilgi vardı. En başından beri kendim araştırıp kendim bulmak istiyordum, Ayça'ya mecbur kalmak istemiyordum ama olmadı..."

"Olmadı derken?"dedi masaya eğilerek. Artık kıpkırmızı olmuştu ve sinirleri tavan yapmıştı anlaşılan.

"Ben buraya geleceğim gün Ayça'yı ziyaret ettim Sibel'in öğretmenini değil Aras."dedim kısık tonla.

Aras elini masaya koyup sinirle güldü ve ayağa kalkıp olta atmaya başladı.

"Aras, senden mi hamile?"diyebildim bütün boğulan sesimle.

Continue Reading

You'll Also Like

7M 404K 84
Sevdiği çocuk yerine yanlışlıkla okulun serserisine yazan Ece, başına çok büyük bir bela aldığını fark ettiği an onu engeller. Fakat her şey için ço...
914K 64K 37
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
454K 16.9K 48
"Oo küçük hanım iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Siz de kimsiniz niye peşimdesiniz ne istiyorsunuz?" " sakin küçük kız" "Kimsiniz dedim" " babanın öd...
336K 21.9K 23
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...