AŞKIN ÖRTÜSÜ

By gasem2515

162K 10.9K 3.4K

‹ TAMAMLANDI › "Gönlümü bıraksam denize ; taşar mıydı hasret acısından yoksa çeker miydi sularını utancında... More

TANITIM
-1- AŞK
-2- AŞKLA GELEN
- 3 - ARAYIŞ
- 4 - MUCİZE
Darbe girişimine karşı Halkın Darbesi
- 5 - YENİDEN AŞK
- 6 - İLK ADIM
- 7- ÖLÜMDEN BAŞKASI YALAN
- 8 - SUSARAK ÖZLÜYORUM
- 9 - RÜVEYDA
- 10 - EN KÖTÜ DOĞUM GÜNÜ
- 11 - SAKLI GERÇEK
- 12 - YIKILIŞ
- 13 - HİSSİZ BİR ACI
- 14 - KARAR
- 15 - KERİM
- 16 - BİR PARÇA HUZUR
- 17 - MEDRESE
- 18 - BEKLENMEYEN
- 19 - MAVİ
- 20 - VASİYET MEKTUBU
- 21 - ANNE
- 22 - PATRON
- 23 - EN GÜZEL DERT
- 24 - YENİ ORTAK
- 25 - KARMAŞIKLIK
- 26 - KIZ KARDEŞ
- 27 - EVLENMEK?
- 28 - KÖY
- 29 - İTİRAF
- 30 - NİŞAN
- 31 - DÜĞÜN GÖSTERİSİ
- 32 - KARŞILAŞMA
- 33 - DEPO
- 34 - BABA KAZIĞI
- 35 - LÜTFEN UYAN
- 36 - ÖMER BEY
- 37 - EVLENME TEKLİFİ
- 38 - BEKLENEN NİKAH
- 39 - İMKANSIZ
- 40 - İMTİHAN
- 41 - ÇARESIZLIK
- 42 - PAMUK ŞEKERİ
- 43 - VUSLAT
YENİ HİKAYEDEN BİR KISIM
- 44. - PİŞMANLIK?
45. GÜVEN
46. MÜJDE
47. BÜYÜK ŞOK
- 48 - MAPUSHANE / Kısım 1
- 49 - BİR AİLENİN DRAMI
- 50 - BEKLEYİŞ
- FİNAL BİLGİLENDİRMESİ -
- 51 - KAVUŞMA
52. MUTLULUK
53. FİNAL
Özel bölüm
DİKKAT!
Özel bölüm 2
SÜRPRİZ!!!

- 48 - MAPUSHANE / 2.KISIM

1.2K 126 84
By gasem2515


Sevgili  melikekirlangc 'a ithaf edildi ❤
       

- Kerim, kardeşim !

       Erdem'in sesiyle gözlerimi araladım. Sırtımın ve boynumun ağrısıyla uyanınca nerede olduğumu hatırladım hemen.

- Erdem.

      Çatallaşan sesim zoraki çıkmıştı. Doğrulduğum yerde oturarak boynumu ovmaya başladım.

- Kerim, zor izin aldım seni görebilmek için. Fazla vaktimiz yok, Rüveyda bir şeyler anlattı ama...

      Oturduğum yerden kalkarak Erdem'e doğru ilerledim. Yanına vardığımda yeni fark ettim Erdem'in seyrekleşmiş saçını. Gözlerimin dolmasına engel olmaya çalışarak yutkundum. Bu kadar çabuk mu etkisini göstermişti ilaçlar? Bu kadar erken mi yıkmıştı hayat benim kardeşimi? İçim cayır cayır yanıyordu şu an.

- Murat nasıl imzalatabildi sana o dosyayı?

- Ortaklık istiyordu ya. Öyle anlaşarak imzaladık. Ben onun da imzaladığını sanıyordum ama...

- Okumadın mı sen hiç imzaladığın şeyi?
- Dosyayı dolduran o değildi. Bizim şirketin halkla ilişkiler müdürüydü. Okuma gereği duymadım ki o yüzden. Meğer onu da kendi tarafına çekmiş şeref yoksunu.

- Ah be kardeşim. Keşke yine de okusaydın sen. Neyse olan olmuş. Şimdi bana neler yapabileceğimi söyle.

- Ali'yle polislerden önce konuşursan iyi olur. İşin aslını astarını tam öğrenelim.

- Tamam abicim.

      Aklıma bir şey daha gelince içimde yanan umut ışığıyla aydınlanan dünyada Erdem'e baktım heyecanla.

- Bir şey daha var aslında.

- Ne abi, söyle hemen.

- Bizim şirketin gelir gider hesabı... Onu gösterebiliriz kanıt olarak. Banka hesaplarını hepsini göster onlara. Son bir ayda zaten gelirden çok giderimiz oldu. Bir kazancımız olmadı yani. Oradan bile belli olabilir her şey. Kamera kayıtlarına da bakılınca hepsi birbirini tamamlar. Yani, öyle umut ediyorum.

- Süper fikir. İyi aklına geldi bu bak. Ben hemen hepsini araştırıyorum. Başka şeyler de belki yapabilirim bakacağım yine.

- Tamam kardeşim. Hadi göreyim seni.

- Sen merak etme kardeşim. En yakın zamanda çıkacaksın buradan. Söz veriyorum sana.

       Heyecanla sıkı sıkıya tuttuğum parmaklıklardan elimi alıp Erdem'in elini sıktım. Güven verircesine o da diğer elini üzerine koyup sıktı. Gülümseyerek çıkıp gitti sonra. Ben de gülümsedim arkasından. Bir umut doğmuştu çünkü bize. Bir çare merhem olmaya meyilli gibi kafasını gösterivermişti kapının ardından. Belki de açacaktı bize o kapıyı.

      Bu kez yüzümde tebessümle oturdum yerime. Bu kez umudum vardı benim. Oturduğum yerde ellerimi açıp tekrar tekrar dualar etmeye başladım. Sonra hayaller kurmaya başladım. Dört duvar arasında kalınca insan gerçekten de hayal kurmaya veriyormuş kendini. Kaç saat geçti bilmiyorum yine. Çokta atmaktan yorulup oturuyordum. Oturmaktan sıkılıp volta atıyordum. Sıcak olmaya başlayınca gömleğimin kollarını kutlamaya başladım.

- Bakıyorum da ayak uydurmaya başlamışsın buraya.

       Murat'ın itici sesi kulağımı doldururken yüzümü ona dönmeden kollarımı katlamaya devam ettim.

- Senin de ne çok ziyaretçin varmış arkadaş. Bunu nasıl aldılar içeri?

       Ben bir anlasam polis kardeş. Ne işi vardı bunun burada. Onun da sorguya alınması gerekmiyor muydu?

- Bu değil bilader. Murat Kırcılar diyeceksin. E onu söyledikten sonra da zaten sorunun cevabını almış olursun.

       Polis memuruna izin vermeden bu kez ben atladım lafa :

- Kendini bu kadar beğenmek yorucu olmuyor mu?

- Evet, bazen oluyor. O zamanlarda da kardeşine bırakıyorum o beğeniyor beni.

- Lan senin ağzına.... Seni ben....

- Ovvv. Lütfen ama ağzını bozma Kerimciğim. Hem ben burada hayır işliyorum senin yaptığına bak. Baban seni çok özlemiş. Oğlumu yanıma getir dedi bana. Ben de kıyamadım. Kavuşturayım dedim sizi.

       Tahmin etmeliydim. Bu işin babamdan çıktığını bilmeliydim. Adam içerde bile bela açıyor başımıza. Bu şerefsizin benimle ciddi bir derdi yok ki. Tabi ki babam emir veriyordu ona.

- Bakıyorum da Mertoğlu'nun emirlerini yerine getirmeyi alışkanlık edinmişsin kendine. Unutma, ben de bir Mertoğlu'yum. Yakında bana da ayak uyduracaksın.

- Sanmıyorum Kerim Mertoğlu. Benim emirlerle işim olmaz. Daha çok anlaşmaları severim ben. Babanla bir anlaşmamız var.

- Ne anlaşması?

- Bırak o da bana kalsın.

- Murat ! Ne anlaşması dedim Murat? Gel buraya.

       Aldırış etmeden gitti tabi ki. Ellerimi sertçe parmaklıklara vurup bağırmakla yetindim arkasından. Artık iyice sıcak basmıştı. Gömleğimin üst düğmesini açtım. Derin nefesler alıp vermeye başladım. Saatlerce gidip geldim yine küçücük dört duvar arasında.

          Nihayet kapının açılma sesi geldiğinde gece beni sorguya çeken komiserle yanında duran iki polis memurunu fark edip hemen diplerinde bittim.

- Çıkıyor muyum? Haklı çık...

        Cümlemi bitiremeden bileklerimde hissettiğim o aynı soğuklukla donakaldım.

- Yaşa dışı para ticaretinden tutuklu yargılanacaksın Kerim Mertoğlu. Seni mahkemeye sevk ediyoruz. Mahkeme yarın. O zamana kadar da tutuklusun yani.

- Ama...

- Araştırma tamamlandı. Paralar da sizin şirketin hesabında bulundu. Başka bir kanıtın olursa mahkemeye susarsın yarın.

        Paralar bizim şirkette nasıl bulunabilirdi?

- Ya kamera kayıtları?

- Kamera kayıtlarına bakıldı. Odaya girenler arasında fransız bir kadın var. Dosyada da Murat Kırcılar'ın değil onun imzası var.

      Allah kahretsin ! Kendi asistanını Fransız olarak göstermiş. İmzalar gibi yapıp bi de ona imzalatmış. Paraları da bir şekilde o hesaba sızdırmış olmalı Ali'yle beraber. Ne yapacağım ben şimdi? Polis memurları tarafından çıkışa doğru yönlendirilirken Erdem'le Rüveyda'nın bana doğru koştuklarını gördüm.

- Bırakın onu. Onun hiçbir suçu yok. Bırakın dedim size. Kerim, niye serbest bırakmıyorlar artık seni?

- Korkma toprak gözlü. Bırakacaklar.

- Bırakacaklar tabi kardeşim. Merak etme sen. Ben bulacağım bir yolunu. Yarınki mahkemede serbest bırakacaklar seni.

       Dışarı adım atmamızla bizim sesimizden başka seslerin de yükselmesi bir oldu. Kalabalık iki gurup karşı karşıyaydı. Tartışıyorlar derken birden kavga etmeye başladılar. Bir yandan Rüveyda'ya bakıyordum, gözyaşları dinmemişti. Bir yandan da şu gitgide büyüyen kavgaya doğru adımladığımızdan dikkatimi o çekiyordu. Bineceğimiz araç oradaydı çünkü. Bir an durdum. Polisler ne oluyor der gibi yüzüme baktılar.

- Karıma... Bir kere sarılabilir miyim?

     İkisi de aynı anda önümüzde duran komisere baktılar. Komiser istemsizce başıyla onaylayınca mutluluğu güneş gibi sunmuştu sanki bana. O an kulağımı şapır edecek derecede şiddetlenen kavganın sesi bile çekmiyordu artım dikkatimi. Zaten komiser ve birçok polis o tarafa doğru koşmaya başlamışlardı çoktan.

      Rüveyda'ya baktım. Kelepçeli olan ellerimi havalandırıp mutluluğa davet ettim onu. Anında koşarak kollarımın arasına girdi. Kollarını boynuma sımsıkı dolayıp kokumu çekmeye çalıştı hıçkırıkları arasında.

- Bana ilk kez beni sevdiğini söyledin ya bu sabah... Ben... Ben de seni çok seviyorum deniz gözlü. Başlarda farkında değildim ama şu an biliyorum. Seni canımdan çok seviyorum ben. İki adım ötendeyken özleyecek kadar çok seviyorum. Hayaller kuracak kadar çok seviyorum. Sesini her an duymak isteyecek kadar çok seviyorum seni.

       Ömrüm boyunca duyduğum tüm şiirlerden daha çok kalbime dokunan bu cümlelerle huzurun zirvesinden bakıyordum artık dünyaya. Defalarca kez öptüm yüzünü gözünü. Rüveyda aniden geri çekildi.

- Silah... Silah sesleri.

     Şu an duyduğum tek ses sesin su gibi berrak sesinin yanında atan kalbimin sesi toprak gözlü.

- Keriiimmmm !

      Erdem'in acı seslenişiyle Rüveyda'nın kulakları sağır eden çığlığı yankılandı birden. Endişeyle bakıyordu yüzüme. Gözyaşları sicim gibi akmaya başladı. Yere yığıldı yığılacaktı sanki.

- Ne oldu... Toprak gözlü?

      Neden konuşmakta zorlanıyordum ben. Erdem yanımıza ulaşınca aynı yüz ifadesini onda da gördüm. Gözlerinin odaklandığı tek bir yer vardı. Göğüs hizam... Bakışlarımı oraya çevirince sağ tarafımda gördüğüm kırmızı lekeyle bir an başımın döndüğünü hissettim. Şimdi sesler daha netti.

- Ambulans!  Biri hemen ambulansı arasın.

- Tutun şu adamı!

- Kerimmmmm...

- Bir şeyler yapın...

- Kardeşim, dayan.

- Ambulans geldi.

     Yere ne ara uzandığımı bile fark etmedim. En son baş ucumda gördüğüm Erdem ve Rüveyda'yla beraber ambulans ekibiydi. Bir de uzaktan koşarak gelen annem...

*************************

( Açabilirseniz medyadaki şarkıyı burada almanızı istiyorum.) 🙏

      
        Kelimeler zihnimi yorarken bir çatışmanın ortasında gibiydim. Oradan oraya koşan kelimeleri tutmaktı çabam.

- Kerim, Kerim!

      Gözlerimi açıyorum. Kalabalık bir yerdeyim. Çok geçmeden buranın medrese olduğunu kavrıyor beynim. Yanımda bizim laz var, çay içiyoruz. Bilal Abi gülümseyerek yanımıza geliyor. Dudakları oynuyor, bir şeyler söylüyor ama duyamıyorum. Anlayamıyorum.

- Kerim aç gözlerini yalvarırım aç.

     Gözlerim zaten açık. Ama bir anda gördüklerimi göremeyiveriyorum. Bilal Abi yok, medrese yok... Bir anda bir bahçede buluyorum kendimi. Tanıdık geliyor bu bahçe. Kız kursunu medresede ayıran bahçe bu. Rüveyda'yla düğün günü konuştuğum bahçe... Biraz ilerleyince salıncakta sallanan Rüveyda'yı görüyorum. Sonra Rüveyda'nın sesi dolduruyor kulağımı.

- Bırakma bizi Kerim !

      'Bırakmam  ,bak yanındayım ' demek istiyorum. Ama dudaklarım mühürlü gibi rüzgarda savrulan saçlarını izliyorum. Saçları neden açık Rüveyda'nın?  Açık alan burası, ya birisi görürse?  Gözlerini yummuş hafifçe sallandırıyor kendini. Yüzünde bir tebessüm... Sonra bahçede koşturan bir çocuk görüyorum. Hafif sarışın 4-5 yaşlarında...

- Oğlum, koşma düşeceksin.

      Rüveyda'nın sesini duyuyorum yine. Sesin geldiği yöne çeviriyorum başımı. Rüveyda yok ama, göremiyorum. Çocuk da yok, bahçe de... Yine mekanın değiştiğini fark ediyorum.  Okulun bahçesindeyim bu kez. Erdem, okulun ortasında birisine bağırıp çağırıyor. Karşısındaki kişi Berna. O da aynı şekilde Erdem'e bağırıyor. Hararetli bir şekilde tartışıyorlar ama ne dediklerini duyamıyorum.

- Kardeşim uyan, aç gözlerini.

     Sonra bir anda Erdem'in çöktüğüne, saçlarına aklar düştüğüne şahit oluyorum. Gözlerime inanamazken yanına koşmaya başlıyorum ama ayaklarım kayıyor. Yine mekanın değiştiğini anlıyorum çok geç olmadan.
  
        Murat'ın evindeyim şimdi. Merve'yi arıyor gözlerim. Bir köşede oturmuş hıçkırarak ağlıyor Merve. Karşısındaki kanepede oturan Murat ise boş gözlerle onu izliyor. Merve'yi gidip kaldırmak istiyorum yerden ama adım attığım an yine aynı şey oluyor ve ben bu kez bir hastahane koridorunda buluyorum kendimi.

        Annem... Neredeyse boylu boyunca yere uzanmış kendini dövüyor. Sonra yere vuruyor, sonra yine kendine vuruyor.

- Beni duyuyor musun oğlum?

       Duyamıyorum anne... Ne dediğini duyamıyorum. Neden böyle yaptığını bilmiyorum ama yanına da gelemiyorum. Çünkü adım attığım an kaybolacağını biliyorum.

        Yine Rüveyda'yı görüyorum. Karşıdan geliyor bana doğru. Elinde poşetler var. Kendimi durduramıyorum, çarpıyorum ona. Sinirle bakıyor bana. Dudakları oynuyor ama sesi gelmiyor. Ben ne dediğini biliyorum ama. Ben bu anı daha önce yaşadım çünkü. ' Özür de mi dilemeyeceksiniz? ' diyor. Devamını da ekliyor. Sonra arkasını dönüp gidecek. Ve tutuyorum kolunu kendime çeviriyorum . Çevşrmekle kalmıyorum bu kez. Sarılıyorum. Sımsıkı sarılıyorum. Bir daha hiç sarılamayacakmış gibi...

             -  BÖLÜM SONU -

Selametle kalın...

     

Continue Reading

You'll Also Like

127K 8.6K 80
"Muhammet abi..." Arkamı döndüğümde kız kardeşlerimin can dostu Rumeysa'yı gördüm. Gözlerini kaçırıp tekrar bana baktığında sesini duydum. Rahatsız o...
leylâ By 📚

Spiritual

20.1K 1.9K 36
Yüreğine kazıdığı bir sızıydı o adam. Her geçen gün canı bir öncekinden daha çok yansa da, her gece başını yastığa koyduğunda gece karası gözlerinden...
85.5K 2.9K 21
Diğer hastalarımı kontrol edip abim yanına aşağı indim. Beraber çardağa oturup çayımızı yudumluyorduk. " Gördün mü?" " Evet" " Konuştun mu?" dediğ...
909K 58.2K 38
_𝚃𝙰𝙼𝙰𝙼𝙻𝙰𝙽𝙳𝙸_ Bilinmeyen Numara: Uydum şeytana, (14.32) Bilinmeyen Numara: Başladım sana yazmaya Bilinmeyen Numara: Allah'ım sen bu kulunu a...