AŞKIN ÖRTÜSÜ

By gasem2515

162K 10.9K 3.4K

‹ TAMAMLANDI › "Gönlümü bıraksam denize ; taşar mıydı hasret acısından yoksa çeker miydi sularını utancında... More

TANITIM
-1- AŞK
-2- AŞKLA GELEN
- 3 - ARAYIŞ
- 4 - MUCİZE
Darbe girişimine karşı Halkın Darbesi
- 5 - YENİDEN AŞK
- 6 - İLK ADIM
- 7- ÖLÜMDEN BAŞKASI YALAN
- 8 - SUSARAK ÖZLÜYORUM
- 9 - RÜVEYDA
- 10 - EN KÖTÜ DOĞUM GÜNÜ
- 11 - SAKLI GERÇEK
- 12 - YIKILIŞ
- 13 - HİSSİZ BİR ACI
- 14 - KARAR
- 15 - KERİM
- 16 - BİR PARÇA HUZUR
- 17 - MEDRESE
- 18 - BEKLENMEYEN
- 19 - MAVİ
- 20 - VASİYET MEKTUBU
- 21 - ANNE
- 22 - PATRON
- 23 - EN GÜZEL DERT
- 24 - YENİ ORTAK
- 25 - KARMAŞIKLIK
- 26 - KIZ KARDEŞ
- 27 - EVLENMEK?
- 28 - KÖY
- 29 - İTİRAF
- 30 - NİŞAN
- 31 - DÜĞÜN GÖSTERİSİ
- 32 - KARŞILAŞMA
- 33 - DEPO
- 34 - BABA KAZIĞI
- 35 - LÜTFEN UYAN
- 36 - ÖMER BEY
- 37 - EVLENME TEKLİFİ
- 38 - BEKLENEN NİKAH
- 39 - İMKANSIZ
- 40 - İMTİHAN
- 41 - ÇARESIZLIK
- 42 - PAMUK ŞEKERİ
- 43 - VUSLAT
YENİ HİKAYEDEN BİR KISIM
- 44. - PİŞMANLIK?
45. GÜVEN
46. MÜJDE
- 48 - MAPUSHANE / Kısım 1
- 48 - MAPUSHANE / 2.KISIM
- 49 - BİR AİLENİN DRAMI
- 50 - BEKLEYİŞ
- FİNAL BİLGİLENDİRMESİ -
- 51 - KAVUŞMA
52. MUTLULUK
53. FİNAL
Özel bölüm
DİKKAT!
Özel bölüm 2
SÜRPRİZ!!!

47. BÜYÜK ŞOK

1.7K 143 90
By gasem2515

    
       Selamün aleyküm cankuşlar. Size yeni bir bölüm getirdim. Sanırım biraz geciktim ama çok yoğum bir zamanda yazdım bunu da inanın. Umarım beğenirsiniz. Bugün arefe günü. Yılın en güzel ayına veda ediyoruz. Ama üzülmeyin, Yüce Rabbim bizi teselli etmek için yarını bayram etmiş bize :) Hepinizin ramazan bayramı şimdiden mübarek olsun. Bayramınız bayram olsun. Bu bölüm de benden size bayram şekeri olsun 🍬🍬 Seviliyorsunuz...❤

Sevgili yeğenim mahalleden  'e ithaf edildi.. 💞

" Günlerden bir gün seçtim seni, tek ömrümün hiç bitmeyen bir günü...
Bir çiçek seçtim seni Rüveyda.
Papatya gibi...
Beyazı ruhunu, sarısı yüreğinin altın değerini andıran.
Bahçeler dolusu güller sunmak isterken güzelliğine,
Karşına dikilemeden elimde kurudu güller.
Sana benzediği için kıyamazken güllere, el ele koşturdum seninle bahçelerde.
Rüveyda!
Yüreğimin derinlerinde, bir yerden seslendim sana.
Masumâne sevgimi sakladığım o derin kuytu köşelerde,
Gün yüzüne çıkmak için çırpınan heyecanlarım var.
Ellerim ulaşmak istiyor ellerine,
Gözlerim, toprak parçası bildiği gözlerinde mesken...
Ve bilincim mest olmuş vaziyette toprak kokunla.
Yağmurlar yağsın üzerimize,
Tüm kirlerden arınırken sen ve ben,
Bir tek sana olan sevgim kalsın bedenimde.
Ve sen Rüveyda,
Sen bir gün, bir çiçek, bir toprak parçası, seçilmiş bir yol oldun sen bana.
Ver elini, hadi uzat hiç beklemeden...
Seninle el ele koşalım, hiç dinmeyen yağmurlara.
Rüveyda...
Bak bana, sonra bak, sonra yine
Ve yine bak... "

    Kerim susunca gözlerini açtı Rüveyda. Dizlerinin üzerine uzanmıştı Kerim'in. Gözlerini açar açmaz buluştu gözleri. Gülümseyerek baktı şairine...

- Bırakma sakın elimi, koşalım hiç dinmeyen yağmurlara...

    Rüveyda, bunu söylerken avuçlarının içine almıştı Kerim'in elini. Sımsıkı tutuyordu, hiç bırakmamacasına...

- Bırakırsam nefessiz vadilere düşerim.

     Kerim de aynı şekilde gülümseyerek eğildi karısını öpmek için. Tam o sırada çalan telefonuyla tekrar doğruldu.

- Kim?

- Önemli bir şey değil, şirketten arıyorlar.
     Telefonu kapatıp cebine atmıştı ki tekrar çalmaya başladı.

- Sanırım açmalıyım.

    Rüveyda başıyla onaylayarak kalkmaya yeltendi ama Kerim izin vermedi.

- Söyle Ali.

- Kerim Bey, bu saatte rahatsız ediyorum ama önemli bir şey söylemem lazım.

- Seni dinliyorum.

     Pek de aşikar değildi bu. Çünkü kulağı ne kadar telefonda olsa da gözleri karısının üzerindeydi hayranlıkla. Rüveyda, gözlerini tekrar yummuş tebessüm ederken Kerim sırıtarak yüzünü okşuyordu karısının.

- Kerim Bey, orada mısınız?

- Ha burdayım Ali. Tekrar eder misin lütfen?

- Hisseleri almak isteyen biri var diyorum.

- Şirket hisselerini mi?

- Evet efendim, dilerseniz hepsini dilerseniz de bir kısmını alıp ortak olmak istiyor.

- Kimmiş bu?

- Murat Kırcılar.

- Tamam Ali, yarın onunla bir toplantı ayarlayabilir misin bana?

- Kendisi de istemişti. Saat 15.00 uygun mudur efendim?

- Yok , o zamana okulda olacağım. Sabah 08.00 olsun.

- Peki efendim. İyi geceler.

- İyi geceler Ali.

     Kerim, telefonu kapatınca Rüveyda da yummuş olduğu gözlerini açtı tekrar.

- Yarın okula mı gideceksin sen?

- Evet. Hem okula hem de şirkete...

- Bir yer yetmedi iki yer çıkardın başıma...

     Rüveyda'nın ağzında mırıldandığı şeyleri anlamayan Kerim, kaşlarını çatarak yüzünü incelemeye başladı.

- Efendim?

- Yok bir şey.

- Ne dedin, tekrar eder misin karıcığım?

- Şirketteki kızlar yetmiyordu bir de okulu çıkardın diyorum başıma.

     Rüveyda bunu söylerken uzandığı yerden doğrulmuş, küçük bir çocuk gibi kollarını göğsünde birleştirmişti. Kerim, onun bu haline kahkaha atarak ayağa kalktı.

- Hadi hadi kalk gidelim. Sabah erkenden kalkıp bana kahvaltı hazırlayacaksın daha.

      Rüveyda, yanında duran dondurma kutusunu eline alarak kaşıklamaya başladı.

- Ben daha dondurmamı bitirmedim. Bekle biraz.

- Yolda yersin bak serin de olmaya başladı. Hadi üşüyeceksin.

     Kerim  bunu söylerken elini Rüveyda'ya uzatmış, diğer eli cebinde gökyüzüne bakıyordu. Rüveyda ise omuz silkerek dondurmasını yemeye devam edince oflayarak tek hamleyle kucakladı Kerim.

- Kerim, dur. Ne yapıyorsun?

- Bebeğimizi arabaya taşıyorum.

- Onu zaten ben taşıyorum karnımda.

- İyi ya işte, hep sen mi taşıyacaksın? Biraz da ben taşıyorum.
   
      Ortamdaki gergin havayı dağıtan Kerim'in cümleleri ikisinin de gülmesine sebep olmuştu. Kerim , Rüveyda'yı bir kuş gibi taşıdı kucağında arabaya. Uçmasından ürktüğü bir güvercin gibi sarmıştı kollarını ona...

****************************

     
Kerim'den

Kahvaltımı yapıp evden çıkmıştım. Bedenim evden çıkarken aklımın da onunla beraber hareket ettiğini söyleyemeyeceğim. Aklım zaten asla benimle beraber hareket etmezdi. Hep ya ilerde olacaklarda ya da geride bıraktıklarımdaydı. Arabanın kapısını açarken telefonunu cebimden çıkarıp Erdem'i aradım.

- Hı...
 
      Telefonu uykulu sesiyle açmasının ardından saatin farkına varmak aklıma geldi. Okulumuz ikinci öğretim olduğuna göre bu saatte uyanmazdı ki.

- Kardeşim, nasıl olduğunu merak ettim ben. İyi misin?

- İyiyim.

- İyi tamam. Ben şirkete gidiyorum, toplantım var. Şirketten çıkınca okula geçerim, orada görüşürüz o zaman.

- Tamam abicim. Hayırlı işler sana, kolay gelsin.

- Eyvallah kardeşim.

       Arabayı çalıştırdığımda telefonu kapatmıştım. Camları açıp efil efil esen rüzgarın içeriyi doldurmasına izin verdim. Rüzgar eserken bize bir şey getiriyor mu düşüncesinden ziyade bizden bir şey götürüyor mu düşüncesine takılır hep zihnim. Toprağın bizden sevdiklerimizi aldığı gibi alıyor mudur o da bizden bir şeyler? Hayır ! Toprak bizden sevdiklerimizi alamaz ki. Toprak bizden hiçbir şey alamaz. Her şeyi alan ve veren, bizleri yaratan Allah'tır. Her şeyin en iyisini bilen O'dur çünkü.

     Şirkete vardığımda oyalanmadan direk toplantı odasına girdim. Murat, önceden gelmiş, yerini almıştı odada.
Ben içeri girince önce kolundaki saate sonra bana baktı.

- Dakiksin. En sevdiğim şey...

- Sana da merhaba Murat. Hoş geldin.

- İnsanlar hep bunu söyler, her zaman hoş gelirim.

      Değişik insan... Karşısındaki sandalyeyi çekerek oturdum. Yanında asistanı olduğunu düşündüğüm bir bayan vardı. Ali de içeri girip oturunca elindeki dosyaları alıp incelemeye başladım.

- Artık başlayabiliriz sanırım.

- Başlayalım Mertoğlu.

      Soy ismimden nefret ettiğimi bile bile bastırarak söylüyordu. Bozuntuya vermeden gülümsedim sadece.

- Şirket hisselerini almak istediğini söylemişsin.

- Karımın abisine yardım etmek istediğimi söyledim. Bir kısmını satıp ortağım da olabilirsin.

- Neden böyle bir iyilik yapasın ki? Şirketimiz battı batacak.

- İyiliklerin hesabı ne zamandan beri sorgulanmaya başladı?

- Kötüler iyilik yapmaya başladığından beri...
 
      Kahkaha atarak geriye yaslandı. Kural bir ; karşındaki ile her zaman aynı dili konuşmayı bileceksin.

- Kötü biri olduğumu mu iddaa ediyorsun?

- Tanımadığım biri hakkında kötü olduğunu söyleyemem, ama iyi olduğunu da söyleyemem. Haksız mıyım?

      Ve kural iki, lafına inandırmayı bileceksin.

- Kesinlikle haklısın. Bu yüzden ortağım olabilirsin.

- Acaba?

- Sen bilirsin. Teklif var ısrar yok.

      Murat oturduğu yerden kalkınca hemen kalkıp önünde durdum.

- Bir dakika. Dosyalarınızı incelemek istiyorum.

- Pişmanlık çekerken yeterince incelemeye vaktin olacak. Size iyi gü...

- Murat ! Tamam otur şuraya.

     Sırıtarak eski yerine oturdu. Onun karşısında bu duruma düşmek istemezdim ama daha kötü durumlara düşmeden bu ortaklığı kabul etmek zorundaydım. Çünkü bu durumdayken başka hiçbir şirketin bizimle ortak olmak isteyeceğine ihtimal yoktu.

- Ortaklığı kabul ediyorum.

- %50 hisse istiyorum.

    İncelediğim dosyadan başımı kaldırıp ciddi olup olmadığına baktım. Yüz ifadesi ilk kez bu kadar ciddiydi.

- 20.

- 50.

     Dosyayı kapatıp yanındaki bayana uzattım tekrar. Bakışlarını üzerime sabitlemiş, benimle inatlaşmaya çalışıyordu.

- 30.

- 50.

- Daha fazla çıkmam Murat.

- O zaman 40.

- 30 dedim.

- Benden günah gitti. Ortalıktan vaz geçiy...

- Tamam 35. Ortası işte, 35'te anlaşalım.

- Peki. 35 olsun bakalım.

     Yanındaki kız, bir an olsun bakışlarını ayırmıyordu patronunun üzerinden. Murat ise yüzüne bakmadan elindeki başka bir dosyayı çekip bana uzattı.

- Al, doldur ve imzala.

     Emir verici tavrını kulak ardı etmeye çalışarak uzattığı dosyayı alması için Ali'ye işaret verdim. Hemen alıp, doldurmaya başladı. Yazma işlemi bitince dosyayı önüme indirip elindeki kalemi uzattı.

- Şu kısımları imzalayacaksınız Kerim Bey.

    Gösterirdiği yerleri imzalayarak dosyayı tekrar Murat'a uzattım onun da imzalaması için. O da tüm sayfalarda adının olduğu kısımları imzalayıp yanındaki kıza uzattı yine dosyayı.

- Arzu hanım , şunun bir kopyasını çıkar, burada bırak. Orijinalini biz alacağız.

- Hemen efendim.

      Çocukça bir hırsı vardı sanki. Gülerek oturduğum yerden kalktım.

- Sizi ağırlamak güzeldi.

- Ayrıntıları konuşmak için tekrar geleceğim.

- Akşam yemekte konuşuruz ayrıntıları. Merve'yi de al bize gel akşam.

- Sanırım az önce davet edildim. Mutlaka geleceğiz, merak etme.

- Bekliyoruz.

       Kapıdan çıkmadan önce bir şey unutmuş gibi durdu. Geri dönerek yüzüme karşı sırıtmaya başladı tekrar.

- Patlıcanlı yemekler yemem. Merve de kırmızı et yemez. Tanımadığın insanlarız sonuçta.

      Tanımadığım insanlar... Murat, çıkıp giderken ardından bakakaldım. Murat'ı tanımadığım kadar Merve'yi de tanımıyordum. O bile benden iyi tanıyordu şimdi kardeşimi.

       Murat'tan sonra şirketteki işlerimi bitirince öğle namazını kılıp çıktım. Ders tam olarak kaçta başlıyordu bilmiyordum ama istanbul trafiğini hesaba katarsak ancak yetişebileceğimi düşünüyordum. Arabayla okula doğru ilerlerken Erdem'i aramak için telefonu elime aldım. Ben daha aramadan ekranda onun ismi belirince hemen cevapladım.

- Erdem, çıktın mı sen?

- Çıktım abicim, sen neredesin? Bitti mi şirketteki işin, toplantın falan?

- Bitti bitti, yoldayım ben de. E orada görüşürüz artık.

- Tamam, görüşürüz.

       Yaklaşık 2 saatlik bir yoldan sonra okula vardığımda saat 4'e geliyordu. Bahçeye girer girmez gözlerim Erdem'i buldu. Bankta tek başına oturmuş telefonuyla oturuyordu. Erdem ve tek başına...

- Buralarda bir yakışıklı olduğunu ilk kez fark etmeyen kızlar olmuş galiba. Bu okulda bir tuhafmış.

- Hoş geldin Kerim. Fark ettiler etmesine de...

- Yoksa sen mi yolladın yanından onları?

    Erdem, beni başıyla onaylayınca birkaç adım gerileyip sağ elimin işaret parmağını havaya kaldırarak salladım.

- Hayatta inanmam. Sen böyle bir şey yapmazsın.

- Felsefemi değiştirdim diyelim.

- Öyle diyorsan... Yeni felsefen hayırlı olsun o zaman kardeşim.

- Eyvallah kardeşim.

     Erdem yana kayınca ben de gidip yanına oturdum. Etrafa bir göz gezdireyim derken bir çok karşı cinsle göz göze gelmemin ardından vazgeçip ben de Erdem gibi telefonuma gömüldüm. Mesaj kısmına girip Toprak Gözlüm 'e mesaj yazdım.

   " Şirketteki işim bitti, okuldayım ben şimdi. "

     Çok geçmeden telefonum titreyince kalbimin de titrediğini hissettim. Bu onunla ilk mesajlaşmamıştı. O da heyecanlanıyor muydu acaba benim gibi?

      "  Çok kalabalık mı? "

      " Yani, kalabalık. "

       "  Ha yani kalabalık olduğunu anlayacak kadar inceledin etrafı?  "

     Yok yok, ben ne kadar heyecanlıysam o da o kadar sinirliydi. Mesajlarından bu anlaşılıyordu. Sinirden aklına başka bir şey gelmiyordu. Bu kız gerçekten bu kadar kıskanç mıydı yoksa evlendikten sonra mı bu hâle geldi? Kırk yıl düşünsem böyle bir mesaj atacağı aklıma gelmezdi doğrusu. Yine de hoşuma gidiyordu tabi ki. Ne kadar kıskançlık , o kadar aşk...

      " İstersen kalabalık olduğunu sorduğun zamanlar gözlerimi kullanmadan Erdem'e söyleyeyim karıcım. O baksın ,bana söylesin okul kalabalık mı yoksa sakin mi diye?  "

        "  Süper fikir. "

        "  Ciddi misin sen?  "

       "  Senin ciddiyetine bağlı. "

        " Bırak şimdi bunları. Özledim ben seni. "

        " İstersen hemen çıkıp yanıma gelebilirsin. "

         " Çocukça davranmayı bırak toprak gözlü. Okula gitmesem gerçekten için rahat edecek mi?

        " Hayır tabi ki. Sadece... "

         " Sadece ne?  "

         " Ben sadece... Yani sen çok güzel bakıyorsun. Başka kızların o bakışları görmesini istemiyorum. "

          " Ben sadece sana güzel bakıyorum toprak gözlü. "

         " Gülme de ama... Mesela şu an çok güzel sırıtıyorsun. "

       Telefonu bırakıp etrafıma bakınmaya başladım hemen. Buraya mı gelmişti?

- Ne oldu kardeşim? Neye bakıyorsun?

- Rüveyda'ya.

- Rüveyda yengem buraya mı gelmiş?

- Bilmem.

- Geçmiş olsun kardeşim. Evlenince huyların değişmiş senin.

- Dalga geçmeyi bırak da git iki çay getir bize.

- Tamam patron kızma.

      Erdem yanımdan kalkıp gidince tekrar telefonu elime aldım.

       " Neredesin sen? "

       " Evdeyim. "

      "  Az önce sırıttığımı nereden bildin? "

        " Çünkü benimle mesajlaşıyorsun. "

     Gülümsemem yüzümde genişlerken beni tanımaya başlaması kalbimin titreşimini arttırmıştı. Nasıl da biliyordu onu nasıl sevdiğimi...

       "  Bu zekiliğini mutfakta da harcaman gerekecek. Akşama misafirlerimiz var. "

       " Ne?  Ne misafiri? "

        " Merve ile Murat gelecekler yemeğe. 'Bu şimdi mi söylenir' deme sakın.  "

        " Yok demeyeceğim. Biz daha çay içiyoruz. Birazdan namaz kılar gireriz mutfağa. Sen daha karınla anneni tanıyamamışsın. Elimiz hızlıdır bizim. "

         " İyi iyi, size kolay gelsin o zaman. Kırmızı et ve patlıcan kullanmayın ama. Yemiyorlar. "

        " Tamam. "

         " Tamam ne? "

        " Tamam kocacığım. "

        " O zaman ben derse giriyorum. "

        " Tamam kocacığım. "

         " Rüveyda! "

         " Tamam kocacığım. "

         " Allah sana akıl fikir versin, bana da yardım etsin. "

          " Âmin kocacığım. "

         Oflayarak telefonu cebime koydum. Dalgaya vuruyordu resmen. Erdem çaylarımızı getirince içip derse girdik. İlk gün olduğu için neredeyse boş geçti diyebilirdim. Akşamüstü son derse kalmadan çıktım misafir olduğu için. Trafik zaten günümüzün 5'te 1'ini alıyordu neredeyse.

****************************

- Merve'yle aynı okuldasınız ama sen ikinci öğretimsin. Anı kardeş aynı okul, ne güzel...

       Sofrada çatal kaşık sesi dışındaki sessizliği bozan Murat oldu.

- Evet öyle.

- Erdem, sen de aynı okulda mısın?

- Aynen. Bölümlerimiz farklı.

      İştahlı iştahlı yemeğini yerken bir yandan göz ucuyla bize bakıyordu. Yaşça bizden büyük olması ona avantaj gibi geliyordu. Her an bir yerden vurabilecek gibi hissediyordu sanırım. Oysa 20 ile 25 arsında pek bir fark olmasa gerek diye düşünüyordum ben.

- Zor olacak senin için Kerim. Keşke sözümü dinleyip şirketin büyük bir kısmını satsaydın bana. Daha az sorumluluk alırdın.

- Ne kadar çok sorumluluk alırsan o kadar çok yer almış olursun sorumluluklara.

- Dert çektikçe olgunlaşmak diyorsun felsefem. O da güzelmiş.

       Erdem'le birbirimize sabır beklediğimizi belli eden bir bakış attık. Keşke sussaydı biraz, rahatça yeseydik yemeğimizi.

- Hanımlar neden bizimle yemiyor.

- Her evin bir kuralı vardır. Böyle uygun olduğu için bizde de böyle.

- Sevdim bu kuralı. Erkek erkeğe daha rahat. Artık sık sık yaparız bunu ortak.

     Yemek faslı bitmeyecek gibi duruyordu ama çok uzun gibi gelen bir sürenin ardından bitmişti çok şükür. Çay, tatlı fasılları da aynı şekilde geçmişti. Şimdi kapıda misafirlerimizi yolculuyorduk. Murat, annemin elini nazikçe tutup öptü.

- Sizinle tanışmak büyük bir şerefti Gülşen Hanım.

- Ben de memnun oldum sizi tanıdığıma.
      Kesinlikle memnun olmadığı yüzünün her halinden belliydi. Bunu Murat bile fark etmişti eminim pişince sırıtarak arkamda duran Rüveyda'ya baktı bu kez.

- Yemekler ve tatlılar çok güzeldi. Ellerinize sağlık.

- Afiyet olsun.

      Rüveyda'nın sesi ürkek bir kuşun cıvıldaması gibi çıkmıştı. Murat'ın sağı solu belli olmazdı. Daha fazla uzatmasın diye ben araya girdim.

- Güzel bir akşamdı. Her zaman bekleriz Murat.

      Murat'ın cevap vermesini beklemeden Merve'ye yöneldim.

- Her şey için teşekkürler abi. Çok güzel bir akşamdı abi.

- Daha güzel günlerimiz olacak abicim. Sen evde sıkıldıkça bize gel. Sabahları ben yokum ama okulda sonra Rüveyda yengenin yanına gelebilirsin.

       Mahsunca bakışlarını Murat'a çevirdi. Hemen arkasından ben de sert bakışlarımı çevirdim Murat'a.

- Tabi ki gelecek abisi. Yeter ki karım huzurlu olsun.

      Murat'ta bir tuhaflık vardı sanki ama yine de suizan yapmak istemedim. Belki de değişmiştir. Bizimle iyi anlaşmaya karar vermiştir. Takılmayıp tekrar Merve'ye döndüm. Anında boynuma sardı kollarını. Ben de gülümseyerek sarıldım ona.

- Hoşçakal abi.

- Görüşürüz kardeşim.

    Merve, annem ve Rüveyda'yla da vedalaştıktan sonra gittiler. Arkalarından tam kapıyı kapatacakken Erdem izin vermedi.

- Bana da müsade artık patron. Yorucu bir gündü.

- Estağfurullah kardeşim, müsade her zaman senin. İsterse burada da kalabilirsin.

- Yok , gerek yok. Herkes kendi evinde rahat.

- Tamam o zaman. Dikkat et kendine.

- Eyvallah abi. Hadi hayırlı geceler yenge. Görüşürüz Gülşen Teyze.

- Görüşürüz oğlum.

      Erdem de gidince kapıyı kapattım. Annem de odasına geçti uyumak için.

- Hadi biz de uyuyalım artık, çok yorucu bir gündü.

- Uyuyalım kocacığım.

- Ben gösteririm sana kocacığımı. Kes şunu bak, çarpılırsın.

      Gülümseyerek yanımdan geçti. Öyle güzel güldü ki sanki güneş vaktinden önce doğdu. Yolumu aydınlatır gibi ilerleyince adımlarını takip ettim ben de teressütsüzce.

**************************

- Kerim, Kerim uyan.

- Ne oldu Rüveyda?

- Duymuyor musun? Kapıyı alacaklı gibi çalıyorlar.

       Bilincim yeni açılırken duymaya başlamıştım hararetle çalan kapıyı. Hemen kalkıp gömleğimi üzerime geçirdim. Elimi yüzümü yıkamaya fırsat bulamadan kapının önünde buldum kendimi. Gerçekten alacaklı gibi çalıyorlardı çünkü kapıyı. Annem bizden önce kalkmış açmıştı kapıyı. Annemin transa geçmiş bakışlarına sebep olan şeyi merak etmeye başlamıştım iyice. Yanına gidip gelenin kim olduğuna baktım. Polis...

- Hayırdır memur bey? Bir sorun mu vardı?

- Kerim Mertoğlu siz misiniz?

- Evet, benim.

- Hakkınızda ihbar var.

      Annemin az evvel büründüğü haline bürünmüştüm âdeta. Transa geçmiş bir vaziyette boş boş kapıdakilere bakarken Rüveyda'nın şimdiden başlayan hıçkırıkları dolduruyordu kulağımı...

       
               - BÖLÜM SONU -

Suç-u lisan ettiysem affola...

Continue Reading

You'll Also Like

1.2M 89.8K 51
0526******: Hocam inşAllah bu evde kalma sorunsalım biterse nikahımı kıyar mısınız? Hoca Efendi: Ne? 0526******: Nikah diyorum hocam, kıyar mısınız? ...
3.5M 199K 36
Kız kardeşinin hatası yüzüden ceza alan ve ailesinden veto yiyen Rojbin, parasız pulsuz bilmediği bir şehre sürgün edilir. Tabi bu sürgüne ek deli do...
9.4K 651 13
05###: İmam bey 05###: Lafı uzatıp baş ağrıtmanın anlamı yok diye düşünüyorum 05###: Bu yüzden direkt konuya giriyorum 05###: Ben size aşık oldum...
127K 8.6K 80
"Muhammet abi..." Arkamı döndüğümde kız kardeşlerimin can dostu Rumeysa'yı gördüm. Gözlerini kaçırıp tekrar bana baktığında sesini duydum. Rahatsız o...