GECENİN IŞIĞI

By buyazarneleryazar

15.2M 402K 134K

Genel Kurgu #1 Bir adam düşünün, hayatının tüm dönemlerini karanlık işlerle geçiren ve geçmişinin izlerini hâ... More

~TANITIM~
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44. BÖLÜM
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
47.BÖLÜM
48. BÖLÜM
Sırma-Sarp
Karakterlere Sorular
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
53. BÖLÜM
54. BÖLÜM
Sırma ve Sarp
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
57. BÖLÜM
58. BÖLÜM: GECE
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM
61. BÖLÜM
62. BÖLÜM
63. BÖLÜM
64. BÖLÜM
65. BÖLÜM
66. BÖLÜM
67. BÖLÜM
68. BÖLÜM
69. BÖLÜM
70. BÖLÜM
71. BÖLÜM
72. BÖLÜMDEN KESİT
72. BÖLÜM
SORU-CEVAP
73. BÖLÜM
74. BÖLÜM
Yeni Kitap
75. BÖLÜM
76. BÖLÜM
77. BÖLÜM
78. BÖLÜM
79. BÖLÜM
80. BÖLÜM
81. BÖLÜM
82. BÖLÜM
83. BÖLÜM
84. bölümden kesit
84. BÖLÜM
85. BÖLÜM
86. BÖLÜM
87. BÖLÜM
88. BÖLÜM
89. BÖLÜM
90. BÖLÜM
91. BÖLÜM
92. BÖLÜM
93. BÖLÜM
94. BÖLÜM
95. BÖLÜM
96. Bölümden kesit
96. BÖLÜM
97. BÖLÜM
98. BÖLÜM
99. BÖLÜM
100. BÖLÜM
101. BÖLÜM
102. BÖLÜM
103. BÖLÜM
104. BÖLÜM
105. BÖLÜM
106. BÖLÜM
107. BÖLÜM
108. BÖLÜM
109. BÖLÜM
ÖNEMLİ
110. BÖLÜM
111. BÖLÜM
112. BÖLÜM
113. BÖLÜM
114. BÖLÜM
115. BÖLÜM
116. BÖLÜM
117. BÖLÜM
118. BÖLÜM
119. BÖLÜM
120. BÖLÜM
121. BÖLÜM
8 MİLYONNN!
Kitap Tanıtma Fırsatı
122. BÖLÜM
123. BÖLÜM
124. BÖLÜM
FİNALE DOĞRU •PART-1•
FİNALE DOĞRU •PART-2•
FİNALE DOĞRU •PART-3•
BÜYÜK FİNALDEN UFAK BİR KESİT!!!
•BÜYÜK FİNAL•
•VEDA•
•GECE• Duyurusu

52. BÖLÜM

148K 2.4K 264
By buyazarneleryazar

KEYİFLİ OKUMALAR😄

--

Kalp atışları kulağımın hemen altındaydı. Ritimliydi. Banyodan çıktığımızda ikimizde tazelenmiş gibiydik. Şimdi ise yatağa uzanmış yatıyorduk. İnanılmaz bir şeydi. Gece'nin sert halleri beni şaşırtmıştı. Daha önce hiç böylesi olmamıştı. Tabii bunu isteyen bendim ama bu kadarını beklemiyordum. Demek ki gerçek Gece buymuş.

Sessizliği bozan şey Gece'nin telefonunun melodisi oldu. Beni rahatsız etmemeye çalışarak komidinin üzerindeki telefonuna ulaştı. Eline alır almaz tüm bedeninin kasıldığını hissettim.

"Efendim anne."

"Neden telefonlarımı açmıyorsun Gece?" Bu Duman Karayel'di.

"Ne var baba?" dedi aksi bir sesle.

"Gece terbiyesizleşme." Sert sesini işitince Gece ofladı.

"Efendim baba," dedi iğneleyici bir tonda.

"Her şeyi hallettim. Tüm bunları yapan adam hâlâ elimizde. Sen gelince hesabını kesersin." Neden Gece?

"Ben niye kesiyorum? Her şeyi halleden sensin. Hesabı mı ben keseceğim?" dedi alayla.

"Gelince öğrenirsin nedenini," dedi ve yüzüne kapattı.

"Hayret bir şey ya," deyip telefonu fırlattı.

"Sakin olsana sevgilim," deyip göğsüne yumuşak bir öpücük bıraktım.

"Bir türlü anlam veremiyorum şu adama," diye homurdandı.

"Hesap falan kesmeyeceksin değil mi?" dedim şüpheyle.

"Belli olmaz. Adamın kim olduğuna bağlı."

O günki telefon görüşmesi geldi aklıma.

O adamı düğünümde gördüğüme eminim.

Hani şu garip giyimli adam. Onunla bir alakası olabilir mi ki?

"Gece istemiyorum böyle şeyler yapmanı. Baban ne yaparsa yapsın sen karışma lütfen."

"Asıl sen karışma meleğim. Ben ne yapacağımı biliyorum." Evet ben de biliyorum ne yapacağını. Adamı öldüreceksin.

"Ben artık karanlık istemiyorum," dedim gözlerinin içine bakarken. Bir an göz bebekleri büyüdü.

"Sen memnunsun değil mi evliliğimizden?" dedi şüpheye düşmüş sesiyle.

"Elbetteki memnunum. Sadece... adam öldürüp, yasa dışı işler yapmanı istemiyorum."

"Kendimi daha ne kadar değiştirebilirim bilmiyorum," dedi çaresizce.

"Değişmeni istemiyorum. Ben seni olduğun gibi seviyorum."

--

Akşama kadar Paris sokaklarındaydık. Bu gün nihayet Eyfel Kulesine gitmiştik. Çok ihtişamlıydı. Bayılmıştım. Gerçi ben her gördüğün yeni şeye bayılıyordum. Burada da bir sürü butik vardı Gece yine bir sürü şey almıştı. Hem kendine hem bana. Şimdi ise akşam yemeği için dışarı çıkacaktık. Her şey çok güzeldi. Yarın Paris'ten dönüyor olmamızın dışında. Monaco'ya gidecektik. Burada hava serin olsa da Monaco tam bir yaz havasındaydı. İstediğim de buydu ya zaten.

"Güzelim hadi."

Son olarak parfümümü de sıkıp Gece'nin yanına gittim. O da çok şıktı. Giydiği takım elbise onu eşsiz güzellikte gösteriyordu. Kolunu bana uzatıp işaret etti. Koluna girince odadan çıktık. Ayakkabılarımın topuğu zeminde tok sesler bırakıyordu. Asansöre bindiğimizde aklıma dolan şeyler ile ürperdim. Düşünme artık Işık. Elimde değildi. Her şey bir anda olmuştu ve ben hiç bir şey anlayamamıştım.

"Sen iyi misin?" dedi kolumu sıkıp.

"İyiyim, sadece..." gözlerime bakıp anlayışlı bir ifade ile başını salladı.

"Düşünme sevgilim bunu. Bir daha böyle bir şey olmasına asla izin vermeyeceğim," deyip elime dudaklarını sürttü. Bu hareketi kalbime işlemişti. Asansör durunca beni önden geçirip kendi de çıktı. Lobiden çıkarken etrafa bakınma fırsatım olmuştu. Çiftler karşılıklı oturmuş kahvelerini yudumluyordu kimisi de sohbet ediyordu. Dışarı çıktığımızda bir araba tam önümüzde durdu ve inen adam anahtarı Gece'ye verdi. Sanırım Gece kullanacaktı. Şöför koltuğuna geçince onun kullanacağını anlamıştım. Yanındaki koltuğa oturup kemerimi taktım. Bana bakıp göz kırptı ve arabayı çalıştırdı. Boş yolda ilerlerken onu izliyordum. Yanımdaydı. Özlüyordum. 1 yıl onu göremediğim aklıma geliyordu. Ruhum bile yalnız kalmıştı o yokken.

"Işık."

"Efendim sevgilim?"

"Sen sınav sonuçlarına hâlâ bakmadın mı?" dediğinde bir inleme koyverdim. Nasıl unutmuştum bunu?

"Unutmuşum," deyip panikle çantamdan telefonumu çıkardım.

"Telefondan bakabilirim değil mi?" diye sordum.

"Evet ÖSYM'nin internet sitesinden bakabilirsin."

Kafamı tamam anlamında sallayıp çabucak siteye girdim. Kalbim heyecandan yerinden çıkacaktı. Kazanabilmiş miydim? Allahım lütfen. TC kimlik numaramı ve öğrenci kodumu girip sayfaya giriş yaptım. Heyecanla sonuçlara girdim.

"Eee. Söyle hadi."

Sayfanın köşesindeki yuvarlak dönüyordu. Hâlâ açılmamıştı.

"Açılmıyor lanet olası," diye tısladım. Sayfayı tekrar yükledim. Açılmıştı.

"Açıldı," dedim bitkin bir sesle. Gözgöze geldik.

"Kazanamadın?" diye fısıldadı. Boynumu eğmiştim. Kahretsin.
Yapamadım işte. Kazanamadım.

"Üzme kendini," dedi yumuşacık bir sesle. Mümkün değildi. Üzüyordum işte.

"Nasıl kazanamam? Şimdi ne yapacağım ben?" diye yakındım. Tekrar mı çalışacaktım?

"Ne yapacağımı mı var? Sen istediğin şeyi bana söyleyeceksin ben de gerçekleştireceğim," dedi gayet normal bir şekilde.

"Bunu istemediğimi sana söyledim!" diye tısladım.

"İyi! Otur o zaman evde!" Ona gözlerimi dikerek baktım.

"Ne?!" diye bağırdı.

"Yok bir şey!"

"Onu diyorum hayır bunu diyorum hayır. Ne diyeyim yani şimdi?" dedi az öncekine nazaran daha kısık bir sesle.

"Deme bir şey!"

Gözlerimi ondan ayırıp yola baktım. Sinir etmişti yine beni.

Adamın bir şey yaptığı yok. Sadece sana yardımcı olmak istiyor.

Birilerinin yardımı ile bir yerlere gelmek istiyorum. Bu kadar basit.

Birileri dediğin kişi kocan senin.

Ne yapacaktı ki hem? Sınavı kaybettim sonuçta. Yapabileceği bir şey yok ki.

Şirkette çalışırsın. Kendi emeğinle.

Evet bu olabilirdi. Ama Gece bunu istemiyordu. Babası en son bunu teklif ettiğinde kızdığını hatırlıyorum.

"Sizin şirkette çalışırım o zaman," dedim bir anda. Bakışlarını yoldan ayırıp bana çevirdi.

"O da nereden çıktı şimdi?" dedi hayretle.

"Bir yerden çıkmadı. Baban da söylemişti hem daha önceden," dediğimde burnundan soluduğuna şahit oldum.

"Sonra!"

"Ne sonra?" dedim kısık bir sesle.

"Sonra konuşalım!" Uysal bir şekilde başımı salladım. Araba kullanırken tartışmayı sevmiyordu. Belki yemek yerken konuşurduk.

--

Geldiğimiz mekan öyle lükstü ki kendimi buraya ait hissetmiyordum. Herkes fazla şıktı. Gereğinden fazla şık...

  Tüm çiftler gülüşerek yemeklerini yiyordu. Kimi masalar dopdoluydu. Kimi masalar ise sadece iki kişi ile doluydu. Bizim için ayırttığı yere oturduk. Sandalyemi çekme gibi bir centilmenlikte bulunmasını beklemek ahmaklık olur zaten. Adam bazı konularda hiç değişmiyordu.

"Siparişleri veriyorum ben," deyip garsonu çağırdı. Adlarını ilk kez duyduğum ve yiyip yememekte şüpheye düştüğüm yemekleri sipariş etti. İnatla gözlerine bakıyordum. Sanırım konuyu şimdi açabilirdim.

"Evet konuşalım," dedim bakışlarımı ona sabitleyip.

"Konuş."

"Normal bir işçi gibi sizin şirkette çalışabilirim. Tabii patron beni işe alırsa..." gözlerime şöyle bir baktı. Kafasını eğdi. Düşündü.

"İstediğin bu mu?" dedi gayet sakin bir sesle. Başımı yavaşça salladım. Yapacak başka bir şeyim yok ki. Madem edebiyat öğretmenliğini kazanamadım ben de puanımın yettiği bir mesleğe yönelirim. O da editörlük olabilirdi. Sonuçta çok amaçlı bir şirketleri vardı.

"Pekala. Hangi kademede olmak istersin? Müdür? Baş müdür? Müdür yardımcısı? Patron?"

Kaşlarım çatıldı. Bu da ne? Neden bunları isteyeyim ki?

"Elbette bunları istemiyorum. Basın editörlüğü yapabilirim," dediğimde başını yana eğdi.

"Yapabileceğine eminim," diye takıldı.

"Hey! Yapma şunu. Ciddiyim."

"Ben de ciddiyim. İstediğin buysa..." pek gönüllü olmasa da kabul etti.

"Evet patron. İstediğim bu," deyip göz kırptım.

"Şirkette de beraber olma fikri hoşuma gitti," deyip hain bir ifade ile sırıttı. İyi bari aramız daha iyiydi.

"Benim de gidiyor," dedim dudaklarımı büzüp. Yutkundu. O sırada yemeklerimiz geldi. Ben yine şüpheyle yemeğe bakarken Gece yemeği bana anlattı ve en önemlisi zararsız olduğunu söylemişti. Ben de böylece tadına bakabilmiştim. İyiydi. Beklediğimin aksine.

"Bir kaç haftaya döneriz."

"Neden söyledin ki şimdi?" derken omuzlarım düşmüştü.

"Söylemese miydim?" dedi ikileme düşerek.

"Bir daha gelir miyiz ki buralara?"

"Elbette istiyorsan geliriz," deyip göz kırptı. Sevinçle önümdeki tabağı didiklemeye başladım. 

"Yarın Monaco'ya uçuyoruz öyle değil mi?"

"Evet güzelim öyle. Bir haftada orada takılırız. Sonra da memlekete," dedi şakayla karışık takılarak.

"Özledin mi sizinkileri?"

"Hayır neden özleyeyim?"

"Bilmem. Ben özledim mesela," deyip omuz silktim.

"Seni bir gün görmesem özlerim. Ama ailemi 2 yıl görmediğim oldu. Zerre bir özlem hissetmedim onlara karşı. Özleyemiyorum. Ben buyum güzelim." Romantik başlasa da sonlara doğru bozmuştu yine.

"Değişiksin cidden."

"Sen de bu yüzden aşık olmadın mı bana?" dedi havalı bir sesle.

"Sadece bu yüzden değil. Pek çok şeyine aşık oldum."

"Pek bir dürüstüz."

"Ne varmış yani dürüstsem?" Sesim eğlenir gibiydi.

"Bir şey yok canım." Aynı şekilde yanıt vermişti.

"Kalkalım mı artık?"

"Erken değil mi sevgilim?"

"Bir yerlere gideriz belki."

"Nasıl istersen..."

--

Lokantadan çıkıp arabaya bindik.

"Söyle bakalım. Nereye gitmek istiyorsun?" Arabayı çalıştırmadan hemen önce sormuştu.

"Gece kulübüne gidebiliriz," dediğimde gözleri parladı. Ve sırıttı. Kim bilir aklına ne gelmişti.

"Hay hay," deyip arabayı çalıştırdı. Boş yolda sabit bir hızla gidiyorduk. Yola odaklanmıştı her zamanki gibi. Bense gözümü ondan ayıramıyordum. Arada bir bana bakıp göz kırpıyordu.  Araba yaklaşık yarım saat sonra ışıklı bir yolun kenarında durdu. Arabadan iner inmez bir vale karşıladı bizi. Gece anahtarı verip elimi tuttu. Birlikte kulübün girişine yürüdük. İçeri giriş kapısını sorunsuzca geçtik. Diğer insanların girmesi bu kadar kolay değildi görünen o ki. Bu mekan diğer tüm barlardan farklıydı. Burada diğer barlardaki gibi ayakta birbirini yiyip bitiren çiftler yoktu. Daha usturupluydu herkes. Gece bize boş bir loca buldu. Oturur oturmaz birisi gelip siparişlerimizi aldı. Gece her zamanki gibi bana aynı içkiyi söylemişti. Kendisi ağır içiyordu yine.

"Araba kullanacaksın. Ona göre iç," diye uyardım. Gözlerime manalı manalı baktı.

"Tamam anne!"

"Bak ben dalga geçmiyorum. Ciddiyim. Az iç."

Kafasını yapmacık bir şekilde salladı. Bu halleri beni çileden çıkarıyordu ya neyse.

Az sonra siparişlerimiz geldi. Ben pisti izleyerek yudumladım içkimi. O da beni.

"Demek sen şirkette çalışmak istiyorsun." Hınzır bir ifade ile gülüyordu.

"Evet öyle."

"Eğlenceli olacağının teminatını verebilirim," deyip göz kırptı. Hadi canım! Şirkette de mi!

"Sen ciddi değilsin?" dedim sorar gibi. 

"Gayet ciddiyim." Bunu söylerken gözlerini bir an olsun benden ayırmadı. Anlaşıldı işimiz iş bizim.

--

İçkilerimizi içtikten sonra otele dönmüştük. Her ne kadar yolculuğu hop oturup hop kalkarak geçirsem de her şey yolundaydı. Gece içkiliyken de gayet güzel araba kullanıyordu. Onun kadar içseydim eminim şu an önümü bile göremezdim. Aramızdaki fark da bu noktada devreye giriyor zaten. 

"Gece." Gözünü tabletinden ayırıp bana baktı. Ne var anlamında göz kırptı. Ben yatakta telefonum ile ilgilenirken o tableti ile maillerini kontrol ediyordu.

"Bana hiç babandan bahsetmedin." Birbirimizi uzun süredir tanıyorduk. Ama bir kez olsun biyolojik babasından söz etmemişti. Hep merak etmiştim.

"Benim babam Duman Karayel, Işık." Yine Işık olmuştum. Kızdığı zaman Işık oluyordum. Sevgilim veya karıcım değil...

"Biyolojik babandan bahsettiğimi biliyorsun." Artık telefonumu tamamen bırakmıştım. Ondan alacağım cevaba odaklamıştım kendimi.

"Ne bilmek istiyorsun ki onun hakkında? Ben bile hiç bir şey bilmezken sen neden bilmek istiyorsun?" Sözlerini öyle bir tonda söylemişti ki... Sorduğuma pişman olacaktım neredeyse. 

"Onun hakkında... hiç mi bir şey bilmiyorsun?"

"Bizi terk edip gitmesi dışında hiçbir sikim bilmiyorum," derken öfkeliydi. Babasına öfkeliydi.

"Belki gitmek zorund-"

"Işık sus! Ciddiyim kalbini kırarım. Sus!" Ha! Yine ben mi hatalıydım? Bir şey söylemedim ki.

"Bu kadar mı yani? Onu hatırlamıyor musun bile?"

"Hayal meyal hatırlıyorum. Sadece... bir gün bana oyuncak araba almıştı. O gün çok mutlu olmuştum."

Dudaklarında hafif bir tebessüm oluşur gibi oldu. Ama hemen silindi. Anlaşılan babasına çok sinirliydi.

"Onu hiç aradın mı?"

"Hayır. Neden arayacağım? Bizi isteseydi bırakıp gider miydi zaten?"

"Çıkıp gelse..."

Kaşlarını çattı.

"Uzatma artık. Sana söyledim. O benim için hiçbir şey ifade etmiyor. Adını bile bilmiyorum." Bu gerçekten çok acı bir şeydi. İnsan babasının adını bilmez miydi hiç? Üstüne gitmedim. Zaten yeterince rahatsız olmuştu sorumdan.

"Hadi gel, uyuyalım."

Saniye bile geçmeden tabletini kapatıp yanıma geldi. Pikeyi kaldırıp o da içeri girdi. Beni göğsüne yatırıp kafama yumuşacık bir öpücük bıraktı.

"Ben çocuğumuza öyle güzel babalık yapacağım ki..."

Sonlara doğru sesi kısıldı ve artık onu duyamaz oldum. Zaten uyku alemine geçmiştim çoktan.

--

Beni uykumdan uyandıran şey kocamın yaramaz parmaklarıydı. Vücudumda gezilmedik tek yer bırakmadı parmakları. Sabah sabah şiş olan dudaklarımı parmaklarının arasına aldı. Burnumu sıktı. Kirpiklerimi okşadı. Gözümü bir anda açınca yakalanma duygusu ile ağzı açıldı. Daha sonra kapattı.

"Günaydın," dedim gülümseyerek. Dudaklarıma bir öpücük kondurdu.

"Günaydın hayatım," derken elini yüzüme koydu. Parmağı ile yanağımı okşarken üzerime çıkmıştı.

"Sabahını güzelleştirmemi ister misin?" deyip tüm bedenini bana bastırdı. İnleyip bacaklarımı gerdim.

"Sen ister misin?" dediğimde aheste aheste kafasını salladı.

"Ben de isterim öyleyse." Sırıttı. Dilini dudaklarında gezdirdi. Üzeri çıplaktı. Ve teni ateş gibiydi. Üzerimdeki tişörtü çıkarmakta hiç zaman kaybetmedi. Birkaç saniye bile sürmemişti. İçimde sütyen yoktu. Bu onu tahrik etmişti. Anlamam zor olmadı çünkü kasıklarımın üstünde adeta çağlıyordu.

(+18)

"Mmm..."  dişlerini dudaklarına geçirdi. Çıplak göğüslerimi avuçladı. Tam doluyordu avuçları.

"Bunlara hasta olduğumu biliyorsun," deyip göğüs ucumu çekiştirdi. Bu hareketi sinir uçlarımı ayağa kaldırmıştı.

"Ve buna da," deyip elini aramıza koydu. Eli kadınlığımın üstündeydi. Aramızdaki eşofman bariyerini kaldırmak için çaba sarfetmedi. Önce özenle göğüslerim ile ilgilendi.

"Ahh..." o ne zaman ki göğüslerimi dişledi ağzımdan bir inleme kaçıverdi. Beni mahvediyordu her seferinde.

"Sevdin mi?" diye sordu göğüs ucumu ağzından çıkarmadan. Hevesle başımı salladım. "Evet, çok..." Eskisi gibi sessiz kalamıyordum. O bana ahlaksız şeyler söyledikçe iki kat ahlaksız şeyler ile karşılık vermek istiyordum. Resmen bir sanat eseri ile uğraşır gibiydi. Bir ressamın tuvaline olan ilgisi gibiydi...  bana olan ilgisi. Harika hissettiriyordu bu.

"Bunları ilk gördüğümde... üzerimde gidip gelirken bedenime çarptıklarını hayal ettim." Açık sözlülüğü... Aman Yarabbi! Gerçekten böyle mi düşünmüştü? Oysa ki beni ilk gördüğünde hiç de ilgili gibi değildi.

"Sen de benim üzerimde aynı etkiyi yarattın," dediğimde dudakları gerildi ve güldüğünü anladım.

"Sen ne hayal ettin? Üzerinde gidip gelirken hayalarımın vücuduna çarpışını mı?" Ona önce gözlerimi dikip sonra devirmek istiyordum. Hiç böyle bir şey düşünmemiştim.

"Hayır. O kadar ahlaksız değildi benimki. Sadece... ilkimin senin gibi bir adamla olabileceğini falan," dediğimde göğsümü dişledi.

"İlkin..." duraksadı. Göğüs ucumu emdi. "Eşsizdi." Böyle düşünmesi hoşuma gitmişti. Çünkü ben ilkimi gerçekten vasat görüyordum. Ona zevk verdiğimden bile emin değildim.

Göğsümle olan işi bitince yavaş yavaş aşağı kaymaya başladı. Karnımın üstünü öptü.

"Bunun içinde ikimizden bir parça," deyip çenesini sürttü. 

Düşüncesi bile çok güzeldi. Gece'nin de bunu istemesi daha da güzeldi. Biraz daha aşağı indiğinde eşofmanım ile karşılaştı. Onu yok etmek zor değildi. Belimin iki kenarından tutup çabucak indirdi eşofmanımı. Ama külodumu çıkarmadı. Tam o tepeceğin üstüne, klitorisime dudaklarını bastırdı. Sırtım yay gibi gerildi.

"Ah, lütfen.."

Sakalları külodumun ince kumaşının üstünden kadınlığıma batıyordu. Bu... bu o kadar erotikti ki...

"Ne lütfen?" diye soludu.

"Lütfen onu da..." devamını söyleyemiyordum.

"Onu da?" Gözgözeydik. Kafam arzudan yataktan kalkmıştı.

"Onu da em," deyip kafamı yatağa bıraktım. Ellerini göğsüme çıkarıp sıktı. Canım yanmıştı. Yanmamıştı. İkisinin tam arasındaydı.

"Onu emmemi mi istiyorsun?" diye mırıldandı kısık sesle.

"Evet, evet onu da... onu da em." Bir süre sonra bende bile utanma denen şey kalmamıştı. Beni kendine benzetiyordu.

"Fıstığım ister de..." külodumu parmakları ile yana kaydırdı.
"Ben yapmaz mıyım?" Dudaklarını alev alev yanan klitorisime sürttü. Soluğum kesildi.

"Of!.. kahretsin! Devam et! Hadi yalvarırım."

Dudaklarını araladı ve küçük tepeyi dudakları arasına aldı. Bacaklarım titriyordu. Gözlerim kapanmıştı arzudan.

"Biliyor musun? Arzudan kıvranırken çok seksisin..."

Ah! Kahretsin! Bu sözler beni yıkıyordu.

"Arzudan kıvranmamı seviyor musun?" diye sordum nefes nefese.

"Seksi hallerine bayılıyorum."

Ve artık o tepeyi dudakları arasında sağa sola yatırmaya başladı. Ağzını öyle bir kullanıyordu ki... yanakları bacağımın iç tarafına sürtünüyordu bunları yaparken. Ensesini tırnaklıyordum. Yakındım. Çok...

"Evet! Da..ha... daha hızlı."

Emrime öyle seri itaat etti ki birkaç saniye sonra iliklerimde toplanan bütün her şeyin bir kasırga gibi patladığına şahit oldum. Bir patırtı oldu. Ben hâlâ gelirken bir parmağını içime itip baş parmağını klitorisime bastırdı. Parmağını içime sokup çıkarırken baş parmağıyla da küçük tepeme basınç yapıyordu. Basınç canımı yakıyordu.

"Çek," deyip elini ittirdim. Bu yaptığının zevkle uzaktan yakından alakası yoktu. Canımı acıtıyordu.

"Bekle, birazdan etkisini göreceksin," deyip diğer parmağını da içime kaydırdı. Ben haykırırken içimde hareketlendi parmakları. İçimde daireler çizerek esnetiyordu beni. Ah! Bir kez daha!

"Canım acıyor. Çek lütfen," deyip parmağını ittirmeye çalıştım.

"Dayan, biraz daha dayan. Çektiğimde olanlara bayılacaksın." Parmaklarını derinlerime itiyordu. Kalçalarım istemsizce oynamaya başlayınca yakın olduğumu anladım. Az sonra parmağını klitorisimden çekti ve... ben deli gibi titreyerek boşalmaya başladım. Öyle ki bacaklarım kıpır kıpırdı. Sırtım yay gibi gerilip yataktan ayrılmıştı. Ellerim göğüslerime çıkmıştı. O basıncın ne işe yaradığını anladım. Patlayıcı bir etki yaratıyormuş meğer.
Eserine iştahla bakıyordu. Eşofmanını ne ara çıkardığını anlamamıştım. Boxerını da...

Kendini sıvazladığını gözlerim açıldığında fark ettim. Beni izliyordu ve kendini elliyordu. Hiç mi hiç utanması yoktu. Elini heybetli erkekliği boyunca kaydırıp geri çekiyordu. Ucuna geldiği zaman okşuyordu. Ah! Bu bile beni tekrardan getirebilirdi! Ama sıra ondaydı. Ona bir orgazm borçluydum. Ellerini ittirip kendi elimi işin içine soktum. Az önce kendi yaptığını ben yapmaya başladım. Bağdaş kurmuş ve yatağın ortasındaydı. Onu ittirip sırtının yatağa çarpmasına sebep oldum. Bacakları arasına girip erkekliğini boylu boyunca kaydırdım. O toplarını okşarken ben erkekliğini okşuyordum. Eğilip ona dudağımı sürttüm. Aynı onun bana yaptığı gibi. İnledi. Kendini biraz daha itti bana.

Dudaklarımı aralayıp onu ağzıma aldım. Yanaklarımın iç tarafına sürttüm. Dilimi erkekliğinin altı boyunca kaydırıp dışarı çıkardım daha sonra aynısını tekrarlayıp tekrar ağzıma aldım. Bunu arka arkaya üç kez tekrarlayınca ağzımda seğirdi. Doğru yoldayım. Bu kez ellerimi toplarına koydum. Onu ağzımda ileri geri okşarken bir yandan da topları ile oynuyordum. Ellerini saçlarıma daldırdı. Kafamı daha da çekiyordu kendine. Onu boğazımın gerisinde hissedince öksürerek geri çekildim. Ucundaki sıvıyı dilimle temizledim. Vücudu gibi sıcaktı. Hatta daha da sıcaktı. Onu tekrar ağzıma aldım.

"Ah! Biraz daha ileri al onu!" deyip kendini bana itti.

"Evet! Daha da!" Adam doymak nedir bilmiyordu. Hal böyle olunca ben ekstra yoruyordum ağzımı. Ağzımda arka arkaya seğirdi. Kalın aletini tek elimle sıvazlayıp pürüzsüz başını emdim. Ucuna getirdiğim zevk suyunu dilimin küçük hareketleri ile yaladım. Bacak kasları gerildi. Soluğu şiddetlendi. Onun heyecanlandığını hissetmek çıldırtıyordu beni. Onu iki elimde sıvazlamaya başladım. Sırtı dikleşti. Bir an yataktan kaldırdığı başı ağzımda patlayan ilk yoğun meni dalgasıyla tekrar sertçe geriye düştü. Onun tadı algılarımı harekete geçirdi. Hareketlerimi devam ettirdim. Sarsıla sarsıla uzun uzun boşaldı Gece ve dudaklarımın kenarından taşana kadar doldurdu ağzımı. 

Başımı kaldırdığımda göz göze geldik. Gözleri ışıl ışıldı. Benimse gözlerim arzudan yanıyordu.

"Islak mısın?" diye sordu, elini hâlâ indirmediği külodumun kenarına geçirip.

"Evet."

"Demek beni emmek seni ıslattı," deyip külodu bir anda indirdi. Az önce elimde dağılıp yumuşayan erkekliği şimdi yine zırh gibiydi. Sertti. Onu küçük yarığımda gezdirdi. Neden oyun oynuyordu? Beni bekletmekten zevk aldığını biliyordum.

"Hadi, ver bana istediğimi." Bacaklarımı ayırdı.

"Vereceğim. Ama biraz bekleyeceksin."

"Şunu yapmandan nefret ediyorum," diye homurdandım.

"Ben bayılıyorum." Aletini kadınlığımın üzerinde bir aşağı bir yukarı gezdirdi. İlla beni sinir edecek bir şey buluyordu. Şimdi de oyun oynuyor.
Kalçalarım ona itiliyordu.

"Her zaman heveslisin."

Evet sen böyle yaptıkça daha da...

"Hadi artık!" Beni huysuzlandırmaya bayılıyordu.

"Hazzı ertelemeyi hiç bilmiyorsun karıcım," deyip bir anda içime kökledi. Bacaklarım ani girişinden kapandı. Gece onları tek eliyle açıp beni kendine göre açıladı. Arkamdaydı ve bir bacağımı havada tutuyordu. Bunu hiç denememiştik. Acaba daha neler vardı yapmadığımız? Bir eliyle kolaylıkla göğsüme ulaşabiliyordu diğer eli ile de kadınlığıma. Bacağım düşer gibi olduğunda tekrar kaldırıyordu. Giriş çıkışlarını yaparken kalçalarıma değen hayalarının çıkardığı ses beni daha da tahrik ediyordu. Boynuma kolaylıkla erişebiliyordu. Saçlarımı önüme itip boynumu öptü. Emdi... Bacaklarım kasılmıştı ama o durmuyordu.

"Bunu sevdin mi?" diye soludu kulağıma.

"Evet, evet sevdim!" Nefes almakta güçlük çekmem dışında her şey harikaydı. Kadınlığım arka arkaya seğirince inledi.

"Ne kadar çabuk!" diye tısladı. Hadi ama sanki benim elimde mi? Sen tüm bunları yaparken ben kendimi nasıl tutabilirim? Yakındım, çok yakındım. Öyle ki artık bacağım havada duramıyordu. Gece bacağımı havada tutmaya çalışırken hareketlerini daha da hızlandırdı. "Ahh!.." Canım yanıyordu ama zevk tarifsizdi.

"Geliyor musun, söyle bana?" Hareketleri arasında nasıl böyle konuşabiliyordu? Ben zor nefes alıyordum.

"Evet! Geliyorum!" Elini klitorisime götürüp daireler çizerek okşadı. Bu beni orgazma daha da yakın kılıyordu. İçimdeki o noktayı buldu. Uzun erkekliğini oraya bastırıp sarsılarak gelmeme sebep oldu. İçime sıcacık tohumlarını bırakırken boynumu emiyordu. Burnunu sürterek boynumu istila ediyordu. Bacaklarım titrerken o hâlâ geliyordu. Sert bir haykırış kopardı. Titreyen bacaklarımı elleri ile sabitledi. İkimizin de normale dönmesi bir dakika bile sürmedi. Orgazmın artçı şokları geçmişti. İçimden yavaşça ayrıldı.

(+18 SON)

"Vay canına," diye mırıldandı.

"Gerçekten vay canına," diye katıldım ona. Sabah sabah beni yorsa da efsaneydi.

"Bu gün Monaco'ya geçeceğiz," deyip yanağımı okşadı.

"Tamam hayatım."

--

Uçak yolculuğumuz diğerleri gibi uzun sürmemişti. Monaco da hava harikaydı. Güneş tam tepemizde ışıldıyordu. Otel sahile sıfırdı. Odamızın terası denize bakıyordu. Bu güne dek kaldığımız tüm otellerden daha özel ve güzeldi. Sonunda bavulumdaki bikinilerimi burada giyebilecektim.

"Beğenmiş gibisin." Benimle birlikte o da manzarayı izliyordu.

"Tabii ki beğendim. Burası... harika." Cevabım karşısında gülümsedi.

"Elbette harika. Biraz dinlen. Sonra istersen çıkarız."

"Çıkalım lütfen. Ben buraya bayıldım."

  Burada geçireceğimiz bir hafta eminim çok çabuk geçecekti. Ama bir o kadar da eğlenceli olacaktı.

DÜZENLENDİ ✔️

BÖLÜM SONU

Herkes bu bölümde en beğendiği veya etkilendiği sahneyi buraya yazabilir mi?

Continue Reading

You'll Also Like

844K 50.3K 68
"Hiç bir aile karesinde yerim yokmuş ki benim" Ben Buse. Buse Yalın olarak doğmuştum ve şimdi Buse Gamzeli olarak ölecektim. Bu ruhu ölmüş, bedeni ya...
53.5K 5.4K 41
🔥🔥🔥 Hissizliğiyle geceye diz çöktüren, acımasızca katleden bir cellât! Katletiği her canda kana olan susuzluğunu gideren bir yargıç! O lanetlenmiş...
183K 7.2K 23
BxG x270724:sizi seviyorum hocam Leemins_:hocam mı benim öğrencimsin yani?Hemen ismini ve sınıfını söyle lütfen x270724:güldürmeyin beni hocam ismimi...
Gece Mavisi By l

Teen Fiction

7.6M 198K 71
*Düzenlemede olduğu için çelişkiler olabilir.* "Bu bizi anlatıyor aslında.Sen gökyüzüsün.Ben de üzerinde dolaşan yağmur bulutları.Gri bulutlar.Seni k...