AŞKIN ÖRTÜSÜ

By gasem2515

162K 10.9K 3.4K

‹ TAMAMLANDI › "Gönlümü bıraksam denize ; taşar mıydı hasret acısından yoksa çeker miydi sularını utancında... More

TANITIM
-1- AŞK
-2- AŞKLA GELEN
- 3 - ARAYIŞ
- 4 - MUCİZE
Darbe girişimine karşı Halkın Darbesi
- 5 - YENİDEN AŞK
- 6 - İLK ADIM
- 7- ÖLÜMDEN BAŞKASI YALAN
- 8 - SUSARAK ÖZLÜYORUM
- 9 - RÜVEYDA
- 10 - EN KÖTÜ DOĞUM GÜNÜ
- 11 - SAKLI GERÇEK
- 12 - YIKILIŞ
- 13 - HİSSİZ BİR ACI
- 14 - KARAR
- 15 - KERİM
- 16 - BİR PARÇA HUZUR
- 17 - MEDRESE
- 18 - BEKLENMEYEN
- 19 - MAVİ
- 20 - VASİYET MEKTUBU
- 21 - ANNE
- 22 - PATRON
- 23 - EN GÜZEL DERT
- 24 - YENİ ORTAK
- 25 - KARMAŞIKLIK
- 26 - KIZ KARDEŞ
- 27 - EVLENMEK?
- 28 - KÖY
- 29 - İTİRAF
- 30 - NİŞAN
- 31 - DÜĞÜN GÖSTERİSİ
- 32 - KARŞILAŞMA
- 33 - DEPO
- 34 - BABA KAZIĞI
- 35 - LÜTFEN UYAN
- 37 - EVLENME TEKLİFİ
- 38 - BEKLENEN NİKAH
- 39 - İMKANSIZ
- 40 - İMTİHAN
- 41 - ÇARESIZLIK
- 42 - PAMUK ŞEKERİ
- 43 - VUSLAT
YENİ HİKAYEDEN BİR KISIM
- 44. - PİŞMANLIK?
45. GÜVEN
46. MÜJDE
47. BÜYÜK ŞOK
- 48 - MAPUSHANE / Kısım 1
- 48 - MAPUSHANE / 2.KISIM
- 49 - BİR AİLENİN DRAMI
- 50 - BEKLEYİŞ
- FİNAL BİLGİLENDİRMESİ -
- 51 - KAVUŞMA
52. MUTLULUK
53. FİNAL
Özel bölüm
DİKKAT!
Özel bölüm 2
SÜRPRİZ!!!

- 36 - ÖMER BEY

1.7K 141 151
By gasem2515

Selamün aleyküm millet. Canınız Yazarınız geldi 😁 Hemen konuya giriyorum. Rüveyda ve Kerim için karakter kullanmayacağımı belirtmiştim ama Erdem ve Berna için kullanmak istedim. Benim fikirlerim medyada, siz de fikrinizi yorumlarınızı benimle paylaşırsanız çok sevinirim. En güzele emanetsiniz. Bu arada regaip kandiliniz şimdiden mübarek olsun. Bana da dua edin lütfen ihtiyacım var. 😊 İyi okumalar...

Canım karşim YusraKoyuncu ya gelsin 💜

Yazardan :

Umut parçaları tükenmişliği bırakırsa bir kenara, hayat renk bulurdu belki de. Rengine bürünen hayatın dokunulmazlığı mı vardır ki öylece sahiplendiğimiz hayat... Sahibi olduklarımızın sahibinin, bizlerin sahibinin elinde oysa ki hayat. Tüm yaprakları savurup bir kenara, yağmurun yağacağını haykıran gök gürültüsü gibi habercisi yoktur mutluluğun. Ama hissiyatı vardır umuttan ötürü. Rüveyda içinde bulunan bir parça umudun verdiği mutluluğa sarılarak yaklaştı Kerim'e...

- Ke... Kerim. Ben, geldim.

Sesini kendisi bile zor duymuştu. Rahatsız etmek istemiyordu adamı. Korkuyordu, içindeki duyguların çatışma sesinin dışa vurmasından korkuyordu. Nefes alıp verirken, soluduğu havaya zarar vermekten korkuyordu. Onun soluduğu havayı kirletmek hakkı değildi sanki onun. Ses tellerinin izin verdiği kadar tekrar mırıldandı bir şeyler :

- Geçmişi geri getirmeyecek ama özür... Ben senden özür dilerim.

Konuşup konuşmamakta hâlâ kararsızdı. İçindekilerini duyurmalı mıydı karşısındaki ,kendisini duyup duymadığından emin olmadığı adama? Tekrar temizledi boğazını.

- Ben... Ben sana, bir şey olmasını istemiyorum. Dua ediyorum Allâh'a. Gözlerini açmanı diliyorum. Çünkü...

Tekrar bir hıçkırık tıkadı boğazını. Eliyle kapattı ağzını. Hıçkırığını yuttuktan sonra devam etti :

- Çünkü senin gözlerin hayatı anımsatıyor insana. Sanki kapanınca gözlerin, hayat soluyor. Dünyada mavi dışında bir renk yokmuş gibi, sen kapatınca gözlerini her yer karanlığa bürünüyor.

Artık gözyaşlarını tutamıyordu. Hıçkırıklarının izin verdiğince sürdürdü konuşmasını :

- Uyan Kerim, n'olur... Uyan bak herkes seni bekliyor dışarıda. Lütfen... Uyan...

Elini kaldırdı, havada kalan eline baktı önce. Yüreği kavrulurken elinin de kavrulup kavrulmayacağını istemekte kararsızdı. Titreyen elini yavaşça adamın eline yaklaştırdı. Gözlerini yumarak parmak uçlarını dokundurdu adamın eline. Anında vücuduna yayılan titremeyle açtı gözlerini.

- Artık çıkmanız lazım. Birazdan doktor bey gelecek.

Duyduğu sesle hemen çekti elini Rüveyda. Tekrar yorgun yüzünü inceledi Kerim'in. Kalbinden damlayan kanın vücudunda can bulmasını istedi. Sonra hüzünle hemşirenin yüzüne baktı. Israrla başını yana eğdi. Biraz daha kalmak istiyordu. Hemşire ise anlayış bekleyen bakışlarıyla başını sağa sola salladı. O da ayırmak istemiyordu sevdiği adamdan kadını. Ama böyle gerekiyordu. Rüveyda daha fazla zorluk çıkarmadan son kez Kerim'in buz gibi yüzüne baktıktan sonra geriye doğru adımlayarak yavaş yavaş çıktı odadan.


Bu sırada lavabodan dönen Berna koridorda volta atıyordu. Rüveyda'nın çıktığını görünce kaşlarını çatarak yanına yaklaştı. Kabullenmişti Kerim'in onu sevdiğini ama içini parçalayan kıskanç yanına engel olamıyordu. Seven kadın kıskanırdı. Her şeye rağmen seviyordu Kerim'i.

- İçeri girmemize izin var mı?

- Şey.. Yok aslında.

Berna durumu anlayınca hemşireye ezici bakışlar attı. Hemşire umursamaz bir tavırla yanlarından ayrılırken konuyu uzatmamak adına içine atmayı tercih etti Berna.

- Durumu nasıl, iyi görünüyor mu?

Berna'nın sorusu üzerine gözlerinden bir damla yaş aktı Rüveyda'nın. Ruh gibi yatıyordu içerde Kerim. Nasıl iyi diyebilirdi? Hareketsiz duran bedeni, bembeyaz yüzü aklına gelince içinde dağlanan umutlarıyla beraber çöktü yere. Berna anlamıştı iyi görünmediğini. Rüveyda'yla beraber o da çöktü yere.

- Ağlama ya yeter ağlama. Niye böyle davranıyorsun? İyi o tamam mı? Daha da iyi olacak. Kendine gel, ağlama dedim sana. Kerim'in bir şeyi yok.

Berna, Rüveyda'yı sarsarak kendine getirmeye çalışıyordu. Rüveyda ise bomboş gözlerle karşısına bakarken hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Artık tamamen kendinden geçmişti. Şiddetli ağlayışını Berna'nın attığı tokatla yarıda kesti. Daha yeni duymaya başlıyordu söylediklerini.

- Kendine gel, sana diyorum.

Rüveyda ağlamayı kesmiş şaşkın bir vaziyette Berna'ya bakkyordu. Tam ağzını açacakken yanlarına yaklaşan polis memuru ondan önce davrandı :

- Rüveyda ÇETİN, hanginiz?

Rüveyda gözyaşlarını silerken ayağa kalktı.

- Buyrun, benim.

- İfadenizi almamız lazım.

Rüveyda başıyla onaylayıp polis memurunu takip etti.

*****************************

Zaman değişse insan değişir miydi? Mesela şu andan daha geri bir zamana gidilse bir insan yine aynı şeyi mi yapardı yoksa daha farklı mı davranırdı? Kim bilir, belki de yapmazdı aynı şeyi. Ama sonucu yine aynı olurdu. Neden mi dersiniz? Kader... Kaderinde varsa yaşarsın, kaderinde varsa ölürsün, kaderinde varsa seversin ve kaderinde varsa çekersin...

Herkesin içini kaplayan kapkara bir duman gibi umutsuzluk , belki de tek bir işaretle dönerdi gökyüzüne bile sığmayan bir umuda... Ama Kerim herkese kızmış, kırılmış gibi kimseye cevap vermiyordu. Hiçbir tepki, kımıldama yoktu hala. Koridordaki sessiz bekleyiş sanki fırtına öncesiydi... Gözyaşları bile susmuştu artık. Nefes sesleri dışında bir şey duyuluyordu ki Erdem'in yorgun sesi dağıttı bu korkunç bekleyişin havasını :

- Yarın lys sınavı var.

Kimse düşünemiyordu artık bunu. O sınava Kerim'in de girmesi lazımdı ama... Rüveyda boğazını temizleyerek yanıtladı Erdem'i :

- Siz gidin öyleyse artık. Saat çok geç oldu zaten. Uykunuzu almadan girerseniz kötü olur.

- Hayır, ben gitmek istemiyorum. Hem Kerim giremeyecekse ben de girmem o sınava.

- Yapmayın böyle lütfen. Hadi Erdem, Berna'yı da evine bırak. Yarın sınavdan sonra gelirsiniz. Hem ben arar haberdar ederim sizi bir gelişme olursa.

- Gitmeyeceğim dedim anlamıyor musun?

Erdem kalkıp Rüveyda'nın yamında oturan Berna'nın önüne çömeldi. Ağlamaktan gözleri kıpkırmızı olmuştu.

- Bak Berna, şu an Kerim bu isyanını görse eminim bir daha açmak istemez gözlerini. Kardeşimi tanıyorum ben. Yarın uyandığında sınava girmediğimizi öğrenirse çok kızacak bize.

Erdem'in sesi kısılmıştı yorgunluktan. Fısıltı gibi çıkıyordu. Ortam bu kadar sessiz olmasaydı Berna bile işitmezdi sesini belki.

- Ama Erdem...

- Ama çaresizlikten doğan bir kelimedir. Çaresiz değiliz biz. Kerim uyanacak, uyanmayacakmış gibi davranma.

Berna başıyla Erdem'i onaylayınca ellerinden tutup kaldırdı Erdem. Bakışları az önce yanında oturan Merve'yi bulunca kaşlarını çatmaya çalışarak kalkmasını işaret etti.

- Hadi Merve, ne bekliyorsun?

- Benim sınavım yok. Mezunlar düşünsün.

Merve ilk yılından tercih yaptığı için bahane uydurmuştu kendine Rüveyd'yla kalabilmek için. Kerim'le aralarında yıl yoktu ama ay vardı. Hep olmasını istediği abisini geç bulmuştu, erken kaybetmek istemiyordu. Erdem bir cevap bekler gibi yüzünü Rüveyda'ya döndü. Başıyla onayladı kalması için Rüveyda.

- Siz gidin, ben birazdan bir oda ayarlarım. Uyur orada, Bilal Abi de geleceğini söylemişti zaten. Aklın burada kalmasın.

- Peki.

Erdem ve koluna ruhsuz bedeniyle girmiş olan Berna tam gidecekken Rüveyda tekrardan durdurdu onları.

- Berna, Erdem !

İkisi de durup yavaşça Rüveyda'ya döndüler. Ne diyeceğini bekliyorlardı ama ayakta duracak halleri bile yoktu.

- Allah yar ve yardımcınız olsun. Hakkınızda hayırlısı olsun inşallah. Size dua edeceğim.

- Teşekkür ederim.

- Sağol.

İkisi de aynı anda minnettarlıklarını belli edecek şekilde gülümseyerek cevapladılar Rüveyda'yı.

*****************************

Gece saat 03.00 sularında hâlâ aynı sessizlik hakimdi koskoca koridorda. Ta ki Ömer Bey'in hastahanede olduğunu unutup tüm insanları rahatsız edecek şekilde kızının ismini haykırmasına kadar...

- Merveee!

Merve irkilerek oturduğu yerden sıçradı. Kalbinin nasıl korkuyla attığı dışardan bakınca bile göğüs kafesinin hızla inip kalkmasından anlaşılıyordu. Babası yanına gelince gözlerini yumarak ondan gelecek darbeye hazırladı kendini. Yanılmadı da... Merve'nin babasından tokat yemesiyle Rüveyda hızla yanlarına ulaştı. Ne diyeceğini bilmiyordu, o da çok korkuyordu bu bencil adamdan. Sadece bakmakla yetindi.

- Neredesin sen günlerdir ha? Annen nasıl perişan hâlde haberin var mı? Evi terk etmek de ne demek? Hem senin burada ne işin var?

- Abimin uyanmasını bekliyorum.

Net bir şekilde söylediği şeyle Ömer Bey öfke dolu bakışlarını Rüveyda'ya çevirdi. Bilmediğini umarak Merve'yi azarlamaya devam etti.

- Ne abisi? Ne saçmalıyorsun sen? Hemen evine dönüyorsun.

- Rüveyda biliyor.

Merve gayet sakin bir şekilde cevaplıyordu babasını. Babası ise onun aksine sinirden göz bebekleri bile titriyordu. Üzerine yürümeye başladığında Rüveyda bu kez engel olmaya çalıştı.

- Ömer Bey, rahat bırakın kızı. Kerim'e bir şey söylemedim.

Ömer Bey ise hâlâ sataşacak yer arıyordu kırmızı görmüş boğa gibi.

- Sen kimsin de bana emir veriyorsun? Ben sana buradan defolmanı söylememiş miydim? Hemen terk et burayı, beni zor kullandırtma.

Merve tüm bunları anlamıyormuş gibi araya girerek konuyu değiştirdi :

- Baba, lütfen abimin de bilmesine izin ver. Uyandığında ona sarılmak istiyorum. Lütfen ona anlatmama izin ver.

Ömer Bey bu kez de Merve'ye döndü. İki zavallı kız arasında gidip geliyordu.

- Kerim zaten bir kızım olduğunu biliyor. Ama seni asla tanımayacak. Duydun mu beni? Onun gibi olmayacaksın sen, kafanı karıştırmasına izin vermem. Ne ben, ne de annen buna izin vermeyeceğiz.

Âdeta tıslayarak konuşması iki genç kızı da ürkütmüştü. Rüveyda şimdi anlıyordu Erdem'in neden anlatmadığını. Belli ki bu adamdan korkuyordu o da. Ya da şimdilik uygun zamanı bekliyordu. Belki de Ömer Bey, Erdem'in bildiğini bile bilmiyordu henüz. Merve duvara yaslanıp korkuyla başını aşağı yukarı sallayarak babasını onayladı.

- Şimdi hemen eve dönüyorsun.

- O eve dönmek istemiyorum.

- Sen beni anlamadın sanırım.

- Yeter, yeter, yeter! Tamam mı yeter! Anlamadım, anlamak da istemiyorum bu saçma oyunlarını. Abim gözlerini açar açmaz anlatacağım ona her şeyi. Engel olamayacaksın bana.

Merve'nin deli cesareti Rüveyda'yı şaşırtmıştı. Ömer Bey de sadece gülerek kendince dalga geçmişti onunla.

- Öyle mi dersin küçük hanım?

Merve'den ses çıkmayınca koridorun başında bekleyen adamlarından birini yanına çağırdı Ömer Bey :

- Hakan !

Adam koşarak iki saniye içinde yanlarında bitti hemen.

- Buyrun Ömer Bey.

- Merve Hanım'ı hemen eve götünüyorsunuz. Kapıdaki adam sayısını da arttır. Asla dışarı çıkmasına izin vermeyin. Okula bile gitmeyecek. Bir sorun olursa beni arayın.

- Emredersiniz efendim.

Adam kızı kolundan tutup zorla dışarı sürüklerken Rüveyda sadece donuk bakışlarıyla olanları izliyordu. Karşı çıkabilirdi belki ama bunun hiçbir işe yaramayacağını bildiği için kızgın boğayı daha da kızdırmak istemedi. Sonunda Merve gözyaşları içinde koridordan çıkarıldığında Ömer Bey yine küçümseyici gülüşünü takınarak Rüveyda'ya yaklaştı. Rüveyda geri adımladıkça o daha da üstüne yürüyordu .

- Sıra geldi sana... Bence ikimiz de kötü şeyler olmasını istemeyiz öyle değil mi? Akıllı bir kıza benziyorsun sen.

Korkudan kuruyan boğazından sesini zorla çıkararak konuşmaya çalıştı Rüveyda :

- Bakın Ömer Bey, ben sadece iyi olduğunu göreyim. Ondan sonra söz gideceğim.

Çok komik bir şey söylemiş gibi kahkaha atan Ömer Bey sonunda geri çekilerek Rüveyda'nın rahat nefes almasını sağladı.

- Senin yüzünden bu halde çocuk. Ölmesini bekliyorum desene sen ona. Seni polise şikayet etmediğime dua et sen. Şimdi defol git buradan hayatını söndürmeden.

Rüveyda inanamaz bir şekilde gözlerini karşısındaki bu acımasız adama dikti. Ne demek ölmesini beklemek... Kendi ölümünü bile beklerdi, onunkini beklemezdi Rüveyda. Beklediği her saniye canından can giderken nasıl böyle bir şey söylerdi.

- Nasıl böyle bir şey düşünebilirsiniz? Oğlunuzun gözlerini açmasını nefesimi tutmuş beklerken böyle bir düşünce barındıramazsınız kafanızda.

- Hadi ya... Kafamdaki düşüncelerin hesabını da sen mi tutar oldun? Bırak bu saftirik ayaklarını, oğlumun çevresinde dolanmayı da kes. Ondan sana gelir olmaz, başka bir av bul kendine.

Rüveyda iyice çıldırmaya başlamıştı. Kanın beynine sıçrayıp cinnet geçirmesi an meselesiydi. Nefes alış verişleri hızlanmıştı. Her şeye susabilirdi ama kendisine böyle bir yakıştırma yapılmasına asla izin vermezdi.

- Haddinizi bilin. Ben para avcısı falan değilim. Burada bir para avcısı varsa o da sizsiniz. Oğlunuz burada canıyla cebelleşirken siz hâlâ şirkette toplantı...

Ömer Bey'in elini havalandırmasıyla Rüveyda lafını yarıda kesip gözlerini yumdu sıkıca. Birkaç saniye öyle durdu ama beklediği darbe gelmemişti.

- O bir kere olur.

Rüveyda, İmam Bilal'in sesini duymasıyla sımsıkı yumduğu gözlerini açtı. Ömer Bey'in havadaki elini o tutmuştu.

- Sen kimsin lan , kimsiniz siz? Ne haddinize ha burada böyle durmak. Derhal defolun dedim. Birazdan gazeteciler gelecek, sakın dolanmayın buralarda.

Ömer Bey'in sinirleri tüm bedenine hakim olmuştu. Adamlarına işaret verip ikisini de çıkarmalarını istedi.

- Böyle bir hakkın yok. Bizi buradan uzaklaştıramazsın. Hem gazeteciler gelecek de ne demek? Oğlun şu an yoğun bakımda senin.

İmam Bilal de en az onun kadar tavan yapan sinirlerini belli etmeye başlamıştı. Rüveyda ise bu iki kızgın adamın arasında kalmış bakışlarıyla ikisi arasında mekik dokuyordu. En son aklına gelen fikirle yanlarından ayrılan hızlıca güvenliğin yanına gitti. Yanında güvenlikle beraber döndüğünde iki adam birbirlerinin yakasına yapışmıştı.

- Hey hey, ayrılın hemen.

Güvenlik ikisini ayırıp dışarı çıkmalarını söyleyince Rüveyda mahçupça Bilal Abi'ye baktı. İmam Bilal sessizce 'bönemli değil ' deyip gülümseyerek çıkışa yöneldi. Aynı anda Ömer Bey de ' bittin sen ' der gibi bakarak terk etti orayı.

Rüveyda yorgun bedenini taşıyamayarak oturdu tekrar eski yerine. Göz kapakları artık ağır geliyordu, kapandı kapanacaktı.

- Rüveyda .

Duyduğu sesle yerinden sıçradı Rüveyda. Kalbinin hızla attığına şahit olacaktı bu zaman dilimi ama Rüveyda kalbini hissetmiyordu. Atmayı bırakmış, o da karşısındaki adamın edeceği tek bir kelimeyi daha bekliyordu sanki.

- Ke... Kerim.

Kerim gülümseyerek yanına adımladı. Rüveyda'nın içi gülmek ve ağlamak arasında gidip gelirken yüzünde tek bir mimik bile oynamıyordu.

- Senden bir şey isteyebilir miyim?

Rüveyda hiç düşünmeden cevapladı karşısında tebessümle duran adamı :

- İste, canımı vereyim.

Adamın gülümsemesi biraz daha genişledi. Gözlerine yayıldı sanki. Parlıyordu gözleri.

- Kendine çok iyi bak. Kimsenin seni üzmesine sakın izin verme tamam mı?

- Neden böyle bir şey söyledin? Bir yere mi gideceksin?

- Belki giderim.

- Nereye gideceksin?

- Geri dönmeyeceğim bir yere...

- Gitme o zaman. N'olur gitme. Sen bana iyi bak. Veda eder gibi konuşma benimle yalvarırım Kerim.

Kerim bu kez yüzüne hüzünlü bir gülümseme yerleştirip yavaşça arkasını döndü.

- Kerim, dur gitme Kerim. Nereye gidiyorsun, beni bırakıp gitme. Kerim ! Kerim...

Rüveyda'nın haykırışları koridoru inletirken yanına gelen hemşirenin onu dürtmesiyle gözlerini açtı o korkunç rüyadan.

- Hanım efendi , iyi misiniz?

Rüveyda şaşkınca etrafına baktı bir süre. Hepsinin rüya olduğunu anlayınca ne ara uyuduğuna anlam veremedi. Gözü açıkken mi görmüştü yoksa o kötü rüyayı. Yoksa bu rüya... Gerçekten de bir veda mıydı? Kerim ona veda mı ediyordu? Küt küt atan kalbi bu düşünceyle durmuştu sanki. Gözünden akmakta olan yaşlar artmaya başlayınca karşısındaki hemşire ona endişeyle bakmaya devam ediyordu.

- Hemşire hanım, kurtarın onu. Gitmesine izin vermeyin n'olur vermeyin. Açsın artık gözlerini, bir şeyler yapın.

- Tamam , sakin olun.

Rüveyda sanki yaşamak için nefes alabilmek için yalvarıyordu hemşireye. Hemşire ise ne yaparsa yapsın ikna edemiyordu Rüveyda'yı. Son çare hasta odalarından boş olan birine götürüp sakinleştirici vurdu. Rüveyda bir süre daha sayıkladıktan sonra kalmayan mecali onu uyumaya zorladı. Derin bir uykuya daldı...

*****************************

Kimi zaman bittim dediğin anda doğarsın küllerinden. Kimi zaman gelir de doğduğuna pişman eder o küller seni. Sevene kül olmak da yakışır rüzgarda nereye gittiğini bilmeden savrularak. Bülbül olmak da yaraşır neye öttüğünü bilmeden derdini dökerek. Bazen de gün gelir küllerini peşinden sürüklenir seven muhtaçtır o külleri toplamaya. Bülbülü susturmak istemez lakin susturmaya muhtaçtır. Gülün rengi için, alevin ahengi için muhtaçtır bazen aşık tezat davranışlarda bulunmaya...

Rüveyda dalmış olduğu derin uykudan güneşin yüzüne çarpan ışıklarıyla uyandı. Gözlerini kısarak açtı yavaş yavaş. Etrafına bakındı. Bu odaya ne zaman geldiğini hatırlamıyordu. Sol tarafına dönünce odada bir hasta olduğunu gördü. Odadaki iki yataktan sol tarafta olanında bir hasta vardı. Erkek bir hastaydı ama emin olamıyordu. Gözleri hâlâ bulanıktı. Biraz daha ovdu gözlerini, tekrar kapatıp açtı yataktan doğrulurken. Ve o anda tanıdı onu. Yataktaki kişi aslında yabancı değildi. Yatakta uyuyan Rüveyda'nın benliğiydi...

- BÖLÜM SONU -

Hatalarım olduysa affola...

İthaf isteyenler yorumda belirtebilir 😇

Continue Reading

You'll Also Like

910K 58.2K 38
_𝚃𝙰𝙼𝙰𝙼𝙻𝙰𝙽𝙳𝙸_ Bilinmeyen Numara: Uydum şeytana, (14.32) Bilinmeyen Numara: Başladım sana yazmaya Bilinmeyen Numara: Allah'ım sen bu kulunu a...
2.8M 203K 53
Kayra: Kuryeniz çok yakışıklıydı vallahi! Çiçek Pastane: Lütfen, kuryemizin aklını çelip iş performansını düşürmeyiniz Çiçek Pastane: Hem kuryelerin...
394K 25.4K 56
Asel; Aslııı Asel;Aslııı Asel;Aslı kız ne dedikodular öğrendim bilemezsin!. Asel; Ömer abiyle karısı boşanıyorlarmış, zaten karısınıda hiç sevmezdim...
783K 40.8K 55
~TAMAMLANDI~ Siz; Mevzu derin konu gözlerin harelerine hapsettin sözlerin yakar durur beni duyamadım birileri buna aşkımı dedi*. Siz; İki deli bir ar...