AŞKIN ÖRTÜSÜ

By gasem2515

162K 10.9K 3.4K

‹ TAMAMLANDI › "Gönlümü bıraksam denize ; taşar mıydı hasret acısından yoksa çeker miydi sularını utancında... More

TANITIM
-1- AŞK
-2- AŞKLA GELEN
- 3 - ARAYIŞ
- 4 - MUCİZE
Darbe girişimine karşı Halkın Darbesi
- 5 - YENİDEN AŞK
- 6 - İLK ADIM
- 7- ÖLÜMDEN BAŞKASI YALAN
- 8 - SUSARAK ÖZLÜYORUM
- 9 - RÜVEYDA
- 10 - EN KÖTÜ DOĞUM GÜNÜ
- 11 - SAKLI GERÇEK
- 12 - YIKILIŞ
- 13 - HİSSİZ BİR ACI
- 14 - KARAR
- 15 - KERİM
- 16 - BİR PARÇA HUZUR
- 17 - MEDRESE
- 18 - BEKLENMEYEN
- 19 - MAVİ
- 20 - VASİYET MEKTUBU
- 21 - ANNE
- 22 - PATRON
- 23 - EN GÜZEL DERT
- 24 - YENİ ORTAK
- 25 - KARMAŞIKLIK
- 26 - KIZ KARDEŞ
- 27 - EVLENMEK?
- 28 - KÖY
- 29 - İTİRAF
- 30 - NİŞAN
- 31 - DÜĞÜN GÖSTERİSİ
- 32 - KARŞILAŞMA
- 34 - BABA KAZIĞI
- 35 - LÜTFEN UYAN
- 36 - ÖMER BEY
- 37 - EVLENME TEKLİFİ
- 38 - BEKLENEN NİKAH
- 39 - İMKANSIZ
- 40 - İMTİHAN
- 41 - ÇARESIZLIK
- 42 - PAMUK ŞEKERİ
- 43 - VUSLAT
YENİ HİKAYEDEN BİR KISIM
- 44. - PİŞMANLIK?
45. GÜVEN
46. MÜJDE
47. BÜYÜK ŞOK
- 48 - MAPUSHANE / Kısım 1
- 48 - MAPUSHANE / 2.KISIM
- 49 - BİR AİLENİN DRAMI
- 50 - BEKLEYİŞ
- FİNAL BİLGİLENDİRMESİ -
- 51 - KAVUŞMA
52. MUTLULUK
53. FİNAL
Özel bölüm
DİKKAT!
Özel bölüm 2
SÜRPRİZ!!!

- 33 - DEPO

1.6K 148 43
By gasem2515


Selamünaleyküm cankuşlar. Uzun bir aradan sonra tekrardan ben geldim. Sizi bölümle başbaşa bırakmadan önce söylemek istediğim bir şey var. Okunma sayısına oranla oy ve yorumlar çok az malesef. Bu da beni çok üzüyor ve gerçekten motivasyonumu düşürüyor. Bir yerden sonra yazma isteği bile kalmıyor. Yorumlarınızı gerçekten merak ediyorum. Yorum yapmadan geçmeyin lütfen cankuşlar. Sizleri seviyorum 😇 Selametle... İyi okumalar

Bölüm şarkısı: Sezen aksu -Tükeneceğiz

Mutluluğu elinde tutmak ona ulaşmaktan daha zordur. Tek bir hata kaybettirir bazen insana mutluluğu. Korkum bundan yanaydı. Rüveyda şu an hayal ettiğim yerdeydi , evet. Ama onu kaybetmek korkusu bu sevinci yaşamama izin vermiyor. Onu kaybetmek için bir nedenim yoktu ama kaybettirecek çok nedenim vardı. Bunlardan birisi de onu kaçırmadan önceki gün nişanlanmış olmam...

Bu karmaşayı bir an evvel çözmem lazımdı. Ama ondan önce yapmam gereken başka bir şey var ; Bilal Abi'den bize dini nikah kıymasını isteyecektim. Yoksa bu kız kalmazdı benimle aynı evde. Kalması da doğru değildi zaten. Arabayla sahil kenarındaki kordondan geçerken yolu kapatan bir gurup yüzünden durmak zorunda kalmıştım. Olayı anlamak için kontağı geri çevirip el frenini çektikten sonra indim arabadan. Kalabalığın ortasında iki kız vardı. Çevrelerinde ise bir gurup genç kapatmıştı. Çakal sürüsü demek daha iyi olurdu aslında. Olayı anlamak çok zor görünmüyordu ama emin olmak için iyice yaklaştım. Kızların korktuğu, etraflarını aç köpekler sarmış gibi bakmalarından belliydi. Bir süre sadece sessiz kalıp olacakları izledim. Gençlerin arasından sıska, uzun boylu olan öne çıktı önce.

- Hadi ama, uğraştırmayın bizi. Çok eğleneceğiz, pişman olmayacaksınız.

- Ahmet, bırak abicim kuzu bunlar. Gidelim başka yerde avlanalım. Bize kuzu değil, aslan lazım.

Hepsi bir ağızdan gülünce sinirlerim tepemi zorlamaya başlamıştı.

- Niye öyle diyorsun lan? Kuzular da çok eğlenceli.

- Fazla nazlılar ama.

- Nazları bize sökmez.

Ahmet dedikleri çocuk kızlardan birinin kolunu tutup çekiştirmeye başladı. Bir diğeri de diğer kızı... Kızlar direnirken ağlamaya başlamışlardı. Tam ağzımı açacakken başka bir ses lafı ağzımdan aldı :

- Bırakın lan o kızları !

Heeyytt bee... Kardeşim benim. Erdem'in sesiyle hepsi karşı tarafa yönelirken ben de iyice yaklaştım yanlarına. Gurubun başkanı Ahmet olacak ki söz hakkını bir başkasına bırakmıyordu.

- Sahibi misin?

- Yok onların değil de eğer bırakmazsan birazdan senin sahibin olacağım.

Bu Erdem'in en kibar küfür ediş şekliydi. Ahmet alay edercesine güldükten sonra eliyle işaret vererek bütün arkadaşlarını harekete geçirdi. Hepsi Erdem'in üzerine yürürken ben de arkalarından onların üstüne yürümeye başladım. Uzun bir dövüşün ardından ne onlar bizi yere serebildi ne de biz oldukça kalabalık bir gurup olan onları... Yorulmuş olacaklar ki pes edip gittiler sonunda. Kavga esnasında kızlar kaçmışlardı neyse ki. Nefes nefese kalmış bir şekilde kendimi biraz ilerideki çimlere bırakınca Erdem de aynı şekilde yanıma uzandı.

- İyi işti devrem, helal olsun.

Erdem oralı olmadı. Hâlâ kırgındı bana. Nefesi düzene girince doğruldu. Bu kez beni dinlemeden gitmesine izin vermeyecektim. Yere dayadığı kolunun dirseğini kırarak tekrar uzanmasını sağladım. Sırtı yere çarpınca acımıştı muhtemelen ama hak etmişti de biraz.

- Manyak mısın lan, napıyosun?

- Hak ettin devrem.

Hiç aldırış etmeden tekrar kalkıp yürümeye başladı. Muzipliği bırakarak ciddi bir tavırla önünü kestim.

- Erdem bir dinle önce oğlum. Sonra istersen gidersin yine.

Umursamadan yoluna devam ederken bu kez damarına basmayı denedim.

- Adam ol lan biraz, ne karı gibi trip atıyorsun ? Bu ne mantıksız hareketler.

- Ben mi adam olacak mışım?

- Olacaksın tabi. Hem de ben öğreteceğim sana.

Dayanamayıp bir yumruk savurdu yüzüme. Öyle bir yumruk ki ama sanki içinde biriktirdiği tüm siniri , o yumrukla göndermişti bana.

- Görüşmeyeli elin ağırlaşmış kardeşim. Aferin aferin bak işte sayemde adam oluyorsun yavaş yavaş.

Bir yumruk daha... Sinirini boşaltması için bunu yapmak zorundaydım. Yoksa dinlemeyecekti beni. İçini dönene kadar beni dövmesini sağlamalıydım.

- Vur dedik öldür demedik oğlum. Hem daha evleneceğim ben , bozma yüzümün şeklini. Sen de nikah şahidim olacaksın.

Bu kez tekmelerle girişti vicdansız. Yalan değil ki, evlenecektim. O Berna'yı kastettiğimi sanmıştı tabi, gerizekalı kardeşim benim.

- Dur lan... Ahhh... Yeter dur... Erdem... Ahhh!

Bu çocuk aşk acısı çekince merhamet duygusunu yitiriyordu sanırım. Çevreden gelen birkaç kişi imdadıma yetişti de aldılar beni bu vicdansızın elinden. Birinin verdiği selpakla burnumdan akan kanı temizlerken bankta oturan Erdem'in yanına ilerledim. E yorulmuştu tabi adam, heralde oturacak.

- Rahatladın mı bari, çok kişi dövdün bugün ballısın.

Tabi ki yine oralı olmadı. Onun oralı olmadığını görünce ben de oralı olmayıp yanına oturdum. Artık ikimiz de oralı değildik. Yani hemşeri sayılırdık.

- Rahatlamışsın görünüşe göre. Şimdi de biraz ben dökeyim içimi o zaman.

- Bana ne dönüyorsun lan sen içini? Git nişanlına dök.

- Yeter lan, tutturmuşsun bir nişanlı nişanlı... Biz evlenmeyeceğiz oğlum Berna'yla. Oyun oynuyoruz. Babam yüzünden kabul ettim. Berna'yı sevmediğimi bilmiyor musun sen? Aşık adamım oğlum ben. Rüveyda'ya aşığım, onunla evleneceğim.

Erdem bir an şaşırıp aniden yüzüme baksa da sonra bozuntuya vermeden tekrar karşıya yöneltti bakışlarını.

- Sakın bana inanmadığını söyleme Erdem. Bak bizim kardeşliğimiz bu kadar güvensiz olamaz.

- Neden anlatmadın bana?

- Bak orada haklı olabilirsin ama dövdün zaten beni. Ödeşmiş olduk. Hem ben anlatacaktım da nasıl anlatacağımı bilemedim önce. Sonra da fırsat olmadı. 2 gün içinde oldu her şey, o iki günde de hiç görüşemedik.

Erdem'den ses çıkmayınca elimi omzuna koyup sıktım. Bir şey dememesi inanmadığı anlamına gelmiyordu. Aksine, inanmıştı ama oyun bile olsa bu onun üzülmesine engel değildi. Benim Berna'yı sevmediğimi bildiği gibi Berna'nın da onu sevmediğini biliyordu.

- Her şeyin ilacı zaman kardeşim. Dua edelim biz, her şeyin hayırlısı için.

- Sevmeyecek beni.

- Sevecek devrem sevecek. Sen niye böyle karalar bağlıyorsun lan, o beni sadece takıntı haline getirmiş. Babalarımızdan dolayı sadece... Ben Rüveyda'yla evlenince ümidi kesecek zaten. İşte o zaman asıl sevgiyle tanışacak o da. Sen göstereceksin ona aşkı, sen öğreteceksin.

- Harbi mi diyorsun lan?

- Harbi diyorum lan. Sabır et Erdem, sabır et...

Yüzüne içten bir gülümseme yerleşince içimden bir 'ohhh'çektim. Gönül almak, gönül çalmaktan daha zor işmiş sanırım.

- E hadi gidelim artık. Rüveyda'yla benim için tuttuğum evde biri bekliyor bizi. Eminim onu görünce sen de benim adıma sevineceksin.

- Kimmiş o?

- Gidelim, görürsün ama önce yolda Bilal Abi'yi de almamız lazım.

- Alalım bakalım.

***************************

Bilal Abi'yi de alıp apartmanın önüne gelmiştik. İkisi de soru soran gözlerini bana yöneltince gülerek asansöre doğru yürüdüm. Yol boyunca ikisine de bir şey anlatmamıştım. Üçüncü kata bastım.

- Kerim, söyleyecek misin artık burada ne işimiz olduğunu?

- Söyleyeceğim tabi abi, niye söylemeyeyim?

- E hadi artık, bir zahmet...

Üçüncü kata çıkınca asansörden inip cebimden evin anahtarını çıkardım. Kapıyı açmadan önce ikisine bakıp gülümsedim.

- Birazdan içerde bir nikah kıyılacak. İmamımız belli, sen de bu mutlu günüme şahit olacaksın kardeşim.

Bilal Abi ve Erdem bana 'delirdin mi sen' der gibi bakınca kapıyı açtım. Kapıyı açtığımda ikisinin de tepkisini merak ettiğim için yüzlerine bakmaya devam ediyordum. Sevinç yoktu yüzlerinde. Sevinmemişler miydi Rüveyda'yla evleneceğim için? İkisi de şaşkındı, sonra Erdem'in gözleri nemlenir gibi oldu. Belki de sevinçtendir diye düşündüm. Oyalanmadan ben de baktıkları yöne çevirdim bakışlarımı. Çevirir çevirmez tüm bedenimi saran şokla kaskatı kesildim. Bunun burada ne işi vardı? Rüveyda neredeydi? Rüveyda yerine şu an karşımızda Berna duruyordu. Allah'ım bu ne tezatlıktı. Birileri bana oyun mu oynuyordu? Yok yok, oyun falan değil bu. Resmen birileri benim hayatımla oynuyordu. Henüz şoku atlatamamışken Erdem'in sesi dert kattı derdime :

- Haklıymışsın kardeşim. Çok sevindim senin adına.

- Erdem, dur bak yine dinlemeden gitme.
- Yok be abicim ne gitmesi. Daha bu mutlu gününe şahitlik edeceğim ben senin.

Erdem'i şu an hiçbir şey ikna etmeyecekti. Ben de ondan ümidimi kesip Berna'ya döndüm.

- Senin ne işin var burada? Rüveyda nerede? Çabuk söyle, nereye gitti Rüveyda?

- Bi... Bilmiyorum ben.

- Ne demek bilmiyorum?

Bir an sinirle Berna'yı tutup sarsacaktım ama Bilal Abi engel oldu. Ben de çevremdeki eşyalardan aldım hıncımı. İnsanoğlu işte, hep suçu olmayanlara veririz zararları.

- Kerim, sakin ol. Bir anlayalım önce ne olduğunu.

- Ne oldu biliyor musun abi? Ben anlatayım sana. Sabah köye gittim ben. Rüveyda'yı düğününden kaçırıp getirdim buraya. Benimle aynı evde kalabilmesi için de senden bize dini nikah kıymanı isteyecektim ama gördüğün gibi. Rüveyda gitmiş ,yerine Berna hanım gelmiş. Neden acaba?

Berna hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Başını öne eğerek hıçkırıklarının arasından konuşmaya çalıştı :

- Bilmiyordum. Ye... Yemin ederim bilmiyordum. Bana... Kimsin deyince ben de...

- Sen de atladın tabi nişanlısıyım diye. Kız da çekip gitti. Bir klişeyi daha hayatıma soktuğunuz için teşekkürler Berna Hanım.

- Benim suçumdu.

Erdem bakışları yerde donuk bir ifadeyle konuşmaya dahil olunca üçümüz de ona çevirdik bakışlarımızı.

- Seninle ne alakası var devrem. Saç...

- Saçmalamıyorum. Ben Berna'yı yolladım buraya. Sabah seni dinlemedim. Bu evi ikiniz için aldığınızı sanıyordum. O öfkeyle Berna'yı görünce ona da söyledim işte düşünmeden.

Ne tepki vermeli insan buna? Kızabilir mi? Ya da üzüleblir mi? Ne diyebilirdim ki ben şimdi? Hangisine ne demeliydim? Sözcüklerle atamadığım kelimeleri tek bir nefesle dışarı vererek dış kapıya yöneldim.

- Nereye gidiyorsun Kerimim?

- Rüveyda'yı bulmam lazım abi. Gidebileceği bir yer yoktu kızın.

Bilal Abi başıyla onay verince çıktım evden. Çıktım çıkmasına da nereye gidebileceğini ben de bilmiyordum. Apartmandan çıkınca ceketimin cebindeki sigara paketinden bir dal çıkarıp yaktım. Çok nadir içerdim ama içince derin derin içime çekmek de iyi geliyordu. Uzun bir nefes çektikten sonra yavaş yavaş özgür bıraktım ciğerimdeki dumanı.

- Sen bu apartmana yeni taşınan genç misin?

Arkamdan gelen sesle ne zaman kapatmış olduğumu bilmediğim gözlerimi açtım. Kısa, tombul, üniformalı bir adam duruyordu arkamda.

- Evet abi, yeni taşındım ben.

- Hayırlı olsun delikanlı. Öğrenci misin? Tek başına mı yaşayacaksın bu evde?

Üniformasından yola çıkarak aklıma gelen fikirle adamın sorusunu yanıtlamak yerine soruyla karşılık verdim :

- Sen bu apartmanın güvenlik görevlisi misin abi?

Adam yüzünde memnun ve özgüven taşıyan bir gülümsemeyle yanıtladı sorumu:

- Evelallah, tüm binanın güvenliği benden sorulur. Elimden bir uçan, bir kaçan kurtulur.

- Benimle beraber gelen bir kız vardı. Uzun sayılabilecek bir boya sahip, zayıf, başörtülü bir kız. Onun çıktığını gördün mü sen? Ne tarafa gitti, gördün mü? Çok olmamış gideli zaten sanırım.

- Bildim bildim. Şu sürekli ağlayan kızı diyon sen. Valla az önceye kadar buradaydı o. Ben de son yarım saattir eve kadar gitmiştim yemek için. Görünüşe göre gitmiş.

- Nasıl yani, buradaydı derken?

- Aha şuradaki basamakta oturmuş ağlıyordu. Neyin var diyordum, ses etmiyordu.

Ah Rüveyda ah... Ne vardı biraz daha bekleseydin. Hakkını yemeyelim ama şimdi, kız beklemiş ben gelmeyince de gitmiş artık. Güvenmiş bana demek ki. Nereye gitmiş olabilir ki acaba?

- İstersen güvenlik kamerasından ne tarafa gittiğine bakabiliriz delikanlı.

- Bakabilir miyiz gerçekten?

Adam cevap vermek yerine havalı havalı kulübesine doğru ilerledi. Ben de elimdeki sigarayı aceleyle söndürerek arkasından gittim.

- Allah senden razı olsun abi.

- Senden de delikanlı. Kim peki bu kız? Sevdiğin midir, nişanlın mıdır, karın mıdır?

- Allah izin verirse evleneceğiz abi.

- E hadi hayırlısı bakalım. Gönlünüzce olsun inşallah.

- İnşallah.

Güvenlikçi abinin birkaç dakikalık işleminden sonra ekranda Rüveyda belirince heyecanım tavan yaptı.

- Dur abi, bu işte.

Adam bir şey demeden durdu. Beraber izlemeye koyulduk. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu gözümün nuru. O ağladıkça kalbime dikenler batıyordu sanki.

- Biraz hızlandırabilir miyiz abi?

- Elbette.

Hızlandırılmış biçimde izlerken birden Rüveyda'nın yanına iki adam gelip durdu.

- Durdur abi, dur.

Normal hızına geçirip izlemeye devam ettik. Yanına gelen adamlar kısa süreli bir diyalogdan sonra kolundan tutup kaldırdılar Rüveyda'yı. Ben daha 'ne oluyor lan' demeye kalmadan Mahmut Ağa belirdi kamerada. Rüveyda çırpınırken adamlar onu kolundan tutmaya devam ediyordu. Mahmut da bir şeyler söylüyordu. Sonra kızı zorla arabayı bindirip hepsi uzaklaştılar oradan. Meğer Rüveyda kendisi gitmemiş, beni beklemiş. Ama o Mahmut Ağa bozuntusunu bir elime geçireyim var ya...

- Amanın, kaçırmışlar kızı. Tanıyor musun sen bu adamları bari?

Düşüncelerimden sıyrılmama sebep olan ses güvenlikçi abiden gelmişti.

- Tanıyorum abi. Çok makbule geçti, eyvallah abi. Kolay gelsin.

Lafı uzatmadan hemen çıktım kulübeden. Yoksa daha çok soru soracaktı bu adam bana. Havanın karardığını fark edince akşam namazını kalmadığım geldi aklıma. Ben apartmanın kapısına yönelirken Bilal Abi, Erdem ve Berna da dışarı çıkıyorlardı.

- Ne yaptın Kerimim, buldun mu bir şeyler.

- Buldum Bilal Abi. Mahmut Ağa kaçırmış kızı. Muhtemelen köye götürmüşlerdir.

- E ne duruyoruz? Gidelim hemen.

- Yok abi, kalabalık gidersek dikkatleri üstümüze çekeriz. Küçük bir yer orası. Ben tek gitsem daha iyi olacak. Ama önce akşam namazını kılmam lazım.

- Sen bilirsin kardeş.

- Kerim !

Kolumdan tutup gitmeme engel olan Erdem'e döndüm yüzümü.

- Ne var?

- Ben de geleyim.

- Gerek yok dedim.

- Peki yapabileceğim başka bir şey var mı?

- Sen elinden geldiğince bana güven yeter. Başka hiçbir şey yapma mümkünse.

Kolumu çekip apartmana girdim. Yanlarından ayrılırken Berna hâlâ ağlamaya devam ediyordu. Onunla böyle bir oyuna kalkışmam çok büyük bir hataydı sanırım.

***************************

Namazımı kılmış yerden seccademi kaldırıyordum ki zilin sesiyle hemen takkemi de çıkarıp kapıya yöneldim. İkinci kez çalınca açtım kapıyı.

- Bilal Abi?

- Kerim , gitmeden konuşalım biraz seninle.

- Ama abi...

- Biliyorum acelen var, çok uzatmayacağım.

- Geç abi.

İkimiz de içeri girince kapattım kapıyı. Bilal Abi salonda gariban gibi duran oturma grubunun tekli koltuğuna oturunca ben de karşısındaki koltuğa oturdum.

- Seni dinliyorum abi.

- Kerimim, lafı uzatmayacağım. Berna Hanım hakkında bir şeyler söylemek istiyordum. Kız perişan oldu Kerim, suçu yokmuş hem. Erdem söyleyince gelmiş o da.

- Gelip Rüveyda'yı ağlatmak zorunda değildi ama.

- Kendini onun yerine koymayı denesen bir kere. Sevdiği nişanlısının evinde bir kız gördü o da, şaşırmıştır ne yapacağını. Hem niye onun yanında Rüveyda'ya nikah kıyacağını söylüyorsun ? O da insan Kerim, yapma böyle. Sen böyle kırıcı biri değilsin.

- Haklısın abi.

- Oyununuzdan da bahsetti Erdem bana. Keşke yapmasaydın, sadece babanla değil kızın duygularıyla da oynuyorsunuz siz.

- Kabul etti ama kendisi de istedi.

- İster tabi Kerim. Belki bir ümit onu seversin diye düşünmüştür belki de. Erdem'e de yazık etmişsiniz . Bilmiyordum ben onun o kızı sevdiğini.

- Her şey çok karıştı abi. Benim artık bir çare bulmam lazım bu olanlara. Bu nişan oyununa bir an evvel son vermem lazım yol yakınken. Daha neler var abi bir bilsen? Bir kardeşim varmış benim. Daha onunla tanışmam lazım. En önce de Rüveyda'yı kurtarmam lazım.

- Kardeşin mi varmış?

- Evet abi evet. Daha ne öğreneceğim ailem hakkında ben de bilmiyorum abi. Şimdi müsadenle çıkalım artık, Rüveyda'ya zarar verebilir o Mahmut denen herif.

- Tamam, dikkatli ol Kerim. Dikkatlice git gel, şu sorunları hepsini teker teker çözelim Allah'ın izniyle.

- İnşallah abi. Dua et.

- Rabbim yâr ve yardımcın olsun.

****************************

Bilal Abi'yle evden çıktıktan sonra vedalaşıp yola çıkmıştım ben de. Kaç gündür uyku uyuyamıyordum, akşam da olduğu için uyuyakalmaktan korkmuyor değildim. Radyodan müzik açıp uyanık kalmaya çalıştım yol boyunca. Zorlu bir yolun ardından yine o tanıdık sokaklara giriş yapmıştım sonunda. Çok geç olmamasına rağmen sokaklar boştu. Arabayı park edecek yer ararken önüme atlayan bir çocukla zor frenledim arabayı. Şoku atlatır atlatmaz panikle indim arabadan.

- Niye önüme atlıyosun evladım ? Ölüme mi susadın sen?

- Abi abi koş. Kurbanın olayım yardım et abi. Anam çok hasta. Hastahaneye gitmesi lazım. Araba lazım bize abi, yardım et ne olursun.

- Tamam sakin ol sakin. Yetiştireceğim anneni hastahaneye. Nerede annen şimdi ?

- Şurada hemen evimiz. Koş abi !

Çocuk koşmaya başlayınca ben de arkasından koşmaya başladım. Kısa bir mesafeden sonra ev yerine bir depoya girdiğimizi görünce şaşırdım.

- Burası bir depo. Hani eviniz?

Çocuk cevap vermeyip korkuyla gözüme bakıyordu. Ben olayı kavramaya çalışamadan ensemde hissettiğim acıyla tüm bedenimi bir halsizlik kapladı. Çok geçmeden etraf tümüyle karanlığa boğulurken yer ayaklarımın altından kaydı...

- BÖLÜM SONU -

Hatalarım olduysa affedin. En güzele emanetsiniz ❤

Continue Reading

You'll Also Like

783K 40.7K 55
~TAMAMLANDI~ Siz; Mevzu derin konu gözlerin harelerine hapsettin sözlerin yakar durur beni duyamadım birileri buna aşkımı dedi*. Siz; İki deli bir ar...
85.3K 2.9K 21
Diğer hastalarımı kontrol edip abim yanına aşağı indim. Beraber çardağa oturup çayımızı yudumluyorduk. " Gördün mü?" " Evet" " Konuştun mu?" dediğ...
484K 36.1K 35
Antep'in ihtişamlı konaklarından birinde, aşk acısını sır gibi saklayan Üsteğmen Zeyd ve sevdiği adamı ölmeden yüreğindeki mezara gömen Katre'nin hik...
DİCLE By 👑

Spiritual

231K 11.8K 36
Siz: Bir dakika... Siz: Ben Zehra olmadığıma göre siz kimsiniz? 0588*******: Ne demek Zehra değilsin? Benim tek kız kardeşim Zehra. 0588*******: Şaka...