Keyifli okumalar. Satır arası yorumlarınızı bekliyorum.
••
Konuştuğun zaman sadece bildiklerini tekrar edersin; ama dinlersen, yeni şeyler öğrenebilirsin.
-Dalai Lama
••
Önceki bölümden
"Gelinlik 54 bin Türk lirası."
Ağzım kocaman bir O şekli almıştı. Kadın devam etti.
"Ayakkabı 4 bin 800 Türk lirası."
Ben dumura uğramışken Gece kartını çıkarmıştı bile. Yutkunmakta zorluk çekiyordum. Kıpkırmızı olduğuma da emindim. Gece bana bakıp göz kırptı.
Kutular poşetlere kondu ve Geceye verildi. Sesim çıkmıyordu çünkü bir gelinliğe bu kadar para vermek beni Gece'ye karşı zor duruma düşürmüştü. Kadının yanında bir şey de diyememiştim ama içim içimi yiyordu. Arabaya bindiğimde ona döndüm.
"Çok fazla para verdin ya," dedim huzursuz bir şekilde.
Kaşlarını kaldırıp başını salladı.
"Hayatımızın en özel gününde en mutlu ve güzel hissedeceğin gelinliği giymeni istiyorum. Ben görmedim ama sen beğendiğine göre o parayı hak ediyordur."
Her seferinde işte böyle çalıyordu kalbimi.
"Seni seviyorum."
Başka ne diyebilirim ki bu harika adama?
••
"İstikamet ev," deyip arabaya bindim. "Ev ama hangi ev?" dedi Gece gizemli bir ses ile.
"Nasıl yani?"
Anlamamıştım. Bir şey mi ima ediyordu?
"Ev bakacağız güzelim. Evlendikten sonraki yuvamızı seçeceğiz..."
••
Geldiğimiz yer şehrin dışındaydı. Hem de epey... Gece böyle bir yerde mi yaşamak istiyordu? Şehir merkezinden uzakta bir yerde... Herkese ve her yere uzak bir evdi burası. Etrafı yeşilliklerle kaplı taşlı bir yoldan geçtikten sonra sonunda evin bahçesindeydik. Dikkatimi çeken ilk şey devasa yüzme havuzuydu. Daha sonra yeşilliklerin arasında adeta parıldayan 3 katlı villayı gördüm.
Bu ev kim bilir kaç milyon dolardı? Albenisini inkar edemiyorum. Gözlerimi bir türlü evden alamadığımı fark etmişti Gece.
Az sonra bize doğru yaklaşan kadını fark ettim.
"Merhaba Gece Bey, ben Mimar Esen Usul," deyip Geceye elini uzattı. Daha sonra bana bakıp yapmacık bir şekilde gülümsedi. Daha sonra hemen Geceye kaydı gözü. Resmen müstakbel kocama alıcı gözü ile bakıyordu.
"İsterseniz içeri geçelim."
O önden biz arkadan evin içine girdik. Dışarıda yaşadığım hayranlığı içeride de yaşıyordum. İçerisi çok ferahtı. Aydınlıktı ve asla boğucu değildi. Henüz hiç bir mobilya yoktu. Ev bomboştu. Şimdiden bu kocaman evi nasıl dolduracağımı düşünmeye başlamıştım.
"İsterseniz ikinci katı da gezelim." Kadının tiz sesi kulaklarımı tırmalıyordu. Evin salonu abartısız bizim ev kadar vardı. Merdivenler camdı. Modern gözüküyordu. Ben mutfağı merak ediyordum en çok. Gece'ye kaş göz yapıp mutfağı işaret ettim. Geniş salondan çıkıp mutfağa girdik. Beyaz ve grinin muhteşem uyumu içerisinde tasarlanmıştı. Boydan boya tezgaha ek bir de ada şeklinde tezgah vardı. Burada yemek yapmak gerçekten zevkli olabilirdi. Mutfak dolapları da farklı bir tasarımdı. Renkler ile harika bir uyum içerisindeydi. Ben şimdiden bu evi beğenmiştim. Ne var ki bu ev şehirden çok uzaktı. Bu bir problem olabilirdi.
Evin diğer katlarını da gezdikten sonra bahçeye çıkmıştık. Ev kadar büyük bir bahçesi vardı. Ön bahçede havuz vardı. Arka tarafta ise oyun sahası... Etrafımız ormanlar ile kaplıydı. Yeşillik içimi açıyordu.
"Eee Gece bey bir şey söylemediniz?"
Tanrım..! Bu kadın susmak nedir bilmiyordu.
"Güzelim sen ne diyorsun?"
Gece bana soran gözlerle bakarken bilmiyorum der gibi omuz silktim.
"Şehir merkezine çok uzak değil mi sence de?" Bunun farkında olduğuna emindim.
"Evet bilerek böyle bir yer seçtim. Herkesten, her şeyden uzak." Neden böyle bir yer tercih etmişti ki?
"Ben çok beğendim. Sadece o konuda ikilemde kaldım." Kadın bizi izliyordu. Gece'nin ağzından çıkacak bir cümleyi kolluyordu resmen.
"Beğenmediysen başka yerlere de bakabiliriz," derken bu evi istediğini anlamıştım. Benim daha içeri girer girmez eve kanım kaynamıştı. Tek problem şehir merkezine uzak oluşuydu ama o da bir şekilde problem gibi gözükmüyordu gözüme. Ben buraya bayılmıştım çünkü.
"Hayır bence burası çok güzel. Burada yaşamalıyız," deyip gülümsedim.
Cevaptan tatmin
olmuşçasına o da gülümsedi.
"O zaman evin satıcına haber verin. Alıyoruz." Kadın bu cevabı bekliyor olacak ki gülümsemeye başladı.
"Gerçekten doğru kararı verdiniz." Sen de söylemesen bilmeyecektik biz...
"Evin tasarımı için size kafamdaki seçenekleri göstereyim Gece bey," dediğinde kaşlarım çatıldı. Elbette evimin tasarımını kendim yapacaktım.
"Şöyle olsun," dedim sinirlediğimi belli etmemeye çalışıp gülümseyerek; "Ben size isteklerimi söyleyeyim siz onları gerçekleştirin."
Ses tonum belli ki kadını germişti. Boğazını temizleyip konuştu.
"Peki efendim."
Aklıma gelen tüm ayrıntılarla birlikte istediğim dekorasyonu kadına anlattım. Ben genel hatlarıyla anlatmıştım tabi geri kalanında iş ona kalıyordu. Bu konuda Gecenin seçtiği mimara güvenmem gerekiyordu. Gerçi ben eve hakim olmasını istediğim renk tonlarını ve konsepti ona anlatmıştım geniş bir çerçevede. Geri kalan biraz mimarın kendi zevkine bırakılmalıydı. Sonuçta onlar bunun için varlar.
Arabaya bindiğimizde yorgunlukla gerindim. Ayakta durmaktan bacaklarım uyuşmuştu resmen. Jöle kıvamındaydı. Gece ise yorgun gibi değildi.
"Saat de baya geç oldu."
Gözlerini yoldan ayırmadan başını salladı. "Evet... yoruldun mu?"
Hem de nasıl...
"Yoruldum. Bir an önce eve gidip uyumak istiyorum."
"O zaman sizi evinize uçuruyorum hanımefendi..."
••
Akşamın ilerleyen saatlerindeydik. Eve geldiğimde Sırma'nın apar topar evden çıktığını söylemişti annem. Onu aramayı aklıma not ederek odama çıktım. Duş almak iyi gelecekti. Yarın gerçekten yorucu bir gün olacaktı. Özellikle kına bittikten sonra... Gece bekarlığa veda partisini kendi kulübünde yapacaktı. Ve bizde onlara eşlik edecektik. Lakin bunu onlar bir süre bilmeyeceklerdi.
Banyoya girip çıktıktan sonra Sırma'yı aradım. Duyduklarım karşısında resmen şoka uğradım. Sarp! Sırmaya! Evlenme! Teklifi! Etmişti!
İnanamıyordum. Sırma Sarp'ın hep ona göre daha soğuk olduğunu anlatırdı. Duygularını belli etmemesinden yakınıyordu. Şimdi ise... gerçekten sevinmiştim. Gelmesini bekleyip tüm detayları ondan almak istiyordum ama göz kapaklarım bana ihanet ediyordu. Yavaş yavaş ağırlık çökerken göz kapaklarım daha fazla dayanamadı ve büyük bir yorgunlukla gözlerim kapandı.
••
"Işık... Işık... Işık! Işık uyansana kızım!"
Hayır ama, hayır! Sabah sabah ben rahatsız edilmek istemiyorum ki.
"Anne biraz daha."
İlk okul günlerime gitti aklım bir anda. O zaman da böyleydim. Biraz daha deyip bir saat uyurdum. Bu yüzden annem hep bir saat önce uyandırırdı beni.
"Kızım kalk, saat olmuş 12," diye bağırdı annem. Ne var yani saat 12 olmuşsa? Oflayıp yataktan kalktım. Kapımın önünde dizilmiş üçlü kız grubuna göz devirerek baktım. Sinem, Elif ve Sırma yanyana dizilmiş beni bekliyordu. Utana sıkıla banyoya girip elimi yüzümü yıkadım. Kına yedide başlayacaktı ve bizim daha çook zamanımız vardı. Neydi bu acele? Odama girdiğimde kızların yatağımın üzerine oturup beni beklediğini gördüm. Sabırsızlardı. Yanlarına gittiğimde hepsi heyecanla bana bakıyordu.
"Ben bir şey anlatacağım," diye söze atıldı Sinem.
"Anlat bakalım yengecim," dediğimde gülümseyip konuşmaya başladı. "Bulut bana bir şeyler ima ediyor. Ama ben anlamıyormuş gibi yapıyorum," dediğinde kıkırdamıştım. Şu ana kadar abimin cinsel hayatını merak etmemiştim ama Sinem'in söylediği dikkatimi çekmişti ve pis pis sırıtıyordum.
"Öyle değil, bayan fesat!" diye tısladı Sinem.
"Nasıl o zaman?" dedi Elif merakla.
"Evlenmek gibi." Bunu söylerken bile korktuğu belliydi. Neydi bu evlilik korkusu?
"E ne güzel işte Sinem abla," dedi Sırma.
Tabi tabi sana güzel Sırma hanım. Seni de dinleyeceğim.
"Neresi güzel ya? Gencim ben. Evlilik için çok erken."
Saçmalık! Erken falan değildi. Benden bir yaş büyüktü ve ben ondan önce evleniyordum.
"Sen öyle düşünüyorsun ama inan abim bunu çok istiyor. Çünkü yaşı gitti gidiyor." Sinem düşününce haklı olduğumu söylemişti. Bu konu üzerine düşünecekmiş. Sırma ise bana heyecanla bakıyordu. Her an patlayıp sevinçle zıplayacak gibiydi. Kendini frenliyordu.
"Eee Sırma hanım. Anlatın bakalım." Nefesini tuttu. Sonra heyecanla bıraktı.
"Sarp bana evlenme teklifi etti." Sinem'in tükürüğü boğazına kaçtı ve bir anda öksürmeye başladı. Elif'in gözleri şaşkınlıktan kocaman olmuştu.
"Ne!" Sinem nihayet konuşabilmişti.
"Basbayağı... ben, ne diyeceğimi bilemedim. Konuşamadım. Çok güzeldi. Çok çok..." Onun adına çok sevinmiştim.
"Canım benim hayırlı olsun." Elif hâlâ şaşkındı. Kendini toplayıp konuştu.
"Yaşın... biraz erken değil mi Sırmacım?" Çekine çekine sormuştu. Onu kırıp incitmek istemediğini anlamıştım. Sırma aşk büyüsüne kapılmış saf saf sırıtıyordu.
"19'a girmeme az kaldı. Söz yapacağız," dedi gülümseyerek. "
"Hayırlı olsun kuzucuğum. Çok sevindim." Bana gülümseyerek baktı. Sırma'nın Sarp'a olan duygularından en ufak bir şüphem yoktu. Ama Sarp için aynı şeyi söyleyemeyecektim. Gece'nin ağzından laf alıp Sarp'ın duygularını öğrenecektim.
"Ne yazık ki ben de bir şey yok kızlar," diyen Elif'e acıyormuş gibi baktım.
"Ah, yazık sana," deyip dudak büktüm. Gözlerini kısıp bana yastık attı. Tabi ben bunun altında kalır mıyım? Kalmaam... Elime aldığım yastığı kafasına fırlatıyordum ki annem kapının önünde belirdi.
"Hadi kızlar kahvaltıya," diye seslendi. Elif koşarak annemin peşinden gitti.
Biz de kızlar ile kalkıp aşağı indik. Annem çoktan kahvaltıyı hazırlamıştı. Hazır bulduğumuz kahvaltıyı bir güzel oturup yedik. Toplama görevi bize kalmıştı ne yazık ki... annem ve halam da akşam için hazırlık yapıyordu. Kına için heyecanlı değildim, ne var ki bekarlığa vedayı düşününce heyecanlanıyordum.
Hazırladığım planı uygulamak için sabırsızlanıyorum. Gece'nin tepkisini gerçekten merak ediyordum. Umarım düğün öncesi bir tatsızlık çıkarmazdı Gece...
••
Ağlayamıyorum... Çıldıracağım. Bütün acıklı şarkılar, türküler ağıtlar... Hiçbiri beni ağlatamamıştı. Etrafımda dönenlerin artık başlarının dönmeye başladığını biliyordum. Ama bir türlü ağlayamıyordum. Melek anne arada bir örtüyü kaldırıp bakıyordu. Ama ağlamadığımı görünce tekrar kapatıyordu. Artık ağla gibi nidalar yükseliyordu herkesten.
Benim de başım dönüyordu onları izledikçe. Ağlamam için hiçbir sebep yoktu. Başka şeyler düşünmeliydim. Aklıma babamın hasta zamanları gelmişti ve bir anda şarıl şarıl yaşlar akmaya başladı gözümden. Melek anne örtüyü kaldırıp ağladığımı görünce nihayet der gibi baktı. Elime kına sürmek için eğildi. Lakin ben elimi açmamıştım. Gülümseyerek baktı ve tam bir altını yumruk yaptığım elimin içine itti. Altını gören ben elimi açmıştım ve kayınvalideceğim kınayı sürmüştü elime. Sinem müziği verince bütün herkes oynayama başlamıştı. Ben de onlara ayak uyduruyordum ama kendimi geceye saklıyordum. İkizler de plana dahil olmuştu. Hatta seve seve kabul etmişlerdi. 6 kızdık. Aramızdaki en korkak Sırma'ydı. Sarp'ın ona kızmasından ödü kopuyordu. Öyle bir durum söz konusu olursa benim ısrar ettiğimi söyleyecektim. Gece'den bir gram olsun korkmuyordum. Tedaviden sonra lokum gibiydi. Eski hallerini özlemiyor değildim. Bazen bu halleri garip geliyordu. Aslında Gece yine aynı Gece'ydi sadece bana karşı değişmişti. Ben onu değişmese de kabul ederdim. Etmiştim de. Bir gün değişmesinden korkmuyordum. Zira öyle bir şey olursa benim için bir değişiklik olmayacaktı. Onu zaten öyle tanımıştım. Yadırgamazdım. Zaten doğru olan da buydu. Onu her haliyle kabullenmek... Bizimkiler deli gibi oynarken ben daha normaldim. Ciddi ciddi kendimi geceye saklıyordum. Kına gecemin bir an önce bitmesi için dua edecektim neredeyse. Enteresan...
İkizler gerçekten eğleniyordu. Zengin bir aileden olduklarını düşünürsek böyle ortamlarda olmayı yadırgayabilirlerdi. Ama onlarda bu yoktu. Saat dokuza doğru gelirken daha yeni yeni heyecanlanıyordum. Tüm konuklar artık yorgunluktan yerlere yatacaktı. Ben gayet iyiydim. Toplasan on dakika ayakta kalmıştım. Kızlar da dökülüyordu. Kızlara kaş göz yapıp yanıma topladım. Hepsi takır takır yanıma geldi.
"Kızlar hazır mıyız?" Heyecanları gözlerinden okunuyordu onlarında. Hep bir ağızdan evet dediler. Yüzümü ortadan ikiye ayıran bir sırıtış ile bakıyordum.
"Gidelim öyleyse..."
••
NIGHT'a geldiğimizde bizi Fredy karşılamıştı. Giyeceklerimizi bize verip tekrardan beylerin yanına gitmişti. Biz de kızlarla üzerimize dansöz giysilerini giyip içeri girdik. Kulüp kalabalık değildi. Büyük ihtimalle çoğu Gece'nin arkadaşıydı. 6 tane dansözü bir arada gören erkekler sırıtmaya başladı. Ne var ki benim Gece'm sırıtmıyordu. Sırıtmasın zaten.
Bir anda barın içini dolduran müzik sesi ile kızlar oynamaya başladı. Vallahi şaşırıyorum. Enerjileri bitip tükenmek bilmiyordu. Sırma Sarp'ın yanına, Sinem de abimin yanına gitmişti.
Kızlar havaya girmişti. Bizimkilere sürtünüyordu resmen. İkizler ve Elif de kendi çaplarında takılıyorlardı. Ben ise Gece'nin yanına yol almaya başlamıştım. Bana göz ucuyla bile bakmazken ben ellerimi omuzlarına koyup etrafında dönmeye başladım. Gece benden kaçıyordu. Bu hoşuma gidiyordu. Bacağımı dizine sarınca kolumdan tutup itti. Kaba herif. Bizim kızlar gayet güzel bir uyum içerisindeydi erkeklerle. Gece ise resmen benden kaçıyordu. Ben olduğumu bilmiyordu çünkü. Ben peşini bırakmazken Gece ofisine doğru ilerlemeye başladı. Ben de peşinden gidiyordum. Peşinde olduğumu fark etmemişti sanırım. Kapıyı açınca ondan önce odaya girdim. Beni görünce gözlerini devirdi. Kapıyı gösterip konuştu. "Dışarı!" Ben ise kışkırtıcı bir şekilde ona yürümeye başladım. Yüzümdeki peçe tanınmamı imkansız kılıyordu. E tanısa zaten böyle uzak mı durur adam. Başımı iki yana salladım çıkmıyorum der gibi. Birazdan kolumdan tutup atmazsa iyidir diye düşünürken düşündüğüm başıma geldi. Kolumdan tuttu ve beni itti. Yer çekimine meydan okuyamayıp yerle bir oldum. Ağzımdan kaçan inleme ile Gece'nin gözleri kuşku ile kısıldı. Yerde masum masum onu izliyordum.
"Kimsin kızım sen? Derdin ne?" diye bağırdı ve dizini kırıp yere eğildi. Kıyafet üzerimde sıyrılmış ve bacağımı çırılçıplak bırakmıştı. Gece zerre göz ucuyla bacaklarıma bakmıyordu. Elini havaya kaldırınca panikle geri çekildim. Duvara tutunup ayağa kalkınca kapının kulpuna yapışıp kaldım. Çıkmama izin vermiyordu şimdi de.
"Kate... sen misin yoksa?" Ne! Kate mi? Kate kim? Ne diyor bu adam? Hem ben Kate olsam ne olacak? Anlık bir merakla başımı salladım. Evet Kate'im ben.
"Beni nasıl buldun?" diye sordu hayretle. Çok zor olmadı be Gece deyip üzerine çullanmamak için zor duruyordum. Ben bir cevap vermezken o üzerime gelmeye başlamıştı bile.
"Özlemişim... geçirdiğimiz geceleri," deyip burnunu, peçenin kapattığı yanağıma sürttü. Hain Gece! Beni aldatmış yani! Sinirle onu omzundan itip bağırmaya başladım.
"Benim, ben! Işık!" diye bağırdım. Gece'nin gözlerinde şaşkınlık görememiştim.
"A-a Işık..." dedi yapay bir şaşkınlık içerisinde.
"Işık ya Işık," deyip üzerine yürüdüm. "Kate kim?" Haykırmıştım adeta. Normal zamanda mest olabileceğim ama şimdi beni uyuz eden bir şekilde kahkaha attı.
"S-sen..." gülmekten konuşamıyordu. Delirmek üzereydim. "Ben ne! Ha ne!" deyip omzuna yumruk atmak için elimi kaldırdım ama nazik bir şekilde tutup beni engelledi.
"Gerçekten çok safsın," deyip başını iki yana salladı.
"Evet safım ben. Senin gibi bir adama aşık olduğum için safım..." cümlem son bulunca kaşlarını çatmıştı. Az önceki halinden eser yoktu.
"Benim gibi bir adam mı?" dedi şaşkınca.
"Evet senin gibi bir adam. Senin değişebileceğini düşünmem bile ahmaklıktı."
Tüm acımasızlığım ile konuşuyordum. Ağzı açık beni dinliyordu. Biraz sonra işaret parmağını dudağımın üzerine koydu.
"Sadece şakaydı," diye fısıldadı.
Soğuk terler döküyordum adeta. Şaka... Sinir krizi geçirmeme az kalmıştı. Bu adam beni öldürmek istiyor sanırım. Ya da onu öldürmemi istiyor.
"Şakaydı," dedi tekrardan. Sesindeki burukluğu hissetmiştim. Sözlerim onu incitmişti. Ama o da beni incitmişti. Böyle saçma sapan şakalara ne gerek vardı ki?
"Senin bu yaptığına ne gerek vardı?" deyince utançla gözlerimi kaçırdım. Tamam haklıydı. Kabul ediyorum.
"Ben de şaka yapmak istemiştim," diye fısıldadım.
"Ödeştik?" dedi sorar gibi.
"Ödeştik," dedim mahçup sesimle.
"Öyleyse, gece daha yeni başlıyor..."
DÜZENLENDİ ✔️
BÖLÜM SONU
Herkes bu bölümde en beğendiği veya etkilendiği sahneyi buraya yazabilir mi?