GECENİN IŞIĞI

By buyazarneleryazar

15.3M 402K 134K

Genel Kurgu #1 Bir adam düşünün, hayatının tüm dönemlerini karanlık işlerle geçiren ve geçmişinin izlerini hâ... More

~TANITIM~
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44. BÖLÜM
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
47.BÖLÜM
48. BÖLÜM
Karakterlere Sorular
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
52. BÖLÜM
53. BÖLÜM
54. BÖLÜM
Sırma ve Sarp
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
57. BÖLÜM
58. BÖLÜM: GECE
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM
61. BÖLÜM
62. BÖLÜM
63. BÖLÜM
64. BÖLÜM
65. BÖLÜM
66. BÖLÜM
67. BÖLÜM
68. BÖLÜM
69. BÖLÜM
70. BÖLÜM
71. BÖLÜM
72. BÖLÜMDEN KESİT
72. BÖLÜM
SORU-CEVAP
73. BÖLÜM
74. BÖLÜM
Yeni Kitap
75. BÖLÜM
76. BÖLÜM
77. BÖLÜM
78. BÖLÜM
79. BÖLÜM
80. BÖLÜM
81. BÖLÜM
82. BÖLÜM
83. BÖLÜM
84. bölümden kesit
84. BÖLÜM
85. BÖLÜM
86. BÖLÜM
87. BÖLÜM
88. BÖLÜM
89. BÖLÜM
90. BÖLÜM
91. BÖLÜM
92. BÖLÜM
93. BÖLÜM
94. BÖLÜM
95. BÖLÜM
96. Bölümden kesit
96. BÖLÜM
97. BÖLÜM
98. BÖLÜM
99. BÖLÜM
100. BÖLÜM
101. BÖLÜM
102. BÖLÜM
103. BÖLÜM
104. BÖLÜM
105. BÖLÜM
106. BÖLÜM
107. BÖLÜM
108. BÖLÜM
109. BÖLÜM
ÖNEMLİ
110. BÖLÜM
111. BÖLÜM
112. BÖLÜM
113. BÖLÜM
114. BÖLÜM
115. BÖLÜM
116. BÖLÜM
117. BÖLÜM
118. BÖLÜM
119. BÖLÜM
120. BÖLÜM
121. BÖLÜM
8 MİLYONNN!
Kitap Tanıtma Fırsatı
122. BÖLÜM
123. BÖLÜM
124. BÖLÜM
FİNALE DOĞRU •PART-1•
FİNALE DOĞRU •PART-2•
FİNALE DOĞRU •PART-3•
BÜYÜK FİNALDEN UFAK BİR KESİT!!!
•BÜYÜK FİNAL•
•VEDA•
•GECE• Duyurusu

Sırma-Sarp

105K 2.6K 287
By buyazarneleryazar

Keyifli okumalar.

••

Kalbi kırdıktan sonra gelen özür, doyduktan sonra sofraya gelen tuz gibidir. İhtiyaç kalmaz.
-Pablo Neruda

••

Geçen bir yıl zamanı bazı kesitler şeklinde aralarda yazacağım. Şimdiki zamandan başlıyorum.

••

Hayatımda o kadar çok şey değişmişti ki... Nereden başlayacağımı bilmiyorum. Değişmeyen bir şey varsa o da Sarp'tı. Yalnızca artık bana eskisi kadar pislik davranmıyordu. Halden anlıyordu. Geçen bir yıl süreç içerisinde resmen beni büyütmüştü. Her şeyi ondan öğrenmiştim. Abartısız söylüyorum her şeyi... Yemek yapmayı, spor yapmayı... hatta giyinmeyi bile. O bana daha çok bir abi gibi yardımcı oluyordu. Hiç bir zaman bana karşı aşk gibi duygular beslemeyecek olduğunu elbette biliyordum. Dile getirmese de hissettiriyordu. Onun için her şeyden çok bir kardeş gibiydim. Tek fark onun ile birlikte oluşumdu. Bunu neden yapıyordum? Neden karşı çıkmıyordum? Bilmiyorum. Çoğu zaman hiçbir şey bilmiyordum. Işık ablanın desteğini her zaman üzerimde hissediyordum. Dün de beni Sarp'ın yanından almıştı. Zaten bir yıl boyunca birbirimize dert ortağı olmuştuk adeta. Sarp'a karşı ne hissediyorsam anlatmıştım ona. İlk başta yadırgasa da artık alışmıştı.
  Bu Gece abi ile gelinlik bakmaya gitmişlerdi. Beni çağırsa da ben evde kalıp Nermin teyzeye yardım etmek istediğimi söylemiştim. Elif ile iyi anlaşıyorduk. Zaten anlaşamadığım kişi sayısı bir elimin parmağını geçmezdi. Yalnızca bardaki Sarp'a askıntılık yapan kızlara uyuz oluyordum. Onun dışında herkese karşı gayet kibar ve yumuşaktım. Yarın olacak kına gecesi için evi dip bucak temizliyorduk. Saat altıda başlayıp dokuzda bitecekti ve dokuzdan sonra da Işık ablanın planını gerçekleştirecektik. Belki Gece abi sinirlenecekti ama Işık ablayı da kıramazdım. Plana dahil olmam Sarp'ı da sinirlendirebilirdi ama bunun pek de umrumda olduğu söylenemezdi. Bana karşı gösterdiği iyi yüzü beni şımartıyordu. Bazen gerçekten haddinden fazla iyi oluyordu.

"Sırma?"

"Efendim Nermin teyze?"

"Daldın gittin," dediğinde başımı iki yana sallayıp işime döndüm.

"Evet dalmışım öyle." Salondaki her yerin tozunu alıp nihayet oturabilmiştim. Cidden yorucuydu. Nermin teyze ve Elif'in halası mutfak ile ilgilenirken Sinem ben ve Elif evi köşe bucak temizlemiştik. Şimdi ise dinlenmeye ihtiyacım vardı. Işık abla henüz gelmemişti. Merak ediyordum. Acaba nasıl bir gelinlik alacaktı? Telefonumun melodisini duyunca homurdanıp yayıldığım yerden kalkıp telefonumu aldım. Sarp... Beni özlemiş miydi? Neden arıyordu? Ekranı kaydırıp aramayı cevapladım.

"Efendim?"

"Hazırlan seni almaya geliyorum."

"A-anlamadım?" Kekelemesem olmazdı sanki!

"Kına ve düğün için giyecek bir şeyler bakalım sana," dediğinde bunu düşünmesi bile beni mutlu etmişti.

"Peki sen nasıl istersen."

"10 dakikaya oradayım güzelim," deyip kapattı. Güzelim... Terliydim ve duş almam gerekiyordu. 10 dakikam vardı. Çabucak banyoya çıktım ve kısacık bir duş aldım. Işık ablanın odasına girip kendime onun kıyafetlerinden bir elbise çıkardım. Bedenimiz hemen hemen aynıydı. Sadece biraz bol gibiydi. Tamamen hazır olduğumda korna sesini duymuştum. Sanırım gelmişti. Aşağı indiğimde Nermin teyze bana alttan alttan bakıyordu. Gözlerimi kaçırıp konuştum.

"Nermin teyze ben dışarı çıkabilir miyim?"

"Çık tabi kızım," deyip gülümsedi. Ayakkabılıktan sandaletlerimi çıkarıp giydim ve evden çıktım. Arabanın kapıda olduğunu gördüm. Dediği gibi tam zamanında gelmişti. Üç basamaklı merdiveni zıplayarak indim. Evet hâlâ çocuğum ben. 18'ime girmeme on beş gün var. Arabanın ön kapısını açıp bindim. Dünden beri Sarp'ı görmüyor oluşum zihnime doluşunca özlemle yaklaşıp sarıldım ona. Aynı şekilde kollarını belime dolayıp çenesini başıma dayadı. Nihayet birbirimizden ayrıldığımızda gözgöze gelebilmiştik. Bana sevecen gözlerle bakıyordu. Ki bunu pek fazla yapmazdı. Bazı zamanlarda durduk yere sert bile bakardı.

"Nasılsın bakalım?" Arabayı çalıştırmadan hemen önce sormuştu.

"İyiyim, sen?" Gözleri yoldan anlık bir şekilde ayrılıp bana baktı ve şöyle bir süzdü beni.

"İyi olduğum söylenemez. Tek başıma evdeyim." Dudak bükmüştüm bu dediğine karşılık.

"Haklısın. Tek başına sıkılmışsındır." Ona hak veriyordum. Artık Plog da yoktu. Zaten onun ölümünü uzun zamandır atlayamıyordu.

(6 ay önce)

Sarp'ın sinirli olduğu bir gün daha. Ne yaptığımı bilmiyordum. Sabah sabah hey heyleri üzerindeydi. Bir telefon almıştı. Odadan sinirle çıkarken üzerime bir şey geçirme fırsatı bulamadan peşinden gitmiştim.

"Bir şey mi oldu?" Kolundan tutup onu durdurmuştum.

"Hayır git yat sen." Bu dediğine zerre inanmıyordum.

"Neden sinirlisin öyleyse?" Gözlerini üzerimi tarayıp çıplak olduğumu görünce kaşları çatıldı.

"Hava serin üşüyeceksin. Odaya dön," deyip yürümeye başladı.

"Yahu nereye gidiyorsun?" diye bağırdım arkasından koşturmaya devam ederken. Dış kapının önüne gelince hâlâ peşinde olduğumu farketti. Eli kapının koluna gidip geri geldi.

"Çık yukarı dedim sana!" Hayır ama. Biz bunları aşmıştık. Benden bir şey gizlemeyeceğine dair söz bile vermişti. Şimdi neden bir anda kaçıp gidiyordu.

"Bir şey söyle. Ne oldu?" Sorumu es geçip beni kolumdan tutup yukarı doğru yürüttü.

"Bir kere de dediğimi yapıp ikiletmesen." Merdivenleri tırmanırken söyleniyordu. Odaya girdiğimizde beni yatağa itmişti. Ortak kullandığımız dolaptan bir eşofman altı ve tişört çıkarmıştı.

"Giy şunları. Ben gelene kadar da evden ayrılma." Bir şey söylememe dahi fırsat vermeden evden çıktı. Üzerimi giyip aşağı indiğimde Plog'un dış kapının önünde dikildiğini gördüm. Az sonra delirmiş gibi evi turlamaya başladı. Havlamaları artık beni korkutuyordu. Bütün salonu döne döne koştu ve afkurmaya başladı. Neler oluyordu? Merdivenleri koşarak tırmanıp havlayarak geri indi. Neler oluyor? Üzerime doğru gelmeye başlayınca çığlık atarak kaçtım. Ayak ucuma gelip patilerini eşofmanıma geçirdi. Durmadan havlıyordu. Bir şey mi söylemeye çalışıyordu. Hiçbir şey anlamıyordum. Nefes nefese kalmıştı ve dili dışarıdaydı. Tekrardan merdivenleri tırmandı ve havlayarak indi. Ağzında Sarp'ın tişörtü vardı. Önüme attı. Ne demeye çalışıyordu. Sarp bir anda evden çıkınca bir şeyler mi hissetmişti. Duyuları kuvvetliydi. Başını okşayıp onu sakinleştirmek istedim ama ışık hızında merdivenleri tırmanmaya başladı. Az sonra ağzında ne olduğunu anlamadığım şeyle merdivenleri inmeye başladı. Henüz merdivenlerin yarısına gelmeden ayağı takıldı ve merdivenlerden yuvarlandı. Gözlerime inanamazken çığlıklarım evi inletiyordu. Korku içerisinde yanına gittim. Kafası kanıyordu ve gözleri yarı kapalıydı. Nefesi öyle azdı ki... aman Allah'ım! Ölüyor muydu?  Ne yapacağımı bilmiyordum. Her yer kıpkırmızı kan olmuştu. Aklım durmuş gibiydi. Ne yapmam gerektiği hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Korku içerisinde yere eğildim. Artık nefes alış sesini de duymuyordum. Elimi başındaki yaraya götürmek istedim ama korktum. Bir şey yapmalıydım. Salondaki telefonu alıp Sarp'ın numarasını tuşladım. Açmıyordu, lanet olası telefonunu açmıyordu. Gözümün önünde can çekişen köpeği görmeye kalbim el vermiyordu bir şeyler yapmam gerekiyordu. Mutfağa gidip ıslak bir bez aldım. Yarasını temizleyebilirdim. Her şey için geç olduğunu biliyordum. Lanet olsun ki biliyordum ama bir şeyler yapmazsam kendimi suçlu hissedecektim. Başından akan kan tüm salona yayılmıştı. Islak bezi kafasına yaklaştırınca yaranın ne kadar derin olduğunu farkettim. Yapacak hiçbir şeyim yoktu. Yalnızca, kandan gözükmeyen yüzünü temizledim. Gözleri tamamen kapalı ve ağzı açık bir şekilde boydan boya yatıyordu. Anlamıştım işte. Ölmüştü. İnanamayarak bir çığlık attım. Ama gerçekti. O ölmüştü. Sarp onu görünce ne yapacaktı? Mahvolurdu. Beni suçlar mıydı? Bana kızar mıydı? Beynim duracak gibiydi. Ne yapacağımı bilmiyordum.

--

Kaç saattir Plog'un yanı başında beklediğimi bilmiyordum. Kan kokusunu bile almıyordum artık. Üzerim batmıştı. Her yanım kan olmuştu. Zavallı Plog... Dış kapının açılma sesini duyunca içimi değişik bir his kaplamıştı. Ne hissedecekti? Plog'u böyle görünce ne yapacaktı? Salonun girişinde ikimizi de yerde görünce şoka girmiş gibi yanımıza geldi. Gözleri Plog'un yaralı kafasını görünce dehşetle açıldı.

"N-neler oluyor?" Yere eğilip Plog'u sarsmaya başladı.

"O öldü mü?" dedi kısık sesiyle. Cevap dahi veremedim. Gözlerindeki ifade öylesine üzgündü ki...

"Ona ne oldu?"

"D-düştü," deyip bitkin gözler ile merdiveni gösterdim. Başının hemen yanındaki tesbihi görünce gözlerini yumdu.

"Onu unutmuşum" deyip tesbihi gösterdi. Bu yüzden mi delirmişti Plog?

"Merdivenleri inip çıkarken bir anda takıldı ve düştü. B-ben özür dilerim..." Çok üzgün görünüyordu.

"Benim suçum, özür dilenecek bir şey yapmadın sen..."

(Günümüz)

O gün aklıma geldiğinde tüylerim diken diken olmuştu. Çaresizce onu kucağına alıp bahçeye taşıması... Ayn şeyi düşünüyorduk eminim. Plog öldüğünden beri başka bir hayvan edinmemişti. İstemiyordu. 6 yıldır birlikte olduğu köpeğini kaybetmek onu sarsmıştı.

"Nermin teyze sana iş mi yaptırdı bakayım?" Konuyu değiştirmek isteyişini anlamıştım.

"Evet, çok yoruldum..."

"Alırım ben senin yorgunluğunu," deyip göz kırptı. Belli belirsiz gülümsedim.

"Seni özlemişim cidden," dediğimde gözleri beni buldu ve uzunca baktı.

"Ben de..."

--

Geldiğimiz butik parıltılı kıyafetler ile doluydu. Ki ben böyle kıyafetlerden hoşlanmıyordum. Sarp bana seçme fırsatı tanımadan kıyafetleri alıp koluma koyuyordu. Kendi kafasında kıyafetleri eleyip bana sormuyordu bile. Ama şunu söylemeliyim ki Sarp benden zevkliydi. "Dene şunları," deyip beni kabine yönlendirdi. Dediğini ikiletmeden kabine girdim. Seçtiği kıyafetlerin çoğu lacivert ve maviydi. Sarp lacivert tutkunuydu. Denediğim ilk elbise beni olmadığım kadar olgun göstermişti ve bol olmuştu. Bu kıyafet ile kabinden çıkmak istemiyordum.

"Denedin mi Sırma?"

Sarp'ın sabırsız sesini duyunca dudağımı dişledim. Bu elbiseyi gerçekten hiç taşıyamamıştım. Beni bu halde görmesini istemiyordum. Tam elbisenin yandaki fermuarını açacağım sırada küt diye kabine daldı. Gözlerini üzerimde gezdirdikten sonra yüzüme sabitledi. "Çok zayıfsın, çook..." deyip kabinden çıktı. Seçtiği diğer elbiseyi de denedim. Diğerine oranla daha iyiydi en azından bedenime oturmuştu. Diğeri gibi olgun gösteriyordu.

"Sarp."

Onun da görüşünü almak istiyordum. Az sonra kabinin kapısı aralandı. Gözleri, üzerimde gezinip elbisenin aşırı olmasa da yine kendini belli eden göğüs dekoltesinde takılı kaldı. Başını salladı. "Olmaz bu," deyip kabinden çıktı. O olmaz dediyse olmazdı. Bu yüzden kıyafeti çabucak çıkardım. Diğer elbiseyi üzerime geçirirken şimdiden sıkılmıştım. Saks mavisi elbise üzerime cup diye oturmuştu. Diğerleri gibi balık model değildi. Belden sonra genişliyordu. Eteği uçuş uçuştu. Ne var ki sırtı boydan boya açıktı. Elbise gerçekten muazzamdı. Bu defa Sarp'a heyecanlı bir şekilde seslendim. Kabine girer girmez az önce yaptığı gibi üzerimi taradı. Beğeniyle gülümsedi. Çünkü hâlâ sırtını görmemişti. Belki düğüne kadar sırtını göstermemeliydim. Ama o zaman da çok kızardı. Korka korka arkamı döndüğümde sert nefes verişini duydum ve az sonra beni duvara itip kendine çevirdi. "Bilerek falan mı yapıyorsun?" dedi tam dibime girerek. Korku ile başımı salladım.

"H-hayır," diye mırıldandım.

"Eee o zaman?" Baş parmağını elbisenin açık sırtında gezdirdi. "Ne bu kıyafet?" Parmağını tehdit eder gibi sırtıma bastırıyordu.

"Beğenmedin mi?" diye sordum gülümseyerek.

Dilini damağına vurup şaklattı. "Cık, güzel... fazla güzel." Beğenmesine sevinmiştim. "E alalım öyleyse?" dedim sorar gibi.

"Çok mu istiyorsun?" Başımı hızla salladım. "Evet baksana çok yakıştı," deyip onu birazda olsa itip kendi etrafımda döndüm. "Sen ne tatlı şeysin öyle... alalım bakalım." Onu ikna ettiğime inanamıyordum. Yerimde sevinçle zıplayıp ona sarıldım. "İzin verdin... teşekkürler." Elbiseyi hızla çıkarıp kendi giysilerimi giydim.

"Hazırsan çıkalım," dediğinde başımı salladım. Ücreti ödeyip butikten çıktık.  

"Kınada elbise mi giyeceksin?" diye sorunca bunu hiç düşünmediğimi fark ettim.

"Bilmem... sence ne giymeliyim?" diye saf saf ona sordum.

"Bana mı soruyorsun?" dedi o da alayla. "Kararsız kaldım." En iyisi Işık ablanın dolabından sade bir şey giymekti. "Işık ablanın dolabından bir şeyler giyerim," dediğimde gözlerini bana dikmişti.

"Niyeymiş o? Öksüz çocuklar gibi elalemin elbiselerini niye giyiyorsun?" dediğinde yutkunmakta güçlük çektim. Öyleydim işte. Değil miydim? Neden böyle bir şey demişti ki..?

"Ben... kusura bakma. Bir anda ağzımdan çıkmış." Bir cevap vermeden caddeden geçip arabanın yanına gittim. Tamam isteyerek yapmamıştı ama moralim bozulmuştu. Annemi özlüyordum. Bazı zamanlar yokluğunu öyle kötü hissediyordum ki... kimsenin yanımda olmasını istemiyordum. Yalnızca o olsaydı diğer hiç kimse olmasaydı. Ama bu mümkün değildi. Lanet olası adam annemi katletmişti. Neden geberip gitmiyordu bir an önce. Yaşadığını bilmek bile tedirgin olmama yetiyordu. Üstelik Sarp'ın yanında bile.

"Fıstığım ben gerçekten istemeden söyledim."

Kolumu tutup beni kendine çevirdi. "Problem yok," deyip arabaya bindim. O da elindeki elbise poşetini arka koltuğa koyup arabaya bindi. "Kırıldın mı bana?" derken arabayı çalıştırıyordu.

"Hayır değilim." Öyleydim. Kırgındım. Ama ona değil. Ben hayata karşı kırgındım.

"Asma o zaman o gül yüzünü." Dediği biraz olsa da moralimi düzeltmişti. Geçen zaman içerisinde varlığını iliklerime kadar hissettiğim tek kişiydi. Ufacık bir şeyde kırgınlık yapmak istemiyordum.

"Asmıyorum... baak," deyip salak salak sırıtmaya başladım.

"Evet böyle işte," derken onun da morali yerine gelmişti. "Ayakkabı alacak mıyız?" diye sordum. Aramızda ufak da olsa gerginlik olsun istemiyordum. "Alırız tabii." Arabayı bir mağazanın önüne çekince indik. Elimi tutup mağazaya yönlendirdi beni. Kapıyı itip içeri geçmem için hafifçe ittirdi beni. Etraf ayakkabılar ile doluydu. Ne alacağım hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Ne renk almalıydım onu da bilmiyordum. Saks mavisi elbisenin altına hangi renk güzel olurdu? "Hiç anlamıyorum şöyle şeylerden," diye homurdandım. Sarp gülümseyip ayakkabıların dizili olduğu rafa yöneldi. Eline, bantlı, gümüş grisi, ince topuklu bir ayakkabı aldı. Abartmıyorum, benden zevkliydi... "Bence bu iyi." Kesinlikle muhteşemdi. Ayakkabıyı alıp mağazadan çıktık. Sonunda her şey bitmişti. Yorulmuştum gerçekten. "Bir şeyler yiyip içmek ister misin?" diye sorduğunda başımı salladım. "Sanırım eve gitsem iyi olacak." Her ne kadar istemesem de...

"Işıklara mı gideceksin yine?" derken sesindeki burukluğu kapmıştım.

"Evet, şu düğün arifesi geçene kadar orada olmalıyım." Başını onaylar anlamda sallayıp arabaya geçti. Tam arabaya binecekken arabayı çalıştırınca korkudan yerimde hopladım. Bilerek yapıyordu işte. Geçen seferde arabaya almamıştı beni. Bu onu eğlendiriyordu bir de. Gıcık şey. Kapıyı güçlükle açıp arabaya bindim. "Gıcıksın biliyorsun değil mi?" diye tısladım.

"Biliyorum," deyip sırıttı.

--

Evin önüne geldiğimizde istemesem de Sarp'tan ayrılmıştım. Eve girdiğimde Nermin teyzenin mutfakta yemek yaptığını gördüm. Işık abla henüz gelmemişti. "Kolay gelsin," diye seslendim. Bana dönüp gülümsedi. "Sağol güzel kızım. Aç mısın?" Başımı evet anlamında salladım.

"Kurt gibi açım. Çok yoruldum." Güneş içeride televizyon izliyordu. Geldiğimi farketmemişti bile. "Birazdan hazır olur. Sen dinlen istersen," derken salatayı yapmaya başlamıştı.

"Üzerimi değiştirip geliyorum. Yardım edeceğim." Poşetlerimi odanın bir köşesine koyup üzerime rahat bir şeyler giyip tekrar aşağı indim. Mutfağa girip Nermin teyzeye yardım etmeye başladım. Az sonra Bulut abi ile Sadık amca gelmişti. Işık abla hâlâ daha yoktu.

"Hoşgeldiniz," deyip gülümsedim. Bulut abi göz kırpıp karşılık vermişti. Sadık amca ise gülümsüyordu bana. Yemek hazırdı. "Işık abla ne zaman gelecek acaba?" diye sordum Nermin teyzeye. "Onlar iki üç saate ancak gelir. Biz yiyelim." Nermin teyzenin dediği üzerine sofrayı kurmaya başladık. Hep birlikte sofraya oturduğumuzda Sadık amca afiyet olsun demişti ve hepimiz yemeye başlamıştık.

"Sırma abla, sen benim elbisemi gördün müü?" dedi Güneş neşeyle.

"Hayır canım. Yemekten sonra gösterir misin?" deyip tebessüm ettim. Kafasını aşağı yukarı sallayıp hevesle tamam dedi.

"Ellerine sağlık Nermin teyze," deyip masadan kalktım. Alt kattaki lavaboda elimi yıkayıp salona geçtim. Masada duran telefonumu elime aldığımda
bir mesaj olduğunu görmüştüm. Numara kayıtlı değildi.

05XX XXX XX XX
Sarp'ın şu an nerede olduğunu biliyor musun ufaklık?

Bu da ne demek oluyordu? Sarp neredeydi ve bu kimdi?
Cevap verip vermemek arasında kaldım. Yazmalı mıydım? Birinin bize oyun oynadığı belliydi. Mesajı dikkate almamalıydım. Ama içime kurt düşmüştü. İstemsizce Sarp'ın numarasını tuşladım. Çalıyordu... Ama açmıyordu!
Ne yapıyorsun sen Sarp! Ne! İkinci mesaj sesini duyduğumda kalbim hoplamıştı.

05XX XXX XX XX
Elbette bilmiyorsun. Öğrenmek istemiyor musun peki?

Kimdi bu lanet olası?! Sinirden ellerim titremeye başladı. Nerede bu adam! Telefonunu tekrardan aradım. Çalıyordu işte! Çalıyordu da ne diye açmıyordu?! İçime salınan şüphe tohumlarını yok saymaya çalışsam da olmuyordu. Düşünmek istemiyordum ama bir kız ile olma ihtimali aklıma çoktan girmişti bile. Bunu bana yapar mıydı? Lanet olsun... Bunu yapmamalıydı! Bir mesaj sesi daha duyunca bu defa bakmaya cesaret edememiştim. Ama diğer yandan da bakmak istiyordum. Ve baktım da...

05XX XXX XX XX
Hadi verdiğim adrese gel de gerçekleri öğren.
Adres; ...........................

Mesajı görür görmez koltuktan kalkıp odaya çıktım. Üzerime siyah bir tişört ve pantolon giyip sırt çantamı aldım. Aşağı indiğimde kimseye görünmeden evden çıkmaya çalıştım. Ama ne yazık ki Nermin teyze beni görmüştü. Ondan izin alıp evden çıktım. Ana yola kadar yürüyüp bir taksi çevirdim. Adresi şöföre gösterdim. Taksi adrese doğru yol alırken bu yaptığım doğru mu diye düşünüyordum. Ona güvenmiyor muydum? Numaradan bir mesaj daha beklemiştim ama gelmemişti. Taksi adreste durunca ücreti ödeyip indim. Burası işlek bir yer değildi. Kendime inanamıyordum. Buraya gelmemeliydim. Etraf karanlık ve uğultuluydu. Nerede olduğumu bilmiyorum. Bir anda açılan kapı ile ne olduğunu anlayamamıştım. Bir tabela yanıp sönüyordu. Ok işaretini takip ettim. Burası...  bir lunaparktı. Biraz sonra etraf ışıldamaya başladı. Rengarenk ışıklar döne döne yanıp sönüyordu. Neler olduğunu idrak edemiyordum. Okları takip ettim. Etrafımda dönüp birilerini aradım ama hiç kimse yoktu. Aptal bir şakaya mı gelmiştim? Az sonra duyduğum müzik sesi ile panikle etrafıma bakındım. Biraz sonra görüş açıma giren Sarp ile şaşkınlık ile gözlerim aralandı. O... bu da ne demekti? Tam dibime kadar girip önümde diz çöktü. Şok içerisinde ona bakıyordum. Elindeki yüzük kutusunu kapağını açtı. Ağzım şaşkınlıkla açılırken havai fişekler atılmaya başladı. Yüzümde aptal bir sırıtış oluşurken Sarp elimi tuttu.

"Sırma bu uyuz adam ile evlenir misin?" diye sordu. Şaşkın şaşkın olayın gerçekliğini kavramaya çalıştım. Önümde diz çökmüştü ve bana evlenme teklifi ediyordu. Yanlış anlamamıştım. Ağzımı açıp konuşamıyordum.

"Sırma?" Kelimeler resmen düğümlenmişti. Evet diye haykırmak istiyordum ama dilimi yutmuştum sanırım. İnanamıyordum. Sarp'tan asla ve asla böyle bir şey beklemiyordum. Beni ne olarak gördüğünü bile anlamıyordum. Şimdi ise evlenme teklifi almıştım ondan. Konuşmak istedim.

"E.." gerisi gelmiyordu. Sarp daha fazla dayanamayıp yüzüğü parmağıma geçirdi. Sonunda derin bir nefesi ciğerlerimden boşalttım ve haykırdım.

"Evet, evet..!"

DÜZENLENDİ ✔️

BÖLÜM SONU

Sarp ve Sırma'yı yazmamı istediğiniz için bu bölümü onlara ayırdım. Bir sonraki bölüm ana karakterlerimizden olacak. Ara sıra Sarp ve Sırma'yı yazmayı düşünüyorum. En az Gece ve Işık kadar onlar da sevildi. Vote ve yorumlarınızı bekliyorum. Bir sonraki bölüm için 350 yorum sınırını geçmenizi istiyorum. Sizi seviyorum. Esen kalın..!
Son olarak da karakterlerimize sormak istediğiniz soruları yorum olarak atabilirsiniz. Cevapları bölüm halinde atacağım.

Continue Reading

You'll Also Like

Tutsak By .

Romance

15.5M 490K 52
"Birlikte güldüğün birine aşık olmak kolaya kaçmaktır; ben seninle ağlamaya bile aşığım." Sıradan başlayan planlı bir intikam oyunu; ne denli büyük b...
914K 50.4K 39
Evin ise yediği tokatın şiddetiyle yere düşmüştü. Dudağının kenarı yeni bir darbe alırkende Kazım Ağa saçlarından koparırcasına tutup Evin'i kaldırmı...
720 83 48
Zamanın içerisinde, birbirini takip eden akrep ve yelkovan... Döngü zamanı, hikayemizin ilk on iki bölümü geceyi, son on iki bölümü gündüzü temsil ed...
3.9M 240K 81
* Siz: Ay acaba lamalar uçsa nasıl olurdu? Siz: Düşünsene, kafana tıpkı martının sıçması gibi tükürüyorlar. Siz: Çok komik olmaz mıydı? ÜSĞĞDDĞSPDĞPF...