AŞKIN ÖRTÜSÜ

By gasem2515

162K 10.9K 3.4K

‹ TAMAMLANDI › "Gönlümü bıraksam denize ; taşar mıydı hasret acısından yoksa çeker miydi sularını utancında... More

TANITIM
-1- AŞK
-2- AŞKLA GELEN
- 3 - ARAYIŞ
- 4 - MUCİZE
Darbe girişimine karşı Halkın Darbesi
- 5 - YENİDEN AŞK
- 6 - İLK ADIM
- 7- ÖLÜMDEN BAŞKASI YALAN
- 8 - SUSARAK ÖZLÜYORUM
- 9 - RÜVEYDA
- 10 - EN KÖTÜ DOĞUM GÜNÜ
- 11 - SAKLI GERÇEK
- 12 - YIKILIŞ
- 13 - HİSSİZ BİR ACI
- 14 - KARAR
- 15 - KERİM
- 16 - BİR PARÇA HUZUR
- 17 - MEDRESE
- 18 - BEKLENMEYEN
- 19 - MAVİ
- 20 - VASİYET MEKTUBU
- 21 - ANNE
- 22 - PATRON
- 23 - EN GÜZEL DERT
- 24 - YENİ ORTAK
- 25 - KARMAŞIKLIK
- 26 - KIZ KARDEŞ
- 27 - EVLENMEK?
- 28 - KÖY
- 30 - NİŞAN
- 31 - DÜĞÜN GÖSTERİSİ
- 32 - KARŞILAŞMA
- 33 - DEPO
- 34 - BABA KAZIĞI
- 35 - LÜTFEN UYAN
- 36 - ÖMER BEY
- 37 - EVLENME TEKLİFİ
- 38 - BEKLENEN NİKAH
- 39 - İMKANSIZ
- 40 - İMTİHAN
- 41 - ÇARESIZLIK
- 42 - PAMUK ŞEKERİ
- 43 - VUSLAT
YENİ HİKAYEDEN BİR KISIM
- 44. - PİŞMANLIK?
45. GÜVEN
46. MÜJDE
47. BÜYÜK ŞOK
- 48 - MAPUSHANE / Kısım 1
- 48 - MAPUSHANE / 2.KISIM
- 49 - BİR AİLENİN DRAMI
- 50 - BEKLEYİŞ
- FİNAL BİLGİLENDİRMESİ -
- 51 - KAVUŞMA
52. MUTLULUK
53. FİNAL
Özel bölüm
DİKKAT!
Özel bölüm 2
SÜRPRİZ!!!

- 29 - İTİRAF

1.7K 144 38
By gasem2515

Bölüm şarkısı : Bendeniz / İstemiyorum

Karşınızda yepsyeni bir bölüm :) Daha uzun yazacaktım ama burada bitirmek zorunda kaldım. Umarım beğenirsiniz. Hepinize iyi okumalar diliyorum 😊

Silah sesinin geldiği yöne baktım. Kapıda iri cüsseli uzun botları olan, bıyıklı ve elinde silah tutan bir adam duruyordu. Silahı tutuş şekline bakılırsa havaya sıkmıştı. Şükrederek Rüveyda 'ya döndüm bu kez. Tir tir titriyordu korkudan. Hemen yanına giderek önüne geçip arkamda durmasını sağladım. Benimle aynı anda kapıda duran adam da bize doğru gelmeye başladı. Adam ağzını açmaya fırsat bulamadan içeriden gelen Sabri Abi girdi lafa :

- Hayırdır Mahmut Ağam. Ne yaparsın sen burada?

- Asıl siz ne edersiniz burada? Bu ne hâl vaziyettir Sabri? Hani bozacaktın nişanlarını da bana verecektin kızı? Çocuk buraya kadar gelmiş.

- Yok ağam, bu o çocuk değildir.

Demek Ağa bozuntusu bu adamdı. Anlaşılan Emre sanmıştı beni. Emre değilsem ne sıfatla tanıtacaktım da kendimi, bizi bu beladan kurtaracaktım? Silahı olmazsa açıklama yapma gereği bile duymazdım ama Rüveyda'ya zarar verme ihtimalini düşünürsek mantıklı hareket etmeliydim.

- Kimdir öyleyse?

Sabri Abi ne diyeceğini bilmeyip susarken çok düşünemeden öne atladım.

- Rüveyda'nın imam nikahlı kocasıyım. Yakında düğünümüz var, seni de bekleriz Mahmut Ağa.

Adını bastırarak söyleyince gözlerindeki öfke iyice belli etmişti kendini. Kendimden emin bir şekilde ilerleyip tam önünde durdum. Öfke dolu bakışlarını benden alıp Sabri Abi'ye döndü tekrar.

- Ne der bu herif Sabri?

Sabri Abi bana kaçamak bakışlar atarken tehdit edercesine baktım yüzüne beni onaylaması için. Ve bir silah sesi daha ...

- Konuşsana Sabri, üçüncüsünü havaya sıkmam bilirsin.

- Bilirim ağam, bilirim de... Doğru der Kerim.

- Ne demek lan doğru der? Nasıl doğru der? Ne ara nişanı attı da nikah kıydı bu kız?

- Benim de sonradan haberim oldu ağam. Sevmişler birbirlerini , ne olmuşsa orada olmuş işte. Ben de o yüzden getirdim kızı.

Sabri Abi söylediğim yalanı devam ettirirken bir ara arkamı dönüp Rüveyda'nın yüzüne baktım. Korkusu ağır bastığından tepkisini ölçmek biraz zordu ama kızmış gibiydi bu yalana. Nasıl izlerini silecektim kalbinden söylediğim sözlerin ? Mahmut denen Ağa tehditlerini savururken tekrar önüme döndüm.

- Gebertirim lan hepinizi. Olmaz hele böyle bir şey, izin vermem. Tek tek sıkarım kafanıza.

Avluya nefes nefese kalmış bir şekilde genç sayılamayacak kadar küçük bir çocuk girerek ağanın lafını böldü :

- Ağam ağam... Mahmut Ağam...

- Ne oldu Ahmet? De hele, hanım ağana bir şey mi oldu?

Evli miydi lan bir de bu adam? Kafayı yemek üzereydim. Ah Rüveyda ah... Ne diye inat ediyorsun ki sen? Önündeki seçenekler çok güzelmiş gibi... Gururunu alır baş tacı ederim ben, niye üstün tutuyorsun ki sen o gururu benden. Sen bırak ben tutarım işte kendimden üstün.

- Hanım ağamın doğumu başlamıştır ağam. Tez gelsin dediler.

Doğum dedi değil mi o çocuk yanlış duymadım ben ?

- Sizinle işim bitmedi bilmiş olun. Geri gelmemi bekleyesiniz siz.

Ağa hızlı adımlarla bahçeyi terk ederken öfkeyle Sabri Abi'nin üzerine yürüdüm.

- Yeğenini evli ve karısı doğum yapmak üzere olan bir adama mı verecektin? Bu nasıl bir vicdansızlıktır? Üstelik aradaki yaş farkına bak.

Sabri Abi'den ses çıkmayınca hızımı alamayıp Rüveyda'nın üzerine yürüdüm.
- Ya sen? Benimle evlenmeyip de ne yapacaksın? Bu adamla mı evleneceksin?

Rüveyda sinirle içeri yönelirken dayısı kolundan tutup geri çevirdi.

- Rüveyda, geç otur. Söyleyeceklerim var ikinize de.

Rüveyda ne kadar sinirli görünse de dayısının bu emrine karşı çıkmadı. İkisi de çardağa geçip oturunca ben de arkalarından gidip tekrar kendi yerime oturdum. Dayısı yalanımı devam ettirmişti ettirmesine de şu an konuşmak istediği şeyi, ne yapacağımızı, ne olacağını çok merak ediyordum.

- Rüveyda, bak Mahmut Ağa'yı tanırsın. Bilirsin peşini bırakmaz, bilirsin değil mi?
Rüveyda dayısını başıyla onaylarken sinirlerim tepeme çıkmıştı yine. Bana kalsa çoktan kolundan tutup götürmüştüm onu buradan da hanımefendinin rızası olmadan bir şey yapmak istemiyordum.

- Ben derim ki Kerim'in dediği gibi olsun. Kıyın nikahınızı bir an evvel gidin buradan. Benimde kalmaya niyetim yoktur zaten. Burada kalırsak Ağa peşini bırakmaz seni almadan. Koymuş kafasına.

Dayısının söyledikleriyle sevinçten boynuna atlayacaktım. İlk defa doğru bir şey söylemişti. Ne de güzel olurdu kabul etseydi gözümün nuru. Etmese de artık sırtıma alıp kaçıracaktım. Çare bırakmıyorlar ki adama. Rüveyda bir süre sessiz kaldıktan sonra yine çamura dönmüş gözleriyle başını kaldırdı. Ne kadar çok ağlıyordu bu, kesin bu da balık burçluydu annem gibi. Annem... Annemi hatırlayınca yine kalbim bir bıçak saplanır gibi olmuştu. Keşke bir kere dahî olsa onu görebilme ihtimalim olsaydı şu aralar. Öyle çok özlemiştim ki... O benim tek dayanağımdı şu hayatta. Her ne olursa olsun onu bir kere daha görebilme ihtimaline ne çok şey feda edebilirdim.

( Bölüm şarkısını burada açabilirsiniz )

Rüveyda gözlerindeki yaşları elinin tersiyle silerek bakışlarını tekrar yere indirdi.

- Dayı yapma bunu bana. Ben sadece gidip kursuma devam etmek istiyorum.

- Eehh yetti ama. Niye lan niye, niye evlenmek istemiyorsun benimle ? Mantıklı bir neden sun bana. Ne kötülüğümü gördün?

Benden böyle bir tepki beklemediği için ikisi de şok olmuş bir vaziyette bir süre öylece baktılar bana. Hak etmişti ama bu tepkimi. Neden yapıyordu bu işkenceyi bize ? Neden yine kalbimi bilinmez ülkelere sürgün etmek istiyordu? Benim kalbim memleket değiştirmek istemiyordu ki. Bulmuştu aradığı bu diyarda gerçek sevgiyi. Anlamıyor muydu bunu? Daha ilk günden anlamlıydı. Hiçbir zaman gizlememiştim ki ona olan sevgimi ben. Apaçık beyan etmiştim en başından. Hakkı yoktu bana bunu yapmaya.

Ben Rüveyda'dan bir yanıt beklerken yine dayısı el koydu olaya.

- Rüveyda , çocuk haklıdır. Bak bana bu para lazımdır, niye aldım sanırsın? Ya ağadan alacaktım ya da Kerim'den. Artık sen yap seçimini. İstersen geri vereyim parasını varsın yoluna. Sen de Mahmut Ağa...

- Yeter. Mahmut Ağa lafını duymak istemiyorum artık dayı. Hele para lafını hiç duymak istemiyorum. Mal mıyım ben? Köle miyim neyim? Ne demek lazımdı bu para bana? Para kime lazım değil ki? Benim üzerimden böyle çirkef işlere kalkışmana izin veremem anlıyor musun? İstemiyorum , para üzerine kurulmuş bir yuva istemiyorum. Maddiyat üzerine kurulmuş bir evlilik istemiyorum ben. İş evliliği istemiyorum dayı istemiyorum.

Şu an karşımda isyan eden kızın içinde resmen ben haykırıyordum. Bir aralar ne çok kullanırdım bu cümleleri. Ben asla annem ve babamınki gibi bir evlilik yapmam diyordum. Para Hiçbir şeyden önemli olamaz, maddiyat üzerine bir evlilik yapmam diyordum aynen bu şekilde. Berna'yla evlenmeyi de bu yüzden kabul etmiyorum hatta. Rüveyda'nın bana ne kadar benzediğini anlamakta beraber ona hak vermeye başladım. Bu durum ne kadar farklı olsa da benimkinden , içerik olarak aynı oluyordu dolaylı yoldan işte. Malesef ki haklıydı. Fakat istediği kadar haklı olsun. Haklı olması onu burada bırakacağım anlamına gelmiyordu. Bırakılır mıydı bir yürek bedenden ayrı ?
Bırakabilir miydim kalbimi ben burada? Zamanla affetirirdim kendimi. İnandırırdım kendimi ona, ne kadar sevdiğimi anlatırdım zamanla. Şimdi nasıl ikna edecektim peki?

Daysısından da benden de ses çıkmayınca haklılığının verdiği cesaretle ayaklanıp içeri girdi yine.

- Bu böyle olmaz dayı.

- Olmaz tabi, görürsün ne inatçıdır. Ne yapmışım ben, başlık parası istemek suç mudur?

Söylediği sözlerin masum bir yanı olduğuna inanmadığımdan onaylamaz bir şekilde bakınca sustu.

- Kaçıracağım ben bu kızı. Sen de bana yardım edeceksin. Başka çaremiz yok.

- Nasıl olacakmış o iş de hele, var mı aklında bir fikir?

- Var galiba. Uykusu ağır mı Rüveyda'nın?

- Tüyden hafiftir vallaha .

- O zaman yok.

Bir süre ikimizin de aklına bir şey gelmezken artık etrafı incelemeye başladığımı fark ettim. Çıkamıyordum işin içinden. Zorla güzellik olur muydu bilmiyorum ama deneyecektim. Telefonum çalınca cebimden çıkarıp ekrana baktım . Babamın aradığını görünce bir an açmak istemesem de mecburen açtım.

- Alo.

- Kerim , neredesin?

- İşim var biraz, neden soruyorsun?

- Şirkete gelmen lazım.

Nefesimi dışarı verirken başımı havaya kaldırdığımda havanın epey karardığını fark ettim. Yıldızlar ne de çok vardı burada. Öylece gökyüzünü seyretmek bile huzur verirdi insana. Keşke Rüveyda'yla uzanıp izleyebilseydik şu güzel manzarayı. Belki buralarda bir göl, akarsu falan da vardır. Yakamoz da olurdu o zaman.

- Cevap versene Kerim şirkete gelmen lazım diyorum.

- Gece gece neden gelecekmişim şirkete?

- Önemli bir durum, hem de çok. Ters giden şeyler var , yarınki toplantıdan önce halletmemiz lâzım bu sorunu.

- Gelemem Ömer Bey. Hallet işte sen.

- İki saate kadar burada oldun oldun, olmadın bir daha sakın adımını atma bu şirkete.

Telefonu yüzüme kapatınca kalakaldım öyle. Yapar mıydı? Alır mıydı acaba tüm yetkileri elimden. Tabi ki yapardı. Niye yapmasın? Kafam allak bullaktı. Her şey birbirine girmek zorunda mıydı? Hâlâ oturduğu yerde düşünmeye devam eden Sabri Abi'ye baktım. Ne oldu dercesine yüzüme baktı o da.

- Benim gitmem lazım. Ne yapacağız?

- Nereye? Rüveyda'yı almadan mı gitmekten bahsedersin ?

- Önemli bir işim var ama onu almadan da gidemem. Nasıl ikna edeceğiz?

- Ben bilmem.

Kaçırma fikri kafama yatmıştı ama nasıl olacaktı? Ya beni affetmezse? Hem nasıl kaçıracaktım, kaçırıp da nereye götürecektim , nereye bırakacaktım işler böyle karışıkken?

- Bak dayı, ben şimdi gideceğim, en kısa zamanda geri dönüp Rüveyda'yı da alacağım inşallah. İşleri yoluna koymadan onu götüremem. En azından bir ev falan tutmam lazım ne bileyim...

Dayısı bir süre düşünür gibi yaptıktan sonra başıyla onayladı beni.

- Haklısın, hayde git o zaman. Ama elini çabuk tutasın bak, bu ağanın ne yapacağı belli olmaz. Allah'tan hanın ağam doğum yaptı da birkaç gün açamaz bu konuyu en azından.

- İyi o zaman. Ben de işlerimi halledip dönerim. Hadi kalın sağlıcakla.

Bahçeden çıkarken pencereye baktım bir umut görmek için. Işık açıktı ama perde kapalıydı, İzlemiyordu bizi. Hani filmlerde olur ya, kız izler pencereden sonra çocuk bakınca trip atar gibi kapatır hemen perdeyi suratına. Varsın kapatsındı ama yok, bizimki açmıyor bile perdeyi. Bahçe kapısını kapatıp sokağın aşağısında bıraktığım arabama yöneldim. Şimdi en hızlı şekilde şirkete dönmeliydim.

****************************

- Nerede kaldın?

Babamın sorusunu kol saatimi ona göstererek yanıtladım :

- Tam vaktinde geldim.

Bozularak koltuğuna geçip oturdu.

- Şimdi söyleyeceklerimi iyi dinle. Berna'nın babası buradaydı az önce. Nişan bahsini açtınız madem uzatmayın diyor.

Elimde olmadan konuşmadan önce iyi bir kahkaha attım.

- Ne bu, ben bozdum sen topla mı oynuyoruz? Ben Berna'yla nişanlanacağım diye bir şey söyledim mi kimseye ya da sana? Kurduğunuz filmin başrol oyunculuğunu kabul ettim mi ben? Bana bak, sen güzel hikaye yazabilirsin, ama ben oyuncu falan değilim baba.

- Bırak artık edebiyat yapmayı, gerçek dünyaya dön. Bu nişan olmak zorunda. Yoksa adam ortaklığı bozacakmış.

- Bozsun işte, ne güzel.

- Kes artık saçmalamayı. Tüm ihalelerimiz onlara bağlı, ortaklığı bozarsa batarız, bunu sen de biliyorsun.

- Tam da istediğim bu işte. Beş parasız ortada kalman...

- Kerim, kendine gel !

- Kendimdeyim ben. Ne sandın, saltanatına saltanat katmak için mi burada çalıştığımı? Benim de amacım buydu bak, bir şey yapmama gerek yokmuş. Parasızlık ne demekmiş sen öğren biraz da Ömer Bey.

- Ben parasız kalacağım da sen lord mu olacaksın? Sen ne yapacaksın beş parasız?

- Gayet de başımın çaresine bakar okulumu okurum ben.

Çıldırır gibi ellerini dökülmeye yüz tutmuş saçlarından geçirerek masasındaki dosyaları hepsini dağıttı tek hamlede.

- Sen bakarsın da diğerleri ne yapar lan? Benim bakmam gereken , okutmam gereken bir kızım daha var. Sen her şekilde kalırsın ayakta, o kız ne yapacak bu saatten sonra ben ona bakmazsam?

Beklemediğim itirafıyla afallayıp yanımdaki sandalyeye tutunarak çöktüm.

- Kı... Kızım mı dedin?

- Evet kızım. Bir kızım var benim. Bakmam gereken bir kızım var ve sen kardeşin için bu şirketi kurtarmak zorundasın Kerim.

İki ara bir dere terimleri bile yetmezdi bu durumu tanımlamaya. Amacımın zirvesine ramak kalmışken neydi şimdi bu? Üstelik bir taşta iki kuş vuracaktım. Berna'yla evlenmeyip babamı batıracaktım. Yoksa planlarını uygulamak için oyun mu oynuyordu bana.

- Sana inanmıyorum, yalan söylüyorsun.
- Neyine inanmıyorsun lan? Yalan söylersem iki dakikada ortaya çıkaramaz mısın sanki yalanımı ortaya.

Doğru söylüyordu. Yalan olsa ortaya çıkarmak çok basitti böyle bir şeyi. Anneme bunu nasıl yapabilmişti? Hani seviyordu lan bunlar birbirlerini. Dayanamayıp yerimden fırladığım gibi yakasına yapıştım.

- Anneme nasıl yaptın bunu lan? Ne ara yaptın böyle bir şeyi ? Seviyordu lan seni annem.

- O sevdiyse ben de sevdim . O kocasını aldattı ben de onu aldattım. İlahi adalet işte...

- Sus lan daha fazla konuşma.

Yakasını bırakıp koltuğunun arkasına attığı paltosunu üstüne attım.

- Çık git buradan.

- Benim odamdan beni mi kovuyorsun?

- Fazla sahiplenme bence. Henüz kimin olduğu belli olmayan bir koltuktan hayır gelmez sana. Defol çık git, bir yolunu bulacağım ben.

Üstüne attığım paltosunu giyip istemese de yine bozularak çıktı odadan.
Masada tek başına kalan kalemlikten bir kalem alıp elimde evirip çevirmeye başladım. Bir çözüm bulmalısın Kerim, hadi Kerim... Yok, iyice arap saçına döndü hayatım. Bir de çok eksikmiş gibi yeni bir aile çıktı başımıza. Kız kardeş... Hiç düşünmediğim bir kavram değil. Acaba bir kız kardeşim olsaydı nasıl olurdu diye çok kez düşünmüştüm. Şimdi var ama tanımıyorum. Ona kızgın değildim. Sonuçta o da benimle aynı durumdaydı. Onunla tanışacaktım elbette ki. Ömer Bey'in kızı olması onun suçu değildi. Belki onun gibidir, belki de çok farklı... Kim bilir belki çok severdim. Ama şu an hiçbir konu hakkında fikrim yoktu. Her şey çok karıştı. Atacağım adımları hesaplayamıyorum artık. Mühim olan o adımı hesaplamak mı yoksa adım atabilmek mi? Öyle ya da böyle, bir adım atılmalıydı. Hatta belki de koşmalıydı bu hayatın hızına yetişebilmek için. Berna'yla konuşmam lazımdı. Belliki bu nişandan kurtuluşum yoktu. Peki bu nişan gerçek bir nişan olmak zorunda mıydı? Tabi ki de hayır. Berna'yla konuşup onu bu oyuna ikna etmeliydim. Sonra anlaşamadık der, bir şekilde atardık nişanı. Aklıma gelen fikirlerin en kötüsü diyeceğim ama malesef aklıma gelen tek fikir bu. Kararımı vererek kalkıp dışarı çıktım. Uzun süredir yakmadığım sigaralarımdan bir dal alıp dudaklarımın arasına aldım. Uzunca bir süre çektikten sonra aynı şekilde uzunca bir süre de serbest bıraktım dumanı. Ardından arabama binip eve yol aldım. Erdem uyumuştur diye tahmin ediyordum. Zaten sabah namazına az kalmıştı. Hemen eve gidip yatsıyı kılmalıydım. Sonra da sabahı... Sonrasına bakılır, uyku kesinlikle yoktu planlarımın arasında. Düşünmekten beynim bir gram uykuyu kabul etmezdi çünkü eminim.


- BÖLÜM SONU -



Hatalarım olduysa affola...

Continue Reading

You'll Also Like

DİCLE By 👑

Spiritual

231K 11.9K 36
Siz: Bir dakika... Siz: Ben Zehra olmadığıma göre siz kimsiniz? 0588*******: Ne demek Zehra değilsin? Benim tek kız kardeşim Zehra. 0588*******: Şaka...
484K 36.1K 35
Antep'in ihtişamlı konaklarından birinde, aşk acısını sır gibi saklayan Üsteğmen Zeyd ve sevdiği adamı ölmeden yüreğindeki mezara gömen Katre'nin hik...
127K 8.6K 80
"Muhammet abi..." Arkamı döndüğümde kız kardeşlerimin can dostu Rumeysa'yı gördüm. Gözlerini kaçırıp tekrar bana baktığında sesini duydum. Rahatsız o...
2.8M 203K 53
Kayra: Kuryeniz çok yakışıklıydı vallahi! Çiçek Pastane: Lütfen, kuryemizin aklını çelip iş performansını düşürmeyiniz Çiçek Pastane: Hem kuryelerin...