GECENİN IŞIĞI

By buyazarneleryazar

15.3M 402K 134K

Genel Kurgu #1 Bir adam düşünün, hayatının tüm dönemlerini karanlık işlerle geçiren ve geçmişinin izlerini hâ... More

~TANITIM~
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44. BÖLÜM
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
47.BÖLÜM
Sırma-Sarp
Karakterlere Sorular
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
52. BÖLÜM
53. BÖLÜM
54. BÖLÜM
Sırma ve Sarp
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
57. BÖLÜM
58. BÖLÜM: GECE
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM
61. BÖLÜM
62. BÖLÜM
63. BÖLÜM
64. BÖLÜM
65. BÖLÜM
66. BÖLÜM
67. BÖLÜM
68. BÖLÜM
69. BÖLÜM
70. BÖLÜM
71. BÖLÜM
72. BÖLÜMDEN KESİT
72. BÖLÜM
SORU-CEVAP
73. BÖLÜM
74. BÖLÜM
Yeni Kitap
75. BÖLÜM
76. BÖLÜM
77. BÖLÜM
78. BÖLÜM
79. BÖLÜM
80. BÖLÜM
81. BÖLÜM
82. BÖLÜM
83. BÖLÜM
84. bölümden kesit
84. BÖLÜM
85. BÖLÜM
86. BÖLÜM
87. BÖLÜM
88. BÖLÜM
89. BÖLÜM
90. BÖLÜM
91. BÖLÜM
92. BÖLÜM
93. BÖLÜM
94. BÖLÜM
95. BÖLÜM
96. Bölümden kesit
96. BÖLÜM
97. BÖLÜM
98. BÖLÜM
99. BÖLÜM
100. BÖLÜM
101. BÖLÜM
102. BÖLÜM
103. BÖLÜM
104. BÖLÜM
105. BÖLÜM
106. BÖLÜM
107. BÖLÜM
108. BÖLÜM
109. BÖLÜM
ÖNEMLİ
110. BÖLÜM
111. BÖLÜM
112. BÖLÜM
113. BÖLÜM
114. BÖLÜM
115. BÖLÜM
116. BÖLÜM
117. BÖLÜM
118. BÖLÜM
119. BÖLÜM
120. BÖLÜM
121. BÖLÜM
8 MİLYONNN!
Kitap Tanıtma Fırsatı
122. BÖLÜM
123. BÖLÜM
124. BÖLÜM
FİNALE DOĞRU •PART-1•
FİNALE DOĞRU •PART-2•
FİNALE DOĞRU •PART-3•
BÜYÜK FİNALDEN UFAK BİR KESİT!!!
•BÜYÜK FİNAL•
•VEDA•
•GECE• Duyurusu

48. BÖLÜM

151K 2.7K 498
By buyazarneleryazar

Keyifli okumalar.

••

Geleceği merak etme, nasıl olsa gelecek. Ama geçecek olanı iyi düşün, çünkü aklından silinmeyecek.
-Balzac

••

Gece'nin evinden geldikten sonra anneme güzel haberi vermiştim. Annem çok sevinmişti ama her zamanki gibi bir sorun vardı. Bu defa da ailede benden önce evlenmesi gereken kişinin abim olduğunu söylüyordu. Adet miymiş neyse artık. Yaşı büyük olan önce evlenecek. Sinem evliliğe çok sıcak bakmıyordu henüz. Onları beklersek Gece ile bunayabilirdik. Eğer bu durumu Gece öğrenirse hemen abimin yakasına yapışıp onu evliliğe zorlardı. Hadi ama ne kadar saçma bir adetti. Ben buldum ben evleniyorum. Sıra da neyin nesi? Bu konuda kesin bir çözüm bulmam gerekiyordu. Ki Gece şu an kına hazırlıklarına başladığımı düşünüyordu. Hay aksi! Yine bir tatsızlık. Son çareyi babamda arayacaktım. Bana kıyabileceğini sanmıyordum. Elbette bu işin bir çözüm yolu vardı ve babam bunu bulan kişi olacaktı.

Gece gelir gelmez işlerinin başına geçmişti. Artık bardan çok şirkette gibiydi. Acaba pis işlerine devam ediyor muydu? Bu konuda ona karışmayacaktım. Günün birinde karısı olacaktım ve bu yüzden tüm kararlarına saygılı olmalıydım. Sonuçta bu onun seçimiydi. Haftanın ikinci gününü evde yatarak geçirmiştim. Az önce Gece'nin attığı hazırlıklar nasıl mesajına hâlâ vereceğim cevabı düşünüyordum. Ona sorunu söylediğim taktirde odasından bir hışım çıkıp abimin yanına gidecekti. Biliyorum. Bunu yapmasını istiyor olabilirdim. Elbette abimin canını yaksın istemiyordum. Zaten öyle bir şey yapmazdı da.

Her defasında sorun çıksın istemiyordum ama paçamızdan akıyordu sorunlar. Gece'nin tam da şu an benden bir cevap beklediğini biliyordum. Yalan söyleyecek değildim. Çünkü er ya da geç öğrenecekti. Ama bunu da telefondan söylemek istemiyordum. En azından o an yanında olup sinirine biraz olsun ortak olmak istiyordum. Çünkü duyduğu zaman sakin kalamayacaktı.

Yanına git.

Şirkete gidebilirdim. Hem abimi görmüş de olurdum böylece. Daha önce bir kaç defa Gece ile şirkete gittiğimiz için adres sıkıntı olmayacaktı. Odama çıkıp üzerime günlük bir elbise giydim. Taba rengi sandaletlerimi de giyip aşağı indim.

"Anne ben abimin yanına gideceğim," diye seslendim mutfağa doğru.

"Ne o, sıra mı isteyeceksin?" dedi annem alayla. Espri mi yapıyordu? Ailece espri potansiyelimiz düşüktü. Evden çıktığımda öğleden sonra olmasına rağmen hava oldukça sıcaktı. Kavurucu güneş...

Durağa kadar yürüyecek olma düşüncesi beynime sızınca gitmesem mi diye ikilemde kaldım ama çoktan yola çıkmıştım.

••

Şirketten içeri adımımı attığım andan itibaren vücuduma etki eden soğuk hava beni rahatlatıyordu. Birazdan olabilecekleri düşünmediğim zamanlar tabii. Yoksa hiç rahat değildim. Asansörü kullanıp Gece'nin odasının olduğu kata geldim. Odanın girişinin çaprazında bir masa vardı. İki tane sekreter kız da işlerinin başındaydı.

"Kolay gelsin. Gece ile görüşecektim müsait mi?" diye sorduğumda birbirlerine alay ile bakıp bana döndüler.

"Gece bey müsait değil," deyip işine döndü bir tanesi. Odasının karşısında olan bekleme koltuklarına geçtim. Kızlar bir türlü gözlerini benden ayırmayıp iş falan yapmıyordu. Gece de ne zaman müsait olacaktı yahu? Kızlar nihayet işlerine döndüğünde elime telefonumu almıştım. Sanırım mesaj atsam görebilirdi.

İşin hâlâ bitmedi mi?

Çok geçmeden cevap geldi. Hani bu adam müsait değildi?

GECE
Ne işi?

Kapındayım ve sekreterlerin bana müsait olmadığını söyledi. Bekliyorum. İşin bitince yazarsın.

Mesajı göndermemin üzerinden otuz saniye geçti yada geçmedi kapısı gürültü ile açıldı. Gözleri odağına sekreter kızları aldığında bakışları beni bile korkutuyordu. Hemen oturduğum yerden kalktım.

"Onu neden içeri almadığınızı sorabilir miyim?" dedi öldürücü bir sakinlik ile.
Bir tanesi;

"Gece bey sadece önemli çağrılar için rahatsız etmemizi söylemiştiniz," diye mırıldandı adeta bir kedi gibi.

"Onun benim için önemi hakkında en ufak bir fikrin var mı?" diye haykırdı. Aman Tanrı'm! Geldiğinden beri onu ilk kez böyle görüyordum ve buna sebep olan kişi bendim.

"Gece," diye fısıldadım. Beni takmadı ve kızı tekrardan azarlamak için ağzını açtı. Müsade etmeden koluna tutundum.

"Sevgilim."

"Seni nasıl bekletebilir?" dedi dehşet içinde.

"Ona kızmaya hakkın yok. O görevini yapıyor," dedim anlayışlı olmasını umarak. Gözlerini yumdu ve açtığında daha sakindi. Sanırım bu bir sakinleşme yöntemiydi. Ve işe yaramıştı.

"Pekala. Siz ikiniz beni iyi dinleyin. Işık bu kata adımını atar atmaz ister toplantıda olayım ister ihalede, yine de onu odama alıyorsunuz. Aynı hatayı tekrar istemiyorum," diye uyarıp elimden tuttu ve içeri davet etti. Odasından içeri adımımı atar atmaz odanın yenilendiğini farketmem uzun sürmemişti. Koyu renklerin hakim olduğu oda şimdi daha çok açık renkler ile dekore edilmişti. Eli ile masanın başındaki koltuğunu işaret etti. Ona uydum ve koltuğa oturdum.

"Bir şeyler içer misin güzelim?" diye sordu masanın önündeki koltuğa otururken.

"Kahve alabilirim." Masanın üzerindeki telefona uzanıp bir numara tuşladı.

"1 sade 1 şekerli kahve," deyip kapattı. Şekerli içtiğimi unutmamıştı.

"Buraya neden geldiğini sorarsam kabalık etmiş olur muyum?" Tanrı aşkına! Bu o muydu? Ne kadar da kibardı. Resmen soruyordu.

"Hayır etmiş olmazsın," dedim gözlerimi ondan ayırmadan.

"Öyleyse neden buradasın?" dedi merakının sesine yansımasına engel olamaksızın.

"Ben, sana bir şey söyleceğim." Gözleri kuşku ile kısıldı.

"Dinliyorum," dedi pürdikkat bana bakarken.

"Anneme evlenme kararımızı söylediğimde öncelikli sıranın abimde olduğu ve onun evlenmesini beklemem gerektiğini söyledi." Cümlem bittiğinde ağzı ne yapacağını düşünür gibi kıvrılmıştı. Düşünürken çok seksiydi...

"Abinle konuşup sana sıra vermesini isteyebilirim." Delirmedi! 1 yıllık tedavi işe yaramış gibiydi. Aman Tanrım o artık cidden iyiydi. Olması gerektiği gibi. Bir anlık gelen sevgi patlaması ile koltuktan kalkıp yanına gittim. Kollarımı boynuna dolayıp yanaklarına birer öpücük bıraktım. Dudaklarını esir alan sırıtışı ile bana bakıyordu. Kapı bir anda açılınca basılmışız gibi ondan ayrıldım. Kapı çalmak yok muydu?

"Kusura bakmayın. Elim dolu olduğu için tıklatamadım," diye izah edip kahveleri bıraktı ve gitti az önceki kız. Gece üzerine gitmemişti bu defa. Sanırım artık bazı yerlerde anlayışla karşılaması gerektiğini biliyordu. Tekrar oturduğum koltuğa geçip kahvemi yudumlamaya başladım.

"İstersen hemen şimdi abini çağıralım." İkimizde fazla aceleciydik.

"Evde konuşmamız daha doğru olur. Senin için geldim." Dudaklarında muzip bir sırıtış olup hemen geri silindi.

"Sınav sonuçların ne zaman açıklanacak?" diye sordu kahvesinden bir yudum alıp.

"Ağustos sonu sanırım." Emin değildim.

"Edebiyat öğretmenliği senin için çok alçak bir meslek değil mi? Daha iyi şeyler hakediyorsun." Ah, hiç de öyle değil. Şu an bile o mesleği kazanabildim mi diye ikilemde kalmıştım. Belki de kazanamamıştım bile. Hor gördüğü mesleğe sahip bile olamayabilirdim.

"Daha iyisini düşünmek yerine şu anki için dua etmeliyiz. Kazanıp kazanmadığıma şüpheliyim." Gözleri şaşkınlıkla açıldı.

"Ciddi olamazsın," dedi neredeyse dehşet içinde.

"Sen gittikten sonra toparlamak zor oldu," deyip omuz silktim.

"Hayatının her noktasında dolaylı yoldan olsa da suçlu olduğumu görebiliyor musun?" Ben öyle düşünmüyordum. Suç bendeydi. Son yılımda gerektiği kadar fazla çalışmamıştım. Üstüne bir de onun yokluğu tuz biber olmuştu. Elbette bunun için onu suçlayamazdım.

"Böyle düşünmüyorum," deyip kestirdim. Kabahati ona atıp onu suçlayamazdım.

"Pekala, senin düşüncen, benim düşüncem. Katılmasak da saygı duymalıyız." Ağzından çıkan cümleler beni mest ediyordu. Öyle güzel ve doğru konuşuyordu ki oturup akşama kadar onu dinleyebilirdim.

"İşler nasıl gidiyor?"

"Gayet iyi. Gündüzleri şirket geceleri bar," deyip özetledi.

"Uykunu alabiliyor musun sen?" diye sordum şefkatle. Gözleri fazla olmasa da şiş gibiydi.

"Önceleri 3 saat bana yetiyordu genelde ama tedaviden sonra en az 5 saat uyumam şart," dediğinde şaşkınlık içerisinde ona bakakalmıştım. Neden önceleri bu kadar asabi olduğu belli oluyordu. REM uykusuna yatmadığı için asabiydi ve çok çabuk sinirlenebiliyordu. Şimdi ise bunu aşabilmek için en az 5 saat uyuması şarttı. Elbette doğrusu da buydu.

"Bazı geceler uyuyamadığım oluyor. Kabuslar..." deyip sessizleşti.

"Ne görüyorsun?"

"Duman Karayel'in artık beni istemediğini beni onlara geri verdiğini görüyorum. Kabuslarımda hep aynı yaşta oluyorum. Onlar beni yanlarına aldıktan bir yıl sonraki hallerimi görüyorum."

Sonlara doğru kısılan sesi acı çektiğini gösteriyordu. Meraktan yanıp tutuştuğum bir konu vardı. Sormak istiyordum. Belki de bana kızacaktı ama merak ediyordum.

"Peki ya asıl baban Gece? Ondan hiç bahsetmedin," dedim sorar gibi. Derin bir nefes aldı.

"O, uzun yol şöförüydü ve ne zaman iş için gitse annem eve hep başka erkekleri alırdı." O günleri yaşıyor gibi hâlâ acılı bir ses ile konuşuyordu.

"Bir gün annemi yakaladı ve hiç düşünmeden bizi terk edip gitti." Ah, küçük Gece'm... onu 5-6 yaşlarındaki çaresiz hallerini düşündükçe beynimden vurulmuşa dönüyordum.

"Peki ya sonra, hiç mi aramadı sizi?" Başını sallayarak cevap vermekle yetindi. Konuyu daha fazla uzatıp yarasını deşmek istemiyordum. Oturduğum koltuktan kalkıp yanına gittim. Kollarımı ona sarıp başımı göğsüne yasladım. Çenesini kafamın üzerine hissedince daha da sokuldum ona. İyi ki vardı ve iyi ki benim hayatımdaydı...

••

Gece ile epeyce zaman geçirdikten sonra abimin yanına da uğramıştım ve onun da işi bitince birlikte eve geçmiştik. Evlilik konusunu nasıl açacağıma bir türlü karar veremiyordum. Direk konuya girip sırasını mı istemeliydim? Ah, Allahım sen yardımcı ol bana.

"Evladım aç mısınız?"

"Hayır anne, yedik de geldik," diye cevapladı abim annemi. Sanırım bu konuyu şu an açabilirdim.

"Abi?"

"Söyle abicim," dedi başını telefonundan kaldırmadan. Bir gün öyle kalacaktı vallahi.

"Ben seninle önemli bir konuyu konuşacaktım," dediğimde ilgisini çekmiş olacaktım ki kafasını nihayet kaldırmıştı.

"Dinliyorum abicim."

"Imm... biz Gece ile evlenmeye karar verdik."

"Çok normal abicim geç bile kaldınız," dediğinde gözlerim irice açılmıştı. Gerçekten böyle mi düşünüyordu?

"Ama sorun şu ki; evlenme sırası sende. Yaşın benden büyük olduğu için öncelikli sıra sende oluyor."

"Tamam abicim ben sana sıramı vereyim," dediğinde sevinçle ona sarılmaya kalkacaktım ki cümlesinin devamını duyunca durdum.

"Lakiin bir şartla."

"Olmasa şaşardım. Söyle ne istiyorsun," dedim dişlerim arasından. Bir kere de karşılıksız bir iyilik yapsa ölürdü.

"Sinem ile konuş. Ne yap et onu evliliğe ikna et."

"İyi ama Sinem ikna olana kadar Gece'yi kim tutacak?"

"Ben sana sıramı vereceğim abicim zaten," dediğinde bütünüyle kafam karıştı.

"Eee sonra?"

"Sen de Sinem ile konuşacaksın. Hatta evlendiğiniz zaman konuşabilirsin. Ben çok mutluyum. Evlilik çok güzel. Sana da tavsiye ederim gibi gibi..."

"E abicim sen bunu benden normalde de istesen yapardım. Tabii ki kabul ediyorum şartını. Babam ile konuşursun değil mi?" diye sorduğumda başını sallayıp göz kırptı.

"Siz Sinem ile kına hazırlıklarına başlayın," deyip televizyon izleyen babamın yanına gitmek üzere hareketlendi. Babam da onay verirse Gece'ye güzel haberi verecektim. Heyecanla abimi izlemeye başladım. Abim çok önemli bir konu konuşur gibi bir havaya bürünmüştü. Babam ise dikkatle onu dinliyordu. Az sonra babamın eşsiz kahkahası duyuldu ve gözler bana çevrildi.

"Işık gelsene kızım buraya. Kedi yavrusu gibi neden uzaktan seyrediyorsun?" Babamın sözlerinden hemen sonra soluğu yanlarında aldım.

"Evlenmek mi istiyorsun sen güzel kızım?" diye sorduğunda gözlerimi utançla kaçırmıştım.

"Utanma güzel kızım benim." Gözlerimi babam ile buluşturunca gülümsediğini gördüm.

"Evet, biz öyle bir karar aldık," diye mırıldandım.

"Tamam güzel kızım. Siz öyle istiyorsanız öyle olsun. Hazırlıklara başlayalım bir an önce. Kına kız kısmına aittir," dediğinde dişlerimi göstererek gülmüştüm. Bu güzel haberi hemen Gece ile paylaşmalıydım.

"Peki baba." Sesim bir kedi yavrusu gibi çıksa da şu an içimde aslan yatıyordu ve sevinçten kükrememek için zor duruyordu. Koltuktan fişek gibi kalkıp odama çıkmıştım. Ne ara numarasını bulup onu aradığımı bile bilmiyordum.

"Güzelim?"

"Gece." Sesim öyle heyecanlı çıkmıştı ki şu an onun bile heyecanlandığını biliyordum.

"Söyle güzelim."

"Abim sırasını verdi. Babam da onayladı. Kına hazırlıklarına başlıyoruz."

"Muhteşem. Ben hallederim bütün gerekli olan şeyleri," dediğinde tekrardan bir tartışmaya gireceğimizi anlamıştım.

"Hayır hayır hayır! Kına kız tarafınındır. O yüzden sen karışamazsın. Buna itiraz etmeye hakkın da yok." Karşı taraftan gelen homurtuya kulak asmadım.

"Karışamazsın Gece," dedim tekrardan.

"Pekala. Senin dediğin gibi olsun. Ama en ufak bir şeye ihtiyaç duyarsan her zaman bir telefon uzağındayım."

Sözleri beni gülümsetmişti. Daha sonra aklıma gelen şey ile kaşlarım çatıldı.

"Bekarlığa veda partisi?" dedim sorar gibi.

"Ah evet. Siz kızlar ile kınadayken biz erkekler ile bir mekanda takılacağız," derken sesinde küçümseyici bir tavır vardı.

"Yaa, öyle mi?" dedim aynı onun kullandığı ses tonu ile.

"Öyle güzelim öyle."

"Pekala sen öyle diyorsan..."

Ama Gece, sorun şu ki ben size o geceyi ağız tadıyla yaşatmayacaktım.

••

"Kızım kayınvalideni de ara o da gelsin alışverişe." Yazın bu bunaltıcı havasında kına alışverişine çıkacaktık. Aslına bakarsak Melek annenin gelmesini istemeyen bir yanım vardı içimde. Çünkü eminim ki her şeyin en pahalısı, en kalitelisi ve gösterişlisini isteyecekti. E bende tam tersini istiyordum. Daha normal olsun istiyorum. Yani böyle zengin işi değil de tam da bizlere layık...
Ama onu çağırmazsam büyük saygısızlık olurdu. Böyle bir şeyi asla yapmazdım. Telefonumdan çabucak numarasını bulup aradım.

"Güzel kızım." Telefonu açış şekli gözlerimi bile güldürmüştü.

"Melek anne nasılsın?"

"İyiyim kızım sen nasılsın?" Samimi sesi bana iyi hissettiriyordu. O yapmacık bir insan değildi ve bana gerçekten kıymet veriyordu.

"Ben de iyiyim. Gece söylemiştir, biz sonunda evlilik kararı aldık ve kına hazırlıklarına başlıyoruz. Bugün kına alışverişine gideceğiz. Eğer sen de gelirsen çok sevinirim."

"Ahh, canım. Çok isterim. Çok çok..."

"Çok sevindim. Gece'ye söylerim sizi de alır buraya gelirken. Görüşmek üzere."

"Görüşürüz tatlım."

Telefonu kapattıktan hemen sonra Gece'ye gelirken annesini de almasına dair bir mesaj attım. Daha sonra üzerime penye siyah uzun yandan yırtmacı olan elbisemi giydim. Kına kıyafetini denerken bana zorluk çıkarmazdı bu elbise. Aşağı indiğimde annemin çoktan hazırlanmış olduğunu gördüm. Sinem de bizimle gelecekti. Güneş ise bize katılmak istememişti.

"Anne, Melek anneyi aradım. O da geliyor."

Annem mutfaktan çıkarken kafasını tamam anlamınla sallamıştı. Pek belli etmese de hüzünlü olduğunu anlayabiliyordum. Ahh, benim canım annem duygulanıyordu. Bir şey söyleyip daha fazla duygulanmasını istemiyordum. Zira birazdan ağlayacak gibime geliyordu. Sessizlikle geçen 30 dakikanın ardından kapıdan gelen korna sesi ile evden çıktık. Evin önünde, büyük ihtimalle Gece'nin koleksiyonun bir parçası olan Range Rover bizi bekliyordu.
Ama henüz Sinem gelmemişti. Gece'nin olduğu tarafın camına geçtim.

"Sinem de gelecekti. Biraz bekleyelim mi?" diye sordum.

"Beklememize gerek yok. Evinden alırız onu da. Atla bebek." Annesinin yanında söylediği şeye bak ya... serseri. Arabaya bindik. Annem Melek anne ile konuşmaya başlamıştı. Biz ise Gece ile dikiz aynasından bakışıyorduk.
Sinem'in evinin önünde geldiğimizde kapıyı telaşla kilitlediğini gördüm. Şaşkın kız. Acele ediyordu geç kaldığı için. Gece arabayı durdurup kornaya basınca yerinde sıçradı ve parmağıyla damağını kaldırdı. Bu haline kahkaha atmıştım ve Gece ile bakışlarımız kesişmişti. Koşarak arabaya geldi ve arka kapıyı açıp yanıma yerleşti.

"Kusura bakmayın sizi de ayağıma kadar getirtmiş gibi oldum," dedi arka koltuğa iyice yayılırken. Gece önemli değil der gibi omuz silktikten sonra arabayı çalıştırdı.

"Evet hanımlar sizi nereye uçurayım?"

Tatlı sevgilim benim... Şimdi utanmasam gidip bir öpücük konduracağım dudağına. Gece'nin sesli bir şekilde yutkunduğunu işitince yine aklımı okumuş olduğunu anlamak zor olmadı.

"Oğlum sen bizi bir alışveriş merkezine bırak. Gelinime şöyle güzel bir kına giysisi alalım." Alışveriş merkezi mi? Ama neden? Ben Eminönü'nden bir şeyler alırız diye düşünmüştüm. Tam da dediğim gibi olmuştu ve Melek anne AVM'ye gidelim demişti. Ahh...

"Işık?"

"Efendim Gece?"

"AVM'ye gidiyoruz?" dedi sorar gibi.

"Evet." Büyük ihtimalle ne düşündüğümü biliyordu ve annesi ile benim aramda kalmıştı. Ah, hayır şimdiden ikilemler başlıyordu ve o çoktan annesini seçip AVM'nin yolunu tutmuştu bile.

••

Gece bizi AVM'ye bıraktıktan hemen sonra gitmişti. Bir işi varmış. Öyle diyordu. Tüm katları dolaşıp bir türlü kınaya uygun bir şeyler bulamadık. En sonunda butik tarzı bir yere girdik. Burası tamamıyla bindallılar ile doluydu. Melek anne hevesle bütün bindallıları bana gösteriyordu.

"Güzel kızım bu sana çok yakışacak eminim. Dener misin?" Rica eden Melek anneyi elbette kıramadım. Kabine girip kıyafeti denedim. Zevkli bir kaynanam vardı.
Kabinden çıktığımda bizimkiler bana gülümseyerek bakıyordu.

"Çok güzel olmuşsun," dedi anneme yanıma gelip omzuma dokunarak. Gülümseyerek karşılık verdim.

"Evet gerçekten de çok yakışmış güzel kızım."

Melek anne de bana gülümseyerek bakıyordu. Sinem ise resmen yarı kapalı gözler ile izliyordu beni. Sanırım hayal dünyasına geçiş yapmıştı.

"Ben de çok beğendim. Alabiliriz."

Bindallıyı hallettikten sonra kına için lazım olan bütün her şeyi ayarladık. Melek anne ısrarla masrafları üstlenmek istese de annem kesinlikle karşı çıkmıştı. Doğrusu da buydu zaten. Günün sonunda kendimi bitik hissediyordum. Şimdi geriye kalan tek şey kına tarihine karar vermekti.
Gece gelip bizi almıştı. Önce annesini sonra bizi eve kadar getirmişti. Annem ile Sinem arabadan indi.

"Gece?"

"Güzelim?"

"Kına ne zaman olacak?" Arka koltuktan başımı öne doğru uzatıp sormuştum.

"Ben düğün için gerekli olan her şeyi ayarladım. Sen ne zaman uygun görürsen?"

"Bana bir tarih verir misin?" Sesim biraz sinirli ve yüksek çıkmıştı. Böyle şeyleri konuşmak beni gerçekten geriyordu.

"Hey! Sen regl falan mısın?"

"Her seferinde şunu söylemeyi keser misin?" Ne kadar gereksiz bir tartışma içerisindeydik.

"E öyleymiş gibi davranıyorsun," deyip omuz silkti. Cevap vermedim.

"Sen şu an bana trip falan mı atıyorsun?" diye sorarken sesi kuşkuluydu.

"Hayır."

"Pekala. Haftaya pazar düğünümüz var," dedi kararlı bir ses tonuyla.

"Ah, sonunda cidden bir şey söyleyebildin. Peki istediğim gibi nikah düğünde olacak öyle değil mi?" diye sordum.

"Evet sevgilim. Tam da senin istediğin gibi."

"Harika o zaman," dedim az önceye nazaran neşeli sesim ile.

"Gelinlik bakmaya ne zaman gideceğiz?" diye sordu merakla. Ah, o benden de hevesliydi.

"Bir şey söyleyeyim mi? Ben bugün günlerden ne olduğunu bile bilmiyorum," diye itiraf ettim.

"Salı. Günlerden salı güzelim," deyip gülümsedi.

"Cuma günü gideriz öyleyse."

"Seni Cuma günü alırım."

Tamam anlamında kafamı sallayıp yanağına masum bir öpücük bırakıp arabadan indim. Eve girdiğimde gördüğüm manzara karşısında şaşkına dönmüştüm. Sinem bindallımı giymiş ve abim de onun fotoğrafını çekiyordu.

"Hey, siz ne yapıyorsunuz?" diye sordum yanlarına giderken.

"Işık bana baksana bir. Harika oldum gerçekten," deyip kendi etrafında döndü Sinem. Abim ise onu büyük bir zevkle izliyordu.

"Evet gerçekten çok güzel olmuşsun. Siz de abim ile en kısa zamanda böyle bir karar alırsınız umarım."

"Ne!!!"

Allah! Annem!

"Işık sen ne dedin?" Annem dibime kadar girip sorduğu soruya cevap beklemeye başladı. Allah kahretsin! Hâlâ ne diye gizliyor onlar da sanki? Ben en iyisi doğrusunu söyleyeyim.

"Doğru duydun anne. Abim ile Sinem 1 yıldır sevgili," diye itiraf ettiğimde abim bana şaşkın gözler ile bakıyordu. Sinem ise üzerine geçirdiği bindallıyı aceleyle çıkarıyordu.

"Bu... ciddi misin sen?"

"Evet gayet ciddiyim."

"Ne yani Sinem benim gelinim mi olacak?" derken annemin sesi neşeli çıkıyordu.

"Evet," deyip omuz silktim. Daha sonra bütün alışveriş poşetlerini toplayıp odama çıktım. Aşağıda fitili ateşlemiştim ve yukarı kaçmıştım. Vaov! Bindallımı özenle dolaba yerleştirip üzerimi çıkardım. Rahat bir şeyler giyip yatağıma oturup bağdaş kurdum. Şimdi düşünmem gereken bazı şeyler vardı. O bekarlığa veda partisinde kızlar olmamalıydı. Bunu nasıl becerecektim? Düşün Işık düşün...

••

Gece düşünmekten bitkin düşüp uykuya daldım. Ama şükür ki muhteşem bir fikir elde etmiştim. Cidden benden korkulurdu. Şimdi bu planımı gerçekleştirirken yardım alacağım kişi ile buluşmam gerekiyordu. Üzerimi giyip aşağı indiğimde annemin kahvaltıyı hazırlamıştı olduğunu gördüm.

"Günaydın anne."

"Günaydın kızım. Halanlar gelecek bugün onları alır mısınız Gece ile?" diye sordu çayları doldururken.

"Aaa tabi anne. Saat kaçta terminalde olacaklar?" Sofraya oturup çayımdan bir yudum aldım.

"Bir buçukta inecekler otobüsten." O da masaya oturup kahvaltıya başladı. Güneş hanım hâlâ uyanmamıştı. "Tamam Gece'ye söylerim. Gider alırız."

Kahvaltıyı ettikten sonra toplama işi bana kalmıştı. Güneş hanım tam sofrayı toplayacakken uyanmıştı. Saat bire geliyordu.

"Çabuk et kahvaltını, biz Gece ile halamları almaya gideceğiz sen de gelirsin." Masaya saniyede oturup hızla yemeye başladı. Gece dedim ya ondan bütün bunlar. Tam beş dakika içinde kahvaltısını yapıp odasına çıktı ve üzerini giydi. Ben de o arada sofrayı toplayıp bulaşıkları makineye dizmiştim. Annem ise halamlar için yiyecek bir şeyler hazırlıyordu. Klasik annem işte.

"Abla hazırım ben çıkabiliriz."

Önce Gece'yi aramam gerekiyordu. Telefonumu içeriden alıp numarasını tuşladım.

"Işık?" Sesi uykulu gibiydi. Ah, yoksa yeni mi uyanmıştı?

"Müsait misin?"

"Eee, aslında... bir şey mi oldu?" diye sordu arkadan gelen hışırtıları eşliğinde.

"Halamları terminalden alabilir miyiz diyecektim?"

"Alırız tabi güzelim. Saat kaçta?"

"Bir buçuk. Sanırım geç haber verdim sana," dedim mahçup sesimle.

"Problem değil. Ben birazdan orda olurum," deyip görüşürüz dememe kalmadan kapattı. Güneş sabırsızca yerinde zıplıyordu. Kardeşimin Gece'ye olan aşkına hayrandım. İlk zamanlardaki hallerimizi hatırlıyorum da resmen Gece'yi Güneş'ten kıskanmıştım. Yarım saat sonra çalan kornayı duyunca Güneş'i de alıp evden çıktım. Gece arabanın içinde sigara içiyordu. Güneş koşarak arabanın ön kapısını açtı ve Gece'ye sarıldı. Gece'nin camdan dışarı attığı yarıda bırakılmış sigara tam da ayağımın üstüne düştü ve sönmemiş sigara, sandaletimin açık bıraktığı ayağımın üzerini yaktı. Ahh...

"GECE!" Sokakta yankılanan sesime Gece kocaman olmuş gözler ile karşılık vermişti. Neler oluyor der gibi baktı. Ayağım resmen yanıyordu. Bu ilk sigara değildi. İlkinin izi hâlâ göğsümün üzerindeydi.

"Ayağım," diye inledim. Gözlerini kısıp ayaklarıma baktı. Ne olduğunu anlamamıştı bile.

"Burktun mu yoksa?" derken arabadan iniyordu. "Sigara... attığın sigara ayağıma düştü," diye tısladım adeta bir yılan gibi. Lanet olası! Ayağım yanıyordu.

"Siktir! Işık ben... bilerek yapmamıştım," deyip gözlerime suçlu suçlu baktı.

"Of tamam. Problem değil," deyip arabaya bindim. Evet problem değildi. Daha kötüsünün izini taşıyordum vücudumda. Arabaya bindiğinde dikiz aynasından gözlerimiz birleşti. Güneş ön koltuğa hakimiyet kurmuştu bile. Gece arabayı çalıştırıp sokaktan çıktı. Gözlerimiz arada bir kesişiyordu ve bana masum bakışlar atıyordu. İsteyerek yapmadı Işık! Uzatma... 

••

Halamları terminalden alıp eve getirmişti bizi Gece. Daha sonrasında ise şirkete gitmişti. Yanında Levent'i de götürmüştü. Neredeyse bir yıldır halamı göremiyordum. Halam gelir gelmez sofraya oturmuştu. Acıktı tabi kadın. Elif ile ben ise odama çıkmıştık. Planımı ona anlatmıştım.

"Eğer yorgun değilsen sen de gel Fredy ile buluşacağım."

"Aman ne yorgunluğu? Oturmaktan iyidir. Hadi gidelim." Odadan çıktığımda bir yandan da Fredy'i nasıl ikna edecektim onu düşünüyordum. Aşağı indiğimizde halam ve annemi muhabbet ederken görmüştüm. "Anne biz Fredy ile buluşmaya gidiyoruz," diye seslendim anneme. Annemin yüzü düşmüştü Fredy deyince. Düşer tabi Almanya'daki kardeşi gelemiyordu düğünüme. Aklına o gelmişti büyük ihtimalle.

"Tamam kızım," dedi buruk bir sesle. Annemi böyle görünce ben de üzülmüştüm. Uzun zamandır teyzemi göremiyordu. Ahh o eniştem yok mu..! Hep onun yüzünden. Elif'in kolumu dürtüklemesi ile nihayet evden çıkabilmiştik. Fredy eminim geç kalacaktı. O yüzden buluşacağımız kafeye yürüyerek gitmek en iyisiydi.

"Hey, yürüyerek mi gideceğiz?" Elif kolumu tutup durdurmuştu beni. "Evet ne olmuş?" Ne vardı yani yürüsek? İncileri mi dökülecekti?

"Ya ara işte enişteceğimi alsın götürsün bizi." Sanki ticari taksi benim nişanlım ya. "Evet evet, sonra da kimle buluşacağımı sorar ve ben kalırım öyle," deyip göz devirdim. Haklısın der gibi başını salladı. Sokağımızın meşhur yokuşunu çıkıp ana yola girdiğimizde Elif çoktan yoruldum demeye başlamıştı. Ah, o da böyle işte ne yaparsın.. Çantamın içinde yankılanan telefon melodimi duyunca hemen çıkarıp kimin aradığına bakmıştım.  Şükür ki Gece değildi. Onun aramadığına bu kadar sevineceğimi hiç düşünmemiştim. Aramayı cevapladım.

"Kuseeenn! Nerdessin ya. Garsson beni yicekkibi bakyor." Fredy'nin o tiz sesi kulaklarımı tırmalarken telefonu kulağımdan uzaklaştırdım.

"Geliyorum kuzen. Yoldayım," desem de karşı taraftan bıraktığı sıkıntılı nefesi duydum. "10 dakka içinde burda olmasssan giderim kusen," deyip kapattı. Allahtan bir işim düştü. Havasından geçilmiyor beyefendinin. Kaldırım boyunca Elif'in sızlanmalarını dinleyip sonunda kafeye gelebilmiştik. Cam kenarında oturan Fredy fazlasıyla sinirli gözüküyordu. O gerçekten bekletilmeyi sevmiyordu. Ama sorun şu ki gideceği her yere geç gidiyordu. Ve ben de buna güvenmiştim. Yani bu durumda suç bende değildi. Beni görür görmez kocaman elini sallayıp yanına çağırdı. Elif'i kolundan tutup oraya ilerlettim. Masaya oturduğumuzda ikimizde yorulmuş olduğumuzu anlamıştık.

"Sonunda be kusen. Hadi siparrişşi verek." Garsona el hareketi ile seslendi. "Buyurun efendim." Elif şaşkınca Fredy'e bakarken ben şaşırmıyordum bile. Her zamanki Fredy işte. Boğazına düşkün. Bu seferlik bir şey diyemiyordum çünkü ona işim düşmüştü. "Sen bise şöyle güsel bir mönü aç." Garson hızla başını sallayıp masadan uzaklaştı. "Fredy." Bir an önce konuya giriş yapmalıydım. "Anlat bakkalım kusen." Masada Fredy'e doğru eğilip tüm planı ayrıntıları ile anlattım. Ben anlattıkça o şaşkınca bana bakıyordu. Cümlem bitince konuşmaya başladı. "Falla kusen şimdi sen de biliyon Gece deişşik bir adam. Ona ters yapmak istemiyom. O yüsden ben bu işte yokum." Haksız da değildi ama bana yardım etmek zorundaydı. "Olmaz öyle şey. Sen benim kuzenimsin. Bana yardım etmek zorundasın Fredy." Siparişleri getirip bırakan garsona şöyle bir baktıktan sonra çabucak masaya saldırdı. "Yani tamam da kusen benim bundan ne çıkkarım olcak?" Çıkarın olmadan bir iş yapmazsın sen zaten.

"Yahu sen bir şu işi hallet de. Sonra konuşuruz çıkarını."

"Kusen ressmen kendimi ölüme atıyom senin iççin. Falla başka biri olsa kabul etmezdim," derken bir yandan da yemek yiyordu. Elif onun bu hallerine şaşkın şaşkın bakıyordu.

"Sen bir tanesin be kuzen..." deyip masanın üzerinden ona sarıldım. Yemekle meşgul olduğu için karşılık bile veremedi. "Yalama yıkama başladı." Elif uzun süre sonra konuşmuştu. Fredy ona şöyle bir bakıp tekrar yemeğine döndü. Ben ise sevinçle Fredy'i izliyordum. O parti gerçekten zevkli olacaktı.

••

Fredy ile buluşmamızın üzerinden 3 gün geçmişti. Bu gün Gece ile buluşacaktık. Gelinlik bakacaktık ve ben aşırı heyecanlıydım. Hayalim olan güne sayılı saatler kalmıştı. Ama bir sorun vardı ki ben hâlâ düğünün olacağı mekanı bilmiyordum. Gece bir sır gibi saklıyordu bunu...
Dün ikizler ile buluşup planımı onlara da söylemiştim. Onlar da Gece'den ne kadar korksa da beni kırmayıp plana dahil olmuştu. Sırma da dün gece bizde kalmıştı. Bunu ben istemiştim. Uzun zamandır onu görmüyordum. Kendini bizden soyutlamasını istemiyordum ve anladığım kadarıyla da Sarp ile değişik boyutta ilerleyen bir ilişkileri vardı. Bazen kendini aşırı derecede kapatıyordu. Bugün de bize eşlik etmesini istesem de o istemeyip anneme evde yardım edeceğini söylemişti. Malum kına bizim evde olacaktı. Kapının önünde Gece'yi bekliyordum. Hiç dakik değildi. 15 dakika önce 5 dakikaya oradayım demişti. Hâlâ yoktu. Ayakta dikilmekten de nefret ediyordum.

O değil de biz resmen evleniyorduk. Resmen..! Bu gerçekten muhteşemdi. O benim kocam olacaktı. Sokağın başında görünen Range Rover'ı görünce nihayet deyip nefesimi saldım. Az sonra ayak ucumda duran arabaya çabucak bindim.

"Geç-..."

"Özür-..."

Aynı anda birbirimize dönüp konuşmaya başladığımızda Gece gülümsemişti. "Söyle sen." Kibarlığı da göz boyuyordu adeta. "Geç kaldın," diye devam ettim. "Biliyorum özür dilerim." Üstüne gitmemeye karar verip başımı salladım. "Tamam." Arabayı çalıştırdı. Gözlerini yoldan ayırmasa da ben onu izliyordum. Hayır kızgın falan değildim. 10 dakika geç geldi diye kızgın falan olmamalıydım.

"Nereye gidiyoruz?"

Ortamdaki gergin havayı dağıtmak adına sormuştum. Kısa süreliğine gözlerini yoldan ayırıp cevapladı. "Bir moda evine." Pekala. Sanırım daha fazlasını söylemeyecekti. Şu sıralar gerçekten çok gizemliydi. Gideceğimiz modaevi neredeydi onu bile sormamıştım. Damarlarımdaki kan adeta gerginlik çağlıyordu. Öyle gergindim ki dudaklarımı kemirdiğimi hissedebiliyordum. 48 saat vardı. Dünya evine girecektik. Tamamıyla bir bütün olacaktık. Karı koca... Araba kısa süre sonra durunca afallamıştım. Geldiğimiz yeri tanımıyordum. "Geldik," deyip kemerini çözdü Gece.

"Burası nere?" diye sorarken ben de kemerimi açıyordum.

"Yakın bir arkadaşımın modaevi." Arabadan inip benim tarafıma geldi. Kapımı açıp aşağı inmemi sağladı. Elimi tutup beni girişe yönlendirdi. İçeri girmemiz ile esmer bir kadının yanımızda bitmesi bir oldu.

"Hoşgeldin Gece." Kadının mesafesiz sesi beni şaşırmıştı. Gece ise kuru bir şekilde gülümseyip karşılık verdi. Kadının gözü beni görmezken ben Gece'ye yiyecek gibi bakıyordum. Bu kadın ile bir geçmişi olabilir miydi..?

"Çiğdem, bize bu yılın tasarımı olan bütün gelinlikleri getirir misin?" Kadın şaşkınca bize baktı.

"Gelinlik mi?" dedi afallamış çıkan sesine mani olamayıp.

"Evet Çiğdem. Hadi
dediğimi yap." Kadın Gece'nin bir tık sinirli çıkan sesine karşılık hızla hareket etmişti.

"Aptal kadınlardan nefret ediyorum," diye tıslaması ile kaşlarım çatıldı. Hayır Gece, eski haline mi döneceksin! Az sonra çıkıp gelen Çiğdem ile bakışmamız son buldu. Çiğdem denen kadın bütün tasarımları askılığa koydu.

"Bunlar özel tasarım olanlar değil mi?"

"Evet Gece. En ünlü modacıların henüz daha defileye çıkmamış tasarımları." Gece'nin bu konuda bir takıntısı vardı herhalde.

"Güzelim, aralarından beğendiklerini ayır istersen."

Yumuşak çıkan sesi ile gerginliğimi bir nebze olsa azaltmıştı. Askılıklardaki daha poşetinden çıkarılmamış gelinlikleri incelemeye başladım. Hepsi öyle güzel işlenmişti ki... özenle ve emekle. Muhteşem görünüyorlardı. Hayalimde her ne kadar prensesler gibi kabarık bir gelinlik olsa da şu an bu düşünceden uzaklaşmıştım. Daha çok kuğu gibi olmak istiyordum. Aşırı kabarık olmayan bir şey tercih edecektim. Hepsi öyle güzeldi ki gözlerimi alamıyordum adeta. Gece beni sabırla beklerken ben gözlerimi gelinliklerden ayırmıyorum. Muhteşem görünüyorlardı. Onun da düşüncesini almam gerektiğini düşündüm bir an.

"Sevgilim, senin beğendiğin var mı?" deyip ona döndüm. Başını iki yana salladı. "Sen karar ver. Ben pek anlamam." Aralarından ayırdığım üç gelinliği alıp kabine ilerledim. Gece'de arkamdan geliyordu. Kabinin kapısını kapatacaktım ki Gece'nin ayağını kapının arasına koyduğunu gördüm.
"Beni almıyor musun?" deyip sinsi sinsi sırıttı.

Gözlerimi kısıp ona baktım ve ayağını ittirdim. Nihayet ayağını çekince kapıyı kapatıp üzerimi çıkarmaya başlamıştım. Üzerimde yalnızca kilodum kalınca gelinliği giydim.

Fermuarı ya da düğmesi yoktu. Straplezdi. Ne yazık ki benim göğüslerim bu gelinliği taşıyamıyordu. Yine de Gece'ye göstermek istedim. Kabinden çıktığımda kadının Gece'ye  yakın bir şekilde beklediğini gördüm. Ben çıkınca gözlerini üzerimde gezdirip bıyık altından bir gülüş atmıştı. Ha! Resmen beni küçümsemişti.

"Beğenmedin mi güzelim?" Yüzümden anlamıştı Gece.

"Baksana pek iyi taşıyamıyorum," dediğimde Gece'nin gözleri göğüslerime kaymıştı. Gülümsedi. "Gayet güzel taşıyorsun sevgilim. Diğerlerini de deneyebilirsin." Kabine tekrardan dönüp kalın ve dantelli askıya sahip olan gelinliği giydim.

Derin bir sırt ve göğüs dekoltesi vardı. Gece'nin bunu giymeme izin vermeyeceğini adım gibi biliyordum. Ben de aşırı beğenmemiştim bunu ama yine de güzel bir seçenekti. Kabinden tekrar çıktığımda Gece'nin gözleri hemen beni bulmuştu. Beğeniyle süzüp gülümsedi. Cidden şaşırtmıştı beni. Acaba sırtını görmediği için mi bu kadar sakindi? Kendi etrafımda döndüm ve tekrar gözlerine baktım.

"Çok yakışmış," dedi beğeniyle. Parmağını usulca omzumda gezdirdi. Cidden bir şey söylemiyordu yani. Dekolteli olması onu rahatsız etmemişti yani. Bu beni şaşırttı ve Geceye ufak bir şaka yapmaya itti. 

"Teşekkür ederim."

"Alıyor muyuz bunu?" diye sordu gözlerini benden ayırmadan. Başımı iki yana salladım.

"Aslında..." sustum. Devam etmemi ister gibi baktı. "Benim aklımda başka bir gelinlik var ama izin verir misin bilmiyorum," deyip dudağımın kenarını dişledim. Gelinliği görünce vereceği tepkiyi aşırı merak ediyordum. Çünkü ben o gelinliği görünce ağzım açık kalmıştı.

"Hangisiymiş o?" derken dibime kadar girmişti.

"İçeride bakalım istersen. Birlikte..." diye fısıldadım.

"Tabi, bakalım." Elimden tuttuğu gibi kabine itti beni.

Gelinliği poşetinden özenle çıkarıp üzerime giydim. Gece ilk başta yüzüme bakmaktan dikkat edememiş olsa gerek çok sakindi lakin sonra gelinliği inceleyince sakin halinden eser kalmamıştı.

"Buna lan?!" Sert ve aynı zamanda yüksek çıkan sesi ile küçük çaplı bir korku geçirdim. Ve aslında Gecenin çok da sakin olmadığını fark ettim. Demek ki hâlâ sinirlenebiliyordu.

"Gelinlik," dedim masumca. Yaptığım şaka yüzünden boynundaki damarlar seğirmeye başlamıştı. Daha fazla uzatmasam iyi olacak.

"Gelinlikten başka her şeye benziyor bu. Asla olmaz. Asla," deyip başını hızla olumsuz anlamda salladı. Biliyordum işte. Ben malımı tanırım. Bu gelinliğe izin verse zaten o zaman şaşardım.


Kendini daha fazla sinirlenmemek tuttuğunu anlamak zor değildi. Gelinlik gerçekten çok açıktı. İstesem de giyemezdim zira bende bunu giyecek fizik yoktu... Ama eminim ki bu gelinliği müthiş taşıyacak fizikler vardı.

"Yani izin vermiyor musun?"

Son kez tavırlarını inceleyecektim.

"Elbette vermiyorum." Kararlı bir ses ile konuşmuştu. Daha sonra sinirle devam etti.
"Bu gelinliği giyersen herkes sana büyük bir arzu içerisinde bakar ve ben ömür boyu müebbete mahkum edilirim. Ayaz da doğmadan yetim kalır." Ayaz mı? Ayaz...

"Oğlumuzun ismi Ayaz mı olacak?" diye sordum ona doğru yaklaşıp.

"Evet." Şu an belli etmese de benden aldığı elektriği biliyordum. Özellikte gelinliğin çıplak bıraktığı göğüslerimden.

"Peki ya Ayaz nasıl olacak?" diye sordum kendimi ona bastırırken.

"Şu an, şimdi, burada göstermemi ister misin?" diye sordu bana karşılık vererek.

"Neden olmasın?"

Onu baştan çıkarmaya bayılıyordum.

"Ah, Işık... sen beni delirteceksin misin?" deyip kendini benden uzaklaştırdı.

"Bu gelinliği giymeyeceksin. Haberin olsun."

Ona dişlerimi göstererek güldüm.

"Elbette giymeyeceğim hayatım. Ben gelinliğimi çoktan seçtim. Sadece sana ufak bir şaka yapmak istedim."

Gece gözlerini kıstı ve ellerini belime yerleştirdi.

"Şaka ha," deyip dudaklarını dudaklarımda gezdirdi. Alt dudağımı dişleyince inledim. "Şakacı seni."

"Hey canım yandı," deyip dudaklarından ayrıldım. Ağzıma kan tadı geliyordu.
Kesin dudağım kanıyordu.

"Al işte yaptığını beğendin mi?"

Sinsice sırıtıp tekrar dudaklarıma yaklaştığında geri çekilmek istedim. Ama dudaklarıma yapışıp kanı emdi.

"Dudakların zehir olsa yine içerim."

Vay. Akıp giden 1 yıl içinde romantizm de öğrenmişti demek.

"Hadi şimdi seçtiğin gelinliği göster."

Başımı iki yana salladım gülümseyerek.

"Olmaz canım. Uğursuzluk getirir. Düğün günü göreceksin."

Homurdandı.

"Şimdiye kadar giydiklerini gösterdin ama."

Her şeye de bir cevabı vardı.

"Omları giymeyeceğim kesindi çünkü kafamda."

Dudaklarını büktü.

"İki gün daha sabredeceğiz o zaman," diyerek iç geçirdi.

"Hadi sen çık üstümü giyip geliyorum."

Gece kabinden çıktı ve ben de adına gelinlik denen ama daha çok bir gelinlik içliğine benzeyen şeyi üzerimden çıkardım. Kıyafetlerimi giydim ve karar kıldığım gelinliğin poşetini alıp kabinden çıktım.

"Hangisini alıyorsunuz Gece?"

Yılışık kadın resmen bilerek yapıyordu. Poşet zaten elimde ne diye Geceye soruyorsun ki?

"Bunu alıyoruz," deyip poşeti uzattım. Gelinliği poşetten çıkarmasına ramak kala durdurdum.

"Ne yapıyorsun? Çıkarmak istesem çıkarırdım zaten," diye tısladım. Bu kadın beni aşırı uyuz ediyordu. "Paketleyip kutusuna koyun yeter."

Kadın poşetle birlikte arka tarafa geçti. Gece gülmemek için zor tutuyordu kendini.

"Ne?" dedim sinirle.

"Kadını dövecektin neredeyse," deyip kahkaha attı.
Çok komikti çünkü.

"Ne yılışık bir şey ya. Bir daha bu kadınla görüşmeni istemiyorum."

Cidden hiç iyi bir elektrik almamıştım ondan.

"Tabi hayatım sen nasıl istersen."

İlk defa itiraz etmediği için şaşırdım.

Kadın siyah büyük bir kutu ile yanımıza döndü.

"Ayakkabı da bakmak ister misiniz?"

Raflarda çeşit çeşit topuklu ayakkabı vardı. Pek fazla görünmeyecekti belki ama yine de güzel bir şeyler seçecektim. Gecenin elini tutup raflara götürdüm. Bu tavrıma karşı alayla sırıttı. Ne yapayım bu kadına bir şekilde belli etmeliydim onun bana ait olduğunu.

Ayakkabımı kısa sürede seçtim. Kadın onu da siyah bir kutuya koyup getirdi. Şimdi sıra borcumuzu öğrenmekteydi. Kasaya geçtik. Gece cüzdanını çoktan çıkarmıştı.

"Biliyorsun Gece bunlar özel tasarım ve henüz defileye bile çıkmadı."

Evet bu demek oluyor ki bize yüklü miktarda bir meblağ söyleyecekti.

"Ama biz eski dostuz. Sana yarı fiyat vereceğim. Ayağın alışsın," deyip kahkaha attı.

Gözlerimi devirdim. Gerçekten söylediğinin en ufak bir mantığı yoktu. Adamın ayağı buraya neden alışsın? Düğün dediğin bir kere olur Gece neden tekrar gelinlik alma gereği duysun? Alttan alttan mesaj vermeye çalışıyor işte sürtük.

"Çiğdem ederi neyse onu söyle."

Çiğdem denen kadın hesap makinesiyle bir şeyler hesaplayıp konuştu.

"Gelinlik 54 bin Türk lirası."

Ağzım kocaman bir O şekli almıştı. Kadın devam etti.

"Ayakkabı 4 bin 800 Türk lirası."

Ben dumura uğramışken Gece kartını çıkarmıştı bile. Yutkunmakta zorluk çekiyordum. Kıpkırmızı olduğuma da emindim. Gece bana bakıp göz kırptı.

Kutular poşetlere kondu ve Geceye verildi. Sesim çıkmıyordu çünkü bir gelinliğe bu kadar para vermek beni Gece'ye karşı zor duruma düşürmüştü. Kadının yanında bir şey de diyememiştim ama içim içimi yiyordu. Arabaya bindiğimde ona döndüm.

"Çok fazla para verdin ya," dedim huzursuz bir şekilde.

Kaşlarını kaldırıp başını salladı.

"Hayatımızın en özel gününde en mutlu ve güzel hissedeceğin gelinliği giymeni istiyorum. Ben görmedim ama sen beğendiğine göre o parayı hak ediyordur."

Her seferinde işte böyle çalıyordu kalbimi.

"Seni seviyorum."

Başka ne diyebilirim ki bu harika adama?

••

DÜZENLENDİ✔️

BÖLÜM SONU.

Herkes bu bölümde en beğendiği veya etkilendiği sahneyi buraya yazabilir mi?

Continue Reading

You'll Also Like

5K 1.9K 57
Gözlerinde gördüğüm ifade esaretim.
138K 5K 38
Her şeyden kaçıyordu oysa ki, Aklında dönüp duran kirli anılardan, cevabını bulamadığı sorulardan ve geçmişinden. İçindeki fırtınada savrulup duruyor...
269K 22.6K 39
*Asker Kurgusu* Güneş Milan Aksu, annesinin günlüğünü okuyarak babası hakkında herhangi bir bilgiye ulaşarak onu bulmak ister. Fakat günlüğü okurken...
2.9M 151K 17
Maça Kızı 8 serisinin devam bölümlerini içermektedir.