AŞKIN ÖRTÜSÜ

By gasem2515

162K 10.9K 3.4K

‹ TAMAMLANDI › "Gönlümü bıraksam denize ; taşar mıydı hasret acısından yoksa çeker miydi sularını utancında... More

TANITIM
-1- AŞK
-2- AŞKLA GELEN
- 3 - ARAYIŞ
- 4 - MUCİZE
Darbe girişimine karşı Halkın Darbesi
- 5 - YENİDEN AŞK
- 6 - İLK ADIM
- 7- ÖLÜMDEN BAŞKASI YALAN
- 8 - SUSARAK ÖZLÜYORUM
- 9 - RÜVEYDA
- 10 - EN KÖTÜ DOĞUM GÜNÜ
- 11 - SAKLI GERÇEK
- 12 - YIKILIŞ
- 13 - HİSSİZ BİR ACI
- 14 - KARAR
- 15 - KERİM
- 16 - BİR PARÇA HUZUR
- 17 - MEDRESE
- 18 - BEKLENMEYEN
- 19 - MAVİ
- 20 - VASİYET MEKTUBU
- 21 - ANNE
- 22 - PATRON
- 24 - YENİ ORTAK
- 25 - KARMAŞIKLIK
- 26 - KIZ KARDEŞ
- 27 - EVLENMEK?
- 28 - KÖY
- 29 - İTİRAF
- 30 - NİŞAN
- 31 - DÜĞÜN GÖSTERİSİ
- 32 - KARŞILAŞMA
- 33 - DEPO
- 34 - BABA KAZIĞI
- 35 - LÜTFEN UYAN
- 36 - ÖMER BEY
- 37 - EVLENME TEKLİFİ
- 38 - BEKLENEN NİKAH
- 39 - İMKANSIZ
- 40 - İMTİHAN
- 41 - ÇARESIZLIK
- 42 - PAMUK ŞEKERİ
- 43 - VUSLAT
YENİ HİKAYEDEN BİR KISIM
- 44. - PİŞMANLIK?
45. GÜVEN
46. MÜJDE
47. BÜYÜK ŞOK
- 48 - MAPUSHANE / Kısım 1
- 48 - MAPUSHANE / 2.KISIM
- 49 - BİR AİLENİN DRAMI
- 50 - BEKLEYİŞ
- FİNAL BİLGİLENDİRMESİ -
- 51 - KAVUŞMA
52. MUTLULUK
53. FİNAL
Özel bölüm
DİKKAT!
Özel bölüm 2
SÜRPRİZ!!!

- 23 - EN GÜZEL DERT

2.5K 166 55
By gasem2515

Selamün aleyküm millet. Nasılsınız bakalım? 😊 Bölümleri elimden geldiğince erken yazmaya çalışıyorum ki yazıyorum da bak hakkımı yemeyin 😁 Yorum ve oylar ellerinizden öper. Hadi iyi okumalar 😇💙

Sormaya korkarak sordum. Son zamanlarda hayatımı terk etmeyen dramların verdiği ,alacağım cevap korkusuyla sordum :

- Kötü bir durum mu var abi?

- Yok öyle kötü bir durum değil. Yani zaten olan bir durum hakkında konuşmak istiyorum.

- Tamam , uğrarım mutlaka.

- Oldu o zaman. Hadi hayırlı geceler.

- Sağol abi, sana da.

Telefonu kapatıp Erdem'in meraklı bakışlarına karşılık verdim.

- Benimle konuşmak istediği önemli bir konu olduğunu söyledi.

- Ne hakkında? Kardeşiyle ilgili olabilir mi?

- Adı batsın kardeşinin. Hatırlatıp durma şunu bana.

- Tamam tamam sakin ol abicim. Bir şey demedim. Son durumlar ne oldu hakkaten?

- O piç kurusu boşamazsa Rüveyda'yı, boşanamazlarmış.

- Haydaa. Bu nedir abi ya? Senin bahtının üzerine süt dökeyim ben. Yemin ederim beşiktaş forması olur.

- Kaldıramıyorum artık. Ne yapacağımı bilmiyorum. Rüveyda kabul etse, dini nikah mini nikah dinlemem. Alır getiririm yanıma. Ama olmuyor işte, günaha sokamam onu göz göre göre.

- Vaayy, medreseli. Bakıyorum artık günah münah, iyi biliyorsun bu işleri.

- Herhalde kardeşim, birazdan yatsı namazını kılacağım, unutturma bana.

- İşte bunu alkışlarım. Valla bravo, sen en iyisini yapıyorsun. Dur lan bir takke de takalım sana.

Erdem 'in konuşmalarına gülerken içeri koşup elinde bir takkeyle geldi tekrar. Tabi ben başlarda takkenin ne olduğunu da bilmiyordum. Bilal Abi'de göre göre öğrendim. Erdem benden daha bilinçli bu konularda.

- Dur lan yavaş, ver ben takarım.

- Dedemin takkesi bu, bana bırakmıştı ama benim takacağım yok sanırım. Hediyem olsun sana.

- Saçmalama lan, sen de...

- Bir gün ben de başlarsam geri verirsin bana. Sana yenisini alırız. Şimdilik sen de dursun kardeşim.

- Sağol kardeşim.

- E yarından itibaren ev bakmaya başlayayım ben o zaman.

- Aferin lan. Uğraştırmıyorsun beni.

- Heralde abicim, bugüne bugün Güven holding'in müdür adayı karşımızda. Onu böyle boş şeylerle uğraştırmak yakışmaz bize.

- Dalga geçmeyi bırak lan. Hadi serin oldu içeri geçelim uykum var benim.

- Tamam abi be, iki sohbet ettirmedin. Bir sigaramızı yakaydık bari.

- Son bir çayla bir sigara o zaman. Sonra namaz kılıp uyuyacağım.

- Adamsın.

*******************************

Sabah ilk iş Erdem 'den arabayı alıp Bilal Abi'nin yanına gittim. Dışarda görüşmeyi teklif edince bir parka gittim. Çok bekletmeden o da geldi.

- Hoşgeldin abi.

- Hoşbuldum. Nasılsın Kerim ?

- İyidir abi sen nasılsın?

- Çok şükür iyiyiz biz de. Nasıl gidiyor bakalım? Namaza başladın mı?

- Başladım başladım. Bugün sabah namazını bile kıldım.

- Hey maşallah.

- Öyle yarım yamalak olmaz dedim, yarım adamlık bize yakışmaz. Bir işi yapıyoruz madem ,doğru düzgün yapalım bari değil mi?

Bilal Abi onaylayarak güldü.

- Kerim, bak lafı uzatmak istemiyorum. Olanları biliyorsun zaten. Yani Rüveyda'yla Emre'den bahsediyorum.

- Biliyorum abi.

- Ben de seni biliyorum. Nasıl efendi biri olduğunu, ağır başlılığını, iyi yürekliliğini...

- Estağfurullah abi.

- Demem o ki, Rüveyda Emre'yle evlenmek istemiyor. Emre hepimizi kandırdı. Ben ona haddini bildirtecem ama, fazla olmaya başladı artık.

Biraz duraksadıktan sonra devam etti.

- Bak Kerim, eğer Rüveyda 'yla ciddi düşünürsen ben arkanızda olacağım. Rüveyda'yı kardeşim gibi severim. Sana da kardeşimden çok güveniyorum. O yüzden Rüveyda'yı sana gönül rahatlığıyla emanet edebilirim. Bunları konuşmak daha erken aslında bakma şimdi biz...

- Sen ciddi misin abi?

Şaşkınlıkla sevinç arasında sıkışmışken oturduğum yerden fırlayarak Bilal Abi'nin önüne çöktüm.

- Rüveyda da seviyor mu beni yoksa?

- Sakın ol Kerimim. O kadarını bilmiyorum. Bu konuşmadan onun haberi yok zaten. Benim demek istediğim, seni hep destekleyeceğim. İstersen Rüveyda 'yla da konuşabilirim.

- Konuş abi konuş lütfen konuş.

Bilal Abi gülerek ellerini ellerimden çekmeye çalıştı.

- Dur Kerim dur, tamam yavaş. Erken dedim ya daha. Bir önce Emre 'yi halletmeye çalışacağım ben.

- Peki abi. Allah razı olsun.

Tekrar yerime otururken Bilal Abi hala gülmeye devam ediyordu . Ben de sırıtmaya... Sonra aklıma bir şey gelince gülümsemem yüzümde soldu.

- Ya kabul etmezse?

- Edecektir. Ama biz yine de hayırlısı olsun diyelim.

- Abi, Emre Rüveyda 'yı sevdiğini söyledi. Ya Rüveyda da...

- Rüveyda 'nın duygularını bilmiyorum ama baştan beridir gönülsüzdü. Emre'ye gelince, eğer gerçekten Rüveyda 'yı sevdiğini bilseydim şu an burada olmazdım. Yani her ne kadar yaptıklarını onaylamasam da o benim kardeşim. Rüveyda'yı sevmiyor o, ben biliyorum. Sen merak etme.

Söylediklerinin ardından gülümsedim. İçime yeni bir heyecan dolmuştu. Olabilir miydi? Ben ve Rüveyda... Olurdu be, niye olmayacakmış? Seviyorum işte, gizlemiyorum da, dahası var mı? Var tabi Kerimcim, o seni seviyor mu acaba?
Bilal Abi 'yle konuşmamız bitince fazla vaktim olmadığı için yanından ayrılıp şirkete doğru yol aldım. Şirketin boğucu havasını daha kapıdan içeri girmeden hissettim. Babam tam kendisi gibi iş manyağı personeller bulmuştu. İşten başka konuştukları bir şey yoktu. Yüzlerinde bir tebessüm bile yoktu. Ne bu ciddiyet, her an ' kriz mi var ' diye sorasım geliyordu. İşler gayet yolundaydı oysa ki. Aslında bir yandan iyiydi sadece işlerine yoğunlarmaları. En azından boş meselelere uğraştırmamış oluyorlardı.
Odama girip bir kahve istedim. Kahve içince uykum kaçmıştı ama şans ki bugün de çok iş yoktu. İşim erken bitince daha fazla bu ortamda kendimi bozmamak adına hemen çıktım şirketten. Erdem bugün evde olacağını söylemişti, o yüzden arabayı almıştım. Yoksa insanları zor durumda bırakmak isteyecek bir yürek yok bizde. Radyodan birkaç müzik dinleyene kadar eve varmıştım hemen. Geçe kalmadığım için trafik de yoktu. Bugün hep de iyi şeyler oluyordu, artık korkmaya başladım gün nasıl bitecek diye. Ya her şeyin aksine çok kötü biterse? Hadi bakalım, hayırlısı...

Arabayı park edip apartmana girdim. Asansörün son katta olduğunu görünce beklemektense yürümeyi tercih ettim. Merdivenleri çıkarken bir yandan da bugün öğle ve ikindi namazlarımı şirkette nasıl kılabildiğimi düşünerek gülümsüyordum. Erdemler'in evi 4.kattaydı. Tam kapının önüne gelince daha ben zile basmadan kapı açıldı. Kapıyı açan kızı görünce gülümsemeyi kestim. Sarışın, mavi gözlü tatlı bir kızdı. Çok büyük değildi hatta sanırım benden küçüktü. Kızdan gözlerimi alıp Erdem'e bakınca şaşırdım. Erdem bana sanki onu öldürecekmişim gibi korkarak bakıyordu. Ne bu tedirginlik, sanki ilk kez bir kızla görüyordum onu. Tamam artık bazı şeyler farklıydı ama yine de fazla tepkili bakmıştı. Bakışlarımı tekrar kıza çevirince kızın da bana hayranlıkla bakmaya devam ettiğini gördüm. İkisi de tepkisini bozmadan öylece uzun süre durup kalınca sonunda sıkılarak kıza hafif gülümseyip elimi uzattım.

- Merhaba, Kerim ben.

- Mm.. Mer.. Merhaba. Be. Be. Benn de Merve. Memnun oldum.

Bu ne heyecan arkadaş. Burada bir şeyler dönüyordu sanki ama bakalım. Yakında çıkar kokusu nasıl olsa.

- Ben de memnun oldum.

Önce kıza baktım sonra ellerimize,sonra yine kıza, yine ellerimize... Elimi çekmezsem bu böyle gitmeye devam edecekti sanırım. Çünkü kızın elini bırakmaya hiç niyeti yoktu. Ben elimi nazik kalmaya çalışarak ama bir yandan da zorla çekerken Erdem de yeni kendine gelmiş gibi kızı arkasından kapıya itmeye başladı bir anda.

- Hadi Merveciğim geç oldu git artık sen.
- Arkadaşın mı Erdem?

- Yok abi, arkadaşımın kardeşi oluyor kendisi. Hoşgeldin sen geç içeri yemek hazırdı. Ben de geliyorum.

- Tamam.

Erdem'in paniğine anlam veremeyerek on kez bakışlarını benden alamayan kıza döndüm.

- Tekrar memnun oldum Mervecim. İyi akşamlar.

- Size de iyi akşamlar.

Erdem kızı dışarı itmeye devam ederken ben de içeri geçtim. Dağınık olan odada oturmak için yer ararken Erdem de hemen arkamdan gelmişti.

- Ne iş?

- Yok iş.

- Boş boş konuşma Erdem, bu kız senin kızlara benzemiyor. Tipin bile değil, biliyorum ben seni. Hangi arkadaşının kardeşi ve neden burada?

- Oğlum polis teşkilatından mı yolladılar seni? Bu ne soru tufanı abi, bir arkadaşımın kardeşi işte. Okumak için gelmiş İstanbul 'a, arkadaşım da yardımcı olmamı istedi. Ben de kalacak yer ayarlamaya çalışıyorum işte kıza.

- Bu odanın hali ne peki?

- Oda benim dağınıklığım abi ya, kız gelmeden önceydi, toplayamadım.

- Öyle olsun bakalım.

- Bakma, sen kendi işine bak Allah aşkına. Bi babası bi yâri... Kalkmış daha bakalım diyor bi de.

- Kes lan, uzattın ha.

Aklıma gelen fikirle odadan çıkmak üzere olan Erdem'i durdurdum.

- Aslında ben kalabileceği bir yer biliyorum.

- Kimin?

- Lan sen şimdi demedin mi kıza kalacak yer ayarlayacağım diye?

- Ha, evet evet. Ayarlarım ben ya yorma sen kafanı.

- Erdem ! Bak artık şüphelenmeye başladım.

- Tamam be tamam. Neresiymiş o bildiğin yer?

- Rüveyda'ların...

- Sakın! Sakın aklımdan geçireyim deme Kerim.

- Ne var lan , ne güzel olur işte. Kıza da bir faydası olur belki. Pis yollara düşmez hem burada tek başına.

- Saçmala artık be Kerim. Hadi ben çıkıyorum.

- Hem bana da fırsat işte, Rüveyda 'yla konuşmak için bahanem olur. Hadi lan, bir iyilik yap şu kardeşine.

- Hiçbir fırsatı kaçırmıyorsun.

- Yani?

- Ne yaparsan yap Kerim.

- Heeyyt Bee..

Erdem sanki çok şey yapmış gibi havalı havalı sırıtarak montunu alıp çıkarken ben de mutfağa doğru ilerledim. Hızlıca bir şeyler atıştırdıktan sonra akşam namazını kılıp ben de çıktım evden.

Onunla nasıl konuşabilirim diye düşünürken mahalleye çoktan girmiştim bile. Emre'nin çalıştığı dükkanın önünden geçerken onun da dükkanı kapattığını gördüm. Bu sokak soytarısına buluşmaya niyetim hiç yoktu ama şu sini nikah olayı ruhumu çekiyordu benden. Sessizce adımlayıp tam arkasında durdum.

- Bugün de yalanların işe yaradı mı kazanç için?

Kulağının dibinde aniden konuşmamla elindeki anahtarı korkup yere düşürdü. Ben kahkaha atarken Emre sinirle soluyarak üzerime doğru yürümeye başladı. İstifini bozma Kerim. Bu serseriye uyma sakın.

- Sen hâlâ buralarda ne diye dolanıyorsun lan?

- Mecnunum ben, unuttun mu hemen? Hani şu edebiyatçı çocuk... Sence ne arıyor olabilirim? Bir düşünelim, Mecnun sokaklarda Mehmet'i mi arıyor acaba?

Emre daha da sinirlenip üstüme yakamı tuttu. Sanırım bu kez ben kaşınıyordum.

- Son bir dövüş... Seninle şimdi burada son bir dövüş yapacağım, ondan sonra zaten tek kişi kalacağımız için dövüşmemiz imkansız.

- Haklısın. Mezardakilerle dövüşmem ben. Prensibime aykırı. Son bir dövüş...

Lafımı bitirir bitirmez Emre'den gelen ilk hamleyle yalpaladım. Hemen kendimi toparlayıp karnına bir tekme attım. Acıyla yüzü buruşurken bu kez saçından tutup kafasını kaldırdım. Sonra attığım yumrukla yere düştü. Rahat kavga etmek için montumu soyarken o da ayağa kalktı tekrar. Karnıma attığı tekmeyle inledim. Bu çocuk kavga etmeyi bilmiyordu lan ne ara öğrendi.

- Dövüş kurslarına mı başladın lan sen?

- Seni dövebilmek için kursa gerek yok edebiyatçı çocuk.

- Gitmedin demek. O zaman çok pişman olacaksın.

Emre'yi yere yatırdığım gibi üstüne çıkıp yumruklamaya başladım. Bir süre sonra bayılacak duruma gelince yanımıza koşan orta yaşlı iki adamın beni tutmalarıyla vurmayı bıraktım. Adamlar Emre'yi kaldırmaya çalışırken ben de yere attığım montumu alarak yanlarından ayrıldım. Bu çocuk yüzünden iyice kavgacı bir tip olmuştum. Aşk adama hakkaten de yapmadığını yaptırıyormuş. Yoksa ben ve kavga etmek...

Kursun önüne gelince annemi anımsadım. Çok istiyordu onu Rüveyda'yla tanıştırmamı. Hâlâ alışamamıştım annemin yokluğuna. Sanki her an çıkıp gelecekmiş gibi. Hâlâ şaka falan yaptıklarına dair düşünceler meşgul ediyordu kafamı. Ben bu duruma alışamazken bir de Bilal Abi'nin dedikleri iyice tuz biber oluyordu. Annem gerçekten cennete gidemeyecek miydi? Ama bilmiyordu ki o da benim gibi. Eminim bilmiyordu, annem bile bile kötü bir şey yapmaz. Melek gibi bir insan nasıl olur da cehenneme gider? Bu konularda da çok az şey biliyorum. Uzun zamandır da Bilal Abi'nin verdiği kitabı okumuyordum. Bir an evvel öğrenmeliydim artık bir şeyler. Bu dünyada bu şekilde yaşanmaz, artık farkındayım. Eve gidince uyumadan kitabı okumayı aklımın bir köşesine yazıp gözümden akan bir damla yaşı elimin tersiyle silerek kursun kapısını çalmaya yeltendim. Daha ben çalmadan kapı açıldı. Karşımda duran esmer kız bana gözlerini açabileceği son raddeye kadar açmış şekilde baktı önce. Sonra kapıyı yüzüme kapattı hızlıca. Daha hiçbir şey söylememiştim ki ama.

Aklım başıma yeni gelirken kendime hakaretler etmeye başladım. Ulan Kerim, bu saatte sen yine hangi akla hizmet bir kız kursunun önüne dikildin? Tam arkamı dönüp gidecekken kapının açılma sesiyle arkama döndüm tekrar.

Geldi. Kapıyı açan o işte, kızsa da artık umrumda değil. Onu gördüm ya bir kez daha, işkence yapsalar umrumda olmaz. Kapıyı ardından kapatıp bana kızgın bakışlar atarak sokağın sonuna doğru ilerlemeye başladı.

- Yine ne oldu? Önemli bir şeydir umarım. Dua et arkadaşım gördü seni, yoksa başım çok büyük bir derde girerdi.
O söylenerek yürürken ben de arkasından sırıtarak yürüyordum. Kursu göremeyeceğimiz bir yere gelince durdu. Yüz ifademi görünce kızgınlığı daha da arttı.

- Derdin ne senin?

- O kadar güzel bir derdim var ki ömrüm boyunca tüm devalara zıt yönde koşabilirim.

- Ne?

Hemen kendimi toparlayıp hâlâ elimde tutmuş olduğum ceketi giymeye çalıştım. Maksat uğraş...

- Iıı şey... Ben yine kursu sormak için gelmiştim.

- Muhattabın Bilal Abi olmamalı mı? Biliyorsun bunu.

- Yok, bu kez benim için değil. Kursta kalacak olan kişi bir bayan. Sizin kursta kalmasında bir sakınca olur mu?

- Ne bayanı, kim bayan? Hani kardeşin yoktu senin.

- Yok zaten de sen niye panikledin böyle birden.

- Paniklerim tabi. Kim bilir nasıl birini getireceksin, sormak zorundayım. Senin gibi bir ukalaysa gelmemesi iyi olur. Kursun huzuru için...

Üzerine doğru adımlayıp yapmacık bir sinirle sessizce konuştum :

- Ha yani ben insanların huzurunu kaçırıyorum öyle mi Rüveyda Hanım?

- Ben öyle bir şey demedim. Neyse gitmem lazım artık benim. Yetkili kişiye sorarım yer var mı diye. Sonra Bilal Abi'ye haber ederim , o sana söyler. Sakın bir daha kursa geleyim deme.

Bir çırpıda söylediği sözlerle kaçmaya başladı. Bir iki adım atmıştım daha, korkmuş muydu? Korkmak bile çok yakışıyordu. Henüz çok uzaklaşmamışken arkasından bağırdım :

- Kötü birine benzemiyor korkma. Ben de çok tanımıyorum.

Sesimi duyunca hızla arkasını dönüp ' sus bağırma birileri duyacak ' der gibi bir hareket yapıp tekrar koşmaya devam etti. Onu görmek iyi gelmişti. Bana son zamanlarda gelen bu cesarete bir ara ödül töreni düzenlemeliydim. Aferin lan cesaret. Aynen böyle devam et.

*****************************

Eve döneli çok olmuştu. Oturduğum pencere kenarındaki tekli koltuktan kalkıp abdest almak için kollarımı sıvadım, pantolonumun paçalarını katladım. İyi ki de namaza başlamışım diye düşündüm. Abdest alıp namaz kılmak en az Rüveyda 'yı görmek kadar huzur veriyordu bana. Sanki hiçbir dert artık beni yıkamazmış gibi... Yavaş yavaş, tadını çıkara çıkara aldığım abdestten sonra Erdem'in verdiği takkeyi taktım başıma. Aynadan kendime baktım. Rüveyda görse yakıştırır mıydı acaba takkeyi bana? Rüveyda 'yı bilmiyorum ama babam görse kesinlikle kendi tırnaklarıyla kazardı mezarımı. O anki halini düşününce güldüm. Babamı sinirlendirmek zevk veriyordu bana. Bu işi de fazla uzatmamalıydım. Bir an önce babamın boyunun ölçüsünü vermeliydim. Herkes yaptıklarının cezasını çekmeli, kâh bu dünyada kâh ötesinde. Ben babamın ikisinde de çekmesini istiyordum. Yavaş yavaş... Her şeyin zamanı gelecek diye düşünerekten elime seccadeyi alıp yere serdim. Şimdi Allah'ın huzuruna çıkma zamanıydı. Her şeyin zamanı gelecek...

*****************************

Sabah şirkete gitmek için yine erkenden uyanıp hazırlanmıştım. Salona girdiğimde Erdem 'i masada ders çalışırken görünce içimden gelen dalga geçme isteğini bastıramadım.

- Kahvaltı yaptın mı yoksa sana bahçeden ot toplamamı ister misin? Ya da istersen hava güzel, seni de çıkarabilirim bahçeye.

- Ha ha ha. Çok komik. Ben de istersem çalışmam ama kendim kazanmak istiyorum.

- Ben de öyle istiyordum da değişti işler... Çalış sen çalış.

Aynanın karşısına geçip ıslık çalarak saçıma elimle şekil vermeye çalıştım.

- Sen, hayırdır kardeşim ? Yine keyifler yerinde bakıyorum.

- Dün Rüveyda 'yı gördüm.

- Belli zaten. Ohh, hoş valla. Adam ilk görüşte aşık oluyor, dünyası değişiyor resmen. Bizde yok ki öyle ilk görüşte aşk meşk.

- İlk görüşte aşk değil bir kere benimki.

- Ya ne?

- Her görüşte aşk...

- Ooo... Tamam kardeşim çıkışa git sana aşk okulundan mezun diplomanı versinler. Bu ne abi ya, aşkta master yapmış herif.

Erdem'in söylediklerine kahkaha atarken fortmandodan takım elbisemin ceketini elime alıp çıkışa yöneldim. Güneş gözlüklerimi takarken Erdem 'e döndüm tekrar.

- Hadi kolay gelsin kardeşim ben çıkıyorum.

- Eyvallah aşık patron. Sana da kolay gelsin.

Dışarı çıkınca önüme çıkan ilk taksiyi durdurup bindim. Telefonum çalınca sessize almayı unuttuğumu fark ettim. Şirketten çıkınca ilk işim gidip bir telefon almak olmalı. Normalde olsa takmazdım ama şirkette yol alan dediko gemilerinin yelkencisi olmak istemiyordum. Boş boş konuşacakşardı. Gerçi haklılar da yani patronun böyle bir telefon kullandığı nerede görülmüş? İnatla kulakları sağır edercesine çalan telefonun sesini kısmak için hemen cevapladım.

- Efendim Bilal Abi?

- Nasılsın Kerim?

- İyiyim abi sağolasın.

- Dün Rüveyda bana birine kalacak bir yer aradığından bahsetti de onun için aramıştım.

- Ha evet abi ya. Bizim Erdem'in bir arkadaşının kız kardeşi buraya okumaya gelmiş de... Biz de dedik eğer uygunsa orada kalması iyi olur. Güzel ortam olur onun için de. Yani bir denesin bence.

- Tamam Kerimim. Yer varmış kursta istediği zaman gelebilir.

- Tamam abi Allah razı olsun.

- Senden de . Bir de Kerim seni bir konuda uyarmam lazım.

- Hayırdır abi, yanlış bir şey mi yaptım?

- Bak Kerim, sen düşünceli birisin. Böyle hareketler yakışmıyor sana.

Dün geceden bahsettiğini adım gibi biliyordum. Yine de hiçbir fikrim yokmuş gibi bir ses tonu takınarak sordum :

- Nasıl hareketler abi?

- Kızların kaldığı kursa gitmenden bahsediyorum. Rüveyda 'nın başını derde koymak istemiyorsan uslu duracaksın.

- Yok abi istemem tabi ki öyle bir şey.

- O zaman gitme. Hem Rüveyda da rahatsız oluyor.

- Benden mi?

- Kerim, belki bilmiyorsundur ama dinde caiz değil bu. Yani bir kızla bir erkeğin birbirine helal olmadan konuşması... Rüveyda bundan rahatsız oluyor. Günaha sokma onu da kendini de.

- Tam olarak bilmiyordum diyelim. Yani konuşmanın da helal olmadığını bilmiyordum.

- İyi bakalım, öğrenmiş oldun.

- Daha öğreneceğim çok şey var.

- Ölene kadar herkesin öğreneceği şeyler vardır muhakkak. Öğreneceğiz zamanla, dert etme.

- Özlemişim sohbetini abi.

- İşin yoksa gel edelim biraz sohbet.

- Şimdi şirkete gidiyorum. Doğrusu bu aralar yoğunum biraz ama ilk fırsatta geleceğim yanına.

- Beklerim ilk fırsatta. Ben tutmayayım şimdi seni o zaman. Allah yardımcın olsun Kerimim.

- Allah razı olsun abi. Görüşürüz.

Telefonu kapatıp cebime attım. Tabi ki kökten kapattım. Şirkete varınca ücreti ödeyip taksiden indim. Şirketin önünde dikilmiş duran Berna 'yı görünce şaşırdım önce. Niye şaşırıyorum ki, her yerde karşıma çıkıyor zaten. Berna beni fark edince yüzünde kocaman bir sırıtışla yanıma geldi. Kim bilir aklından neler geçiyordu yine. Tam önümde durunca gülümsemesini genişleterek elini uzattı.

- Hoşgeldin ortak.

- BÖLÜM SONU -

Continue Reading

You'll Also Like

130K 6.9K 55
~Tamamlandı~ İnsan yaşadığı zorlukları bahane edip yazısındaki kaderin enaniyetine sığınmaktan hep kaçar. Hep daha iyisi olsun hep düşlediği hayat ke...
909K 58.2K 38
_𝚃𝙰𝙼𝙰𝙼𝙻𝙰𝙽𝙳𝙸_ Bilinmeyen Numara: Uydum şeytana, (14.32) Bilinmeyen Numara: Başladım sana yazmaya Bilinmeyen Numara: Allah'ım sen bu kulunu a...
85.2K 2.9K 21
Diğer hastalarımı kontrol edip abim yanına aşağı indim. Beraber çardağa oturup çayımızı yudumluyorduk. " Gördün mü?" " Evet" " Konuştun mu?" dediğ...
leylâ By 📚

Spiritual

20K 1.9K 36
Yüreğine kazıdığı bir sızıydı o adam. Her geçen gün canı bir öncekinden daha çok yansa da, her gece başını yastığa koyduğunda gece karası gözlerinden...