AŞKIN ÖRTÜSÜ

By gasem2515

162K 10.9K 3.4K

‹ TAMAMLANDI › "Gönlümü bıraksam denize ; taşar mıydı hasret acısından yoksa çeker miydi sularını utancında... More

TANITIM
-1- AŞK
-2- AŞKLA GELEN
- 3 - ARAYIŞ
- 4 - MUCİZE
Darbe girişimine karşı Halkın Darbesi
- 5 - YENİDEN AŞK
- 6 - İLK ADIM
- 7- ÖLÜMDEN BAŞKASI YALAN
- 8 - SUSARAK ÖZLÜYORUM
- 9 - RÜVEYDA
- 10 - EN KÖTÜ DOĞUM GÜNÜ
- 11 - SAKLI GERÇEK
- 12 - YIKILIŞ
- 13 - HİSSİZ BİR ACI
- 14 - KARAR
- 15 - KERİM
- 16 - BİR PARÇA HUZUR
- 17 - MEDRESE
- 18 - BEKLENMEYEN
- 19 - MAVİ
- 20 - VASİYET MEKTUBU
- 21 - ANNE
- 23 - EN GÜZEL DERT
- 24 - YENİ ORTAK
- 25 - KARMAŞIKLIK
- 26 - KIZ KARDEŞ
- 27 - EVLENMEK?
- 28 - KÖY
- 29 - İTİRAF
- 30 - NİŞAN
- 31 - DÜĞÜN GÖSTERİSİ
- 32 - KARŞILAŞMA
- 33 - DEPO
- 34 - BABA KAZIĞI
- 35 - LÜTFEN UYAN
- 36 - ÖMER BEY
- 37 - EVLENME TEKLİFİ
- 38 - BEKLENEN NİKAH
- 39 - İMKANSIZ
- 40 - İMTİHAN
- 41 - ÇARESIZLIK
- 42 - PAMUK ŞEKERİ
- 43 - VUSLAT
YENİ HİKAYEDEN BİR KISIM
- 44. - PİŞMANLIK?
45. GÜVEN
46. MÜJDE
47. BÜYÜK ŞOK
- 48 - MAPUSHANE / Kısım 1
- 48 - MAPUSHANE / 2.KISIM
- 49 - BİR AİLENİN DRAMI
- 50 - BEKLEYİŞ
- FİNAL BİLGİLENDİRMESİ -
- 51 - KAVUŞMA
52. MUTLULUK
53. FİNAL
Özel bölüm
DİKKAT!
Özel bölüm 2
SÜRPRİZ!!!

- 22 - PATRON

2.5K 185 42
By gasem2515


Annemi görünce gözlerim anında doldu yine. Videoyu başa alarak sesini açtım vakit kaybetmeden.

- Kerimim, bitanecik oğlum benim. Özür dilerim, senden herşey için özür dilerim. Sakın yapacağım şey için kendini bir an bile suçlama. Sen eve döneceğim için değil, sen en doğrusunu yaptın aslında. Ben... Ben yaptıklarımın yükünü artık taşıyamıyorum. Bu yükün altında ezilmekten yoruldum. Gençken affedilemeyecek bir hataya düştüm evet ama çok pişman oldum inan bana. Sonra da seni kaybetmemek için evlendim o adamla. Sadece senin hayatın için... Evlendikten sonra bir gün bile sevmedim onu. Bunları sana beni affetmen için anlatmıyorum, affedilecek bir yanı yok, sadece bilmeye hakkın olduğu için anlatıyorum. Seni çok seviyorum oğlum sakın unutma bunu. Yapacağım şey için de kızma bana n'olur. Gerçekten dayanamıyorum artık. Seni herşeyden ve herkesten çok sevdim ben. Tek değerli varlığım sensin benim.

Videoyu durdurdum. Kalbimde öyle bir acı vardı di hıçkırıklarımı kimse duymasın diye yanımdaki yastığı dişlerimin arasına aldım. Bir süre sonra nefes alamayacak gibi olunca pencereye koştum. Ben annemsiz yaşayamazdım ki. Nefesim düzene girince tekrar bilgisayarın başına geçip devam ettirdim videoyu.

- Canım oğlum, senden annen olarak son bir isteğim olacak. Ama bil ki bu isteyeceğim şey senin tamamen iyiliğin için. Eğer biraz değerim kaldıysa sen de n'olur kırma anneni. Mezarında rahat uyusun bari. Senin iyi olmanı istiyorum benden sonra çünkü. Bak oğlum, şu an babanın başında olduğu şirket onun şirketi değil. Bizi zor durumdayken falan kurtarmadı o. Aksine, babanın maddi durumu çok kötüydü o zamanlar. Zaten bu yüzden benimle evlenmek istedi, kabul ettirmek zorunda da bıraktı zaten. Mal varlığımızı kendi üstüne aldı. Onun görünen tüm varlıklar hepsi senin oğlum. Ben o şirketler zincirini o adama bırakmanı istemiyorum. Sen zeki çocuksun oğlum, dediği gibi şirketin başına geç. Sonra onu nasıl alt edeceğini sen bilirsin artık. Ama o tüm varlıklar senin hakkın oğlum. Onun kötü işlerde, adaletsizce kullanmasına izin verme benim iyi yürekli oğlum. Seni çok...çooook seviyorum Kerimim... Rüveyda 'yla tanışmayı çok istiyordum ama olmadı. Nişanlı olduğunu söylemiştin ama sen yine de bırakma peşini. Sevdiğini bırakma. O kız son seni sen yapmıştı, son zamanlarda görmek istediğim vardı karşımda hep. İkinize mutluluklar diliyorum canım oğlum. Özür dilerim.

Video bitmişti ama ben boş gözlerle ekrana bakıyordum hâlâ. Göz pınarlarım kurumuştu artık. Ne zaman tuttuğumu bilmediğim nefesimi vererek yatağa bıraktım kendimi. Bu kez de tavanı izlemeye başladım aynı şekilde. Yalan yalan yalan... Her şey yalanmış. Ben yapamazdım ki annemin dediğini. O adamın yüzüne görmeye tahammülüm yokken çalışamazdım onunla. Onu bırak ben yaşayamazdım artık. Ölsem anneme kavuşur muydum acaba? Hem neye yaşayacaktım ki? Tamam Rüveyda, Erdem, Bilal Abi vardı... Sevdiğim diğer insanlar vardı ama ben annemsiz yaşayamazdım işte. Başucumda duran komodinin çekmecesinden birkaç ilaç kutusu çıkardım. Yaşamak istemiyordum artık. Annemi özlemiştim hem. Ona kavuşmak istiyordum. Ama ya kavuşamazsam? Bilal Abi eğer Allah'ın rızasını kazanırsak sevdiklerimizle öbür dünyada kavuşacağımızı söylemişti. Ben namaz bile kılmıyordum ki, acaba Allah beni anneme kavuşturur muydu? Belki... İhtimali bile yaşamamam için bir nedendi. Titreyen ellerime inat ilaç kutularından birini açtım. Başta yavaş yavaş yuttuğum bir iki ilacın ardından hızlanmaya başladım. Bir süre sonra üzerime çöken yorgunlukla yatağıma uzandım.

******************************

Göz kapaklarımın ağırlığına inat gözlerimi açmak için direndim. Henüz tam net görmeyen gözlerimle etrafa baktım. Yine hastahane odası... Başucumdaki koltukta Bilal Abi oturmuş, Erdem de arkasını dönmüş bir şekilde elleri cebinde, pencereden dışarı bakıyordu. Konuşmak için ağzımı açtım ama boğazımın ağrısıyla konuşamayıp boğazımı temizledim. Bilal Abi sakince başını yerden kaldırırken Erdem telaşla yanıma gelip oturdu.

- Lan uyandın. Manyak mısın oğlum sen, ne halt yediğini sanıyorsun?

- Sakin ol Erdem, önce biraz kendine gelsin. Sonra azarlarsın istersen.

Bilal Abi'nin müdahalesi üzerime Erdem susarak boynuma sarıldı.

- Korkuttun bizi Kerimim. Neyse ki verilmiş sadakan varmış, geçmiş olsun bakalım.

İkisine anlamsızca baktım önce, ne olduğunu anlamaya çalışıyordum.

- Siz mi izin vermediniz ölmeme?

- Biz değil, Allah izin vermedi. Biz sadece vesile olduk. Sâhi , sen nasıl böyle bir şey yaptın ki? Allah'ın verdiği cana nasıl kıyarsın? Günah olduğunu bilmiyor musun?

- Günah mı?

- Tabi ya, intihar eden cennet yüzü göremez demiş peygamber efendimiz . Allah 'ın verdiği cana kıymak, hâşâ Allah'a karşı çıkmaktır.

- Yok, yok olamaz böyle bir şey. Hayır yalan söylüyorum de. Yalan desene Abi!

- Sakin ol Kerim. Sen bilmiyordun bunu. Şükredelim ki kurtuldun. Tövbe et, Allah affeder inşallah.

- Sus yeter, Erdem çıkar onu dışarı. Dinlemek istemiyorum daha fazla.

- Tamam kardeşim sakin ol. Hadi Bilal Abi, sen biraz dışarda bekle istersen.

Bilal Abi büyük bir kırgınlıkla dışarı çıkarken gözlerimden yaşlar boşaldı. Erdem Bilal Abi'nin kalktığı yere otururken sesini düz tutmaya çalışarak konuştu :

- Tamam Kerim sakin ol, bak o bilmiyordu annenin intihar ettiğini o yüzden böyle rahat konuştu. Ona da kızma.

- Ne dediğini duymadın mı Erdem? Ya annem cennete gidemezse, ya... Ya cehenneme...

- Şşhh tamam, tamam. Dua ederiz biz de hep. Bilal Abi'nin dediği gibi , belki kabul olur. Hem zaten yapabileceğimiz başka bir şey yok artık şu an.

- Haklısın. Git Bilal Abi'yle konuş, söyle ona. Boşuna onu da kırdım, kusura bakmasın de.

- Tamam, ben hallederim.

*****************************

Hastahaneden çıkınca Erdem'in ısrarıyla onlara gitmiştik. Bilal Abi de gelmişti. Çay içip biraz oturduktan sonra gitti. Söylediklerine göre intihar edenlerin cenaze namazı kılınmıyormuş ama biz bunu bilmiyorduk. Bilal Abi de annemin intihar ettiğini bilmediği için kılmıştık cenaze namazını. İyi ki de bilmiyordu, yoksa çok üzülürdüm.

Erdem , Bilal Abi'yi yolculadıktan sonra gelip karşımdaki koltuğa oturdu.

- Annem bir cd bırakmış bana. Kendisini çekmiş intihar etmeden önce. Şirketin başına geçmemi istiyor.

- Neden böyle bir şey istiyor peki?

- Babamın üzerine konduğu şirketler ona ait değilmiş aslında. Annem hakkım olanı almamı istiyor ondan.

- Nasıl yani?

Erdem 'e annemin videoda söylediklerini tek tek anlattım. Zaten ondan başkasına da anlatamazdım.

- Böyle işte kardeşim.

- Ee, ne yapacaksın?

- Annemin son isteği, getireceğim yerine.

- Baban itiraz etmeden hepsini sana devreder mi ki?

- Başta etmeyecektir. Sonra devretmek zorunda kalacak.

- Ben yine bir şey anlamadım.

- O adamın imanı para olmuş. Paradan, işten, patronluktan vazgeçmez. Beni kendi şirketine ortak yapar ama tamamen bırakmaz. Belki başka işlere imza atınca bu şirketi bana devredebilir. Ama o daha kiminle ortak olacağını bilmiyor. Tam iş konusunda bana güvenmeye başladığı zaman onu ters köşeye yatıracağım. Onun yardımıyla onu alt edeceğim. O ne olduğunu anlamasam tüm işlerinde olmuş olacak. Sap gibi kalacak ortada. Bu yaptıklarının bir karşılığı olmalı değil mi?

- Helal be kardeşim. İşte benim dostum. Arkanda olacağım ben hep, merak etme.
Erdem yanıma oturup sırtıma vurarak beni gaza getirirken gülümsedim kararlılıkla.

- Okul işini ne yapacaksın peki?

- İkinci öğretimden okumayı düşünüyorum.

- Hangi bölümü?

- Mimarlık... Tüm bunların yanında tabi ki hayallerimden vazgeçmeyeceğim. Hem madem hakkımız olan bir para var, arık ders çalışma gereği duymuyorum. Özel üniversiteye gideceğim. Yoruldum zaten artık sıkıldım. Uğraşamam artık, bir yıl daha uğraşmak boşuna.

- Bence de böylesi en iyisi olur. Ama sabah şirket akşam okul zor olmayacak mı?

- Olmaz, idare ederim ben merak etme.

- Tamam o zaman, sen bilirsin. Hadi sen şimdi yat uyu biraz dinlen. Henüz tam iyileşmedin.

- Tamam, zaten yarın erkenden şirkete gideceğim. Sevgili babama bir sürpriz yapalım bakalım.

- Bu kadar çabuk mu?

- Niye geciktirelim ki?

**********************************

Sabah her zamanki gibi erken uyandım. Erdem'in annesi ve babası yurt dışında oldukları için birkaç günlük yoklardı. Erdem de hâlâ uyuyordu. Uyandırmak istemediğim için mutfağa gidip biraz atıştırıp çıktım evden. Erdem akşam çok ısrar etmişti onun arabasıyla gitmem için ama ben yine de taksiyle girmeyi tercih ettim. Taksiden inince şirketin önünde durdum. Artık her şey daha farklı olacaktı. Ne olacağını bilmiyordum ama eğer planlarım işlerse her şeyin çok güzel olacağına inanıyordum. Şirketin kapısından girmeden önce telefonumu sessize almayı unutmadım. O telefon çalınca kesinlikle şirketin dalga konusu olurdum yoksa ilk günden.

Babamın odasının bulunduğu 3. kata çıktım. Kızların bakışlarından ne kadar rahatsız olsam da etrafta erkek göremeyince mecburen biriyle konuşmam gerektiğini anladım. Odaya en yakın masada oturan kızın babamın sekreteri olacağını tahmin ederek ona doğru ilerledim.

- Ömer Bey müsait mi?

- Kendileri şu an çok önemli bir toplantıdalar efendim. Çıkınca geldiğinizi söyleme mi ister misiniz?

- Toplantı odası nerede?

- Ama efendim sizi oraya yönlendiremem. Toplantıya katılması gereken isimler hepsi geldiler zaten.

- Uzatma istersen, toplantı odası nerede?

- Çok önemli ise arayabilirim Ömer Bey'i isterseniz.

- Gerek yok, babam zaten geleceğimi biliyor.

İlla yalan söyletmek zorunda bırakmıştı sekreter bozuntusu. Söylediğim şey üzerine de her ağızdan bir ses çıkmaya başladı. Yıllardır gelmiyordum ne de olsa, çalışanlar bile değişmiş. Gazetelere çıkmamaya da özen gösterdiğim için tanımıyorlardı beni.

- Babanız mı? Siz...

- Evet oğluyum, bir kere daha sormayacağım. Toplantı odası nerede?

- Karşıda ki koridorun sonunda ,soldaki ikinci oda efendim.

Sekreterin söylediği odaya ilerledim. Kapının önünde usulca nefesimi verdikten sonra kulpunu çevirip girdim odaya. Toplantı masasındaki tüm yüzler bana çevrilirken yüzüme en rahat gülümsememi yerleştirdim. Babamın tam karşısındaki boş yere oturunca herkesin şaşkınca bakmaya devam ettiğini fark edip tekrar ayağa kalktım.

- Kusura bakmayın, kendimi takdim etmeyi unuttum. Ben Kerim Mertoğlu, Ömer Mertoğlu'nun biricik oğlu ve tek veliahtıyım.

Şakaya vurmaya çalışarak konuşunca herkesin yüzündeki şaşkınlık yerini gülümsemeye bıraktı. Babam hariç... O hala şaşkınca beni izlemeye devam ediyordu. Sakin geçen bir toplantının ardından herkes odadan birer birer çıkarken benle babam anlaşmış gibi yerimizden kıpırdamıyorduk. Nihayet oda boşalınca sessizliği bozan babam oldu :

- Demek sonunda adam olmaya karar verdin. Bu kadar erken beklemiyordum doğrusu, daha annenin...

- Annemin adını ağzına alma. Ayrıca adamlık kelimesi de yakışmıyor ağzına.

Şirkette olduğumuzu hesaba katarak tüm zehrimi akıtabileceğimi düşündüm, nasıl olsa burada bana el kaldıramazdı. Karşımda sinirden köpürürken belli etmemeye çalışıyordu.

- Bir şey daha var. Sadece annemin son isteği olduğu için buradayım. Kendine pay çıkarma. Senin hayatın sana, benim hayatım bana. Asla ve hiçbir şekilde hayatıma karışmaya kalkışma.

- Pay çıkarması gereken biri varsa o da sensin zaten. Böyle bir şirkete hiçbir şey yapmadan patron olmak gayet iyi bir pay gibi görünüyor.

- Demek güzel bir duygu, tecrübe konuşuyor ha? Ben de bu yollardan geçtim diyorsun yani.

- Ben bu yolları döşedim diyorum. Lafını bil.

- Şöyle bir bakınca senin döşediğin belli oluyor zaten ya ispatlamak için kendini yormana gerek yok.

- Eğlencem bittiyse git artık, daha yapacak bir sürü işim var benim.

- Ne güzel laflıyorduk baba-oğul. Hem nereye kovuyorsun beni ,önce bir odamı gösterseydin.

- Ha sen ciddisin.

- Yapma ama sevgili babacığım, benim espri kalitem bu kadar düşük değil. Tabi ki de ciddiyim.

- İyi o zaman, arkamdan gel.

Yüzü bozulmuştu ama içten içe de beni kullanabileceğini düşündüğü için ses çıkarmıyordu belli ki. Arkasından rahat tavırlarla onu takip ederken yine tüm gözlerin ilgi odağı olduğum için huzurum kaçmıştı. Az önce konuştuğum kızın yanına giderek bana odamı göstermesini söyledi. Sonra da bir şey demeden kendi odasına gitti. Sekreter kızla bir üst kata çıktık. Odamın önüne geldiğimizde kapıyı açıp durdu.

- Odanız burası efendim.

Başımı tamam manasında salladım. Gitmesini bekledim ama öylece durdu.

- Bir şey mi söyleyeceksin?

- Şey... Ben az önce için özür dilerim.

- Sorun değil.

- Kahve yapayım mı size?

Kıza bu kez ters ters bakınca korkarak kaçtı yanımdan. Gitmedi, gerçekten kaçtı. Hayır yani babamın kızı mısın? Kim senden bir şey istedi? Bu ne samimiyet?

Odama girince önce bir etrafı inceledim. Zevkime ters ,fazla gösterişli döşenmişti. Yüzümü buruşturarak koltuğuma oturdum. Her şey Ömer Bey için yeni başlıyor. Asıl batmak neymiş o daha bundan sonra görecek. Annemin, beni öz babamdan daha çok seven ve asıl babam yerine koyduğum annemin ilk kocasının, dedemin, en çok da kendi öcümü alacaktım ondan. Hepsinin bedelini teker teker ödeyecek. Ama bu dünyada ama öteki dünyada... Yanına kalmaması için elimden geleni ardıma koymayacağım.

***************************

Akşama kadar şirkette işleri nasıl yapmam gerektiğini öğrendim. Sandığım kadar zor görünmüyordu. Ama gerçekten yorucuydu. Yorgun argın çıkınca bir taksi çağırdım yine. Medreseye gidip eşyalarımı alacaktım. Oranın kurallarına uyamayacaksam, orada kalmaya da gerek yoktu. Boşuna insanları rahatsız edip düzenlerini bozmak istemiyordum. Şimdilik Erdem 'de kalmak en doğrusuydu.

Taksiyle mahalleye girince içimi bir hüzün kapladı. Sanki yurdumdan ayrılacaktım. Camdan dışarıyı izlerken Rüveyda'yı görmemle hemen taksiciye durmasını söyledim. Saat çok geç olmamıştı ama karanlık bastırmıştı. Ne işi vardı dışarda?

Hemen taksiden inip yanına doğru ilerledim. Artık bir şeyleri konuşma zamanı gelmişti. Yavaş olmaya dikkat ederek kolundan tuttum durması için. Korkarak yüzüme bakmadan önce kolunu çekti hemen.

- Korkma benim.

- Korkulmaması gereken bir insan olduğunu nereden bileceğim?

Dalga mı geçiyor bu kız benimle. Sinirle gülerek önüne geçtim.

- Tabi canım, seni kandıranlara git güven sen. Kurtaranlara da böyle teşekkür et.

Mahçupça başını eğince söylediğim şeye pişman oldum. O niyetle söylememişti ki o. Korktuğu için söylemişti halbuki. Ne kadar aptalım ben. Tam gidecekken bir kere daha yolunu kestim.

- Ne yapacaksın?

- İzin verirsen kursa dönmem lazım.

- Şu an ne yapacağını sormadım. Emre işini ne yapacaksın? Hem sen bu saatte ne arıyorsun dışarda?

- Kaybettiği aklını arıyordur umarım. Ama bu seni hiç ilgilendirmez. Bu soruyu benim sormaya hakkım var. Rüveydacım, ne işin var dışarda?

Maydanozumuz da gelmişti sonunda. Ben de nerede kaldı diye merak ediyordum daha.

- Bana bak Emre, defol git burdan. Sen hangi sıfatla hâlâ bu kızın karşısına çıkabiliyorsun?

- Kocası sıfatıyla Kerimcim. Ya sen?

- Ne kocası lan? Dilini koparırım senin, ne kocasından bahsediyorsun hâlâ?

- Dini nikahımız var ya bizim. Ama sen de çok geriden geliyorsun ya, hiçbir şey bilmiyorsun.

Gözlerim ateş gibi yanarken Rüveyda'ya yöneldim bu kez.

- Rüveyda, boşanmadın mı sen hâlâ bu adamdan. Boşansana artık kandırdı bu adam seni. Nasıl boşanılıyo lan hadi bitir şu işi.

Bu kez Emre kahkahalarıyla böldü konuşmamızı. Rüveyda ağlamaya başlamışken Emre gittikçe daha da arttırıyordu kahkahalarını.

- Şaka mısın oğlum sen? Dini nikahın ne olduğunu bile bilmiyor bu zengin züppe. Ben onu boşayabilirim, o beni değil. Ve benim de boşamaya hiç niyetim yok. Ben Rüveyda 'yı seviyorum. Defol artık bu mahalleden.

- Ne diyorsun lan sen? Ne demek o boşayamaz? Boşanacaksınız lan sevmiyor kız seni.

- Buna sen karar veremezsin.

- Ben karar veremem ama sen de tek başına karar veremezsin. Kız seni istemiyor, zorla güzellik olur mu lan? Adam mısın sen?

- Yine başladık adamlık derslerine. Hadi geç oldu hadi git artık. Yalnız bırak bizi bakalım.

- Yalnızlık size değil sana yakışır bence.

Cümlemi bitirir bitirmez gözünü morarttım. Bu çocuk beni kavga etmeye zorluyordu resmen. ' Gel beni döv ' demiyordu. ' Geleyim beni döv ' diyordu.
Emre bir kez daha yüzü gözü kan içinde tehditler savurarak yanımızdan ayrılırken Rüveyda 'ya döndüm. Yere çökmüş ağlıyordu. Yanına çöktüm ben de. İrkilerek biraz mesafe koydu aramıza ama kaçmadı bu kez. Yorulmuş gibiydi.

- Niye dini nikah kıydınız bu çocukla?

Yine cevap vermeyerek hıçkırmaya devam ediyordu.

- Konuşsana Rüveyda. Nişan olur yani tamam ama nikah kıymak da ne? Biri bana bunu açıklasın. Nişanlıyken niye nikah kıyıyorsunuz siz lan? Ne yani bunun anlamı ne demek oluyor?

- Başın sağolsun. Annen... Allah rahmet eylesin.

Konuyu değiştirmişti ama kızamadım. Bunu söylemesi güzel bir şeydi çünkü. Beni düşündüğü anlamına geliyordu. Hem hastaneye de gelmişti. Doğru ya, hastane...

- Eyvallah da, daha önce de baş sağlığı dileklerini aldığımı hatırlıyorum.

Bunu beklemediği için şok geçirerek aniden yüzüme baktı. Uyuduğumu sanıyordu o zaman. Ya da hâlâ baygın olduğumu...

- Sen...

Kızacaktı bana. Bu kez konuyu ben değiştirdim.

- Annem seni çok merak ediyordu. Senden ona çok bahsetmiştim. Tanışmak istiyordu. Zaten seni eve bu yüzden davet etmiştim. Sen yanlış anlayıp vurmuştun bana , hatırladın mı?

Utanarak bakışlarını tekrar yere indirdi. Ağlaması durmuştu, gülümsedim.

- Ben...Şey...

- Senin hatan değildi, yanlış anlamana ben sebep olmuştum.

Bu kez gülümseyen o olmuştu. Suçunu üstlenmem hoşuna gitmişti sanırım. Benim de gülümsemem genişledi. Sonra bir şey hatırlamış gibi aniden ayağa kalkınca tekrar yolunu kestim aceleyle.

- Ne yapacağını söylemedin. Emre doğru mu söylüyor? Sen istesen de boşanamaz mısın ondan?

- Bir yolunu bulmaya çalışıcam.

Sinirle ellerimi saçlarımdan geçirerek nefesimi dışarı verdim.

- Niye nikah kıydınız peki? Ne gerek vardı?

- İkimizin de annesi babası yok. Emre bu konuda da kandırdı beni işte, aklımı çeldi. Düğün alış-verişi için falan mecburen beraber çıkarız dışarı dedi. Ben de...

- Sen de hazırsın zaten. Ne yani çıksaydınız dışarı birkaç kere, ne gerek vardı sanki nikaha?

Büyük bir hayal kırıklığıyla gözlerime baktı. İlk kez bu kadar derin baktı gözlerime. Yine söylememem gereken bir şey söylemiştim. Gözlerime bakarken sevinememiştim, ezilmiştim resmen bakışlarıyla. Bu kez gözlerini kaçıran ben oldum. Benim yüzümden gözlerinin dolması kalbimi acıtmıştı. Tek kelime etmeden yanımdan uzaklaşırken durduramadım artık. Beni bomboş sokakta pişmanlığımla başbaşa bırakıp gitmişti. Öylece sokağın ortasında dikildim bir süre. Arkama dönüp gidişine bile bakamadım.

******************************

Medreseden gideceğimi Bilal Abi'ye söyleyince üzülmüştü o da. Bir süre oturup sohbet ettikten sonra eşyalarımı topladım. Bilal Abi 'den gitmeden önce bana namaz kılmayı öğretmesini de istedim. Boş gidip boş dönmek içime sinmemişti.Öğretti ama bilmem gereken dualar varmış. Duaları ezberleyene kadar bir şey okumadan da kılabilirmişim. Yaradana secde etmeye hiçbir şey engel olamaz dedi. Duaları ezberleyeceğime ve vaktim oldukça sohbetlere katılacağım söz verip ayrıldım oradan. Erdem gelip beni almıştı. Eve girince hemen sıcak bir çay demleyip terasa çıktık. İyi alışmıştım bu çaya. Çaylarımızı yudumlarken Erdem bozdu sessizliği.

- Eve geri dönecek misin?

- Hayır tabiki. Kalacak bir yer ayarlamaya çalışacağım.

- Bak ne diyeceğim, ben ayrı eve çıkmayı düşünüyordum ya üniversiteye başlayınca. Onu biraz erkene alsak sorun olmaz bence. Beraber ayrı eve çıkalım. Olmaz mı?

- Olur lan, çok güzel olur.

İkimizin de keyfi yerine gelmişti. Erdem çayları tazelemek için mutfağa gitti. Evde tek olduğunda rahat olmak için çalışanları da yolluyordu Erdem. Rahat olmaktan kastım, eve kız atmak konusu tabiki. Ben varken ne kadar bu amacını gerçekleştiremese de onlarda kalmamı istiyordu her zaman. Erdem çayları önümüze indirip otururken telefonum çaldı. Erdem zil sesine dayanamayıp gülünce telefonu açmadan önce onu susturdum.

- Buyur Bilal Abi.

- Kerim, yarın müsait olursan mutlaka yanıma uğra. Seninle konuşmak istediğim çok önemli bir konu var.

- BÖLÜM SONU -

- Sizce Bilal Abi Kerimle ne konuşmak istiyor?

- Rüveyda Emre'den ayrılabilecek mi?

- Kerim babasından öcünü nasıl alacak?

- Ve son olarak nasıl bir bölümdü? Yorumlarınızı bekliyorum cankuşlar 😉🌼

Continue Reading

You'll Also Like

392K 25.3K 56
Asel; Aslııı Asel;Aslııı Asel;Aslı kız ne dedikodular öğrendim bilemezsin!. Asel; Ömer abiyle karısı boşanıyorlarmış, zaten karısınıda hiç sevmezdim...
909K 58.2K 38
_𝚃𝙰𝙼𝙰𝙼𝙻𝙰𝙽𝙳𝙸_ Bilinmeyen Numara: Uydum şeytana, (14.32) Bilinmeyen Numara: Başladım sana yazmaya Bilinmeyen Numara: Allah'ım sen bu kulunu a...
529K 39.4K 34
"Cehennemine hoşgeldin, katilin kızı!" İtalyan ve Katolik bir adam... Türk ve Müslüman bir kız... İslâmî bir aşk romanı...🦋 →Tıp fakültesinden yeni...
762K 46.3K 90
[11.09.2021 - 09.03.2022] Şüphe #zor 1.sırada (17.10.2021) #boşanma 1.sırada (28.10.2021) #yanlışanlama 1.sırada (03.11.2021) #spiritüel 1. sırada (...