GECENİN IŞIĞI

buyazarneleryazar által

15.3M 402K 134K

Genel Kurgu #1 Bir adam düşünün, hayatının tüm dönemlerini karanlık işlerle geçiren ve geçmişinin izlerini hâ... Több

~TANITIM~
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44. BÖLÜM
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
47.BÖLÜM
48. BÖLÜM
Sırma-Sarp
Karakterlere Sorular
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
52. BÖLÜM
53. BÖLÜM
54. BÖLÜM
Sırma ve Sarp
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
57. BÖLÜM
58. BÖLÜM: GECE
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM
61. BÖLÜM
62. BÖLÜM
63. BÖLÜM
64. BÖLÜM
65. BÖLÜM
66. BÖLÜM
67. BÖLÜM
68. BÖLÜM
69. BÖLÜM
70. BÖLÜM
71. BÖLÜM
72. BÖLÜMDEN KESİT
72. BÖLÜM
SORU-CEVAP
73. BÖLÜM
74. BÖLÜM
Yeni Kitap
75. BÖLÜM
76. BÖLÜM
77. BÖLÜM
78. BÖLÜM
79. BÖLÜM
80. BÖLÜM
81. BÖLÜM
82. BÖLÜM
83. BÖLÜM
84. bölümden kesit
84. BÖLÜM
85. BÖLÜM
86. BÖLÜM
87. BÖLÜM
88. BÖLÜM
89. BÖLÜM
90. BÖLÜM
91. BÖLÜM
92. BÖLÜM
93. BÖLÜM
94. BÖLÜM
95. BÖLÜM
96. Bölümden kesit
96. BÖLÜM
97. BÖLÜM
98. BÖLÜM
99. BÖLÜM
100. BÖLÜM
101. BÖLÜM
102. BÖLÜM
103. BÖLÜM
104. BÖLÜM
105. BÖLÜM
106. BÖLÜM
107. BÖLÜM
108. BÖLÜM
109. BÖLÜM
ÖNEMLİ
110. BÖLÜM
111. BÖLÜM
112. BÖLÜM
113. BÖLÜM
114. BÖLÜM
115. BÖLÜM
116. BÖLÜM
117. BÖLÜM
118. BÖLÜM
119. BÖLÜM
120. BÖLÜM
121. BÖLÜM
8 MİLYONNN!
Kitap Tanıtma Fırsatı
122. BÖLÜM
123. BÖLÜM
124. BÖLÜM
FİNALE DOĞRU •PART-1•
FİNALE DOĞRU •PART-2•
FİNALE DOĞRU •PART-3•
BÜYÜK FİNALDEN UFAK BİR KESİT!!!
•BÜYÜK FİNAL•
•VEDA•
•GECE• Duyurusu

41. BÖLÜM

243K 3.4K 711
buyazarneleryazar által

Keyifli okumalar.

İnsan coşkunluk anlarında olabildiğince bencildir. O dakikada kendisinden daha ilginç daha çekici bir konu olabileceğini düşünmez dünyada.
-Tolstoy

••

Abimden izin alış çabalarım göz yaşartıcıydı. Ağlamak, zırlamak işe yaramayınca tehdide baş vurdum. Annem Sinem ile olan ilişkilerini bilmiyordu ve abim söylemeye çekiniyordu. E hal böyle olunca benim elimde de bir koz oluyordu. Abim de izin vermişti haliyle. Anneme durumu izah edecekti. Ben iznimi almıştım. Ufak sırt çantamı hazırlamıştım. Gece'nin gelmesini bekliyordum. Birazdan geleceğine dair mesaj atmıştı.

"Annecim ben çıkıyorum."

"Yavrum dikkat edin kendinize. Nerden çıktı bu tatil anlamadım ama neyse."

"Anne Gece kendini kötü hissediyor o günden sonra. Yakınlarıyla birlikte olacağı bir tatil istedi yalnız mı bıraksaydım?"

"Yok kızım yanında ol tabi nişanlın o senin." Evet anne çok güzel destek olacağım.

"Öyle yapıyorum annecim görüşürüz."

Annemi iki yanağından da öpüp evden çıktım. Sokağın başında Gece'nin arabasını görünce tam zamanında çıkmışım diye düşündüm. Az sonra araba tam yanımda durunca hemen atladım.

"Görüşmeyeli naber?" dedim alayla.

"İyi güzelim senden?"

"İyi." Kalbimin göğüs kafesimi parçalayacak gibi atması normal miydi? Değildi elbette.

"Yolumuz çok uzun mu?" diye sordum çantamı arka koltuğa koyarken.

"3-4 saatlik bir yol."

Epey bir yol varmış o zaman.

"Peki."

Hava çok sıcak ve bunaltıcıydı. İyi ki şort giymiştim yoksa eriyecektim bu sıcakta. Gerçi şu an da Gece'nin bakışları yüzünden eriyebilirdim.

"Sen beni çileden çıkarmaya meraklısın galiba," deyip şortumun çıplak bıraktığı bacaklarımı işaret etti gözleriyle.

"Alakası bile yok. Sadece çok sıcak olduğu için giydim."

"Evet evet öyledir," dedi alayla.

Yol boyu Gece'nin bakışlarını üzerimde hissetmemek için uyumak en iyisiydi.

••

"Işık, Işık geldik uyan."

Kolumu dürtüp defalarca uyanmamı söyleyen sabırsız bir nişanlım vardı. Gözlerimi açtığımda nihayet der gibi baktı.

"Ayy içim geçmiş ya," deyip doğruldum.

"İçin mi geçmiş? 4 saat uyudun güzelim," deyince irice açtım gözlerimi.

"O kadar uyudum mu ben ya."

"Kalk uykucu. Uyuman iyi oldu. Dinlenmiş olman bizim için daha iyi," deyip güldü. Karşılık olarak  ben de gülümsemiştim.
Çantamı da alıp arabadan indim. Geldiğimiz yer kocaman bir bahçenin içinde olan iki katlı tahta bir evdi. Çok şirin gözüküyordu. Etrafta başka bir ev yoktu. Dağın başındaydık sonuçta. Gece bahçenin kapısını açıp geçmem için kenara çekildi. Ona gülümseyip bahçeye girdim. Arkamdan o da girip çit şeklindeki kapıyı kapattı. Evin tahta merdivenlerini çıkıp giriş kapısına gelince Gece kapının üst tarafına uzandı. Tişörtü hafiften sıyrılıp vücudunu açıkta bırakınca gözlerim dövmelerine kaymıştı. Hepsini tek tek! inceleyecektim bu gün. Kapının üst tarafından anahtarı çıkardı ve kapıyı açıp içeri geçmemi işaret etti. Eve girdiğimde burnuma çarpan ilk koku naftalin kokusuydu. Etraf oldukça düzenli ve temiz gözüküyordu. Ben etrafı incelerken Gece de çantamı almıştı.

"Aç mısın sevgilim?" Sesiyle gözlerimi onda buluşturdum.

"Biraz."

"Dolapta yemek olması lazım ben ısıtana kadar sen de duş al istersen." Tamam anlamında başımı sallayıp merdivenleri çıktım. Banyoyu güç bela bulup girdim ve üzerimi çıkarmaya başladım. Gerçekten de terlemiştim ve bu banyoya ihtiyacım vardı. Ilık suyla duş alıp üzerime siyah penye uzun elbisemi giydim. Rahat bir elbiseydi. Bacağında küçük bir yırtmaç vardı ve onun haricinde açık değildi. Saçlarımı tarayıp açık bıraktım ve aşağı indim. Mutfaktan güzel kokular geliyordu. Mutfağa geçtiğimde Gecenin üstünü değiştirdiğini görmüştüm. Beyaz bir tişört ve bordo kısa bir şort giymişti. Şortun açık bıraktığı bacakları uzun ve şekiliydi. Ayrıca arkadan çok seksi gözüküyordu. Arkasından yaklaşıp kollarımı boynuna dolayıp yanağına bir öpücük bıraktım.

"Hazır mı yemek?"

"Birazdan hazır olur hanımefendi siz oturun lütfen." Şu kibar halleri yok muydu bir de. Masaya geçip Gece'yi beklemeye başladım. Az sonra peynirli makarna tabaklarını masaya bıraktı ve mutfağa geri döndü. Salata tabağını da masaya koyunca kendi de oturdu ve yemeğe başladık.

"Işık?"  Başımı tabağımdan kaldırıp göz göze gelmemizi sağladım.

"Efendim?"

"Seni zorluyor muyum?"

"Ne konuda?" diye sordum.

"Birlikte olmamız konusunda," dedi gözlerimin içine bakarak.

"Senin zorlaman ile olacak bir şey değil ki bu. Ben istiyorum... gerçekten." Gözleri rahatlıkla ışıldadı.

"Eğer seni zorladığımı düşünseydin bu beni üzmüş olacaktı. Kendi isteğin ile benimle birlikte olmanı istiyorum."

"Öyle zaten."  Gözlerimi kaçırdım.

"Buna sevindim," deyip yemeğine geri döndü.  Salatamdan bir çatal alıp karnımı doyurmaya başladım.

On beş dakika kadar yemek yeyip yemeklerimiz bitince masadan kalkmıştık.

"Sen kurdun ben toplayayım," dedim.

"Çok mantıklı. Ben içerideyim," deyip içeri geçti. Masayı toplayıp bulaşıkları yıkadım. Mutfağı toplayıp içeri geçtim. Gece televizyonun karşısındaki koltuktaydı. Beni görünce yana doğru kaydı ve yanına geçmemi işaret etti. Yanına geçip oturdum. Vücudunu bana doğru çevirip tamamıyla bana doğru döndü ve kolunu da koltuğun üst tarafına yerleştirdi. Hiçbir şey söylemeden bana uzun uzun baktı. Sanki gözlerimde bir şey arar gibiydi. Bu şekilde anlaşıyor gibiydik.

Az sonra veya bu gün yapacağımız şey aklıma gelince nefes alışverişlerim değişti ve kalbim atış hızını arttırdı. Gece bendeki bu hal değişimine sırıtmıştı. Daha sonra yüzü ciddileştirdi. Ve bana doğru yaklaşmaya başladı. Benden bir hareket beklediğini bildiğim için yavaşça ona yaklaşmaya başladım. Aramızda çok az bir mesafe kalana dek birbirimize yaklaştık. Ne ara burun buruna geldiğimizi burnumun ucuna çarpan ılık nefesi ile anlamıştım. Gece bana güven vereceğini bildiği bir şekilde gözlerime bakıp sol dudağının üst tarafını yukarı kıvırdı.

(+18 kısımlar başlamaktadır. Rahatsız olacaklar okumasın. Kesinlikle saçmasapan yorumlar görmek istemiyorum.)

Ve ben daha gözlerimi ondan ayırmamışken dudaklarını birden bire benimkiler ile birleştirdi. Elleri ise anında belimdeki yerini almıştı. Ben de karşılık olarak ellerimi omuzlarına koydum. Öpüşü git gide derinleşirken karşılık vermek zor oluyordu. Aniden beni kucağına çekip oturttu. Böyle bir hareket beklemediğim için ağzımdan boğuk bir inleme çıkıp onun ağzında esir oldu. Dilini de işin içine katınca hırsla ellerimi ensesinde birleştirdim ve saçlarını çekiştirdim. Bu hareketim onu daha da gaza getirdi. Beni belimden tutup üzerinde hareket ettirdi. Karşılaştığım sertlikle yutkundum. Daha sonra yutkunduğum tükürük boğazımda kaldı ve öksürmeye başladım. Gece birdenbire dudaklarını benden ayırıp şaşkınca gözlerime bakarken ben hâlâ öksürüyordum. Gözlerim yaşarmıştı.

"Sen daha şuncacık tükürük ile boğulduysan ağzına boşaldığım zaman kalpten gidersin artık," deyip pis pis sırıttı. Öksürüğüm durunca derin bir nefes alıp ona dik dik baktım ve beklemediği bir anda tutkuyla dudaklarına yapıştım. Gecenin kalbinin sesini duyabiliyordum. Ama bu ses benim kalbimin sesi de olabilirdi emin olmak için elimi tam kalbinin üstüne koydum ve sesin ondan geldiğine emin oldum. Tekrar beklemediği bir anda dudaklarından ayrıldım.

"Sen de benim bu ani hareketlerim yüzünden kalpten gideceksin be Gece," dediğimde pis pis sırıtma sırası bendeydi.

"Öyle mi tatlım?" Tatlım? Bana tatlım demişti!

"Ö-öyle," dedim bir titrek sesle.

"Öyleyse biz işimize devam edelim," deyip tekrar elini belime koyup beni üzerine yerleştirdi. Altımdaki sertlik saniye geçtikçe büyüyordu sanki. Tam kadınlığımda hissettiğim bu şişlik kasıklarımdaki kanın fokurdamasına yol açıyordu.
Gözlerimi yumdum ve o yumuşak dudaklara bıraktım kendimi. Belimden tutup beni sertliğinin üzerinde hareket ettirmesi ile gözlerim açıldı. Dudaklarını benimkilerden ayırıp başını boynuma gömdü.

"Imm bu benim duş jelim," deyip burnunu tenime sürttü. Bu yaptığı beni huylandırmıştı.
Burnunu sürttüğü yere minik bir öpücük bıraktı. Ardından emdi. İnce derimi dudakları arasına alıp çekince inledim.
Canımı yakmıştı.

"İnlemelerini sonraya sakla," deyip ellerini vücudumda gezdirmeye başladı. Daha önce tatmadığım yabancı duygular iliklerimde depo ediliyordu. Sanki fışkıracaktı az sonra. Gece boynum ile olan işini bitirip gözlerime baktı. İzin mi istiyordu? Beni kucağına alıp merdivenlere yöneldi. Sanırım zamanı gelmişti. Merdivenleri çıkarken dizleri kalçalarıma değiyordu. Kollarımı boynuna dolayıp sıkıca tutundum. Bir kapının önünde durunca tek eliyle vücudumu sarıp diğer eliyle kapıyı açtı. Gözlerini gözlerimden asla çekmiyordu. Yatağa doğru yürüdü. Az sonra sırtım sert bir yatak ile buluştu. İstemsizce yüzüm buruştu. Üstüne bir de kendini üzerime bırakan Gece gelince ezilmek üzereydim. Tek eliyle ıslak saçlarımı boynumun yan tarafına attı. Açıkta kalan boynuma eğilip işine kaldığı yerden devam etti. Bir yandan uzun elbisemi üzerimden çıkarmaya çalışıyordu. Ona yardımcı olup kalçalarımı kaldırınca elbiseyi başımdan tutup çıkarmıştı. Karşısında siyah dantelli iç çamaşırlarım ile kalmıştım. Nefeslerim hızlanmıştı. Heyecanı tüm zerremde hissediyordum. O delici bakışlarının vücudumu kare kare dolaşması daha da heyecanımı artırıyordu. Sütyenimin açık bıraktığı göğüslerimi baş parmağı ile okşadı. Daha sonra elini sütyenimin kayışlarında gezdirdi. Birini indirip omzumu tamamen açıkta bıraktı. Sağ omzuma bir öpücük kondurduktan hemen sonra sol omzuma da bir öpücük bıraktı. Sütyenimin kopçasını açmak isteyince sırtımı yataktan kaldırıp ona yardımcı oldum. Kopçayı tek bir hamlede çıkardı ve göğüslerimin gözler önüne serilmesine izin verdi. Kızardığımı hissedebiliyordum. Bu benim için bir ilkti. Vücudumu tamamıyla gören ilk ve tek erkekti. Hazine görmüşçesine göğüslerime bakıyordu.

"Bu dolgun ve seksi şeyleri benden sakladığın için seni pataklamam gerekiyor aslında," demesiyle daha da utandım. O ise söylediğinin beni ne kadar utandırdığını bile fark etmeden göğüslerime indi. Göğüs arama ıslak bir öpücük bıraktı. Daha sonra sağ göğüs ucumu dudakları arasında hissettim. Bedenim tepki olarak titremişti. Göğüs ucumu dişlerinin arasına aldı. Tüm vücudum zangır zangır titrerken başını kaldırıp gözgöze gelmemizi sağladı. Gözleri parladı. Göz temasını kesmeden göğsüm ile oynamayı sürdürdü. Sağ göğsümü sertçe emdikten sonra sol göğsüme geçti. Daha yavaşça bu göğsüme de aynısını yaptı. Ben artık yavaş yavaş mora dönerken o göğüslerim ile olan işini bitirip tüm vücudumu öperek aşağılara inmeye başladı. Siyah külodumun kumaşı ile karşılaşınca onu da es geçmedi. Külodumun üzerinden kadınlığıma bir öpücük bıraktı. Kalçalarım istemsizce ona itildi. Bu tamamen iç güdüsel olarak yaptığım bir şeydi. Sırıttığını işittim. Külodumun üzerinden kadınlığımı okşadı. Vücudum kıpır kıpırtı. Kıpırdamadan duramıyordum. Külodumun her iki tarafını kanca misali eliyle tutup yavaşça indirmeye başladı. Vücudumda kalan son parçayı da benden ayırınca hissettiğim boşluk ile yutkundum. İşte tam da şu anda her şeyimle onun olacaktım. Kalbim artık kan pompalamak yerine adrenalin pompalıyordu. Başımı yataktan hafifçe kaldırıp ona baktığımda orayı izlediğini gördüm ve bu beni utandırdı. Elini kaldırıp ona dokundu. Daha sonra bir parmağını kadınlığım boyunca gezdirdi.

"Ne de çabuk ıslandın öyle," deyip kadınlığımda gezdirdiği parmağını dudaklarının arasına aldı ve emdi.

Sesimi çıkarmadan bana yaptıklarını izledim.

"Hazır mısın?" Ses tonu öyle içten ve samimi gelmişti ki kendimi yitirdiğimi hissediyordum. Başımı evet anlamında indirip kaldırdım. Bu yaptığım onu harekete geçirdi ve üzerimden kalkıp tişörtünü çıkardı. Eli şortunun beline gitti ve onu da indirdi saniyesinde. Şu an üzerinde bir tek boxerı ile kalmıştı. Bu beni aşırı utandırırken onun için bir sorun arz etmiyordu. Gözleri hâlâ bendeydi. Siyah boxerının altından kendini belli ediyordu şişliği.

"Şimdi bacaklarıma oturup onunla oynamanı istiyorum," deyip yatağa sırt üstü uzandı. Dediğini yapıp bacaklarına oturdum. Ama şu an ne yapacağımı bilmiyordum. Gözümün önünde bir şişlik vardı ve nasıl oynayacağım konusunda bir fikrim yoktu. Elimi ürkekçe şişliğine yaklaştırsam da ellemeye cesaret edemedim. Benim yapamadığımı o yapmış ve kendi elini şişliğine götürmüştü.

"Onu bu şekilde okşar mısın?" deyip gözleri ile ellerini işaret etti. Gözlerimi tekrardan erkekliğine indirdim. Kendi elini çekip benim elimi beklemeye başladı. Cesaretimi toplamaya çalıştım. Alt tarafı onu elleyecektim! Sonuçta kumaş vardı üstünde. Elimi o şişliğin üzerine indirdim. Gözlerimi yummuştum. Parmaklarımın altında zonklayan erkekliğine avuç içimi bastırdım. Bu ağzının açılmasını sağlamıştı. Şu an gözleri kapalı ağzı açık bir halde bir sonraki hareketimi bekliyordu. Ben ise ne yapacağımı bilmiyordum. Öylece elim orada kalmıştı. Elimi hareket ettirdim. Bu yaptığım nefes alışverişlerinde bir artış yaşatmıştı.

"Şimdi boxerı çıkarmanı istiyorum," dedi gözleri kapalı, arzulu çıkan sesiyle. Elimi erkekliğinden çektim. Onu çıkarmamı istiyordu. Kalbim adeta bir kuşun kalbi gibi atarken elim boxerının lastik kısmına gitti ve tek parmağımı oraya geçirdim. İşaret parmağımı kullanarak boxerını çektim. Kalçalarını kaldırıp onu tamamen çıkarmama yardımcı oldu. Karşılaştığım manzara ile dudaklarımı ısırdım. O muhteşemdi! Aynı zamanda kocaman. Aşırı büyük. Aman Tanrı'm!

"Ellemek ister misin?" diye sordu yumuşak sesiyle. Çekinerek başımı salladım. Kasıklarında duran ellerimi alıp erkekliğinin üzerine yerleştirdi.

"Şimdi istediğin gibi hareket ettir." Sesi beklenti doluydu. Kontrolü bana bırakması beni tedirgin etse de bu uzun ve kalın şeyin üzerinde gezdirdim ellerimi. Parmaklarımın üzerinde hissediyordum damarlarını. Bu öylesine farklıydı ki... daha önce bu hissin kıyısından bile geçmemiştim.

"Sık!" Sesi sert ve yüksek çıkmıştı. Emrine itaat etmediğim taktirde sanki beni incitecek gibi hissediyordum. İstediğini yaptım. Onu sıktım. Bu onun hoşuna gitmişti. Tekrardan aynısını yaptım.

"Ahh!" Boğuk bir inleme koptu dudaklarından. Bacakları üzerinde biraz daha kayıp erkekliğine yaklaştırdım kendimi. Tekrardan sıktım erkekliğini. Ağzını açıp inlemesini engelleyen şey telefonun sesi olmuştu. Küfrederek yatağın yan tarafındaki masaya koyduğu telefonuna baktı.

"Sırma," diye mırıldandı.

"Sen devam et," deyince başımı hayır anlamında salladım.

"Devam et!" Daha sert bir ses tonu kullanınca hırsla erkekliğini elime alıp sıktım.

"Efend- ahh... im." Ah hayır o ne ara açmıştı telefonu?

"..."

"Nasıl gelmedi?" diye sorarken nefesini düzene sokmaya çalıştı ama beceremedi.

"..."

Karşı tarafın söylediğini dikkatle dinledi. Ben de bu ara Sırma'nın ne dediğini dinlemek için yanına geçmeye hareketlendim ama ayağım çarşafa takılınca yüz üstü erkekliğinin tam üstüne düştüm.

Gece kendine mani olamayıp;

"Siktir!" diye inledi.

"..."

"Sana demedim Sırma. Ben ararım şimdi Sarp'ı," deyip kapatırken ben de düştüğüm yerden kalkmaya çalıştım.

"Koduğumun yavşağı sana verdiğim adrese git ve kızı al," deyip cevap vermesini beklemeden kapattı. Ben beceriksiz hareketler ile düştüğüm yerden kalkarken o sırıtıyordu. Evet çok komik zaten!

"Ah, işimin yarım kalmasından nefret ediyorum," diye homurdanıp daha ne olduğunu anlayamadan beni altına aldı. Üzerime eğildi ve iki ayak bileğimi tutarak bacaklarımı hızla araladı ve bacaklarımın arasına doğru emekledi. Üzerime eğildi. Kıvrandım.

"Kıpırdama," diye mırıldandıktan sonra eğilip bacaklarımın iç taraflarını öptü. Öpücükleri daha yukarı kadınlığımın üzerine kadar devam etti. Ah... kıpırdamadan duramıyordum. Nasıl durabilirim ki? Resmen beni bilerek kıvrandırıyordu!

"Kıpırdama bebeğim." Öpücükleri yukarı doğru tırmandı. Dilini göbek deliğimde hissedince nefesim kesildi. Orada fazla oyalanmadan göğüslerime yol aldı. Uzun tırnaklarım çarşafı sıkıyordu. Elleri göğüslerimi avuçladıktan hemen sonra yüzünde memnun bir gülümseme meydana geldi.

"Muhteşem bir dolgunluktasın," diye mırıldanıp şişmiş göğüs ucumu parmakları arasında ezdi. Bu canımı yakmıştı. Hayranlık dolu bir sesle, "Çok hoş," diye fısıldayınca göğüs uçlarım daha da sertleşti. Göğsüme üflerken elini diğer göğsüme kaydırdı. Başparmağı ile göğüs ucumu kıvırdı. Kasıklarımda hissettiğim o muhteşem duygu ile inledim. Parmaklarım ile çarşafı daha fazla kavradım. Dudakları göğüs ucumu çekince sarsıldım.

Dudakları ve aynı zamanda parmakları göğüs uçlarımda adeta bir sanatçı edasıyla hareket ediyordu. Durmak bilmiyordu.

"Ah... lütfen," diye yalvardım ve başımı çaresizce arkaya attım. İnlerken ağzım o biçimini almış ve bacaklarım kaskatı kesilmişti.

"Kendini bırak güzelim," diye mırıldandı. Dişleri göğüs ucumun üstüne kapandı, parmakları diğer göğüs ucumu sertçe çekti ve vücudum sarsılarak yüzlerce parçaya bölünürken ellerinde dağıldı.
İnlememi beni öperek ağzıma hapsetti. Ağzımın içindeki dili inlemelerimi yutuyordu.

"Çok hassassın," diye soludu.

Beni bir kez daha öptü. Bedenim orgazmın beni taşıdığı zirveden inerken nefeslerim hâlâ hızlı ve kesik kesikti. Eli belime, oradan da kalçama indi ve beni yavaşça avuçladı. Tanrım! Parmağı kadınlığımın üstüne kaydı ve orada dolaştı. Gözlerini kısa bir an için yumdu ve yutkundu.

"Öyle güzel ıslanmışsın ki... İsa aşkına! Seni istiyorum!" Parmağını içime kaydırdı ve o bunu tekrar tekrar yaparken haykırdım. Klitorisime avucunu yerleştirdi ve bu benim bir kez daha haykırmama sebep oldu. Parmağını içime, daha da derinlere itti. İnledim. Aniden doğruldu. Baş ucumuzdaki komidinden bir paket çıkardı, çabucak yırttı. Dizlerinin üstünde doğruldu ve prezervatifi uzunluğuna yerleştirdi. Ah, hayır. O kocamandı ve sığacağından emin bile değilim.

Gözleri gözlerimde "Sakin ol ve bana güven," dedi nefes nefese.

Ellerini başımın iki yanına yaslayıp üzerime eğildi ve yanan gözlerle gözlerime baktı. Usulca,
"Bunu gerçekten istiyor musun?" diye sordu.

"Lütfen," diye yalvardım. Yalvardım! Bunu yaptığıma inanmıyordum.
Yavaşça,

"Dizlerini karnına çek," diye emretti. Dediğini hızla yaptım. Organının başını kadınlığımın girişine yerleştirirken, "Şimdi seninle çok farklı bir boyuta geçeceğiz," diye mırıldandı ardından ekledi. "Bu çok zevkli ve biraz da acı verici olacak."

Gece bekaretimi benden alırken içimde bir yerlerde tuhaf bir iğne batırılma hissi duyarak, "Ahhh!" diye haykırdım. Durdu. Gözleri seksi bir ifadeyle parlayarak bana bakıyordu. Ağzını hafifçe açtı. Nefesi kesik kesikti. İnledi.

"Çok darsın. Nasıl hissediyorsun?"

Gözlerim faltaşı gibi açıktı. Ellerimi kollarına yerleştirip başımı iyiyim anlamında salladım. İçimdeki doluluğu dibine kadar hissediyordum. Bir süre hareketsiz durarak ona uyum sağlamamı ve alışmamı bekledi. Biraz sonra sabırsız bir ses tonuyla, "Hareket edeceğim," diye soludu.
Müthiş bir yavaşlıkla geri çekildi. Bir an gözlerini yumdu boğuk bir sesle inledi ve kendini bir kez daha sertçe içime itti. Benden bir haykırış daha kopunca durdu.

"Tekrar ister misin?" diye fısıldarken sesi kısık ve boğuktu.

"Evet," dedim nefes nefese kalmış bir sesle. Aynı şeyi bir kez daha yaptı ve tekrar durdu.

"Yine istiyor musın?" diye sordu. Gözlerime böyle bakarken bu sorunun cevabı asla olumsuz olamazdı ki.

"Evet." Haykırdım.

Ve tekrar hareket etti. Ama bu defa durmadı. Ağırlığını üzerimde çok az hissedeceğim bir şekilde hareket ediyordu. Ben bu daha önce tatmadığım garip duyguya alışırken bütün uzuvların onun ritmine ayak uydurmak için can atıyordu. Hızını arttırdı. İnledim. Canım yanıyordu. Hem de fazlasıyla. Sert ve hızlı hareketlerine ayak uydurdum. Başımı ellerinin arasına alıp dilini ağzıma itti. Alt dudağıma bir ısırık attı. İçimde kayarken daha önce olduğu gibi bir şeyler hissettim. Az önceki gibi kasıklarım dalgalanmaya başladı. O kendini bana itmeyi sürdürürken vücudum kasılmaya başladı. Bütün bedenimi ter tabakası kaplamıştı. Ah! Böyle hissettireceğini bilmiyordum. Bu kadar eşsiz ve muhteşem olabileceğini. Düşüncelerim karanlıktı. Sadece hissediyordum. O ve ben. Kasıldım. Nefes nefese, "Benim için boşal güzelim," diye fısıldadı. Kelimeleriyle dağıldım ve doruğa ulaştım. Vücudum sanki binbir parçaya ayrılmıştı.  Boşalırken adımı haykırdı.  Daha sonra içimde kıpırdamadan durdu. Hâlâ nefes nefeseydim. Vay canına. Gözlerimi açtım, gözleri kapalı, nefesi kesik kesik halde alnını alnıma dayadı. Gözlerini kırpıştırarak açtı ve bana yumuşak ama esrarlı bir ifadeyle baktı. Hâlâ içimden çıkmamıştı. Alnını benden ayırdı ve terli alnıma bir öpücük bırakıp kendini usulca içimden geri çekti.

"Ah..."

Bir anda oluşan boşluk hissi  karşısında yüzümü ekşittim. Gece yanıma uzanıp dirseğine yaslanarak,
"Canını çok yaktım mı?" diye sordu. Dağılmış olan saçlarımdan bir tutamı kulağımın arkasına itti. Sırıtıyordum. Buna engel olamadım.

"Biraz."

Fazlasıyla yanmıştı canım. Ama şu an hissettiklerimin yanında o acı hissi hiçbir şeydi.

"Nasıl hissediyorsun peki?"

Gözlerinde yoğun bir ifade vardı. Meraklı da diyebilirim.

"Nasıl hissediyorum... bitik ve dağılmış."

Gözlerimi kaçırdım. "Ama bunu tekrar yapmak isteyebilirim," diye itiraf ettim.

Yüzünde bir rahatlama ifadesi belirdi. Yarı açık gözlerle bana bakıyordu.

Heyecanlı bir sesle "Demek öyle?" diye mırıldandı. Eğildi ve dudaklarıma istekli bir öpücük kondurdu.

"Yüzüstü dön bakalım."

Bir an gözlerimi kırpıştırdıktan sonra dediğini yaptım. Elleri sırtım boyunca gezindi.

"Gerçekten muhteşem bir tenin var. Bu kar beyazı vücudun için neler yapmayı planlıyorum," diye mırıldandı. Sırtımı okşadı. Üzerime eğildi.

"Demek tekrar istiyorsun," diye fısıldadı ve kulağımın arkasından itibaren beni öpmeye başladı. Dizimi yukarı doğru itti ve bir an için soluğum kesildi. Bacaklarımın arasına girdi. Parmağını bacaklarımın arasına kaydırdı.

"Bana aitsin," diye fısıldadı bunu beynime sokmamı tavsiye eder gibi bir sesle.

"Her şeyinle benimsin artık."

Gittikçe büyüyen erkekliğini bacaklarımın arasında hissediyordum. İşaret parmağı usulca klitorisime uzanıp okşamaya başladı. Kafasını uzatıp omzumu dişledi. Cidden seks sırasında aşırı vahşi davranıyordu. Bu beni incitse de bir yandan da hoşuma gidiyordu.

Yumuşak bir sesle, "Kıpırdama," diye emrederken başparmağını yavaşça içime itti ve durduğu yerde çevirerek beni okşadı. Bütün sinir uçlarım bacak arama konsantre olmuştu sanki.

Yavaşça kulağıma eğilip, "Nasıl? Hoşuna gidiyor mu?" diye sorarken dudakları kulağıma değiyordu. Parmağı daireler çizmeye devam ediyordu. Bedenim ateş gibi yanarken gözlerimi yumdum. Bir kez daha inledim.

"Çok çabuk ıslanıyorsun," diye soludu. Bacaklarımı kasmak istiyordum ama beni yatağa sabitlemişti. Tekrardan inledim ve aniden hareket etti.

"Bu şekilde kal, kıpırdama," diye emretti. Beklenti ile kasıldım. Ağırlığını bir kez daha üstüme verdi. Ve beni boynumdan tutup sabitledi. Kıpırdayamıyordum.

"Bu sefer çok yavaş olacağım," dedi nefes nefese. "Senin de bana eşlik edebileceğin ve canını yakmayacak bir hızda olacağım."

Ve yavaşça içime kaydı. İçimi doldurdu. Yüksek sesle inledim. Bu kez daha derinimde gibi hissediyordum. Enfes bir şeydi. Bir kez daha inledim. Kalçalarını çevirip geri çekildi. Tüm bu yaptıkları  aklımı başımdan alıyordu. Benlik denen şey benden gitmişti çoktan.

"Öyle iyi hissettiriyorsun ki bana," diye inledi. Titremeye başladım. Geri çekilip bekledi.

"Ah hayır bebeğim, bunun için  çok erken," diye mırıldandı. Titremem durdu ve tekrardan hareket etmeye başladı.

"Lütfen Gece," diye yalvardım. Daha fazlasını kaldıramayacaktım. Bedenim o kadar çok kasılmıştı ki gevşemek için çırpınıyordu adeta.

"Her anında beni hissetmeni istiyorum. Orada olmadığım zamanlarda da ordaymışım gibi hissetmeni istiyorum."

İnledim.

"Lütfen, Gece," diye fısıldadım.

"Ne istiyorsun bebeğim?"

Yine inledim. Geri çekildi.

"Söyle bana," diye soludu. Sesi hiç duymadığım kadar erotik geliyordu kulağıma. Sadece bu ses bile onu daha fazla istememe sebep oluyordu.

"Seni istiyorum..."

Ritmi fark edilecek bir şekilde arttı. İçim hareketlenmeye başlarken Gece ritmi daha da arttırdı. Her girişin arasında kısık sesle bir şeyler fısıldıyordu. Ama ana tema ne kadar seksi olduğumdu.

"Sen benimsin," diye homurdandı. Kelimeleri beni yakıp yıkıyordu. Sarsıldım ve adını kısık bir sesle yatağa haykırarak geldim. Gece bir kaç hamle sonra üzerime yığıldı. Yüzünü boynuma gömdü.

"Sen, sen beni mahvediyorsun!"

--

(+18'e ufak bir ara. Daha sonra tutkulu çiftimiz ile tekrardan birlikte olacaksınız.)

Sırma'dan

Konforlu bir kucak... Hmm daha ne isteyebilirim ki? Nereye gittiğimiz hakkında bir fikrim yoktu. Sarp'ın o güzel sözlerinden sonra zaten düşünemiyordum bile. Ciddi ciddi aklımı başımdan alıyorsun dedi. Bu o kadar uç bir durumdu ki benim bile idrak etmem güç olmuştu.

"Şey nereye?" Sesim kısık ve ürkek çıkmıştı.

"Ben bana gidiyorum ya sen?" Dalga mı geçiyordu? Zaten kolum ağrıyordu bir de beyin jimnastiği yapmak istemiyordum.

"Açık konuşur musun? Seni anlamıyorum," diye homurdandım.

"Bana gidiyoruz." İki kelimenin kalbimi deli gibi atmaya sebep olması...

"O-olmaz beni aldığın yere bırakır mısın?" Şöyle bir bana baktı ve 'cık' deyip başını salladı.

"Bana gideceğiz," dedi.

"Ben istemiyorum. Beni aldığın yere geri bı-"

"Gece öyle söyledi. Bende kalacakmışsın," deyince kaşlarım istemsizce çatıldı. Gece abi neden böyle bir şey söyledi ki?

"Allah Allah neden ki?" diye sordum şaşkınlıkla.

"Bilmiyorum gelince kendine sorarsın."

Daha da konuşmadım yol boyunca. Araba bir sitenin önünde durunca indim. Güvenlik görevlisi yanımıza geldi.

"Hoşgeldiniz Sarp bey," deyip Sarp'ın verdiği anahtarı aldı. Sarp başı ile hadi deyip siteden giriş yapınca ben de peşinden girdim. Lüks bir siteye benziyordu. Daha önce rüyamda bile görmemiştim böyle bir yeri. Geniş bir kapıdan geçip asansöre bindik. Daracık alanda dipdibe olmamız bendeki heyecanı tetikliyordu. Ben zaten panik atak bir insandım. Böyle şeyler benim kalbime fazlaydı. Düşüp kalırdım mazallah. Sarp'ın özellikle bana bakmamaya çalışması gözümden kaçmadı. Neden?
Asansör açılınca bana yol verip önden geçmemi işaret etti. Asansörden çıkıp olduğum yerde dikildim. Evi hangisiydi acaba. Kolumdan tutup beni yürütmeye başladı. Geniş bir kapının önünde durunca cebinden bir kart çıkarıp kapıya okuttu ve kapı saniyesinde açıldı. Önce benim geçmemi işaret edince içeri geçtim. Geniş bir hol vardı. Epey geniş. Fazla eşya ile doldurulmamıştı. Ferahtı kısacası. Beni oturma odası olarak tahmin ettiğim bir yere çekti. Yanılmıştım. Burası banyoydu. Ne işimiz vardı bizim banyoda!

"Kolunu sargıya alacağım." Düşüncelerime tercüme olmuştu. Anladım anlamında başımı salladım. İlk yardım dolabı olarak tahmin ettiğim dolaptan bir krem ve sargı bezi çıkarıp yanıma geldi. Kapağı örtük klozetin üzerine oturttu beni. Kendi de tepemde dikiliyordu. Şu an heyecandan kalbimin sesi kulaklarıma kadar geliyordu. Sakin ol kızım! O da bir insan senin gibi.
Kendi kendimi telkin etmeye çalıştıysam da bu çok zordu. Sol bileğimi nazikçe tutup kremi sürdü ve daha sonra sargı bezini yavaşça bileğime sardı.

"Umarım Gece gelene kadar geçer kolun. Yoksa katliam çıkabilir." Gece abinin o adama bir şey yapmasını istemiyordum. Sonuçta adamı öldürürse hapise girebilirdi.

"Umarım," dedim aynı onun gibi. Bileğimle olan işi bitince oturduğum yerden kalktım.

"Aç mısın?" Sesi bu kadar sert çıkıp neden ilgili gibi geliyordu. Bakışları da öylesine sertti ki... dondurucu bir havası vardı. Soğuktu çok soğuk. Değişik biriydi.

"Ehem... biraz açım gibi," diye bir şeyler geveledim ama kurt gibi açtım işte.

"Öyleyse ikimize yiyecek bir şeyler hazırla," deyince kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalktı. Hem beni evine getiriyor hem de yemek yaptırıyor. Hem de kolum bu haldeyken. Değişik...

"P-peki yaparım. N-ne istersin?" Sesimin titremesine gülmesine ne demeli? Kendine mukayyet ol Sırma. Eline koz verme şu adamın.

"Ne istersen," deyip omuz silkti. Bu kadar umursamaz görünüp aynı zamanda ilgili olmayı nasıl başarıyordu. Bu adamda çok farklı şeyler vardı. Çok çok.

--

"Elin lezzetliymiş cidden," deyip bir çatal daha aldı yaptığım brokoliden.

"Afiyet olsun. Beğenmene sevindim," deyip gülümsedim. Yemek yapmayı çok küçük yaşımda öğrenmiştim. Hayat koşulları beni buna itmişti. Diyorum ya geçmiş...

"Masayı toplayıp içeri gel."

Hal ve tavırlarındaki bu değişim beni alt üst etmek üzereydi. Aman Allah'ım! Aslında bir değişim yoktu. Sadece ben öyle görmek istediğim için öyle görmüştüm. Masayı düşüne düşüne toplayıp içeri geçtim. Televizyonun karşısındaydı. Ama izlemediği belliydi. Boş boş bakıyordu.

"Topladın mı?" Başını bana çevirmeden konuştu. Nasıl anlamıştı geldiğimi. Yanına otururken evet diye mırıldandım. Başını bana çevirmedi. Ben bilmeden bir şey mi yapmıştım acaba. Sormak istedim ama sessiz kalmayı tercih ettim.

"Kendinden bahset." Emir verici bir tonda konuşması beni kırsa da konuşmaya başladım.

"Adım Sırma 17 yaşındayım. Bu kadar," deyip sustum. Bana dönüp çatık kaşları ile baktı. Kabul şu an korkunçtu.

"Ailenden bahset!"

Ailemi sorması ve de bağırıp konuşması canımı yakmıştı. Yoktu işte ailem. Kimsesizin tekiydim.

"A-ailem yok b-benim," dedim bitik bir sesle. Daha sonra bir şey söylemeden montumu giyip çıkışa yürüdüm. Ayak seslerini duysam da beklemedim. Tamam kabul ailemin olmadığını bilmiyordu. Ama hal ve tavırları beni incitmeye yetiyordu.

"Sırma!" Sert ve yüksek çıkan sesi karşısında yerimde çakılı kalmıştım. Arkamı dönmesem de öylece duruyordum.

"Derhal içeri geç!" Bana bu şekilde emir vermesi beni öfkelendiriyordu.

"Ben eve gideceğim," dedim kısık sesimle. Duyduğuma bile şüpheliydim.

"İlla hayvanlaşmamı istiyorsun yani?" diye homurdandı. Sanki normalde insan gibi davranıyordu. Şu anki tavırları da hayvancaydı.

"Ben sadece eve gitmek istiyorum," diye mırıldandım. Hâlâ arkam ona dönüktü ve bana doğru yaklaşan adım seslerini duyuyordum.

"İçeri gel," deyip bileğimi nazik olmayan bir şekilde tutup resmen içeri sürükledi. Zaten incecik olan bileğimin sızladığını hissediyordum. Bir kolum incindi diğer sızlıyor! Harika resmen çürük bir elma gibiyim. Bileğimi bırakıp koltuğa oturmamı işaret etti. Gözlerimi sakinleşmek ister gibi yumup oturdum.

"Öncelikle, beni bu şekilde bırakıp gidemezsin küçük hanım," diye ikaz etti. Pardon!

"Bana karşı böyle davranırsan bal gibi de giderim." Sesim sonlara doğru kısılsa da cümleyi başarı ile bitirmiştim. Pek etkili olduğunu söyleyemesem de...

"Sırma," diye soludu ve bana yaklaşmaya başladı. Gözlerindeki kahverenginin kızıl gibi görünüyor olması beni daha da korkutmuştu. Bu adam gerçekten korkutucuydu.

"Kız çocuğu... benden bu kadar korkarken nasıl kafa tutmaya cesaret ediyorsun?" Sesindeki merak mıydı yoksa şaşkınlık mı? Ne olduğunu anlamamıştım. Belki de hiç biriydi. Direk hesap soruyordu bana. Gözlerimi panikle kırpıştırdım. Bu kadar yakın olmamız kalbime zarar.

"B-ben... ç-çekilir misin?" diye saçmaladım.

"Sen çekil," deyince ağzım ufak bir o biçimini aldı ve şaşkınlıkla geri çekildim. Resmen benimle kedinin fare ile oynadığı gibi oynamıştı. Nefes alışverişlerim sinirli ve kesik kesikti. Belki de heyecandandır dedi içimdeki ses. Belki de öyleydi.

"Şimdi, madem bu evde kalacaksın bu evin belirli kuralları var," deyince kaşlarım istemsiz çatıldı. Kural derken. Kaç kişi yaşıyor bu evde?

"Plog'u sabahları yürüyüşe sen çıkaracaksın akşamları da ben," deyince anlamazca ona baktım. Plog da kim?

"Plog kim?" Dudaklarında hafif bir tebessüm görür gibi oldum ama silikti.

"Köpeğim." Demek köpeği vardı.

"Köpeğin ise sen götür onu yürüyüşe," dedim büyük bir cesaret örneği göstererek.

"Bak bak bak! Bu evde yaşayacaksan benim kurallarıma uyacaksın!" Gören de bir ömür boyu bu evde kalacağımı sanar. Alt tarafı iki gün boyunca Gece abinin yokluğunda burada olacaktım.

"Pekala senin dediğin olsun. Onu sabahları yürüyüşe götürürüm," diye kabul ettim. Çünkü köpekleri seviyordum. Bazı insanların aksine daha sadık oluyordu. Belki de çok iyi bir dost...

"Çabuk öğreniyorsun. Bana itiraz etme fıstık. Çünkü kazanan hep ben olurum." Ah Tanrı aşkına o kendini ne sanıyordu?

--

Sabahın kör edici ışıkları gözkapaklarıma değerken esneyerek uyandım. Saat kaçtı? Uzanıp başucumdaki komidinin üzerindeki dijital saate baktım. 07:00. Sanırım bu saatlerde yürüyüşe çıkaracaktım Plog'u. Ne garip bir ismi vardı. Daha önce hiç duymamıştım. Yataktan esneyerek kalktım. Dün giydiğim kıyafetler ile uyumuştum ve de bu gün bu kıyafetleri giyecek olmam tam bir dramdı. Normalde böyle şeylere takmazdım ama bir erkeğin yanında takıyordum işte. Üzerime verebileceğim en düzgün çeki düzeni verdim ve saçlarımı açık bırakıp içeri geçtim. Sanırım Sarp uyanmamıştı. Peki ya Plog nerede? Dikkat kesilip etrafta bir ses aradım ama yoktu. Yukarı doğru çıkan merdivenleri tırmandım. Rastgele bir kapıyı açınca karşımda gördüğüm manzara karşısında kanımın damarlarımdan çekildiğini hissettim.
Duvarlarda bir sürü insan resmî vardı, çoğunun üzeri kırmızı çarpı ile çiziliydi ve altlarında ceset resimleri vardı. Aman Yarabbi! Ben bir katilin evinde miydim? Odaya göz gezdirmek istesem de korkum buna engel oldu ve odadan titreye titreye çıkmak için hareketlendim. Elimi kapının kulbuna koymuştum ki kapı sertçe kapandı. Aynı zamanda benim de çığlığım duvarlarda yankılandı. Korkudan tir tir titrerken gözlerimi yummuştum. Kapıyı açmaya çalıştım titreyen elimle. Açılmıyordu. Az sonra odada başka bir kapı sesi duydum. Arkamı döndüğümde alev saçan bakışları üzerimde olan Sarpı gördüm. Korkuyla geri geri gitmeye başladım. Bana bir şey yapacaktı. Beni öldürürse! Hayır!

"B-ben bir şey yapmadım. Y-yemin ederim yapmadım," diye kekelerken kararlı adımlarla yanıma geliyordu. Kaçacak bir yerim kalmadığında duvarın dibine sinmiştim.

"Ne işin var bu odada!"

Başımı dizlerimi gömüp hıçkırıklara boğuldum.

"Cevap ver!" Başımı dizlerimden kaldırdım.

"S-sen-in o-odana gelecektim," derken gözyaşlarımı silmeye çalışıyordum.

"Bak sen. Odama gelmek için güzel bir sebep sunarsan sana bir şey yapmam," deyince korkuyla gözlerine baktım. Güzel sebep?

"N-ne demek istiyorsun? Plog'u almak için gelecektim," deyip burnumu çektim.

"Çık bu odadan," deyip kapıyı açtı. Sarsak adımlar ile kalkıp kapıya yürüdüm. Duvarlara bakmamaya çalışıyordum. Ama gözüm kayıyordu. Bir kadının çırılçıplak bedeninin kanla kaplı olduğunu görünce gözlerim karardı ve bacaklarım artık dayanıklılığını yitirdi ve yere yığıldım.

IŞIKTAN DEVAM

Uzun süredir uyanık olsam da kapalıydı gözlerim. Gece artık beklemekten sıkılmış olacak ki seslendi.

"Bence artık uyanmalısın."

Homurdandım.

"Işık!" Sesinin oktavı yüksek çıkınca sıçrayarak göğsünden kalktım. Bu ani bağırışları yüzünden kalpten gideceğim bir gün.

"Neler oluyor?" deyip etrafıma bakındım.

"3saattir uyuyorsun!"

Oha Gece! Ona abartma der gibi baktım.

"Yok artık. Ufak at." Konuşuyordum ama bir yandan ona bakamıyordum. Yaptığımız şey aklıma gelince utanıp kızarıyordum. Gözlerimi kaçırdım. Gözüne bakmıyordum.

"Gözlerime baksana," dediğinde ona kaçamak bir bakış attım ama hâlâ gözlerinin içine bakamıyordum.

"Sen utanıyor musun yoksa?" dedi alayla. Cevap veremedim.

"Gözlerime bak Işık." Başımı zorlukla kaldırıp gözlerine baktım. Yüzümdeki sevimli  ifade onu yumuşatmıştı.

"Hadi banyoya," deyip üzerime gelmedi. Bu yüzden ona minnettardım.

"Ha, sen gir ben daha sonra gireceğim," deyip çarşafa baktım korkuyla. Aklıma geçenlerde gördüğüm rüya geldi. Şükür ki rüya çıkmamıştı. Bekaretimin kanıtı olan kan çarşafın üzerindeydi.

"Birlikte girelim hadi," deyip elini uzattı. Ama tutmadım.

"Sen gir lütfen. Ben tek girmek istiyorum," deyince bundan memnun olmasa da kabul etti.

••

Gece banyodan çıktıktan sonra yorgun olduğunu söyleyip uyumuştu ve bende fırsattan istifade banyoya girmiştim. Banyodan çıktığımda üzerimde onun havlusu vardı. Gece uyanmıştı ve yatakta yukarı doğru kayıp beni daha iyi izleyebileceği bir pozisyona gelmişti. Göz ucuyla ona bakıp çantama uzandım. Aptalca bir şekilde ondan gizlemeye çalışarak iç çamaşırlarımı çıkardım ve sonra seri bir şekilde onları giydim. Altıma da penye mavi bir şort ve üzerime beyaz bir atlet geçirdim. Saçlarımı minik yüz havlusu ile kurutup taramadan omuzlarımdan sarkıttım.

"Aç mısın?" deyip ona döndüm.

"Çok," dedi o harfini uzatarak. Sesindeki imayı anlayıp kısa bir an için sırıttım ve daha sonra kendime kızıp ciddileştim.

"Yemek yapmamı ister misin yani?"

"I-ım seni isterim."

Gözlerimdeki yoğun ifade yerini boş bir bakışa bıraktı. Uzunca bir süre ondan uzak kalsam iyi olacaktı. Zira yine canıma okuyacaktı.

"Beni gerçekten yordun. İstemiyorum," deyip odadan çıktım.

Merdivenleri inerken bacaklarımın arası sızlıyordu. Tahmin ettiğim gibi olmamıştı. Canımın acısı geçer sanmıştım ama Gece ikinci seferkinde o kadar sertti ki acı hâlâ yerindeydi.

Mutfağa girip ne hazırlasam diye düşündüm. Canım tatlı bir şeyler çekiyordu. Umarım malzeme vardır. Dolabı açıp baktım. Aradığım malzemeleri bulunca neşeyle sırıttım.

Bir anda Gece'nin sesini duyunca korkuyla yerimde zıpladım. Ne diye sinsi sinsi geliyordu ki?

"Ne yapacaksın?" Sesini özellikle yumuşak çıkardığını anlamıştım.

"Çikolatalı pasta."

"Canın mı çekti?" diye sordu yanıma doğru yaklaşırken.

"Evet, tatlı bir şeyler istiyorum," deyip sütü bir bardağa boşalttım.

"Anladım. Ne kadara hazır olur?"

"Birkaç saate," dedim ona bakmadan.

"Pekala bekleriz öyleyse," deyip bar taburesi şeklindeki iskemleye oturdu. Şu an arkadan beni dikizlediği çok açıktı. Pudingi süt dolu tencereye döküp karıştırmaya başladım.

Bir süre beni izledikten sonra konuştu.

"Ben içerideyim."

Karşılığında bir şey söylemedim ve az sonra televizyonun sesi duyuldu.

••

"Pasta hazır!"

Sesim neşeliydi. O gelene kadar bende tencerenin dibinde kalan pudingi parmağım ile sıyırıp emdim.

"Güzelim." Korkuyla sıçradım. Ne ara gelmişti o?

"Hadi pastanın tadına bak," deyip masadaki dilimlenmiş pastayı gösterdim. Masaya oturup pastadan bir çatal aldı.

"Imm... çok leziz," deyip bir çatal daha aldı. Beğenmişti demek.

"Beğendin mi sahiden?" dedim neşeyle. Başını evet der gibi salladm. Tencereyi kucağıma alıp tezgahın üstüne zıpladım.

"Beğenmene sevindim," dedim bir yandan parmağımı emerken.

Bu yaptığım sanırım onu biraz kışkırtmıştı. Usulca masadan kalktı ve yanıma geldi. Gözlerimdeki telaşı görünce sırıttı.

"Versene şundan bana da, merak ettim," deyip bacaklarımın arasına girdi. Tencereyi uzatıp al dedim. Dilini damağına vurup şaklattı.

"Yok. Sen yedir bana. Az önce yediğin gibi," deyince gözlerimi kırpıştırdım.

"P-peki al," deyip tencereye sürttüğüm parmağımı ağzına doğru getirdim. Ağzını açıp parmağımı kaptım. Seksi hareketlerle parmağımı emdi. Bir kez daha parmağımı tencereye sürüp ağzına uzattım. Bu defa ağzını açmadı. Puding damladı damlayacaktı. Ben hâlâ ağzını açmasını beklerken puding usulca parmağımdan akıp giydiğim atletin açık bıraktığı göğüslerimin üzerine damladı. Gözlerime bakıp sinsi bir edayla sırıttı. Gözlerini benden ayırmadan göğsüme eğildi ve pudingi yaladı. Daha sonra göğsümün üzerine bir öpücük bıraktı. Sertçe yutkundum. Bu yaptığı çok erotikti. Atletimin ince askısını indirdikten sonra tencereye uzanıp bir parmak puding aldı ve omzuma sürdü. Gözlerim yarı kapalı ağzı açık bir şekilde bir sonraki hamlesini bekliyordum.

"Ahh!" Kısık sesli inlememi işitince dudaklarında bir sırıtış belirdi. Gözlerini kaldırıp bana baktığında dudaklarım arzu ile açılmış ellerim saçlarına yerleşmişti. Üzerimdeki atleti çıkarıp iç çamaşırım ile kalmamı sağladı. Nefes alışverişlerimin hızlandığını fark ediyordum. Üst gövdemi öpücüklerle süsleyip aşağılar indi. Şortumun bel kısmına parmağını geçirdim. Onu indirmesini istiyordum. Bel kemiğime bir öpücük bırakıp bacaklarımın arasından çıktı ve atleti üzerime tekrardan geçirdi. Hey hey neler oluyor? Şaşkınlıkla gözlerine baktım.

"Ne oldu?" diye sordum gözlerimin içine bakıp.

"Yorgunum," deyip geri çekildi. Beni kıvama getirmişti ve bir anda geri çekilmişti. Demek öyle. Ben sana yapacağımı bilirim Gece efendi.

"Yorgunsun... peki," deyip tezgahtan atladım. Kalçalarımı bilerek sallaya sallaya içeri doğru yürüdüm. Planım belliydi. Ben de onu kışkırtacaktı. Bunlar çok çocukcaydı ama o başlatmıştı. Peşimden içeri geldi. Bağdaş kurmuş bir şekilde koltukta oturuyordum. Yanıma gelip elini bacağıma koydu. Bacaklarım buz gibiydi.

"Üşüyor musun sen?" diye sordu.

"Yoo üşümüyorum," deyip omuz silktim.

"Yoksa yanıyor musun," deyip beni kendime doğru çekti.

"Evet, yanıyorum. Hem de senin için." Bir anda gözleri kocaman açılıp öksürük krizine girmişti. Bu hali beni memnun etmişti. Doğru yoldayım demek ki.

"N-ne dedin sen?"

"Duydun," deyip göz kırptım. Aklımdakileri anlamasın diye şarkı söylüyordum.

"Demek benim için yanıyorsun ha," deyip beklemediğim bir anda üzerime abandı.

"Evet cayır cayır hemde." Şaşkınlığını bir kenara bırakıp üzerimdeki atleti çıkardı. Sırıtıyordum. Ama ona sinirliydim de.

"Ciddi misin sen," deyip kafasını kaldırıp gözlerime baktı. Göz devirdim. Demek o da istiyor olmama şaşırmıştı. Çünkü hatasını anlamıştı. Bana o kadar sert sahip olmuştu ki şu an istiyor olmam onu şaşırmıştı.

"Evet!"

"Kibarca söyle," dediğinde gözlerimi saniyelik bir şekilde yumdum.

"Evet," dedim gayet yumuşak bir sesle.

"Tam da böyle," deyip göğüslerime doğru indi. Sütyenimin üst tarafından taşmış olan göğüslerime iştahla baktı. Daha sonra kulbuna uzanıp yavaşça çıkardı. Bu beni  kışkırtmıştı. Ama belli etmedim. Serbest kalan göğüslerime ıslak birer öpücük bıraktı. Elleri de belimdeydi. Ne gördü bilmiyorum ama sırıttı.

"Sana ne yapmalıyım sevgilim," deyip tırnağını tenimde gezdirdi. Nefesim tekledi.

"Ah! Çok güzel şeyler yapabilirsin," derken cesur bir ses tonu kullanmıştım. Bu kadar cüretkar olmama şaşırmıştı.

"Sen, sen neyin peşindesin Işık?"

"Hiçbir şeyin. Hadi sen istemiyor musun?" deyip gözlerinin içine baktım.

"İstiyorum tabii."

Şortumu iç çamaşırı ile indirdi. Kasıklarıma öpücükler kondurup bacak içlerimi öpmeye başladı.

"Sert olmama kızgın mısın?" diye sordum öpücüklere devam ederken.

"Bazen evet," dediğimde bacağımın iç tarafına bir ısırık bıraktı.

"Ahh!" Sesli bir şekilde inledim. Bu onu harekete geçirdi. Tişörtünü çıkarıp boxerı ile kaldı. Gözlerim önündeydi.

Onu ağzıma alacaktım.

Boxerını çabucak indirip patlamak üzere olan erkekliğini eline aldı. Karşımda erkekliğini sıvazlarken gözlerimi ondan ayırmıyor ve dudağımı dişliyordum. Gözlerini benden ayırmadan daha da yaklaştı bana.

"Onu ağzına al," deyince dudaklarımı iştahla yaladım. Koltukta arkasına doğru yaslanıp beni yere oturttu ve erkekliğine doğru hizaladı. Elimi erkekliği ile birleştirince elektrik akımını hissettim.

"Ağzına! Ağzına," dediğinde başımı iki yana salladım.

"Sırayla."

Elini üzerinde kaydırdım.

"Diğerlerinden ne farkı var?" dedim dikkatle erkekliğine bakarken. Sünnet olan erkekleri kastettiğimi anladı.

"Bilmiyorum diğer erkeklerin penislerine hiç bakmadım," dedi alayla. Elbette bakmamıştı.

"Ah tabi ya sen genelde kadınların cinsel organlarına bakardın," diye homurdandım. Bu düşünce beni kızdırdı. Aklıma birden onun daha önceki kadınlar ile olan münasebetleri geldi. Bu beni çok huzursuz etti.

"Yapma lütfen."

Erkekliğine tırnaklarımı batırdım. Ama bu onun canını yakmamıştı. Aksine zevk almıştı. Başka kadınlar da ona bunu yapıyordu?  Ben de şimdi yapıyordum. O kadınları düşününce vücudum geriliyordu.

"Onlar da böyle mi yapıyordu," deyip tekrar sıktım erkekliği. Ama öyle böyle değil. Tüm hırsımı ondan çıkarmak istiyorum. O kadınları Gece'ye en acı verici şekilde unutturmak istiyordum. O yüzden tekrar batırdım tırnaklarımı. Kendi izimi bırakarak unutturacaktım o kadınları. Bir daha asla başka kadınları düşünemeyecekti bile.

"Sevgilim sen iyi misin?" diye sordu şaşkınca.

Değildim. Şu an iyi değildim.

"Değil miyim? Sen karar ver bence. Nasıl olsa beni duygusuzca beceren sendin!"

Öfke ile gözlerine bakıp üzerime atletimi geçirdim.

"Işık sen neler söylüyorsun?"

"Beni becerdin Gece. Bana bir şey yapma fırsatı tanımadın. Sevişecektik diye biliyordum."

Ben böyle olacağını bilmiyordum. Tıpkı o kadınları becerir gibi becermişti beni. Hiçbir şey hissetmeden. Ama bir daha buna asla izin vermeyecektim.

"Ben ne diyeceğimi gerçekten bilmiyorum. Böyle hissettiğini bilmiyordum," deyip koltuktan kalktı ve yanıma yürüdü. Onu sert sesimle durdurdum.

"Hayır! Gelme. Beni yalnız bırak. Kendime gelmek istiyorum."

"Işık! Delirtmesene ulan beni! Ne oldu bir anda?" Sesi artık çığırından çıkmıştı ve bir an canımı yakabileceğini düşündüm.

"Yalan mı? Bir şey hissetin mi becerirken? İşini yapmak için kullandın beni!"

Tam da bunu yapmıştı. Ben hayatımda ilk kez bir erkeğe ait olmuştum ve hissedememiştim bile. Bunu anlaması gerekiyordu. Bu yüzden bu durumu biraz da abartarak onun anlamasını sağlamalıydım.

"Bak Işık! Delirtme beni! Seni becermedim ben! Tamam mı! Saçma sapan şeyler uydurma bana!" Boxerını sinirle üzerine geçirip yukarı çıktı. Kapıyı gürültüyle açıp patırtılı bir şekilde kapattı. Arkasından krize girmiş gibi çığlık attım ve masanın üzerindeki bibloyu yere fırlattım. Merdivenleri paldır küldür indiğini duyuyordum. Ben yorgun bir şekilde duvarın kenarına sinmiş ağlarken hızla yanıma geldi.

"Kalk!" Bağırması ile duvara daha da sindim.

"Ne diye ağlıyorsun sen?" Sesi biraz daha alçalmıştı. Yaşlı gözlerimi kaldırınca göz göze geldik.

"Korkuyorum! Korkuyorum anlıyor musun? Beni kullanıp bırakmandan korkuyorum. Becerip bir kenara atmandan korkuyorum! Anla işte! Seni kaybetmek istemiyorum! Kor-ku-yo-rum!" Sonlara doğru kısılan sesim ile yutkundu. Dizlerinin üzerinde eğilip beni kucağına aldı. Merdivenleri dikkatle çıkarken gözlerini benden ayırmıyordu. Odaya girip beni yatağa yumuşak hareketler ile bıraktı. Ardından kendi de yattı yanıma. Titreyen bedenime kollarını sardı.

"Seni istesem de bırakamam ben. Sana bağlıyım. Asla kopmayacak sağlam halatlar ile bağlıyım. Ayrılamam. Bırakamam seni ben..."

DÜZENLENDİ ✔️

Herkes bu bölümde en beğendiği veya etkilendiği sahneyi buraya yazabilir mi?

Olvasás folytatása

You'll Also Like

3M 160K 40
Heja güzelliği ve cesaretiyle Amed'e nam salmış kadın. Ağir yakışıklılığı ve bastığı yeri titreyișiyle Amed'in saygı duyulan ağası... Kadın çok sevd...
715 83 48
Zamanın içerisinde, birbirini takip eden akrep ve yelkovan... Döngü zamanı, hikayemizin ilk on iki bölümü geceyi, son on iki bölümü gündüzü temsil ed...
740K 22.5K 24
Sevgiden nefrete dönüşen imkansız bir aşkın hikayesi. "Onlar cehennemi yaşayacak, Aşk cennetin dilinden onlara kalan tek an olarak kalacak, bu aşkın...
Gece Mavisi l által

Ifjúsági irodalom

7.6M 198K 71
*Düzenlemede olduğu için çelişkiler olabilir.* "Bu bizi anlatıyor aslında.Sen gökyüzüsün.Ben de üzerinde dolaşan yağmur bulutları.Gri bulutlar.Seni k...