GECENİN IŞIĞI

Oleh buyazarneleryazar

15.2M 402K 134K

Genel Kurgu #1 Bir adam düşünün, hayatının tüm dönemlerini karanlık işlerle geçiren ve geçmişinin izlerini hâ... Lebih Banyak

~TANITIM~
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44. BÖLÜM
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
47.BÖLÜM
48. BÖLÜM
Sırma-Sarp
Karakterlere Sorular
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
52. BÖLÜM
53. BÖLÜM
54. BÖLÜM
Sırma ve Sarp
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
57. BÖLÜM
58. BÖLÜM: GECE
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM
61. BÖLÜM
62. BÖLÜM
63. BÖLÜM
64. BÖLÜM
65. BÖLÜM
66. BÖLÜM
67. BÖLÜM
68. BÖLÜM
69. BÖLÜM
70. BÖLÜM
71. BÖLÜM
72. BÖLÜMDEN KESİT
72. BÖLÜM
SORU-CEVAP
73. BÖLÜM
74. BÖLÜM
Yeni Kitap
75. BÖLÜM
76. BÖLÜM
77. BÖLÜM
78. BÖLÜM
79. BÖLÜM
80. BÖLÜM
81. BÖLÜM
82. BÖLÜM
83. BÖLÜM
84. bölümden kesit
84. BÖLÜM
85. BÖLÜM
86. BÖLÜM
87. BÖLÜM
88. BÖLÜM
89. BÖLÜM
90. BÖLÜM
91. BÖLÜM
92. BÖLÜM
93. BÖLÜM
94. BÖLÜM
95. BÖLÜM
96. Bölümden kesit
96. BÖLÜM
97. BÖLÜM
98. BÖLÜM
99. BÖLÜM
100. BÖLÜM
101. BÖLÜM
102. BÖLÜM
103. BÖLÜM
104. BÖLÜM
105. BÖLÜM
106. BÖLÜM
107. BÖLÜM
108. BÖLÜM
109. BÖLÜM
ÖNEMLİ
110. BÖLÜM
111. BÖLÜM
112. BÖLÜM
113. BÖLÜM
114. BÖLÜM
115. BÖLÜM
116. BÖLÜM
117. BÖLÜM
118. BÖLÜM
119. BÖLÜM
120. BÖLÜM
121. BÖLÜM
8 MİLYONNN!
Kitap Tanıtma Fırsatı
122. BÖLÜM
123. BÖLÜM
124. BÖLÜM
FİNALE DOĞRU •PART-1•
FİNALE DOĞRU •PART-2•
FİNALE DOĞRU •PART-3•
BÜYÜK FİNALDEN UFAK BİR KESİT!!!
•BÜYÜK FİNAL•
•VEDA•
•GECE• Duyurusu

40. BÖLÜM

157K 3.3K 1.2K
Oleh buyazarneleryazar

Keyifli okumalar.

Gerçek, esrarengizdir, kaypaktır ve her zaman yeniden kuşatılmak ister. Özgürlük tehlikelidir; ne kadar heyecan verici ise, birlikte yaşamak o kadar güçtür.
-Albert Camus

••

"Abi?"

"Yine ne oldu abicim?"

"Sizin aranızda bir şey mi var?" Abim panikle bir şeyler kekelemeye ve de Sinem kızarmaya başlayınca cevabımı almış oldum.

"İyi iyi hayırlı olsun," deyip kıkırdadım. Sinem abimi seviyordu. Ama sorun şu ki abim de Sinem'i gerçekten seviyor mu? Bunu da öğrenmeliyim.

"Hasta ziyaretinin kısası makbuldür. Biz kalkalım. Hadi Sinem." Sinem abimi ikiletmeden kalktı.

"Abicim sen de okula gitme bir kaç gün. Dikişlerini zorlama. Gece! Sen de kardeşime iş, yemek falan yaptırma!" Abim bir komutan edasıyla emirleri yağdırmıştı.

"Onu senden çok düşünüyorum. Merak etme."

Gece'nin sözleri karşısında dudaklarımda bir gülümseme belirdi. Abim ve Sinem salondan çıkınca Gecenin yanına gidip kolunun altına girdim.

"Yaaa sen çok mu tatlısın ne?" deyip başımı göğsüne yasladım.

"Yılıştın hemen bakıyorum, şımarık seni."

Başıma kocaman bir öpücük bıraktı.

"Yılışırım benim değil misin?" deyip daha da sokuldum kolunun altına.

"Senin miyim? Neden öyle hissetmiyorum acaba?"

"Ne demek hissetmiyorum? Sen benimsin Gece!" diye çıkıştım. Elbette nükteli bir şekilde konuşuyordum. Ortamdaki gerginliği bir şekilde kaldırmam gerekiyordu.

"Kanıtla," deyince kaşlarım nasıl olacak o der gibi yukarı kalktı.

"Nasıl kanıtlayacağım benimsin işte."

"Nişanlıyız ama hâlâ bana ait değilsin. Yani ben de sana ait olmuyorum. Sonuçta ortada tensel bir buluşma mevcud değil," deyince yok artık der gibi baktım. Bu muydu kastettiği.

"Canım..." deyip duraksadım ve daha sonra devam ettim.

"Sen hâlâ anlamadın. Ben evlenmeden böyle bir şeyi yapmam. Üstelik sen sünnetsizken," deyip anladın mı der gibi başımı salladım.

"Evlenmeden önce sünnet olsam kabul edecek misin yani?" deyince şaşırma sırası bendeydi.

"Sen kabul mu ediyorsun sünnet olmayı," dedim şaşkınca.

"Bir şartla."

"Neymiş o?" Merakla gözlerine bakmayı sürdürdüm.

"Sünnet olmadan önce bir kere seninle birlikte olmak istiyorum. Öncesi ve sonrasını karşılaştırırız ha ne dersin?"

Cidden bunları düşünmüş müydü? Gecenin sapkın düşünceleri beni şaşırtıyordu.

"Sen seksten başka bir şey bilmez misin adam!"

"Hadi Işık yalvarırım kabul et."

Ellerini birleştirip ayaklarıma kapanmadığı kalmıştı. Bunu gerçekten istiyor muyum? Onunla birlikte olmak? Tensel bir birleşim? Of kafam öyle karışıktı ki ne istediğimi kendim de bilmiyordum.

"Ben... bilmiyorum. Düşünmek istiyorum."

"Düşünürsen kabul etmezsin. Düşünerek olacak iş değil bu. Sen de istiyorsun biliyorum. Anlıyorum." Ben bile kendimle çelişirken Gece'nin istiyorsun demesi şaşırtıcıydı. Ben neyi istediğimi bile bilmiyordum. Tamam her şeyimle ona ait olmak güzel olabilirdi ama bu her şeyden önce günahtı. Tabii Gecenin günah kavramı ile uzaktan yakından alakası yoktu.

"Işık!"

"E-efendim?" Yine mi düşüncelerimi okumuştu?

"Elbette ben de günahın ne olduğunu anlayabiliyorum. Ama sen şunu anlamıyorsun. Benim de dinime göre yaptığım ibadetler var ve dinimin emrettiklerini yerine getiriyorum." Gece'nin bu uzun açıklamasından sonra kendime kızdım. Elbette onun da kendine göre yaptığı ibadetler vardı.

"Bak, bana da hak ver hristiyanlık hakkında hiçbir şey bilmiyorum ve sen bana İsa'nın Tanrı'nın oğlu olduğunu iddia ediyorsun ve Allah'ın varlığına inanmadığını söylüyorsun. Bu durumda benim de kafam karışıyor haliyle," deyip nefesimi kontrol altına almaya çalıştım.

"Söylediğim güne lanet insin. Sana her şeyi anlatacağım bir gün var. O gün ne zaman bilmiyorum." Neden kapalı bir kutu gibi konuşuyor.

"Bana anlatmanı istiyorum, her şeyi..."

"Işık henüz değil." Başımı anlamazca salladım.

"Ne demek henüz değil. Biz bir yola baş koymadık mı? Benden gizlin saklın olması bana doğru gelmiyor," dedikten sonra gözlerine sabitledim gözlerimi. Barındırdığı duyguları ele vermeyen gözleri vardı. Ve ben ne düşündüğünü anlamıyordum.

"Elbette öyle ama bu anlatabileceğim normal bir konu değil. Anlattıklarım beyninde farklı bir profil oluşturmanı sağlayacak ve bana karşı eskisi gibi olmayacaksın," dediğinde inanamazcasına başımı salladım.

"Böyle bir şeyi neden yapayım?" dedim dehşet içinde.

"Çünkü öyle oluyor. Beni de anla. İnandığım dinden ötürü insanlarla aramda normal bir diyalog olmuyor. Her nedense dışlandığımı hissediyorum ve çoğu insana bu yüzden bu konuyu açmıyorum."

Anlattıkları bir nevi mantıklı gelse de ben çoğu insan kategorisine giren bir birey değildim. Uzatmak istemiyordum. Ters bir şey söyleyip kalbimi de kırabilirdi.

"Pekala sen bilirsin." Kırgınlığımı bilerek sesime yansıtmıştım. Yansıtmasam da anlayabilirdi zaten.

"Yahu kadın, tribin bitmiyor ne yapacağım ben seninle," deyip beni göğsüne yasladı. Ses vermedim. Zaten fiziksel bir ağrı çekiyordum bir de ruhsal olarak ağrı çekmeye niyetim yoktu. Bu yüzden susacaktım ve bir polemik çıkmasını önleyecektim. 

••

Dikişlerim eriyip vücudumda kalıcı bir iz bırakmıştı. O izleri takmamaya çalışıyordum. Zira, ne zaman o izi görsem aklıma o lanet gün gelecekti. Gece de her zamankinden iyiydi. İşe gitmek istediğini söyleyecek kadar. E durum böyle olunca ben de evime geri dönmüştüm sonuçta benim de bir ailem vardı ve bir şey söylemeseler de durumu hoş karşıladıkları söylenemezdi. Hayat normal seyirinde ilerlerken şu sıralar aldığım en güzel haber abimin Sinem'e gerçekten de değer verdiğiydi. Diğer her şey çok normaldi. Geceyi dört gündür görmemem dışında tabii. Her tatsızlığımızdan sonra araya böyle bir mesafe girmesi beni endişelendiriyordu. Böyle olmamalıydı. Günün birinde evlenince de mi böyle olacaktı? Şayet böyle bir şey olacaksa işimiz iş bizim. Nisan ayı bitmişti ve Mayıs ayı tüm güzelliği ile gelmişti. Mayıs yağmurlarına bayılırdım. Küçükken de hep yağmurda ıslanmayı severdim. Annem mayıs yağmuru saçları uzatır dediğinde bir saat boyunca yağmurun altında beklemiştim  ve iki gün yataktan kalkamamıştım.

   Bu gün de üniversitenin bir iki durak gerisinde inip yağmurda yürüdüm. Haziran ayına girmeden önce son sınava da girip bu yılı bitirecektim. Bu konuda abimden büyük bir yardım alıyordum. Tabii abim Sinem'e de yardım ediyordu. Ee insan tecrübeli olunca böyle oluyor. Bu günkü derslerimi can kulağıyla dinleyip amfiden çıkacakken adımın seslenilmesi üzerine arkamı dönüp sesim sahibine baktım. Bana doğru geliyordu.

"Işık nasılsın?"

"İyiyim Aykut ya sen?"

"İyi diyelim iyi olsun. Işık bir kız ile tanıştım görmen gerekiyor..." konuşmasının sonlarına odaklanmadım. Sinemi unutmuş olmasına sevinmiştim. Eğer abim ile olan ilişkilerini öğrenirse bana da soğuk davranacağını düşünüyordum bu yüzden başka bir kız ile tanışması işime gelmişti.

"Umarım senin için hayırlısı olur arkadaşım," deyip gülümsedim.

"Işık, şu adam neden öldürücü bakışlarına beni maruz bırakarak buraya doğru geliyor!" Titrek sesiyle konuşmuştu. Arkamı dönüp bahsettiği kişiye bakınca o kişinin Gece olduğunu gördüm. Aynı zamanda bütün kızların dibi düşmüş gibi Geceye baktıklarını da tabi...

    Ağır ve istikrarlı adımlarla bize doğru geliyordu. Aykut'un yüzündeki korkmuş ifade beni eğlendirse de ses etmedim.

"Nişanlım olur kendisi," diye açıkladım. Aramızda bir iki adım kalmıştı ve Gece her an ortalığı dağıtacak bakışlar atıyordu. Hayır bir şey olduğu da yoktu yani!

"S-sen ne ara ni-" Aykut'un  lafını kesen şey Gece'nin güçlü sesi olmuştu.

"Işık!" Gece'nin sesi üzerine bakışlarımı Aykut'dan alıp ona çevirdim.

"Gece?"

"Dersin bittiyse çıkalım," dedi döver gibi. Korkuyla  yanına geçtim.

"Bitti," dedim kısık sesle.

"Daha sonra görüşürüz Aykut. Umarım bu defa hayal kırıklığına uğramazsın," deyip Gece'ye gidebiliriz bakışımızı attım. Kolunu omzuma atıp beni kendine çekince şaşkınca ona baktım. Dışarıda yapacağı hareketler değildi bunlar.

"İyi misin sen?"

"Sesini kes ve yürü!" Hey hey ben bir şey yapmadım ki neden tersledi beni? Emrine uyup sessizce yürüdüm. Arkamızdan kızların iç çekişlerini duyabiliyordum. Gecenin arabası görüş alanıma girdi. Arabaya doğru yürüyüp kapımı açtı ve beni içeri oturttu. Şu an neden kötü bir şey olacak izlenimine kapılmıştım. Az sonra o da bindi arabaya. Dümdüz karşıyı izledi önce. Sesini çıkarmadı. Sonra bir anda bana döndü.

"Kim lan o!" Sesinin oktavının her zamankinden yüksek olduğunu işitince kaşlarım direk çatılmıştı.

"Arkadaşım," dedim onun aksine gayet normal bir tonda.

"Arkadaşın öyle mi? Arkadaşın. En son arkadaşım dediğin kişi sana aşık çıkmıştı ve bir katliam yaratmıştı. Yanlış hatırlamıyorum değil mi?" dedi iğnelercesine.

"Amacın ne senin? Dört gündür yüzünü görmedim şimdi gelmişsin ve  ilk söylediğim şey bu mu gerçekten!" Sesimin oktavı istemsizce yükselmişti. Bu Gece'yi rahatsız etmişti elbette. Mimiklerinden belli oluyordu.

"Doğru konuş," dedi tıslarcasına. Gayet de doğruydum. Dört gündür ortalıklarda yok şimdi gelip bana hesap soruyor. Hem de haksız yere.

"Ben doğru konuşuyorum ama sen doğru hareketler sergilemiyorsun."

Bir anda "ahh!" diye inleyip sinirle elini direksiyona vurdu. Korku ile yerimde sıçradım. Az sonra benimle buluşan gözleri kan çanağıydı. Onu bu denli sinirlendiren şeyin sadece ben olduğunu düşünmüyordum.

"Bir daha erkeklerle konuştuğunu görmeyeceğim. Duydun mu beni!" Uyarıdan çok tehdit etmişti. Durduk yere böyle bir şey yapması sinirlerimi alt üst etmişti.

"Sen ne diyorsun ya! O benim arkadaşım buna karışmaya hakkın yok!"

"Bu tartışmaya açık bir konu değil. Konu kapandı!" Kestirip atması sinirlerimi daha da bozuyordu. Sinirden ağlayacak durumdaydım. Ama burada olmazdı.  Onun yanında ağlayarak bir de küçük düşemezdim. Arabayı ani bir manevra ile bahçeden çıkardı ve son sürat kullanmaya başladı. Bilerek yapıyordu işte! Bilerek! Kafamı cama çevirip film şeridi gibi ilerleyen yolu izledim. Gece'nin sinir problemini yenmesi gerekiyordu. Bu hem kendine hem de etrafına verdiği bir zarardı. Ani sinirlenmelerine zaten hâlâ alışamamıştım. Her an beni boğazlayacak gibi hissettiğim anlar da oluyordu yanında. Son zamanlarda aramız epey iyiydi. Son dört günü saymazsak tabii. Ondan önceki gün tartışmıştık sadece. Onda da yine ben haklıydım zaten. Bu gü yaptıkları da gerilime tuz biber olmuştu. Hızını biraz olsun azaltmıştı. Dönüp göz ucuyla da olsa bakmadım. Ona olan sinirimi ve kırgınlığımı anlamasını istiyordum. Bu onun için zor olmasa gerek. Araba evimin önünde durunca hiçbir şey demeden indim. Ne diyecektim ki? Tartışmıştık ve ikimizde hatalıydık. Arkamdan arabayı müthiş bir hızla tekrar çalışırdı ve tozu dumana katarak sokaktan ayrıldı. Kapıyı anahtarım ile açıp içeri geçtim.

"Anne! Ben geldim."

Anneme seslenip cevap alamayınca odama çıkıp üzerimi değiştirdim ve tekrar aşağı inip anneme seslendim.

"Anne!" Sanırım evde yoktu. Mutfağa geçtiğimde buzdolabın üstünde bir not olduğunu farkettim.

Kızım biz Güneş ile amcanlardayız. Abin gelince siz de buraya gelin.

Hayır ama yengemi görmek şu an istediğim en son şey bile değildi. Abimin de öyle olduğuna eminim. Dolaptan atıştırmalık bir şeyler çıkarıp yedim ve abimi aradım.

"Efendim abicim?"

"Abi annem amcamlardaymış abin gelince siz de gelin diyor. Ama ben gitmek istemiyorum."

"Aslına bakarsan ben de istemiyorum. Öyleyse ne yapıyorsun güzel kardeşim. Sinem'i arayıp bize davet ediyorsun çünkü ben çağırsam gece gece asla gelmez. Ben de annemi arayıp seninle evde kalacağımızı söylüyorum nasıl?"

"Bu daha çok senin yararına gibi geldi bana. Her neyse kabul," deyip kapattım ve Sinem'i arayıp zorla ikna ettim bize gelmesi için. Bu güzel cuma gecesini yengemlerde heba edemezdim. Oturur bir romantik bir film izler ağlarım daha iyi.

Televizyonu açıp güzel bir program aramaya başladım. Bu saatte de evlenme programları dışında pek bir şey yoktu. Yanımda titreşen telefonuma bakınca Gece'nin aradığını gördüm ama açmadım. Çalar çalar kapanır deyip televizyona odaklandım. Beş dakika sonra abim arayınca telefonu açtım.

"Efendim abi?"

"Gece'nin telefonlarına neden cevap vermiyorsun? Endişelenmiş." Endişelensin beyefendi!

"Tuvaletteydim abi." Yalan bol tabii. Hemen bir şey uydurmuştum.

"Ara istersen baya endişeli çıkıyordu sesi." Tamam deyip kapattım. Elbette aramayacaktım. Biraz burnu sürtsün beyefendin.
Kapının çalınması ile seke seke kalktım ve kapıyı açtım.
Sinem
"Ben geeeldim," deyip içeri girdi neşeyle. Ne bu neşe? Ah tabi abimi görecek ya ondandır.

"Hoşgeldin canım," deyip sarıldık ve kendimizi koltuklara bıraktık. İkimizde bu gün epey yorulmuştuk. Onun bu yıl son yılıydı. Artık o bir öğretmen sayılırdı. Bir tek KPSS'ye girip atanması vardı. Ben ise bir yıl daha okuyacaktım.

"Bulut yok mu?"

"Yok canım ben varım," dedim alınmış gibi.

"Alınma canım senin için geldim zaten," deyip gülümsedi.

"Her neyse sana anlatacaklarım var." Heyecanla yerinde dikleşti.

"Neymiş o?"

"Gece geldi bu gün kampüse."

"Yok artık. Dört gündür neredeymiş beyefendi!"

"Of bir dinle," diye tısladım.

"Tamam tamam anlat."

"İşte biz de o ara Aykut ile ko-"

"Şu benim platonik mi?"

"Kızım bir din-"

"Kimmiş bakayım senin platoniğin!"

İkimizin de başı korku ile abime çevrildi. Öfkeli gözler ile Sinem'e bakıyordu. Bir bu eksikti.

"Kimse!" Sinem'in sesi titremişti. Abimi kaybetmekten korkuyordu sanırım.

"Duydum, platoniğim dedin. Kim o Sinem!" Sinem'in gözleri panikle bana döndü. Ah arkadaşım! Ne kadar da çaresiz gözüküyordu şu an.

"Bitmiş gitmiş bir şey. Senin de dediğin gibi platonik." Abim biraz yatışmış gibi dursa da gözleri hâlâ sinirli gibiydi.

"Abicim Sinem haklı bitmiş gitmiş şeyler. O zaman Sinem de senin platonik aşığın Çiğde-"

"Bulut!"  Sinem'in gırtlak sesi salonda yayıldı.

"Hah Işık iyi bok yedin!"

"Cevap bekliyorum."

"Sevgilim biz seninle odama çıkalım mı biraz?"

Ortalık o bir güzel karıştırmıştım.

"Hayır Bulut!"

"Anasını satayım yine haklıyken haksız durumuna düştüm iyi mi!" Abim kendi kendine konuşarak odasına çıktı.

"Kızdın mı abime?" diye sordum Sinem'e.

"Yok canım ne kızacağım onun platoniğine. Sadece konunun benden çıkması için öyle yaptım." Gözlerimi kısıp ona baktım.

"Sen çok fenasın hee!"

"Off onu bunu bırak anlat şu olayı."

"İşte dediğim gibi tam Aykut ile konuşurken geldi. Daha sonra bana bağırdı. Yok işte o kimmiş, erkekler ile konuşamazmışım. Falan filan saydırdı. Ben de dedim ki dört gündür nerdeydin adam!"

"Helal kızım sana o ne dedi?"

"Ne diyecek kaldı öyle. Ama yok ben onu adam edeceğim. Er ya da geç..."

••

"Abi ben korku filmi izlemek istemiyorum."

"Ben de..."  Sinem de benden yanaydı.

Tutturmuş korku filmi korku filmi. Gece gece bizi hoplatacak herhalde. Tabi onun zihniyeti başka. Sinem korkacak korkunca da ona sığınacak. Erkek milleti işte.

"Aman ne izliyorsanız izleyin sizinle mi uğraşacağım. Birazdan Gece geliyor zaten."

Gece'nin adını duyar duymaz gözlerim kocaman açıldı. Bir de eve gelecekti. Gündüzki tartışmadan sonra ne yüzle! Bazen hakikaten kendime kızıyorum. Bu adama nasıl aşık oldum ben diye. Ama aşk işte. Ne yaparsın...

"Işık ne izlesek?"

"Bilmiyorum ki sen seç."

CDlerin hepsine teker teker bakıp en sonunda Uyumsuz filmini seçti. Vazgeçilmez film. CDyi takıp filmin açılmasını bekledik.

"Bekleyin Gece de gelsin."

"Aman gelseymiş şimdiye kadar onu mu bekleyeceğiz," diye homurdandım. Abim ise bana şaşkınca bakmıştı.

"Siz dişileri gerçekten anlamakta zorlanıyorum." Cümlesinin bitiminde zil çaldı.

"Git aç bakalım nişanlına kapıyı," deyince göz devirip kapıyı açmak için kalktım. Kapının önüne gelince istemsizce elim saçıma gitti ve şöyle bir düzelttim. Tekrar zili çalmıştı ki kapıyı ancak açmıştım. Beni görünce gözlerindeki o ifade yine aynıydı. Sanırım telefonuna bakmadım diyeydi. Hiçbir şey söylemeden içeri geçtim ve o da ardımdan kapıyı kapatıp salona teşrif etti.

"Kardeşim hoş geldin." Abi ne de çabuk yumuşuyorsun sen öyle! Geçen gün dövüyordun daha! Abim ve Gece tokalaşıp koltuğa oturdular.

"Ee ne yapıyoruz?"

"Film izleyeceğiz," dedi abim.

"Hangisini?"

"Uyumsuz!" Sinem Gecenin tavırlarına sinirli olduğu için sorusunu da sinirli cevaplamıştı. Bıyık altından bir gülüş attım.

"Başlatın filmi öyleyse."

Ay senin demeni bekliyorduk beyefendi! Kumandayı alıp filmi başlattım. Bu filmi kaç defa izlesem de yine izliyordum. Harika bir filmdi.

"Şu adama çok kıl oldum."

Abim Sinem'in Tobayas'a olan bakışlarını görünce sinirle homurdanmıştı.

"Aksine ben çok seviyorum."

İlla delirtecek abimi. Abim ona kötü bakışlar atarken ben onlara kulak vermeyip filme odaklanmıştım ama Gece'nin bana olan bakışları odaklanmamı zorlaştırıyordu. Gözlerini dikerek bana bakması beni rahatsız ediyordu.

"Şu kadın da çok güzelmiş."

Sinem'in gözleri bir anda abime çevrildi.

"Kim! O mu güzel! Zevksiz şey!" Atışmaları beni eğlendirse de dahil olmadım.

"Evet görmüyor musun? Bir kadının eline silah ancak bu kadar yakışabilir."

Abim çizgiyi aşıyordu. Az sonra Sinem sinirle koltuktan kalkınca gerçekten kırıldığını anlamış oldum.

"Işık sana bu iki öküzler ile iyi geceler," deyip hızla salondan çıktı.

"Haydaa! Ben ne yaptım şimdi?" Gece homurdanırken abim de Sinem'in peşinden gitmişti.

"Ben uyuyorum. Çıkarken kapıyı kapatmayı unutma," deyip koltuktan kalktım.

"Otur şuraya konuşacaklarımız var!"

Bağırması üzerine gözlerimi sinirle yumup açtım.

"Sen! Bana! Bağıramazsın! Her defasında haklıymış gibi bana bağırmandan sıkıldım artık anla!"

"Sana otur dedim!" Derin bir nefes alıp oturdum.

"Ne var!"

"Telefonlarıma neden cevap vermiyorsun? Ne kadar endişelendiğim hakkında bir fikrin var mı?" Bak sen endişelenmişmiş! Endişelensen daha önce gelirdin beyefendi!

"Cevap vermek zorunda değilim." Verdiğim cevap karşısında ilk başta ne diyeceğini şaşırsa da toparladı.

"Cevap vermek zorundasın hanımefendi. Endişelendim!" Ne endişesi bu! Evdeydim işte.

"Endişelenmene gerek yoktu. Gayet iyiyim. Boş yere evham yapmışsın."

"Boş yere ha boş yere! Bilmediğin şeyler var Işık. Tehlikedesin ama haberin yok, ne acı! Senin için boş yere endişeleniyorum bence de." Tehlikedeyim..? Bu da ne demek oluyor?

"S-sen ne diyorsun?"

"Doğru duydun. Endişeliyim çünkü tehlikedesin."

"A-ama neden?" Sesim bir anda sakinleşmiş hatta kısık çıkmaya başlamıştı.

"Nedenini bilmene gerek yok tehlikede olduğunu bil yeter."

"Sen ne diyorsun ya! Tehlikedeyim ama neden olduğunu bilmiyorum! Cevap ver bana!"

"Işık bana bağırmaktan vazgeç artık!" Mesele bu değildi. Benim ona bağırmam değildi. Neden bunu yapıyordu?

"Bana c-cevap v-er." Sesim titremişti. Gözyaşlarım gözlerime hücum ediyordu. Ben neden tehlikedeydim? Biri bana bir şey mi yapacaktı?

"Ağlama hemen! Sana bir şey olmasına asla izin vermem." Bu beni sakinleştirmiyordu.

"Kim, neden bana zarar vermek istiyor?" Zar zor konuşabilmiştim. Nefesim boğazıma takılıyordu. Yutkunmak güç olmuştu benim için.

"Işık kurcalama daha fazla. Bundan sonra okula seni ben götürüp ben alacağım. Her aradığımda da o telefona bakılacak." Durum bu kadar mı ciddiydi? Aman Tanrım ben ne tür bir tehlikedeydim.

"A-bim biliyor mu?"

"Kısmen."

"Kısmen?"

"Sana zarar vermek istediklerini bilmiyor ama etrafımızdaki birine zarar vermek istediklerini biliyor."

"Kim bunlar!" Soruma cevap vermiyordu. Bunları bilmek benim hakkımdı.

"Işık daha fazla karıştırma sadece sana dediklerimi uygula. Şimdi bu konuyu kapatıyoruz tamam mı? Abin öğrensin istemiyorum. Bir de o telaş yapmasın." Abimden saklaması ne kadar doğruydu? Bence değildi. Ama onu dinlemeliydim.

"Peki..."

Hiç bu kadar kötü bir kabulleniş olmamıştı.

"Gündüzki yaşananlar için ayrıca özür dilerim. Arkadaşını tanımıyordum ve bir anda... anla işte ben korktum."

"Mühim değil," desem de kalbim kırılmıştı. Ama yapacak bir şey de yoktu. Boş yere değildi bu endişelenmeleri.

"Affettin beni yani?" deyip yerinden kalkıp yanıma sokuldu.

"Hı-hım..."

"Peki öyleyse. Yarın bir şeyler yapmak ister misin?" Tehlikede olup bir şeyler yapmak? Pekala bu pek iyi bir fikir değil.

"Ha-hayır evde olmak istiyorum."

"Tamam benim evde takılırız o zaman," dediğinde olumsuz anlamda salladım başımı.

"Kendi evimde," dedim.

"Yarın öğlen gibi seni alırım."

"İstemiyorum Gece zorla değil ya. Evde kalmak istiyorum."

"Söylediğime pişman etme. Benim yanımda kimse sana bir şey yapamaz." Bunu elbette biliyorum. Gece benim yanımda olduğu sürece kimse bana bir şey yapamaz.

"Bunu bilmene sevindim güzelim..."

••

Bir türlü uyku tutmuyordu. Gece, abim gelene kadar beklemişti abim gelince de gitmişti. Şimdi ise üzerimde bir korku vardı. Beni yiyip bitiriyordu. Tehlike altındayım ve kim tarafından olduğunu bilmiyorum. Kendimi öyle kötü hissediyorum ki... yatakta beş bininci defa daha dönüp rahat bir pozisyon aradım. Olmuyordu işte. Uyuyamıyordum. Keşke hiç öğrenmeseydim tehlike altında olduğumu. Bana kim ne yapmak isterdi ki? Kimseye bir şey yapmamıştım. Yapmazdım. Bir insana, bile isteye kötü bir şey yapmazdım. Öyle biri değildim. Ama nedense bu tehlikenin Gece yüzünden olduğunu düşünüyordum. Başka ne olacak  diye fısıldadı iç sesim. O da bana hak veriyordu. Bu olayın Gece ile bir bağlantısı vardı ve ben öğrenmeliydim. Bir şekilde öğrenmeliydim.
Uyku beni bir türlü etkisi altına almazken telefonumu elime aldım. Boş boş oturacağıma oyun oynardım en azından. Ekranı açtığımda Gecenin bana mesaj atmış olduğunu gördüm.

GECE
Korkmanı istemiyorum. Sana hiç bir şey olmasına izin vermem.

Korktuğumu biliyordu. Ya da telepati yoluyla anlamıştı. Büyük ihtimalle öyleydi. Korkmamı istemiyordu ama korkuyordum. Beni koruyacağını da biliyordum. Bu bana biraz olsa da güven veriyordu. Varlığı güven kaynağımdı.

Korkuyorum ama beni koruyacağını biliyorum...

Şu an derin uykusunda olsa da mesajı atmıştım. Sabah ancak okurdu. Oyunuma girip amaçsızca oynamaya başladıktan biraz sonra Gecenin mesajımı yanıtladığını gördüm.

GECE
Korkmanı da istemiyorum. Ben yanında olacağım.

Mesajı yüzümde bir tebessümün belirmesine neden oldu.

Korkmuyorum. Sen yanımdayken hiçbir şeyden korkmuyorum.

Çok geçmeden yanıtım geldi.

GECE
İşte benim kızım. Şimdi uyu. Yorgunsun!

Beni düşünmeyi asla ihmal etmiyordu.

Beni sevdiğini söyler misin? Buna ihtiyacım var.

Gece KARAYEL'den

Endişe... şu zamana kadar nadiren tattığım bir duygu. Hele de bir kadın için. Kadınım için. Hiç girmememiz gereken ihaleye sırf benim aptal hırsım yüzünden girmiştik. Ve sonucu da buydu. Adamlar beni en kıymetlim ile tehdit ediyordu. Aslında en kıymetlimiz ile. Hem Bulut'un hem de benim canımı ortak bir yol ile yakmayı düşünüyorlardı. Kabul bu defa tökezledim. Ne yapacağımı, nasıl davranacağımı bilemedim ve gittim en değerlimin kalbini kırdım. Sırf şu çaresizliğimden. Bana kırgın olduğunu elbette ki anlamıştım. Bu gece bana her ne kadar seni affettim dese de kalbini kırdığımı biliyordum. Şimdi ise ona onu sevdiğimi söylememi istiyordu. Buna ihtiyacı vardı. Anlıyordum. Aklıma yoğun bakımdayken gördüğüm rüyalar geldi. Sürekli onun beni seviyor musun diye soruşu... o anki yüz ifadesi. İsa biliyor ya ben ilk kez böyle şeyler hissettim. İlk kez bütün duyguları bir an da yaşayıp bir an da her şeyimi kaybetmiş gibi hissettim. Endişe, korku, aşk, sevgi... hepsi bir aradayken onu kaybetme korkusu... artık düşünmek istemiyordum. Bu işi halledecektim. Kökünden! Ve bunu Bulut bilmemeliydi. Çünkü öfkesini bana kusacaktı. O kadar ısrar etmemi doğru bulmuyordu zaten başından beri. Keşke onu dinleseydim diye düşünmüyor değilim. Elimdeki telefonun ekranı kararınca tekrardan açtım ve Işık'a beklediği mesajı attım.

Geceme Işık
Lacivertime sarı
Seni Seviyorum Gecemin Işığı

Mesajı gönderdiğimde mavi tik saniyesinde göründü. Telefon elinde bekliyor demek ki. Yazıyor...

Bu gerçekten iyi hissettirdi. İşte şimdi uyuyabilirim. Tatlı rüyalar sevgilim...

Demek ki o da benim gibi uyuyamıyordu. En iyisi bara gitmekti. Epeydir gözükmüyordum zaten. Yataktan kalkıp hızlıca hazırlandım ve arabama atlayıp bara sürdüm. Görmeyeli neler olmuş bakalım.

••

Bar tezgahına doğru yürürken aklıma Işık'ı burada ilk gördüğüm gün geldi. Neler söylemiştim.

Sarışınlardan hoşlanmam.

Bu kız senlik sayko.

Şimdi ise benim en kıymetlimdi. Yakında da karım.

"Gece abi. Görmeyeli özlettin kendini."

Sayko'ya baş selamı verip odama geçtim. Kameraların hepsini açıp gidişatı kontrol ettim.
Her yer tıkır tıkır işliyordu. Yalnız gözüme takılan bir şey vardı. Bir adam kendinden oldukça küçük kıza zorla bir şeyler yapıyordu. Ekrana daha dikkatle bakıp hangi tarafta olduğunu kavradım ve odamdan çıktım. Hızla o tarafa doğru yürüdüğümde birinin çığlık sesini duydum. Adımlarım daha da hızlandı. Görüş açıma bir adamın zorla bir kıza sahip olmaya çalıştığı girince gözüm seğirdi. Benim mekanımda tecavüz ha!

"Bırak lan kızı!" Adam sesimi duyar duymaz kızın üzerinden kalktı ve geri geri gitmeye başladı. Kız çığlık çığlığa ağlıyordu. Adam topuklarken kızı bırakıp gidemedim. Öyle kötü ağlıyordu ki ilk kez vicdanım Işık'tan başka bir kadına tutmuştu. Yanına ilerleyince korku ile kollarını kendine daha da sarıp titremeye devam etti.

"Sakin ol! Sana zarar vermeyeceğim," deyip yanına eğildim. Ağlamaktan şişmiş olan yüzünü kaldırıp bana baktığında şaşkına dönmüştüm. Bu kız daha çok küçüktü. En fazla 17-18 yaşındaydı. Onu buraya hangi aptal güvenlik soktu!

"k-kor...k-uyorum l-lütfen bana z-zarar ver...r-me." Sesi öylesine titriyordu ki yüreğim paramparça olmuştu. Böyle olması normal değildi. Ben birine acıyacak bir adam
değildim.

"Korkma küçük. Gel benimle," deyip ona elimi uzattım. Öyle çaresizdi ki gözlerinden okunuyordu. Elini korka korka uzatınca onu yerden kaldırdım.

"Sana bir şey yaptı mı o piç?" diye sorarken onu çıkışa doğru götürüyordum.

"H-hayır s-sssiz olmasaydınız y-yapacak-tı."

"Tamam şimdi sakin ol ve bana ailenden birinin numarasını söyle ki onları arayıp gelmelerini söyleyeyim," dediğimde ağlamasının daha da şiddetlendiğini duydum.

"Yalvarırım o ada-ma vermeyin beni," diye yalvarmaya başladı. O adam dediği kimdi?

"Kime vermeyeyim seni?"

"Ü-üvey b-babam."

İçimin titrediğini hissettim. Korkuyordu üvey babasından. Bu korkusunu anlıyordum.

"Başka kimsen yok mu?"

"H-hayır."

"Burada ne işin var?"

Sonunda asıl soruyu sormuştum. Ve sesim ona karşı istemediğim bir şekilde sert çıkmıştı. Şu an son istediğim şey bu kızın bir de benim yüzümden ağlamasıydı.

"Ben Gece Karayel'e gelmiştim," deyince kaşlarım istemsizce çatıldı.

"Ne yapacaksın Gece Karayel'i?"

"İş isteyeceğim."

Beni nereden tanıyordu? Ayrıca ben her önüme gelene iş veren bir adam değilim. Bu kıza buraya gelmesi için kim akıl verdi.

"Ne biliyorsun sana iş vereceğini?" Omuz silkti.

"Belki bana acır," deyip zoraki gülümseye çalıştı. Ardından güçlü görünmeye çalışır gibi göz yaşlarını da sildi ve konuşmaya devam etti.

"Sizce bana iş verir mi?" diye sordu heyecanla. Dudaklarımda minik bir tebessüm oluştu. Neden ona her baktığımda aklıma benim kadınım geliyordu. Onun çaresiz halleri geliyordu aklıma.

"Bilmem sence verir miyim?" diye sorunca gözleri şaşkınlıkla açıldı.

"S-siz o musunuz?" dedi şaşkınca. Gözleri kocaman açılmıştı ve ufacık yüzünde korkunç bir hal almıştı. Bu kız hiç mi yemek yememiş bu yaşına kadar?

Karayel ailesi seni yanına alana kadar sen de böyleydin. Ne çabuk unuttun.

İçimdeki o aptal sesi yok edip kıza dikkatle baktım.

"Gel bakalım küçük bu gece misafirim ol sonra konuşuruz." Hızla başını salladı.

"Hayır hayır olmaz gelemem."

"Ya ne yapacaksın?" diye sordum umursamaz gibi takındığım bir sesle.

"Ben bulurum bir yolunu," deyince isterik bir gülüş attım.

"Gördük ufaklık. Hem sana iş vermemi istiyorsan önce sana güvenmem gerek."

"Ama... bu nasıl olur? Ben sizin evinizde kalamam ki."

"Benim senden birkaç yaş büyük kız kardeşlerim var. Sana zarar vermeyeceğimi bil, hadi şimdi gel," deyip arabayı işaret ettim. Ne kadar ikilemde kalsa da kabul etti. Arabaya binince ben de dolaşıp kendi tarafıma bindim ve eve sürmeye başladım.

--

Eve geldikten sonra kızı oturma odasına bırakıp mutfakta ona bir kahve yapıp içeri geçtim. Bu yaptıklarıma kendim de inanamıyordum.
Kahveyi uzattım.

"Neden zahmet ettiniz ki?" diye sordu çekingen bir sesle.

"Zahmet olsa yapmazdım küçük, iç ve anlat."

Başını kupadan kaldırıp bana baktı. Cam gibi gözleri vardı. Öyle bir maviydi ki insanı ürkütebilecek cinstendi ama yüzü masumdu. Hiç ona uymayan gözlerdi. Saçları ise turuncuydu. Komik bir tipi vardı. Biraz da kendine gelse.

"Ne anlatayım ki?" Kahvesinden bir yudum aldı ve sıcaklığıyla yüzünü ekşitti.

"Neden benden iş isteyeceksin? Senin okuman gerekmiyor mu?"

Buruk bir tebessüm etti.

"Okumak mı? Ben onun hayalini üç yıl önce annem öldüğünde yitirdim."

Neden ona bu kadar acıyordum? Kendimi mi görüyordum onda?

"Annen neden öldü?"

Alacağım cevaptan korkuyordum. Eğer düşündüğüm cevapsa bu kızı bir daha aslakendi başına bırakamazdım. Göz göre göre benim yaşadıklarımı yaşamasına izin veremezdim. Küçücük bir kızdı daha o.

"Üvey babam öldürdü. O cani, şerefsiz herif öldürdü," derken gözünden damlalar süzülmeye başladı. Tam da düşündüğüm gibiydi.
Ne demem gerektiğini bilmiyordum. Ne denirdi ki? Aynı şeyler benim de başıma gelmişti ve onu anlıyordum. Neler hissettiğini, psikolojisini...

"Sana iş vermeyeceğim," dediğimde suratındaki hayal kırıklığı gözle görülür biçimdeydi.

"Çünkü sen okuyacaksın. Sana her konuda yardımcı olacağım ama senden tek bir şey isteyeceğim."

"Nedir o?" Korkarak sormuştu.

"Benim sözümden çıkmayacaksın. Beni abin olarak görmeni istiyorum. Sana her konuda yardımcı olacağım ve sen sadece bana karşı sadık olacaksın," deyip onu dikkatle izledim. Neler düşündüğünü anlıyordum.

Bu adam neden bana yardım etmek istiyor?

Ona güvenmem ne kadar doğru?

Haklıydı kendince. Güvenemiyordu. Sonunda doğru kararı verdi.

"Ben kabul ediyorum."

"Akıllı kız. Şimdi sana odanı göstereceğim gel bakalım küçük."

Merdivenlerden çıkmaya başlayıp onu ikinci kattaki bir odaya çıkardım.

"Burası senin odan olsun. Nefresimler temiz merak etme," dediğimde içinden geçirdiği şey beni yaraladı.

Evdeki soğuk taştan yüz bin kat iyidir.

"Teşekkür ederim."

"Etmen için yapmadım hadi ufaklık uyu şimdi yarın sabah seni biri ile tanıştıracağım."

"Kim ki o?"

"Nişanlım."

"A-ama ya yanlış anlarsa nişanlın?" diye konuştu panikle.

"Halden anlar o merak etme sen. Uyu şimdi," dedikten sonra onu yalnız bırakıp odama çıktım. Belki şimdi rahat bir uyku uyuyabilirdim.

••

"Ya sen ne vicdanlı adamsın öyle," deyip yanağıma bir öpücük daha bıraktı sevgilim. Demek bu Işık'ın hoşuna gitmişti.

"Senin nişanlın o kadar da vicdansız değil güzelim. O ufaklığı orada bırakıp gitseydim kendime insan demezdim ben."

Burnuma da minik bir öpücük bırakınca yüzümü buruşturdum.

"Yeter bu kadar öptüğün. Haydi git de uyandır kızı."

"Tamam tamam gittim ben," deyip hızla yanımdan kalktı ve yürümeye başladı. Bu kızın kalçaları neden bende şok etkisi yaratıyordu? Gözlerimi ayırmaya çalışsam da olmuyordu işte. İsa aşkına! Ona sahip olmalıyım.

Kendine gel oğlum. Ergen misin lan sen!

Az sonra birlikte aşağı inen çifte baktım. İkisinin de suratı gülüyordu. Anlaşabilmişlerdi demek.

"Hadi Gece bizi kahvaltıya götür," deyip yanıma sokuldu Işık.

"Nasıl isterseniz hanımefendi. Kahvaltıdan sonra alışverişi kabul ederseniz neden olmasın?"

"Elbette bayım," deyip gülümsedi. Dünkü tartışmadan sonra bu gün iyi olmamıza sevinçliydim.

"Haydi öyleyse."

Hep birlikte evden çıkmamız yarım saati almıştı ve onları lüks bir yere götürüp kahvaltı ısmarlamıştım. Yalnız ben hâlâ bu kızın adını bilmiyordum.

"Küçük, senin adın neydi?"

"Sırma, Gece bey."

"Bir bey vakası daha," dediğimde Işık bana kaçamak bir bakış attı.

"Abi de, Sırma."

"Peki abi." Samimi bir kızdı.

"Çabuk kaptın birilerinin aksine," deyip benimkine göz kırptım. O ise dilinin ucunu göstermişti bana. O dilinin şu an çok kıymetli yerlerimde olduğunu düşünüyorum da... ahh düşüncesi bile beni mahvediyordu. Işık beni başlı başınca mahvediyordu.

"Geceee!"

"Söyle."

"İki saattir sana sesleniyorum. Hadi kalkalım artık."

"Ah tamam." Hesabı bahşişle birlikte bırakıp mekandan ayrıldık. Sırma'yı kendi mağazalarımdan birine götürüp Işık ile bırakacaktım. Ne istiyorlarsa alsınlar.

"Geldik hanımlar," deyip arabayı durdurdum.

"Hadi Gece." Işık bana da komutu verip arabadan indi. Ben onu takmayıp arabadan inmedim. Ne işim vardı benim mağazada. Kadınlar alsın işte ne istiyorsa. Işık camı tıklatıp hadi der gibi başını salladı. Camı yarım indirdim.

"Siz takılın ben bekliyorum sizi," deyince sinirle gözlerini belertti.

"Hayır canım sen de geliyorsun hadi." İtiraz istemeyen bir tonda konuştuğu için mecburen inmek zorunda kaldım.

"En fazla bir saat veriyorum size," diye uyardıktan sonra onlara içeri geçmeleri için işaret verdim. Sırma çekingen hareketler ile kıyafetlere bakıyordu. Işık onu teşvik etse de şu an masraftan başka düşündüğü bir şey yoktu. Bana yük olmak istemiyordu. Her ne kadar dile getirmese de düşündüğü buydu.

"Aslında hiç gerek yok kıyafete falan," deyip itiraz etse de Işık müsaade etmedi. Yaşına göre olan her şeyi ona denettikten sonra onun da beğendiklerini kasaya gönderdi. Dikkat ettiğimde kendine yine hiçbir şey almadığını gördüm. Çünkü hâlâ çekiniyordu.

"Sen de kendine bir şeyler al da çıkalım."

"Ha yok ben almayacağım bir şey, çıkalım."

"Peki." Ne kadar ısrar etsem de işe yaramayacağını bildiğim için kendimi yormadım ve kabul ettim. Kasada kıyafetleri poşetlere koydurup bütün poşetleri aldım.

"Sende gelişmeler var sanki sevgilim." Işın'ın alaycı sesine karşılık göz devirdim ve mağazadan çıktım. Poşetleri bagaja koyup direksiyona geçtim.

"Sırma."

"Efendim Gece abi?"

"Bu yıl okula gidemezsin çünkü dönem bitmek üzere. Bir dahaki yıl seni yazdıracağım okula."

"Sen nasıl uygun görürsen abi."

Işık'a baktığımda bana gülümseyerek baktığını gördüm. Sırma'ya olan yardımların onu oldukça mutlu ediyordu. Benim de bir kalbim olduğuna daha fazla inanıyordu artık.

"Gece abi?"

"Söyle."

"Madem okula gidemeyeceğim bu yıl. Öyleyse bana bir iş bulur musun?"

"Ne gerek var? Sana çalış diyen yok!" Sert çıkışım onu ürkütünce kendime kızdım ve daha yumuşak bir şekilde konuşmaya başladım.

"Yani çalışmana gerek yok demek istedim."

"Ama ben istiyorum Gece abi."

"Gece kız istiyor işte. Senin barda çalışsın gündüzleri."

"Tamam Işık." Karşı çıkamamıştım bile. Resmen özümü kaybetmiştim. Bu kötüydü cidden kötü.

••

"Sarp?"

"Efendim abi?"

"Sana bir kız emanet edeceğim. Gündüzleri barda çalışacak sahip çık ona."

"Kim abi o?" Ne meraklısın be oğlum.

"Sanane Sarp? Ha sanane kardeşim. Sen sadece dediğimi yap!"

"Tamam abi. Ne zaman başlar?"

"Yarın."

"Tamam abi."

Konuşmayı sonlandırıp baş ucumda bekleyen Işık'a baktım.

"Oldu mu?"

"Evet sevgilim oldu."

"Gelsene sen biraz yanıma," deyip kolundan çekip kucağıma düşürdüm.

"Yapmasana Gece. Sırma görecek."

"Odasında o bir şey olmaz," deyip başımı boynuna gömdüm. Imm kokusu... burnumu boynuna sürtünce huylandığını anladım. Ellerimi vücudunda dolaştırıp belinde sabitledim. O da ellerini enseme yerleştirdi. Kendimden geçmek üzereydim. Eğer şimdi durmazsam çok kötü şeyler olacaktı. Dudaklarımı dudaklarına sürttüm. Gözlerime tutku ile bakarken nasıl dayandığıma kendim de şaşıyordum. Dudaklarımı onunkilere kapattım. Belindeki elim kalçalarına indi. Onları hırsla avuçlayıp sıktım. İnlemesini işitince daha da hırslandım ve onu kendime iyice yasladım. Kucağıma daha da yerleştirdim onu. Patlamak üzereydim. Net!

"Benim ol!" Arzu ile çıkan sesime karşılık gözlerini kırpıştırdı.

"Sünnet!"

"O hissi tattıktan sonra olacağım." Bunu istediğini biliyordum. Anlıyordum. Benim olmak istiyordu. Bana ait olmak. Bunu ben de öyle çok istiyordum ki... ve ufacık bir yalandan bir şey olmazdı.

"Ben... bilmiyorum Gece."

"Biliyorsun Işık hadi söyle. Bana ait olmak istediğini söyle." Gözlerini yumdu ve derin bir nefes aldı.

"Ben istiyorum ama bu... olmaz Gece. Bu yasaklı bir durum."

"Hayır değil. Biz evleneceğiz zaten."

İkilemde olduğunu biliyordum.

"Korkuyorum ben!"

"Ah bebeğim korkmalısın zaten." Bu söylediğim onu daha da ikileme düşürse de doğrusu buydu.

"Çok açık sözlüsün ya."

"Sadece sana," deyip dudağına bir öpücük bıraktım.

"Evet kararın nedir?"

"Kararım..."

"Hııı?"

"Ben, istiyorum." Gözlerimi zafer kazanmışçasına kapattım ve gözümün önünde akan film şeridini izledim. Ona feci halde sert bir şekilde sahip oluyorum. Çığlıkları, inlemeleri kulaklarımı süslüyor. Bunun hayali bile beni doruğa sürüklüyordu.

"Kadın sen beni bitiriyorsun!"

"Sen de beni..."

"Ne zaman istersin?"

"Neyi?"

"İlk seksimizi bebeğim," dedim kullanabildiğim en seksi sesimi kullanarak. Gözlerini kırpıştırdı.

"Şu an değil."

"Ne zaman istersin güzelim?"

"Aslında... of Gece utandırma beni," deyip başını boynuma gömdü. Utanmasına bile aşık olduğum kadın!

"Utanma güzelim. Şöyle yapalım," deyip düşünmeye başladım ki aklıma Sırma geldi. Onu nereye bırakacaktım ben? Annemlere bıraksam on saat açıklama yapmak zorunda kalacağım. Sarp'a mı bıraksam? Sırma da rahat edemez ki... en önemlisi ben izni  hangi bahane ile Bulut'dan alacaktım? Anasını satayım hayatımda hiç bu kadar zorlu bir seks süreci geçirmemiştim. Genelde olup biterdi ama bu böyle değildi. Böyle kolay olmaması bile Işık'ı gözümde tapılası bir kadın konumuna getiriyordu.

"Nasıl yapalım Gece."

"Ben bir düşüneceğim."

Bulut'a ne desem de izin alsam? Sırma'yı nereye bıraksam? Şimdi ilk olarak Bulut'a bir bahane bulmalıyım. Ne desem?

"Ne düşünüyorsun canım?"

"Sevgilim bir dakika dikkatimi dağıtma." Şu an zihnimi toplamalı ve pratik bir çözüm üretmeliydim.

"Ne düşündüğünü söyle de yardımcı olayım."

"İki günlüğüne dağ evine gitmek için abinden ne bahane ile izin alayım diye düşünüyorum."

Evet en azından bir düşüncem buydu.

"Ah sevgilim çok düşünme beynin yanar, o işi ben hallederim sen sıkıntı yapma," deyince kaşlarımı kaldırdım.

"Bak sen Işık'ıma," deyip alnına bir öpücük bıraktım.

"Peki o zaman ben de Sırma'yı kime bırakacağı-"

"Sinem! Sinem'e bırak. O tek yaşıyor zaten. Birlikte takılırlar iki gün."

"Sen baya heveslisin bakıyorum," dedim alayla.

"Ha tamam senin halletmeni bekleyelim o zaman."

Aletim şu an kaskatıydı. Işık tek başına çözümleri üretmişti.

"Yok yok tamam sen hallet."

"Ne zaman gidiyoruz?"

Işık çok mu hevesliydi sanki?

"Bu akşam çıkarız. Sen hallet de şu işleri," deyip firari saç tutamını kulağının arkasına sıkıştırdım.

"Haydi sen git abinden izin kopar ben de Sırma'ya durumu izah edeyim," deyip göz kırptım.

"Tamam ben gidiyorum."

"İzin almadan arama beni."

Tamam anlamında başını salladı ve salondan salına salına çıktı.

Hayatımda ilk kez planlı seks yapıyordum. Resmen neyi ne zaman nerde yapacağımıza dair bir kız ile konuşmuştum. Değişikti. Böyle olmasını istemiyordum. Ona istediğim yerde istediğim zaman sahip olmak istiyordum ama şartlar buydu ne yaparsın...

Sırma'dan

Bu dünyada iyi insanların olduğunu da anlamış oldum şu iki gün içinde.  Gece abi gerçekten çok iyi bir insandı. Bana yapabileceği bütün yardımları yapmıştı. Sağ olsun. Tanımadığı bir kıza yardımcı oluyordu. Nişanlısı da onun gibi çok iyi bir kızdı. Ve çok yakışıyorlardı. Duştan çıktıktan hemen sonra kalın giysilerimi giyip yatağa uzandım. Bir sürü yeni kıyafetlerim olmuştu. Çok güzeldi hepsi. Gece abi bana telefon da almıştı. Üvey babam şu an beni arıyordu her yerde. Ama tekrar o eve dönemezdim. Bana yaptığı işkencelerin izi hâlâ vücudumdaydı. Ve onların üzerini örtmek için kendi yaptığım izler de vücudumdaydı. Gitmeyecekti. Vücudumdan gitse de ruhuma kazınmıştı. Daldığım düşüncelerden Gece abinin sesini duydum.

"Sırma."

"Efendim abi?"

"Biz Işık ile iki günlüğüne ufak bir tatile gideceğiz. Seni de Işık'ın yakın bir arkadaşına emanet edeceğim. İçime sinmiyor ama..." sesinden anlamıştım bundan rahatsız olduğunu.

"Sıkıntı değil Gece abi." Rahatça nefesini bıraktı.

"Tamam o zaman yanına bir kaç parça al. Yarın da benim barda işe başlıyorsun. Yakın bir arkadaşım seni Sinem'in evinden alıp getirip götürecek," deyince gülümsedim. Ne çok şey düşünmüştü. Herhalde tatilleri çok özel olacaktı.

"Tamam Gece abi ben hazırlanıyorum."

Odadan çıkınca dolaptan birkaç parça kıyafet çıkarıp bir sırt çantasına koydum ve aşağı indim.

"Ben hazırım."

Tamam anlamında başını salladı ve bir telefon görüşmesi yaptı.

"Çıkabiliriz."

••

Sinem abla ile çok iyi anlaşmıştık. Son iki günde hayatıma giren bütün herkes kusursuzdu. Hepsi cana yakın hepsi içten insanlardı. Ve ben hayatımda ilk mutluydum.

"Saat geç oldu tatlım odanı göstereyim sana."

"Tamam ablacım."

Gösterdiği odaya girdim. Kıyafetlerimi değiştirip rahat bir şeyler girdim ve yatağa uzandım. Uykuya dalmadan önce her gece yaptığım gibi bir dilek diledim.

'Artık beni de bütünüyle koruyup kollayan bir sevgilim olsun. Beni çok sevsin...'

••

Gözlerimi bol güneşli bir güne açtım. Yatakta bolca esneyip kalktım ve elimi yüzümü yıkayıp mutfağa doğru yürüdüm. Bu koku da neydi? Evi harika bir koku sarmıştı. Mutfağa girdiğimde Sinem ablanın mükellef bir sofra hazırlamış olduğunu gördüm.

"Ooo harika gözüküyor."

"Gel canım," deyip sandalyeyi gösterdi. Büyük bir iştahla oturup yemeye başladım. Saat ona geliyordu. Gece abinin arkadaşı birazdan gelirdi. Bekletmemeliydim.

"Kız yavaş ye boğulacaksın," deyip güldü.

"Geç kalıyorum Sinem abla."  Son lokmamı da atıp masadan kalktım.

"Sana yardım etmek isterdim ama malum..."

"Yok güzelim ben hallederim. Sana işinde kolay gelsin."

Kabanımı giyip dışarı çıktım ve beklemeye başladım. Kimin geleceğini de bilmiyordum. Boş boş bekliyordum işte.

Tam yarım saat boyunca bekledim ama gelen giden yoktu. En sonunda telefonumu çıkarıp Gece abiyi aradım.

"Alo?"

"Efend- ahh... im."

Sesi acı çeker gibi çıkmıştı ama bunu umursamadım.

"Gece abi arkadaşın gelmedi hâlâ."

"Nasıl gelmedi?" diye sordu nefes nefese.

"Basbayağı gelmedi."

"Siktir!" diye inledi. Ne oluyor allasen?

"Efendim?"

"Sana demedim Sırma. Ben ararım şimdi Sarp'ı."

"Tamam görüşürüz."

(Gecenin neden böyle konuştuğunu bir daha ki bölüm anlayacaksınız.😄)

Telefonu kapattıktan yaklaşık bir on beş dakika sonra önümde pahalı model bir araba durdu. Camını indirip bana baktı ve eliyle gel işareti yaptı.

"Mısra sen misin?" diye sordu yüksek sesle. Müzikten kendi sesini de duymuyor ki adam!

"Mısra değil Sırma," deyip arabaya yaklaştım.

"Siz Sarp bey olmalısınız."

"Evet atla."

Konuşmamız bundan ibaret olup arabaya binmiştim. Bu kadar yüksek sesle müzik dinlemesi başımı ağrıtmıştı.

"Şey biraz sesini azaltabilir miyim Sarp bey?" diye sordum çekingen bir sesle.

"Sormana gerek yok ufaklık kıs sesini. Ayrıca bey falan da demene gerek yok," deyip göz kırptı. Dikkat ettim de esmer bir yüze sahip olmasa da siyah saçlara ve açık kahve gözlere sahipti. Dikkat çekiciydi. Benim gözlerim ise ölü mavi. Dikkatli baktığımı fark edip bana hayırdır der gibi bakınca hemen kafamı çevirdim.
Bu adam cidden çok çekici gözüküyordu. Arabayı kullanışı da öyleydi. Aman Allahım! Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Ben bu adamdan etkilenmiştim. Kendimden utanmalıyım. O benim abim sayılırdı. Gece abi eğer bunu duyarsa bana çok kızardı. Ama etkilenmiştim yani suç değil ya. Of neler düşünüyorum ben! Çıkar şunları kafandan.

"Gece ile nerden tanışıyorsunuz?" Bana soru sormuştu. Merak mı ediyordu?

"Ş-şey... o beni birinin elinden kurtardı," dedim sadece. Ayrıntıları anlatmak istemiyordum.

"Kimin elinden?"

"Ben konuşmak istemiyorum," deyip ona baktım. Gözlerime dikkatle bakıp nasıl istersen dedi.

"Ş-şey kaç yaşındasınız?"

Sormuş muydum? Evet evet sordum. Umarım sana ne falan demezdi.

"25."

Ama o çok büyüktü benden. Henüz 18 değildim bile. 17 yaşındaydım. Aramızda 8 yaş fark vardı. Bu olayın imkansızlığı en başından belli. Ayrıca o bana zaten bakmazdı. Ben boş yere hayal kuruyordum. Hayatımda ilk kez birinden etkilenmiştim. Ama o kişinin benden etkilenmesi ihtimali bile yoktu. Beni neden sevsin ki? Kardeşi olacak yaşında bir kızım sonuçta.

"Ya sen?"

"Ha!" Allah beni... ha ne Sırma? Kamyon şöförü gibi.

"Sen kaç yaşındasın?"

"17." Şöyle bir baktı.

"Küçükmüşsün," dedi. Bunu zaten biliyordum ama onun ağzından duymak ona giden yolların kapalı olduğunun göstergesiydi. Bu beni üzse de yapacak bir şey yoktu. Ben ondan etkilenmeye devam edecektim ama o bunu anlamayacaktı.

••

Sürekli burada yanımda mı kalacaktı? Ben o buradayken ne yapacağımı bile unutuyordum. Sanki dakika geçtikçe ona kapılıyordum. Yanlışa bile bile sürüklüyordum kendimi. Üzerime şöyle bir baktığımda kırmızı etek ve siyah beyaz çizgili tişörtüm ile hiç tarz değildim. Şu halim ile pistteki kızlardan 20 puan gerideydim. Ama Sarp dönüp dahi bakmıyordu o kızlara. Acaba sevgilisi mi vardı? Belki de o yüzden! Kesin o yüzden... kendi kendime kurup kendi kendimi üzmüştüm. Lanet olsun bu çok saçmaydı!

"Sırma." Adının ağzından şiir gibi çıkışına hayran hayran baktım.

"Efendim?"

"Hadi dans edelim." Dans!

"H-hayır olmaz." Şiddetle karşı çıktım. Kendimi rezil etmek istemiyordum.

"Hadi ama çok sıkıldım gel," diye ısrar edip elini uzattı. Karşı çıkamıyordum. Önlüğümü çıkarıp ona eşlik ettim ve elinden tutup piste yürüdüm. Hareketli bir müzik çalıyordu ve ben gram oynamayı bilmiyordum.

"Ben anlamam ki..."

"Ben de anlamam."

Gülümsedim. Yakından daha bir yakışıklı sanki. Beni kendine doğru çekip ellerini belime kenetledi. Kalbim dört nala at koşturur gibi atarken gözlerimi kırpıştırdım. Gözlerimi kamaştırıyordu.

"Çok güzel bir kız çocuğusun." Duyduğum şey karşısında daha da heyecan yaptım.

"Sahi mi?"

"Evet."

"Teşekkür ederim," dedim çekingen bir edayla. Beni güzel buluyordu.

"Sence benim giderim var mı?" Sorduğu soru karşısında afalladım. Ne demeliydim? Doğrusunu mu?

"E yani..."

"Kırıcı oldu bu biraz."

"Yakışıklısınız demek istedim," deyip gözlerimi kaçırdım. Bu bir hayal olabilir miydi? Ve ya rüya...

"Bunu duyduğuma sevindim."

Neden? Allahım ben bu adama karşı çok değişik şeyler hissediyorum. Sen benim aklıma mukayyet ol.
Ben bu adama aşık olmamalıyım aksi taktirde kalp krizi falan geçirebilirim.

"Müziğin sesini bastıran şey kalp atışın mı?" Yaklaşıp kulağıma fısıldadı. Bu bende deprem etkisi yarattı.

"N-ne alakası var?" Aferin salak kekeledin!

"Bana öyle gelmiştir belki de." Anladı işte!

"Şey artık bitirsek mi şu dansı?"

"Sen nasıl istersen." Tekrar elimden tutup bar tezgahına götürdü. Çoğu kızın gözü bizdeydi. Sanırım ona karşı böyle duygular besleyen bir tek ben değilim. Yazık bana! Rakiplerim bu kadar güzelken Sarp'ın bana bakma ihtimalinin düşüncesi bile yoktu.

"İşin bittiyse çıkalım."

"Çıkabiliriz ben üstümü değişeyim."

Başını sallayıp onaylayınca soyunma odasına gidip üzerimi değiştirdim. Tam çıkmak üzereydim ki... aman yarabbi hayır! Bu o adam!

"Güzelim buldum seni," deyip bana yaklaşmaya başladı.

"İmdat!" Çığlığı koparınca suratıma bir tokat indirdi.

"İşimi zorlaştırma," deyip beni kolumdan tutup çekmeye çalıştı.

"Yardım edin! İmdat!"

Eliyle ağzımı kapattı.

"Kes sesini ve yürü," dedikten sonra saçımı kavradı ve beni zorla yürütmeye başladı.

"Nerde kal- siktir ne yapıyorsun lan sen!"

Sarp'ın sesini duyunca rahatlamıştım.

"Yettiniz ama," deyip beni yere fırlattı ve Sarpın üstüne yürüdü adam. Sol kolumun üzerine düşmüştüm ve acıyla inledim.

"Siktiğim şerefsizi onun canını yaktın," deyip bir yumruk salladı adama. Adam yerle buluşunca da benim yanıma geldi.

"İyi misin?"

"Ahh sanırım değilim kolum çok fena." Dudağının kenarı yukarı kıvrıldı. Hey hey komik olan Ne!

"Gel bakalım kız çocuğu," deyip beni kucağına aldı. Kucağına! Aldı! Beni! Sağ kolumu boynuna dolayıp düşmemek için koala misali sarıldım.

"Siz kız çocukları... gerçekten bizlerin aklını başından alıyorsunuz..."

DÜZENLENDİ ✔️

Herkes bu bölümde en beğendiği veya etkilendiği sahneyi buraya yazabilir mi?

Lanjutkan Membaca

Kamu Akan Menyukai Ini

155K 7K 45
↝TAMAMLANDI 0540****: Cenk silahları aldın mi . 0540****: Cevap ver bana. Gece: Galiba yanlış numaraya mesaj yazdınız . Gece: Ne silahı ya . 0540****...
53.2K 5.4K 41
🔥🔥🔥 Hissizliğiyle geceye diz çöktüren, acımasızca katleden bir cellât! Katletiği her canda kana olan susuzluğunu gideren bir yargıç! O lanetlenmiş...
879K 48.9K 39
Evin ise yediği tokatın şiddetiyle yere düşmüştü. Dudağının kenarı yeni bir darbe alırkende Kazım Ağa saçlarından koparırcasına tutup Evin'i kaldırmı...
20.4M 1.1M 53
"Karımı artık yanımda, odamda ve yatağımda görmek istiyorum!" diye bağırınca donup kaldım. Ne söylediğinin farkında mıydı? Bir başkasının kimliğiyle...