GECENİN IŞIĞI

By buyazarneleryazar

15.3M 402K 134K

Genel Kurgu #1 Bir adam düşünün, hayatının tüm dönemlerini karanlık işlerle geçiren ve geçmişinin izlerini hâ... More

~TANITIM~
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44. BÖLÜM
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
47.BÖLÜM
48. BÖLÜM
Sırma-Sarp
Karakterlere Sorular
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
52. BÖLÜM
53. BÖLÜM
54. BÖLÜM
Sırma ve Sarp
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
57. BÖLÜM
58. BÖLÜM: GECE
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM
61. BÖLÜM
62. BÖLÜM
63. BÖLÜM
64. BÖLÜM
65. BÖLÜM
66. BÖLÜM
67. BÖLÜM
68. BÖLÜM
69. BÖLÜM
70. BÖLÜM
71. BÖLÜM
72. BÖLÜMDEN KESİT
72. BÖLÜM
SORU-CEVAP
73. BÖLÜM
74. BÖLÜM
Yeni Kitap
75. BÖLÜM
76. BÖLÜM
77. BÖLÜM
78. BÖLÜM
79. BÖLÜM
80. BÖLÜM
81. BÖLÜM
82. BÖLÜM
83. BÖLÜM
84. bölümden kesit
84. BÖLÜM
85. BÖLÜM
86. BÖLÜM
87. BÖLÜM
88. BÖLÜM
89. BÖLÜM
90. BÖLÜM
91. BÖLÜM
92. BÖLÜM
93. BÖLÜM
94. BÖLÜM
95. BÖLÜM
96. Bölümden kesit
96. BÖLÜM
97. BÖLÜM
98. BÖLÜM
99. BÖLÜM
100. BÖLÜM
101. BÖLÜM
102. BÖLÜM
103. BÖLÜM
104. BÖLÜM
105. BÖLÜM
106. BÖLÜM
107. BÖLÜM
108. BÖLÜM
109. BÖLÜM
ÖNEMLİ
110. BÖLÜM
111. BÖLÜM
112. BÖLÜM
113. BÖLÜM
114. BÖLÜM
115. BÖLÜM
116. BÖLÜM
117. BÖLÜM
118. BÖLÜM
119. BÖLÜM
120. BÖLÜM
121. BÖLÜM
8 MİLYONNN!
Kitap Tanıtma Fırsatı
122. BÖLÜM
123. BÖLÜM
124. BÖLÜM
FİNALE DOĞRU •PART-1•
FİNALE DOĞRU •PART-2•
FİNALE DOĞRU •PART-3•
BÜYÜK FİNALDEN UFAK BİR KESİT!!!
•BÜYÜK FİNAL•
•VEDA•
•GECE• Duyurusu

39. BÖLÜM

112K 3K 729
By buyazarneleryazar

Keyifli okumalar.

İnsan kesin şeylerle yola başlarsa varacağı yer kuşku olacaktır, ama kuşkuyla işe başlamakla yetinirse o zaman kesinliklere ulaşacaktır.
-Francis Bacon

••

Bir ay sonra...

"Ben çıkıyorum anne."

"Tamam kızım."

Hayat devam ediyordu. Bir aydır Gece hastanede yatmaya devam ediyordu. Ben de gidip gelmeye. Doktorlar durumunun aynı olduğunu, değişmediğini söylüyordu. O güçlü değil miydi? Bunun da üstesinden gelecekti. Her şeyin üstesinden geldiği gibi. Üniversite dönemi tekrar başlamıştı. Benim için pek verimli olmasa da böyleydi. Ölü gibi gidip, çıkışta hastaneye uğruyordum. Melek teyzeyi yalnız bırakmak içime sinmiyordu. Bir aydır hastaneden çıkmadan Gece'nin yanında kalıyordu. İkizler ve babası da aynı haldeydi. Perişan. Yine bir okul günü daha. Bugünkü derslerime girip yine Gece'nin yanına gidecektim. Her zaman olduğu gibi. Dolmuşa atlayıp okulda indim. Mart ayının sonlarındaydık ve hemen hemen her gün yağmur yağıyordu. Islanmamak için koşarak kampüse giriş yaptım.

Sinem kantinde oturuyordu. Elimle selam verip yanına uğramadan amfiye girdim. Hocanın gelmesine birkaç dakika vardı. Boş bir yer bulup oturdum. Şimdiye kadar sınavlarım iyi geçmişti ve bir yılım daha vardı. Gelecek yıl da tezimi verip mezun olacaktım. Bu benim için şu an hayalden ibaret olsa da bunu çok istiyordum. Hoca derse girip dersi anlatmaya başladı. Uygurca. Hayır ne gerek var bu derse hiç bilmiyorum. Ezberlerimi iyi yaptığım için zorluk çekmeden dersi anladım. Ders bitiminde de bir arkadaşımdan notları aldım.

Üst üste dört derse daha ara vermeden girdim. Gece'nin yanına erken gidebilmek için tabii ki. Kampüsten heyecanla ayrıldım. Gelen dolmuşa da koşarak binip boş bir yere geçtim. Gece artık uyanmalıydı. Bir aydır derin bir uykudaydı. Onu özlüyordum. Her şeyini. Konuşmasını, bana duygulu gözlerle bakmasını, dokunmasını, beni öpmesini... Nişan da yalan olmuştu. Daha da istemiyordum zaten. Tek istediğim evlenmemizdi. Bir an önce evlenmek istiyordum. Derler ya bir insanı kaybedince değerini anlarsın diye ben kaybetmeden anlamıştım. Kaybetseydim biterdim zaten. Hastanenin önünde inip içeri girdim. Gece'nin kaldığı odaya doğru hızla yürüdüm. Odadan içeri girdiğimde yine Melek teyzenin odada olduğunu gördüm.

"Melek teyze."

"Güzel kızım." Yanına gidip sarıldım.

"Melek teyze sen eve geç dinlen istersen ben Gece'nin yanında kalırım," deyip gülümsedim.

"İyi olur kızım. Sağ ol," deyip kabanını giydi ve odadan çıktı.

Gece'nin başucundaki sandalyeye oturdum ve onu izlemeye başladım. Yüzü sapsarıydı. Eğilip yanaklarına birer öpücük kondurdum.

"Ben geldim sevgilim," dedim. Duyuyordu beni biliyorum.

"Seni özledim. Çok özledim." Elini okşadım. Buz gibi soğuk elini.

"Artık uyanacak mısın?" Gözümden akan bir damla yaş usulca eline döküldü.

"Uyan artık. Yalvarırım. Çok yoruldum. Sen olmayınca olmuyor. Uyan lütfen." Artık hıçkırıklarım gözyaşlarımın önüne geçmişti.

"Benim için, bizim için. Uyan..."

1 hafta sonra

"Sevgilim, ben geldim. Seni görmeye."

"Uyanacak mısın artık? Yine sarılacak mısın bana doya doya."

1 hafta sonra

"Gece'm..."

"Yine ben geldim. Duyuyor musun beni? Eğer duyuyorsan kulak ver artık. Yalvarırım uyan."

1 hafta sonra

"Işık." Melek teyzenin acılı sesi ile gözlerimi Gece'nin üzerinden ayırdım.

"Efendim Melek teyze."

"Doktor..." sustu.

"Eğer Gece iki gün içinde uyanmazsa fişini çekeceklerini söyledi." Ve o an damarlarımdaki bütün kan çekildi. Başım döndü ve etraf karardı.

"O-olmaz. Olamaz. İzin vermem. O-o ölemez." Gözyaşlarım gözlerimden dökülmeye başladı.

"Işık." Melek teyze de ağlıyordu.

"Olamaz! İzin vermem ölemez o!" Odanın içinde çığlık çığlığa bağırıyordum.

"Ölemez o! Ölemez!" Sesim sonlara doğru kısılsa da çığlıklarım hâlâ yerindeydi.

"Melek teyze, o ölürse yaşayamam. Ölmesin!" Kendimi yavaşça yere bıraktım. Duvara yaslandım, hıçkırmaya başladım.

"Ölme! Gece ölemezsin! Lütfen ölme!" Bağırmaktan sesim kısılıyordu. Melek teyze ise benim hallerime dayanamayıp odadan çıkmıştı. O ölürse ben yapamazdım. Ona bu kadar bağışlanmışken onu kaybedersem biterdim.

"Işık."

Halüsinasyon mu görüyordum. Bu cılız ve güçsüz ses Gecenin miydi? Yığıldığım yerden güçlükle kalktım. Yatağa yaklaştığımda Gecenin gözlerinin yarı açık olduğunu gördüm ve ağzımdan bir çığlık koptu.

"Gece, aman Allahım. Gece!" Mutluluktan gözümden yeniden yaşlar gelmeye başladı.

"Işık." Sesi çok bitkin çıkıyordu.

"Konuşma. Yorma kendini," deyip yüzüne öpücükler kondurmaya başladım.

"Sana şükürler olsun. Allahım sana şükürler olsun."

"C-canım a-acıyor," deyince göğsüne yaslandığımı fark ettim ve kalktım.

"Özür dilerim. Çok özür dilerim. Ben canını yakmak iste-"

"Şşş tamam iyi...yim ben." Sesini duymak mucize gibi geliyordu.

"Seni seviyorum. Seni çok seviyorum. Biliyorum seni çok üzdüm ama sen de beni üzmüştün. Lütfen affet beni. Ben... ben sensiz olamıyorum."

Söylediklerim karşısında yüzünde muhteşem bir gülüş peydah oldu.

"G-gel...sene şöy...le," deyip yana doğru kaykıldı.

"Hayır hayır olmaz. Canını yakarım," deyip şiddetle karşı çıktım. Tek kaşını kaldırıp yanını işaret edince itiraz edemeden yanına uzandım. Koluyla beni sağ göğsüne yatırdı ve başıma bir öpücük bıraktı.

"Güzelim be...nim."

Şu an bir rüya görüyorsam sonsuza kadar uyanmamayı temenni ediyorum.

"Seni çok özledim. Çok zordu," derken gözümden akan yaşlara engel olamadım.

"Şşş, ben bur...da...yım. Seni bırak...madım."

"İyi misin istediğin bir şey var mı?" diye sordum başımı kaldırıp gözlerinin içine bakarak.

"Ha...yır. Sadece seni isti...yorum," deyip beni iyice göğsüne yasladı. Dünyanın en mutlu insanı olduğumu söylememe gerek yok sanırım.

"Dinlen. İyi olacaksın. Bizim için." Konuşurken bir yandan da hıçkırıyordum.

"Ev...leneceğiz değil mi?" diye sordu kısık sesiyle.

"Evet evleneceğiz."

"Peki evlenmeden önce..."

"Tamam." Bir anda göğsünün kıpırdamadığını hissettim. Nefesi kesilmişti.

"S-sen ciddi misin?"

"Evet ne var bunda?" deyip omuz silktim.

"Ne yani evlen...meden ön..ce sevişmemize izin veriyor musun? Bu bana yapabileceğin en büy.ük sürpriz," deyince şiddetle gözlerimi açtım.

"Ne sevişmesi be?" deyip göğsünden kalktım. Acıyla inleyince endişe ile gözlerine baktım.

"Ama sen tam...am dedin," dedi masumca.

"Ben ona tamam demedim ki," deyip sırıttım.

"Boş yere mi sevindim ben şimdi?" dedi büyük bir hayal kırıklığı ile.

"Of bunu konuşmak istemiyorum," deyip yataktan kalktım.

"Hey...hey gel bu...raya," deyip kolumdan tuttu.

"Hayır sen dinleneceksin, ben de doktoru çağıracağım, Melek teyzeyi de hemen aramam gerek," deyip odadan çıktım. Doktora durumu izah ettikten sonra Melek teyzeyi arayıp Gecenin durumunu söyledim. Zavallı kadının nefes alışverişleri değişti. Ağlamaya başlayınca sesi kesildi ve daha fazla konuşup onu rahatız etmek istemedim. Odaya tekrar girdiğimde doktorun Geceye bir takım sorular sorduğunu duydum.

"Kendinizi nasıl hissediyorsunuz Gece bey?"

"Daha iyi."

"Pekala öyleyse kendinizi tam olarak iyi hissettiğiniz zaman taburcu ola-"

"Beni bu gün taburcu edin," diye kesti Gece doktoru.

"Bu mümkün değil Gece bey." Doktor kesin olarak reddetti.

"Sana dediğimi yap doktor!"

Doktor Gece'nin bu tavrı karşısında şok olarak kabul etmek zorunda kaldı.

"Öyleyse size şunu söylemeliyim 48 saat boyunca uyumamanız gerekiyor," deyince Gece şiddetle gözlerini açtı.

"O ne demek öyle?" diye sordu kabaca.

"Dediğim gibi Gece bey. Hastanede olmanız daha iy-"

"Tamam sen çık."

"Ne diye eve gitmek için ısrar ediyorsun sanki?" diye homurdandım.

"Evimi özledim." Sesindeki özlem kendini belli ediyordu ve içim burkulmuştu.

"Peki," demekle yetindim. Az sonra Melek teyze içeri girdi.

"Allahım sana şükürler olsun," deyip Gece'yi öpmeye başladı.

"Allahım seni bana bağışladı."

Gecenin bir bakışları var ki görmeniz gerek. Elbette ki o İsa'nın varlığına inanıyordu ve annesinin bu konuşmaları onu pek bağlamıyordu.

"Abartma anne. Bu ilk değil en iyi sen biliyorsun," deyince kaşlarım çaplı. Gece daha önce de mi böyle bir şey yaşamıştı yani?

"Sus! O günleri hatırlatma bana. Şimdi iyi misin bana onu söyle."

"İyiyim anne," dedi sadece. Melek teyze gülerek bana döndü.

"Senin bağırışlarına dayanamadı tabii," dedi gülümseyerek. Utançla başımı eğdim.

"Evet dayanamadım. Kulak zarım yırtılıyor sandım bir an," diye dalga geçti Gece. Dalga geçmeye de başladığına göre durumu cidden iyiydi. Doktor içeri girince Gece doğrulmaya çalıştı. Kolunu tutup engel oldum.

"Zorlama kendini."

"Gece bey babanız bütün işlemleri halletti. Taburcu olabilirsiniz. Ki ben bu fikri hâlâ desteklemiyorum," diye durumu izah etti.

"Uzatma doktor çık sen." Neden bu kadar kaba ki sanki? Doktor dışarı çıkınca Melek teyze Geceye kötü bakışlar attı.

"İnsanlara kaba davranma Gece," diye ikaz etti.

"Of anne."

"Oflama anneye," deyip yanına gitti ve ayağa kalkmasına yardımcı oldu. Daha sonra dolaptan Gece'nin kıyafetlerini çıkardı.

"Ben çıkayım," deyip kapıya yöneldim ki Gece'nin sesi beni durdurdu.

"Anne sen çıksana Işık bana yardımcı olur."

"H-hayır ben olmaz. Annen giydirsin." Ben engel olurken Melek teyze gülümseyip odadan çıktı.

"Beni neden her defasında utandırıyorsun," deyip homurdana homurdana yanına gittim ve hasta kıyafetini üzerinden çekiştirerek çıkardım.

"Ah," diye inleyince korku ile gözlerim irice açıldı.

"Canını mı yaktım? Canını yaktım işte," dedim korkuyla.

"Biraz daha kibar ol lütfen," dedi alayla. Ona gözlerimi kısarak baktım ve üzerine kazağını geçirdim. Alt tarafına da kalın dar eşofmanını giydirdim ve koluna girdim.

"İyiyim ben. Yürüyebilirim," deyip beni itse de engel oldum.

"Hayır."

"Çocuk muamelesi yapma bana," dedi. Bense sadece omuz silktim.

"Hadi," deyip yürümeye başladım. Kapıya kadar yavaşça yürüttüm. Daha sonra Gece hızlanmaya başladı.

"Yavaş ol biraz. Henüz tam olarak iyileşmedin." Beni takmadan yürümeye devam etti. Melek teyze bizi arabasına doğru yönlendirince Gece şöför koltuğuna yöneldi.

"Hop hop beyefendi arabayı ben kullanacağım," deyip ona fırsat vermeden sürücü koltuğuna geçti. Biz de arka koltuğa tabii.

"Anne sen Işıkla beni, benim evime götür. O bana bakacak birkaç ay," deyince nee! diye bağırmamak için zor tuttum kendimi.

"Tamam evladım." Bana neden kimse sormuyor?

"Ben anneme haber vermeliyim," dedim Geceye.

"Ben abine söylerim." O kadar mahçup oluyordum ki abimin yüzüne nasıl bakacaktım bilmiyorum?

"Peki."

"Birkaç parça eşyanı getirmesini de isteyebilirim."

"İyi olur," deyip sustum ve yol boyu konuşmadık.

••

Eve geldikten birkaç saat sonra Melek teyze gitmişti ve biz yalnız kalmıştık. Gece karnının aç olduğunu söyleyince ben de soluğu mutfakta aldım tabii. Ev yapımı mercimek çorbası yapıp yanına ekmek koydum ve tepsiyi içeri götürdüm.

"Gece!" Korkuyla yerinde sıçradı.

"Uyuma!" diye ikaz edip yanına oturdum.

"İçim geçmiş uyumuyorum," dedi esnerken.

"1 ay boyunca uyudun. Hâlâ nasıl uykun olabiliyor anlamıyorum," deyip tepsisini uzattım. Sol tarafımdaki ağrı arada bir bastırıyordu. Dikişlerimi zorlamamalıydım. Şükür ki kurşun sol karın boşluğuma gelmişti. Gerçi hâlâ o kurşunun nereden geldiğini bilmiyorum ya neyse.

"Sen yedirsene," dedi masumca. Başımı sallayıp onayladım. Ona doğru kayarken dikişlerim beni zorladı ve inledim.

"İyi misin? Ne oldu?" Gece panikle konuşmuştu.

"İyiyim sadece dikişlerim zorladı."

"Dikişlerin mi? O da ne demek?" Ah! Gece benim de vurulduğumu bilmiyordu.

"Sol karın boşluğumdan vuruldum. Nasıl oldu bir fikrim yok," dedim şaşkınca.

"Baba!" Tıslar gibi konuştu.

"Baban ne alaka?" diye sordum merakla.

"Onun silahından çıkan kurşun sana gelmiş olabilir," deyince ağzım açık kaldı.

"A-ama bu nasıl olur. Baban Anılı vurmaya çalışıyorsa o kurşunun benim olduğum yerde ne işi var?" diye sordum şaşkınca.

"Kurşun sekmiş belli ki." Ne yani beni vuran Duman Karayel miydi? Aman Tanrım!

"Ona bir şey demeyeceksin değil mi? Onun bir suçu yok sonuçta."

"Daha dikkatli olabilirdi. Ya sana bir şey olsaydı."

Laflarını öfkeyle söyledikten sonra kazağımın sol etek tarafını tutup kaldırdı ve yarama baktı.

"Lanet olsun. Bir de sana yemek yaptırdım," dedi kendine kızarcasına.

"Bir şeyim yok benim, iyiyim." Çorbasına ekmek doğrayıp bir kaşık uzattım.

"Annemin evindeki bir çalışanı temelli olarak buraya alacağım. Sen de hastasın dinlenmen gerek."

"Ben iyiyim Gece. Arada ağrıyor sadece. Ama yine de ben okula gidince sana yardımcı olsun diye birini çağırabilirsin." Kaşları çatıldı.

"Sen bu halde bir de okula mı gidiyorsun?"

"Evet mecburum," deyip bir kaşık daha uzattım. Yavaşça onu da yedi.

"Mecbur falan değilsin Işık. Rapor almadın mı?"

Hemen sorgulayıcı haline dönmüştü.

"İlk zamanlar tabii ki okula gitmedim, raporluydum. Ama son zamanlarda kendimi iyi hissettiğim için okula döndüm. Hadi sen sorgulamayı kes artık da yemeğini ye," dediğimde gözlerini belertti.

"Dilin çok uzadı senin bakıyorum," deyip tepsiyi kucağımdan alıp masaya koydu.

"Ne olmuş uzadıysa?"

"Uzamasın," deyip üzerime doğru eğildi.

"Çekil," deyip ittirdim ama çekilmedi. Yaram sızlıyordu.

"Canım acıyor çekil!" Sesimi yükseltince etkili oldu ve üzerimden kalktı.

"Ben... öyle bir anda oldu. Pardon," deyip benden daha fazla uzaklaştı. Tepsiyi alıp mutfağa götürdüm ve bulaşıkları yıkadım tam içeri geçecektim ki kapı çalınca kapıya koştum.

"Kim o?"

"Biz." Abimin sesini duyunca panik yaptım. Gece ve biz yalnız. Kapıyı açınca abim ve Sinemi gördüm.

"H-hoşgeldiniz." Sinem gülümseyerek içeri girdi. Abim de tabii.

"Al burda kıyafetlerin var hanımefendi," deyip içeri girdi. Sesinde iğneleyici bir tını yakaladım. Sinem ile içeri geçerken içerden Gecenin inlemesini duyunca içeri koştum. Abim Geceye yumruk atmıştı. Ama neden?

"Bu kardeşime tüm yaşattıkların içindi dostum," deyip koltuğa oturdu.

Ah tabi ya annem her şeyi anlatmıştı. Panikle Gece'nin yanına gittim ve gözüne baktım. Morarıyordu.

"Abi!" diye bağırdım sinirle.

"Haketti," demekle yetindi. Sinem ise abime öldürücü bakışlar atıyordu.

"Haklı," dedi Gece bana bakarken.

"Ben buz getireyim."

Hızla mutfağa girdim ve buzluktan buzluğu alıp içeri geçtim. Gecenin yanına oturup buzluğu gözüne tuttum.

"Eee daha daha nasılsın Gece."

Abim hâlâ iğneleyici bir ses tonu kullanıyordu.

"Bulut sikicem ebeni lan! Uzatma attın yumruğunu işte."

"O az bile lan sana."

Acaba annem Geceden borç aldığımı da söylemiş miydi? Umarım söylememiştir.

"Ayrıca ben Işık'a asla zarar verecek bir şey yapmadım," diye bağırdı. Bu muhabbetleri konuşmak cidden canımı sıkıyordu.

"Şu konuyu kapatalım lütfen," deyip Gece'nin yanına oturdum.

"Onca acıyı çeken sen değilmişsin gibi konuşuyorsun Işık!"

Abimin tıslar gibi konuşması moralimi bozuyordu.

"Abi yeter!"

"Yetmez. Sen benim kardeşimsin. Sana yapılan her şey ban-"

"Bulut yeter. Onu üzüyorsun!" İçinde bulunduğum duruma defalarca kez lanet okuyordum. Keşke öğrenmeseydi abim.

"Buna sen mi karar veriyorsun? O benim kardeşim elbette üzmüyorum onu."

"Ya lütfen kapatın şu konuyu, lütfen." Yalvarır gibi konuşmam üzerine abim konuyu kapatmıştı.

"Pekala Işık."

Şimdi de kimse konuşmuyordu. Ne bu tatsızlık?

"Eee abi siz Sinem'le nasılsınız?" Sorduğum soru üzerine abimin gözleri kocaman olmuştu ve de Sinem öksürük krizine girmişti.

"B-ben iyiyim Bulut'u  bilmiyorum."

"Ben de iyiyim abicim." Neden bu ikisi sürekli göz göze gelmekten kaçınıyor.

-Hadi gelin öğrenelim-
⬇️
⬇️
⬇️
⬇️

Sinem'in Ağzından (Dün akşam)

Evde yalnız oturmaktan gına gelmişti artık. Işık'a gitsem onun da morali bozuk. Bir de üstüne benimle uğraşmasın kız. Televizyona bir milyon kez izlediğim Aynı Yıldızın Altında filmini koymuştum. Bir milyon kez izleyip bir milyon kez hıçkıra hıçkıra ağlamıştım. Yine tam bir ağlama moduna gidecekken zilin çalması ile sövüp koşarak kapıya gittim.

"Kim o?"

"Ben!" Oha oha! Oha Bulut'un sesi mi o! Allahım!. Kapıyı açıp açmamak arasında savaş verirken bir yandan da üzerimi süzdüm. Minyonlu eşofmanlarıma lanet edip heyecanla kapıyı açtım.

"Aaa sen miydin?"

"Başka birini mi bekliyordun?" deyip cevap vermeme fırsat vermeden içeri geçti.

"Yok," diye mırıldandım arkasından.

İçeri geçtiğimde koltuğa kurulmuş ve patlattığım mısırları yediğini gördüm.

"Hayırdır akşam akşam Bulut abi," deyip kendimi tekli kanepeye attım. Abi mi!

"Abi de nerden çıktı?" derken yüzündeki ifade neden bana bu kadar seksi gelmişti. Ayrıca ses tonu da İngilizler gibi çıkmıştı. Tabii ya o kadar yıl İngiltere'de kalmıştı.

"Abi nereden mi çıktı? Ne diyeyim öyleyse?"

Oturduğu koltuktan kalkıp bana doğru yaklaştı.

"Bulut de canım de ne istersen onu de, abi hariç," deyip nefesini yüzüme üfledi.

"Canım niye diyecekmişim? A-a çekilsene üzerimden," deyip ittirdim.

"İnkar etme Sinem. Aramızdaki çekimi inkar edemezsin."

Tamam benim sana bir çekimim var zaten bunu ben de biliyorum ama ya senin? Allahım!

"N-ne ç-çekiminden bahsediyorsun? Kalk üzerimden," deyip bir ihtimal tekrar ittim.

"Sinem senden etkileniyorum."

Gözlerim şok ile açılırken kalbim pır pır etmeye başladı. O benden etkilendi! Demek ki karşılıksız değildi.

"S-sen ne diyorsun?" Anlamamazlığa vurmak, en sevdiğim...

"Duydun işte senden etkileniyorum. Seni gördüğüm günden beri aklımdan çıkmıyorsun. Aşık mıyım değilim. Seviyor muyum belki. Ama bana ait olmanı istiyorum. Sadece ben!" Sonlara doğru dudaklarıma iyice yaklaşıp bir nefeslik bir mesafe bıraktı. Gözlerimi teslim olmuşçasına kapattım. Az sonra yumuşacık dudakları benimkinin üzerine kondu ve kalbimin durduğunu hissettim. Hareket etmedi. Dudakları dudaklarımda asılı kalmıştı. Kıpırdamadı. Dudaklarını bastırdı.

"Eğer seni öpmemi istiyorsan benim ile ilgili düşüncelerini duymam gerek," deyince gözlerimi açtım ve hemen kendimi geri çektim.

"Of yok öyle bir şey çekil istemiyorum." Üzerime daha da abanınca kapana kısılmış gibi hissettim ve mırıldandım.

"Senden hoşlananskamxkum." Ben bile anlamadığım şeyler gevelemiştim

"Ha?"  dedi kaşları çatık bir halde.

"Dedim işte."

"Ben hiç bir şey anlamadım," deyip bir parmağını yanağıma koydu.

"Sen-den hoş-lan-ı-yor..." bitirmeme izin vermeden bu defa dudakları hırsla benimkini buldu. Dudaklarımı büyük bir iştahla emerken ellerimi ensesinde birleştirdim. Öpüşüne acemice karşılık verdim. Elbette ilk değildi ama ilk kez bu kadar yoğun hissetmiştim. Dudaklarından zor da olsa ayrılıp gözlerine baktım. Işıl ışıldı.

"Bu ne demek oluyor yani?" diye sordum çekingen bir sesle.

"Benim sevgilimsin demek oluyor."

Nefesimin boğazımda takıldığını hissettim. Şu an gerçek miydi?

"B-ben... senin bana bakabileceğini düşünmemiştim," dediğimde tek kaşını kaldırmıştı neden der gibi.

"Kardeşin yaşındayım çünkü," deyip dudak büzdüm.

"Yaş benim için bir ifade etmiyor," deyince içime su serpilmiş gibi derin bir nefes aldım.

"Peki öyleyse." Hâlâ inanamıyordum. Şimdi... biz... sevgili miydik? Aman Allah'ım bu çok güzel.

"Şey ben, kimsenin bilmesini istemiyorum," dediğimde şaşırdığını anlamıştım.

"Neden?"

"Biraz daha zaman geçsin herkese söyleriz kabul mü?" diye sordum masum bakışlar atarak.

"Bir öpücük verirsen elbette kabul," deyip sırıttı. Uzanıp yanağına bir öpücük bıraktım.

"Bundan bahsetmemiştim," deyince bana ne der gibi omuz silktim.

"Pekala senin dediğin gibi olsun," deyince sevinçle kollarımı boynuna doladım. Eğer bu adam benim sevgilimse ben de ona göre davranmalıydım.

DÜZENLENDİ ✔️

Herkes bu bölümde en beğendiği veya etkilendiği sahneyi buraya yazabilir mi?

Continue Reading

You'll Also Like

1.8M 126K 29
Onların kaderi yıllar önce yaşanmış tek bir gece sayesinde birleşti. Bir anda karşısına çıkan ve peşini bırakmayan Atmanlı aşireti genç kızın bütün s...
SARKAÇ By Maral Atmaca

General Fiction

1.3M 84.4K 7
"Delilerin sevdası hoyrat bir fırtına gibidir. Günün başında seni sarsan fırtına, gecenin şafağında ılık bir esintiye dönüşüp kaburgalarının arasına...
1.5M 69.5K 69
Herkes onun vicdanını yitirmiş, gözü dönmüş bir adam olduğunu söyledi. Beni kullandığını, sırf güç uğruna beni harcayacağını söyledi. Kimseye inanmad...
394K 20.5K 54
İyi bir eğitimci olmak için, çok çalışarak istediği şehre gelen Hazan Füruzan Tütün'ün hayali, ülkedeki en iyi okuldan başarıyla mezun olup kariyer...