Camdan Yumurta

De CrHPossitive

391K 38.8K 6.4K

10/04/2015 #1 Fantastik Çok eski zamanlarda, başka bir dünyada ejderhalar, insanlar, elfler ve daha bir sürü... Mais

Tanıtım
1. Bölüm •Oraya Kadar Zıplayabilir misin?
2. Bölüm •Hikayeci
3. Bölüm •Kasaba
4. Bölüm •Mahzen
5. Bölüm •Mektup
6. Bölüm •Hazırlık
7. Bölüm •Orman
8. Bölüm •Gella
9. Bölüm •Yumurtalık
10. Bölüm •Umut Seremonisi
11. Bölüm •Seçim
12. Bölüm •Gün ve Gece
13. Bölüm •Ohen
14.Bölüm •Uçuş
15. Bölüm •Eğitim
16. Bölüm •Kaya Parçası
17. Bölüm •Ödül
18. Bölüm •Birmah
19. Bölüm •O Sensin
20. Bölüm •Aynada ki Yüz
21. Bölüm •Yemin
22. Bölüm •Kefil
23. Bölüm •En Kötüsü
24. Bölüm •Dönüş Yolu
26. Bölüm •Savaş Part-1
27. Bölüm •Savaş Part-2
28. Bölüm •Düşen Krallar
29. Bölüm •Geri Dönüş
30. Bölüm •Başlangıcın Sonu (Final Bölümü)
Özel Bölüm 1 •Milurlar
Özel Bölüm 2 •Gençler (Yüz bin okunma özel)
Özel Bölüm 3 •Yüz Karası

25. Bölüm •Hazine

9.7K 1K 78
De CrHPossitive

YAZARDAN NOT: Merhaba pek sevgili canımlar. Sizlere söz verdiğim için bu kez elimden geldiğince hızlı yazmaya çalıştım ve iki haftadır bilgisayara pek ulaşma şansım olmasa da bölümü bitirmeyi başardım.

Final olmasını istemeyen yorumlarınızı okudum ancak ben kurgularımın tadında bitmesini isterim. Ancak finali bir sonraki bölümde yapmayacağım belki bir iki bölüm daha uzar. Yine de her şekilde otuzuncu bölümü göreceğimizi düşünmüyorum.

Hem Yumurta serisinin ikinci kitabını çıkarmak için de sabırsızlanmaya başladım.

Not bölümünü uzatıp sizleri sıkmayayım. Yorum ve oylarınızı unutmayın canımlar. *Ejderhalı yazar emojisi*

Fabtell kampımıza gelir gelmez bacakları artık onu taşıyamadığı için yere oturdu. Gözlerini ejderhalardan alamıyordu.

"Fabtell biraz dinlendikten sonra tekrar yola çıkman gerekecek. Senden istediğim şey biz Etsas'a saldırırken sizin gizlice Saray'a girmeye çalışmanız. Büyük ihtimalle içeride çok fazla muhafız vardır. Onları öldürürseniz bize çok yardımınız olur. Bir yerde tuhaf bir şeyler hissederseniz oradan uzak durun. Muhtemelen büyülü korumalar vardır orada." dedi Zawe.

"Tamam. Ben gidip kendi grubumu bu işe teşvik edeceğim, büyük bir ihtimal ile herkes katılacaktır. Diğer gruplara da bir şekilde haber verilmesini sağlayacağım. Daha sonradan onlar da bize katılır." dedi Fabtell ve devam etti.

"Ancak bir sorunumuz var. Saray'ın içine gizlice nasıl gireceğiz?"

"Orası işin en kolay kısmı." dedim. Hem Zawe hem de Fabtell şaşkınca bana bakarlarken konuşmaya başladım.

"Saraya giden gizli bir yol var. Aberac'ı ve Keto'yu kaçırdığımda o gizli geçidi kullanmıştım. Sarayın mutfağına daha doğrusu mutfağın kilerine giden bir yol. Ve girişi bu ormanın hemen sonundaki köyden. Oradan geçtikten sonra kendinizi direkt sarayın mutfağında bulursunuz. Ama Etsas'ın bu gizli geçitten haberi varsa büyük ihtimalle orayı kapatmıştır ya da daha kötüsü büyülü tuzaklar hazırlamış da olabilir." dedim.

"O gizli geçidin yerini kimler biliyordu?" dedi Zawe.

"Yalnızca üst düzey askerler ya da üst düzey asker olmak için eğitim gören askerler. Bir de mutfak çalışanları." dedim.

"Etsas tüm üst düzey askerleri öldürttü. Daha yeni asker olanların bazıları kaçmak zorunda kalıp halktan biri gibi davranmaya başladı, kaçamayanlarsa yine öldürüldüler." dedi Fabtell soğuk bir ifade ile.

"Hiçbir sorgulama olmaksızın mı öldürüldüler?" dedim hayretle.

"Evet. Etsas ona denk hiçbir gücün olamayacağını biliyor. Bu yüzden kimseyi sorgulamadı, albaylar ve onlara çok yakın olanlar hariç. Ama henüz bütün gücüyle albayları sorgulamamış diye duydum. Kral'dan ise haber alınamıyor. Etsas ona her ne yaptıysa kimse Kral'ı ne görmüş ne de onunla ilgili bir haber duymuş." dedi Fabtell.

"Peki hizmetçiler ve mutfak çalışanları? Etsas onları da değiştirdi mi?" diye beni esas ilgilendiren kısmı sordum. Kral'ı, Etsas'ı yendikten sonra düşünürdük.

"Hayır. Ancak hepsini sorgulamadı. Dediğim gibi ona denk bir gücün olamayacağını düşünüyor. Siz kaçtıktan sonra birkaç çalışanı sorguladı, onlar da sizin askeri mühimmat deposunda olan bir gizli geçitten saraya girdiğinizi söylemişler-"

"Ama orada zaten bir gizli geçit vardı! Yaklaşık bir yıl önce çöktüğü için kullanamamaya başladık ancak öncesinde aktif olarak kullanılırdı bizim eğitimlerimizde!" dedim heyecanla.

"Evet, Etsas oraya gidip bakması için birilerini göndermiş. Tünelin çöktüğünü öğrenince de sizin kaçarken bir şekilde orayı patlattığınızı düşünmüş." dedi Fabtell.

"Bu kadar şeyi nereden biliyorsun Fabtell?" diye sordum hayretle.

"Annem sarayda çalışıyor. Mutfaktaki gizli geçidi bilse bana söylerdi ancak bilmiyor olmalı. Etsas'ın odasını temizleyenlerden birisi annem, bugüne kadar birçok konuşmaya şahit olmuş. Eğer Etsas mutfaktaki gizli geçidi biliyor olsaydı annem muhakkak duyardı. Annem dahil birçok kişi çöken gizli geçidin tek gizli geçit olduğunu düşünüyor." dedi Fabtell gülümseyerek.

"Birkaç gizli geçit daha var, ancak çoğu sarayın bahçesine çıkıyor. Sarayın en içinde olan iki geçitten birisi mutfaktaki, diğeri kralın odasına yakın bir yerde ancak benim onu öğrenmeye henüz rütbem yetmiyordu. Keto dönünce ona sorabiliriz ancak orayı kullanmak güvenli olur mu emin değilim. Sonuçta Etsas'ın hemen dibine çıkmış olacaksınız." dedim.

"Etsas o sıralarda bizimle uğraşacak olduğu için bence güvenli olacaktır." dedi Zawe.

"İyi ama orada öldürülecek muhafızların sayısı da iki elin parmağını geçmeyecektir. Onları oraya göndermek gerekli mi gerçekten?" diye sordum şüpheyle.

"Esas orada çok fazla muhafız olacaktır. İçeriye girmelerini istememin esas nedeni: orada Etsas'ın gözünden bile ayırmak istemediği bir hazinenin yatıyor oluşu." dedi Zawe.

"Hazine mi? Hazineler bekleyebilir Zawe. Öncelikli olarak elimizde olan bir düzineyi geçmeyen adamı güvende tutmak ve olabildiğince fazla muhafızı öldürmelerini sağlamak." dedim yarı sinirli yarı hayret içinde bir ifade ile.

Bu nasıl büyüklükte bir hazineydi ki Zawe bile önemser olmuştu?

"Hayır Karel. Bu hazine bekleyemez. Tehlikeye atamayacağımız bir hazine bu."

"Neymiş bu hazine peki?" dedim meydan okurcasına.

"Etsas'ın birkaç yıl önce gizlice kaçırttığı ejderha yumurtaları. Tam yedi tane ejderha yumurtası!" dedi Zawe.

İklir, Ohen ve Birmah aynı anda kafalarını Zawe'e çevirip öfkeyle ayaklandılar.

"Nasıl? Ejderha yumurtalarını nasıl kaçırmaya cüret edebilir!" diye kükredi Ohen.

Fabtell hem Ohen'in cüssesinden hem de ilk kez duyduğu sesinden korkarak olduğu yerde geriye çekildi.

"Etsas henüz kötü yüzünü belli etmeden önce yumurtalara dounulması törenine öncülük edermiş. Yumurtalardan bir kısmı insanlara da dokundurulmak üzere sizin başkentinize getirilirmiş ve üç gün boyunca Etsas'ın ve diğer iki insan süvarinin gözetmenliği eşliğinde insanlara yumurtalar ellettirilirmiş. Etsas bir törenin son günü yedi tane ejderha yumurtasını alarak kaçmış, daha sonrasındaysa diğer iki süvarinin ejderhalarını öldürmüş. Bu benim doğumumdan hemen sonraki yıl yaşanmış bir olaymış, hatırlayamayacağım kadar küçükmüşüm o zamanlar. Ancak Kaunos hatırlıyor, bana sık sık anlattığı bir olaydı bu." dedi Zawe.

"Neden daha önce bahsetmedin?" dedim yarı üzüntülü yarı meraklı bir şekilde.

"Etsas'a yakın olanlardan bir süvari, Etsas ona ihanet etmeden önce, Etsas'ın ejderha yumurtalarını çoktan yok ettiğini söylemiş. Ama bence yok etmedi, yani risk alıp oraya bakmaya değeceğini düşünüyorum." dedi Zawe.

"Kesinlikle değer." diyerek onayladım ve devam ettim.

"Ancak Fabtell'ın daha çok kişiye ihtiyacı olduğu kesin. Eğer ejderha yumurtalarını yok etmemişse başına hem büyülü engeller hem de çok sayıda muhafız dikmiş olmalı." dedim.

"Eğer o yumurtalara zarar verdiyse..." dedi İklir yakıcı bir öfke ile.

"Elimizde olanla şansımızı denemeliyiz." dedi Zawe.

"İyi ama onları ölüme gönderemeyiz!" dedim sinirle.

Sonra hafif şaşkın hafif mahcup bir ses tonuyla devam ettim.

"Kusura bakma Zawe. İklir hakikaten büyük bir öfke içerisinde ve duyguları bana fazlasıyla yansıyor."

"Sorun değil. Onları ölüme göndermemek konusunda haklısın. Yumurtaları kurtarmak için insan hayatını hiçe sayamam." dedi ve kısa bir süre düşündükten sonra

"Peki öyleyse şöyle yapalım. Siz oraya gidin ve olabildiğince gizli kalarak etrafı kolaçan edin. Eğer bir odanın dışında tuhaf bir şeyler hissederseniz ya da çok muhafız varsa ya da her ikisi birden mevcutsa o zaman bize haber vermeye dönün. Etsas'ı yenebilirsek oradaki büyüleri kaldırır ve ejderha yumurtalarını kurtarırız." dedi Zawe.

Hepimiz bu fikirde anlaşınca ben bildiğim gizli geçitlerin hepsini Fabtell'a anlatmaya başladım. Kısa bir süre sonra avdan dönen Keto'da bana katıldı ve benim bile bilmediğim gizli geçitlerin yerini detaylıca anlattı. Saat gece yarısına gelirken Fabtell aramızdan ayrılmak ve planı arkadaşlarına anlatmak için ayaklandı.

"Enerjin oldukça düşük durumda, uyumayacağını da hesaba katarsak sana biraz enerji aktarmamız iyi olacaktır." dedi Zawe ve ayağa kalkarak elini Fabtell'ın omzuna koyarak gözlerini kapattı.

Zawe'in kapalı gözlerinden hafif bir parıltı geçtikten sonra Zawe gözlerini açtı. Fabtell eskisinden çok daha iyi görünüyordu. Şimdi eski günlerden tanıdığım enerjik, güçlü Fabtell gibiydi.

"Eh öyleyse yolun açık olsun Fabtell." dedi Elflerin uğurlu saydıkları kelimelerle.

Fabtell bir an şaşırsa da sonradan o da

"Esas sizin yolunuz açık olsun. Etsas'ın zulmü başlayalı kısa bir süre olmasına rağmen birçok insan öldü. Ondan bugün kurtulamazsak bir daha asla kurtulamayız, bütün umudumuz sizsiniz." dedi.

"Elimizden gelenini de ötesini de yapmaya çalışacağız." dedi Keto ciddi bir ifade ile.

"Eh, umarım yarın bu saatlerde hepimiz hala canlı oluruz." dedi Fabtell ve kısa bir el sallamadan sonra arkasını dönüp yürümeye başladı.

"Bir dakika Savaşçı Fabtell." dedi Birmah yattığı yerden kalkarak.

Fabtell hafifçe korkarak durakladı. Birmah yavaş üç adımla Fabtell'ın yanına ulaştıktan sonra kafasını eğerek Fabtell ile göz göze geldi. Birmah Fabtell'a gittikçe yaklaşırken Fabtell kaçmak istiyor ancak başaramıyor gibi duruyordu. Sonunda Birmah burnunun ucunu Fabtell'ın alnına dayadı ve

"Kendini zulmün durması için feda edenlerdensin Savaşçı. Ejderha uğuru gireceğin savaşlarda seninle olsun. Kılıcın keskin, zırhın sağlam olsun." dedi.

Birmah sözlerini bitirir bitirmez ortama kısa süreliğine bir dinginlik çöktü. Sanki onun sözlerinin bir bağlayıcılığı var gibiydi. Sanki doğa, biraz önce Birmah'ın sözlerine şahit olmuş ve bağlayıcılığını kabul etmiş gibiydi.

Fabtell sonunda geri çekilerek saygıyla Birmah'a baktı ve

"Teşekkür ederim, sayende kendimi daha güçlü hissediyorum artık." dedi.

Birmah başını sessizce geri çekti ve

"Yolun açık olsun Savaşçı." dedikten sonra eski yerine dönerek yere yattı, birkaç saniye sonra uyumaya başlamıştı bile.

Fabtell kısa bir şaşkınlığın ardından tekrar yola düştü.

"Bir- iki saatlik uyumanın ardından biz de yola çıkalım." dedi Zawe.

Başımı sallayarak onu onayladıktan sonra İklir'in yanına gidip sırtımı ona dayayarak oturdum.

İklir zihnen hafif bir uyanmayla benim varlığımı fark ettikten sonra eskisinden daha da derin bir uykuya daldı.

Uyumaya çalışmama rağmen içimde başlamaya yüz tutmuş heyecanla karışık korku buna engel oluyordu. Kaybedebileceklerim o kadar büyüktü ki korku beni yavaş yavaş ele geçirmeye başlıyordu. Ancak ne kadar korksam da bunun savaşmama engel olacağını da düşünmüyordum.

Babam her zaman korkusuz bir askerin iyi bir savaşçı olamayacağını söylerdi. Korkusuz olanlar mantıksız kararlar alırdı. Eğer kaybedecek bir şeyin yoksa, eğer seni hayata bağlayan hiçbir şeyin yoksa ölmekten korkmazdın. Ve ölmekten korkmamak sana mantıksız kararlar aldırırdı, böylece büyük işler yapamadan ölmüş olurdun. Ancak korkacak şeyleri olanlar kendilerini koruyarak daha fazla mücadeleye girme şansı elde ederlerdi.

'Biraz uyumalısın.' dedi Zawe zihnime bağlanarak.

'Uyuyamıyorum.' dedim.

'Ben de.' dedi Zawe.

Ayrıca Keto'nun da bilinci açıktı. Her birimiz kendi yaşamlarımızdan ziyade birbirimiz için endişe ediyorduk. Eğer bir saat sonra gireceğimiz savaşta içimizden birine bir şey olursa sarılması imkansız yaralara sahip olacaktık. Yüz yıllar boyunca taşıyacağımız derin yaralar olacaktı.

İklir burnundan dumanlar çıkartarak

'Kes şunu. Size bir şey olmasına asla izin vermeyeceğiz. Kendi yaşamınızı bize bağlı hale getirmeseydiniz kazanma şansımız artacaktı.' dedi.

'Sen olmasaydın yaşamamın anlamı kalmazdı. Verdiğim karardan oldukça memnunum.' dedim.

İklir burnundan bir kez daha duman çıkartsa da sessiz kaldı. Kısa bir süre sonra

'Uyu Süvarim.' dedi ve ben daha ne olduğunu bile anlayamadan gözlerim ağırlaşmaya, bilincim kapanmaya başladı.

'Karel, artık kalkmalısın, gitme vakti geldi.' dedi İklir zihnime dokunarak.

Gözlerimi zar zor açtım, uyuyalı henüz bir saniye olmuş gibi hissediyordum. Yapacaklarımızı düşündükçe vücuduma dolan heyecan sayesinde hızlıca eşyaları hazırladım. İklir'e eyeri geçirdikten sonra yanımızda olan ufak birkaç eşyayı da eyerin heybesine koyduktan sonra geri çekilip İklir'e baktım ve

"Dinlenmiş gözüküyorsun." dedim.

'Evet, uyumak ve Süvari Keto'nun getirdiği etleri yemek beni kendime getirdi. Kanatlarım fazla uçmaktan ağrıyor ama önemli bir şey değil.' dedi.

"İki saat sonra gün doğmaya başlayacak. Biran önce yola çıkalım." dedi Zawe.

Hem Zawe hem de Keto benim kadar heyecanlı duruyorlardı. Hiçbirimiz konuşmadan ejderhalarımızın üzerine bindik ve havalandık.

Zaten az olan yolumuzu büyük bir hızla kat ederken söyleyecek çok şeyim olmasına rağmen sessiz kaldım. Duygu bağım olan İklir'e bile bir şeyler söylemeye çekiniyordum.

İçimdeki sıkıntıyı paylaşmak ve belki de son kez iyi dileklerde bulunmak için kelimeler dudaklarımın ucuna kadar geldi ancak kendimi bir şekilde durdurdum. Konuşursam yapacağımız şey daha gerçek gelecekmiş gibi hissediyordum. Düşündükçe üç yavru ejderha ve iki bilgisiz gençle bir elfin yenebileceği bir savaş olmayacağını daha iyi kavrıyordum. Konuşursam, gireceğimiz savaş daha da gerçekçi olacak ve belki de korkudan aklımı kaçırmama neden olacaktı.

Hem konuşmamaya hem de konuşmaya korktuğum birkaç dakikanın ardından İklir'in inişe geçtiğini hissettim. Korku dev bir el gibi kalbimi sıkıştırmaya başlarken Zawe zihnime dokunarak

'Sakin ol. Kazanma şansımız neredeyse hiç yok, bunu biliyorum. Ancak Etsas'ın daha fazla işkence çektirmesini ve can almasını istemiyorsak onunla karşılaşmak zorundayız. Kurtaracağımız, en azından kurtarmaya çalışacağımız insanları düşün.' dedi.

Derin bir nefes alarak Zawe'in dediklerini düşündüm. Büyüdüğüm sokakları, babam sayesinde sık sık girdiğim sarayın içini, birlikte antrenman yaptığım asker arkadaşlarımı, evimi, babamı... hepsi Etsas yüzünden çok değişmişti. Artık eskisi gibi mutluluk taşmıyordu şehrimizden, bunu buradan bile hissedebiliyordum.

Her şeyi eski haline döndürmek için oldukça ufak bir şansım vardı. Gerçekten ufak bir şanstı, evet. Ama en nihayetinde bir şansım vardı.

'Teşekkür ederim.' diye fısıldadım Zawe'in zihnine. 

Geçtiğimiz ayda hepimiz yoğun eğitimlerden bitap düştüğümüzden Zawe'in bana beni sevdiğini söylemesinin üzerine tekrar böyle bir an yaşayacak fırsatımız olmamıştı ancak her zaman bana desteğini hissettirmişti. 

Antrenmanlarda yorgun düştüğüm anda gönderdiği ufak enerjilerde, yemek yiyemeyecek kadar yorgun hissettiğimde beni yemeye zorladığında, öğrenmekte zorlandığım şeyleri ısrarla tekrar tekrar anlatarak bana yardımcı olmasında, babam için ağladığım anlarda benim için sessizce yanımda olmasında... Tüm bu anlarda onun desteğini ve beni önemsediğini hissetmiştim, tıpkı İklir'in söylediği gibi Ohen'in artık beni de gözetmesinde de Zawe'in bütün duyguları vardı.

İşte şimdi bile, muhtemelen hepimizin öleceği, Zawe'i aslında hiç ilgilendirmeyen bir savaşta, bizimle birlikte ölmeye gelirken dahi bana destek oluyordu.

Zawe teşekkürüme karşılık hafifçe gülümsemekle yetindi.

"Buraya neler yapmışlar böyle?" dedi Keto öfkeyle.

Keto'nun sözleri üzerine aşağıya dikkatlice baktım, birçok ev yıkık dökük haldeydi. Bazı insanlar sokaklarda yatıyordu, meydanda asılmış insan bedenleri duruyordu. Asılı olan, Etsas'ın hoşuna gitmeyen bir davranışı yaptığı için öldürülerek cezalandırılan, o kadar fazla insan vardı ki bu kadar insanın ölmüş olması içimi hem tarifi imkansız bir öfke ile dolduruyordu hem de bir o kadar çaresiz hissetmeme neden oluyordu.

Kim bilir ne kadar aile, bazıları çoktan çürümeye başlamış bu bedenler için yas tutuyordu. Kim bilir Etsas'ın bir anlık öfkesi yüzünden kaç aile bir daha asla kapanmayacak yaralar almıştı? Kim bilir o bedenlerin arasında kaçı tanıdığım insanlardı? Kaçı birlikte antrenman yaptığım askerlerdi? Kaçından alış veriş yapmıştım? Kaçıyla aynı sıralarda oturmuştum?

Büyük bir sinir ve kemiklerimin içine kadar işleyen bir hayal kırıklığı ile gözlerim dolarken kendimi aşağıya bakmaktan da alıkoyamıyordum.

"Onu yok edeceğim." dedi Keto sesine yansıyan oldukça yoğun bir nefret duygusu ile.

"Önce ben yok etmezsem." dedim sinirden titreyen ellerim ile İklir'in pullarını sıkı sıkı kavrarken.

"Belki bilmek istersiniz diye söylüyorum, insanlar bizi fark etmeye başladılar." dedi Ohen hepimizin zihnine.

"İyi niyetli olduğumuzu bildikleri konusunda şüphelerim var." dedi İklir aşağıdaki insanlara bakarak.

"Belki de onlara haber vermeliyiz. Hem böylece Etsas'a karşı savaşmak isteyenlerin desteğini alabiliriz." dedi Keto.

"Keto, halkı tehlikeye atamayız." dedim başımı iki yana sallayarak.

"Bu tehlikeye atmak değil Karel. İsteyenlere savaşmaları için bir seçenek vermezsek yanlış olur. Eğer ben halktan biri olsaydım ve bana savaşma şansı verilmeseydi kendimi gerçekten kötü hissederdim. Üstelik Etsas bu insanlara bu kadar fazla kötülük yapmışken bu şansı vermemek çok büyük bir adaletsizlik olur. Onların alınacak intikamları var." dedi Keto.

"Bence de Keto haklı. Zaten kimseyi zorla savaşa sürüklemiyoruz, aksine insanlar zarar görmesinler diye gecenin bu saatini seçtik. Uyanık olan ve bizi gören insanlardan bize destek olmak isteyen olursa onlara neden bu şansı vermeyelim ki?" dedi Zawe.

"Siz öyle diyorsanız, öyle olsun." dedim.

Dediklerinde haklılık payı olduğunu biliyordum. Ve katılan her insanın bize yardımı olacağını da biliyordum ancak masum insanların zarar görecek olması beni üzüyor ve endişelendiriyordu.

Ejderhalarımız, evsiz insanların birçoğunun topluca uyuduğu açıklığa doğru hızla inerken uyumayan insanlar korku dolu çığlıklar atarak kaçışmaya başladılar. Ejderhalarımız yeri sarsan bir iniş yapınca uyuyan birkaç insan da uyanarak çığlık atmaya başladı.

"Sakin olun!" dedi Keto bağırarak ve devam etti.

"Ben Albay Enol'un oğlu Keto, bu kız kardeşim Karel ve bu da Elf Prensi Zawe. Etsas ile savaşmak için geldik!"

Yakınımızda olan birkaç insan kaçışmayı bırakıp diğerlerine seslendiler ve sonunda herkes bizi dinlemeye başladı.

"Bu gece, yani birkaç dakika sonra Etsas'a saldıracağız. Bu Etsas'ı devirmek için tek şansımız. O henüz buraları tam anlamıyla ele geçirememişken onu biran önce buralardan defetmeliyiz. Bu amaçla ejderhalarımızın desteği ile buraya geldik. Eğer bize katılmak isteyen olursa Saray'da Etsas'a saldırıyor olacağız!" dedi Keto.

Keto sözlerini bitirir bitirmez yerden havalanarak Saray'a doğru uçmaya başladık. Bizim geldiğimizin haberini birkaç dakika içerisinde almış olan Etsas muhafızlarının bazılarını Saray'ın bahçesinde konuşlandırmıştı bile.

Okçular oklarını çekerken kendime ve İklir'e ufak bir koruma büyüsü yaptım. İsabet edecek birkaç ok için bu büyü yeterli olurdu. Ancak Etsas veya ejderhası Subarm karşısında bu büyünün en ufak bir şansı yoktu. Onlar kendilerini gösterme zahmetine girince daha güçlü ve bizi çok daha fazla yoran büyüler yapmak zorunda kalacaktık.

Her birimiz yay ve oklarımızı alarak yerdeki muhafızlara karşılık vermeye başladık. Yeni Süvari yeteneklerim sayesinde her attığım ok hedefini buluyordu. Muhafızların okları ise daha hiçbirimize denk gelmemişti. 

Haftalardır ejderhalarımızın da aldığı dövüş ve uçuş eğitimi sayesinde ejderhalarımızın yaptığı manevralar sayesinde okçuların herhangi bir şansı olmuyordu. Henüz büyülerimize iş bile düşmemişti.

Öldürdüğümüz her muhafızın yerine Saray'dan çok daha fazlası çıksa da bize zarar veremeyecek kadar az kişiydiler. Onlar da bunun bilincinde olmalarına rağmen Etsas'tan, bizden korktuklarından çok daha fazla korkuyorlardı.

Birkaç dakikada bahçede duran muhafızların birçoğu artık ölmüştü, kalanları ise Saray'ın içine saklanmışlardı. Ancak buna sevinmek için fırsatımız olmadı. Çünkü Saray'ın kocaman kapıları açıldı ve içinden tek başına bir adam çıktı. Adam orta boyluydu, simsiyah dik saçları vardı ve kötücül bakışları. Bu adam Etsas'tı.

"Ejderhası nerede?" diye sordu Zawe sessizce.

Tam da Zawe'in bunu sormasını bekliyormuş gibi gökyüzünden tüylerimizi diken diken eden bir kükreme geldi. Subarm geliyordu.

Continue lendo

Você também vai gostar

16.7K 912 5
At havaya; yazı gelirse sağa , tura gelirse sola... Her şey bir bozuk paranın, yağmurlu bir günde, düşüp kaybolmasıyla başlamıştı. Dünyaya ait ol...
3K 297 12
Minho ile yakın olan Hanji,ifşalandıkları için sevgili olmak zorunda kalırlar UMARİM BEGENİRSİNİZ YAZİM YANLİSLARİ OLABİLİR 💌
836 166 16
Sonsuz olduğu düşünülen bir okyanusa şeytanın son parçası düşmüş derler, bunun sonucunda o parçanın suya değdiği an yok olduğunu anlatırlar. Bundan ç...
3.4K 773 23
tamamlandı. × "Bir yıkımın altında kaldım. Yıkılan ise benim içim." × 28.02.2020, Cuma 20.06.2020, Cumartesi 10.06.2020, Çarşamba × @siwien'e