Keyifli okumalar. Satır arası yorumlarınızı bekliyorum.
••
İnsan coşkunluk anlarında olabildiğince bencildir. O dakikada kendisinden daha ilginç daha çekici bir konu olabileceğini düşünmez dünyada.
-Tolstoy
••
Annem hep sünnet olmayan erkeğe adam denmez derdi. Abim sünneti geç olmuştu. Annem her gün aynı şeyi tekrarlıyordu. Beynime kazınmış. Şu an da bunu düşünüyordum. Gece sünnet olmamıştı. O nasıl olur da?Düşünmek istemedikçe aklıma geliyor. Bir türlü çıkaramıyorum zihnimden.
Yatakta hafif kıpırdanınca gözlerimi yumdum. Yanağımda parmaklarını hissettim. Hafif hafif geziniyordu. Parmakları dudaklarımın üzerinde durunca kalbim tekledi. "Uyumadığını biliyorum." Gözlerimi açtım. Koyu kahve gözleri gözlerimdeydi. Bir şey söyleyemedim. Aklım hâlâ dün gece öğrendiğim gerçekteydi. Bana neden bu kadar geç söylemişti ki?
"Işık artık şunu düşünmeyi kes!" Nasıl anlamıştı onu düşündüğümü. Tabii ya onun gizli bir yeteneği vardı. Buna emindim artık. Çünkü bunun başka bir açıklaması olamazdı.
"Gece... benim aklımdan çıkmıyor. Hâlâ inanmak istemiyorum," diye doğruları söyledim.
"Işık bu kadar büyütme," deyip beni koltuğunun altına aldı.
"Gece..."
"Yine ne var, söyle!"
"Biz şimdi... şey... hane... sünnetsiz... offf anla işte," derken çoktan kızarmıştım. Gecenin eşsiz kahkahası kulaklarımın pasını silerken gözlerim bayram etsin diye onu izledim. Gülmek bir insana ancak bu kadar yakışabilirdi.
"Sen... benimle sevişmek mi istiyorsun?" dedi imayla.
"Evet... yani hayır, şey işte," diye geveledim.
"Anladım ben seni," deyip sırıttı.
"Ya offf!" diye bağırıp kolunun altından kurtulmak istedim. Ama izin vermedi.
"Otur şöyle konuşalım," deyip beni yatağa bastırdı.
"Ne konuşacağız?"
"Sevişmek..." deyip pis pis sırıttı.
"Asla öyle bir şeyi aklından bile geçirme. Bir ihtimal vardı o da yok oldu. Ben sünnetsiz bir erkek ile asla..." deyip sustum.
Yüzünü bana yaklaştırıp fısıldadı.
"Asla, asla deme." Ve yataktan kalkıp banyoya girdi. Offf! Lanet olsun. Ben bu adamla ne yapacaktım?
••
Evde bir karmaşa, curcuna... Fredy ile Gece
Fenerbahçe-Beşiktaş maçı için hazırlık yapıyorlar. Sanki onlar oynayacak.
"Kusen, sen bisim çeresleri getir," diye emir veren Fredy'nin icabına Gecenin bakmasını umdum ama o oralı bile olmadı. Şu an maçın kadrosu ile ilgileniyordu.
"Hay sikeyim! Yine Volkan'ı almamış kaleye yavşak," deyip koltuğun başlığına elini vurdu.
"Gece hiç şansınıs yok. Gömeceğis sise." Gece ani bir hareket ile Fredy'nin ensesine geçirdi.
"Sana bir gömerim feleğin şaşar!" Onların bu kavgalarını izlemek komik olsa da benim ders çalışmam gerekiyordu.
"Gece, Fredy, ders çalışmam lazım ve sizin kavgalarınızı dinleyemem. Biraz sessiz olun," deyip merdivenleri tırmanmaya başladım. Çalışma odama girip romanımı çıkardım. Yapmam gereken şey şuydu. Bu romanı baştan sona okuyup kendi kurgum ile değiştirmek... Aman Allahım bunları nasıl yapacaktım? Önce romanı okumam şarttı. Kitabı açıp okumaya başladım.
"Ayağını sikiyim senin!"
"Lan kaldırssana götünü pesvenk." Gece ve Fredy'nin bağırışları yüzünden konsantre olamıyordum bir türlü. Okuduğum paragrafı defalarca kez tekrar okuyordum. Nihayet onuncu sayfaya ulaştım. Ama hiçbir şey anlamamıştım. Aşağıdan sesler kesilmiyordu. Merdivenleri bir hışım inmeye başladım.
"Ya, şu çenenizi bir kapatın! Hiçbir şey anlamıyorum."
İkisinin de gözleri beni buldu ve aynı anda ekrana geri döndü. Az sonra yine küfür etmeye başladıklarında tekrar bağırdım.
"Ya yeter! Susun artık," deyip saçlarımı çekiştirdim. Onlar beni iplemezken ben sinirli bir şekilde televizyonun önüne geçip ekranı kapattım.
"Işık çekil şurdan!"
"Kusen çekil beğ!"
"Işık çek- ananı sikeyim gol oldu!" deyip koltuktan sinirle kalkınca koşarak ondan uzaklaştım. Anın siniri ile beni yerle bir ederdi.
"Yaaa Gece gömdük sise gördün mü?" Fredy nispet yaparken Gece sinirle soluyordu.
"Çık git gözüm görmesin seni," diye tısladı bana bakarak. Hayır yani abartıyor! Bir şey yapmadım ki.
"Aman tamam be," deyip odaya çıktım. İnsanda kafa bile bırakmıyorlar.
Cam kenarına ilerleyip dışarıyı izlemeye başladım. Kar taneleri yavaş yavaş yere iniyordu. Muhteşem, aynı zamanda eşsiz bir görüntüydü. Muazzam. Bahçe karla kaplıydı. Şimdi o karda oynamak vardı. Acaba inse miydim? Yok yok, sonra hasta falan olurum bir de hastalıkla uğraşmayayım. Kendi kendime çelişkiye düşmüştüm. Daha sonra yatağa girdim. Gece gece üşümek istemiyordum. Yatak da soğuktu. Yorgana sıkı sıkı sarınıp uykumu bekledim. Bekledim ama gelmiyordu. Koyunları bile saymaya başladım artık ama yok. Bana mısın demiyor. Yatakta oturur pozisyona geldim. Uyku da tutmuyor ki. Aşağıdan gelen bağırışlar da cabası. Fredy'nin sevinç çığlıkları, Gecenin küfürleri, aman Allah'ım insanda kafa bırakmıyorlar. Tekrar uzanır pozisyona geldim yatakta. Sesler bir an için kesilir gibi oldu ve sonra Gece'nin bağırışı.
"Adamsın adam!" Sanırım gol olmuştu. Gece bu kadar sevindiğine göre... telefonumu elime aldım belki biraz oyalanırım diye ama bomboştu. Hiçbir şey yoktu. Şimdi Gecenin telefonu olsaydı onu karıştırırdım ama kıçından ayırmıyor ki telefonunu. Ne varsa artık içinde. Hazine mi saklıyor acaba? Sıkıntıdan tırnaklarımı yemeye başladım. Ders çalışsam kafam almıyor, yatsam uyuyamıyorum. Ben de bir garibim. Odadan çıkıp aşağı indim. İkisi de pür dikkat ekranı izliyordu. İkinci yarının sonlarındaydı maç. Ve Beşiktaş öndeydi. Fenerbahçe bir penaltı kazanmıştı. Gece bütün dikkatini televizyona vermiş penaltıyı bekliyordu. Oyuncu topa vurdu ve... direk.
"Ayağını sikiyim senin, orospu ço-"
"Gece!" diye tısladım dişlerimin arasından. Sinirle koltuktan kalktı ve sehpayı tekmeledi. Fredy garibim maçı kazanmış olmalarına bile sevinemiyordu. Sessizce yaşıyordu sevincini.
"Gece sakin ol," deyip koltuklardan birine kuruldum.
"Valla Gece abartttıyyorsun." Gece Fredye öyle bir bakış attı ki, bende de etki yarattı. Kumandayı alıp kanalı değiştirdim. Sevdiğim diziyi görünce o kanalda durdum.
"Işık gidip dersini çalışsana sen." Hey hey! Dersini çalış da ne demek? Bana ne zaman çalışıp ne zaman çalışmayacağımı o mu söylüyordu?
"Yoo," dedim.
Cevap bile vermedi ve sinirle yukarı çıktı. Fredy de sevinç içinde keyif duşu almaya karar verdi ve odasına çıktı. Salonda yalnız kalınca dizimi izlemeye döndüm. Uzun zamandır izlediğim tek diziydi. Aslında pek dizi izlemezdim ama bunu izliyordum işte. Yarım saat boyunca kesintisiz izledim daha sonra sık sık reklam vermeye başlayınca sinirlendim ve televizyonu kapatıp yukarı çıktım. Odaya girdiğimde Gecenin yatakta uzanmış MacBook'u ile ilgilendiğini gördüm. Dolabıma ilerleyip içinden bir eşofman takımı çıkardım ve giydim. Geceye göz ucuyla baktığımda bana zerre bakmadığını gördüm. Ne var o ekranda acaba? Ağır adımlarla yatağa yürüdüm ve kendimi yatağa bıraktım. İki kere havaya zıpladım ve daha sonra hareketsiz kalabildim. Kafamı bilgisayar ekranına uzattım. Anlamadığım şekilde bir sürü yazılar vardı. Gece bir kaçının üzerimi renkli kalemler ile çiziyordu. Hiçbir şey anlamıyordum. Ne yapıyordu acaba? Sormak istemedim. Çünkü maçın siniri hâlâ üzerindeydi. O yüzden sessiz kalmayı tercih ettim. Başımı omzuna yaslayıp gözlerimi yumdum. Benim için kolay gelen bir uyku olacaktı. Çünkü epey yorulmuştum. Ne yaptım da yoruldum acaba? Okul beni cidden yoruyordu.
••
"Gençler burada mısınız?"
Profesörün sesi ile kendime geldim. Derse odaklanmamıştım bir türlü. Yarın gireceğim bir sınav vardı ve ben dersi dahi dinlemiyordum. Odaklan Işık. Odaklan. Kendi kendime emirler verip profesöre döndüm. Dersi anlatmaya devam ediyordu. Amfide gözümü gezdirdim. Herkes pür dikkat profesöre odaklanmıştı. Bir ben dinlemiyordum sanırım. Lise gibi değildi. Her şey daha zor daha karmaşıktı. Profesör dolu dolu geçen saatlerden sonra derse ara verdi ve ben nihayet amfiden çıkabildim. Aşağı kattaki kantine inip kendime sıcak bir kahve aldım. Dışarıda kar vardı. Kış ayı epey çetin geçeceğe benziyordu. Evden dışarı çıkmama imkan yoktu. Okul-ev. Telefonumun melodisini duyunca montumun cebinden çıkardım ve aramayı cevapladım.
"Efendim?"
"Abicim?"
"Abi, hayırdır bir şey mi oldu?"
Telaştan hızlı konuşmuştum.
"Hayır abicim bir şey olmadı. Hafta sonu dönüyoruz onun için aradım." Duyduğum şey ile gözlerim kocaman açıldı. Şok olmuştum adeta, şok.
"S-sen ciddi misin?"
"Ne o üzüldün mü?" dedi alayla.
"Hayır, hayır çok sevindim ben," derken kahkaha atmıştım. Dönüyorlardı işte. Dönüyor-lar...
"Abi, yoksa... sen de mi?" diye sordum merakla.
"Evet abicim ben de dönüyorum," dedi benim gibi neşeyle.
Aldığım bu mutlu haberden sonra günüm oldukça güzel geçti. Lakin eve gelince beni bir sorun bekliyordu. Gece...
Ben ona nasıl diyecektim bunu? Artık aynı evde kalamazdık. Hatta benim bir an önce kendi evime dönmem lazımdı. Sonuçta evi temizlemem şarttı. Babamın sağlığı açısından.
Bir yandan içim kıpır kıpır heyecanlıyken diğer yandan buruktum. Geceye nasıl söyleyecektim bilmiyordum. Kabullenmesi zor olacaktı bunu biliyordum. Akşam yemeğine çok az bir süre kala Gece eve gelmişti. Yüzündeki ifadeye bakılacak olursa sinirli değildi. Belki şu an söylemeliydim. Daha sonra daha fazla zorlaşırdı. Yemeğe geçmeden önce Geceye seslendim.
"Gece." Gözlerini çok kıymetli telefonundan ayırıp ne var der gibi başını salladı.
"Abim aradı..." duraksadım.
"Eee."
"Hafta sonu... dönüyorlarmış," dediğim zaman sertçe yutkunduğuna şahit oldum.
"Gidecek misin yani?" derken sesi elinden oyuncağı alınmış bir çocuk gibi çıkıyordu.
"Gideceğim," dedim.
"Gitmek istiyor musun peki?" dedi bu defa. Gerçekleri söylüyorduk değil mi Işık?
"İstemiyorum ama mecburum," dedim.
"Peki," dedi kısaca. Bu kadar kolay kabullenmesini beklemiyordum ve bir miktar kırılmıştım.
"İtiraz etmiyor musun?"
"Etsem de bir şey değişmeyecek gideceksin işte," deyip koltuktan kalktı ve mutfağa geçti. Üzüldüğünü anlamıştım ama mecburdum. Peşinden ben de girdim mutfağa. Hazır olan sofraya oturup yemeğimi yemeye başladım. Geceye baktığımda yemeğini yemediğini gördüm. Boş boş bakıyordu.
"Gece." Başını tabaktan ayırıp bana baktı.
"Ben gitmek istemiyorum. Gerçekten... ama biliyorsun. Anla lütfen beni," diye yalvardım.
"Anlıyorum ben seni," dedi gözlerimin içine içine bakarken. Resmen mavilerimi dövüyordu kahveleri.
"Peki neden bir anda soğudun?" diye sordum.
"Işık... bilmemen gereken şeyler var daha fazla kurcalama. Git ailen ile huzur içinde yaşa," deyip masadan kalktı ve yukarı çıktı. Bilmemem gereken şeyler de ne demek? Yine ne oluyordu? Yemeğimi bitirmeden yukarı çıktım arkasından. Üzerini değişiyordu. Arkasından gidip omzuna dokundum.
"Bilmemem gereken şeyler de ne demek?" diye sordum sakince.
"Bilmemen gereken şeyler demek." Beni resmen geçiştiriyordu.
"Gece! Beni geçiştirme ve bana cevap ver!" Gözlerinde varlığını belli eden öfke beni bir nebze korkutmuştu.
"Bana emir verme! Bilmemen gerek diyorsam bilmeyeceksin," diye bağırdı ve yatağa girdi. Delirmek üzereydim. Yine kapalı bir kutu gibiydi. Ne saklıyordu benden?
"Gidiyorum ben." Son çare blöf.
"Taksi ile gidebilecek misin? Yoksa bırakayım mı?" deyince büsbütün şok oldum. Bu da neydi?
"B-ben t-taksi ile giderim," deyip üzerime bir hırka geçirdim ve cebime 50₺ alıp odadan çıktım. Bir elveda demem gerekmiyor muydu? Veya onun demesi? Bize ne olmuştu böyle? Neden kendimi kocaman bir vedanın içinde hissediyordum. Neden onu terk ediyor gibi hissediyordum. Bitiyor muydu yani? Biz bitmiş miydik? Ayrılmış mıydık? Evin dış kapısına kadar geldikten sonra arkamı döndüm ve arkamda bıraktığım villaya baktım. Gece pencereden beni izliyordu. Gözümden bir damla yaş aktı ve aynı zamanda onun da gözlerinde hafif duygu kırıntılarına şahit oldum. Biz bir sonun içinde miydik...
DÜZENLENDİ ✔️
Herkes bu bölümde en beğendiği veya etkilendiği sahneyi buraya yazabilir mi?