Keyifli okumalar.
••
Zamanınız kısıtlı. Bu yüzden başka insanların gürültüsünün kendi kalbinizin sesini duymanızı engellemesine izin vermeyin.
-Steve Jobs
••
Gördüğüm şeyin şoku ile kendime gelmeye çalıştım. Bu olamazdı... gayet tabi olurdu. Ama sabah Gece ile konuşurken bir şey söylememişti belki de şu an olmuştu kaza. Şok şok şok başlığı altında yazan haberi tekrar izledim.
"Türkiye'nin en önde gelen iş adamı Gece Karayelin annesi Melek Karayel ölümden döndü. Bu onlara yapılan bir süikast miydi bilinmez ama Gece Karayelin yüzünde daha önce şahit olmadığımız ifadeyi görmek bizleri çok şaşırttı. Röportaj isteğimizi şiddetle yok saymış, saygı çerçevesi dışında bizleri reddetmişti," diyordu spiker.
Elim otomatik olarak telefonuma gitti. Aramalı mıydım? Sonuçta ortada bir kaza vardı ve küslüğün sırası değildi. Aramalıydım. Telefonumdan numarasını buldum.
"Efendim?" Yorgun ve bitikti sesi. Yüreğim paramparça oldu bir an.
"Gece geçmiş olsun," derken sesim heyecandan kısık çıkıyordu. Neydi bu heyecan?
"Teşekkür ederim Işık. Yanımda olmanı isterdim... destek olmak amacıyla," deyince içimdeki vicdan duygusuna defalarca kez lanet ettim.
"Hangi hastane?" diye sordum.
"Ne? Nasıl?" Afallamıştı.
"Hangi hastanedesiniz?"
"Özel ...... hastenesi."
"Geliyorum," deyip kapatacakken sesine ile duraksadım.
"Teşekkür ederim." Bu Gece olamazdı. İyi değildi şu an... Aslında iyi ama olduğundan farklıydı. Cevap vermeden telefonu kapattım.
Rabia hanımı arayıp acilen eve gelmesini rica ettim. Tuana'yı bırakıp gidemezdim. Sağ olsun ki neden olduğunu sormadan gelmişti ve telaşlı halimi görünce ne olduğunu sormuştu. Yakın bir arkadaşımın annesinin kaza geçirdiğini söylemiştim. Anlayışla karşılamıştı. Hemen montumu giyip evden çıktım. Hastaneye nasıl gideceğimi bilmiyordum. Sinan'ı arasam beni götürür müydü acaba? Götürürdü elbette.
••
Sinan sağ olsun beni jet hızı ile hastaneye yetiştirmişti. Direk yoğun bakım ünitesine gittim. Başını duvara dayamış gözleri kapalı bir adet çökmüş Gece görmeyi elbette beklemezdim. Onu böyle görünce dudağımın kenarını dişlemiştim. Çok kötüydü. Ciddi anlamda kötü.
"Gece," deyip koluna dokundum. Gözlerini hızla açıp bana baktı. Beni gördüğüne sevinmiş gibi bir hali vardı. Gözleri parıldamıştı. Yaklaşıp sarılmak istedi ama bir adım geri gitmiştim. Derinden bir of çekti.
"Benden uzak olmanı istemiyorum."
Ama bunu sen istedin Gece.
"Senin için gelmedim. Melek teyze için buradayım. O nasıl," derken bir yandan da yalan söylemenin vermiş olduğu stresle ellerim ile oynuyordum.
"İyi değil. Yoğun bakımda."
"Bu olay nasıl oldu?" diye sorunca gözleri karardı.
"Nasıl olduysa oldu seni ilgilendirmez," diye parladı birden.
"Pekala annen madem yoğun bakımda onu göremeyeceğime göre ben artık gideyim," deyip hareketlendim. Hem yanında olmamı istiyor hem de tersliyor. Dengesiz herif.
"Işık dur!"
"Ne!" diye bağırıp ona döndüm.
"Gitme, özür dilerim..." bunu başı eğik söylemişti. Özür dilemek bu kadar mı zordu onun için?
"Özür dilemene gerek yok. Gidiyorum," deyip yoluma devam ettim. Vicdanıma sövüyordum bir yandan. Ne diye geldiysem buraya. Saat ona gelirken burdan direk bara geçmeye karar verdim. Bir de eve uğrarsam geç kalma ihtimalim olasıydı. Buradan dolmuş geçmiyordu. Anayola kadar yürümem şarttı. Tabana kuvvet. Hastaneden çıkıp anayola doğru yol almaya başladım. Sağ çaprazımda yanıp sönen far ile afalladım ve sağıma baktım. Gece...
"Eve bırakayım bari," dedi araba ile yanıma yaklaşırken.
"Eve gitmiyorum," deyince kaşlarını çatmıştı.
"Tabii ya sen barda çalışıyordun." Bu defa ben kaşlarımı çattım. Nereden biliyordu?
"Evet öyle," deyip yürümeye devam ettim.
"En kısa zamanda o işten kovulmanı sağlayacağım," deyince sinirle yerimde bekledim.
"Sen kendini ne sanıyorsun ya? Ne! Hayatıma karışma! İşime karışma! Bana karışma! Böyle olmayı sen istedin şimdi gelmiş bana şöyle böyle deme! Madem yapamıyorsun, bana karışma o zaman!" diye içimdekileri dökmüştüm en nihayetinde.
"Bu mu yani! Ne diyeyim ki ben sana. Git çalış o çok sevdiğin barda," deyip gazı kökledi ve gözden kayboldu. Şizofren herif. Sanki ben çok istiyorum barda çalışmak...
••
Günler geçiyordu bir şekilde. Öyle ya da böyle devam ediyordum hayatıma. Kör kış gelmişti. İşe epey zor gidiyordum. Geceleri Sinan götürse de gündüz dolmuş ile gidip geliyordum. Mecbur... şu kış bir çıksaydı... ilk maaşımı almıştım. Hem çocuk bakıcılığı hem de barmenlik yaparak epey para kazanmıştım. Günlük 250 ₺'den barmenlik yapmak epey iyiydi. Şu an elimde dört bine yakın bir meblağ vardı. Geceye olan borcumu da ufaktan ufaktan ödemeye başlayacaktım. Kendime de şöyle bir çeki düzen versem iyi olurdu. Eve yiyecek bir şeyler almalıydım. Ah... ne zormuş bir evi yönetmek. Geceye iki bin ₺ versem az mı olurdu? Yoo gayet yeterliydi. Öncelikle bunu halletmem şarttı. Ama elden verirsem almazdı. O yüzden başka türlü vermem şarttı. Ne olabilirdi? Saykoya versem o iletirdi sanırım. Evet evet en doğrusu. Gecenin barına doğru yol aldım.
Az sonra uzun zamandır uğramadığım barın önündeydim. Bodyguard beni görür görmez telefonuna sarılmıştı. Patronuna haber uçuracak ya beyefendi... içeri hızlı adımlarla girip Saykoyu buldum ve kısa bir açıklama ile zarf içindeki parayı eline tutuşturdum. Geceye yakalanmadan çıkmam şarttı. Bardan ufak ufak topuklarlarken adımın seslenilmesi üzerine kaskatı kesildim. Hay lanet.
Yakalanmasan şaşardım Işık.
"Ne işin var senin burada?"
Dibimden gelen sesi ürpermeme sebep oluyordu.
Ne cevap vereceğimi kara kara düşünmeye başladım.
"Ben mi?" diye aptal bir soru sorup zaman kazanmaya çalıştım.
"Evet sen!" dedi tıslar gibi.
"Ben... sana olan borcumun bir kısmını getirdim. Aydan aya ödeyeceğim," diye açıklama yaparken Gece beni boş gözlerle izliyordu.
"Borç mu? Senden para isteyen mi var kızım?" diye bağırması ile bir adım geriledim.
"İstesen de istemesen de ödeyeceğim," deyip yürümeye başladım. Arkamdan mırıldanmalarını duyuyordum.
"Sanki senin vereceğin para ile trilyoner olacağım."
"Ödeyecekmiş!!!" Gibi gibi.
Ödeyecektim işte. Ödeyecektim. Ne pahasına olursa olsun.
Gece KARAYEL'den
Nasıl bir kıza karşı bir şeyler hissediyordum ben böyle. Işık tam bir keçi. Sanki ondan para isteyen varmış gibi para getiriyor. Ama ben ne yapıyorum onun verdiği parayı Rabia hanıma verip maaşına zam yapmasını söylüyorum. Onun parasını alacak değilim. Henüz o kadar düşmedim. Düşmem de. Bebek bakıcılığı işi yaptığını öğrendiğim zaman hemen patronu ile görüştüm ve maaşını yüksek bir meblağ olarak söylemesini istedim. Hiç kimse bu devirde çocuk bakıcılığı için kolay kolay 2000 ₺ vermez. Işık bunu bilmiyor tabii ki. Bar konusuna gelecek olursak çalıştığı bar yakın arkadaşlarımdan barıydı. Dün anlamaması için küçük bir blöf yapmıştım ve artık anlamasına imkan yoktu. Yani benim yanımda olmuyor olabilirdi ama bütün her şeyinden haberim vardı. Bir anlık yaptığım hatadan sonra beni bırakıp gitmesi... Hadi ama Gece suç sende dostum. Sabahında bana aşkım diyen kızı akşam resmen kovuyormuş muamelesi gösterdim. Bu defa haklıydı. Bu su katılamaz bir gerçekti.
İşimi engellediği doğru. Onu evde bırakıp bir yere gitmek gelmiyordu içimden. Hem işe gidip hem onunla ilgilenmek benim için zordu. Daha önce tatmadığım duygu da cabası. Şu an ise özlem çekiyorum. Yanımda olmasına ihtiyacım var. Deli gibi istiyorum. Geçen zaman diliminde işlerime kaldığı yerden devam ettim. Her şey iyiydi. Ta ki annem trafik kazası geçirene kadar. Bunun normal bir kaza olmadığını elbette biliyordum. Bu düpedüz suikasttı. Ve ben hâlâ kimin yaptığını bulamamıştım. Üzerimde büyük bir yük vardı. Bu gün anneme bunu yapan yarın kardeşlerime diğer günlerde Işık'a... düşünmesi bile feciydi. Annemin durumu şu an iyiydi. Kızlar evden dışarı çıkmaya korkar olmuşlardı. Babam ise heryerde karısına bunu yapanı arıyordu. Ben ise oturmuş sevdamın peşindeydim. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Daha önce hiç böyle bir duruma düşmedim. Biri tarafından sevilmek nedir bilirim ama sevmek nedir? İşte o biraz problemli. Işık giderken ona onu sevdiğimi söylemiştim. Bu nasıl oldu bilmiyorum. Bir anlık bir şeydi. Tamam doğru bir şeydi ama o an söylemeli miydim bilmiyorum. Belki de gitmesinden korkup söylemiştim. Büyük ihtimalle öyleydi. Ama sonuç değişmedi. Işık gitti. Uzak değildik. Yarım saatlik bir mesafemdeydi. Ama sorun şu ki ben onu yarım santim bile ayırmak istemiyorum yanımdan. Onu nasıl geri kazanacaktım bilmiyorum ama bildiğim şu ki O Işık buraya dönecek!
DÜZENLENDİ✔️
Herkes bu bölümde en beğendiği veya etkilendiği sahneyi buraya yazabilir mi?