GECENİN IŞIĞI

By buyazarneleryazar

15.3M 402K 134K

Genel Kurgu #1 Bir adam düşünün, hayatının tüm dönemlerini karanlık işlerle geçiren ve geçmişinin izlerini hâ... More

~TANITIM~
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44. BÖLÜM
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
47.BÖLÜM
48. BÖLÜM
Sırma-Sarp
Karakterlere Sorular
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
52. BÖLÜM
53. BÖLÜM
54. BÖLÜM
Sırma ve Sarp
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
57. BÖLÜM
58. BÖLÜM: GECE
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM
61. BÖLÜM
62. BÖLÜM
63. BÖLÜM
64. BÖLÜM
65. BÖLÜM
66. BÖLÜM
67. BÖLÜM
68. BÖLÜM
69. BÖLÜM
70. BÖLÜM
71. BÖLÜM
72. BÖLÜMDEN KESİT
72. BÖLÜM
SORU-CEVAP
73. BÖLÜM
74. BÖLÜM
Yeni Kitap
75. BÖLÜM
76. BÖLÜM
77. BÖLÜM
78. BÖLÜM
79. BÖLÜM
80. BÖLÜM
81. BÖLÜM
82. BÖLÜM
83. BÖLÜM
84. bölümden kesit
84. BÖLÜM
85. BÖLÜM
86. BÖLÜM
87. BÖLÜM
88. BÖLÜM
89. BÖLÜM
90. BÖLÜM
91. BÖLÜM
92. BÖLÜM
93. BÖLÜM
94. BÖLÜM
95. BÖLÜM
96. Bölümden kesit
96. BÖLÜM
97. BÖLÜM
98. BÖLÜM
99. BÖLÜM
100. BÖLÜM
101. BÖLÜM
102. BÖLÜM
103. BÖLÜM
104. BÖLÜM
105. BÖLÜM
106. BÖLÜM
107. BÖLÜM
108. BÖLÜM
109. BÖLÜM
ÖNEMLİ
110. BÖLÜM
111. BÖLÜM
112. BÖLÜM
113. BÖLÜM
114. BÖLÜM
115. BÖLÜM
116. BÖLÜM
117. BÖLÜM
118. BÖLÜM
119. BÖLÜM
120. BÖLÜM
121. BÖLÜM
8 MİLYONNN!
Kitap Tanıtma Fırsatı
122. BÖLÜM
123. BÖLÜM
124. BÖLÜM
FİNALE DOĞRU •PART-1•
FİNALE DOĞRU •PART-2•
FİNALE DOĞRU •PART-3•
BÜYÜK FİNALDEN UFAK BİR KESİT!!!
•BÜYÜK FİNAL•
•VEDA•
•GECE• Duyurusu

7. BÖLÜM

200K 5.3K 3K
By buyazarneleryazar

KEYİFLİ OKUMALAR

••

Zamanınız kısıtlı. Bu yüzden başka insanların gürültüsünün kendi kalbinizin sesini duymanızı engellemesine izin vermeyin.
-Steve Jobs

••

Mutluluk yasaklı bir elmaydı benim için. Belki mutluluğa erişebilsem aşka da erişebilecektim. O kadar zaman olmuştu ki birine karşı bir şeyler hissetmeyeli. Belki de bu yüzden Gece'nin tavırlarına anlam veremiyordum. 

Ayak ucumda savunmasız bir şekilde yatan adama karşı baskın olarak hissettiğim duygu korkuydu aslında. O öylesine korkutucu, ürkütücü bir adam ki... yaklaşmaya cesaret edemiyorum. İçimden geçen duygularla ona gösterdiğim hallerim arasında çok fark vardı.

Uyurken bile çatık kaşlara sahip bir adam... Saçları dağılmış... Dudakları yan yattığı için büzüşmüş... Neden onun duvarları altına girmek istiyorum. Gece'den hoşlanıyorum ama... o, o kadar ulaşılmaz ki... Bana karşı olan tavırları her zaman olmasa da bazen hoşuma gidiyor. Bazı tavırları benden hoşlandığını düşünmeme sebep oluyor. Ama bunun olma ihtimali çölde ömrünün sonuna kadar yaşayabilecek bir kutup ayısının olma ihtimalinden bile az. Adam bir kere esmerlerden hoşlanıyor. Ben ise sarışınım. Bembeyaz ölü gibi bir tenim var. Uzun sarı ve bakımsız saçlarım, solgun mavi gözlerim var. Etrafında benden daha güzel kadınlar var. Var da var. Kafamı tekrar ona çevirdim. Bir kolu kanepeden sarkıyordu. Diğer kolu ise yastığın altındaydı. Yatakta aşağı doğru kayıp kanepe ile yatağın birleştiği yerde bağdaş kurdum. Aramızda metreler bile yokmuş meğer. Tüm gece boyunca santimetreler kadar uzakta uyumuşuz.

Elimi kaldırdım. Ona elleyecektim! İndirdim. Cesaret edemedim. Sonra tekrar kaldırdım. İşaret ve orta parmağımı kanca gibi yapıp burnunu sıktım. Bu hareketi çok seviyordum. Abim bana hep yapardı. Gece mızırdamaya başladı. Gülümsedim. Daha da sıktım. Hey hey bir dakika! Ben ne yapıyorum? Hemen elimi indirdim. Şükür ki gözlerini açmamıştı. Elimi tekrar kaldırıp kaşlarının arasına koydum. Kaşları çatık olduğu için arasında bir v harfi oluşmuştu. İki parmağımla kaşlarını ayırdım. Huzursuzca kıpırdandı. Daha sonra indirip elmacık kemiğinin üstüne koydum işaret parmağımı. Sonra daha ne olduğunu anlamadan kendimi Gece'nin altında buldum. Beni kanepeye çekmiş ve pratik bir şekilde altına almıştı. Nefes alamıyordum. Bana keyifle bakıyordu.

"Yüzümde keşfe çıktın bakıyorum," deyip sırıttı. Neşeli görünüyordu.

"H-hiç de bile. Sadece kirpik vardı onu aldım," diye salladım. Yüzünün her yerinde mi kirpik vardı? Bari aklı selim bir şeyler salla be Işık. 

"Tabi tabi."  Üzerimden kalktı ve aynı benim onun burnunu sıktığım gibi sıktı. Hissetmişti demek ki. Odanın içindeki kapıyı açıp içeri girdi. Birkaç dakika sonra su sesi gelince duş aldığını anladım.

Üzerimdeki tişörtü çıkarıp kendi kıyafetlerimi giydim. Hızlı hareket ediyordum. Yakalanmamak adına. Az bir zaman sonra su sesi kesildi. Kapı bir anda açılınca çığlık atıp gözlerimi kapattım. Tanrım yoksa... Yoksa çıplak mıydı?

"Ne bağırıyorsun ya. Kulağımın ırzına geçtin," diye tısladı. Parmaklarımı aralayıp ona baktım. Üzerinde sadece mahrem yerini kapatan bir havlu vardı. Eli havlunun beline gidince çığlık atarak gözlerimi kapattım.

"Kızım ne çığlık atıp duruyorsun sabah sabah!" diye bağırdı. Koşarak odadan çıktım. Aşağıdan krep kokusu geliyordu. Evde bir hizmetli vardı demek ki. Merdivenleri her zamanki gibi paldır küldür indim.

O ne ulan öyle!
Etek mi o!
O kız kim!
Burada ne işi var!

Beni merdivenlerin ucunda görünce şaşkınca baktı.

"Siz kimsiniz?" Laubali bir tavırla ellerini beline koyup hesap sordu bana. Asıl benim ona sormam lazım. Kalkmış bana kimsin diyor.

"Asıl sen kimsin?" diye tısladım. Kız boyalı kızıl saçlarını geriye atıp konuştu.

"Ben Gece'nin özel çalışanı," deyince kaşlarımı çattım.

Özel ne ya? Ne kadar özel? Ne yapıyorsunuz ki özel olsun? Yemek hazırlayıp evi temizleyen bir hizmetliden ne farkı oluyordu bu özel
çalışanın?

"Özel?" dedim sorar gibi. Kıza adım adım yaklaşıyordum. Güneş salonda günlük bir dizi izliyordu.

"Evet özel," deyip sırıttı ve ekledi.

"Çok özel." Gece bu kızı kesin... Lanet olsun. Ben kimim ki zaten? Her gece yattığı kızlardan ne farkım var ki benim? Ben de geceyi onunla geçirmiştim ve sabah olunca da her şey bitmişti işte. Benim o kızlardan tek farkım Gece'nin o kızları beceriyor oluşuydu. Belki beni yanında tutmasındaki amaç da buydu. Bana sahip olmak. Ama bu asla olmayacaktı. Asla onun tek gecelik oyuncağı olmayacaktım. Gözümden akmak üzere olan yaşı elimin tersi ile sildim. Onun için akıtmaya değecek tek bir gözyaşım bile yoktu.  Merdivenlerden koşarak çıkmaya başladım. Kafam sert bir göğüse çarpınca başımı kaldırdım. Yaşlı gözlerime baktı.

"Ne oldu?"

Bir de ilgiliymiş gibi sormaz mı? Sen çok büyük bir oyuncusun Gece.

"Sana ne!" diye bağırdım. Kaşlarını çatıp dişlerini sıktı.

"Sen. Bana. Bağıramazsın," dedi her kelimenin üstüne basa basa. Hâlâ daha bana üstünlüğünü kanıtlamaya çalışıyor. Evet anladık. Patron sensin egoist manyak!

"O zaman sen de bana hesap soramazsın," diye tısladım. Sen git o özel çalışanına hesap sor.

"Sen hayırdır. Ne bu cesaret? Bir gece aynı odada kaldık diye ne sandın ki kendini." Son söylediği söz kalbime dokunmuştu. Doğru söylüyordu işte. Ben ne sandım ki kendimi? Tam da düşündüğüm gibi. Akmak için direnen göz yaşlarıma izin verip gözünün içine baka baka ağladım.

"Bir de gözümün önünde yalandan ağlıyorsun."

Yalandan öyle mi? Bu nasıl bir şey ya? Neden onun karşısında yalandan ağlama gereği duyacağım ki? Şizofren herif!

"Sen var ya... sen piçin tekisin. Hayatımda tanıdığım en bencil adamsın. Senden nefret ediyorum," deyip koşarak merdivenleri çıktım. Arkamdan geldiğini gümbürdeyen merdivenlerden anlamıştım.

"Piç mi dedin sen bana!"

Öyle bir kükredi ki sesi duvarlara çarpıp geri yankılandı. İşte şimdi bitmiştim. Koşarak bir odaya girdim ve kapıyı kilitledim. Nefes nefese kalmıştım. Fazlasıyla sinirlenmişti anlaşılan.

"Aç şu siktiğimin kapısını!"

Çekinme denen şeyin zerresi yok bu adamda. Rahatça küfürler savurabiliyor herkese her şeye. 

"Açsana!"

Şimdi beni hiçbir kuvvet Gece'nin gazabından koruyamazdı. Sinirlendi ya beyimiz şimdi kimse tutamaz onu. Ama bu sefer onun patronluk taslamasına izin vermeyecektim.

"Açmıyorsun ha," dedi ve hemen ardından kapı hiddetle açıldı. Koşarak odanın en köşesine çekildim. Kahretsin. Ben ne sanmıştım ki zaten? Bu adamı az çok tanıdıysam beni öldürürdü. Ama haketmişti. Beni küçük düşüren o cümleyi kurmamalıydı. Üstelik o özel çalışanını da beceriyordu. Ve bu gece onunla aynı odada kalmıştım. Benim duygularım ile oynuyordu işte besbelli.

Ama şimdi önemli olan şey bana öldürecek gibi bakan gözleriydi. Öyle ya da böyle bir şekilde kurtulmalıydım.

"Bir anda söyledim. Bana bir şey yapma," diye bir açıklama ile başladım söze. Ama nafile. Bana ateş saçan gözlerle bakıyordu.

"Gel buraya," diye tısladı büyük bir ciddiyetle. Beni ele geçirdiği gibi bitirecekti.
Ne yapacağı hiç belli olmazdı ve ben ölmek istemiyordum.

"Lütfen Gece, bana bir şey yapma. Ne istiyorsan söyle yapayım."

Sinsice sırıttı. O gülüşün altında neler yattığını az çok tahmin ediyordum.

"Ne istiyorsam?" diye sorduğunda doğrulamak için hızla başımı sallayıp evet dedim.

"Benimle birlikte ol o zaman." Ellerimi yumruk yapmıştım. Tırnaklarım avucuma batıyordu. Biraz daha sıksam kanayacaktı. Yahu ağzından bir kere olsun düzgün bir şey çıkmaz mı bu adamın?

"Ne saçmalıyorsun sen ya," deyince koşarak üzerime atıldı. Beni yatağa itti.

"Dur. Ne yapıyorsun?"

Cebinden bir sigara paketi çıkardı. Çakmağı ile yakıp dumanı yüzüme üfledi. Öksürmeye başladım. Gece  üzerimden kalktı ve beni oturur hale getirdi. Üzerimdeki tişörtü tek hamlede çıkarıp yere fırlattı. Hayır! Lütfen tahmin ettiğim şey olmasın!

"Bana piç dedin," deyip gözlerimin içine baktı.

"İstemeden oldu." Alayla kahkaha attı. Sigaranın külünü yere savurdu. Bir duman daha çekti. Sigaranın ucundaki ateş cızırdadı. Sigarayı sol göğsümün üzerine tam kalbimin üstüne hizaladı.

"Yapma... Gece yapma," diye yalvardım.

"Şimdi Gece oldum ha! Ben piç değil miydim Işık?"

Gözlerimi kapatıp başımı iki yana salladım.

"Eğer bunu yaparsan bir daha yüzümü göremezsin," dedim. Çok da umrumda sanki derse şaşırmazdım. 

"Seni öldürürüm," deyip sigarayı tam kalbimin üstüne bastırdı.

"Ahhhhhh," diye bir yakarış kopardım. Sigaranın cızırtısı kulağıma gelince ağlamaya başladım. Birkaç saniye sonra çekmişti ama hâlâ canım yanıyordu. Kalbim yanıyordu. Tenim alev almıştı. Haykırdım. Gözünde en ufak bir pişmanlık yoktu. Tekrar haykırdım. Lanet olsun!. Bu sızı çok büyüktü. Yatağa devrildiğimi hissettim. Gerisi karanlıktı.

••

"Gece önemli bir şey değil. Sadece korkudan bayılmış, yaşıyor merak etme. Verdiğim merhemi sabah akşam sürmeniz yeterli."

Tanımadığım bir kadın sesiydi.

"Gece bu nasıl oldu?" Ah Güneş... Nasıl da korku dolu kardeşimin sesi.

"Önemli bir şey değil güzelim," diye geçiştirdi. Elbette kardeşime gerçek yüzünü göstermiyordu.

"Ben çıkıyorum bir şey olursa ara yine." Ve kapının kapanma sesi. Gözlerimi zorladım. Ama açılmadı. Göz kapaklarım direniyordu açılmamak için.

"Güneş hadi sen odana git. Birazdan ablan uyanacak ve alışverişe gideceğiz tamam mı?"

"Tamam Gece," deyip odadan çıktı. Bana karşı bu kadar acımasız ve sert olan Gece neden Güneş'e gelince yumuşuyordu.

"Işık," diye seslendi. Gözlerimi zorladım ve açtım.

"Uyandın," dedi. Sesindeki duygu kırıntısı neydi? Çözemedim. Cevap vermedim. Veremedim. Kalbim acıyordu. Sigaranın izinden değil. Hissettiklerimden. Acımasızdı. Bana bir an bile acımamıştı. O iki saniyelik an o kadar acı vericiydi ki. Hem duygusal olarak hem de bedenen. Bazı gençler bunu zevkine yapıyordu. Orasında burasında sigara söndürüyorlardı. Salak Anıl da bileğinde söndürmüştü hatta. Acıyıp acımadığını sorduğumda acımadı demişti. Benim canım çok fazla acımamıştı. Ama bunu bana yapan kişi Gece olunca ister istemez kendimi çok daha kötü hissediyorum.

"Özür dilerim. Ben bir anda ne yaptığımı bilemedim."

Ne yaptığını bilmediği belliydi zaten. Hiçbir aklı başında insan evladı böyle bir şey yapamazdı.

"Cevap ver, bir şey söyle bana." Kısık sesle mırıldandı.

"Ne söylememi istiyorsun?" Sesim ancak bu kadar soğuk çıkabilirdi. Oysa içim alev almıştı. Kor bir ateş göğsümü yakıp yıkıyordu.

"Bir şey söyle, susma işte bir şey de."

"Ben sana artık hiçbir şey söylemiyorum," deyip yattığım yerden doğruldum.

"Ve söylediğim gibi artık yüzümü görmeyeceksin. Seni görmek istemiyorum."

Ne kadar kötü hissedeceğimi bile bile hiç düşünmeden yaptığı şeyden sonra hangi yüzle benimle konuşabiliyordu? Tamam belki o da kendince haklı olabilirdi. Ona piç demem onu sinirlendirmişti ama bunun karşılığı böyle olmamalıydı.

"Ama ben istiyorum."

Hâlâ gözlerimin içine bakıp beni görmek istediğini söylüyor. Acaba bana bakarken içi biraz olsun cız etmiyor mu?

"Ya sen ne tür bir sadistsin? Bırak da defolup gideyim. İstemiyorum anlamıyor musun? İstemiyorum!"

Sesim istemsizce fazla çıkmıştı. Yüksek sesli konuşmama sinir oluyordu.

"Biraz daha ılımlı olsan anlaşırız aslında," deyince isterik bir kahkaha attım. Ne dediğinin farkında mıydı acaba?

"Ilımlı mı? Ilımlı... Seninle ılımlı olmak ne mümkün? Şu dünyada görüp görebileceğin en ılımlı insanım. Beni seni delirtiyorsun."

"Bak seninle bir anlaşma yapalım. Sen bana karşı çıkma. Bağırma. Ben de sana kötü davranmayayım."

Göz devirdim. Anlaşması mı var bu işin? Bir anı bir anına tutmayan bir adamla anlaşma mı yapılırmış? Üstelik bir anda yıkıcı hallerini bırakıp yapıcı mı oluverdi? İyimser görünmeye mi çalışıyor?

"Kabul falan etmiyorum. Gidiyorum," deyip yataktan kalktım.

"Bi gitsene göreyim nasıl gidiyorsun?" dedi alayla. Onu umursamadım. Koşarak aşağı indim.

"Güneş kalk gidiyoruz."

Gözlerini televizyondan ayırdı. Verdiğim haber hiç de hoşuna gitmemişti. Burayı çok beğenmişti hanımefendi.

"Ne oluyor abla?" dedi anlamaya çalışarak.

"Kalk dedim!" Çocuğun bir suçu yoktu ama salak gibi ona bağırdım. Gözleri sulanınca lanet ettim kendime. Kardeşimin kalbini kırdım durduk yer.

"Özür dilerim. Bağırmak istemedim. Sadece biraz moralim bozuk. Hadi ablacım kalk," dedim daha bir sakin sesle. Halbuki içimde fırtınalar kopuyordu.

"Gece'ye veda etsem," dedi dudağını yana doğru büzerek.

"Hayır yürü," deyip elinden tuttum ve salondan çıkardım. Sürtük hizmetli keyifle bizi izliyordu. Burada kalıp onun saçını başını yolmak vardı da... Neyse. Arkamı dönüp Gece'ye baktım. Gayet rahat bir tavırla bizi izliyordu. Kollarını göğsünün üstüne birleştirmiş sırıtıyordu. Ona son bir kez bakıp kapıyı açtım.

Pardon!
Açamadım!

"Birileri gidiyordu sanki?" dedi yalandan üzüntülü bir sesle.

"Açar mısın kapıyı?" Sakince konuştum. Bağırarak hiçbir sonuca varamıyorduk çünkü.

"Hayır."

"Aç şu kapıyı." Kendimi ne kadar frenlesem de yok olmuyor. Sesim birkaç oktav arttı yine.

"Açmıyorum," deyince ayağımla kapıya vurmaya başladım.

"Aç şu lanet kapıyı." Kapıya vurmak ayağımı acıtmaktan başka hiçbir boka yaramıyordu.

"İnat etme güzelim bırakmıyorum." Sinirle inledim.

"Sen var ya... sen... zorbasın. Biliyorsun değil mi?"

"Biliyorum. Hadi kahvaltıya. Daha alışverişe gideceğiz," deyince Güneş keyifle ellerini çırptı ve koşarak Gece'nin yanına gitti.

"Güneş gel buraya," diye bağırdım ama beni takmadılar bile.

Ben hâlâ dikilirken Gece mutfak kapısında göründü.

"Işık. Özür diledim işte. Uzatma daha fazla. Kardeşinin ne kadar mutlu olduğunu görmüyor musun? Onun için katlanamaz mısın bana?"

Bu evde hâlâ duruyor olmamın tek sebebi zaten oydu. Yoksa hiçbir kuvvet beni burada tutamazdı. Ona cevap vermeden mutfağa girdim. Güneş çoktan başlamıştı kahvaltıya. Ben de onun yanına oturup öylece bekledim. İnsanda iştah falan bırakmıyor ki Gece efendi.

"Gece Beyciğim günaydın. Sabah sabah çok gerildiniz. Size masaj yapmamı ister misiniz?" Bak bak bak şu hallere bak. Sürtük. İkisine de öldürcü bakışlar atarak izliyordum.

"Nerden geliyor bu samimiyet," diye tıslayınca belli etmesem de bir haz almıştım. Kafasıyla ona geri çekilmesini işaret etti.

"Güneş bu gün alışverişten sonra ne yapmak istersin?"

"Baksana. Senin işin gücün yok mu?" diye atladım hemen.

Yoksa onu Güneşten mi kıskandın?

Yok daha neler.

"Dilin uzadı senin yine," deyip
krepinden bir çatal aldı ve ağzına attı. Güneş'e karşı olan merhametinin birazını bile bana göstermiyor. Gece sadece Güneş'e karşı insaflı...

••

Kahvaltımı büyük bir sessizlik içinde yaptım. Ben yaptım. Çünkü Gece ve Güneş hiç susmadılar. Güneş'e de pes yani insan iki gündür tanıdığı adam ile bu kadar samimi olunur mu?

"Masayı da yemeyeceksen kalkalım artık." Gecenin ima ettiği şeye göz devirdim.

"Siz gidin ben gelmiyorum," deyince Gece sinirle bana baktı.

"Işııık Işık Işık hadi zorlama güzelim," deyip kafası ile Güneşi gösterdi. Tatsızlık çıkmasın anlamında.

"Tamam."

Lanet eder gibi konuştuğumun o da farkında ama umurunda bile değil.

Onlarla kapıya yürümeye başladım.

"Gece..."

"Efendim Güneş?"

Güneşe olan bu ilgisi beni düpedüz şok ediyordu.

"Lunaparka da gidelim mi?" derken masum köpekcik bakışları atıyordu. Göz bebeklerini bile hareket ettirebilirdi. O derece.

"Gideriz," deyip arabaya binen Geceye ağzım açık bakıyordum. Kabul etti. Bunu bir yere not almalıyım. Güneş ön koltuğa binince ben de arkaya geçmek zorunda kaldım. Gece arabayı çalıştırıp radyoyu açtı. Radyoda çalan şarkı benim o sabah söylediğim şarkıydı. Vega-Bu Sabahların Bir Anlamı Olmalı.

Suçum neydi neden böyle oldu?

Bu sabah bir umut var içimde belki geri gelirsin diye.

Gece burada bana baktı. Kim bilir yine şarkının hangi kısmını değiştirmiştim. Şimdi gerçeğini duymuştu. Bana bakıp sırıttı.

"Senin dediğin hoşuma gitmişti," deyip göz kırptı. Güneş ise anlamadan bizi izliyordu. Ben de emin olamıyordum. Şarkının hangi kısmını değiştirmiştim acaba? Utançla başımı eğdim. Kızarmıştım. Eminim.

"Gece..." Güneş'in sesi kırgındı. Şimdi ne oldu birden bire?

"Efendim?"

"Sen... ablama mı aşıksın?"

Gece bir an afalladı.

"Nereden çıktı bu?"

İnkar etmedi. Doğru olduğu anlamına mı gelir bu?

Saçmalama!

"Ona göz kırptın. Sen ablamı seviyorsun. Öyleyse neden bana umut verdin," diye ağlamaya başladı. Gece arabayı durdurup Güneşi kendine bakmaya zorladı.

"Güneşcim. Sen benim kardeşim sayılırsın. Benden çok ufaksın. Ben sana umut vermedim ki. Sadece sana ilgili davrandım. Çünkü seni sevdim. Ama bu senin anladığın türden bir şey değil. Bu aşk değil. Tamam mı güzelim. Şimdi üzme kendini," deyip tebessüm etti. Onun bu kadar ılımlı bir şekilde kardeşime açıklama yapması beni çok şaşırtmıştı. Güneş ile konuşurken çok sakin görünüyordu.

"Ama ben sana aşık olmuştum," diyen Güneş'e tip tip baktım. 2 güne aşık oldum diyor ya.

"Aşk değildir o. Sevgidir. Ha ne dersin?" O kadar ılımlı konuşuyordu ki... İnanılmazdı.

"Belki de öyledir. Ama seni çok seviyorum Gece bunu bil," deyince püskürmemek için zor durdum. 9 yaşında bir kızı da kendine aşık ettin ya helal olsun Gece.

"Öyleyse bana kırgın değilsin?" dedi sorar gibi. Güneş başını sallayınca tekrar arabayı çalışırdı. Ağzım açık onları izliyordum. Bu Gece o Gece değil. Bu Gece aydınlık. O Gece ise karanlık. Keşke hep bu Gece olsa. Aydınlık Gece...

••

Sabahtan beri alışverişteydik. Güneş yorulmak nedir bilmiyordu! Gece ise ut vuruyordu. Bir ben mi perişan oldum? Güneş her girdiğimiz mağazadan en az 5 poşet ile çıkıyordu. Gözlerim ile ne kadar onu engellemeye çalışsam da Gece bana öyle bir bakış atıyordu ki hemen başımı eğiyordum. Sonunda ayakkabı ve okul malzemeleri de alınca alışveriş merkezinden çıkabildik.

"Şimdi lunaparka," deyip elini çırpan Güneş sanki sabahtan beri gezmiyormuş gibi zıplıyordu bir de. Ben pert oldum ya.

"Beni eve bırakır mısın?" Geceden rica etmiştim. Çünkü kesinlikle sert tavırdan hoşlanmıyordu.

"Hayır!" Kesin ve net.

"Neden... çok yoruldum."

"Ben ne yapayım orda tek başıma," deyince bir an kendimi onun sevgilisi olarak hayal ettim. Sanki benden ayrılmak istemiyormuş...

"Ya yoruldum diyorum insan değil misin?" diye bağırınca Gece Güneş'i arabaya bindirip beni arabanın arkasına çekiştirdi.

"Bana bak Işık bu aralar sesin çok fazla çıkıyor. Ama benim istediğim bağırışlar bunlar değil. O yüzden beni sınama tamam mı."

Duyduğum şey ile gözlerimi pörtletttim.

"... eee....."

Öylede kaldım.

"Yani geliyorsun?" dedi sorar gibi.

"Elbette," deyip hızla arabaya bindim. Arkamdan sırıtıyormuş gibi hissediyorum. O da arabaya binip çalıştırdı ve bir anda öne atıldık. Cidden ben öne atıldım. Gece kafamı tutup vurmamı engelledi. Doğruldum. Burnum kırılabilirdi!

"Neden aniden hareket ediyorsun," diye tısladım.

"Bana teşekkür etmen gerekiyor seni kurtardım." Ona tip tip bakmak istesem de yemedi. Bakamadım. Sadece yapmacık bir şekilde sırıttım.

••

Araba durunca lunaparka geldiğimizi anladım. İçimde tarifi imkansız bir korku vardı. Gerçi ben binmeyecektim zaten bu oyuncaklara. Ama görmek bile beni ürkütüyordu.

"Gece hadi eteğe binelim," deyip çekiştirdi Güneş. Bu ne enerji?

"Hadi Işık gel." Başımı hızla salladım.

"Gelmem," dedim.

"Abla hadi hâlâ mı korkuyorsun?" Ağzına köpekler sıçsın Güneş. Ne diye söylüyorsun korktuğumu?

"Ne? Sen korkuyor musun?" Gece alaylı bir bakış attı.

"N-ne korkacağım ya. Hadi binelim."

Resmen beni gaza getirdiler. Güneş Geceyi çekiştirip eteğin önüne götürdü. Ben de onları takip ettim. Etek fazla korkutucu bir oyuncak değildi. Ben en çok Sky Tripden korkuyordum. O, oyuncak rüzgar gülü gibi bir şeydi  ve hızla dönüyordu. Sonra bir anda aşağı ve tekrar yukarı.

Aman Tanrım aşırı ürkütücü. Daha önce hiç binmedim binmem de.

"Hadi abla," deyip eteğin koltuklarına çekiştirdi beni. Biz Gece ile yan yanaydık Güneş ise çaprazımızda. Alet çalışmaya başlayınca derin bir nefes aldım ve gözlerimi örttüm. Bir şey  yok... bir şey yok... bir şey yok... bir şey yok... bir şey yok... bir şey yok... bir şey yok... bir şey yok... bir şey  yok...

Tam üç dakika boyunca bunu sayıkladım. Alet durunca koşarak indim. Güneş ve Gece gayet rahattı. Ulan 9 yaşında çocuk korkmuyor. Normalde 12 yaşından ufakları bindirmiyorlar bu oyuncaklara ama Güneş yatsın kalksın Gece'ye dua etsin. Bir şekilde halletmişti.

"Şimdiiii ablamın korkulu rüyas-"

"Güneş hayır." Bu defa sesim fazlasıyla sertti.

"Neden abla?"

"Sus!" diye bağırdım. Sabahtan beri fazla olmuştu. Alışverişe bir şekilde katlandım ama bu kadarı da fazla. Herhalde onun ablası olduğumu unutmuştu. Öyle kapılmıştı Gece'nin büyüsüne.

"Işık bağırma çocuğa!" 

Güneş'e bağırdım diye bana bağırmıştı. Vay canına demek onun çocuğuna bağırsam mahvederdi beni.

"Söyle bakalım hangisine binmek istiyorsun?" Tam gözümü açıp onu engelleyecekken Gece gözümün içine bakmaya başladı ve ben bir şey  yapamadım.

"Sky Trip," dedi Güneş ve beni yaktı.

Gece Güneş'in elini tutup alete yürütmeye başladı.
Ben ise dikiliyordum.

"Hadi!" Gece arkasına bakmadan kükremişti. Harekete geçtim. Aletin önünde durunca derin bir nefes aldım.

"Gece yalvarırım. Beni bindirme buna," diye yalvarmaya başladım.

Ama umrunda bile değildi.

"Hadi Işık," deyip beni önden ittiler. En içteki koltuğa yöneldim ama Gece beni en sondakine itti. Lanet olsun beni öldürmek mi istiyor? Güneş daha sonra yamukluk yapıp binmemeye karar verdi ve bizi aşağıda bekleyeceğini söyledi.  4 tane koltuk vardı yanyana. Görevli kemerlerimizi bağladı. Gözlerimi sıkı sıkı yummuştum. Alet dönmeye başladı. Dişlerimi sıkıyordum. Işık 5 yaşında çocuk değilsin sen. 21 yaşında bir genç kızsın ne bu haller! Kendi kendime sataşırken alet hızla inip çıkmaya başladı ve ben çığlık attım. Gece gayet rahattı. Beni izliyordu. Alet hızla dönmeye başlayınca boğazım yırtılırcasına çığlık attım. Gece elimi tuttu.
Elimi!
Tuttu!

"Sakin ol ben yanındayım," dedi huzur veren bir sesle. Şu an ihtiyacım olan tek şey birine sarılmaktı. Birine sığınmak... Ondan korkuyordum ama ona sığınmak istiyordum. Alet aşağı yukarı hızla inmeye başlayınca başımı Gece'nin omzuna koydum ve gözlerimi sıkı sıkı örttüm. Ani bir dönüşle yırtınır gibi çığlık attım.

"Çığlıkların beni tahrik ediyor bilmelisin." Gecenin bu söylediğinden sonra çığlık atmamaya çalıştım. Ağzım kapalı inliyordum.

"İnlemelerin de," deyince son çare ağlamaya başladım. Neden durmuyordu bu lanet olasıca alet?
Tekrar büyük bir hızla dönmeye başladık. Rüzgar o kadar sert esiyordu ki saçlarım uçuşuyordu. Kafamı Gece'nin omzuna daha sıkı bastırdım. Gece tek eli ile başımı kaldırıp gözgöze gelmemizi sağladı.

"Korkma," diye fısıldadı. Bu o kadar kolay bir şey değildi. Hem de benim için.

"Korkuyorum," dedim. Sesim kısıktı.

"Benim yanımda asla bir şeyden korkma," dedi. Ağzım açık kalmış onu izliyordum. Bir adamın fısıldaması bile bu kadar karizmatik olabilir mi?
Bir anda dudaklarımın üstüne kapanan dudakları beni sarsmıştı. Şu an aleti unutmuş onun dudaklarına odaklanmıştım. Karşılık veremedim. İstedim ama veremedim. O kadar sertti ki nasıl karşılık vereceğimi bilmiyordum. Bu konuda da bir tecrübem yoktu zaten.  Daha yavaş ve sakin öpmeye başladı. Acemice karşılık verdim. Bu benim için ilkti. O gün beni barda bir anda öptüğünü saymazsak tabii. Dudaklarımla dans eder gibi öpüşmesi beni büyülüyordu. Sürekli onun akımına kapılmamak için kendimi tembihlesem de başaramıyordum. Gece beni geçen gün barda öpünce böyle hissetmedim. Belki de hislerim değişiyordu. Bana ne oluyordu? Ona karşı ne hissediyordum? Kendime bile söylemiyordum. Hoşlantı değildi sadece bu. Başka bir şeydi. Ve ben kendime engel olamıyorum. Bu gün beni ruhen çok incitmişti. Canım yanmamıştı sadece kalbim acımıştı. Şimdi ise tüm bunları düzeltmek ister gibi yumuşak ve kararlıydı hareketleri.

Alt dudağımı dişleyip dudaklarımızı ayırdı.

"Dudaklarında öyle bir tat var ki... Şu ana kadar damağımda hissetmediğim bir tat bu."

Utanmıştım. Bir şey diyemiyordum.

"Hoşuna gitti mi?"

Beni öptü!

Bu soruya asla cevap veremeyecektim. Çünkü kendim de bilmiyorum.

Aletin aşağı inmesi ile hızla kemerimi çözdüm. Güneş ve Gecenin yüzü gülüyordu. Bir somurtan ben miydim?

"Şimdi de ablamın ikinci korkulu rüy-"

"İstersen daha az korkutucu bir şeye binelim. Ablan daha fazla korkmasın."

Gece'ye öyle bir minnettar bakışlar attım ki. Göz kırpmakla yetindi.

"Peki. En az korkutucu olan... ımm sanırım korku tüneli." Adında bile korku olan bir aletin korkutucu olmaması mümkün değil.

"Peki," dedi Gece.

"Ya da vazgeçtim siz binin ben şurada basket atacağım," deyip koşarak uzaklaştı. İkinci kez bizi ekti. Engel bile olamadım. Gece elimden tutup korku tüneline sürükledi.

"Binmesek?" dedim bir ümit. Başını olumsuz anlamda salladı ve beni trene oturttu. Sadece biz vardık. Ve arkamızda da iki genç erkek. Tren gıcırdaya gıcırdaya hareket etmeye başladı. Sağ tarafıma bakmamla çığlık atıp Geceye sarıldım. Elini belime koydu. İlerlemeye başladıkça korkunç sesler yükseliyordu. Kucağıma atılan islelet bebek ile yerimde sıçradım ve iskeleti atıp Geceye daha da sığındım. Karanlıkta gördüğüm kadarı ile şaşkın bakıyordu ve ağzı açıktı. Başımı boynuna gömdüm. Gece kesik kesik nefesler alıyordu.

Arkadaki gençlerin kıkırtılarını duydum. Utançla başımı tekrar boynuna gömdüm. Tren durunca kendimi hemen geri çekip ondan uzaklaştım. Güneş bizi çıkışta bekliyordu.

"Gece... abla... çok yoruldum dönsek mi?"

"E nihayet be ablacım," dedim hafif gülerek.

"Abla sen neden kıpkırmızısın?" diye sorunca Geceye kaçamak bir bakış atıp başımı eğdim.

"Ablan çığlık atmamak için kendini kastı ya ondandır."

Beni kurtaran adama şöyle bir baktım da... Neyse. Eve gidince bu halleri son bulacaktı. Biz yine kedi köpek gibi yiyişmeye devam edecektik.

"Madem yoruldun geri dönelim öyleyse," dedim. Gece de başını sallayınca yürümeye başladık. Güneş bir anda durdu.

"Bu anı ölümsüzleştirelim bence. Hadi Sky Trip'in önüne geçin de fotoğrafınızı çekeyim."

Ben Gece kabul etmez sanmıştım ama cebinden telefonunu çıkarıp Güneş'e uzattı. Güneş'in söylediği gibi korkulu rüyam olan oyuncağın tam da önünde durduk. Güneş oyuncağı da kadraja sığdırmak için biraz daha uzaklaştı. Yüksek sesle saymaya başladı.

"3 2 1. Çekiyorum."

Gülümsemeye çalıştım. Çünkü Gece tam o an kolunu belime dolamıştı ve ben ne yapacağımı şaşırmıştım. Güneş eliyle yanına çağırdı bizi. Hemen fotoğrafı gösterdi. Arkadaki ışıklı manzara çok güzeldi. Ben de güzel çıkmıştım. Gece en ufak bir tebessüm etmemişti. Ama dudaklarında değişik bir kıvrım vardı. Onun ne anlama geldiğini bilmiyordum ama resim çok güzeldi.

Güneş önden önden arabaya yürümeye başladı. Biz de yürümeye başladık. Ben
tam arka kapıyı açacakken Gece elimi tuttu. O an nefes alamadım.

"Sen öne," dedi.

"Güneşcim sen arkaya geçer misin?" Rica etmişti. Vallahi bu adamın içinde yatan bir iyilik meleği var. Güneş başını sallayıp arkaya geçti. Ben de öne. Gece de koltuğuna geçince arabayı çalıştırdı. Bana izin ister gibi baktı.

"Hazır mıyız?" Gülümsedim ve başımı salladım. Gelirken hazırlıksız yakalandığım için bu defa soruyordu.
Araba bu kez yavaşça öne atıldı. Bu defa hazırlıklı olduğum için bir şey gelmedi başıma. Arka koltuğa baktım Güneş uyukluyordu. E tabi sabahtan beri ayakta çocuk. Saat beşe geliyordu. Kaç saattir dışarıdaydık öyle? Gece bir kere bile şikayet etmedi. Herkese karşı gaddar olan Gece Güneş'e karşı iyilik meleği kesiliyordu. Bir teşekkürü çoktan haketmişti.

"Teşekkür ederim," dedim çekingen bir sesle. Bakışları bir an yoldan ayrılıp bana döndü. Uzun bir süre dudaklarımda takılı kaldı.

"Ne için?" dedi o muhteşem etkileyici sesi ile.

"Alışveriş ve lunapark için. Güneş'i son zamanlarda ilk kez bu kadar mutlu gördüm." Başını salladı.

"Onu çok sevdim," deyince şaşırmıştım.

"O da seni sevdi. Aşık oldu hatta," deyip gülümsedim. İç geçirdi. Koca bir of çekti.

"Neden ofladın?" diye sordum.

"Yok bir şey," diye geçiştirdi.

"Gece bak ciddi ciddi soruyorum bizi yanında sığıntı olarak görmüyorsun değil mi? Zaten en kısa zamanda eve döneceğiz biz."

Annemin şu an onun evinde kaldığımdan haberi olsaydı kıyamet kopardı büyük ihtimalle.

"Delirdin mi? Ne sığıntısı? Yok öyle bir şey."

"Peki," dedim.

Dikiz aynasından Güneşe baktı.

"Bana iyi geliyor -durakladı ve bana baktı- sunuz," dedi. Ona iyi geliyorduk.

"Senin aslında iyi bir kalbin var," deyince sinirle homurdandı.

"Benim iyi kavramıyla uzaktan yakından alakam yok. Ben bir günahkârım. Bana bir daha asla böyle bir şey söyleme," diye tısladı.

Kabul etmek istemiyordu.  Kendini buna inandırıyordu hatta o şekilde hareket ediyordu. Ama o iyi bir adamdı. Evet bana zalimce bir şey yapmıştı ama bam teline basmıştım. Tabii ki ona hak vermiyorum ama onu tanıdıkça daha iyi anlıyordum.

"Sana iyi demeyi kessem de böyle düşünmeyi kesmeyeceğim," dedim.

"Hiçbir şey bilmiyorsun."

Kısık sesle mırıldandı. Duymadığımı sanmıştı sanırım ama duymuştum. Gayet de duymuştum. O öyle düşünebilirdi ama benim düşüncelerime karışamazdı.

••

Araba evin önünde durunca Gece benden önce inip Güneş'i kucağına aldı. Şu an o kadar... sevecen görünüyor ki... Diğer zamanlardaki gibi değil. O özünde iyi biri gibi. Sadece bazı sorunları var. Bazen ne yaptığını bilmiyor.
Güneş kucağındayken kapıyı açtı ve içeri geçtik. Bu gün eve dönecektik normalde ama Güneş'in uyuyakalması işleri tersine yordu.

"Ben odasına götüreyim," deyip merdivenleri tırmanmaya başladı. O nasıl biriydi hâlâ çözememiştim. Bazen iyi bazense kötü. Çoğunlukla kötü. Ama eminim ki onun iyi halleri bununla sınırlı. Daha fazla iyi olamaz. Ne kadar kabul etmek istemesem de o bir mafya. Ve insanları öldürme potansiyeline sahip biri. Belki de sadece potansiyele sahip değildir. İnsanları öldürebilme özelliğine sahiptir. İster istemez ürktüm. Kendi de dediği gibi o tehlikeli. Düşüncelerim arasında yanağıma inen buse ile kafamı çevirdim. Gece. Beni yanağımdan öptü. Vaov. Çok masumdu.

"Buna izin var değil mi?" diye sordu masumca. Onu daha önce böyle uysal görmemiştim. Yoksa o değişiyor muydu?

"Bilmem," diye yanıtladım.

"İzin var!" dedi. Kesin ve net. Konu kapanmıştır.

"Peki," diye mırıldandım. Gece gitgide bana yaklaşmaya başladı. Nefes alışverişim hızlandı.

"Gece ben galiba..."

"Gece bey." Romantizmin içine atlayan eksik eteğe baktım. Cüretkar bakışlar atıyordu bize.

"Defol git gözüme gözükme sürtük," diye tısladı. Kız hâlâ dikiliyordu.

"Seni bir daha bu evde görmeyim," deyince kız  salondan çıktı.

"Evet devam edebiliriz. Sen galiba?" O bir kere olur Gece efendi. Daha da cesaretimi toplayamam.

"Ben galiba... acıktım," deyince burun delikleri büyüdü ve dişlerini sıktı.

"Kaybol git gözümün önünden." Sinirlemişti. Adamı sinir etmekte üstüme yoktu. Dudağımı yana doğru kıvırdım.

"Neden bağırdın ki şimdi?"

"Işık ben kalbini kırmadan yürü git yemek yap. Senin yüzünden hizmetçiyi de kovdum. Aç kalmasak bari." Gözlerinden ateş çıkacaktı adeta. "Yani Güneş ile ben," diye ekleyince dil çıkarmak istedim.

"O kız güzel yemek yapamıyordu zaten. Ben şimdi bir yemekler yaparım parmaklarınızı yersiniz," dedim. Külliyen uydurma. Ben yemek yapmayı beceremezdim. Basit şeyler hariç asla yemek yapmazdım.

"Eğer şimdi gitmezsen seni çiğ çiğ yiyeceğim," deyince koşarak görüş alanından çıktım. Malum, o Gece Karayel. Ne yapacağı belli olmaz. Tıpkı şu an yaptığı gibi. Bu da ne demek? O ne yaptığını sanıyordu?

DÜZENLENDİ✔️

Bölüm sonu.
Heyecanlı bitti. Sizce Gece ne yapıyor?

Herkes bu bölümde en beğendiği sahneyi buraya yazabilir mi?

Continue Reading

You'll Also Like

1.5M 69.5K 69
Herkes onun vicdanını yitirmiş, gözü dönmüş bir adam olduğunu söyledi. Beni kullandığını, sırf güç uğruna beni harcayacağını söyledi. Kimseye inanmad...
571 98 15
Bir cennet parçasıydı. O gökyüzünün cennetiydi ama onun yerini almak isteyen vardı. Cennet değişmezdi ya cehennem olurdu ya da hiç. Cennetin sahibi d...
656 54 12
"Beni sen değiştirdin Eylül, geldin ve bütün düzenimi altüst ettin." ... "Yine ve yine söylüyorum güzelim beni sen değiştirdin, geldin ve benim kader...
980K 54.3K 24
"Benim adım yok Narin, gölgem yok, ayak izim yok." dedi umutsuzca. "Olsun!" dedim omuz silkerek. Onun aksine umarsız çıkıyordu sesim. "Adını dilim...