GECENİN IŞIĞI

By buyazarneleryazar

15.3M 402K 134K

Genel Kurgu #1 Bir adam düşünün, hayatının tüm dönemlerini karanlık işlerle geçiren ve geçmişinin izlerini hâ... More

~TANITIM~
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44. BÖLÜM
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
47.BÖLÜM
48. BÖLÜM
Sırma-Sarp
Karakterlere Sorular
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
52. BÖLÜM
53. BÖLÜM
54. BÖLÜM
Sırma ve Sarp
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
57. BÖLÜM
58. BÖLÜM: GECE
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM
61. BÖLÜM
62. BÖLÜM
63. BÖLÜM
64. BÖLÜM
65. BÖLÜM
66. BÖLÜM
67. BÖLÜM
68. BÖLÜM
69. BÖLÜM
70. BÖLÜM
71. BÖLÜM
72. BÖLÜMDEN KESİT
72. BÖLÜM
SORU-CEVAP
73. BÖLÜM
74. BÖLÜM
Yeni Kitap
75. BÖLÜM
76. BÖLÜM
77. BÖLÜM
78. BÖLÜM
79. BÖLÜM
80. BÖLÜM
81. BÖLÜM
82. BÖLÜM
83. BÖLÜM
84. bölümden kesit
84. BÖLÜM
85. BÖLÜM
86. BÖLÜM
87. BÖLÜM
88. BÖLÜM
89. BÖLÜM
90. BÖLÜM
91. BÖLÜM
92. BÖLÜM
93. BÖLÜM
94. BÖLÜM
95. BÖLÜM
96. Bölümden kesit
96. BÖLÜM
97. BÖLÜM
98. BÖLÜM
99. BÖLÜM
100. BÖLÜM
101. BÖLÜM
102. BÖLÜM
103. BÖLÜM
104. BÖLÜM
105. BÖLÜM
106. BÖLÜM
107. BÖLÜM
108. BÖLÜM
109. BÖLÜM
ÖNEMLİ
110. BÖLÜM
111. BÖLÜM
112. BÖLÜM
113. BÖLÜM
114. BÖLÜM
115. BÖLÜM
116. BÖLÜM
117. BÖLÜM
118. BÖLÜM
119. BÖLÜM
120. BÖLÜM
121. BÖLÜM
8 MİLYONNN!
Kitap Tanıtma Fırsatı
122. BÖLÜM
123. BÖLÜM
124. BÖLÜM
FİNALE DOĞRU •PART-1•
FİNALE DOĞRU •PART-2•
FİNALE DOĞRU •PART-3•
BÜYÜK FİNALDEN UFAK BİR KESİT!!!
•BÜYÜK FİNAL•
•VEDA•
•GECE• Duyurusu

5. BÖLÜM

191K 5.9K 2.5K
By buyazarneleryazar

KEYİFLİ OKUMALAR

••

Aşktan korkmak, yaşamdan korkmak demektir ve yaşamdan korkanlar şimdiden üç kez ölmüşlerdir.
-Bertrand Russell

••

Ne kadar da rahatmış bu bar tezgahı. Yalnız, boynumdaki sıcaklığın kaynağı ne?Gözlerimi araladım. Hassiktir oradan diye mırıldanıp geri kapadım. Gece'nin benim karşımda ne işi vardı. Tekrar gözümü araladım. Yine karşımdaydı.

"Eyvah," deyip hemen doğruldum. Gece bana neşeli gözlerle bakıyordu.

"Günaydın uyuyan güzelim." Günaydın dedi. Bana dedi. Güzelim dedi.

"Günaydın Gece Bey," dedim çekinerek.

"Artık Bey demesen?"

"N-neden?"

"Dün gece birlikte olduk ya güzelim," deyince şok oldum. Ne diyor bu adam?

"Gece Bey..." deyip doğrulmaya çalıştım. Ellerini vücudumda gezdirmeye başladı.

"Çok güzelsin." Elleri kalçamda durunca kıpırdandım.

"Yapm-"

"Uyan!"

Elleriyle kalçalarımı okşadı.

"Gece yapma lütfen," deyip kalkmaya çalıştım.

"Uyan!" Dehşetle gözlerim açıldı. Siktir! Rüya!

"Gece Bey..." diz çöktüğü yerden kalktı.

"Bu iki oldu. Üçüncüde çok fena yapacağım," dedi. Hemen yattığım yerden kalktım. Benim burada ne işim var? Nasıl uyuyakaldım ve en önemlisi bu aptal rüyayı hangi bilinçaltı ile gördüm ben?

"Ben buraya nasıl geldim?" Sahiden ben en son tezgahta uyukluyordum.

"Mesai saatinin bitmesine yarım saat falan vardı. Tezgahta uyuyakalmıştın. Ben de kalan zamanda burada uyu diye getirdim. Çok soru sorma da temizliğe başla," deyip deri koltuğuna oturdu.

Ne yani beni buraya o mu getirdi sahiden?

Artık işe başlamam için bana uyaran gözlerle bakıyordu.

"Malzemeler?" diye sordum.

"Sarpı aradım birazdan burada olu-" Cümlesini yarıda kesildi. Kapı açılınca
çenesi ile Sarp'ı işaret etti. Oda o kadar temiz ki. Boş yere temizleyecektim.

"Günaydın Işık." Sarp'a döndüm. O gün onu da arkadaşı gibi pislik sanmıştım. Soğuk görünse de hal hatır soruyordu.

"Günaydın."

"Nasılsın?" Ağzımı açıp cevap verecekken Gece'nin konuşması ile ağzımı geri kapadım.

"Muhabbetiniz daim olsun," dedi öfkeyle. Sarp Gece Beyin gazabına uğramamak için hızla odadan çıktı.

"Bu kapı banyo gibi bir yere mi açılıyor acaba?" diye sordum.

Yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçalamam gerekiyordu.

"Evet. İhtiyaçlarını giderip işe başla."

Seri hareketler ile kapıyı açtım. Bizim evin banyosundan 1000 kat güzeldi bu banyo. Küçük ama kullanışlı aynı zamanda ferahtı da. Yüzümü bol suyla yıkadım. Gözlerim fırça ile macun arıyordu. Henüz yeni kullandığı belli olan nemli bir fırça vardı tezgahta. Gece'nin fırçasıydı büyük ihtimalle. Dolapları karıştırıp paketi açılmamış bir fırça buldum. Dişlerimi fırçaladıktan sonra ağzımı çalkalayıp havluya sildim ve odadan çıktım. Gece koltuğa uzanmıştı. Hemen temizlik bezini ıslatıp işe koyuldum. Masanın üstündeki bibloların olmayan tozunu aldım. Bir yandan da mırıldanıyordum. Bir şeyler yaparken mırıldanma huyumdan asla vazgeçemiyordum. Annen hep dalga geçerdi hatta.

"Koltuğuna senin kıvrılıp hayalinle uyumuşum."

"Üstüm açık kalmış ürperirken sabah olmuş."

"Uyan dedi bir ses uyan o bu-"

"Sessiz ol!" Gece'nin uyarısı ile derhal sustum. Oysa o kadar da vahim değildi sesim.

Biblolar bitince çerçeveleri alıp silmeye başladım. Ağzım durmuyordu. İster istemez mırıldanıyordum. Ama daha kısıktı sesim.

"Bu sabah bir umut var içimde belki beni seversin diye."

Bu kısmının böyle olduğuna emin değildim ama zaten şarkıların belirli yerlerini değiştirip söylemeyi çok severdim. 

"Her şey yerli yerinde yine. Bu sabahların bir anlamı olmalı," deyip mırıldanmaya devam ettim. Ta ki ağzım güçlü bir çift el tarafından kapanana kadar. Debelenmeye başladım. İnliyordum.

"Sana sessiz olmanı söylemiştim değil mi?"

"Borokon lotfon Goco Boy." Sesim ağzımın üstündeki eli yüzünden boğuk çıkıyordu.

"Susacaksın öyleyse," dedi ve elini çekti. Derin bir nefes doldurdum ciğerlerime. Az daha nefessizlikten tahtalı köyü boyluyordum. Ses çıkarmadım. Gece de koltuğa yeniden uzandı. Masanın üstündeki her şeyin tozunu almıştım. Şimdi yerleri silecektim. Tam eğilmişken önlüğümün cebindeki telefonum çalmaya başladı. Hemen hoparlörünün üstüne parmağımı koyup sesin çıkmasını önledim ve açtım.

"Efendim anne."

Fısıldamıştım.

"Kızım nerede kaldın? Ayrıca neden kısık sesle konuşuyorsun?"

"Anne dedim ya yaşlı bir teyzeye bakıyorum diye. Uyuyor kadıncağız," dedim Gece'yi izlerken. Kaşları çatıktı her zamanki gibi.

"Kızım kaç saat bu iş? Ne zaman geleceksin eve?"

"Anne şimdi evi temizliyorum. Ben seni ararım sonra," deyip kapattım.

"Sana yalan söylemeye  mecburum anne."

"Değilsin." Gece gözünü açıp konuşunca ağzım aralandı. O beni mi dinliyordu?

"Gece Bey..."

Yattığı yerden kalktı ve yanıma geldi.

"Yalan söylemek zorunda değilsin," dedi. Tabii onun için söylemesi kolay sonuçta annemi tanımıyordu. Yoksa annemi tanısa 'Işıkcım sen bu işi bırak zira ben senin cenaze işlerinle ilgilenmek istemiyorum' derdi.

"Anneme barda çalıştığımı söylesem üstüne üstlük sizin odanızı ve de evinizi temizleyeceğimi söylesem şu an yaşıyor olmazdım. Büyük ihtimalle öğle namazına müteakiben cenaze namazım kılınıyor olurdu." Tek nefeste konuşmuştum. Gece şaşkınca beni izliyordu.

"Sen bence sus. Sadece iş yap," deyip telefonunu kurcalamaya başladı.

Yerleri silmeye başladım.
Evde çok temizlik yapmazdım. Yani anneme olabildiğince yardım ederdim tabii. Ama öyle dip bucak temizlik yaptığımı hiç hatırlamam.

Kısa sürede yerleri güzelce silip dinlenmek için koltuğa oturdum.

"Yoruldun mu?" İlk kez sesi önemser gibi çıkmıştı. Başımı salladım.

"Hadi sana kahvaltı ısmarlayayım," deyince gözlerimi ovuşturdum. Hâlâ rüyada mıydım acaba?

"Ciddiyim hadi!" dedi. Fırsat ayağıma gelmişti. Gece'den böyle bir jest asla beklemezdim.

"Tamam ben üzerimi değiştirip geliyorum," deyip koşarak odasından çıktım. Kıyafet odasına girip kıyafetlerimi aradım. Ama yoktu. Dolabımın üstünde bir yazı vardı.

Bana sürtük dersin ha... şimdi bu kıyafetlerle dışarı çık da gör sürtük kimmiş?

Lanet olsun. Notu alıp Gece'nin odasına girdim.

"Neden hazır değilsin?" deyince elimdeki notu uzattım.

"Ne yapacağım şimdi?" deyip kollarımı göğsümün üstünde kavuşturdum.

"Hadi gel," deyip kolumdan tuttu ve dışarı çıkardı beni. Önlüğümü çıkarıp bar tezgahına son anda fırlattım.

"Gece Bey... ben bu soğukta böyle dışarı çıkamam," deyince üzerindeki ceketi çıkarıp kalçalarımı kapattı.

"Oldu mu?" Başımı salladım.

"Oldu," deyip gülümsedim. İlk kez normal bir diyaloğa girmiştik. Bana bağırmamıştı. Belki de Gece gösterdiğinden farklı biriydi.

"Hadi atla." Arabanın kapısını açıp oturdum.

"Önce sana giyecek bir şeyler alalım," deyince hızla başımı salladım.

"Hayır hayır, masrafa hiç gerek yok," dedim. Bana giyecek bir şeyler alırsa kendimi kötü hissederdim. Sonuçta onunla aramda hiçbir bağ yoktu. Ona ödemek zorunda olduğum 150 dolar dışında.

"Eline para geçtiğinde bunun borcunu da ödersin o zaman."

Böyle söylemesine şaşırmıştım. Kabul etmem için mi böyle söylüyordu yoksa ciddi miydi?

"Peki, tamam."

"Aferin, yavaş yavaş öğreniyorsun."

Ve bir anda araba öne atıldı. Arabayı kullanırken o kadar cool ve rahattı ki bir an ona özenmiştim.

"Araba kullanmak çok zor mu?" diye sordum. Onu böyle havalı bir şekilde görünce benim de içimde bunu yapma isteği uyandı.

"Hayır, neden sordun?"

"Ben de ehliyet almak istiyorum. Belki hiçbir zaman arabam olmayacak ama en azından ehliyetim olsun," dedim. Gözlerini yoldan ayırıp bana baktı.

"Bakarsın senin de günün birinde araban olur," deyince burukça tebessüm ettim.

"Evet bundan 10 yıl sonra sana olan borcum bitip tekrardan borç alıp ödemeye başlarsam alabilirim," deyip kıkırdadım. Gözlerini yoldan ayırıp bana baktı. Bir süre beni izledikten sonra tekrar önüne döndü.

İçimde tarif edemediğim bir duygu filizleniyordu. Bazı hareketleri beni şaşırtıp aklımı karıştırıyordu. Ve ister istemez düşünüyordum. Ben bu adamdan etkileniyor olabilir miyim?

••

Gece, AVM'nin önünde durunca arabadan indik. Benim tarafıma dolandı. Ceketi hâlâ üzerimdeydi. Onun üzerinde ise ince beyaz bir gömlek vardı. Hava esintiliydi.

"Gece Bey ceketi vermemi ister misiniz? Üşüdünüz mü?"

Dönüp bana baktı ve sırıttı. Evet sırıttı.

"Asıl benim sana sormam gerekiyor. Üşüyor musun?"

Aslında aşırı derecede üşümüyorum. Ama sırf ne yapacağını merak ettiğim için başımı salladım.

"Evet," deyip merakla ona baktım.

Gece elini belime atınca içimi saf bir heyecan bastı. Ama fazla sürmedi. Ceketi çözüp üzerime giydirdi.

"Şu an iyi mi?"

"İyi," diye tısladım. Ne bekliyorsam? Adam gelip de beni bağrına mı bas-
Siktir! Ne oluyoruz?

"Böyle?" diye sordu. Gece beni koltuğunun altına almıştı.

"İ-iyi," dedim kekeleyerek. Burnumu hafif eğdim. Ceketi çok güzel kokuyordu.

Beklemediğim bir anda elimi beline koyunca kalbimin sesini kulaklarımın dibinde duymaya başladım. Daha önce bir erkekle bu kadar yakın olmuş muydum? Gerçekten ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Tam da bu adamın çekimine kapılmamak için uğraşırken şu an elimin belinde olması işi zorlaştırıyordu. Elimi belinden çektiğinde bana ters bir bakış atıp adımlarını hızlandırdı.
Sinirlenmiş gibiydi. AVM'den içeri girip hızla yürümeye başladı. Yetişemiyordum.

"Gece Bey... Gece B-" bir hışımla arkasını dönüp işaret parmağını gözüme sokar gibi salladı.

"Bey deyip durma Işık."

Sesi sertti. Bu adamın derdi neydi ki?

"Patronum olduğunuz için bey demekle yükümlü gibi hissediyorum kendimi."

Sinirlerine hakim olmaya çalışır gibi gözlerini kapattı.

Arkasından sessiz sessiz mırıldanmaya başladım. Gıcık adam! Bana bağırmaktan bir türlü bıkmadı.

O kadar hızlı yürüyordu ki yetişmeye çalışıyordum.
Nefes nefese kalmış bir vaziyette kolunu tuttum. Hışımla kolunu çekti.

"Hadi şuraya gir de bir şeyler alalım," dedi.

Üstümde onun ceketi ile dolaşmak gerçekten utanç verici geliyordu bana. Bu yüzden bu teklifi reddetmeyecektim. Şimdilik görünen başka bir çarem yoktu.

Mağazaya girdik. Ben etrafa bakınırken bir kadın bize doğru geliyordu.

"Gece Beyciğim." Mağaza personeli aşırı samimi şekilde Gece'ye seslendi. Yüzümü buruşturdum.

"Bedenin ne?" diye sordu.

"Small," dedim. Gözlerini vücudumda yukarıdan aşağı gezdirdi.

"Gel şöyle." Kolumdan tutup pantolon reyonuna götürdü beni.

"Ne renk istiyorsun?" Başımı eğdim. Bunu neden yapıyordu?

"Fark etmez," diye mırıldandım.

Askılıktan aynı pantolonun her renginden aldı. Bunlar çok pahalıydı ama.

"Al birini dene bedeni olursa hepsini alırız," deyip beyaz olanı uzattı bana.

"Ben tüm bunları istemiyorum. Şimdilik giymek için bir tane alsak yeterli."

Gözlerime şansını zorlama der gibi baktı.

Pantolonu elinden aldım. Seri adımlarla kabine girdim.  Çabucak giyinip kabinden çıktım.

"Oldu mu?" diye sorduğumda gülmemek için kendini kastığını anlamıştım.

"Oldu. Hadi üstüne de dene bir şeyler," deyip elimden! evet evet elimden tutup tişört reyonuna götürdü beni. Önce elimize sonra gözüne baktım.

"Hadi seri ol. Açlıktan ölmek üzereyim," dedi ve ellerimizi ayırdı. Boşluk hissi. Üzerime giymek için mavi bir kazak aldım.

"Tamam aldım." Derin bir nefes aldı ve askılıktaki bütün bluzları aldı. Ne yaptığını sanıyor bu adam?

"Al bunları da giyersin," deyip askıları uzattı. Bana acıyordu. Tüm bunları bana acıdığı için yapıyordu.

"Siz bana acıyor musunuz?" dedim titrek bir sesle. Sesimin titrememesine özen göstermiştim ama becerememiştim.

"Hayır nereden çıkardın bunu?"

Nereden mi çıkardım? Buraya şimdilik giyeyim diye bir şeyler almak için girdik. Ama o bana bir ömür yetecek kadar kıyafet alıyordu şimdi.

"Neden alıyorsunuz öyleyse hepsini?"

"Çünkü alabilirim," dedi küstah küstah.

"Evet alabilirsiniz ama alabiliyor olmanız bana tüm bunları alacağınız anlamına gelmez," dedim içimde yatan cazgırı ilk kez gün yüzüne çıkararak. Benden bunu beklemediği çok açıktı. Düpedüz şok olmuş bir ifade geçti gözlerinden.

"Benim canımı sıkma al şunları," deyip elime tutuşturdu tüm askıları.

"Ya da tamam. Nasılsa geri ödeyeceğim."

Ama yine olan bana olacaktı. Tüm bunlar kim bilir kaç para tutardı.

"Hadi bir tane de günlük bir elbise al." Başımı tamam anlamında salladım. Ona karşı çıkmamın hiçbir işe yaramadığını anlamıştım çünkü.

Boş gözlerle elbise reyonuna baktım. Elbiselerin hepsi birbirinden abartıydı.

"Ben seçmesem. Pek anlamıyorum çünkü," dediğimde başını sallayıp askılıktan pembe bir elbise çıkardı. Ne pembe mi?

"Hayatta olmaz. Ben pembe giymem."

Yani seçe seçe pembe mi seçmişti cidden? Ben siyah falan diye düşünmüştüm.

"Senin gibi 18-19 yaşında olan genç kızlar pembe giyer."

Kaşlarımı çattım. 18-19 mu? Biri bu adama benim yaşımı söylemeliydi. O da ben olmalıydım.

"18-19 mu? Ben 21 yaşındayım Gece Bey," deyince bu defa şaşırmışa benziyordu.

"Ufak gösteriyorsun," dedi hâlâ şaşkın bakan gözlerle.

"Öyle derler," diye mırıldandım bundan haz etmediğimi belli eden ses tonumla.

Beyaz bir elbise alıp bana uzattı.

"Al dene bakalım." Elbiseyi süzdüm. Bunu giyersem bu gece kavga ettiğim kızdan hiçbir farkım kalmayacakmış gibi hissettim.

"Elbiseye gerek yok bence."

İlk defa itiraz etmeden kabul etti ve beni şaşırttı.

Kasaya geldiğimizde çabucak konuştu.

"Kıyafetlerin ücret bordrolarını şirkete yollayın."

Kadın başını salladı.
Kıyafetleri poşetlere doldurdu kasiyer. En az 5 poşet vardı.

"Hadi şimdi yukarı çıkıp yemek yiyelim." Ben poşetlerle debelenirken o yürüyen merdivenleri çıkıyordu.

Ben "Gece Bey," diye seslenince arkasına döndü.

"Evet."

"Taşıyamıyorum yardım eder misiniz?" Masum bakıyordum. Ama onun asla bu poşetleri taşımayacağını biliyordum da.

"Hayır!" deyip önüne döndü.

Şu zayıf bedenim ile bu poşetleri taşımamı bekliyordu. Yürüyen merdivenleri zor bela çıkıp yemek salonuna girdik. Birazdan yere çöküp ağıt yakacaktım. Çenemi tutamıyorum ama.

"Gece Bey valla sizin sevgilinize acıyorum," dedim en sonunda.

"Nedenmiş o?"

"Siz bir kız ile bir yere gelip poşetlerini taşmıyorsanız sevgilinizinkini de taşımazsınız," deyince bana gözlerini kısıp baktı. Cevap vermeden önüne döndü. Gıcık şey.

"Tavuk menü mü yersin et menü mü?" diye sorunca midemin bulandığını hissettim. Ben cevap vermeyince

"Tavuk mu et mi?" diye sordu tekrar.

"Daha önce hiç yemedim," deyince gözlerinde değişik bir bakış sezdim. Bu acıma değildi. Başka bir şeydi. Tam ağzımı açıp konuşacaktım ama beni bölüp sipariş vermeye gitti.

Sıraya girmeden iki menü alıp bir masaya oturdu. Ben de poşetleri koyduğum yerden kaldırıp masaya oturdum.

"Afiyet olsun Gece Bey," deyip kutuyu açtım. Hamburger? Tavuk? Konuşturmadı ki beni durumu açıklayayım.

"Ben yiyemem bunu," deyince Gece sert sert bakmaya başladı.

"Mızmızlanma da ye işte," diye bağırdı. Birkaç kişi bize dönüp baktı. Neden herkesin içinde bana bağırıyor ki? Tavuk yiyemem ki ben...

"Yiyemem ben," deyip masadan kalktım. Yoksa kusacaktım.

"Otur!" Emirine itaat etmedim. Her dediğini neden yapayım ki? Ben onun emir kulu değilim. Gözüm hamburgere kayınca midemin bulantısı ağzıma kadar geldi ve zor tuttum kendimi.

"Ben gidiyorum," deyip yürümeye başladım.
Bir anda arkamdan gelen sesi duyunca döndüm. Sandalyemi itmişti.

"Sana otur dedim!" diye bağırdı.

"Gece Bey ben yiyemiyorum anlayın lütfen," dedim. Sesim kısıktı. Duyduğuna bile şüpheliydim.

"Defol git o zaman." Dediği şeyi duyunca gözlerim doldu. Arkama bakmadan yürümeye başladım. Bu kadarı da fazlaydı. Nasıl bir adam bu? Bir kadınla böyle konuşmayı kendine yakıştırıyor muydu? O an kendi kendime bir söz verdim. Bu adamdan kesinlikle uzak duracağım.

••

Eve geldiğimde saat üçe geliyordu. Annem hemen tepeme dikildi.

"Nerdesin yavrum. Bu poşetler ne?"

Sahi ben Gece beyi orada bırakırken neden bu poşetleri almıştım ki! Onları orda bırakmam gerekiyordu.

"Anne sonra konuşsak," deyip poşetleri bırakıp odama çıktım. Bana söyledikleri aklımdan çıkmıyordu bir türlü. Kaba bir adamdı. Bir kere bile güldüğünü espri yaptığını görmemiştim. Ben ise onun bir lafına psikolojim bozulacak kıvama gelmiştim. Ne diye düşünüyordum ki? Gece benim patronumdu. Ne olacaktı? Bir kere alışverişe çıkıp yemek yedik diye
-gerçi yiyememiştik de- ne olacaktı? Hiçbir şey. O bir mafyaydı. Bu günden sonra ondan olabildiğince uzak duracaktım. Beni kırmaktan ve incitmek başka hiçbir şey yapmıyordu. Düşünceler eşliğinde gözlerim ağır ağır kapandı ve uyku alemine geçiş yaptım.

DÜZENLENDİ✔️✔️



Herkes bu bölümde en beğendiği sahneyi buraya yazabilir mi?

Continue Reading

You'll Also Like

2.9M 151K 17
Maça Kızı 8 serisinin devam bölümlerini içermektedir.
3M 161K 40
Heja güzelliği ve cesaretiyle Amed'e nam salmış kadın. Ağir yakışıklılığı ve bastığı yeri titreyișiyle Amed'in saygı duyulan ağası... Kadın çok sevd...
SARKAÇ By Maral Atmaca

General Fiction

1.5M 93.1K 7
"Delilerin sevdası hoyrat bir fırtına gibidir. Günün başında seni sarsan fırtına, gecenin şafağında ılık bir esintiye dönüşüp kaburgalarının arasına...
5.5K 2.8K 49
Bazı anlar vardır ki hiç ummadığınız zaman birisi gelir ve sizi sıkıştığınız durumdan kurtarır. Hayatım birden onunla değişmişti. Kim mi o? O, Siyah...