Insensitive ➳ Sirius Black

Av PotterCat

244K 13.5K 8.9K

[WattpadFanficsTR "Hogwarts Dünyası" okuma listesinde sizlerle!] ~"Mükemmel cadı" maskesi takan bir kızın mük... Mer

*1* Küçük Bir Yetim
*2* Yazlık
*3* Eğlence
*4* Eski Bir Dost
*5* Doğum Günü
*6* Saçlar
*7* Çizgiyi Aşıyorsun, Black
*8* Hogwarts
*9* Saklı Gerçekler
*10* Tüy
*11* Teklif
*12* Delirmek
*13* Patronus
*14* Sen Olmasaydın...
*15* Noel Balosu
*16* İmkansız Gerçek Oluyor
*17* Bob Ama Kısaca Bobby
*18* Broken
*20* Köpek Kediyi Kovalar
*21* O Biliyor
*22* Bela Genellikle Beni Buluyor
*23* Sürüngenler
*24* Haber, Saldırı, Oda ve Ayna
*25* Sectumsempra
*26* Yeşil Işık
*27* Altıncı Sınıf Bitiyor
*28* Tesadüfler
*29* O Biraz Daha Baskın Gelmiş
*30* Hata
*31* Melek ve Şeytan
*Özel Bölüm*
*32* Albüm
*33* Little Hangleton
*34* Yedinci Sınıf
*35* Arzu
*36* Teorik Bilgi
*37* Hangover
*38* Genç Anka
*39* Asla Bırakma
*40* Aile Yemeği
*41* Noel
*42* Değişim
*43* Davetsiz Misafir
*44* Maske Düşüyor
*45* Ölüm Bizi Ayırana Dek
*46* Elinde Olan Bir Tek Bu Hayatın
*47* Bu Kadar Mutlu Olmamıştım
*48* Yıl Dönümü
Özel Bölüm *2*
*49* Vahşi Kedi
*50* Biraz Ateşviskisi, Biraz Quidditch

*19* Amortentia

5.8K 320 299
Av PotterCat

Pekala, kimsenin o şeyin Tom Marvolo Riddle'a ait olduğunu öğrenmesini istemiyordum ama şu anda o günlük umurumda olan son şeydi. Umarım çalan kişi geberir. Merlin, benden iyimseri yok bu dünyada(!) Kimseyle muhattap olmak istemiyordum, tek istediğim Sirius ve Adrogans'ın canını yakmaktı. Ama bekleyecektim. Çünkü uykum vardı. Umarım rüyamda onları öldürdüğümü görürdüm.

Sabah kalktığımda saat yediydi ve pazar günü aklı başında olan hiç kimse bu saatte kalkmazdı. Ama benim uykum kaçmıştı bir kere. O yüzden üstümdeki pijama niyetine kullandıklarımı çıkarttım. İçime siyah, uzun kollu tişört giyip üstüne gri bir polar aldım, altıma da zümrüt yeşili bir dar pantolon giydim. Siyah botlarımı giydikten sonra sessizce yatakhaneyi ve Ortak Salon'u terk ettim.

Dün akşama göre biraz yumuşamıştım, sanki Riddle biraz gitmişti ama Adrogans ile Sirius'u gördüğüm an aklıma geldikçe yine kanım kaynamaya başlıyordu. Bir şeyleri parçalamamak için kafamı başka işlere odaklamaya karar verdim ve Mızmız Myrtle'ın tuvaletine yöneldim. Bakalım o ses nereden geliyor?

Ama ben tuvalete giremeden içeriden gelen cırtlak ses ile donup kaldım. Riddle yine hareketlenmişti ve melek de, şeytan da gidip Adrogans'ı öldürmemi fısıldıyordu. Ama bekledim. Sessizce tuvaletin girişine yaklaştım ve yanındaki iki diğer sarışına anlattıklarına kulak kabarttım.

"Lilith, dün gece Black ile neler olduğunu tam olarak anlatacak mısın?" diye sordu Felicia Planty.

"Pekala," dedi Adrogans "Bu akşam Sihir Tarihi sınıfında buluşalım dediği zaman yanımdaydınız zaten. Üstüme kırmızı, dantel bir büstiyer ve siyah mini etek giyip gittim."

Bu havada mı? Umarım zatürre olur. Sürtük.

"Gittiğimde beni bekliyordu," diye devam etti "İçeri geçip kapıyı hafif aralık bıraktık, kimse bir şeyden şüphelenmesin diye. Hiçbir şey söylemeden direk beni öpmeye başladı. Sonra üstümüzü çıkarttık falan. Sonra da seviştik işte." dedi ve derin bir nefes aldı "Keşke geceyi yanında geçirseydim."

Boğazımdaki yumru geri gelmişti ve Riddle olan yanımdan aldığım gücün yavaş yavaş gittiğini hissediyordum. Neden salak gibi bunları dinlemiştim ki? Çünkü ben tam bir salağım. Ama Riddle'dan kalan son güç damlalarına tutunarak dinlemeye devam ettim. Salaklar ülkesinin tartışılmaz kraliçesi olduğumu biliyorum.

"Sahi, dün gece normalden erken geldin. Genelde gece yarısından sonra geliyordun, ne oldu bu sefer?" diye sordu Wendy Denis.

"Sirius, James'in yanına erken dönmesi gerektiğini söyledi." dedi Adrogans "Ama belki bu gece de buluşuruz, ne dersin Wendy?"

Pekala, benden bu kadardı. Riddle'ı kaybetmiştim ama hala Adrogans'ı öldürmek istiyordum. Fakat şu anda olmazdı. Ortalık kalabalıklaşınca onu benzetecektim. Ne ceza alacağım umurumda değildi. Ama şu anda ağlamak üzereydim ve gidebileceğim kimse yoktu. Ne yapsam diye düşünürlen aklıma gelen fikirle kar dolu bahçeye koşup üstümdeki ince şeylerle kendimi kara fırlattım.

Soğuktu. Fazla soğuktu. Dişlerim birbirlerine çarpıyordu. Ama önemli değildi. Hipotermi geçirmek için doğru yolda olduğumu gösteriyordu. Gözlerimi kapattım ve sessizce ağlarken sırılsıklam bir şekilde kardan melekler çizmeye başladım.

Yaklaşık yirmi dakika öyle kaldım. Karnım deli gibi ağrımaya başlamıştı. Ama hala karda yatıyordum. Derken Johnson'ın endişeli sesi kulaklarıma doldu.

"Bayan Cain bu havada ne yaptığınızı sanıyorsunuz?!"

Onu duymazdan geldim "Profesör, benim babamın kim olduğunu ve benim de onun gibi aşk iksirinden dolayı doğduğumu biliyorsunuz." dedim "Peki, o zaman ben nasıl âşık olabiliyorum?"

Gözlerim kapalı olsa da Johnson'ın suratına üzgün bir ifade takındığını anlamıştım "Çünkü arkadaşların sana sevgiyi gösterdi, Natasha." Bana, anne gibi davrandığı zamanlarda adımla hitap ederdi "Şimdi kalk ve içeri gir, hasta olacaksın."

Başımı salladım "Hayır, ben iyiyim."

Sesini ciddileştirdi "Bayan Cain, hemen içeri giriyorsunuz."

Yine başımı salladım "Soğuk kafamı dağıtıyor." dedim. Aslında kırık kalbimin acısını bastırıyordu ama bunu söylemeyecektim.

Johnson iç geçirdi ve bir büyü mırıldanarak hemen altımda bir sedye oluşturup beni o şekilde okula soktu. Sedyeden aşağı atladım. Üstümden sular damlıyordu. Hiçbir şey söylemeden oradan uzaklaştım ve Büyük Salon'a yöneldim. Girmeden önce kıyafetlerimi kurutacak bir büyü mırıldandım ama saçlarımı ıslak bıraktım. Çünkü ben deliyim.

Bella ve Cissy'nin kahvaltıya inmediğini görünce Gryffindor masasına yönelip Rose'un yanına oturdum "Günaydın."

"Sana da güna---" diyordu ki saçlarımı görünce yarım kaldı "Üşüteceksin, niye saçlarını kurutmadın?!"

Omuz silktim "Canım öyle istedi." dedim ve beş tane krebi tabağıma alıp nutellaya boğdum. Hepsini kısa sürede yedim.

"Nasılsın?" diye fısıldadı Rose "Dünkü şeyden sonra. Daha sakin görünüyorsun."

"Çünkü Adrogans'ı, olanları anlatırken dinledim. Vahşi kız birden gidiverdi." dedim "Berbatım. Hala kendimi öldürüp Sirius'a vicdan azabı çektirmeyi planlıyorum."

"Aklından bile geçirme." dedi Rose, o sırada Çapulcular yanımıza oturdu. Benim yanımda James vardı, sol çaprazımda ise Sirius. Ona bakmadım bile.

"Neyi aklından geçirmesin?" dedi James ve garip bir şekilde saçlarıma baktı "Niye saçların ıslak?"

"Çünkü karda yattım." dedim normal bir şekilde "Yirmi dakika kadar. Ama Johnson gelip beni içeri soktu."

Rose iç geçirdi "İşte ben de bundan bahsediyordum!"

"Ama ölmedim. Demek ki sorun yok." dedim umursamazca ve Rose'a eğildim "James, Sirius'a söylemiş mi?"

Rose onayladı ve ben yerin dibine girdim.

"Bu aralar ölmeye çok meraklısın, Tasha." dedi Sirius.

"Öldürmeye daha çok merakım olduğunu söyleyebilirim." dedim buz gibi bir sesle. Rose bana tekme attı "Kes şunu."

"Sen de saçma şeyler söyleme."

"Söylediklerim saçma şeyler değil." dedim "Sadece siz anlamıyorsunuz." Masadan kalktım "Yalnız kalmak istiyorum, size görüşürüz."

Rose aniden ayağa fırlayıp koluma yapıştı "Seni yalnız bırakacak kadar salak mıyım sanıyorsun?" dedi ve fısıldadı "Astronomi Kulesi'nden kendini atacağına eminim."

Dudak büzdüm "Planımı alt üst etmekte üstüne yok." dedim ve kolumu kurtardım "Ama hayır, yalnız kalmak istiyorum. Ne yapacağım da sizi ilgilendirmez. O yüzden peşimden gelmeyin." dedim ve bakışlarımı Sirius'a diktim "Sonuçları iyi olmaz." dedim ve Büyük Salon'u terk edip zindanlara ilerlemeye başladım. Ama yolun yarısında Adrogans ile karşılaşmam tesadüftü.

Parmaklarımı kütürdettim "İşte bu çok eğlenceli olacak." diye mırıldandım kendi kendime ve aniden kafasına sertçe bir yumruk geçirdim. Duvara yakın yürüdüğü için duvara da çarptı ve bayılıp yere düştü. Kızlar çığlık attı. Ben ise hiçbir şey olmamış gibi yürümeye devam ettim. Zindanlara tam varmışken birisi beni bileğimden yakalayıp kendisine döndürdü.

"Amacın Lilith'i öldürmek mi?" diye sordu Sirius.

Bileğimi bırakmasını söylemem gerekiyordu ama dokunuşunu özlemiştim. O yüzden sorusuna cevap verdim "Aslında istediğim Adrogans'ı öldürmek ama işin ucunda Azkaban olunca yaralamakla yetinmek zorundayım." dedim ve istemeyerek de olsa bileğimi kurtarıp yoluma devam ettim.

"Ona niye böyle davrandığını biliyorum."

Durdum ve yavaşça arkama döndüm "Herkes biliyor. Çünkü ondan nefret ediyorum."

"Bence dahası var." dediği zaman gözlerimi kıstım "Lilith'i kıskanıyorsun." demesiyle üstüne uçup onu boğazından tutup duvara yapıştırmam bir oldu. Ama Sirius, fiziksel olarak benden kat kat daha güçlüydü ve bir saniye sonra duvara yaslanan ben, önümdeki Sirius'tu. Ama benim ona yaptığım gibi beni boğazımdan tutmuyordu. Ellerini, başımın iki yanına koymuştu.

Yüzünü, yüzüme iyice yaklaştırıp nefesini, dudaklarıma verdi "Dün gece bizi gördüğünü biliyorum. Bu yüzden yıkıldığının da farkındayım. Acımasızı oynayıp üzgün kızı saklamaya çalışıyorsun ama artık bu numaraya kanmayacak kadar iyi tanıyorum seni."

Bu sefer ben ona yaklaştım. Dudaklarımızın arasında hiç mesafe yoktu ama birbirlerine değmiyordular. Alaycı bir sesle fısıldadım "Beni tanımıyorsun. Hiçbir zaman tanımadın ve tanıyamayacaksın da."

Fısıldadığım sırada dudaklarımız değmişti. Titremiştim ama Sirius da titremişti. Hissetmiştim. Kendimi geriye çektim ve Sirius'un kolunu ittirip geçtim ama son anda geriye dönüp Sirius'un suratına sert bir şekilde yumruğumu geçirdim "Şimdi çok daha iyi hissediyorum. Son olarak, dün gece senden önceki geceki tavrım için özür dilemeye gelmiştim, aklında bulunsun. O özrü ileride çok ararsın."

¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤

Sonraki iki ay çok sıkıcı geçti. Her gün bir diğerinden beterdi. Bella ve Cissy çok solgun olduğum için bana kızıyorlardı. Bir tek Rose ile konuşuyordum. James'in şakalarına gülemiyordum ve en önemlisi Sirius ile hiç konuşmuyordum. Ama nedense ona yumruk attığım günden beri benimle arasını düzeltmeye çalışıyor gibiydi. Adrogans'ın yanında durmuyordu. Kendimi, ondan nefret etmeye zorluyordum ama olmuyordu. Adrogans ile görmüş olmam bile ona olan aşkımı, nefrete dönüştürmeye yetmemişti. Hatta şu anda öncesinden daha da çok istiyordum onu. Yanımda olmasını istiyordum. Ama istememeliydim.

Adrogans'a gelince, bana bakmaya korkar oldu. Elbette onu feci yaraladığım için (duyduğuma göre hafif bir beyin sarsıntısı geçirmiş) bir ay boyunca gezilere katılmama cezası aldım. Ama takan kim? Derslere odaklanmıyordum, çoğu uyuklayarak geçiyordu.

Annemin ve babamın anılarını gördükçe kendimi daha da kötü hissediyordum. Ayrıca da, annemi bir daha rüyamda görmemiştim. Söyledikleri hala aklımdaydı ama onları yapacak kız yoktu ki. Neşeli Natasha gitmişti. Durmadan somurutyordum. Rodolphus bile benden şikayetçiydi.

Babamın günlüğü hala yoktu ve sesin kaynağını çözememiştim. Ama asıl sorun, Paskalya Tatili'nden önceki gün -yani yarından sonra- Bahar Balo'su vardı. On kişi teklif etmişti. Tekini lanetlemiş, diğerlerini de kaba bir şekilde reddetmiştim. Lanetlememin sebebi, kendisini Sirius ile karşılaştırmaya kalkmasıydı. Zaten baloya gitmeyi düşünmüyordum. Ama Dorea yine de elbise göndermişti.

Eşlerin çoğu geçen balo ile aynıydı. Cissy ile Lucius, Rodolphus ile Bella, Remus ile Rose ve James ile Evans. Regulus bu sefer Ravenclaw'dan birisine teklif etmişti. Sirius ise Adrogans ile gidiyor olmalıydı ama kimse kesin bir şey bilmiyordu.

Daha büyük bir sorun ise bu gece Çapulcular, Rose ve ben; Hogwarts'ın bahçesinde saklambaç oynayacağız. Sirius yüzünden gelmeyecektim ama Rose beni ikna etti. Şimdi de beyaz kazağın üstüne kırmızı, bel üstü montumu ve lacivert, dar kotumu giymiş bir şekilde onları bekliyorum. Karlar eridiği için ne kadar üzüldüğümden bahsetmeye gerek duymuyorum.

Beş dakika sonra geldiler, ebeyi seçtik -Remus çıktı, kuralların tekrar üstünden geçtik -Animagus'a dönüşmek yok, Hagrid'in kulubesini geçmek ve gizli geçitleri kullanmak yok vs.- ve Remus saymaya başladı. Şatonun arka tarafına geçtim. Yavaş adımlarla Remus'un saydığı yere doğru ilerliyordum. Ama dalıp açığa çıkınca donup kaldım.

Remus'un ayak seslerini duyuyordum.

Ne yapacağımı düşünürken bir el, bileğime yapışım beni çalıların arasına çekti. Elin sahibi elbette Sirius'tu. Boştaki elinin işaret parmağını, dudaklarına götürüp sessiz olmamı işaret etti. Çok yakın durduğumuz da gözümden kaçmamıştı.

Remus daha da yaklaşınca Sirius, yere uzandı ve mümkün oldukça ses çıkartmadan çalının içine girdi. Ben de sırtımı ona dönerek yere uzandım ve çalının içine girdim. Remus iyice yaklaşınca Sirius görünmemem için beni belimden tutup kendisine çekti. Yani, amacı saklanmamızdı ama ortaya çıkan şey hiç de hoş değildi.

Sirius'un elleri, belime dolanmıştı ve vücutlarımız tam anlamıyla yapışıktı. Benden uzun olduğu için nefesi, başımın üstünden geçiyordu. En azından boynuma gelmiyordu ya, buna şükrediyordum. Remus, çalının önünde durunca gözlerimi sıkıca kapattım. On saniye kadar hiçbir şey olmadı, sonra Remus dönüp gitti. O iyice uzaklaşınca kendimi çalının dışına attım. Merlin, çok kötü bir deneyim olmuştu.

¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤

Cuma günüydü. Balodan önceki son gün. Ve günün son dersi İksir'di. Rose'un yanında oturuyordum. Birkaç dakika sonra içeriye Slughorn girdi. On dakika boyunca gevezelik yaptı, ben ise oraya buraya bakındım. Nihayet derse geçtiğinde onu dinlemeye başladım.

"Evet çocuklar, bugün Amortentia yapacağız." demesiyle tekrar onu dinlememeye başladım. İksir kitabımı açıp İksir'e herkesten önce başladım ve ders bitmeden yirmi dakika önce İksir'İm bitmişti. Son olarak bana ne gibi koktuğunu yazmak kalmıştı. Sedefli pembe tonundaki iksire eğilip kokladım. İlk koku denizdi. Yazdım. İkincisi ise erkek parfümü. Sırıttım ve onu da yazdım. Üçüncüsü ise... Şey gibiydi... Çok hoşuma giden bir şey...

Lanet olsun ya!

Başımı, masaya gömdüm. Amortentia'da, Sirius'un kokusunu alıyordum. Merlin, o kadar mı âşıktım ben bu çocuğa?

"Tasha?" diye fısıldadı Rose.

"Öldür beni." dedim ama sesim boğuk çıkmıştı. Başımı, masadan kaldırdım "Amortentia'dan Sirius'un kokusunu alıyorum."

Rose bunu beklemiyordu anlaşılan çünkü şaşkın bir şekilde kaldı. İç geçirdim ve kağıda Sirius yerine Fluffy yazıp Slughorn'a verdim. Zil çaldığında Rose kaldırmasa uyanmazdım herhalde. Esnedim ve eşyalarımı toplamaya başladım. Sınıfta tek ben kalmıştım. Hayır, tek ben değil. Sirius da vardı. Onu takmadım ve kapıya yöneldim ama önümü kesti.

"Baloya kiminle geliyorsun?" diye sordu. Duymazdan gelip çıkmak için hamle yaptım ama hüsran. Kaşlarını çattı "Bir kez olsun beni adam yerine koyar mısın?"

Sahte bir gülümseme takındım "Adam yerine konulacak bir kişiliğin yok."

İç geçirdi ve sorusunu yineledi "Baloya kiminle geliyorsun?"

"Kimse."

"Teklif eden olmadı mı?"

"Oldu ama hiçbirini kabul etmedim. Baloya gelmeyeceğim." dedim ve yine çıkmaya hamle yaptım ama yine durdurdu.

"Baloya benimle gelir misin?" diye sorduğu an kalp krizi geçireceğimi sandım ve gözlerimi yere diktim. Ama aklıma gelen cevapla gözlerimi, gri gözlerine kaydırıp alaycı bir gülümseme takındım.

"Adrogans kabul etmedi mi yoksa?"

Omuz silkti "Ona sormadım. Hadi, cevap ver."

"Kim reddetti seni cidden?"

"Kimse." dedi "İlk teklif ettiğim sensin. Eğer kabul etmezsen baloya gelmeyeceğim."

O an ne diyeceğimi bilemedim. Pekala, annemin dediğini yapacaktım. Derin bir nefes aldım ve acımasız kızı gönderdim. Ve o an gözlerim doldu. Ama utanmıyordum. Sirius'a baktım "Sen olsan kabul eder miydin?"

Saçlarını karıştırdı "Biliyorum, pisliğin teki gibi davrandım. Ama bana soğuk davranmana ve görmezden gelmene dayanamıyorum. İstersen dalga geç, istersen öldür ama böyle yapma. Lütfen."

Dudağımı ısırdım. Şu anda o kadar masum görünüyordu ki... Ve aniden kendimi kollarında buldum. Başımı göğsüne gömüp ağlamaya başladım "O gece sizi gördüğümde ölmek istedim." diye fısıldadım.

Saçlarıma öpücük kondurdu "Ağlama, lütfen. Barıştık işte. Sorun çözüldü. Hadi ama ağlama."

Geri çekilip gözlerimi sildim ve parmak uçlarıma çıkıp bu sefer düzgünce sarıldım. Amortentia'da aldığım koku her yanımı sarmalamıştı. Ellerimi, Sirius'un saçlarına daldırdım. Merlin, bunu o kadar özlemiştim ki... İşte o an Sirius'tan bir düşünce yakaladım.

Amortentia'da aldığı üçüncü koku, benim kokumdu. Ve bunu kağıda aynen yazmıştı.

"İnanamıyorum," diye mırıldandım, geri çekilirken. Ama Sirius dediğimi duymuştu.

"Neye?" diye sordu.

"Amortentia'da benim kokumu almana." deyiverdim. Yalan söylemekten daha kolaymış bu iş.

Tek kaşını kaldırarak bana baktı "Onu nereden biliyorsun bakalım?"

Gülümsedim "Ben her şeyi bilirim." dedim. İksir sınıfından çıkıp Büyük Salon'a ilerlemeye başladık.

"Peki, sen Amortentia'da hangi kokuları alıyorsun?" dedi.

"Deniz, erkek parfümü," dedim ama Sirius güldü "Gülme. Bence erkek parfümleri, bizim parfümlerimizden çok daha güzel kokuyor. Her neyse."

"Üçüncü ne peki?"

"Önce sen, senin diğer ikisini söyle."

"Gryffindor Ortak Salonu ve yağmurdan sonra toprak." dedi "Sıra sende."

Dudağımı ısırdım "Sen," diye mırıldandım.

Sirius sırıttı "Şu şeyin karşılıklı olması güzel."

"Sen öyle san." diye homurdandım ve Büyük Salon'a girdik. Slytherin masasına baktım ama Bella ve Cissy çoktan yemek yeyip eşyalarını toparlamaya çıkmışlardı. O yüzden Rose ile James'in arasına geçtim.

"Bunu alışkanlık haline getirmeyi düşünmüyorsun, değil mi Tasha?" dedi James gülerek.

"Bella ve Cissy yokken sadece." dedim "Evans yine teklifini kabul ettiğine göre artık senden nefret etmiyor sanırım."

"Ben olsam o kadar emin olmazdım." dedi Remus gülerek "Sanırım Lily'nin başka seçeneği yoktu."

"Sen kesin baloya gelmiyorsun, değil mi?" diye sordu Rose bana.

Sırıttım "On birinci teklifi kabul etmiş olabilirim sanırım."

"Kabul etmiş olabilirim mi?" dedi Sirius.

"Hatırlarsan kesin bir cevap vermedim."

"Sarılmak ne anlama geliyor acaba?"

"Sarılmak anlamına geliyor, mankafa."

James tek kaşını kaldırdı "Siz barıştınız mı?"

Aynı anda onayladık "Ve on birinci kişi de Sirius oluyor." dedi Rose. Yine onayladım.

"Ama doğru dürüst bir cevap vermedim."

"O zaman," dedi Sirius ve oturduğu yerin üstüne çıkıp James ile Remus'un arasındaki boşluğa atladı, sonra da James ile arama oturdu "Cevabını şimdi verebilirsin."

Gözlerimi devirdim. Ama kuru bir evet cevabı vermek istemiyordum. Aklımdan geçen dudaklarına yapışmaktı ama çıkmıyorduk ve çok garip gözükürdü. O yüzden iki numaralı seçeneği kullanıp yanağından öptüm. Bizi gören herkes şaşkın bir şekilde bakıyordu.

Sirius elini, yanağına koydu "Merlin, bunu özlemişim."

"Hep aynı tepkiyi veriyorsun." dedim gülerek.

"Bizim bilmediğimiz bir şeyler mi var?" dedi Rose.

Aynı anda "Hayır." dedik. Pek inandıklarını düşünmüyorum aslında. Neyse.

Sirius sırıtarak elini, omzuma attı "Yani baloya benimle geliyorsun?"

Yine gözlerimi devirdim "Hayır Sirius. İnsanları öperek reddediyorum."

Güldü ve o da beni yanağımdan öptükten sonra tekrardan Pettigrew'un yanına geçti. Rose meraklı bir şekilde bana bakıyordu "Nasıl barıştığınızı aklım almıyor."

"Benim de." dedim ve makarnamı yemeye başladım.

¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤~¤

Yatakhaneye girdiğimde Bella ile Cissy tamamen toplanmışlardı "Eşyalarını ne zaman toplamayı düşünüyorsun?" diye sordu Cissy.

"Niye toplayacakmışım ki?" dedim, yatağıma otururken.

Bella iç geçirdi "Tatilde bizde kalacağın için olmasın, şapşal?"

Aniden ayağa fırladım "Merlin, nasıl unuttum?!"

"Ben de onu merak ediyorum." dedi Bella gülerek "Birlikte toplayalım. Daha hızlı olur."

Haklıydı da. Benim iki saatte toplayacağım eşyaları yarım saatte toplamıştık. Pijamalarımı, baloda giyeceğim şeyleri ve yol kıyafetlerim açıktaydı bir tek. Kendimi yatağa attım "Sizde ne yaparız?" diye sordum.

"Bir ara Rodolphus ve Luciuslar yemeğe gelecekler. O gece evdeyiz. Onun dışında ne istersen yapabiliriz." dedi Cissy.

"Muggle dükkanlarından alış veriş yapalım!" diye cırladım.

Bella iç geçirdi "Tasha, yine başlama."

"Bella, büyücü dükkanları pelerinden başka bir şey satmıyor. Güzel şeylere ihtiyacınız var. Benim bu spor şeyleri nereden bulduğumu sanıyorsunuz?"

"Pekala," dedi Cissy "Ama annemizin bundan haberi olmaması lazım. Yoksa hepimizi öldürür."

Gülümsedim "Anlaşıldı."

"Bu arada, sen baloya gelmiyor muydun? Elbiseni çıkartmışsın?" dedi Bella.

"Şey, o konu. On birinci kişinin teklifini kabul ettim." dedim "Sirius ile geliyorum."

Bella yine iç geçirdi "Kuzenimde ne bulduğunu anlayamıyorum. Ukalanın teki."

"Açıkçası ben de bilmiyorum." diyerek geçiştirdim "Peki, sen niye Rodolphus ile gidiyorsun?"

"Başka kiminle gidebilirim sence?" dedi Bella "Balodayken onu boğazlamayı düşünüyorum."

"Adrogans kiminle geliyormuş?" diye sordum.

"Sanırsam yine Andie ile." dedi Cissy "Sirius ona teklif etmeyince çıldırdı diyorlar."

Sırıtışımı kendime sakladım "Umarım birbirlerini öldürürler."

Sonraki gün öğleden sonra beş gibi kalktık çünkü gece dörde kadar ayakta kalmıştık. Kalktığım gibi duşa girdim, sonra saçımı yaptım ve Ortak Salon'a indim. Çünkü açtım ve Rodolphus'un Balyumruk şekerlemeleri hazinesi vardı. Şansıma Ortak Salon'daydı.

"Rooodooolphuuuuss!" diye cırladım ve yanına oturdum "Nasılsın canım arkadaşım?"

Gözlerini devirdi "Yine ne istiyorsun?"

"Açım. Şekerlemelerinden getirsene."

"Bana bunu yapmam için geçerli bir neden söyle."

"Yoksa seni lanetlerim ve Bella ile baloya gitmeyi anca rüyanda görürsün." dedim, sahte bir cici kız gülümsemesi takınarak. Rodolphus söylenerek yatakhaneye çıktı, birkaç dakiak sonra koca bir kutu şekerlemeyle döndü.

"Buyur bakalım." deyip kutuyu bana fırlattı.

Ağzıma çikolata kurbağalarını doldururken "Sağol." dedim ve bizim yatakhaneye çıktım "Kızlar, Rodolphus'tan şekerleme aldım." dememle Cissy ve Bella'nın kutuya saldırması bir oldu. Ve beş dakika içinde bütün hepsini yedik.

"Şimdi," dedi Cissy "Hazırlanalım."

"Niye ki? Balo sekizde başlamıyor muydu?"

"Hayır, altıda başlıyor. O yüzden o koca kıçını kaldırıp giyinmeye başla." dedi Bella.

Ona dil çıkarttım ve üstümdekileri çıkartıp elbisemi giydim. Elbisemin göğüs bölümü siyahtı, normalde straplezdi ama ben rahat edemediğim için siyah, ince askı takmıştım. Eteği de siyahtı ve üstünde beyaz desenler vardı. Diz kapağımın iki santim üstünde bitiyordu. Dekoltesi yoktu, bir tek sırtında bir yerde kumaş yerine büyükçe bir fiyonk vardı, o yüzden sırtım gözüküyordu. Altına bu sefer siyah Converse giydim. Hiçbir güç bana topuklu giydiremez. Tek problem, Sirius'a ulaşmak için biraz uçmak zorunda kalacak olmamdı.

"Ben hala topuklu ayakkabıda ısrar ediyorum." dedi Cissy.

Aynanın karşısına geçtim "Ve ben de hayır diyorum." dedikten sonra siyah rimel sürdüm. Ruj sürmeyecektim "Benden bu kadar. Küpelerimi de takınca hazırım."

"Bari ruj sürseydin." dedi Cissy ve elime fazlasıyla pahalı görünen bir ruj tutuşturdu "Öpüşünce dağılmayanlardan."

Tek kaşımı kaldırdım "Bir şey mi ima etmeye çalışıyorsun sen?"

Cissy sırıttı "Bilemiyorum. Neyse sen sür şu ruju."

İç geçirdim ve Cissy'nin elime tutuşturduğu kan kırmızısı ruju sürüp ona geri verdim "Makyaja gerçekten karşıyım. Sırf senin yüzünden yaptım, Cissy."

Güldü "Ama sana yakışıyor."

"Hiç de bile." dedim ve siyah, tüy küpelerimi taktım. Bileğime de birkaç tane siyah bileklik geçirdim ve hazırdım "Ben tamamım."

"Ben de." dedi Bella. Ona döndüm. Üstüne kırmızı, straplez ve uzun bir elbise vardı. Sol bacağındaki yırtmacıyla gerçekten seksi duruyordu. Siyah pump giymişti. Kırmızı ruj ve siyah göz makyajı yapmıştı. ayrıca da elinde Rodolphus'un aldığı yüzük vardı.

Islık öttürdüm "Rodolphus'un gözleri bayram edecek."

"Kes sesini." dedi Bella ve Cissy'ye döndü "Hazır mısın?"

Cissy onayladı. Üstünde buz mavisi, uzun, tek askılı bir elbise vardı. Yırtmacı falan yoktu ama sırt bölümü danteldi. Gümüş rengi topuklu ayakkabı giymiş, mavi göz makyajı yapıp bana verdiği rujdan sürmüştü. Sarı saçları topuzdu ve buz mavisi küpeleri parlıyordu.

"İkiniz de prenses gibi giyinmişsiniz. Kendimi kötü hissetmeye başladım." dedim gülerek "Hadi, inelim."

Rodolphus ve Lucius, yatakhane merdivenlerinin önünde bekliyorlardı. Kızları görünce ikisinin de gözlerini parladığına yemin edebilirim. Birlikte Ortak Salon'dan çıktık "Sen kiminle geliyorsun?" dedi Lucius bana.

"Sirius." dedim. İki erkek de iç geçirdi.

"Ben dememiş miydim?" dedi Rodolphus.

"Çıkmıyoruz, sersem. Baloya birlikte gidiyoruz o kadar." dedim, gözlerimi devirerek.

"Göreceğiz." dedi Rodolphus. Büyük Salon'un önüne gelince onlar içeri girdiler, ben ise Sirius'u beklemeye başladım. Bütün kızlar o kadar süslenmişti ki gerçekten kendimi kötü hissetmeye başlamıştım. Sanırım tek topuklu giymeyen ve en az makyajı yapan bendim.

"Her seferinde bu kadar güzel olmak zorunda mısın?"

Yavaşça arkama döndüm. Sirius yine siyah takım elbise giymişti. Ama sanki ilk kez görüyormuşum gibi nefesim kesilmişti, yine. Silkelenip kendime geldim "Güzel olma konusunda o kadar emin değilim. Sanırım en sade giyinen benim."

Gülümseyip elimi tuttu ve parmaklarımızı kenetledi "Senin güzel olmak için uğraşmana gerek yok, Tasha." dedi. Ben yerin dibine girip bakışlarımı yere sabitledim. Ve Büyük Salon'a girdik. Geçen seferki gibi şaşırmadılar. Yine Çapulcuların masasına gittik. Pettigrew baloya gelmemişti. James, Evans'a asılmakla meşguldü. Kız, üstüne gayet sade, su yeşili, uzun bir elbise giymişti. Rose ise Remus ile öpüşüyordu. Üstünde gece mavisi, straplez mini elbise vardı. Merlin, çok şirindiler.

"Aylak, gidip kendinize bir oda falan bulun." dedi Sirius.

Remus ile Rose ayrıldılar ve Remus, Sirius'a öldürücü bakışlar atmaya başladı. Kahkaha attım. James de güldü, sonra bana döndü "Cidden, seni Bayan Patiayak ilan etmemi istemediğine emin misin?"

İç geçirdim "Son kez söylüyorum, eminim. Bu konuyu tekrar açmasak?"

Sirius, beni belimden tutup kendisine çekti "Benim hoşuma gidiyor, şu Bayan Patiayak meselesi."

Tek kaşımı kaldırıp ona baktım "Bu konuşmanın sonu çıkma teklifine mi gidecek?"

Sirius sırıttı "Sanmam. Benim tarzım değil."

Homurdandım "Senin tarzını biliyorum, merak etme."

"Ama," dedi Sirius bana doğru eğilip "Eğer teklif edeceğim kişi sen olursan tarzımın çok dışında şeyler ortaya çıkabilir."

Gözlerimi, onun gözlerine diktim "Ne gibi şeyler mesela?"

Sırıttı "Belki ileride görürsün ne gibi şeyler olduğunu. Kim bilir?"

Pekala, bunu gerçekten beklemiyordum.

Biraz aradan sonra tekrardan selaaam :D Keyifler nasıl? Bence sıkıcı bir bölüm oldu, ben pek sevmedim. Normalde Amortentia kısmında bırakacaktım ama çok kısa ve sıkıcı olunca balo bölümünün birazını buraya aktardım. O yüzden sonraki bölüm büyük bölüm olacak, normalde 21. Bölümde birleştirecektim ama olsun.

En az 30 oy 30 yorum istiyorum sonuçta sonraki bölüm en güzellerinden biri olacak ;)

Multiede Natasha var zaten artık söylememe gerek yok :D

Kisses :*

Fortsett å les

You'll Also Like

161K 16.4K 30
Ülkesine dönen delta ve kendi halinde takılan sessiz bir omega bir gece birlikte olur.
58.2K 2.7K 24
Yabani evrenindeki çiftimiz Asi ve Alaz'ın hayatları farklı bir şekilde kesişeydi, mesela Asi, Soysalan Üniversitesi'ne bomba gibi düşseydi, nasıl ol...
1.6M 109K 29
Başkomiser Han Jisung ve seri katil Lee Minho
760K 63.2K 13
arkadaşlarıyla birlikte orduya katılan jungkook, ilk görüşte etkilendiği komutan kim taehyung'a cinsel içerikli mesajlar atmaya başlar taekook