MÜPHEM

By fernwehy

7.6M 230K 57.4K

Yankı gökyüzünü izlemeyi seviyor. Yeşil gözleri, gün batımında alev alan Anka'yı arıyor. Ona inanıyor. Yirmi... More

MÜPHEM
1- GERÇEK
2- AV
3- DUVARLAR
4- DUMAN
5- GEÇMİŞ
6- ADIMLAR
7- İHTİMÂLLER
8- HİKÂYE (1)
9- SATIRLAR (1)
9- SATIRLAR (2)
10- SAVAŞ
11- VİRANE
12- MASAL
13- KUKLA (1)
13- KUKLA (2)
Kısa Bir Not'
14- TAKİP
15- İTİRAF
16- ÇIKMAZ SOKAK
17- GÜVEN(1)
17-GÜVEN(2)
18- YIKIM
19- DEVRİM
20- ATEŞ
21- DÜĞÜM
22- ÜMİTVÂR
22- ÜMİTVÂR (2)
23- SARHOŞ
23- SARHOŞ(2)
24- YALAN
24- YALAN(2)
ŞANS / Ezo & Onur (Özel Bölüm)
ŞANS-2 / Ezo & Onur (Özel Bölüm)
ŞANS-3 🍀 (Özel Bölüm)
25- FELAKET
25- FELAKET(2)
KÜL GÖZLÜ ADAM
26- MESAJ
26- MESAJ(2)
27- ZEHİR
28- AŞK
KAÇAK I Duyuru
29- SESSİZLİK
30- KİN
31- ZAFER
🔴SON DAKİKA🔴
32- İLLÜZYON(1)
32- İLLÜZYON(2)
33- ÇARESİZLİK
34- MEMAT
35- ŞEYTAN
36- ÇIĞ
37- BEVKA
38- NEFES
39- YAĞMUR
40- NEHİR
41- KADER
ÇOCUKLAR VE ÇİÇEKLER -1 (MeGa özel bölüm)
ÇOCUKLAR VE ÇİÇEKLER -2
27
42- ASKER
43- SADAKAT
44- TEKLİF
45- SINIRLAR
46- KAYIP
47- HEDİYE
48- BAĞLAR
49- DÜĞÜM
BİR BAKIŞ SENİ AVUÇLADIĞINDA (Miray-Kaan özel)
BİR BAKIŞ SENİ AVUÇLADIĞINDA' 2 (Miray-Kaan Özel)
50- ZAMAN
51- DİLEK
52- SİS
53- ISLAK TOPRAK
54- VEDA'HASI
55- KELİMELER
56- KAYIP PARÇA
57- SIR
58- AHDE VEFA
ZAMANI YENMEK
59- KÜL

8- HİKÂYE (2)

99.7K 3.8K 1.1K
By fernwehy

**Medyada sizden gelenlerden en sevdiğim**

Kötü, daha doğrusu yanlış bir başlangıç yaptığın biriyle, yıpranan onca zamana rağmen yeniden, başka yönüyle ya da ta kendisiyle tanışmak mümkün müdür? Sanırım, evet. Ve sanırım hayır.

Ah Giray, bir gün yollarımız ayrıldığında ya da eski bir tanıdık gibi yıllar sonra seni hatırladığımda nasıl biri olduğuna dair birçok çelişkim olacak, onca zamandan sonra hâlâ... Yani sanırım.

Sıcaktı. Saçlarımın arasında gezinen nefes daha sıcaktı. Erimiş, uzandığım yere yapışmış gibiydim. Ama gözlerim aralandığında bu şekilsizlik hissi kendini kıstırılmışlığa bıraktı. Güçlü kollar bedenimi kavramaya devam ediyordu hâlâ.

Şöminede kızıl bir kül vardı. Ev sessizdi ama beni uyandıran tok bir sesti sanki. Uyuşuk ve yorgun bir şekilde Giray'ın kolları arasında sırt üstü döndüm. Başımı çevirdiğimde dikkatle bana bakan gri gözler beklemiyordum.

Kaşlarımı hafif çatıp başımı biraz uzaklaştırdım. Giray gözlerini kırpmadan bana bakıyordu. Bir an için cansız bir balmumu heykeli gibi görünmüştü. Sonunda kaşları kıpırdadığında ve göz bebekleri üzerimde hareket ettiğinde bu ürkütücü görüntü kaybolmuştu.

Gözlerinin altındaki koyu halkaya ve solgun yüzüne baktım. Hadi ama uyumamış mıydı?

Ona anlamsız bakışlar attığım için güldü ve gülümseyişini suratını yastığa gömerek kapadı.

"Günaydın," diye mırıldandım. Gözlerimi tekrar kapayıp onun gülmeyi kesmesini bekledim.

"Merhaba hanımefendi," dedi fısıltıyla. Kapalı gözlerimle yüzümde bir gülümseme oluştu. Ne yapmak istediğini biliyordum. Bir nevi gerçekten tanıştığımız bu gecenin hakkını veriyordu. Sesindeki samimi tını, onunla ilk tanıştığım o gerilim dolu koridordakinden çok farklıydı. Şimdi kulağımın dibindeki adam bambaşkaydı.

"Merhaba," dedim gülümseyerek. Hâlâ gözlerim kapalıydı.

"Giray ben, memnun oldum."

"Ben de."

"Dün gece için teşekkür ederim."

"Ne?" dedim anlamadan.

"Fırtınalı bir gecede, bana evinizi açtığınız için minnettarım. Sizi karşıma Allah çıkardı. Yoksa bu dağ başında ne yapardım..."

Gözümün tekini açıp yüzüne baktım. "Bu ne şimdi?"

"Şşş," dedi fısıltıyla. "Tanışma hikâyesi uydurdum bize."

Gözümü devirerek tekrar kapatıp uyuklamaya devam ettim. Başımı iki yana sallayarak gülüyordum.

"Biraz fantezi yaptım," dedi düşünür gibi bir sesle. "Üzgün ve yalnız bir kadın, fırtınalı bir gecede dağ başında yolunu kaybetmiş bir adamı evine alıyor."

Gülmeye başladım. "Ne saçma bir tanışma hikâyesi," diye söylendim.

"Evet, ama sabah şömine başında yarı çıplak uyanmayla biten başka ne kurgulayabilirdim ki?"

"Siktir git Giray," dedim gülerek. Başımı diğer tarafa yatırıp tekrar uyumaya çalıştım.

"Hep böyle huysuz musunuz hanımefendi?" dedi yalancı bir merakla.

Gözlerimi açıp etrafa ve ona bakarak dudaklarımı büzdüm. "Bazen."

Beni o kadar dikkatle dinliyordu ki bu beni yine güldürmüştü. Dudaklarımın arasından gülen bir nida fırladığında Giray suratında bir an şaşkınlık dolandı. "Güldün."

"Ne?" dedim anlamadan.

"Bana güldün."

"Evet," dedim hâlâ gülümseyerek.

O öylece yüzüme bakmaya devam ederken, ona hiç gülümsemediğimi söylediğini anımsadım. Bu yüzümdeki gülümsemeyi daha da genişletti bir anda.

Gözlerini kırpmadan beni izliyordu Giray. Nefesini tuttuğunu duyduğumda gülüşümün arasında belli belirsiz kaşlarım çatıldı. Elimin tersini göğsüne yasladığımda kalbinin yine hızla çarptığını hissettim. Elimi düzeltip avuç içimi minik tüylerin olduğu göğsüne yasladım. Bir anda kalbi avucumun içindeymiş gibi çarpmaya başladı.

"Giray, sen iyi misin? Kalbin..."

Elimi tutup nazikçe itti.

"Elleme beni."

Gözlerimi devirip önüme döndüm ve tavanı izlemeye başladım. Bu sırada dış kapının kilit sesi duyuldu. Kocaman gözlerle Giray'a dönüp kollarına yapıştım. O ise çoktan bir elini yattığı yere yaslayarak başını kaldırdı. Oldukça telaşsız gözlerle koltuğun ardından gelene baktı.

Korkum anında merakla yer değişti. Giray'ı tuttuğum kollarımdan destek alarak doğruldum ve gelene baktım. Kaan elinde birkaç karton çanta ile girdi.

"Arabanın döşemesini niye değiştirdin?" diye söylendi başını kaldırmadan. "Kahvaltılık bir şeyler aldım Yankı'ya," diyordu atkısını çözerken. "Sen de zıkkımın kökünü yiyebilirsin."

Tam bu sırada döndü ve bizi gördü. Ben telaşla battaniyeyi boğazıma kadar çekerken Giray sabır diler gibi yukarı bakıyordu.

"Ah şömine başında demek," dedi kaşları havalanırken. Dudaklarını beğeniyle büzdü.

"Saçmalamayı kes," dedi Giray.

"Fazla klişe," diye yüzünü buruşturdu Kaan. "Neyse, haydi kahvaltı edelim."

"Ben sana öğlen olmadan gelme demedim mi?" Giray ona parçalayacakmış gibi bakıyordu. "Saat daha 11.56."

Kaan sabırla soludu. "Ne yapacaktın dört dakikada doyumsuz pezevenk!"

Yerdeki kıyafetleri ayağıyla tiksinir gibi iterek mutfağa ilerledi. Başımdan aşağı soğuk su dökülmüş gibi duruyor ve az önceki sahnenin bende uyandırdığı kusma hissini bastırmaya çalışıyordum.

"Lanet olsun," dedim dişlerimin arasından. "Bravo."

"Alışırsın," dedi Giray kalkarken. "Salaklıkta üstüne yoktur." Kazaklarımızı yerden alıp benimkini üzerime attı. "Haydi giyin, bir şeyler yiyelim."

Battaniyeyi üzerimden atıp oturdum. Kazağımı hızla başımdan geçirdim. Kazağımın altından saçlarımı çıkarırken Giray'la göz göze geldim.

"Size teşekkür olarak kahvaltı hazırlayabilir miyim hanımefendi?" dedi bana yaklaşıp saçlarımı çıkarmama yardım ederken.

"Kes şunu," dedim gülerek. Tanrım, bu saçma hikâye beni neden bu kadar güldürüyordu?

Elimi yüzümü yıkayıp salona geri döndüğümde Giray ortalarda yoktu. Mutfaktaki sesleri takip ederek Kaan'ın yanına ilerledim. Özensiz hazırlanmış masaya kurulurken onun masaya kahvaltılık bırakmasını izliyordum.

"Kaan," dedim elime çatal alırken. "Az önce salonda gördüklerin, yani sanırım yanlış anladın..."

"Bana neden açıklama yapıyorsun?" dedi önüme bir bardak çay koyarken. "Kimin umurunda bu?"

Elini uzattı ve bütün saçımı özenle bozdu. "Yemeğini ye şeytan."

Saçlarımı düzeltirken öfkeyle, "Bana şeytan deyip durmayın!" diye cıyakladım. O an tıpkı Burak'ı azarlayan Ezo'ya benziyordum.

"Susun," dedi Giray içeri girerken. Üzerini değiştirmiş ve gittikçe uzayan saçlarına özensiz bir şekil vermişti. Bir sandalye çekip çaprazıma oturdu. Hemen karşıma da Kaan geçmişti.

"Şehre döneceğiz," dedi Giray, daha çok bana söyler gibi. "Şu an arananlar listesinde neredeyse başı çekiyorum, bu yüzden farklı arabalarla farklı yolları tercih edeceğiz."

Tabağımdakilerle oynarken sessizce başımla onaylıyordum. Ama son cümleden sonra kaşlarım çatıldı. "Neden?"

Bu sırada Kaan krem rengi karton bir çantayı ona uzattı. Giray yemeğine ara verip çantanın içindekileri sırasıyla masaya dizmeye başladı.

"Ayaş yolu ayrımından sonra Kaan, polislerin radarına takılmanızı sağlayacak. Sizi eve kadar takip edecekler, hemen sonra da kapıya dayanıp evi arayacaklar. Dikkat çekmemek için eve doğrudan ve oyalanmadan gideceksiniz bu yüzden bana maksimum beş dakika yaratabilirsiniz."

"Sana mı?"

Beni başıyla onayladı. "Dikkatler sizin üzerinizdeyken bu beş dakikada evdeki sistemi kapayıp belgeleri yok etmem ve evden en az bir kilometre uzaklaşmış olmam gerek."

"Anlıyorum ama..." dedim endişeyle. "Bu çok riskli değil mi? Yani biz gelene kadar çıkamazsan? Bunu senin dışında biri yapamaz mı, Mert, Onur falan?"

"Sistemi benden başka kimse açamaz, Onur da zaten şu an emniyette." dedi sabırla açıklayarak.

Kaan sırıttı. "Mert de arkadaşınla, Gaye ile sinemada gamsız puşt."

"Ne?" dedim hayretle. "Ne ara ya?"

"Mert'i sakın sorgulama," dedi Kaan gülerek. "Aklından olursun ama asla anlamazsın o çocuğu."

Oysa ben Gaye'yi, daha doğrusu akıllandığını düşünüyordum. Yine rahat durmamış, en kötüsü de bunu en olmayacak zamanda yapmıştı.

"Al birini vur ötekine," diye söylendim kendi kendime.

Kısa bir sessizliğin ardından devam etmesi için Giray'a baktım.

"Evi aradıktan sonra Ömer'i tutuklayacaklar, sakin kalmalısın. Sorularına kısa cevaplar ver. Ha bir de onlara bir haftadır eve uğramadığımı söyleyeceksin."

Kutudan çıkan telefonumu uzattı. "Şehre yaklaşınca telefonu açacaksın. Bana ulaşmaya çalışma, hatta bütün gün arkadaşlarınla dedikodu yaparak telefonu dinleyen polisleri baysan hiç fena olmaz."

Onu yine başımla onayladım. Bu defa küçük küp şeklinde bir kutu aldı eline. Kutunun kapağını açtığında oldukça zarif, zümrüt işlemeli bir bileklik parladı.

"İçinde takip cihazı gizli," dedi yavaşça elimi tutup bileğime yerleştirdi. "Her ihtimâle karşı," dedi gözlerimin içine bakarak. "Nerede olduğunu bilmeliyim."

Bilekliği incelerken yine sessizce onayladım onu.

"Bu yanından ayrılmayacak," dedi başıyla Kaan'ı gösterirken. "Yine de kendine çok dikkat edeceksin. Tamam mı?"

"Tamam."

"Yarın evden çıkma," dedi önüne dönerken. "Daha sonra dikkat çekmemek için alışveriş falan yapın, arkadaşlarına git, Suna'ya git ama kimsede geceyi geçirmek yok. Geceyi evde geçir mutlaka."

"Tek başıma mı?" diye sordum nefesimi tutarak.

"Ben olacağım," dedi Kaan bir şeyler çiğnerken. Bense gözlerimi bana bakan Giray'a dikmiştim.

"Sadece birkaç gün," dedi Giray mırıldanır gibi. Gözlerini benden ayırmıyordu. "Sana ulaşacağım."

"Tamam," dedim ama omuzlarım düşmüş bakışlarım pencereden dışarıya dönmüştü.

Kaan ağzına tıktığı bir ton yiyeceği hunharca çiğnerken ellerini çırptı.

"Gerçekten çok etkilendim ama duygu dolu anlarınızı sonraya saklayın," dedi ayağa kalkarken. "Gitme vakti."

Giray dün gece buraya getirdiğimiz çantayı alıp çıktığı için hazırlanmam kabanımı giymekten ibaretti. İkili evi toparlayıp açılabilen her girişi kilitlerken onları izliyor ve Giray'ın tekrarladığı tembihleri dinliyordum.

Hepsi olmasa da çoğu pürüz aramızdan kalkmıştı, hissedebiliyordum. Artık adını koyamadığım o soğuk savaş yoktu aramızda. Ve gerçekten öfkelendiğinde neler yapabileceğini de görmüştüm.

Arabalara binmek üzereyken Giray kolumu tutup kendine çekti. Kaan'ın arabaya geçmesini bekledikten sonra bana döndü.

"Sadece birkaç gün," dedi yine. "Daha sonra ulaşacağım sana."

"Ulaşacaksın? Gelmeyeceksin ama ulaşacaksın?" diye sordum içime ağırlık binerken.

"Böyle olmak zorunda. Kaan'a güven." Küçük kar taneleri yüzünü yalayıp geçerken kirpiklerini kırpıştırıyordu. Karın yansıdı gri gözleri olduğundan daha açık renk ve parlak görünüyordu.

"Teşekkür ederim," dedim koluna dokunurken. "Her ne kadar dile getirmesek de, dün gece bir şekilde derdimi paylaştın benimle."

Sabah söylemeye vakit bulamadığım her şeyi, onu uzun sayılacak bir süre görmeyeceğimin verdiği cesaretle dile döktüm.

"Bunu sen mi söylüyorsun?" dedi güler gibi. "Benim olayıma canın pahasına atlayan sen mi?"

Gülümseyerek başımı önüme eğdim. Bir noktada doğruydu ama birçok noktada da yanlış. "Tamamen öyle değil, biliyorsun."

"Dün gecede tamamen öyle değildi, sen de biliyorsun," dedi bana biraz daha yaklaşarak. "Ben seni anlamak için geç kaldım. Ama ben buyum, şüphelerden ve planlardan ibaretim. Sadece hayatımda bir kez olsun, yanımda olmak isteyen birine teşekkürdü o. Bu yüzden ben teşekkür ederim."

Karnına yalancı bir yumruk attım. "Bazen içinden insan çıkabiliyor."

Güldü. Ben de güldüm. Tam bu sırada Giray'ın bakışları yine donuklaştı. "Gülünce çok farklı biri gibi görünüyorsun," diye itiraf etti.

"Nasıl biri?" diye sordum merakla.

Daha cevabımı alamadan bir kartopu Giray'ın suratında patladı. "Defol git lan artık," diye bağırdı Kaan. Kafasını arabanın camından çıkarmış Giray'a küfür eder gibi bakıyordu.

Giray sabırla derin bir nefes alıp verdi. Hızla yüzünde ve kulak kıvrımlarının içindeki karı temizledi.

"Hadi git," dedi dişlerinin arasından. "Git ki bu geri zekâlıyı öldürmeyeyim."

Kaygılar, heyecan veya şüphe gibi olgulardan soyutlanmıştı Kaan sanki. Yol boyunca radyo karıştırıp şarkı değiştirip duru. Bir de hepsine on saniye eşlik edip ardından yenisine geçiyordu. En son dayanamayarak elini ittim ve radyoyu tamamen kapattım.

"Sus artık," diye tısladım.

"Sonunda," dedi gözlerini yoldan ayırmadan. "Ne sabırlı kızsın ya, sinirlerim bozulmaya başlamıştı."

"Şaka mısın sen be?" dedim yüzümü buruşturarak. Oysa o gayet eğleniyordu.

"Öfkelenmediğin sürece asla sesini çıkartmıyorsun, neden?"

Geriye yaslanıp kollarımı birbirine doladım. "Bilmem... Bu konuda konuşmak istemiyorum."

"Üzgünüm, ilk defa böyle türde bir kızla karşılaşıyorum."

Kaşlarım çatılırken dalga geçer gibi baktım suratına. "Kızları türlerine göre mi ayırıyorsun?"

"Zamanla öyle bir alışkanlık edindim," dedi sol şeridi kontrol ederken. "Çok fazla kadının ilgi odağıyım, belli olmuyor mu?"

O kadar yakışıklı bir çocuktu ki, elbette buna şaşırmamalıydı. Dahası bunun farkında olması fazla sinir bozucuydu ama tavırlarında ego hâkim değildi.

"Oluyor," dedim sadece.

Kısa bir sessizliğin ardından Kaan bu defa oflayarak kıvrandı.

"Ee sadece bu kadar mı? Övmeyecek misin beni?"

"Hayır," dedim anlamadan.

"Niye?"

"Niye yapayım böyle bir şey?" dedim konuşmanın saçmalığı sinirden gülmeme sebep olduğunda.

"Öv beni. Hemen."

"Ne?" dedim hayretle. Sinirden gülüyordum.

Kısa bir sessizliğin ardından Kaan'ın yüzünde bir sırıtış belirdi. Dikiz aynasından bakarken, "Geçtik," dedi.

"Ne?" dedim anlamadan arkama bakarken. "Neyi?"

"Polis bey amcalar şu an peşimizde," dedi arabanın hızını düşürürken. "Dikkat çekmemen ve gerilmemen için biraz kafanı dağıttım sadece."

Gözlerimi arka camdan çekip aptal bir sırıtışla baktım suratına. Arkama yaslarken bakışlarım hâlâ üzerindeydi.

"Hey..." dedim sırıtırken. O kadar fena bir çocuktu ki. "İşte şimdi etkilendim."

"Alışırsın." Saçlarını geriye atıp çarpık bir gülümsemeyle bana bakıp yola döndü.

"Şeytan," diye mırıldandım. "Asıl şeytan sensin."

Gülüşmelerimiz devamı yol boyunca ara ara sürdü. Eve yaklaştığımızda Kaan sessizleşip dikkat kesilmişti. Ben de sık sık, dönüp çok uzağımızda kalan gri renkli arabayı gözlüyordum.

"Tam bir gangster oldum," diye söylendim önüme dönerken. Kendime inanamıyordum.

Kaan elini uzatıp yanağımdan bir makas aldı. "Çekici bir gangster."

İltifata cevap verme özürlüsü olduğum için sadece gülümseyerek önüme döndüm. Tamam, kabul, Kaan tehlikeli derecede tatlı bir çocuktu.

Evin olduğu yola çıkan boş araziye döndüğümüzde nefesimi tuttum. Giray'ın evden çıkmış olmasını dilerken bir yandan da sürekli armanı dönüp bakıyordum. Evin önüne yaklaştığımızda son bir kez henüz ortalarda görünmeyen polis arabalarına baktım. Önüme dönüp arkama yaslandığımda gördüğüm şeyler donup kaldım.

Giray'ın arabasının hâlâ kapının önündeydi.

"Hassiktir," dedi Kaan arabayı tekerleri kaydırarak döndürüp bahçeye koyduğunda. Bahçede karşılaştığımız görüntüyle Kaan'ın mırıldandı küfür niteliğinde derin sesli bir nefes aldım.

"Emre!"

Araba daha tam durmadan kendimi dışarı attığımda gözlerime inanamıyordum. Giray'ın yakasına yapışmış bir adet Emre, evin önünde dikiliyordu. Giray ise o kadar sakin bakıyordu ki yakasındaki eline... Ben bu bakışın anlamını sanırım biliyordum.

"Ömer, kapıyı kapat!" diye bağırdı Kaan. Bahçe kapısı gürültüyle kapanırken resmen kapının önüne koştum.

"Emre! Senin burada ne işin var!"

Emre, Giray'ın yakasını bırakıp kehribar rengi gözleriyle bana keskin bir bakış attı. "Asıl senin burada ne işin var?" diye tısladı bana doğru yürürken. "İş adamı dediğin kuzenin bu mu?" dedi deri mont, eldivenler, başında şapka ve bir çantayla dikilen Giray'ı göstererek.

"Emre şimdi hiç sırası değil-"

"Bu amına koduğumun dağın başında ne halt yiyorsun Yankı? Telefonlar neden açılmıyor?"

"Emre beni delirtme," dedim dişlerimin arasından. "Giray sen git. Hatta koş!"

Giray beni duymuyormuş gibi öylece Emre'yi süzüyordu. Son çare Emre'ye döndüm yine.

"Emre sana her şeyi anlatacağım, şimdi çekil şuradan," deyip Giray'ın önüne atladım. "Hadi Giray, ben hallederim onu yürü."

"Bana bırak," dedi Kaan en az benim sözlerim kadar ısrarcı gözlerle bakıyordu Giray'a. "Sorun çıkmayacak, planı bozma."

Giray birden elime yapıştı. "Benimle geliyorsun," dedi beni kapıya çekerken.

"Yankı!" diye bağırdı Emre aramıza girerek.

Kolumu çekerek Giray'dan kurtardım. "Giray yalvarırım git."

"Ne oluyor burada?" dedi Emre beni belimden tutup kendine çekerek. Sağa sola çekiştirilmekten beynim tereyağı kıvamı almıştı. "Yankı bu hâlin ne?" diye endişeyle bana baktı Emre. Yükselen sesime, bir yabancıya yalvarışıma, ona karşı çıkışıma, yüzümdeki korku ve endişeye şaşırmış gibiydi.

Tam bu sırada içimdeki karanlık tarafın bana bağırdığını duydum. Ben kimdim? Ne yapıyordum burada?

Gözlerim dolarken son bir gayretle Giray'a yalvarır gibi baktım. "Lütfen git," dedim fısıldar gibi. "Benim için."

"Bir şey mi yaptı sana bu?" diye delirmiş gibi Giray'a döndü Emre. Emin olmak için yüzüme baktı, ağlamak üzere olan beni sarsmaya daha doğrusu hırpalamaya başladı. "Ne yaptı sana? Söyle bana ne yaptı?"

Tam bu sırada Giray yerden olduğu yerden sıçrayıp Emre'nin suratına yumruğu gömdü.

Elimi ağzıma kapayıp geri çekildim. Kaan, Emre'nin üzerine atlayan Giray'ı durdurup bir şeyler söyledi ama yaklaşan siren sesleri her şeyi perdelemişti.

Ondan sonra her şey birkaç saniyede gelişti. Giray, yerde kendinden geçmiş yatan Emre'nin ayağındaki botları hızla eline alıp çantasına attı. Kaan ise içeriden Giray'ın ayağındaki botlara benzer bir çift bot alıp geldi, hızla yarı baygın kıvranan Emre'nin ayağına geçirdi.  Giray ise saniyeler içinde karın üzerinde geri geri yürüyerek bahçenin arakasına doğru ilerledi.

Bunu yapmadan hemen önce parmakları, tıpkı bu evden çıkmadan önce benim ona yaptığım gibi kısa bir an avucuma dokunmuş ve aramızda garaj duvarı girene kadar gözlerini benden ayırmamıştı.

"Açın kapıyı polis!"

__________________

Oo amcalar yat yere yat yat
Basıldık da biraz...

Ben de diğer bölüme baskın yapayım bari, ihbar aldım bir çift varmış öpüşmüyormuş, mecbur adaleti sağlayacağız.

-HİCRAN

Continue Reading

You'll Also Like

915K 57.3K 38
"Bana cehennemi yaşatmana rağmen, sen benim cennetimsin Meira." Fantastik değildir. DİKKAT! Bu kitapta cinayet, cinsel istismar, psikolojik ve fizik...
469K 21K 15
Son yirmi yedi saniye. Zaman gelmişti, kulaklıktaki ses son kez konuşacaktı. "Sonuna geldik, küçük hanım," Alacağı canları düşündükce duyduğu memnuni...
1.4M 46.6K 22
"Zorla evlendik farkındasın değil mi?" dedim dehşetle. Umursamadı ve gözlerimin en derine bakıp, belimde olan eli belimi okşamaya başladı. "Evet kar...
HATEM By mayleydim

Teen Fiction

2.1M 115K 38
*yaş farkı mevcuttur. *asker-köy kurgusudur. *+18 sahneler bulunacaktır ona göre okumanız önerilir. İnci & Hatem Bir iki saniye sonra şah damarımın y...