ROOM [51]

541 54 246
                                    

Cem Adrian - Beni Affet Bu Gece

"Avuçlarında kalbimin kırıkları, yüzümde paramparça bir acı. Ama son bir kere. Son bir kere, görmelisin gözlerimi, duymalısın sözlerimi."

DİKKAT!

BÖLÜM SIRALARI KARIŞMIŞ DURUMDA. 49.bölümden sonra geldiyseniz lütfen listeden 50.bölüme geçip sonra bu bölüme geliniz, öpüldünüz :(


51

Sehun

"Pençe! Seni böyle afilli mekanlarda görmek ne hoş."

Kurumuş boğazımı suyla ıslatsam da bu boğucu histen uzaklaşamıyordum. Luhan masanın başında dikilmiş hayret dolu bakışlarıyla bizi izlerken ben durumu nasıl en az hasarla toparlayacağımı düşünüyordum.

"Bu tatlı çocuk kim?" açık kahve gözleri Luhan'ı bulduğunda saçını geri atıp kollarını bağladı kur yaparcasına. Derhal şu masadan kalkmalıydım.

"Müsadenle Luhan hemen geliyorum." kızı kolundan tuttuğum gibi lavaboların önündeki koridora sürüklediğimde hiç de nazik değildim.

"Sung Kyung ne işin var senin burda?"

"Asıl senin ne işin var be? Benim adamlardan biri işletiyor burayı. Bu soruyu sorma hakkı benim." havalı olduğunu sanıyordu ama ona acıyan gözlerle baktım.

"Hala o işleri yapıyorsun yani?" tırnaklarını törpüler gibi üfleyip güldü.

"Benim ve cebimin keyfi yerinde." şu güzel yüzünü, bir kadına göre fazla uzun olan düzgün vücudunu ve neşeli kişiliğini para için başkalarına sattığı aklıma gelince içimdeki acıma duygusu dalga dalga büyüdü.

"Senin adına üzüldüm. Ancak ben eski işleri hatta eski hayatımı oldukça geride bıraktım. Bu yüzden şimdi izin verirsen seni uğurlayayım." Sung Kyung çalıştığım bilardo salonunun kodamanlarına hizmet etmeye gelirdi sık sık. Diğerlerinden farklıydı, eğlenceliydi, ortamın havasını bir anda değiştirirdi ve fazlasıyla güzeldi. Bu yüzden onu haftanın birçok günü görebiliriyorduk. Sabahları içki dağıtır kucaktan kucağa gezer geceleri parası çok olanın yatağına düşerdi. Seneler onu yıpratır sanıyordum ama ilginç bir şekilde saç boyası hariç hiç değişmemişti.

"Ya! Beni o tatlı şeyle tanıştırmayacak mısın?" aklının hala sevgilimde olması çenemi geriyordu. Sanırım değişmeyen bir başka şey de bu erkek avcılığıydı.

"Hayır." dedim otoriter bir sesle "Ondan sana iş çıkmaz."

"Niye? Senin için de öyle söylemişlerdi?" imalı bakışlarıyla parmağını ceketimin yakalarında gezdirdiğinde derhal çektim kendimi. Bu kızı göndermeliydim, Luhan'ın akıl sağlığı ve benim can sağlığım için.

"Aramızda bir şey geçmedi." dedim, ikimiz de sarhoş olduğumu ve öpüşmeden ileriye gitmediğimizi biliyorduk. "Ve o tatlı bulduğun çocukla bir ilişkimiz var. Saçma sapan imalarınla oyalanmadan masaya dönmek istiyorum."

"Bekle, ne?! Bir erkekle mi çıkıyorsun? Sen? Pençe? Tanrım! İnanamıyorum, bu yüzden seni süremedim demek." biraz daha sesli olsaydı eğer onu öldürürdüm. Luhan'ı kontrol edip alelacele susmasını tembihledim. Sung Kyung vaktinde beni de denemişti elbette, işi buydu. Ama ne ona yedirecek param ne de vaktim vakti. Ben patronun bir numaralı kuryesiydim. Uyuşturucu taşımaktan böyle şeylere ayıracak vaktim pek olmazdı. Zaten olsa da, duygusuzca altıma yatacak birini istemezdim.

ROOM 520 | HunhanWhere stories live. Discover now