ROOM [53]

496 59 269
                                    

53

Sehun

Küllükteki onlarca izmarite yenisini eklerken çaktığım çakmakla birlikte gök de gürledi. Ciğerlerime çektiğim dumanı kitap kokan dükkanın orta yerine saldım. Kang Dae amcanın haberi olsaydı kızardı belki ama bunu düşünebilecek halde değildim. Tek istediğim sessizlik, yalnızlık ve elimdeki şu ince daldı. Acımı hafifleteceğini sanıyordum. Günlerdir bir işe yaramamasına rağmen her dalda belki bu sefer diyordum, belki bu sefer iyi gelir.

Sayfayı çevirip şiirlerin arasında kaybolduğum vakit sigaramı küllüğe bıraktım. Güçlü bir şimşek sesinin ardından masadaki mum da yalpalanmıştı sanki.

O sıra çan sesi bir dalga gibi duvarlarına vurdu dükkanın. Kapıdaki tabelayı 'kapalı'ya çevirdiğime emindim halbuki.

Sonra hiç beklemediğim gözlerle buluştu gözlerim.

Tüm vücudumdan kısa bir titreme geçti. Hangi sayfada kaldığımı umursamadan kitabı dizlerime düşürdüm. Girmek için izin ister gibi bakıyordu bana.

Kırgındım, öyle kırgındım ki yüzünü gördüğüme sevinememiştim bile. Vücudum hareket edebildiğinde ayağa kalktım. Güzel dudaklarındaki tebessüm kaşlarımı çatmıştı.

"Selam." dedi. Islanmış saçları tel tel şakaklarına yapışmıştı, kaba montunun içinde ufacık duruyor parmaklarını mahçup bir halde birbirine sürtüyordu. Telaşlı ve bir o kadar ürkekti nefesleri. Sırılsıklam haliyle bile güzelliğinden biraz olsun eksilmemişti.

"Kapalıyız." dedim cam kapıyı gösterip. Beni öylece bırakıp gittikten sonra ziyarete gelecek hali yoktu ya. "Kasayı kapattık."

Yutkunarak yaklaştığında adımlarından korktum. Yüzüme uzanıp öpüverse gardımı indirecek kadar aptaldım. Onunla arama ne yaparsam yapayım kalın duvarlar öremiyordum. Luhan benim zaafımdı. Ve buna rağmen ilk kez kırgınlığım ondan uzak kalmaya zorluyordu beni, istemesem de.

"Eve gitmişsindir sanıyordum." dedi koltuğa bıraktığım kitabıma bakınırken. Hala buraya neden geldiğine anlam veremiyordum.

"Hiçbir şey olmamış gibi davranmaya devam mı edeceksin?" dedim dayanamayarak. Bozularak bakışlarını indirdi. Nihayet o güzel ifadesini bozduğum için rahatlamış hissediyordum.

"B-ben konuşmak istiyorum Sehun. Biliyorum bana kızgınsın ama kendimi açıklamama izin verirsen-"

"Yine aynı saçmalıkları tekrarlayacaksan gerek yok."

Onu sürpriz bir şekilde evde bulduğumda mutluluktan içim içime sığmamıştı. O kirli geçmişime rağmen bana gülümsüyordu, affettiğini, bana inandığını söylüyordu. Her şey yoluna girdi sanmıştım. Uyuşturucu ticareti yaptığımı öğrendiğinde taşıdığım korkuyu bir sarılışıyla yok etmişti. Sonra daha büyük bir korkuyu çıkarıp kucağıma koydu. Gidiyorum, dedi. Yetmedi. Daha gidişini sindirememişken, ara vermeyi teklif etti. Hatta istersen bitirelim, dedi. Ne kadar çabuk vazgeçmişti. Sokakta bulduğu köpeği birkaç gün besleyip yine sokağa bırakıyordu sanki.

"Buraya özür dilemeye geldim Sehun."

Duyduğum cümleyle güldüm. Sinirlerim bozulmuştu. Tutanacak bir yer aradığımda arkamdaki kolçağa yaslandım.

"Özür dilemeye? Ne için? Ne yaptın ki?"

"B-ben her şeyi mahvettiğimin farkındayım Sehun. İlişkimizi kaybetme korkusuyla seni de beni de ayrı ayrı yalnızlığa mahkum ediyormuşum meğer. Ne düşünüyordum bilmiyorum. Sadece ara vermenin iyi olacağını sanmıştım ama değilmiş."

ROOM 520 | HunhanDonde viven las historias. Descúbrelo ahora