ROOM [49]×[M]

1.1K 67 248
                                    

Ehem ehem, utançtan yüzünüze bakamayan birileri geldi yine.

8K'lık bir bölüm oldu ama belki affedersiniz  ha? :")))

Unutmadan söyleyeyim, şu korenin en güzelini ekleyeceğim yere daha gelemedim bu bölümde beklemeyin ahshd

Okurken benimle konuşmayı ve yorum yapmayı unutmayın lütfen♡ Kang Dae amcamın ellerinden, sizin gözlerinizden öperim..

İyi okumalaaar

49

Kaşığı gevreğe daldırıp ağzıma götürürken tembelce gerindim. Diğer kolumla telefonu sabit tutmak bile yoruyordu.

"Barıştık mı?" sabahımı güzelleştiren yüzüne bakıp iç geçirerek kafa salladığımda gülümsedi. Gülüşünü hiçbir şeye değişmezdim.

İşe geç kalacağımı bilsem de acele etmek istemiyordum. Normalde geceye sarkan görüntülü konuşmamız bugün kahvaltıma eşlik ettiğine göre böyle değerli bir vakti koşturarak giyinmeyle harcamamalıydım. Kang Dae amca zaten kızmazdı. İyi niyetini suistimal ettiğim için üzgündüm fakat şu an karşımda tüm suistimalleri mübah kılan bir güzellik vardı.

"Bazen beni gerçekten şaşırtıyorsun. Ama kötü anlamda. Sehun böyle davranmazdı aslında falan diye geçiriyorum içimden." anlaşılan şikayet dilekçesini alnımızın ortasına yiyecektik.

"Konu sen olunca ben de kendime şaşırıyorum haklısın." kendimi savunabileceğim tek bahanem buydu. Onun bana değil de iş arkadaşına vakit ayıracak olması, zaten kısıtlı vaktimize bir de başkalarını ortak edişi beni çileden çıkarmış ve küçük bir tartışma yaratmama sebep olmuştu. Neyse ki anlayışlı ve yumuşak kalpli bir sevgiliye sahiptim. Ve bu güzeller güzeli sevgilimin bir de güzel annesi vardı ki sormayın, haftasonunu birlikte geçirebilmemiz için resmen fırsat yaratmıştı. Kısacası barışmıştık, hiç küsmesek de.

"Bu arada hikayemde oldukça ilerledim." tartışmadan çıkıp günlük konulara gelebildiğimize sevinmiştim. Ve tabii hikayesini ilerletmesine de. "Bir günde neredeyse altı sayfayı birden bitirdim. Ama sonra üçe falan düştü. Toplama bakacak olursak bu hafta için iyi bir ilerleme sayılabilir. Zaten bir acelem de yok. Önemli olan kaliteli olması."

"Tebrik ederim güzelim." o gerçekten sahip olduğum en güzel şeydi. Hem yetenekli, hem iyi kalpli, hem cıvıl cıvıl hem de bedeni bir ateş parçası gibi olan bir başka kişi daha tanımıyordum.

Pembeleşmiş yanaklarıyla omletinden bir parçayı ağzına attığında içim sıcacık oldu. Benimle rahatça konuşmak için kahvaltısını odasına çıkarması içimi sıcacık eden bir başka detaydı.

Onu izlemekten önümdekini yemeği unutuyordum.

"Sen geç kalmadın mı?" saatine bakıp azarladığında kaçış yöntemi olarak gevrekten tıkındım.

"Biraz." yediğim şeyi farkettiğinde bir azar daha yedim. Mimikleri yüzünden neredeyse ağladığını sanacaktım.

"Sehun her sabahı gevrekle mi geçiştiriyorsun?" buna üzülmesi istediğim en son şey olurdu çünkü gevreğin tadını seviyordum. Hem pratik ve zahmetsiz hem de lezzetli olan nadir şeylerdendi.

ROOM 520 | HunhanOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz