ROOM [33]

2.1K 196 314
                                    

Geç geldim ama uuuuuupuzun bir bölümle geldim. Rötarlı bölümü sever ve yorum yaparsanız çok mutlu olurum♡

Yorum yapmayanın parmakları yamulsun jeksjjekd

Bölüm sonunda görüşüz..🖤

|33|

Karnımdaki bıçakla yardım aramaya benziyordu bu. Acı içinde öleceğimi bile bile o yana bu yana koşuyordum. Tıpkı sevilmeyeceğimi bile bile sevdiğimi. Ama bugün o karnıma saplanan bıçağı, saplayan çekip çıkardı benden. Artık kurtulmak için bir umudum vardı.

Luhan o umudu dudaklarıyla koymuştu içime.

Dükkandayken ara ara karıştırdığım bir kitap vardı. 'Koku'. Bir türlü bitirememiştim ama ne zaman canım sıkılsa elim hep ona giderdi. Şu an okşadığım boyundan gelen kokunun tarifi imkansızlığı o sayfayı aklıma getirmişti. Yazar nasıl basit bir çiçeği koklamıştı ki betimleyebilmişti onu? Luhan'daki bu kokuyu anlatamıyordum ben. Luhan basit bir çiçek değildi. Yine de keşke Süskind gibi ben de dökebilseydim sayfalara kokusunu, okuyanlara hissettirebilseydim. Ya da durun.. Yazsam da okuyanı bir ben olmalıydım. Bu tarifi imkansız kokuyu tarif edebilseydim şayet ve okusaydı onu birileri eminim bu kalp ağrısına onlar da düşerdi.

Sabah olmuştu çoktan. Üşümesin diye üstüne attığım pikeye gece uyanmayınca bir yenisini eklemiştim. Odasına götürmedim onu. Öptüğüm dudaklarına baka baka uyumak istedim çünkü. Ara sıra yine öpmek ve kendimden geçmek.. Gece boyunca uyanmadı ve ben sabaha kadar yanıbaşında uyuyabildiğim için kendimi şanslı hissediyordum.

Dün hayatımın en güzel günü olacağını iddia etmiştim, en güzel geceyi yaşayacağımdan habersiz. Öyle de olmuştu. Bana dünyaları verdiğinden bi haber dudaklarını teslim etmişti. Luhan'ın teslim oluşuyla yitirdim bütün ümitsizliklerimi.

Gözlerim kirpikleriyle dudakları arasında gidip gelirken başımdaki yoğun ağrı ve uykusuzluk, direnen göz kapaklarımı ele geçirdi. Direnişlerim buraya kadardı. Hava aydınlanırken, gözlerim kararmış ve hasretini çektiği uykuya teslim olmuştu.

Elim, çiçeğimin saçlarında gezinirken alnına bıraktığım son öpücükle uykuya daldım.

Kalktığımda uykuya dalmadan önceki konumumdan çok daha geniş bir yer kaplıyor haldeydim. Kollarım yere sarkmış bacaklarım birbirinden bağımsız, saçlarım her yerdeydi. Fakat Luhan yoktu.

"Siktir!" uyuyakalmıştım.. Tanrım, o yaşananlardan sonra uyuyaklamış ve Luhan'ın gözlerini açtığında vereceği ilk tepkiyi kaçırmıştım. Ağrıyan başımı tutup kalktığımda telefonuma uzanıp saate baktım.

"Yuh.." nerdeyse akşam olmak üzereydi. Yani tamam fazla abartmayayım ama saat üçtü. Bu kadar uyuduğuma inanamıyordum. Ve Luhan'ın yanımda olmayışına da.

Dün olanların rüya olduğundan bile şüphe eder vaziyetteydim. İyice düşünüp gerçek olduğuna kanaat etsem de evin her yerine bakma arzusu taşıyordum. Önce banyoya ve Luhan'ın odasına ardından mutfağa ve son olarak balkona baktım. Şişe hala ordaydı...

Sevinçten istemsizce gülmeye başlamış ve şişeyi alıp öpmüştüm. Demek ki rüya değildi. Her şey bu şişe sayesinde olmuştu.

İçeri geçip yattığım yeri topladım. Yastığıma sinmişti Luhan'ın kokusu. Toplarken bir yandan da onu kokluyordum. Başımı yastığa gömüp kendimi boğmak da denebilirdi tabii buna.

ROOM 520 | HunhanWhere stories live. Discover now