ROOM [50]

877 61 242
                                    

Bölüm sıraları karıştığı için bu bölümden sonra 52'ye atlamakta. Lütfen listeden olduğunuz bölüme geçin, öpüldünüz çiçeklerim :(


50

Sehun

"İyi günler efendim." yeni bir müşteriyi daha uğurladığımızda saat dörde geliyordu ve ben öğünümü bisküviyle geçiştirmek zorunda kaldığım için kıvrım kıvrım kıvranıyordum.

Dükkanın buharlı camlarına dalıp tembellik etmem de tamamen açlıktandı. Havalar git gide soğuyordu. Erkenden kararan havaya da, dükkanda bile buz tutan ellerime de, Luhan'sız bir eve dönmeye de alışmış gibiydim. Başta Luhan'ın yokluğundan çok etkileniyor, günlerimi kendime zehir ediyordum. Ancak hala özlesem de bu özlem eskisi kadar acıtmıyordu canımı.

Üstelik artık bitirmesi gereken ve basıma hazırladığı bir hikayesi dururken ondan sürekli benimle ilgilenmesini istemek haksızlık olurdu. Bu yüzden gün içinde sekizi dokuzu bulan aramalarım son zamanlarda bire ikiye düşmüştü. Şikayetçi değildim, iyi olduğunu bildiğim sürece katlanılabilirdi.

Kang Dae amcanın hırıltılı öksürüğüyle yatırdığım başımı kaldırdım. Birkaç gündür soğuk algınlığıyla mücadele ediyordu ve onu böyle görmeye dayanamıyordum. Yaşlı ciğerleri için tembelliğe ara verip arka odada sıcak bir çay kaynattım.

"Hanım birkaç poşet yolladı, akşam eve giderken onları da bizim kıza bırakırsın oldu mu?"

İçimi kaplayan yumuşacık hisle başımı sallayıp sıcak bardağı koydum önüne. Rae Yeon ve kardeşi yurda yerleştiklerinden beri anneleriyle sıkça ilgilenir olmuştuk. Başta çocukların annelerinden koparılmasına ne kadar karşı gelmeye kalksam da sonrasında anlamıştım ki daha iyi bir hayat için sağlıklı bir ortama ihtiyaçları vardı. Ben olayların ortasına düşmüş sıradan bir yabancıydım sadece, ne onları himayem altına alacak gücüm ne de düzgün bir aile yaşantım vardı. Ama kader bizi karşılaştırmışsa şayet bir anlamı olduğunu düşünüyordum. Bu yüzden Rae Yeon'un borcunu tamamladığım günden beri annelerini emanetim bilmiştim. Üstelik sadece ben değil, Kang Dae amca ve abim de buna dahildi. Özellikle Kang Dae amca tüm ilaç masraflarını karşılıyor ve omzumdaki yükü hafifletmek için elinden ne geliyorsa yapıyordu. Annelerini kendi kızı gibi çocuklarını da torunları gibi bilmişti. Eşinin ördüğü kazaklardan bahsetmiyorum bile.

Kısaca hayatımda eksik kalan ne kadar duygu varsa yavaş yavaş yerleri doluyordu.

Eskiden yalnızdım, paylaşacak hiçbir şeyim, paylaşabileceğim hiç kimsem yoktu. Ama artık kocaman bir aileye sahip olduğumu hissediyordum. Üstelik sadece beni koruyan değil, onları da koruduğum bir aile. Bu tarif edilmez bir duyguydu.

Dükkandan çıktığımda poşetleri de alıp hasta annenin evini ziyaret ettim. Fazla kalamamıştım ama sadece uğramam ve varlığımızı hatırlatmam bile ona çok iyi geliyordu. İlaçlarını düzenli kullandığına emin olup gözüme çarpan eşyaları düzenledikten sonra izin isteyip evden ayrıldım.

Günlerim genel olarak aynı rutinle ilerliyordu.

İşe gidiyor, iş çıkışı Rae Yeon'un annesine yemek yada ilaç götürüyor ve sonrasında eve dönüyordum.

Değişen tek şey artık bazı akşamlar eve girdiğimde karanlığın beni karşılamıyor oluşuydu.

"Abi?" ayaklabılarımı çıkarıp kenara koyduktan sonra terliklerimi geçirerek kapıyı kapattım. Yine ağır baharatlı kış çorbasından yapmıştı. Daha sonbahardaydık halbuki.

ROOM 520 | HunhanWhere stories live. Discover now