ROOM [17]

1.9K 174 235
                                    

Medyaya anlamlı bir şeyler koymak isterdim ama alakasızca bir Liam Payne şarkısı koymak istedi canım jajskdhahl

4400 kelimelik bayaa bayaa uzun bir bölüm oldu. Uykudan gözleri kapanan yarın okusun 😸 ehuhuehuu bi de şey, yorum yapabiler misiniz azcık ♡ hepinizi saranghae, iyi okumalar..

|17|

Uykusuzluğun beraberinde getirdiği mide bulantısı, baş dönmesi, göz yanması, kas ağrıları, bel tutulması ve daha nice sıkıntıyla başbaşaydım. Yaklaşık on yedi saattir çizimlerimi düzenliyor, antetler ekliyor ve renk skalasından uygun tonları seçmeye çalışıyordum. Midem bulanmıştı ve cidden az sonra sandalyeden yere yığılacaktım.

Güneş yarım saat evvel doğmuştu ve bende zaman kavramı diye bir şey kalmamıştı. Cidden neye gece neye gündüz diyorduk? Ya da dün dünse eğer hiç uyumayıp geceyi gündüze bağlayan o anı gördüysem bugün dünü geride mi bırakmış olurdu yoksa hala aynı gün içinde sayılıyor muydum?

"Off!" sıkıntıyla koca bir nefes verip yüzümü avuçladım. Birbirine geçmiş kemiklerim esnerken yavaş yavaş açılmıştı ve bu ufacık an bile mutlu etmişti beni.

Aydıngerleri bir kenara toplayıp ıslanmayacak, zarar görmeyecek ve kırışmayacak şekilde teslim dosyamın içine koydum. Kendime oluşturduğum taslakta bugüne kadar yaptığım çizimlerin ismini karaladım. Sona yaklaştıkça üstümden yük kalkıyordu ve ben bir madde bile karalasam mutlu oluyordum. On yedi saat sonunda neredeyse ilişkiye girdiğim masadan kalkıp elimi yüzümü yıkamak için lavaboya gittim. Ellerimi iyi kurulamıştım çünkü ellerimin nemli kalması demek aydıngerlerin şişip kabarması demekti. Ki eğer kabarırsa yaptığım çizimleri çöpe atmak zorunda kalırdım. Lanet kağıtların böyle bir hassasiyeti vardı ki bundan nefret ediyordum. Bir keresinde ara ödevimin hepsini sırf kağıtlar mahvolduğu için baştan yapmak zorunda kalmıştım. Herneyse daha fazla aydıngerlerden bahsedersem cidden uyuyan Sehun'un suratına kusacaktım.

Sahi ne kadar havasız kalmıştı burası böyle? Kaç gündür cam açmıyordu bu kırçıl kaş? Tamam salonda uyuduğu için burası onun odası sayılırdı ancak en nihayetinde ortak kullanım alanıydı ve böyle durumlara hassasiyet göstermeliydi değil mi? Temizlik, havalandırma, düzen ve tertip gibi..

Camlardan birini açtım. Hava öyle güzeldi ki rüzgarı ciğerlerimde hissedinceye kadar çekip gülümsemeden edemedim. Yandaki pencereninde açılması salonda ufak çaplı bir cereyan oluşturmuştu. Beş dakika açık kalsa salonun havalanmasına yeterdi herhalde.

"Luhan?" yeni uyandığını her taraftan belli eden çatallı sesi ismimi söylediğinde yüzümü rüzgardan çekip ona döndüm. Atletinin açıkta bıraktığı kollarına elini hızılı hızlı sürterek ısınmaya çalışıyordu. Doğrusu buruşuk suratıyla bunu yapması komikti.

"Napıyorsun? Kapatsana şu camları." konuşmama fırsat vermeden yattığı yerden kalkıp pencereleri kapatmaya başlamıştı. Uyuz olmuştum. Cidden uyuz olmuştum.

"Ya! Hava sirkülasyonu yaratmaya çalışıyorum Sehun bi durur musun lütfen?" pencerenin önünden çekmeye çalıştığım vücudu çiviyle çakılmış gibi bir santim yerinden oynamamıştı.

"Donuyorum diyorum Luhan, çok istiyorsan başka yerde de gerçekleştirebilirsin sevgili sirkülasyonunu." pencereleri tamamen kapattığında saçlarımı savuran rüzgar yok olmuştu.

"Ah tabi, yayla gibi evimiz var ondan ben gelip buranın penceresini açıyorum zaten." afedersiniz ama göt kadar evin içinde yaşıyorduk başka nerden hava alabilirdik ki?

ROOM 520 | HunhanWhere stories live. Discover now