ROOM [35]

1.5K 159 154
                                    

Yarım yamalak da olsa atmak istedim part 1 şeklinde düşünün, ikincisi de kısa zamanda gelecek,hadi bakalım parmaklara kuvvet :**

|35|

Luhan

"Tae Sun hyung ben çıkıyorum. İzin almıştım zaten ama yine de kağıdı getirmemi istersen üst kattan çıkıp alayım."

"Yo, gerek yok. Patron söylemişti haberim var. Çıkabilirsin. Kardeşini öp bizim için. İyileştiğinde bütün ekip ziyaretine geleceğiz şimdiden söyleyelim." gülerek onayladım onu. O günlerin geleceğini bir umut birilerinden duymak iyi geliyordu. Tüm kalbimle Yuhan'ın iyileşeceğine inansam da bazen öyle güçsüz hissediyordum ki dilimin varmayacağı ihtimallerle baş başa kalıyordum. Ve bugün de o günlerden biriydi. Yuhan yoğun bakımdan çıktığından beri ilk defa doktorundan olumsuz bir uyarı almıştık. Her ne kadar annem bunu benimle paylaşmak istemese de telefondaki zorlamalarım sayesinde dilinden dökülmüştü.

"Her zaman bekleriz hyung. Kolay gelsin." ofisten ayrılıp şirketi terk ettim. Bugün bütün bir yemek molasında Yuhan'dan bahsetmiştim. Sıralarca destek ve moral cümlesi yediğim bir öğündü. Her birinin samimiyetine ve iyi niyetine inanıyordum ve çalışma arkadaşlarımın yanımda olduğunu bilmek beni dinç tutuyordu. Yuhan'ın yoğun bakımdan çıkması şu günlerde hayatımda iyi giden şeylerin başında olsa da bugün doktordan gelen uyarı bu pürüzsüz mutluluğuma tırtık eklemişti.

Yine de moralimi yüksek tutmaya çalışarak evin yolunu tuttum. Evin dediğim de eski evim. Bilirsiniz artık 'evim' Sehun'la olan evimizdi. 3 ayın sonuna yaklaşıyor ve bu aitlik ekini yitiriyor olsam bile şu an evim dediğim yer orasıydı. Sahi bugün Sehun'la hiç konuşmamıştık. Aramamıştı da. Neden aramamıştı ki? Meşgul muydu ki?

Otobüse binene kadar neden aramadığıyla ilgili türlü bahaneler üretip durmuştum. Fazla ilgiye alıştırdığı için suçlu olan oydu. İlgiyi elinden kaçırdığında meraka düşen ben gayet normaldim. Öyle değil mi?

Herneyse.

Eski evime geldiğimde çok da bir değişiklikle karşılaşmamıştım. İkizler büyükannemdeydi ve annem bir gayret akşam için yemek yetiştirmeye çalışıyordu.

"Babamın dönmesine ne kadar kaldı?"

"Bu akşam dönüyor." doğradığı havuçlardan birini ağzıma atarken şaşkın bir nida sızdırdı dudaklarım.

"Hani daha vardı?"

"Arkadaşı son kalan işi üstlenmiş. Yuhan'la beni yalnız bırakmak istemiyordu zaten. O da kabul etmiş, yola çıkmış. Bir kaç saate burda olur sanırım."

"İyi düşünmüş. Benim de paraya ihtiyacım vardı zaten erken döneceği iyi oldu."

"Luhan! Ne kadar ayıp. Baban duymasın çok üzülür." kahkahayla öne devrilip havuçlardan bir kaçını daha ağzıma attığımda totoma vurdu. İkizlerle yaşamaktan tüm tepkileri 0-2 yaş aralığında sabit kalmıştı sanırım.

"Yuhan ne zamandır uyuyor bu arada?" diye sordum sesimi kısarak. Üst kattan beni duyup uyanacağı yoktu gerçi ama yine de dikkatli olmaya çalışmıştım o gür kahkahamdan sonra.

"Yeni uyudu sayılır, sen gelmeden biraz önce işte. Uyandırma, ilaç saatine kadar uyusun. Bugün yorgun hissediyordu." sıkıntıyla kollarımı dolayıp tezgaha yaslandım. Özel tariflerini not ettiği kırmızı defterden bir kaç satır okuyup yıkadığı sebzeleri doğrama tahtasına aldı.

"Her gün biraz daha yoruluyor gibi." bunu söylerken boğazım nasıl da acıyla doluydu bilemezsiniz.

"İyi olacak." dedi annem. Buna inanmayı tüm kalbimle istiyordum.

ROOM 520 | HunhanWhere stories live. Discover now