ROOM [46]

1K 92 221
                                    

Bekletmeden attım nazar değmesin ahhds

İnternetini kapatıp yorum yapmayan pıtırcıklar beni derinden yaralıyosunuz haberiniz olsun...

Ahh nerde benim her satıra yorum dolduran okurlarım... çok özledim💔

46

"Hoşgeldin."

Bu eve defalarca hoşgelmiştim. Ancak bu sefer değildi. Bu sefer o anahtarı kapıya hiç takmamak isterdim. Onu göndereceğimi bilseydim heyecanla koşup gelmezdim.

Eldivenlerini elinden çıkararak her teline aşık olduğum saçlarını attı geriye. Boğazıma yer edinen yumruyu yok etmek adına defalarca yutkundum. Etrafın sabahki düzgün halinden eser yoktu.

"Toparlanacağını söyleseydin erken çıkmaya çalışırdım." dedim güçsüzce. Yalan söylüyordum. Söyleseydi onu engellemeye bile çalışabilirdim.

"Aslında aradım ama telefonun kapalıydı."

"Şarjım yoktu." çok normaldi sanki. İki günlük tatile çıkıyormuş da haber veriyormuş gibi sakindi. Bense yaygara çıkarmamak için kitapları göğsüme bastırmakla yetiniyordum. "Bugün gideceğinden haberim yoktu." belki de bilerek söylememişti. Ne sanıyordu ki daha acısız olacağını mı?

"Bana da sürpriz oldu." dedi omzunu silkerek. Ne sürprizdi ama. "Abinin ayarladığı taşımacılar bugüne randevu verebilmiş. Son anda haberim oldu." suçlu gibi kaçırdığı gözleri kucağımda kalırken kitapları indirip arkama aldım.

"Onlar ne?" şu an odaklanmamız gereken son şey bile değildiler.

"Sana getirmiştim." kalın parlak ciltli kitapları uzatırken yutkunmaya çalıştım. "Yeni çıkmış. Sevebileceğini düşündüm." bu durgunluktan ölesiye nefret etmiştim.

"Teşekkür ederim." sesinde yakaladığım o ufak heyecan bile beni mutlu ederken onu bu kadar sevdiğim için kendime kızdım. Bu kadar bağlanmasaydım belki acımazdı canım. Yükselip yanağımı öptü. Başka bir zamanda vermiş olsaydım üstüme bile atlayacağından emindim.

"Ee hallettin mi odanı?" her şey normalmiş gibi davranmak öyle zordu ki.

"Sayılır. Önce çizimlerimi, kitaplarımı falan koliledim, şimdi de kıyafetlerimi toparlıyordum. Gerisi kolay gibi geliyor. Zaten büyük parçaları adamlar halledecek." sesinin titrediğine yemin edebilirdim. Onun için de kolay değildi biliyordum. Bu evi, evimizi ne kadar sevdiğini etrafı süzerken titreyen nefesinden anlıyordum.

"Abini aradım. Yarım saat sonra nakliye için ufak bir kamyon göndereceklermiş."

"Masan, dolabın ne olacak?" sanki bir tek bu kalmıştı. Ne diyeceğimi biliyor muydum ben?

"Onları alacak değilim. Tabii sen istemezsen götüreyim ama az kullanılmış işine yarar diye düşünmüştüm." Tanrım böylece durup gidişini mi izleyecektim cidden?

"Saçmalama, tabii ki bana bir zararı yok. Aksine, senden kalan bir şeylerin olması hoşuma gider. Sadece ailen almıştı sonuçta o yüzden-"

"Duymamış farzediyorum."

"Annene sor yine de içim rahat etsin." dedim. Bu evi ev yapan çoğu eşyayı, Luhan'ın sırt ağrılarına kıyamadığı için eşine yatak aldırmakla başlayan annesi almıştı. Birlikte filmler izlediğimiz televizyon, Luhan'ı çizim yaparken gecelerce izlediğim masası, üstünde beni darma duman eden bedenine sahip olduğum yatağı ve nicesi annesi sayesinde alınmıştı bu eve.

ROOM 520 | HunhanDove le storie prendono vita. Scoprilo ora