ROOM [55]

433 62 134
                                    

ÖNEMLİ NOT:

Yeni bölüm iki gün sonra 🤏🏻💣

55

Luhan

"Nasıl söyleyeceğim bilmiyorum."

Evin yakınlarındaki parkın kaldırımına oturmuş Berlin'in meşhur tatlılarından birini yiyorduk. Buraya geldim geleli ilk kez kendime zaman ayırıyordum belki de.

"Doktor da söyledi Luhan, bununla bir gün mutlaka yüzleşecekti. Hem sandığın kadar üzülmeyecek belki de. Havalı bir imaj değişikliği bile olabilir onun için." güldüğünde silktiği omzuyla omzuma vurdu ama zorlasam da gülemedim.

"Altı yaşında bir çocuğun kel kalması mı havalı?"

"Dert etme bu kadar. Git ve konuş." Stephan'la her geçen gün daha iyi anlaşsak da dertleşme konusunda pek iyi bir arkadaş sayılmazdı malesef. Ben mi kardeşim olduğu için bu kadar abartıyordum yoksa o mu çok soğukkanlıydı bilmiyorum ama hiç yardımcı olmuyordu.

En çok da böyle zamanlarda özlüyordum Sehun'u. Onun bana her daim vereceği bir akıl, bulacağı bir çözümü olurdu. Fakat şimdi kendi bile yoktu. Telefon konuşmamızın ardından günler geçmişti ancak Yuhan'ın durumunu sorduğu birkaç mesaj hariç başka bir konuşma geçmemişti aramızda.

Öyle berbat bir ayrılıktan sonra tek cümlemle geri dönmesini bekleyemezdim elbette ama ne bileyim, bir şeyler değişir sanmıştım. Kalbi ısınır, beni affeder, belki yanımda olmak ister?

Sıkıntıyla tatlının geri kalanını ağzıma atıp dizlerime doladığım kollarıma yatırdım başımı. Günler önce telefonda söyledikleri yankılanıyordu kulaklarımda.

Gerçekten burda olsaydı birlikte kazır mıydık saçlarımızı? Bunu benim için, Yuhan için yapar mıydı?

"Üşüdün mü gidelim istersen?" diye sorduğunda başımı sallayıp onunla birlikte kaldırımdan kalktım.

"Stephan?"

"Hm?" ellerini cebine sokarak yanımda yürümeye başlamıştı. Çekinsem de aklımdaki soruyu dökmeye niyetliydim.

"Kız arkadaşın senden ayrıldığında ne hissettin?" kötü şeyler duyacağım kesindi ama bir umut soruyordum işte, belki durumumu hafifletecek şeyler bulurum diye.

"Ne mi hissettim? Düşüneyim." kararmaya başlayan gökyüzüne bakıp iç çektiğinde Almanca bir şeyler mırıldandı. "Başta sinirden ölüyordum ama sonra sikiğin biri için kafa yormaya değmez dedim."

"Fazla kabasın." istemsizce itiraf ettim. Tam iyi biri olduğuna ikna olacakken beni hayal kırıklığına uğratıyordu.

"Üzgünüm ağız alışkanlığı." yine de çirkindi.

"Her neyse, sormadım farz et." dedim elimle geçiştirirken.

"Niye merak ettin ki?"

"Hiç." bir geçiştirmeyi daha kabul etmeyeceği yüzüme eğilen meraklı gözlerinden belliydi.

"Ne oldu, misafirliğimden rahatsız mı oldun? Gidecek başka bir yer bulabilirim." ciddi ciddi karşı kaldırıma geçtiğinde gülerek peşine takıldım. Elbette bunun için sormamıştım, bu ev ailesinin eviydi ve misafir olan bendim.

"Saçmalama, sadece merak ettim." dedim hala gülüyorken.

"Dediğim gibi başta çok sinirlendim çünkü nedenini bile bilmeden suratıma koca bir tokat yemiştim. Ki eli fena ağırdı yemin ederim. Ama şu an aklıma bile gelmiyor. Uzun süreli bir ilişki değildi. Takılıyorduk sadece. O yüzden hissedecek çok bir şeyim yok." hayatı bu kadar hafife almayı dilerdim gerçekten.

ROOM 520 | HunhanWhere stories live. Discover now