ROOM [31]

1.9K 178 215
                                    

Medyaya efsane bir hunhan kurgusu bıraktım, biraz geç oldu ama mutlaka izleyin

|31|

Evren, akıl almaz bir gelişim ve değişim içindeydi. Tıpkı bizim gibi.. Hayatta bir saniye, önündeki saniyeye meydan okuyordu hep. Ben de değişiyordum. Değiştikçe fikirlerim de hayallerim de hislerim de gelişiyor ve güçleniyordu.

Yanımda yatan adama baktım. Sabah henüz yeni olmuştu. Pencerimin izin verdiği kadar ışık doluydu oda ve ben o izin verdiği kadarını görüyordum Sehun'un. Onu ilk gördüğüm günle bugün, şu yarış içindeki saniyeler gibiydi. Çok yakın ama en uzak. Daha dün gibi hatırlıyordum nasıl kavga edip birbirimizi evden kovduğumuzu. Şimdi aynı yatağı bile paylaşabiliyorduk. Ve biliyordum ki paylaştıklarımız bu yataktan çok daha fazlasıydı.

Dün Yuhan'ın üzüntüsüyle düşünmeye fırsatım olmamıştı pek. Şimdi şimdi anlıyordum Sehun'un bana ailem dediğinde ne demek istediğini. Ona öylesine minnet doluydum ki.. Ona karşı öyle bir değişim gösteriyordum ki her geçen gün, kendimden korkuyordum. Arkadaşlıktan öte bir hisle kavrulmaktan korkuyordum. Hoş Sehun artık bi arkadaştan çok daha fazlasıydı benim için ama kastettiğimin bu olmadığını biliyorsunuzdur.

O uyurken bile çatıklığından taviz vermeyen kaşları masumluğunu bozmaya yetmiyordu. İçimde tarifini bilmediğim minnetten öte duygular masumluğunu sevmek istiyordu. Korkakça döndüm yüzüne. Bu korkum uyanmasından endişelendiğim için değildi. Uyanmasının çok da muhtemel olduğunu düşünmüyordum. Dün bizim için epey yorulmuştu çünkü.. Bu korku bambaşkaydı.

Bu korku kendime yenilmekten geçiyordu.

Bu korkuyu anlatamıyordum ama biliyordum, içimdeydi, vardı. Ve bu korkunun içime düşmesini sağlayacak hislerim emin olun daha korkutucuydu. Bir anda olsaydı eğer, basit bir hevestir tutkudur der geçmesini beklerdim. Ancak Sehun yavaş yavaş çekiyordu beni içine. Günden güne iniyordum derinlerine ve zaman geçtikçe daha iyi görüyordum onu. O öyle güzel bir yüreğe sahipti ki bu masumluğuna kapılmamak elde değildi.

Üşümesin diye okşayarak uyuttuğu ellerim şimdi saçlarında geziniyordu. Aynı zamanda düşüncelerim de geziniyordu onunla. İlk güne gittim; tartışmalarımızı izledim, atışmaların ne kadar tatlı olduğunu farkedip güldüm kendi kendime. Sonra bana ettiği yardımları düşündüm, üç kuruş parasıyla gocunmayıp boya seti aldığını hatırladıkça karnıma yumruk yemiş gibi oluyordum. Jay'in motorunu alıp bana hizmet sunmalarını, bazen sabahlara kadar çizimlerime yardım ettiğini, bana hazırladığı kahvaltıları, ilk maaşıyla beni yemeğe götürüşünü... Tanıdığı toleransları, verdiği motive edici destekleri, üzüntümü de sevincimi de benimsemesi... Hep ben, ben ve ben... Saçları parmaklarımda kayıp giderken düşündüm hepsini. Ve benim ona yaptığım neredeyse hiçbir şey yokken onun bana yaptıkları liste halinde uzayıp gidiyordu. Hatırlamaya devam etmeye çekiniyordum. Çünkü devamında çok daha farklı bir anımız saklanıyordu.

Zihnimdekilerin rengi değişmişti. Olaylara çok daha farklı bir boyutta bakmayı denedim. Daha önce hiç bakmadığım bir taraftan bakmayı...

Anılar aklımda yuvarlanmaya devam ederken gözlerim dudaklarına kaydı. 'Hayatında daha önce yapmadığın bir şey...' o geceki sesi hala kulaklarımda yankılanıyordu sanki. Ardından gelen sahneler midemi tepetaklak ettirdi. Hatırlarken bile kasım kasım kasılıyordum. Ellerimi indirmeye cesaret edemediğim dudakları gözlerime soluk alma yeri oldu. İzledim. İzledikçe bunların hepsine bir anlam vermeye çalıştım.

ROOM 520 | HunhanWhere stories live. Discover now