ROOM [25]

2K 196 196
                                    

Gecenin bu saatinde bitirmeye and içmiş yazarınızdan minik ve yine bir günü kapsayan bölümcük geldi. Yemek isteyen tadına baksın!!!♡ Afiyet ola...

|25|

Kalçamdaki ağır sancıyla uyandım. Sadece kalçamda değil, uyandıktan sonra farketmiştim ki sırtım ve bacaklarımda da aynı sancıdan vardı. Hatta ağrımayan tek noktam yoktu bile denebilirdi şu an. Ne zaman geldiğimi hatırlamadığım yatağımdan kalkıp üstümü değiştirdim. Pijamalarımı çıkarmam gerekirken pijamalarımı giyiyordum çünkü sanırım uyuyakalmıştım ve yatağa gelme sebebimin kim olduğunu şimdi anlıyordum.

"Sehun." salonda yoktu. Evde olduğunu da sanmıyordum gerçi. İşe gitmiş olduğunu evin diğer köşelerine bakıp doğruladıktan sonra karnımı doyurmak için bir kaç şey atıştırdım.

Bugün hayatımın dönüm noktası olacak 'hayalimdeki meslek' için güzel planlar yapacaktım. Kang Dae amcanın da dediği gibi temiz ve işe yarar çalışmalarla gitmeliydim görüşmeye. Telefonumdan güncel manhwalara göz atmaya başlamadan önce ağrıyan vücudum için bir ağrı kesici alıp salona kuruldum.

Yaklaşık üç dört saat kendime taslak çıkarıp eskizler karalamıştım. Eskiden kafama ne eserse onu karalar hatta bazen tek bir kareden yola çıkıp üç sezonluk manhwa çizerdim. Ancak şimdi işi biraz profesyonelliğe vurmakta fayda vardı.

Ekrandaki çizim kapanıp ekrana annemin ismi düştüğünde toparlandım. Göremeyeceğini bilsem de annem arayınca kendime çeki düzen vermek gibi değişik bir huyum vardı.

"Alo?"

"Oğlum sen merdivenlerden mi düştün, bir şeyin var mı annecim? Neden söylemiyorsun ha? Ya bir kırığın olsaydı? Hastaneye gidip kontrol ettirdiniz mi? Ah! Nasıl bana söylemezsin?"

"Anne. Sakin ol." ona kimin yetiştirdiğini adım gibi biliyordum. Sehun'un öpücüğünü söyleyememesinin intikamını alıyordu aklınca! Ben bilmiyordum sanki anneme söylemeyi. Zaten başında Yuhan'ın hastalığı varken onu kendi derdimle nasıl endişelendirirdim ki? Mino'ya bu konuda oldukça sinirlenmiştim.

"Ne demek sakin ol her yerin mosmormuş."

"Mino'ya söyle abartmasın anne. Evet düştüm ama endişe edilecek bir durum yok. Zaten merhemlerimi aldım. Birazdan sürerim. Ağrı kesici de içiyorum. Sen dert etme olur mu?"

"Ah be yavrum neden dikkat etmezsin ki?" sesinin yumuşaklığına tebessüm etmeden edemedim.

"Bir dahakine dikkatli olurum anneciğim tamam mı?"

"Bazen gözümün önünde olmadığın için çok endişeleniyorum Luhan. Okulun da bitti bak. Ne zaman döneceksin eve?" bu konuyu açmasını beklemiyordum. Ve eve dönme mevzusu açıldığında içime bir korku kaplanmasını da. Burada bir çok şey yaşamıştım; başarısızlığım da başarım da, sevincim de kederim de, özgürlüğüm de bu evdeydi sanki. Ben ilk defa bu evde tek başıma ben olmuştum. Annem babam olmadan, kendi ayaklarımın üstünde. Bu yüzden burdan ayrılma düşüncesi bile buz tutumama sebep oluyordu. Elbette günün birinde üç ay dolacaktı ve ben eve geri dönecektim ancak içimin bir tarafı o üç ayın hiç dolmamasını istiyordu. Çünkü ben, burda bendim.

"Anne, sana anlatmaya fırsatım olmadı ancak ben bir yayımeviyle görüştüm. Daha doğrusu görüşmeye gideceğim. Bu yüzden biraz daha burda kalıp çizimlerime odaklansam iyi olur."

ROOM 520 | HunhanWhere stories live. Discover now