ROOM [21]

2.3K 187 405
                                    

|21|

"Her şey senin yüzünden. Eğer hasta olursam seni mahvederim." burnumu biraz daha silseydim kamyon lastiğine dönüşecekti sanırım. Eve geldiğimizden beri hapşırıp duruyordum ve inanın bana teslimden sonra başlayacak tatilimi hiç böyle hayal etmemiştim.

"Çamaşırları bile yıkadım Luhan, hala mı kızıp duruyorsun?" elbette öyle kolay affetmeyecektim ne bekliyordu ki?

"Ben hasta olayım o zaman gör sen kızmak nasıl oluyormuş!" sırtımdaki çarşafa iyice sarmalanıp koltuğa geçtim. Ne zamandır hasret kaldığım televizyonu açmak için kumandasını ararken telefonum çaldı. Kalkmaya üşeniyordum ve bence cezalı olarak bu görevi Sehun üstlenmeliydi.

"Ne?" boş bakışlarımız kesiştiğinde ne demek istediğimi anlamış olmasını diledim.

"Gören de kurşun yarası var sanacak. Alt tarafı ıslandın Luhan, bir hafta lohusa gibi dolanacaksın etrafta." yanımdan kalkıp giderken kıçına tekme savurdum ama bacakları öyle uzundu ki ben hamlemi yapana kadar çoktan odaya gitmişti.

"Oh anne? Benim Sehun. Evet efendim, yanımda." gitmesiyle gelmesi bir olmuştu.

"Ne annesi be o benim annem. Ver şunu bana." yanıma oturduğunda telefonumu çekip aldım. Dilimin bu yanını hiç sevmiyordum, neden ismen anne babamı arkadaşlarımla paylaşmak zorundaydım ki? Gerçi Sehun arkadaşım sayılıyor muydu orası da ayrı bir konu.

"Ne zaman?" annem telefonu kulağıma dayadığımdan beri soluksuz bir şeyler anlatıyordu ve bulduğum ilk fırsatta araya girmiştim.

"Baban sizin için et almış bu akşam güzel bir yemek yiyelim diyoruz. Hem okulunun bitişini kutlamak adına hem de Sehun'la yakınlaşmamız adına iyi olur diye düşündük. Hm?"

"Sehun'la yakınlaşmanıza ne gerek var?" mantıken bir kaç ay sonra burdan ayrılacaktım ve Sehun'la maceralı birlikteliğimiz bir son bulacaktı.

Kendini, anneme anne diyecek kadar arkadaşım kabul eden ev arkadaşım; merakla dinlediği telefondan uzaklaştı sakince. Sehun'u tanımasam sorduğum soruya alındığını falan düşünecektim.

"Oğlum çocuğu doğru dürüst tanımıyoruz. Aynı evde yaşıyorsunuz ve merak ediyorum işte. Hastanelerde kalmaktan fırsat bulamamıştım. Hem en sevdiğin çorbadan da yaptım. Bir de, Yuhan seni çok özlemiş." sesinin incelmesiyle kalbimin yumuşaması bir olmuştu sanki. Yuhan denilince gerçekten akan sular duruyordu benim için.

"Kaçta gelelim?"

"İstediğiniz zaman gelin ama çok geçe kalmayın olur mu sizi bekliyoruz." sıkıntıyla öflerken kafa salladım. Eve daha yeni girdik sayılırdı ve şimdi giyinip çıkmaya çok üşeniyordum.

"Ha Eun çekmeceyi döküyor şimdi kapatıyorum, gelirken bir şey almayın her şey var evde."

"Tamam anne, görüşürüz."

"Öpüyorum." Ha Eun cadolozu evi katıp karıştırırken öpücük atmayı nasıl ihmal etmiyordu hayret ediyordum doğrusu. Telefonu kapatır kapatmaz meraklı bir çift göz girdi görüş alanıma.

"Ne diyor annen?" bunu açıklamak zorunda değildim tabii ancak annem olaya ikimizi birden dahil ettiği için buna mecbur bırakılmıştım.

ROOM 520 | HunhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin