Bölüm 7: "Kakaolu Süt"

1.8K 208 29
                                    

Not: Cumartesi yayınladığım "Çatlak" isimli bölümü okumuş muydunuz?


Üç gündür aynı koltukta yaşıyordu, Freya. Burada uyuyor, burada yemek yiyor, burada çalışıyordu. Dizinin beşinci bölümünü de bu koltukta tamamlayıp göndermişti hatta. Altıncı bölüm için ilhamı beklerken de çevireceği kitabı yine bu koltukta okumaya başlamıştı. Kucağındaki kakaolu bisküviyi süte daldırıp ağzına attı. Şu süreçten kilo almadan çıkarsa kendini şanslı sayacaktı. Titreyen telefonuyla süte bulanmış parmaklarını yalayıp kimin aradığına baktı. Annesinin bugün beşinci kez görüntülü aradığını görünce homurdana homurdana cevapladı. Kadının ilk tepkisi 'Yine mi o koltuktasın?' olmuştu. Freya annesinin koltuğuyla ilişkisini zamana bırakma kararı aldığı için bu tepkiyi duymazdan geldi.

"Bu kez ne oldu annecim?"

Anıl Hanım burnunun ucundaki gözlüğü hafifçe yukarıya ittirdi: "Seninkinin magazine fotoğrafları düşmüş."

"Benimki?"

"Deniz'i diyorum, Freya." Telefonuna biraz söylendi. Birkaç tuşa bastı. Önce görüntüyü kapattı, sonra sesi, sonra da bir şekilde aradığını bulup kamerayı döndürdü.  "Bak! Yeni dizideki rol arkadaşıyla birlikteymiş."

Freya ilgisizce "Allah mutlu etsin anne," diye yanıtladı. "Ne yapayım şimdi?"

"Kına yak, Freya, kına!" Annesi kamerayı çevirme tuşunu bulamayınca telefonun arka kamerasını kendine çevirdi. "Pazar günü kızıl saçlı biriyle fotoğrafları çıkınca bir ihtimal sensindir demiştim."

"Aaaa... Bak, görüyor musun? Adam bir de çapkınmış." Bisküviden bir tane daha alıp süte batırdı. "İyi kurtarmışım kendimi."

"İnsan bir üzülür. Gitti gül gibi çocuk."

"Annecim bunun için mi aradın?" Bir bisküvi daha çekip süte batırdı. Annesi eşek kadar olduğu ama hala koltukta bisküvi yediğiyle ilgili söylenirken "Annecim," diye araya girdi. "Sen çok mu sıkılıyorsun?"

"Bu baban olacak adam..."

"Kendisi senin de eşin oluyor." Alaycı bir tavırla ekledi: "Yabancı değil yani!"

Anıl Hanım, Freya'yı duymazdan gelip "Kendine iş edindi," diye devam etti. "Viking gemisi yapacakmış." Kahvesini alıp salona yürürken "Dan, dan, dan... Tak, tak, tak..." dedi yarı histerik bir sesle. "Bütün gün gürültüsünü çekiyorum. Gece gündüz bir an önce bitsin şu gemi diye dua ediyorum." İşaret parmağıyla baş parmağını iyice yaklaştırıp "Şu kadar kaldı delirip de gemiyi ateşe vermeme," diye tısladı. "Söyle baban olacak adama; bıraksın, vazgeçsin şu işten."

"Heves etmiş adam. Sen de bana koca bulmaya çalışana kadar git iki zımpara, cila falan yap, yardım et. Hem gemi daha hızlı biter hem de ben bir süre rahat ederim."

"Yıl olmuş 2020. Viking gemisi mi kalmış?"

"Sanata ve sanatçıya verdiğin destek yine gözlerimi yaşartıyor." Son bisküvisini paketten çekip süte batırdı. "Var mı söyleneceğin başka bir şey?"

"Ne oldu çeviri parası?"

"30 yaşıma geldim annecim ve hala her gün aynı şeyi soruyorsun."

"Şu yaşında süte bisküvi batırdığına utanmıyorsun da bundan mı utanıyorsun?" Freya inatlaşmanın, itiraz etmenin veya laf dalaşına girmenin hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini yılların tecrübesiyle öğrendiği için cevap vermemeyi tercih etti. "Serhan'la bir görüş, bir tanış dedim. Yok." Kadın televizyonun senini kısıp ilgiyle telefona baktı. "İnat etme bak! Çok kibar, çok düşünceli, çok yakışıklı çocuk. Belki kafanız uyar? Bir şans versen ölür müsün?"

FreyaWhere stories live. Discover now