Bölüm 68: "Atak"

532 72 6
                                    

Not: Bölüm panik atak geçmişi olanlar için rahatsız edici olabilir.

-"Son durum nedir şimdi?"

İzci simidinden ısırıp "Nesli arada olduğumuza ve benim onu aldatmış sayılacağıma karar verdi," dedi umursamaz bir tavırla. Ayranından bir yudum alıp dramatik bir etki yaratmak amacıyla bir süre sustu. "Tabii ben de hemen karşı argümanla cevap verdim." Kadına yandan bir bakış attıktan sonra gözlüğünü alnına doğru ittirdi ve havalı bir şekilde sırıttı. "Bir kez ayrılık lafı ortaya atılınca ara verme durumunun resmi olarak ayrılığa dönüştüğünü belirttim."

Bilge simidinden bir parça koparmadan önce adamı "Bu argümanına yanlış hatırlamıyorsam daha önce suratına karpuz atarak cevap vermişti," diye yanıtladı. Kopardığı parçayı ağzına atıp ağır ağır çiğnedi. O karpuzun ağır ağır adamın alnından kayıp yere düşmesini hiç unutmayacaktı. "O görüntü resmen bende travma yarattı."

Freya simidinden bir parçayı arsızca tepelerinde uçuşup duran bir martıya fırlattı. "Ya gözlük camlarına yapışan peynirler?" O görüntüyü hatırlayarak suratını buruşturdu. Artık o kadar da aç hissetmiyordu sanki kendini. "O görüntü benimle birlikte mezara kadar gelecek."

İzci durumu abartan kadınlara cevap olarak gözlerini devirip "Siz bir de bana sorun," diye mırıldandı. Orada bitseydi bir şeyler fırlatma işi onun da tek anıları yiyecek içecekler olurdu. Ama kadın o sinirle eve geldiklerinde az daha Batman'i -kendisi adamın Japon balığıydı- atmaya kalkmış, sonra atmaya çalıştığı şeyin Batman olduğunu fark edip yarım saat kadar da adamla ona neler yaptırdığıyla ilgili söylenmişti. Haksız sayılmazdı kadın. Bunu açıkça yüzüne söylememişti o gün, daha çok alttan al ve gelen fırtınadan sıyrıl taktiğini uygulamıştı ama hatasını hemen kabul etmemişti. Sonra dün sakince oturup konuştuklarında kadının öfkesine, neye kızdığına ve aralarındaki ilişkinin neden sürekli aralarla bölündüğüne dair çoğu düşüncesine hak vermişti. Bunları kendine saklayıp incecik bir alayla "Gözlüğümün arasındaki artıklardan rakı masası kurulur," diye mırıldandı. "Düşünün."

Bilge, Nesli'nin uzandığı rakı kadehini tutmasaydı rakının kendisi de o sofraya dahil olup masayı şenlendirirdi de... Neyse ki tam zamanında yetişmişti. Kadının öfkesini hatırlayınca bile ürperdi. Sanki anlaşmazlık tanrısı Eris ortalarına aniden altın bir elma fırlatmıştı da kadın o elmaya sahip olamadığı için üstlerine karpuzlar kavunlar yağdırmıştı. Hiiih! Ne korkunç bir hayaldi. Gezi Parkı'nın oradan geçerlerken İzci "Neyse ben kaçıyorum," diye sıvışmaya çalıştı. "Nesli'ye bugün 41 tane gül alacağım."

-"Vaaay... Barışma turları mı?"

İzci dürüstçe "Affettirme çabaları," diye mırıldandı. "Yeni bir eşeklik yapmadan özür dileyerek başlayayım dedim."

Bilge kaçmaya çalışan adamı kolundan tutup geri çekti ve "Kılıcımı ver de öyle git!" dedi aksi bir şekilde. "Unuttum sanma!"

İzci gönülsüzce çantasına uzanırken "Fuck," diye homurdandı. "Ne vardı önce ben biraz oynasaydım? Hemen hatırlaman mı gerekiyordu?"

Bilge kılıcını kuşanıp kalkanını da koluna taktı ve "Freya, savaşa geliyon mu aşkısı?" diye sordu.* Hem çok sevimli hem de çok şapşal görünüyordu. "Düşmanımız gözlüklü bir eleştirmen bozuntusu."

-"Bana bu kadar macera yetti."

-"Aman sen de!" Kadın sevimli bir şekilde yerinde yaylanıp saçlarını kulaklarının arkasına sıkıştırdı ve "Bir de Midilli'yi işgal edeceğiz diyorsun," diye homurdandı. "Senin için geçmiş, için!"

İzci hızlı adımlarla geri geri yürüyerek uzaklaşırken "Bu anca Deniz'in evindeki sallanan koltuğu işgal eder," diye seslendi. "O bile şüpheli hatta!"

FreyaWhere stories live. Discover now