Bölüm 24: "Tarlakuşu'ydu Moeder!"

1.2K 130 18
                                    

Not: "Seviyor musun beni?" bölümünü okumuş muydunuz?

         Acaba bu etekle bu ceket olmamış mıydı? Yok. Hayır. Olmamıştı. Ne giyerse giysin bugün mutlu hissetmeyeceğini fark ederek ceketini çıkarttı. Demek ki kazayağı desenli etek giymek o kadar da akıllıca sayılmazdı. Eteğini siyah, geniş pileliyle değiştirdi. Tepeden tırnağa siyah giyindiğine göre yakasına da yakın zamanda ölmüş bir merhumun fotoğrafını asardı. Homurdanarak az evvel çıkardığı mavi ceketi yeniden üstüne geçirdi. Aynada bir süre dalgınca kendine baktı ve gömleğini de kırık beyaz bir kazakla değiştirdi. Saçlarını tepesinde sıkıca topladı. Ciddi mi görünmek istiyordu, yoksa altmış yaşında bir muallim gibi mi karar verse aslında onun için her şey kolaylaşacaktı. Aynanın karşısına geçip hafif bir makyaj yaptı. Sade, minicik safir küpelerini taktı. Geçen hafta Nazan Hoca onu arayıp bugün için derse gelip gelemeyeceğini, çocuklarla bir çevirmen olarak deneyimlerini paylaşıp paylaşamayacağını sormuştu. Onu reddetmek mümkün müydü? Her şeyden önce tam on üç yıllık bir tanışıklıkları vardı. Kadın önce akademisyeni, sonra danışmanı ve yıllar içerisinde de dostu olmuştu. Aynada son kez kendine bakıp ceketinin eteklerini çekiştirdi. Eh! En azından muallime benzemiyordu.

-"Güzelim ben provaya..." Kapıdan giren Deniz'in kaşları hafifçe çatıldı. "Sen bir yere mi gidiyorsun?"

         Freya çantasını, montunu ve kutusundan çıkardığı çizmelerini alıp adamın yanından geçti. "Üniversiteye gideceğim." Böyle üşümeyecek misin? "Taksi çağırdım." Kapının yanındaki tabureye oturup çizmelerini giydi. Ayaklanıp montunun düğmelerini ilikledi. Diyorum ki... Deniz montunun yakalarına asılıp onu kendine çekti. Bakışları arsızca dudaklarına kaydı. Seni ben bırakayım. Parmak uçlarına yükselip adamın dudaklarından küçük bir öpücük çaldı. "Maalesef sevgilim." Çantasına uzanmıştı ki adam belinden yakalayıp onu tekrar kendine çekti. Arabam bir alt sokakta. Şu an onu yoldan çıkarmaya çalışan küçük, sevimli bir iblis gibiydi. Ama ne yazık ki Freya'nın yoldan çıkmaya zamanı yoktu. "Sevgilim aşağıda taksi bekliyor." Beklesin. Adam boynuna sıcacık bir öpücük bırakırken iradesinin son kırıntılarını kullandı. "Söz, sonra ilgileneceğim seninle."

-"Söz mü?"

       Deniz çenesine yeni bir öpücük daha bıraktı. Söz. Onun için sorun yoktu tabii. On dakika sonra inip kapıda onu bekleyen taksiye binse adam heyecandan konuşamaz, bütün o öfkeli kelimeleri bir anda unuturdu. Ama zavallı Freya için öyle miydi? Geciktiği her saniye için adamın söylenme hanesine bir sayı yazılıyordu. Ah kim bilir o haneye kaç sayı dolmuştu?

-"Bir soru ve özgürsün güzelim." Sor bakalım. "Üniversiteden çıkınca ne yapacaksın?"

         Adamın yaramaz parmakları boynunun kıyısındaki çillere değdi. "Bilge'ye geçeceğim." Sonra? Huylanarak başını omzuna doğru yatırdı. Ne vardı taksici beş dakikacık gecikseydi? "Eve dönerim sanırım." Adam parmağıyla omzundaki soluk çilin etrafında bir daire çizdi. Sevimli iblis! Yakalayıp kandırmıştı işte onu! "Sen ne yapacaksın?" Provam var.

          Sahi! Eyüp Abi'nin istediği kitapları masanın üzerine koymuştu. Telaşla hareketlenince Deniz onu yakalayıp yeniden sırtını göğsüne dayadı. Ama kitaplar? Ben alırım onları güzelim. Sonra ne yapacaktı? Provadan çıkınca yani? Çilinde adamın sıcacık dudaklarını hissetti. Aynı anda taksicinin sabırsız kornası sokakta yankılanmıştı. Geç kalıyordu! Oradan benim eve geçerim bir. Niye? Yani orası Deniz'in eviydi tabii ama orada mı kalacaktı? Akşama da dönerim. Freya yüzünü adama dönüp yanağına kocaman bir öpücük bıraktı.

FreyaWhere stories live. Discover now