Bölüm 72: "Üç kişilik dans"

574 52 6
                                    

Hatırlatma: Angelopulos ailesinin büyükleri Deniz'in annesi Peri Hanım'a geçti. Gençlerse döndü. Freya, Deniz'e ve babasına yaşanan her şeyi anlattı. Dava açtığından bahsetti. Deniz ise Freya'dan onu hayatının dışında bırakmamasını istedi.

Angelopulos ailesini Peri Hanımla baş başa bırakıp kaçmışlardı. Freya bununla ilgili vicdan azabı duymuyor değildi ama kendi ailesiyle bir kaotik gün daha yaşayacak gücü kalmamıştı. Despina ve Eleni de onlarla beraber İstanbul'a dönmüşler, birkaç saat önce de Atina'ya uçmuşlardı. Feza üç gün izin aldığı iş yerinde biriken dertlere gömülmüş, Deniz sete dönmüş, Freya ise eve geçmişti. Altında yıkanmaktan rengi solan eski bir şort, üzerinde çamaşır suyu lekeleri olan bir Metallica tişörtü ve kafasında kırmızı bir bandanayla eve döner dönmez dip bucak temizliğe girişmişti. İki gün sonra anne-babası ona kalmaya gelecek, Deniz'in oyununu izleyip Ayvalık'a öyle döneceklerdi. Yerleri süpürdü, sildi. Annesi söylenmesin diye süpürgelikleri fırçaladı, üst üste yığılmış ve salondaki koltukları kaplamış kitaplarını topladı. Buna rağmen salonda hala karanlık çağ hüküm sürüyordu. Sehpa niyetine kullandığı yığının yanında en az onun kadar yüksek yeni bir kitap yığını yükselmişti. El dokuması, eski halısının durumu içler acısıydı. Yıkamaya verse dünyanın parasını isterlerdi. Omuzları tozdan rengi değişen halısına bakarken ümitsizlikle düştü. İş başa düşmüştü.

Halıyı ikiye katlayıp sırtlandı ve banyoya götürdü. Evin banyosu da diğer odalarından geniş değildi aslında ama ikiye katladığı halıyı yıkayabileceği kadar genişti. Halıyı yere attı. Annesinin ısrarları sonucunda aldığı fırçayı tozlandığı yerden çıkardı ve önce onu yıkadı. Bu eve taşınırken yaptığı en akıllıca şey şüphesiz çamaşır makinesini sağlam bir platformun üzerine kurdurmak olmuştu. Kendiyle gurur duyup omzuna bir öpücük kondurdu ve bir kovaya sabunlu su hazırladı. Bu kez Anıl Hanımın temizlik teftişinden geçecekti. Kendine inancı tamdı. Akşam setten dönen Deniz'e de mutfak fayanslarını sildirdi mi tamamdı bu iş! Babasından yürüttüğü cep radyosunu çıkarıp rastgele bir istasyonda durdu. Banyoya neşeli bir şarkı dolarken ilk sabunlu suyu halıya döktü. Köpürdükçe köpüren, su çektikçe ağırlaşan halıyı var gücüyle ters çevirip diğer tarafını fırçaladı. Biraz daha akıllı biri olsa kazandığı üç kuruş paradan bir kenara ayırırdı da halı yıkamak zorunda kalmazdı. Halıyı duş başlığıyla durulayıp çıplak ayakla çiğnedi. Epey su akmıştı sanki ama halısı hala bir mors kadar ağırdı. Bin bir çabayla halıyı duvara dayayıp mutfağa geçti. Cep radyosunu da hangi odaya geçse oraya taşıyordu.

Önce mutfak dolaplarındaki kavanozları indirdi. Üşendiği için aldığı hiçbir şeyi kavanozlara boşaltmamıştı. Tek tek onları boşalttı, rafları sildi ve kuruladı. Etiketleri solan kavanozların etiketlerini değiştirdi ve yeniden raflara yerleştirdi. Sonra kahve malzemelerinin olduğu dolabı indirdi. Tek tek her şeyi yıkayıp sepete kurusun diye bıraktı. Bardakları makineye attı ve bardakların olduğu rafı da sildi, kuruladı. Dolapta bozulmaya yüz tutan ne varsa -ki Deniz'in ben yerim nasılsa diyerek aldığı peynir küf tutmamış, adeta başkalaşım geçirmişti- hepsini çöpe attı. Alkollerini dizdiği dolabı boşalttı. Beklediğinden az ouzo, beklediğinden çok şarap vardı. Nereden geldiğine emin olmadığı şampanyayı incelerken kapı çalmıştı. Ellerini yıkayıp kapıya yöneldi ve alışkanlığı olmamasına rağmen açmadan önce kimin geldiğini sordu.

"Yakında gizli kod vereceksin bize herhalde!" Bilge ayakkabılarını çıkarmak için küçük tabureye oturdu. "Ne bu halin?"

"Sence?"

Dostunun yüzünden dehşet dolu bir ifade geçti: "Eyvah! Anıl Sultan teftişe mi geliyor?" Maalesef! "Hiç girmesem mi ben?" Eline bir toz bezi al da kitapların tozunu al Bilge! "Ama-" Freya'nın tehditkar bakışlarıyla hızla asker selamını verdi ve önce Freya'nın odasına geçip rengi solmuş başka bir şortla çamaşır lekesi olmuş başka bir rock grubu tişörtü bulup giydi. "Neden en zor kısmı ben hallediyorum?"

FreyaWhere stories live. Discover now