Bölüm 54: "Utanmaz Medusa"

735 95 15
                                    

Not: "Kim kaybetmiş ya?" bölümünü okumuş muydunuz?



Bilge karakol kapısında kızlarla vedalaşmış, eve geçerken takside yorgunluktan uyuklamaya başlamıştı. Onlarla kalmayı ve Kostas'la tanışmayı gerçekten çok istese de bunu bir başka zamana ertelemek zorundaydı. Sorun sadece ayaklarının ağrısına ve bastıran uykuya daha fazla karşı koyamaması değildi. Birkaç saat sonra galeriye yapılacak teslimatın başında durmalıydı. Üstünü başını değiştirip duşa falan girmesi gerekiyordu. Taksicinin kafasındaki taca attığı şaşkın bakışlara gözlerini devirip "Ne?" diye homurdandı. "Hiç yılanlı taç takan birini görmediniz mi?"

-"Görmedim valla abla."

-"İyi ki Antik Yunan'da yaşamıyorsun." Taksicinin karışan bakışlarına karşılık gülümsedi. "Yarı insan yarı hayvan canlılarla çok eğlenirdiniz."

Adam rahatsız olarak bakışlarını ondan çektiğinde rahatlamış hissetti. Daha fazla konuşacak hali yoktu zaten. Birkaç dakika sonra taksi yavaşladı ve tam apartman kapısının önünde durdu. Gizli ceplerini karıştırıp kredi kartını buldu ve taksicinin uzattığı pos cihazına okuttu. Modern bir Medusayım. Hu huuuu... Ağrıyan ayaklarını sürükleyerek apartmanın kapısına kadar geldi. Ayakları ağrıyan bir Medusa da olabilirim. Güç bela geri aldığı dövizini kolunun altına sıkıştırıp güçlükle okunan rakamları tuşladı: 942847. Apartmanın şifresi üç yıl önce değişmişti ve hala aynıydı. Sözde daha güvenli bir ortam yaratması için verilen bu şifrelerin üç yılda kaç kişiye dağıtıldığını kim tahmin edebilirdi ki? Arada bir değiştirmeyi düşünseler miydi? Gerçi yeni şifreyi ezberlemekte zorlanacağı için sürekli kapıda kalır, bu kez de şifreyi değiştirenler hakkında atıp tutardı. O yüzden bu dahiyane fikrini kendine saklayacaktı. Ayaklarını sürüye sürüye merdivenlere yöneldi. Gelecek yıl asla ama ASLA çizme giymeyi önermeyecekti. Çizmeli Medusa mı olurdu zaten? Üşüyen kollarını sıvazladı. Gorgonlar üşür müydü? Seneye kesinlikle daha kalın bir şeyler dikecekti ki soğuktan zatürre olmasınlar. Onu algılamadığı için sönen otomatiğe söylenerek el yordamıyla tırabzanları buldu. Bu apartmana dair sevdiği pek çok şey olabilirdi ama şüphesiz katlardaki kalitesiz fotoseller onlardan biri değildi. Söylenerek elindeki dövizi havaya kaldırdığında kapısının önünde uyuyakalmış adamı gördü.

-"Ediz?"

Adamın saçlarından sıyrılan bir bukle alnına düşmüş, uzun kirpikleri karışmış, merdivenler uykuya pek de elverişli yerler olmadığı için boynu hafifçe katlanmıştı. Çocuk tanrı Cupid! Şu rezil halinde bile ona aşık olmasına sebep olacak hangi okla vurmuştu onu? Yüzündeki yorgunluk yavaş yavaş silindi. Daha dikkatli bakınca adamın "Kadınlar özgür olmadıkça kimse özgür değil!" yazılı bir pankartı duvarla arasına sıkıştırdığını fark etti. Pek de yaratıcı bir isyan değildi ama en azından denemişti. Bilge'nin bütün gece içinde biriktirdiği o isimsiz kızgınlık bir anda yok olup gitti. Kaç saattir buradaydı? Rimelin yakmaya başladığı gözlerini ovuşturmak istese de saatler alan bu efsane makyajı bozmayı hiç istemiyordu. Dudaklarında sevgi dolu bir gülümseme kıpırdandı. Adamın ne zaman geldiğini bilmiyordu ama sabahın altısı olduğunu göz önünde bulundurduğunda geceden beridir burada olma ihtimali vardı. Derin bir nefes alıp verdi. Elinde tuttuğu dövizi yavaşça yere bıraktı. Saatlerdir karakoldaydı. Uykusuzluk, ayaklarının ağrısı, can sıkıntısı... Her şeyi adamı gördüğü şu kısacık anda unutmuştu. Nazikçe adamın yüzüne dökülen saçlarını geriye doğru taradı. Yanağını okşayıp adama adıyla bir kez daha seslendi. Yavru bir kedi gibi adam farkında bile olmadan avucuna yaslanmıştı.

-"Bilge?"

Karışan kirpikleri tek tek diğerlerinden ayrılarak özgürleşti ve adamın aşık olduğu gözlerini salık bıraktı. Uyku sersemiydi. Aşık bir Medusa olabilir miyim? Adam nerede olduğunu hatırlamak istercesine etrafa bakındı. Ah, Tanrım! Merdivenlerde mi uyuyakalmıştı? Daldığı bu gaflet uykusundan silkelenip doğrulmak istediğinde boynuna saplanan ağrıyla birlikte acıyla dişlerini sıktı. Kahretsin! Boynu tutulmuştu. Bilge panikle "Küçük hareketlerle," diye atıldı. Adamın yüzündeki parmakları ağır ağır boynuna kaydı. Canının acısını adamın buruşan yüzünden anlayabiliyordu. Şefkatle adamın boynunu okşadı. Şapşal şey! "Neden burada uyudun ki?"

FreyaWhere stories live. Discover now