Bölüm 30: "Holly Golightly"

993 119 19
                                    

Not: "Servet Düşmanları Vol.2" yi okumuş muydunuz?


          Orta sehpaya ayaklarını uzatmış; üstlerinde Holly'ninkinin birebir aynısı olan sırttan iliklemeli gecelikleri ve alınlarında mavi uyku gözlükleriyle belki de bininci kez Breakfast at Tiffany's izliyorlardı. Uzun zamandır baş başa zaman geçiremediklerini fark edip bugün bir anda buluşmaya karar vermişler; birer kadeh kokteyl hazırlayıp yorgun bakışlarını televizyona dikmişlerdi. Holly Golightly taksiden Tiffany's'in önünde indiğinde Feza sessizce "Deniz nerede?" diye sormuştu. Eve gireli üç saat olmasına rağmen bunu yeni fark etmiş olması da takdire şayandı doğrusu. Freya içkisinden bir yudum alıp gözlerini filmden ayırmadan "PlayStation gecesi yapıyorlar," diye yanıtladı. Yüzlerinde en ufak bir gülümseme belirmemişti. Bir süre hiç konuşmadan filmi izleyip içkilerini yudumladılar. Holly bavuldan çıkardığı telefonu Paul'a uzatırken Freya "Sana ne oldu?" diye sordu. Feza ilgisizce omuz silkip "Akın evleniyormuş," diye yanıtladı. Akın ve Feza, bütün aile tam evlenecekler derken abuk sabuk bir sebepten ayrılmışlar; Akın iki ay sonra apar topar başkasıyla nişanlanmıştı. Sonra nişanlandığı kadından da ayrılıp kendinden 8-9 yaş küçük biriyle takılmaya başlamıştı.

-"Bir yıl beklemesi bile mucize." Bence de. Holly sepetteki ayakkabıyı çıkarırken ikisi de kafalarını istemsizce sağa doğru eğdi. "Kız on sekiz yaşında mıydı?" On dokuz olmuştur. "Akın tam bir aptal." Katılıyorum.

          Akın meselesi geçen bunca zamana rağmen hala Feza'nın canını sıkıyordu. Nasıl sıkmazdı ki? Tam beş yıl sürmüştü ilişkileri. Üstelik her şeyleri; tanışmaları, ilişkileri, ayrılıkları... Hepsi ayrı ayrı romanlara konu olacak türdendi. Ve ayrıldıklarında Feza adama duyduğu aşkı tüketmişti. En azından öyle olduğunu iddia ediyordu ama böyle bir şeyin doğruluğundan kim emin olabilirdi ki? Aşk bitti denince bitiyor muydu? İkinci Mississippi Punchları Feza hazırladı. Bu; içinde konyak, rom ve burbon olan basit bir kokteyldi ve Holly'nin de favorileri arasındaydı. Apartmandaki parti sahnesinde sarhoş manken yüz üstü düşerken ikisinin de dudaklarında küçük bir gülümseme kıpırdandı. Devriliyoooooor! Güm! Ve gülümseme geldiği hızla dudaklarından silindi.

-"Sana ne oldu?" Yapımcı meselesi işte. "Hala ona mı canın sıkkın?" Hı-hım. "Sen beni arayınca ben o sorunu hallettim bugün." Freya bakışlarını Feza'ya çevirdi. Gerçekten mi? "O pisliğin senin hayatının hiçbir yerinde olmasına izin vermem Freyamou."

          Uzanıp Feza'nın elini tuttu ve nazikçe gülümsedi. Feza onun kuzeni değil; kız kardeşiydi. Doktorun geldiği sahnede kapı çaldı. Freya söylene söylene kalkıp kapıyı açtı. Bilge montunu çıkarıp astı ve hiçbir şey söylemeden salondaki koltuğa gidip kendini Feza'nın yanına yığılırcasına bıraktı. Freya ona da bir kadeh kokteyl hazırlayıp salona döndü. Koltuğa Bilge'yle birlikte sıkışıp aynı ifadesiz bakışlarla filmi izlemeye devam ettiler. Freya, Bilge'ye bakmadan sessizce "Feza'nın burada olacağını biliyordun muydun?" diye sordu. Otobüse binen Holly, Doktor Golightly'le vedalaşırken Feza başını Bilge'nin omzuna yaslayıp "Ben söyledim," diye mırıldandı. "İşten çıkarken aramıştım." Anladım.

          Paul ile Holly striptiz kulübünde oturmuş içer ve dans eden kadını izlerlerken Feza aklına yeni gelmiş gibi hafifçe kaşlarını çattı. Kadını neden çağırdığı tamamen aklında çıkmıştı. Bilge'ye dönüp "Senin niye canın sıkkın?" diye sordu. Tura çıkıyormuş. "Ne zaman?" Yarın. "Üzüldün mü?" Hı-hım. "Ne zaman dönecekmiş?" İki hafta sonra. Freya başını Bilge'nin omzuna dayayıp "Bir sonraki kokteyller senden o zaman," diye mırıldandı. "Ne kadar rom o kadar az acı."

          Yarım saat sonra tekrar kapı çaldı. Bilge nasılsa kokteylleri hazırlayacak diye kalkıp kapıyı açtı. Aslı boynundaki atkıyı boynuna atıp çizmelerini çıkardı ve montunu askıya atıp salona geçti. Hiçbir şey söylemeden Feza ile Freya'nın ortasına oturup ayaklarını sehpaya uzattı. Belli ki onun da canı sıkkındı. Bilge'nin uzattığı kadehi aldı. Ona da Bilge haber vermiş olmalıydı. Aynı duygusuz bakışlarla filmi izlemeye devam ettiler. Bilge sessizce "Arca nerede bu arada?" diye sordu. Paris'te. "Paris mi?" Mühendis sandım evlendim, başka bir şey çıktı. "Burada kalırsın o zaman?" Hıhı. Bilge sehpanın üzerindeki kadehi alıp koltukta ona kalan küçücük boşluğuna sıkıştı. Deniz neredeymiş? "PlayStation gecesi yapıyorlarmış." Anladım.

FreyaWhere stories live. Discover now