Bölüm 47: "Beni görünce gülümser"

814 102 19
                                    

Not: "Odin aşkına git" isimli bölümü okumuş muydunuz?


          Deniz yanına gelip elindeki telefonu işaret eden kıza bakarken yorgun bir şekilde soluklanmıştı.  İçeride işlerin biraz da olsa düzeleceğini, karanlıkta kimsenin onu fark etmeyeceğini sanmıştı. Düzelmedi. İnsanlar da onu fark etmeye devam etti. Freya oturduğu bar taburesinde yarım tur dönüp ışıl ışıl gözlerini ona diktiğinde dudaklarında muzır bir gülümseme vardı. Düğün akşamında olduğu gibi kadehini havaya kaldırıp onu selamladı. İçki konusunda tartışmışlar, Freya geceye başka türlü katlanamayacağı konusunda ısrarcı olunca üç birada anlaşmışlardı. Yanına gelen kız beline sarılıp yanağına beklemediği bir öpücük bıraktığında kadının kaşları alaycı bir şekilde havalandı. Deniz gerilmiş, hayranından farkında bile olmadan bir adım uzaklaşmıştı. İstediği fotoğrafı alan kızın ayakları yere değmiyordu. Kaşla göz arasında kalabalığın içinde kayboldu. Freya bu sırada Ege'ye doğru eğilip kulağına bir şeyler fısıldadı. Çok eğleniyordu! Yüce Odin aşkına ki olması gerekenden çok daha fazla eğleniyordu. Bir adım attığı sırada omzundaki eli hissederek refleks olarak gerisine baktı. Freya'nın tatlı kahkahası kulağına çarptığında iç çekip elin sahibine döndü. Üniversiteden eski bir arkadaşıydı. Bir süre, konser başlayana kadar, ayak üstü sohbet ettiler.

-"Bilgeeee..."

          Feza'nın hastalıktan boğuklaşan sesi, kısık sesli müziği yarıp kalabalığı aştı ve sahne önüne adım atmış Bilge'ye ulaştı. Minyon yapılı kadın elini kaldırıp panikle onlara doğru yürürken Feza'nın "Bira da al!" diye seslendiğini duydu. Masadaki şişeler tokuşturuldu. Onlar çok eğleniyordu. Deniz ise şu an için azap çekiyordu. Arkadaşıyla ayrıldığı sırada sol taraftaki şapkalı çocuğu fark etti. Onu omzundan hafifçe dürterken müzik yavaş yavaş yükselmeye başlamıştı.

          Freya, Deniz'in tanımadıkları biriyle konuştuğunu gördüğünde kaşlarını çatmıştı. Birkaç saniye sonra Deniz cüzdanından bir şey çıkarıp çocuğa uzattı, çocuk da şapkasını çıkarıp ona verdi. Gülümsedi. Fena bir pazarlık değildi. Bakışlarını adamdan çekip masadaki sohbetin fitilini ateşleyen Ege'ye dikti. Bütün dikkati Feza'da olsa da onu korkutmamak için diğerleriyle de sohbet etmeye çalışıyordu. Adama bir an için üzüldü. Ama üzüntüsü çabuk geçti.

-"Mart ayında donarız."

         Arca müziğin sesini bastırmak için yüksek bir tonda "Adam haklı," dedi. "En azından Nisan'ı görmemiz gerekir." Aslı'nın birasından bir yudum alıp ona söylenen kadına sevimli bir çocuk gibi gülümsedi. "Hatta denize girmek istiyorsanız Mayıs diyelim."

         Feza çocuk gibi surat asıp "Çok geç," diye homurdandı. Yaslandığı elini değiştirip sırtını taburesinin rahatsız sırtına dayadı. Bütün tabureler rahatsız olmalı diye bir kural mı var acaba? Sırtı neden gün yüzü göremiyordu? "Hem denize girelim değil..." Freya'nın önüne ittirdiği fıstıklardan birini soyup ağzına attı. "Güzel bir masa kuralım dedik."

-"Hem denize girip hem masa kurabiliriz Fezacım." Sahiden mi Egecim? Adamın bakışları kadının solgun yüzünde gezindi. Feza rahatsız olarak bakışlarını ondan kaçırınca gülümsedi. "Ama güzel yüzün asılmasın diye..." Yavaş! "Hem Mart'ta hem Mayıs'ta hatta kalan bütün aylarda da gideriz." Kadın boğazını temizleyip "Abartmayalım," diye uyardı. "Neden ki? Abartalım bence."

         Arca kan akacağını fark ederek araya girdi: "Meşhur bir söz var Egecim." Hırgürü başlamadan bitirdiği için kendiyle gurur duyduğu belliydi. Ne sözü? "En iyi tekne arkadaşının teknesi." Kahve bakışları yaramaz bir çocuğun bakışlarını andırırcasına ışıldadı. "Tekne senden olduğu sürece..." Müziğin sesi giderek yükseldiği için, adamın sesi de yükseldi. "Biz her zaman müsaitiz."

FreyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin