Okuldan çıktıktan sonra bize geldik. Bakın benim ev demiyorum. Çünkü Fatih abi ve Defne abla geçen yaz evlendiler. Kendilerine ev ararken ben, benim evimi cüzi bir rakama onlara sattım. Onlar da seve seve aldılar, her ay maaş gibi kredi ödüyorlar bana. Ben de Fatma teyzem yalnız kalmasın diye üst kata, onun yanına taşındım. Okula yakındı, hem de Kutay'ın ısrarlarını böylelikle reddettim. Sevgili olduğumuzu unutmak istemiyordum. Bu yüzden aynı evde yaşamak istememiştim. Fatma teyze 5 gündür memleketinde olduğu için rahattık. Hepimiz benim evimde olduğu gibi toplanmıştık yine.

Akşama doğru kızlarla üzerimizi değiştirirken erkekler evlerine gidip giyindiler. Mezuniyet gecesine katılıyorduk, mezun oluyorduk. Keplerimizi takıp, cübbelerimizi giyerek koca bahçenin ortasında toplandık. Herkesin hayal ettiği gibi keplerimizi havaya fırlattık elbette. Üzerimizdeki kasvet baya baya azalmıştı artık. Büyümüştük. Her şeyi geriye atabilen insanlar olmuştuk yaşadıklarımız yüzünden.

Kürsüye kurulan müzik aletlerinin başına giden Murat'ı gördüğümüzde dayanamayıp ben de çıktım. Biz bu sene staj yaptığımız için bizden sonraki nesiller kendi aralarında grup kurmuşlardı. Ama bizim şarkılarımızdan bihaberdiler. Bizim dinleyeceğimiz ve oynayacağımız şarkılardan çalıp söylemeye başladığımda herkes işi gücü bırakıp oynamaya başladı. Kızların halay çekeceğini beni yanlarına çağırmalarından anlayarak mikrofonu bırakıp bahçeye indim.

Ne güzel kendimizi kaptırmışız, koca bahçede 3 dakika 16 saniyedir halay çekiyoruz, müzik durdu. Sahnede Eray vardı ve eline mikrofonu almıştı. "Ben şarkı söylemezsem olmaz ama," dedi Çiğdem'e bakarak. Telefonunu kenardaki bilgisayara bağlayıp mikrofonu tekrar eline aldı.

Eliyle Çiğdem'i yanına çağırdığında şarkıyı da söylemeye başladı. "Hoş geldin, burası sihirli bir dünya. Gezegenin adı 'Erayna.'" Dikkatinizi çekerim Aleyna değil. "Olurum ara sıra hem gerçek hem rüya. Bilmezler içimde hazineler saklı. Diyorlar benim için "Farklı." Aslında hepsi de çok haklı, çok. Kendime göre akışım var. Olmadı hiç bakışım dar. E tabii biraz da star ışığım var. Şansımı seveyim, elimde tüm aslar." Çiğdem'i etrafında döndürürken kendisi de Aleyna Tilki gibi şarkıyı söylüyordu. Biz de aşağıda hareketlerine haykırarak gülüyorduk.

"Yok yok hiç geri. Bende o vites hep ileri." Eliyle olmayan vitesi ileri itti. "Sevdim mi biraz deli. Oluyorum, olur o kadar.
Bu benim hikâyem, bu benim masalım. Aşkımın peşindeyim, çok istersem alırım.
Hiç sevmem oyunları, ben geçtim o yolları." Parmaklarını boşlukta yürüttü. "Çıkarın kâğıtları, aşkımı yazıcam." Elinde kalem varmış gibi bir şeyler yazdı.

Bir erkeğin Aleyna Tilki söylerken böylesine tribe girmesi, Erayna diye uydurması, sahneyi resmen kullanması, hatta herkesi kahkahalara boğması ne kadar normal sizce? Yok, yok. Bu çocuk kesinlikle annesi yüzünden çocukluk travması yaşadığı için böyle. Kesin bak. Fidan'la dans etmek üzere lan resmen.

O şarkı bitince yetmedi, başka bir şarkıya geçti. "Bu gece kopuyoruz gençler!" diye bağırdığında arkadan müzik sesi gelmeye başladı.

"Duyduğuma göre siz uzaydan gelmişsiniz." dedi bize bakarak. "Hele şöyle bir oturun bakalım iki laf edek." Biliyorum bu şarkıyı, bunu söylüyor olamaz. Bu kadarını da yapmaz herhalde değil mi? Ama yapıyordu. Hem de güle eğlene. Gözümüzün içine baka baka söylüyordu.

"Hangi rüzgar attı sizi?
Uzaylılar hoş geldiniz.
Kurcalardı zihnimizi.
Uzaylılar hoş geldiniz.
Sizi gördük sevindik çok.
Karnınız aç mı yoksa tok?
Atmosferde ne var ne yok.
Uzaylılar hoş geldiniz.
Uyruğunuz hangi fasıl?
Urbanız bu mudur asıl?
Güneşle aranız nasıl?
Uzaylılar hoş geldiniz." Hepsini de nasıl ezberlemiş anlamıyorum ki. Anan evde yalnız bırakıyor mu seni de böyle şarkılar açıp ezberliyorsun bir de?

OKULDA SAPIK VAR (Serisi)حيث تعيش القصص. اكتشف الآن