Bölüm 67

2.2K 404 281
                                    

Akşam saati olmuş, karnımız fazlasıyla acıkmıştı artık. Kutay sinirini üzerinden atmış bir halde yataktan kalkıp çantasından kıyafet çıkartarak yatağın üzerine koydu. "Yemek yemeye gidelim en azından. Çok acıktım Ezgi."

Üstünü çıkartmaya başlayınca kalkıp banyoya girdim. Saçımı başımı düzeltip dişlerimi falan fırçalayıp oyalandım. Çıktığım zaman Kutay giyinmişti, o banyoya girince hızlıca giyindim.

Belki lazım olur deyip annemin doğum günümde aldığı elbiseyi yanıma almıştım. Siyah triko, dizlerimden 1 cm yukarıda, üzerime oturan bir elbiseydi. Altıma çorap giyip uzun siyah çizmelerimi ayağıma geçirdim. Kutay beyimiz beyaz gömleğinin üzerine siyah kalın montunu giyerken baştan aşağıya bir süzdü beni. Ayna karşısında çok nadir sürdüğüm eyelınerla cebelleşiyordum, bakma işte. "Hım, güzelmiş..."

"Teşekkür ederim," dedim ona doğru bakmadan. Zorla da olsa o şeyi gözüme sürmeye çalışıp beceremeyince öylece bıraktım. Olduğu kadar, olmadığı kader be gülüm.

"Seni ilk kez elbise giyerken gördüm," dedi aynadan bakarken belime sarılarak.

"Daha da göreceğini pek sanmam," deyip gülümsedim. "Ama çok yakışmış..." Saçlarımın arasına öpücük bıraktıktan sonra ona doğru 180 derece dönüp, "Hadi çıkalım." dedim.

Onayladıktan sonra üzerime montumu aldığım gibi odadan çıktık. Akşam yemeği pansiyonda olmadığı için resepsiyondaki adama yer sorduk. Geldiğimiz yerde bu akşam canlı müzik yapılacakmış. Güzel bir balık restoranıydı. Balık olmasına şaşırmadım. Ama aklım fazlasıyla doluydu ki, amcanın o hali içine bir kurt düşürmüştü.

"Yüzün neden asık hayatım?" diye sordu balıklarımızı sipariş ettikten sonra.

"Yok bir şey," dedim ama inanmadı. "Ezgi, balık yemeye geldik, beni yeme. Var bir şey?"

"Yoruldum. Baksana elimizi nereye atsak bir şey çıkmıyor. Adamın hayatıyla ilgili tek bir şey bulamadık ve bulamayacağız. Kimse bize yardımcı olmayacak."

"Tek sorun bu değil gibi?" dedi gözlerini kısarak.

"Tek sorun bu." Yemeklerimizin gelmesine minnet ederek balıkları yemeye başladım. Yürüdüğümüz yolun, çıktığımız onca bayırın haddi hesabı yoktu. Resmen 2 saat 12 dakika boyunca sokaklarda dolandık durduk.

"Yarın döner miyiz?" diye sordum yemeğin ortasında.

"Neden hemen gitmek istiyorsun?"

"Ne yapacağız burada? Polisler her yerde arıyor zaten, bir şekilde ortaya çıkacak Kutay... Biz bulamayacağız bu adamı."

"Bir kere de bardağın dolu tarafından baksan nasıl olur Ezgi? 94 gündür bir kere bile kendimize vakit ayırmadık mesela. Bir nevi bize de tatil gibi oldu, yalan mı? Değişiklik oldu en azından..."

"Hem iş, hem aşk diyorsun yani?" dedim gülümseyerek.

"Evet," dedi sessizce, "Hem iş, hem aşk..." Ben konuşmayınca o devam etti. "Hem sen pes etmeyi sevmezsin Ezgi. Yine mi gaza getirmem lazım seni acaba? Daha dün sen değil miydin, polisler bulamasa bile biz arayıp bulacağız diyen? Ne oldu şimdi?" Ne olmadı ki demek isterdim ama demedim. "Sana hak vermeye çalışıyorum..." Cümleleri kafamda toparlayıp, "Kendimize vakit ayıramıyoruz, derslere vakit ayıramıyorum..." deyip yemeye devam ettim.

"Öyle olsun," dedi inanmadığı halde inanmış gibi yapıp.

Sakin ol Ezgi. Ana odaklan.

Olamıyorum Sebo. Bursaya dönmek istiyorum.

OKULDA SAPIK VAR (Serisi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin