Bölüm 88 (Final)

3.2K 406 2.3K
                                    


Kızgınlık ve kırgınlık arasındaki farkları düşünürken, aslında ikisinin de birbirine çok benzeyen, ama bir o kadar farklı şeyler olduğuna kanaat getirdim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kızgınlık ve kırgınlık arasındaki farkları düşünürken, aslında ikisinin de birbirine çok benzeyen, ama bir o kadar farklı şeyler olduğuna kanaat getirdim. Kızgınlık, affetmesi daha kolay geldi gözüme. Kırgınlık, tamir edilse bile izi kalabilen bir şeydi. Ve Allah kahretmesin ki, ben Kutay'a kızgındım. Kızgınlığım gün geçtikçe, onu gördükçe geçiyordu ama aramızdaki dağları yıkmaya engel olmuyordu.

Bana yaptığı muamelenin üzerinden 14 gün geçmiş, yeni bir haftaya başlamıştık. O gün koridorda 1 saat 16 dakika 27 saniye boyunca uzanmış, Fatma teyzenin gelmesiyle kalkmıştım. Ağlamıştım. Başıma gelenden haberi vardı ve sadece destek olmak için gelmişti. Ona sarılıp hiç ağlamadığım kadar, 2 saat 13 dakika 58 saniye boyunca deliksiz sadece ağlamıştım. Sonunda kendimi toparladığımda ertesi gün akşam Fatih abiye, Defne ablayı istemeye gideceklerini söylemiş ve benim de orada olmamı istemişti. Sonrasında annemi aradığımda Mehmet abi ve Esila'yı da alıp yanıma gelmişlerdi. Dışarıdan yemek söyleyip yemiştik, onlar da benim gibi kızmışlardı Kutay'a. Annem evine götürmek için ısrar etse bile yalnız kalmak istediğim için gitmemiştim. Hayatın üvey evladı olmadığımı üçü de hissettirmişti. Onların üvey evladıydım ama özden ileriydim. Bir kere bile karnında tekmemi hissetmeyen annem, ben anlatırken ağlamış Kutay'a resmen küfürler yağdırmıştı. Mehmet abi bile arayıp ağzına sıçmak istemişti, engel olmuştum. Hatayı bana yapmıştı, bana bakarak anlayacaktı. Kendisi fark edecekti yanlış yaptığını.

Kemal hocanın odasına sınıf defterini almaya girdiğimde "Kimler gelmiş, kimler?" dedi gülümseyerek, "Ezgi Başkan, günaydınlar efendim..." Bu adam böyle samimi konuşunca gülümsememek elde değildi. "Günaydın hocam. Keyfiniz yerinde mi?"

"Seni gördüm daha iyi oldum. İyi misin kızım?"

"İyiyim hocam." Aslında bilmiyorum. Defteri alıp odadan çıktığım anda irkildim. Ben kapıyı açarken Kutay da açıyordu ve kapıda aramızda 5 cm yakınlıkta karşılaştık. Kemal hoca onunla ne zaman konuştu bilmiyorum, mezarlığa gitmemizin ertesi günü okula gelmeye başlamıştı. Başlamıştı ama uzaktık. Teneffüslerde beraber değildik, diğerleri beraber otururken ben genelde sınıftaydım yada, bahçeye çıkıyordum. Denk gelmemek için elimizden geleni yapıyorduk resmen. Bir çok kişi arkamızdan ayrıldığımızı söylüyordu ama öyle bir konuşma aramızda geçmemişti. Daha doğrusu, tek bir kelime dahi geçmemişti.

"Günaydın," dedi düz bir ifadeyle yüzümü 5 saniye taradıktan sonra. "Günaydın," deyip koridora çıktığım gibi bölüme gitmeye başladım. Beklemedim, muhabbet etmek falan istemedim. Kızgınlığım geçse bile, henüz sönmüş değildi.

Bu sefer sen haklısın Ezgi aşkım.

Hayret, demek sen de kızgınsın Kutay'a?

Her ne kadar her gördüğümde içim gitse bile, evet kızgınım.

OKULDA SAPIK VAR (Serisi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin