Bölüm 68

2.3K 413 623
                                    

Yazarın anlatımıyla, Bursa sahaları...

Sabahın kör saati herkes yerinden kalkmış, ilk işleri elleri yüzlerini yıkamak olması gerekirken Tecavüzcü Katil grubuna girmişlerdi. Hepsi Ezgi ve Kutay reislerine mesaj atıp durumlarını öğrenmek istiyorlardı. Ezgi kısaca Rize'ye ulaşmak üzere olduklarını söyledikten sonra herkes işine bakmaya başlamıştı.

Diğerleri gibi rutin ev işlerini halleden Eray, Çiğdem'e mesaj atıp 10 dakika sonra otobüs durağında olacağını söylemişti. "Oğluşum sabah sabah kime mesaj atıyorsun? Bırak telefonu da kahvaltını yap," dedi annesi.

"Tamam anne, yapıyorum."

"Ama bak yumurtan duruyor daha..."

"Anne ben tavuk değilim. Her sabah bıktım yumurta yemekten," dedi 7 yaşındaki çocuk gibi, "Neden her sabah haşlanmış yumurta yediriyorsun?"

Annesi biricik oğlunun yanaklarını sıkıp, "Kan olsun, can olsun yavruma," deyip yanağından kocaman bir öpücük aldı. O esnada Çiğdem'den mesaj gelince çatalı elinden düşüren Eray heyecanla telefonunu eline aldı.

"Bak bak!" dedi annesi sinirle söylenerek, "Hala mesajlaşıyor. Minnoşum kim o bu seni sabah sabah rahatsız ediyor?"

"Arkadaşlar anne..."

"Kimmiş o arkadaşlar bakayım? İnsan hiç annesiyle konuşurken elin çocuklarına yazar mı?" Bir anlık aklına başka bir şey gelip telaş yaptı. "Yoksa kızlarla mı mesajlaşıyorsun? Sen daha küçüksün annecim, sakın kızların laflarına kanma!" Çayını içmeye çalışan Eray tıkanarak öksürmeye başladı. Annesi kalkıp sırtına vurdu nazikçe.

"Bak hep kızlar yüzünden oluyor bunlar. Sakın kanma annem sen kızlara. Helal yavrum, helal benim minik oğlum..." Minik dediği 17 yaşında, 177 boyunda koca sırıktı. Gözleri mi görmüyordu neydi?

"Yeter anne, sırtım çıktı." dedi Eray yutkunmaya çalışarak. Annesi telefon ekranında gelen mesajı atan kişinin ismine bakınca yüksek sesle, "Hiiii," dedi nefesini içine çekerek, "Çiğdem yazıyor burada! Kim bu Çiğdem? Annem bak seni kandırmaya çalışıyorlar, sakın ola ki kanma bu kızlara. Bak aklını çelerler, seni benden alırlar yavrum."

"Doydum anne ben, yeter," dedi Eray sinirlenip masadan kalkarken. Annesi sarı saçlarını geriye itip oğlunun peşinden gitti. Çantasını alıp montunu üzerine geçiren Eray'ın ağzına son lokmayı sokarken nasihat vermeye devam ediyordu. "Bak bu zamane kızlarından hayır gelmez bebeğim sana. Anneni üzecek şeyler yapma aşkım, tamam mı? Üzülürüm bak sonra."

Lokmasını yutmaya çalışan Eray konuşamayıp merdivenlere dönerken annesi montunun fermuarını boğazına kadar çekti. "Üşürsün minnoşum sokaklarda, hava buz gibi. Şapkanı da takalım, hadi şimdi dikkat et kendine. Sakın kayıp düşme yavrum oralarda, kolun bacağın acır." Annesinin nasihatlarından bunalan Eray koşa koşa merdivenleri inip apartmanın dışına attı kendisini. Çiğdem çoktan evden çıkmış, yürüyerek Eray'ların sokağın başına gelmişti.

"Nerede kaldım be uyuşuk? İki saattir yoksun?"

"Geldim Çiğdem'cim. Bende iyiyim, sen nasılsın?" Çiğdem ters ters bakıp yola dönerken Eray evlerine doğru baktı. Annesi camdan oğlunu gözetliyordu. Ah korktuğu başına gelmişti Esra hanımın. Oğlu bir kızla geziyordu. "Yok, yok," dedi içinden, "Sınıf arkadaşıdır." Ama onların sınıfta kız olmadığını hatırlayınca oğlunu aramaya başladı.

Otobüse bindikleri zaman telefona baktı Eray, şaşırmadı. Annesi perdenin içinden izlerken görmüştü onları. Meşgule atıp cebine koyduğu telefon anında tekrar çalmaya başlayınca Çiğdem, "Açsana oğlum lan, belki önemli bir şeydir. Belki evde bir şey unuttun?" deyince açmak zorunda kaldı.

OKULDA SAPIK VAR (Serisi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin